Fikri Mülkiyet Haklarının Dava Yoluyla korunmasına ilişkin olarak dava türleri ve usulleri ile ilgili incelemeyi konu alan bu yazının kısa özeti de sayılabilecek özü, aşağıda; “4. Sonuç Yerine: Fikri Mülkiyet Haklarına Müdahaleyi önleyici izahatın Özeti” başlığı altında yer almaktadır.
Fikri mülkiyet haklarının korunmasına ilişkin olarak iktibas ya da yasal kullanım halleri gibi hukuki konular bu yazının kapsamı dışında yer almaktadırlar.
Yazan: Prof. Dr. R. Cengiz DERDİMAN
1. Fikri Mülkiyet Kavramı Anlam ve Kapsamı
1.1. Fikri Mülkiyet ve Merkeze Aldığı “Eser” Kavramı
Fikri mülkiyet hukuku, gayrımaddi mallara ilişkin mülkiyet ilişkin hukuki konuları içermekte ve incelemektedir. Fikri mülkiyet gayrımaddi mallar üzerindeki hakları anlatmaktadır.[1] Bu kapsamda, esasen korunan, “eser”dir. Eser de sahibinin “hususiyetlerini” taşıyan ve bu özelliği itibarıyla diğer her türlü yayın veya çalışmalardan ayrılan ilim ve sanat mahsulleridir.[2]
Eser tek bir kişi tarafından ortaya çıkarılabileceği gibi, bir eserin ihdasına “birden fazla kişi katılmış, eser birden fazla kişi tarafından yaratılmış olabilir”[3]
Birden fazla yazarlı eserlerde, bağımsız bölümlerin her birinin bir yazar tarafından yazılmış olması, ortaya müşterek fikri mülkiyet anlamında (müşterek eser) sahipliğini çıkarır. Her bölüm veya kısmında tüm yazarların katkısıyla oluşturulan eser ise, mülkiyet açısından da iştirak halinde eser niteliği taşımış olacaktır.[4]
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (=FSEK) edebiyat, sanat, müzik[5] ve sinema yani gösterim alanlarında bu tür mahsulleri eser -ve dolayısıyla fikri mülkiyet- olarak belirlemiştir. Eserin, diğer yayın ya da mahsullerden ayrılan özelliği itibarıyla, sahibinin hususiyetini; sahibinin fikir, görüş, üslup ve anlatımını taşıması ve bu yönde bir çabanın ürünü olması gerekmektedir.[6] Dolayısıyla FSEK’in düzenlediği, eserleri ve eser üzerindeki ya da eserlerden doğan mali ve manevi hakları; hukuka uygunluk hallerini kapsayan, iktibas serbestileri diye anılabilecek yasal istisnalar dışında[7] koruma altına almıştır.
Bu arada herkes tarafında meydana getirilebilecek mahsulleri eser saymak isabetli olmadığı gibi, Kanun, Tüzük, Yönetmelik gibi hukuki metinlerin de eser sayılması isabetli değildir. Buna karşılık, FSEK’nin 4. maddesinde yer alan kitap, makale, görüş veya diğer fikri ürünler, özgün bir örnek olarak da; sadece kanun maddelerine yahut herkesçe yapılabilecek beyanlara dayanmayan, dolayısıyla kendi hususiyetlerini ve üsluplarını içeren hâkim kararları, avukat dilekçeleri ya da bilirkişi mütalâaları da eser olarak görülmelidir.[8]
1.2. Fikri Mülkiyet Hakkı Kapsamında “Eser”in Korunması
“Hukuk düzeni meydana gelmiş bir eserin sahibini korumaktadır.”[9] Tabii ki bu koruma, eser bakımından korumadır. “(FSEK. nun) 13. maddesinde fikir eserleri üzerinde sahibinin mali ve manevi menfaatlerinin bu kanun dairesinde himaye göreceği belirtilmiştir.”[10]
Fikri hukukta eserin korunmasına sebep olan ya da “korunan şey aslında o eserdeki hususiyettir.”[11] Fikri hukukta eserin korunması,[12] FSEK’de yer alan istisnalar dışında eserin tamamının veya bir kısmının sahibinin rızası olmaksızın alınması ve kullanılmasını, gösterilmesini, çoğaltılmasını ve yayılmasını yasaklamak ile mümkün olabilecektir. Bu yasaklamalara uymayanlara karşı da bir kısım davaların açılması ve yaptırımların veya tazminatların talep edilmesi hukukun koyduğu usuller arasında yer almıştır.
Bu yazıda, değiştirici sonuç doğurabilecek olan –yani “eda”yı içeren- davalar söz konusu edilmekle birlikte, “tespit davaları”na da bir cümleyle değinmek gerekir: FSEK’de yer alan tespit tanımından[13] farklı olan ve genel olarak hukukta yer alan tespit davaları, fikri mülkiyet haklarını ihlallerin olup olmadığı, ne şekilde olduğu gibi yönlerden tespit talepleri ile yapılabilecektir. Eda davası açılabilme imkânı varken tespit davası açılamaz.[14]
2. Fikri Mülkiyet Haklarının Dava Yoluyla Korunması
2.1. Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması Davalarının Sınıflandırılması
Fikri mülkiyet haklarına müdahaleler ya da saldırılar FSEK’nın 68-80 maddeleri arasında yer alan hukuk davaları ve ceza davaları ile korunmuş olmaktadır. FSEK gerekçesinde de fikri mülkiyet haklarının, “tam bir himayeyi temin etmek maksadıyla”, FSEK’nin 66-80 maddeleri kapsamındaki hukuk ve ceza davalarıyla korunduğu vurgulanmıştır.[15] Bu duruma göre, “ileri sürülebilecek talepler saldırılan menfaate göre farklı ol[caktı]r”:[16]
-Ceza davaları ayrı bir çalışma konusu olmakla birlikte,- hukuk davaları, tecavüzün ref’i, tecavüzün men’i ve tazminat davaları olmak üzere 3 kategoriye ayrılabilirler.[17] FSEK’nin: “67 ve 68. [maddeleri], tecavüzün tecavüze uğrayan hakkın mahiyetine uygun biçimde giderilmesini sağlayan talepleri düzenlemektedirler.”[18]
“FSEK’e göre mali veya manevi hakları tecavüze uğrayan kimse, mütecavize karşı, hâl ve şartlara göre tecavüzün ref’i veya men’i yahut tazminat davası açabilir.” [19]
FSEK’nın 66 ve devamı maddelerinde ref (=durdurma, kaldırma) davaları başlığı altında, tecavüzün durdurulması, tecavüz sebebiyle ihlal edilen hakkın karşılığı olarak, kurulmuş varsayılan (=farazi) sözleşme bedelinin veya kanunun rayiç bedelin en fazla 3 katının tazminat olarak istenebilmesi usulleri yer almaktadır.
Alman telif hakları kanunun 97. maddesi, telif hakları ihlal edilen kişilere, ref ve devam etme tehlikesi içeren haller için de önleme taleplerinde bulunabilir. Bu bağlamda ihlal bunlardan başka, sözleşme yapma açıklaması ile de giderilebilir.[20]
Olayda haksız fiil unsurlarının bulunması halinde, tazminat davası da açılabilecektir.[21] Doktrinde ayrıca dile getirilen, kazancın iadesi gibi ayrımlar,[22] aslında ve nihayetinde bir tazminat olarak görülmelidir. Bu sebeple en sade ve yalın bir ayrım, kanaatimizce ref, tecavüzün önlenmesi ve tazminat davaları şeklinde yapılabilecektir.
2.2. Fikri Mülkiyete Müdahalede Ref ve Önleme Davalarının Açılabilmesi İçin Asgari Şart: Hukuka Aykırılık
FSEK’in ref davaları üst başlığında düzenlediği ve 66-68. maddelerde yer alan davaların açılabilmesi ve bu yönde taleplerin yapılabilmesi, ihlâl edenin kusuru,[23] zarar veya bunlar arasında nedensellik gibi şartlara bağlı değildir.[24] (Madde: 66/2).
Bu konuda (hukuka aykırı) bir ihlalin varlığı şart ve yeterlidir.[25] Ayrıca, müdahale hak sahibinin haklarına doğrudan veya dolaylı olarak müdahale niteliği taşıyan “objektif” aykırılık ref’ davası için kâfidir.[26] (=yeterlidir).
FSEK’nin 69. maddesinde yer alan “tecavüzün önlenmesi davaları” da mahiyetleri itibarıyla ref davaları gibi görülebilirler. Çünkü bunları ref davasından ayıran sadece tecavüzün halihazırda mevcut olmamasına rağmen “vuku bulma ihtimali”nin mevcudiyetidir. Her iki dava türü arasında sadece bu fark olduğu için, tecavüzün önlenmesi davalarının açılabilmesi için de ortada sadece, hak sahibinin hakkının saldırıya uğramasının varlığı yeterli olup; ayrıca kusur ve zarar şartı aranmamalıdır. Nitekim FSEK’nin 69/2. maddesi bu hususu açıkça hükme bağlayarak olabilecek tereddütleri gidermiştir.
2.3. Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması Davalarının Türleri
2.3.1. Fikri Mülkiyet Haklarına Saldırının Ref’i (=Kaldırılması, Durdurulması, İmhası, Çözümü) Davaları
FSEK’in 66. maddenin genel düzenlemesine göre: “manevi ve mali hakları tecavüze uğrayan kimse tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini dava edebilir.” (madde:66/1).
“Mahkeme, eser sahibinin manevi ve mali haklarını, tecavüzün şümulünü, kusurun olup olmadığını, varsa ağırlığını ve tecavüzün ref’i halinde tecavüz edenin düçar olması muhtemel zararları takdir ederek halin icabına göre tecavüzün ref’i için lüzumlu göreceği tedbirlerin tatbikine karar verir.” (Madde:66/3).
“Tecavüzün ref’i davası ile mevcut bir tecavüzün ortadan kaldırılması ve sonuçlarının giderilmesi amaçlanmaktadır.”[27] Ref davası, meydana gelen hasarın tazmini değil, devam eden bir aksaklık kaynağının ortadan kaldırılması için açılır.[28] Ancak, saldırı sona erdikten sonra konusuzluk sebebiyle bu dava açılamayacaktır.[29]
Mevcut tecavüzün kaldırılması, sebepleri ve kaynağının imha edilmesi ya da elde edilmesi gibi yöntemlerle etkili olabilmektedir.[30] Bu anlamda açıklamak gerekirse: Ref’ yani mevcut tecavüzü önleme veya “durdurma davası, ihlal öncesi (eski) halin iadesine yöneliktir. Bu amaçla, saldırgan bir şeyi yapmakla ya da yapmaktan kaçınmakla yükümlü kılınabilir. Bu bakımdan durdurma (ref) davası, mevcut hukuksuzluğu ortadan kaldırabilmeli ve başkaca ihlalleri imkânsız kılabilmelidir.”[31]
Örneğin, you tube ortamında yapılmaya devam olunan ve eser sahiplerinin haklarını ihlal etmeye devam eden yayının durdurulması bu tür bir taleple dava açmayı gerektirmektedir. Bir sanat eserinin üzeri boyanarak tahrif edilmişse, boyanın kaldırılması talep edilebilir.[32]
FSEK manevi haklar olarak düzenlediği konular için de ayrıca 67. maddede ref davası öngörmüştür.
“Tecavüzün ref’i davası, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 25. ve 983. maddeleri paralelinde bir düzenleme olup, FSEK’in 66, 67 ve 68. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.”[33]
Bu kapsamda ref davalarının açılmaları için -yukarıda açıklandığı gibi- objektif şartlar yeterli olup;[34] kusur ve zarar şartı aranmaksızın,[35] haksız bir kullanımın veya saldırının varlığı ve devam etmekte oluşu[36] yeterlidir. Bu haksız kullanım herhangi bir yer, zaman ve konuda ortaya çıkabilir.[37]
Hakları ihlal edilen kişilerin bu davayı açmaları, taleplerini ihlalin mevcut olduğu anda yapmış olmaları yeterlidir. Dava sürecinde ihlalin sona ermesi, davacıya, yanlış bir dava açtığı sonucunun yüklenmesine ve dolayısıyla dava masraflarının kendisine yükletilmesine sebep olarak görülmemelidir.
2.3.2. Fikri Mülkiyet Haklarına İhlalin Giderilmesi “Farazi Sözleşme Bedeli” Ya da “Kanuni Rayiç Bedel”in En Fazla 3 Katının İstenebilmesi
2.3.2.1. Fikri Mülkiyet Hakkının Korunmasında Bu Davanın Konusu ve İçeriği
(1) Fikri Mülkiyet Haklarının Korunmasında 68. Madde Hükmü
FSEK, “Tecavüzün ref’i davası” kenar başlığı altında düzenlendiği diğer bir madde olan 68. Maddeye göre; mali hakların ihlâli halinde, -maddenin uzun metni okunduğunda görüleceği üzere;- hakları ihlal edilenler, “sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebil[eceklerdir].”
Bu taleplerin yapılabilmesi için ihlalin konusu, “eseri, icrayı, fonogramı[38] veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna [=FSEK’ye] uygun yazılı izni almadan, işle[mek], çoğalt[mak], çoğaltılmış nüshaları yay[mak], temsil e[tmek] veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma ilet[mek]”le sınırlı olmaktadır.
Yasal hüküm, görüldüğü üzere, iznin de yazılı olarak verilmesini istemektedir. FSEK’in 52. maddesindeki “Mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır.” hükmünden de, işlemlerin yazılı olması şartı anlaşılmaktadır. Bundan başka Yasal hükümle, eser sahiplerinin ya da hak sahiplerinin çokluğu halinde, “izni alınmamış hak sahipleri”nin (madde: 68/1) de bu maddedeki talepleri yapabilecekleri vurgulanmış olmaktadır.
Yalnız, FSEK’da tazminatın 3 kat fazlasının, tazminatın toplam tutarın 4 kat olarak anlaşılıp anlaşılmayacağı maddenin lâfzında açık değildir.
Ancak; toplam bedel, emsal kararlara göre, esas alınacak bedel ile beraber toplam 3 kat fazlası olarak belirlenmektedir.[39]
Taraflar arasında yapıldığı varsayılan; farazi sözleşme ilişkisinin kurulmasıyla birlikte, ihlal edilen dava konusu mali haklar davalı tarafından yasal kullanım haline dönüşmüş olmaktadırlar.[40] “Eser sahibi, saldırıdan sorumlu olan kişiden telif tazminatı talep ettiğinde, eseriyle ilgili mali haklarını bu saldırıyla sınırlı olarak ona devretmiş olacaktır. Bu yolu seçen eser sahibinin, saldırı tarihine kadar çoğaltılmış ya da dağıtılmış olan eserin toplatılması, imha edilmesi gibi diğer durdurma taleplerinde bulunması düşünülemez.”[41]
Bununla birlikte, farazi sözleşmeye istinaden bedeli ödeyen mütecavizin vergiye, muzır neşriyata veya basına ilişkin kanunlar gibi kanunlar gereğince sorumluluğu devam eder.[42]
(2) 68. Maddenin Fikri Mülkiyet Haklarını Korumada Bedel Türleri
Türk Fikri mülkiyet hukukunda “Telif tazminatı hesaplanırken, taraflar arasında bir ‘farazi sözleşmeden’ hareket edilmektedir.”[43] Eğer kanuna göre bir rayiç bedel belirlenmişse, diğer bir seçenek olarak bu esas da nazara alınabilecektir.
Bu kapsamda açılacak davada üç kat bedelin tespitine esas olmak üzere belirlenecek bedel iki şekilden birisi ile belirlenmesi gerekmektedir:
1-) Bir sözleşme yapılsaydı talep edilebilecek bedel;
2-) Bu söz konusu olmazsa, kanunla öngörülen rayiç bedel.
Bu noktada, ilk seçenekteki bedel, farazi (≈varsayılan) bir sözleşmede[44] esas alınabilecek olan yapılmış farzedilebilecek; ya da varsayılan sözleşme bedeli olarak adlandırılabilecektir. İkinci seçenekteki de, kanuni olarak belirlenmiş ya da kanuni bir usulle yetkili yerler tarafından belirlenen bedel olarak adlandırılan rayiç bedel olmaktadır.
Emsal kararlarda bu bedelin emsal sözleşmelerden hareketle belirlenemediği zaman, fiktif olarak belirlenecek piyasa rayici üzerinden belirlenmesi öngörülmüştür.[45]
(3) Bu Talebin Fikri Mülkiyet Açısından Yasal Konumu
Farazi Sözleşme bedeli ya da kanuni rayiç bedelin 3 kat fazlasına kadar tutarda tazminat talep edebilmeye imkân veren FSEK’in 68. maddesi, “tecavüzün refi davaları” kenar başlığı kapsamında; ama “mali haklara tecavüz halinde” şeklindeki alt kenar başlığı altında düzenlenmiştir. Dolayısıyla 3 kata kadar bedel talepli dava türü, “ref davaları” kapsamında görülse de, “vuku bulmuş tecavüzler” için de söz konusu olabilecektir.
Kanunda bunu yasaklayan bir hüküm olmadığı gibi; aksi bir düşünce, hakkın bu yöntemle tam olarak korunamaması durumunu oluşturabilecektir.
Dolayısıyla fikri hakların korunmasında zikredilen talebi içeren davanın, devam eden ya da vuku bulmuş haksız bir saldırıdan dolayı, belirlenecek farazi sözleşme bedeli ya da kanuni rayiç bedelin 3 kat fazlasına kadar telif tazminatı isteme imkânı veren, kendine özgü bir talep içerdiği görülmektedir.
(4) Taleple Bağlılık ve Fikri Mülkiyet Haklarının Korunmasına Etkisi
Farazi, sözleşmeye dayanılarak (en fazla) 3 kat bedel tazminat istenmesi halinde Mahkemenin bunu duruma, saldırının ağırlığına göre 3 kata kadar bir tutarın tazmin edilmesi gibi bir takdir hakkı üzerinde durulmuştur.[46] Halbuki, bu kapsamdaki talepler için ihlalde kusur ve zararın ölçüsü aranmadığından,[47] Mahkemenin bedelin 3 kat(a kadar) fazlasıyla yapılabilecek taleple bağlılığı esas olmalıdır.[48]
Bu sebeple Yargıtay’ın bir kararında da vurgulandığı üzere bu görüşten vazgeçilmiş[49] olup, halihazırdaki kararlara göre, Mahkeme farazi sözleşme bedelinin ya da rayiç bedelin 3 katına kadar “talep olması halinde hâkim daha azına hükmedemez.”[50] Emsal kararlar da FSEK’in 3 kata kadar bedel isteyebilme seçeneklerinden herhangi birisinin kullanılabileceği Mahkemenin bu talepten daha azına hükmedemeyeceği yönündedir.[51] Mahkeme 3 kata kadar talebe konu edilebilecek farazi sözleşme bedelini tespit ederken, olaya özgü sübjektif esasları;[52] ihlal süresi, ihlalin ağırlığı gibi hususları nazara alarak takdir edecektir.[53]
(5) 68. Maddenin Uygulanmasında Fikri Mülkiyet Hakkına Saldırı ve Kusur Sorunu
Doktrinde 3 kat bedel talebi şeklindeki tazminat için bazı yazarlarca kusur şartı aranmaktadır.[54] Halbuki aynı başlıkta yer alan ve ihlâllerden birisi için kusur aranmayacakken diğeri için kusur aranması bunların aralarındaki “illet aynılığı”na ters olmaktadır. Bu sebeple fikrimizce, FSEK’in 68. maddesine göre yapılacak hak talepleri için ihlal edenin kusuru şart olmayacağı,[55] ve dolayısıyla eser sahibi ya da diğer hak sahiplerinin zarara uğraması şartı aranmayacağı[56] yukarıda da anlatılmıştır.
2.3.2.2. Fikri Mülkiyet Haklarının Korunmasında Bu Dava ile İlgili Seçenekler
Anılan 68. madde, 2 ve 3. fıkralarında, 3 seçenek öngörülmüştür:
1-) “Çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzeri araçların imhasını veya [;]
2-) “Üretim maliyet fiyatını geçmeyecek uygun bir bedel karşılığında kendisine verilmesini ya da[;]
3-) “Sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını[;]
“Talep edebilir.” “İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmışsa hak sahibi, tecavüz edenin elinde bulunan nüshalar hakkında ikinci fıkradaki şıklardan birini kullanabilir.”[57]
Yukarıda maddeleri halinde yazılı olan, FSEK’nın 68. maddesindeki “ikinci ve üçüncü fıkraların eser sahibinden başka hak sahiplerince uygulanabilmesi için eser sahibinin bu Kanunun [metni yukarıya alınan] 52. nci maddesine uygun yazılı çoğaltma izni aranır.”
2.3.2.3. Fikri Mülkiyet Hakkının İhlalinde “Farazi Sözleşme” Bedeli Ya da “Raiç Bedel” ile Tazminat Deyimleri
Başta belirtmek gerekir ki bir kimsenin, ihlal edilen hakları sebebiyle malvarlığında meydana gelen azalmanın telâfi edilmesi, sonradan yapılacak bir ödeme olduğu için “tazmin” anlamına gelmekte ve ödeme tutarı da “tazminat” addedilmektedir. Bu sebeple, FSEK’de, 68. maddede yer alan düzenlemeye göre yapılacak talebe esas olarak farazi ya da rayiç bedelin en fazla üç katı tazminata hükmedilmiş olmaktadır. Mahkemelerin kararlarında bu kapsamda yapılan ödemeler için de “tazminat” deyimi kullanılmaktadır.[58]
5728 sayılı kanunun anılan 68. maddeyi değiştiren 137. maddeye ilişkin gerekçesinde de 68. maddede, mali haklara tecavüz halinde “tazminat sorumluluğu”nun düzenlendiği ifade edilmiştir.[59] Emsal kararlarda buna “telif tazminatı”[60] dendiği de olmaktadır.
Mali haklara tecavüz hâlinde uygulanan FSEK’in 68/1 maddesi gereğince talep edilen “bedel”, fikrimizce, doktrin ve uygulamada aynı Kanunun 70/2. maddesinde düzenlenen maddi tazminattan[61] farklılığını vurgulamak amacıyla “telif tazminatı” olarak da ifade edilmektedir.[62]
Uygulamada Mahkemeler, tazminat talebini tam olarak belirlenmesinde yetersiz kalındığından, 3 kat bedel olarak belirlemeyi içeren “farazi sözleşme” yönteminden hareket etmektedirler.[63]
2.3.3. Fikri Mülkiyet Haklarına Tecavüzün Önlenmesi Davası
Tecavüzün önlenmesi davası, mevcut ve devam eden değil, olması beklenebilecek ya da vuku bulmuş olsa da bir daha vuku bulabilecek saldırıların, önceden durdurulmasını amaçlayan ve kapsayan davadır. İhlal tehlikesinin yakın olması halinde önleme tedbiri de konulması istenilebilir.[64] Çünkü bu mahkemeye etkili erişim hakkının doğal sonucudur.
Tecavüzün ref’i[65] eserin yayınlanması ile ilgili olarak yapılabilir.[66] Tecavüz edilmiş ama bir kez tecavüzle tükenmiş bir hak için, -yukarıda söylendiği gibi,- konusuz kalacağından tecavüzün ref’i davası açılmamalıdır.[67] Buna karşılık olabilecek bir tecavüzün engellenmesi talepli dava her zaman açılabilecektir. Ama bu halde de tecavüzün olabilme ihtimalinin objektif bir bakışla mevcudiyeti şart olacaktır. Kişiler tamamlanmış bir ihlal için durdurma davası açamayacaklarına ve hukukun bunları koruması güvencesinin eksilmemesi gerektiği nazara alınırsa, bu tür bir beklentinin objektif şartlarla beklenebilir olması yeterli addedilmelidir.
Saldırının bir kez yapılmış olması ya da yapılma veya tekrarı riskinin bulunması mantıken tecavüzün önlenmesi davasına imkân vermiş olmaktadır.[68]
Mevcut, devam etmekte olan tecavüzün durdurulması ve eski hale getirme anlamında ref davası ile, olabilecek bir tecavüzün engellenmesini içeren tecavüzün men’i (=önlenmesi) davası, arasında bir fark, bu yöndendir. Bu noktada ilkinde vukuu devam eden, ikincisi de vukuu söz konusu olmayan ama vuku bulabilecek saldırı ihtimali gerekli ve yeterli olmaktadır.
İhlâlin devam edecek olması için ortada, her bir olaya özgü olarak, ama objektif bir bakışla bir haklı görülebilecek bir beklenti, bir tahmin olmalıdır.[69] Bir kez yapılan bir ihlalin tekrar etmeyeceğini garanti etmek de, takdir edilmelidir ki mümkün ol(a)maz. Bu açıdan, ortada bir ihlâl varsa ve vuku bulmuşsa tecavüzün men’ini talep de söz konusu olabilir.[70]
Tecavüzün önlenmesinin gerekmesi halinde, ihlal mağdurlarının önlerinde 2 seçenek bulunmaktadır:
1-) Ya önleme talebiyle dava açmak;
2-) Veya ihlale rıza göstermektir.
İhlale rızanın, -“durdurma”da olduğu gibi- önleme şeklindeki ref davası için de hukuka uygunluk sebebi olduğunu kabul etmek gerekir. Mevcut saldırılarda, nasıl ref(=durdurma) veya rıza gösterme seçenekleri kabul edilmekteyse, meydana gelmiş ve tükenmiş ya da ileride meydana gelecek ihlal ihtimal ve tehlikesi için de bu seçeneklerden birisini kullanmak söz konusu olabilecektir.[71]
2.3.4. Fikri Mülkiyet Haklarının Korunmasında Tazminat Davaları
2.3.4.1. Fikri Mülkiyet Hukukunda Tazminat Davalarının Genel Görünümü
Fikri mülkiyet haklarının korunmasında, maddi ve manevi zararların giderilmesini amaçlayan başka dava türü de “tazminat davaları”dır. Tazminat davaları bir zararın giderilmesi amacıyla açılan davalardır.[72] Haksız fiilden dolayı tazminat davalarının açılması zararın mevcudiyeti şartına bağlıdır.[73] Ayrıca tazminatın yasal dayanağı ve sebepleri açıkça ortaya konulmalıdır.[74]
Zarar, bir olayla karşılaşmadan evvelki malvarlığında ya da malvarlığı dışında kalan, psikolojik veya kişilik olarak tüm hukuksal değerlerinde,[75] söz konusu olayla karşılaştıktan sonra, olay sebebiyle meydana gelen azalma olup;[76] kişilerin manevi olarak çektikleri acı ve üzüntü gibi manevi dünyadaki haller de birer (manevi) zarar olarak görülmelidir.
“Tazminat taleplerinde doğru ve hakkaniyete uygun bir sonuca varılabilmesi yani zararın tam olarak karşılanması için, bu zararın zarar gören açısından tespiti gerekir.”[77]
FSEK’nin fikri hakların korunmasına ilişkin olarak tazminat davalarını düzenlediği 70. Maddesine göre:
“Manevi hakları haleldar edilen kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat ödenmesi için dava açabilir. Mahkeme, bu para yerine veya bunlara ek olarak başka bir manevi tazminat şekline de hükmedebilir.
“Mali hakları haleldar edilen kimse, tecavüz edenin kusuru varsa haksız fiillere müteallik hükümler dairesinde tazminat talep edebilir.
“Birinci ve ikinci fıkralardaki hallerde, tecavüze uğrayan kimse tazminattan başka temin edilen karın kendisine verilmesini de istiyebilir. Bu halde 68 inci madde uyarınca talep edilen bedel indirilir.”
Fikri mülkiyet hukukunda, maddi ve manevi tazminat davalarına ilişik yasal hükümler, Türk Borçlar Hukukundaki haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarının, FSEK’ye yansımasıdır.[78] “Sözleşme dışı tazminat taleplerinde doğru ve hakkaniyete uygun bir sonuca varılabilmesi yani zararın tam olarak karşılanması için, bu zararın zarar gören açısından tespiti gerekir.”[79]
Fikri mülkiyet hukukunda manevi hakları ve/veya mali hakları ihlal edilen kişilerin, FSEK’de özel hüküm olarak (madde:70’de özel hüküm mahiyetinde) belirlenmiş hal ve şartlara göre dava açabilmeleri mümkündür.
Bu durumda, açılacak tazminat davalarında, hukukun genel teorisi gereğince, konuya ilişkin özel hükümler olarak FSEK’nin bu hükümleri; yasal hükümlerde boşluk görülmesi halinde de doğal olarak, tazminata ilişkin genel hükümler uygulanmalıdır.[80]
Mali ve manevi hakların ihlâlinden bahisle açılan tazminat davalarında “dava dilekçesinde … tazminatın dayanağı olan yasa maddesi gösterilme[li], maddi zararın neye dayandırıldığı ve hangi ölçüte göre belirlenmek gerektiği açıklanma[lıdır]. Mahkemece öncellikle bu yönün davacı tarafa açıklattırılarak, maddi ve manevi tazminatın yasal dayanaklarının saptanması ve bu doğrultuda inceleme yaptırılması gerekirken,”[81] bunun yapılmayışı hukuka uyarlı görülemeyecektir. Emsal kararda manevi hakların ne şekilde ihlâl edildiğinin belirlenmesi ve manevi tazminat ile ilgili esasların göz önünde bulundurulması gerekeceğine işaret edilmiştir.[82]
Hal böyle olsa da çoğu kez tazminatın; örneğin kârdan zararın veya mahrum kalınan kazancın belirlenmesinde zorluklar bulunabileceğinden; zarar miktarını olayın durumuna göre hâkimin takdir etmesi gerekebilecektir. Bu takdir de “olayların olağan akışını (hayatın olağan akışına göre meydana gelebilecek zararları) ve zarar gören tarafından alınan önlemleri (tedbirleri) göz önünde tutarak,” kullanılacaktır.[83]
2.3.4.2. Fikri Mülkiyet Hukukunda Manevi Tazminat Davaları
(1) Fikri Mülkiyet Haklarının Manevi Tazminat Talepleriyle Korunması
Genel olarak manevi tazminat için gerekli olan manevi zarar, bir kişinin kişilik değerleri dediğimiz, kişiliği kapsamında görülmesi gereken tüm değerler ve şahıs varlığında meydana gelen eksilme olarak karşımıza çıkar.[84]
Manevi tazminat kişinin malvarlığı dışında kalan kişilik, psikolojik veya bu kapsamlardaki hukuksal değerlerinde meydan gelen her türlü zarar kaşlığı öngörülen tutardır.[85] Manevî tazminat, “maddî sayılamayacak soyut nitelikli her türlü “değer”de meydana gelen eksilmeleri kapsadığı gibi; kişinin hayatında ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle duyduğu her türlü sıkıntı ve üzüntüden kaynaklanan zararları da kapsar.”[86]
Genel anlayış böyle olsa da, manevi tazminat, bizce bir kimsenin, haksız bir saldırı karşısında yaşadığı acı ve üzüntü şeklindeki zararları, mümkün olduğunca unutturmak anlamında telafi edici bir tatmin vasıtasıdır. Dolayısıyla manevi tazminata esas olan zarar, bir kimsenin mülkiyet veya diğer haklarına yapılan saldırı neticesinde de oluşabilir. Manevi tazminat, örneğin, eşyaya verilen zararlardan dolayı da söz konusu olabilmektedir.[87] Bir kimsenin acı ve üzüntüsü ile buna sebep olan saldırı arasında objektif bakışla ama olaya özgü olmak üzere illiyet rabıtasının (=nedensellik bağının) görülmesi gerekli ve yeterlidir.
Manevi tazminat bir zenginleşme aracı olmadığı gibi, kişilerin acı ve üzüntü duygularını mümkün olduğunca gideren ve saldırganı bu davranıştan alıkoyabilme gibi faktörleri içeren bir tutar olarak görülebilir.[88]
(2) FSEK’deki Fikri Mülkiyet Hakları Bakımında Yasal Durum
“Yukarıda anılan manevi hakları tecavüze uğrayan eser sahibi veya yasanın 19. maddesinde sayılı kişiler FSEK 70/1. maddesi uyarınca manevi tazminat davası açabilirler.”[89] Fikri mülkiyet hukuku, “bir san’at eserinin hususiyet ve tamamiyetini bozan her türlü değiştirici davranışı, manevi tazminat talebi için yeterli saymıştır.”[90]
Yukarıda yer alan 70/1. madde hükümleri itibarıyla oluşan ihlallerde manevi tazminat için, ihlal yeterlidir;[91] yasal hüküm kusur aramayacağı[92] gibi hukuka aykırılık gibi şartlar aramamaktadır. Diğer manevi tazminat türleri için bunların da söz konusu olabileceği söylenebilir. Ancak manevi tazminat için, talep edenin zararının mevcudiyeti gereklidir. Çünkü telâfi edilmesi gereken zararın kendisidir.
Bu arada, anılan 70/1. maddeden bahisle açılacak manevi tazminat davasında, TBK’nın konuya ilişkin hükümlerindeki şartların ortaya çıkmasını da ayrıca gerekli görmek mümkün olmayacaktır.[93] Çünkü anılan 70/2. maddede genel hükümlere atıf yapılmışken, 70/1’de bunun yapılmamış olması da göstermektedir ki; manevi tazminat için ayrıca kişilik haklarının ya da malvarlığı dışındaki hukuksal değerlerin[94] zarar görmesini şart koşmak isabetli olmayıp,[95] FSEK’deki manevi hakların ihlali manevi tazminat için gerekli ve yeterlidir:[96] Manevi hakların ihlalinde “dava açılabilmesi için eser sahibine ait manevi hakların ihlal edilmesi yeterli olup karşı tarafın kusuru aranmaz.”[97]
(3) Fikri Mülkiyet Haklarının Korunmasına Genel Hükümlere Göre Yapılabilecek Manevi Tazminat Talepleri
Hal ve şartlarının mevcudiyeti halinde borçlar hukuku genel hükümlerine göre manevi tazminat talebini engelleyen; eser sahibinin haklarının ihlali halinde de manevi tazminat talebinin yolunu kapatan yasal hüküm de yoktur:[98] “Borçlar Kanunu’nun 49. maddesindeki koşullar varsa manevi tazminat isteyebilecekleri tartışmasız benimsenmesi gerekli temel bir prensiptir.”[99]
Emsal bir karara göre, “eser sahibi ve esere yönelik herhangi küçük düşürücü bir söz veya şöhret ve itibarlarını zedeleyici bir tavrın söz konusu olmaması nedeniyle davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken”,[100] bunun aksi hâli hukuka aykırı görülebilecektir.
(4) Fikri Mülkiyet Hakları Bakımından Manevi hakların İhlalinde Maddi Tazminat Talep Edilebilmesi Sorunu
Manevi hak ile manevi zarar terimleri birbirleriyle aynı anlamda değillerdir. Dolayısıyla maddi zararlara sebep olmaları dolayısıyla maddi tazminat taleplerine konu edilebilecek mali hakların ihlalinin, manevi bir zarara da sebebiyet vermiş olabilecekleri malûmdur. Mali hakların ihlali ile manevi zarara uğrayanların, manevi tazminat talep edebileceklerini de düşünmek gerekebilecektir.[101]
2.3.4.2. Fikri Mülkiyet Haklarının Maddi Tazminat Talepleriyle Korunması
FSEK’nin mali hakların ihlalinden bahisle talep edilebilecek olan tazminat, maddi tazminat olacaktır. FSEK’nın 70/2. maddesi gereğince, maddi tazminat, kusurun olması haline bağlı tutulmuş; ve bu halde talebin borçlar hukukunun haksız fiile ilişkin hükümlerine göre yapılacağı belirlenmiştir. Aslında fiilde kusurun varlığı yeterli olmayıp; bunun doğal gerekleri olarak, hukuka aykırılık, zarar ve illiyet bağının da aranması gerekmektedir.[102]
Fikri mülkiyet haklarının korunmasında da kabul edilmesi gereken bir prensip olarak, maddi tazminat davaları, hukuka aykırı ve kusurlu bir eylemden dolayı sebep olunan -ve malvarlığındaki[103] eksilme şeklinde ortaya çıkan zararların- giderilmesini öngörmektedir.[104] Tasavvur edilen ya da beklenen zararlar için maddi tazminat davası açılamaz.[105]
Maddi tazminat davaları, kârdan mahrumiyet gibi olgular da dahil, gerçekleşmiş tüm zararların tazmini için açılabilecektir. Böylece hakkı ihlal edilenin, bu maddi zararı dolayısıyla malvarlığında meydana gelen azalma kadar bir tutarın tazminat için ödenmesi gerekecektir:
Fikri mülkiyet hukukunda maddi tazminat davaları, ihlâl edilen hak vesilesiyle elde edilen kârların istenmesi hakkını talep etmeyi de içerir. Bu durumda net kârın bilirkişi marifeti ile hesaplanması gerekir. “Davacının mali haklarına sahip olduğu eserlerin davalı şirket tarafından yayınlanması sebebiyle tazminat istemine ilişkin” olan ve FSEK’in 70/3. maddesine göre elde edilen kârın ödenmesi talep edilen (vekâletsiz iş görme kapsamında görülebilecek) bir davada: “davalının davaya konu eserlerin satışından elde ettiği net karın tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, İstanbul Yayıncılar Birliği’nin bu tür kitaplarda yayınevi kâr marjının %20 olduğu yönündeki cevabı” nazara alarak hüküm kurulması, bozma sebebi olarak görülmüştür.[106]
3. Fikri Mülkiyet Haklarının Korunması İçin Talep Çokluğu (=Açılan Davalarda Farklı Taleplerin Birlikte Yapılabilmesi) Sorunu
Fikri mülkiyet haklarına haksız müdahalelerde, kişilerin yukarıda yazılı davalardan birisini açabilmeleri mümkün olmakla birlikte, aynı davada birden fazla farklı talepte bulunulup bulunulmayacağı üzerinde ayrıca durulmalıdır.
FESK adlı “yasa’nın amacı zararın tamamen giderilmesine yöneliktir.”[107] Hukuk düzeninin tüm ihlalleri her yönüyle kaldıran ve bir daha yapılmasına engel olan tedbirleri üretmesi gerekmektedir. Bu kapsamda FSEK’in gerekçesinden de kanun koyucunun bunu amaçladığı; “eser sahiplerine tam bir himayeyi temin etmek maksadıyla son teferruata kadar gerek maddi hukuk, gerek usul hukuku bakımından” düzenleme getirmek istediği[108] ortaya çıkmaktadır. Eser sahipleri için “tam bir himaye sağlamak”tan maksada da, eser sahibine aynı anda kullanılabilecek haklarını kullanma imkânı vermekle ulaşılacağı malumdur.
5728 sayılı kanuna yapılan değişikliklere ilişkin hükmün gerekçesinde de: “iş bu Kanunun koruma altına aldığı malî ve manevi haklara tecavüz fiilleri iç içe bir mahiyet taşımaktadır. Bir fiille, bir kişinin sadece manevi hakkı veya malî hakkı ya da bunların her ikisi de ihlal edilmiş olabilir.”[109] Denmiştir.
Dolayısıyla gerekçelerden de anlaşılacağı üzere, FSEK’de bir konuda yapılabilecek taleplerin, mağduru tam olarak koruyacak şekilde ve buna elverişli türlerde olabilmesi kabul edilmiştir. FSEK’de fikri mülkiyet haklarının korunmasında birden fazla davanın birlikte açılamayacağına; ya da çoklu taleplerin birlikte yapılamayacağına dair yasal bir hüküm de yoktur.
İhlâl edilen hakların tümüyle korunup eski hale getirme ya da bundan doğacak zararların telâfisinin tümüyle talep konusu edilemeyecek olması, -gerekçede amaçlanan tam bir himayenin sağlanamayışı olmak bir tarafa- hukuka aykırılığın yaşamasına sebebiyet verecek; bu hal de Anayasanın 5. maddesi[110] ile bu kapsamda hak arama hürriyetini düzenleyen 36. maddesine aykırı olacaktır.
Bu genel bilgi ve izahat dairesinde fikri mülkiyet haklarının korunması ve bundan doğan zararların telâfisi için açılabilecek davalar açısından konuyu değerlendirmekte de fayda vardır.
3.1. Fikri Mülkiyet Hakkının Korunmasında Ref (=Kaldırma, Durdurma, İmha) Davaları ve Tecavüzü Önleme Davaları
Fikri mülkiyet haklarına mevcut bir saldırının kaldırılması ve hakların eski haline iadesi talepleri yapılırken, olabilecek saldırıların da önlenmesi pekâlâ istenebilmelidir. Çünkü, tecavüzün önlenmesi, vuku bulması ihtimalini içermekte; tecavüzün, olmadan engellenmesini amaçlamaktadır. Dolayısıyla, -objektif bir bakışla ihlalin tekrarlanabileceğinin ortaya konulabildiği hallerde,- ortada bir ihlâl varsa ve vuku bulmuşsa tecavüzün men’i de söz konusu olabilecektir.[111] Yalnız, örneğin ihlâle sebep olan tüm malzemenin ve eserin yer aldığı kayıt ve depolama maddelerinin imhası ya da müdahale edenden yukarıda yer alan hükümlere göre alınması halinde bu davanın birlikte açılması doğal olarak gereksiz olacak; ve tecavüzün meni davası açılırsa, dava bu yönden konusuz kaldığından, doğal olarak reddedilecektir.
Bu arada FSEK’in 68/2 ve 68/3. maddelerinde yer alan seçeneklerden, -bunlar biri olmazsa diğerinin söz konusu olabileceği şeklinde seçenekli talepler oldukları için,- bunlardan birini talep eden, diğerlerini talep edemeyecektir. Örneğin “üç katı bedele hükmedilmesi halinde mütecavizin kullanımı artık yasal hale geldiği için, elindeki ürün ve araçlara el konulamaz”,[112] denilebilecektir.
Bilhassa farazi sözleşme bedelinin ya da rayiç bedel üzerinden 3 kat fazlasına kadar bir “telif tazminatı”nın istenmesi halinde, anılan diğer seçeneklerdeki taleplerin, “bu tazminat talebinin öngördüğü çerçeve ve kapsamı ihlal etmeyecek şekilde” yapılması söz konusu olabilecektir. Nitekim emsal bir karardan da, farazi sözleşme bedelinin ya da rayiç bedelin 3 kata kadar fazlası bedel taleplerinde “varsayı[lan] sözleşme kapsamında yasal kullanımlar”ın[113] sözkonusu olabileceğine işaret edilmektedir.
Farazi sözleşmeyi talep eden birisinin bu sözleşmenin içeriğini, sınırını, hal ve şartlarını belirleme yetkisini kullanamayacağını kabul etmek, hakkı ihlal edilmiş birisinin, bunun takdirine sahip olmayacağı gibi bir anlama gelir; ve bu da bir çelişki olarak görülebilir.
3.2. Fikri Mülkiyet Hakkının İhlâlinde Farazi Sözleşme ya da Rayiç Bedel Üzerinden 3 kat Fazlaya Kadar Talep Yapılan Davada Diğer Taleplerin de Birlikte Yapılması
Bu şekilde, en fazla 3 katına kadar olmak üzere bir telif tazminatı isteyen mağdurların, yaptıkları işlemin farazi bir sözleşmeye dayandırılması; ve telif haklarının FSEK’e uygun olarak sözleşme ile devredilmesi nazara alındığında; bu talep, tecavüzün önlenmesi talebi ile kaldırma veya imha gibi anlamlardaki ref taleplerini konusuz bırakabilecektir.
“Yargıtay’ın bir İçtihadında[114] ‘olayda davacı, bedel istemiş, zikredilen madde hükmü gereğince (FSEK. 68) davacı yararına bedele hükmedilmiş olmakla artık tecavüzün meni isteminde bulunamaz. Zira bedeli % 50 fazlasıyla almış olmakla taraflar arasında sözleşme yapılmış gibi bir durum hasıl olmuştur.’ denilmiştir.”[115]
Hal böyle olsa da anılan bedeli talep eden bir hak sahibinin yapacağı ya da yapmış farzedileceği (=farazi) sözleşmede kapsamı belirleme yetkisine de sahip olması gerektiği; dava dilekçesinde yapacağı taleplerle bu çerçeveyi de pratikte çizmiş ya da ortaya koymuş olacağı kabul edilmelidir. Diğer taraftan, -yukarıda da değinilen- emsal karar itibarıyla “Varsayı[lan] sözleşme ilişkisinin kurulması hâlinde…mütecavizin dava konusu mali hak kullanımları varsayı[lan]sözleşme kapsamında yasal kullanımlar hâline dönüşmektedir.”[116]
Hak sahibinin farazi sözleşmeye ya da rayiç bedele dayanan telif tazminatı talepleri, fikri mülkiyet haklarını ihlal eden kişi ya da kişilerin diğer taleplerini sadece “bedeli ödenen mali hak kullanımları” bakımından sınırlamış olacaktır. Çünkü: “varsayı[lan] sözleşme, bedeli ödenen mali hak kullanımları dışında, mütecavizin eylemini tümüyle hukuka uygun hâle getirmeyeceği gibi, bu bedel kapsamına girmeyen dava tarihinden sonra devam eden ya da etmesi muhtemel ihlalleri yasal hâle getirmeyecektir.”[117]
3.3. Fikri Mülkiyet Davalarında Tazminat davaları ile Ref ve Önleme Taleplerinin Birlikte Yapılabilmesi
3.3.1. Fikri Mülkiyet Haklarının Maddi ve Manevi Tazminat Talepleriyle Korunması
İlk olarak, fikri mülkiyet haklarının ihlalinden dolayı, yukarıda izah edilen maddi ve manevi tazminat davalarının birlikte açılması; bu taleplerin birlikte yapılması pekâlâ mümkündür:[118]
“Her türlü mali haklara tecavüz oluşturan eylemlerin gerçekleştirilmesi halinde eser sahibine, ihlal edilen mali hakların yanında, manevi hak tazminatı talep etme yetkisi de verir.”[119] Burada talep edilecek manevi tazminat; manevi hakların ihlaline dayanacağı gibi, FSEK dışında kalan ve malvarlığı kapsamında girmeyen kişilik ve hukuksal değerlerinde[120] tüm acı ve üzüntü şeklinde ortaya çıkan azalmaya sebep olacak haksız müdahale halinde genel hükümlere dayandırılabilecektir. Örneğin vefat eden eser sahibinin eserinin orijinal beste ve güftesinden farklı bir şekilde, veya adı belirtilmeden okunması, bu icralarda eser sahibinin hatırasına saygı gösterilmemiş olması veya küçük düşürme gibi hallerde; yasal hak sahiplerine, fikrimizce bundan duydukları acı ve ızdırap sebebiyle manevi tazminat talep hakkı verebilecektir.
3.3.2. Fikri Mülkiyet Haklarının Mali Hakların Ref ya da Önleme ile Tazminat Taleplerinin Birlikte Yapılmasıyla Korunması
3.3.2.1. Fikri Mülkiyet Haklarının Telif Tazminatı ve Diğer Tazminatların Birlikte Talep Edilerek Korunması
(1) Fikri Mülkiyet Hakları Açısından Telif Tazminatı ile Maddi ve Manevi Tazminat Talebinin Birlikte Yapılabilmesi
FSEK’nin “70. madde[sin]deki düzenleme ile hak sahibinin zararının tazmini hedeflenirken, 68. madde ile tecavüzün önlenmesi sağlanmak istenmiştir. Aşağıda açıklanacağı üzere bu talepler bakımından farklı şartlar benimsenmiştir.”[121] Her birisinin ayrı özelliği ve niteliği gereği, vaki tecavüzde farazi sözleşme için rayiç bedelin 3 katı tutarın istendiği durumlarda, tazminat talepleri de yapılabilmektedir.[122]
Manevi haklara ilişkin ihlâller farazi sözleşme ile ortadan kalkmaz ve yasal hale dönüşmez.[123] “Dolayısıyla FSEK’in 67. maddesi çerçevesinde hak sahibinin manevi haklarına yönelik tecavüzün ref’i talebi mali haklardan bağımsız olarak değerlendirilmelidir.”[124]
Yargı kararlarından fikrimizce isabetli ve haklı olarak, dava tarihinden önceki süreç için yapılacak taleplerin, dava tarihi sonrasındaki ihlalleri kapsamayacağı; ancak dava tarihi öncesi ihlaller için de FSEK’nin 68/1. maddesindeki bedelin talebi halinde aynı kanunun 70/2. maddesinde yer alan tazminatın da istenebileceği anlaşılmaktadır.[125]
Dolayısıyla, mağduriyeti giderecek bir tutarın talep edilmesine esas olmak üzere; “FSEK’in 68/1 maddesi gereğince hükmedilen “medeni ceza” niteliğindeki bedel hak sahibinin zararının altında kalıyorsa, mütecavizin kusurunun ispat edilmesi şartıyla FSEK’in 70/2. maddesi gereğince maddi tazminat talebinde bulunulmasının önünde engel yoktur.”[126]
Yargısal kararların da teyit ettiği üzere, gerek 68. madde ve gerekse diğer tazminatlar için ayrı bir ihtara gerek kalmadan dava ile temerrüt hasıl olacağından faiz istemek de mümkün olabilecektir.[127]
Diğer taraftan tazminat taleplerinin sözleşmenin içeriğine göre yabancı devlet parası üzerinden hesaplanmasının güncel ekonomik duruma ayak uydurmak bakımından talep edilmesi de mümkün olabilmektedir. Bundan hareketle hak sahiplerinin zararlarının en iyi şekilde telafi edilebilmesi için bu hususun doğrudan nazara alınması da bizce uygun olabilecektir.[128]
(2) Fikri Mülkiyet haklarının Korunmasında En Çok Bedel Ölçütü ve Değerlendirilmesi
Doktrindeki bir kısım görüşlere göre, FSEK’nin 66, 67 ve 68. maddelerinde sözü edilen şekilde istenebilecek taleplerde, ihlal yani hukuka aykırılık yeterlidir. Ancak Yargıtay uygulamasında,[129] bu haldeki toplam bedel, 5846 sayılı kanunun 68., 70/2., 70/3. maddelerindeki seçenekler uyarınca istenilebilecek “en çok bedel” ile sınırlıdır.[130]
Dolayısıyla görüş, “FSEK m. 68 uyarınca üç kat bedel talep edilmişse uğranılan zarar bu şekilde elde edilecek tutarı aşmadıkça ayrıca maddi tazminat istenemeyeceği yönündedir.”[131] Bir diğer görşe göre de “Eğer hak sahibi üç katı tazminatın yanında 70. maddede öngörülen maddi ve manevi tazminat da talep etmişse, hem üç katı bedele hem de 70. maddedeki tazminata hükmedilemez. Bu halde 68. maddeye göre talep edilen üç katı bedel mahsup edilir.[132]
“Davacının FSEK 68 ve 70/3. maddelerine dayanan taleplerinden yüksek olanını isteme hakkı olduğu,”[133] da kabul edilmektedir. Nitekim emsal bir karar, “temin edilen kar miktarı, telif tazminatı miktarından fazla olduğundan, yalnızca temin edilen karın hüküm altına alınmasının mümkün bulunduğu,”[134] yönündedir.
Yukarıdaki bilgiler ve emsal kararlar, farazi sözleşme ya da rayiç üzerinden talep edilebilecek bedel ile giderilemeyecek zararın varlığı halinde maddi tazminatın istenebileceğini ortaya koymaktadırlar. Halbuki bizce durum farklıdır:
Hakları ihlâl edilenlerin, bu ihlalin giderilmesi için “tam bir himaye görmeleri” mecburiyeti karşısında, bunların her ikisinin de talep edilebilmesinin mümkün olabileceği değerlendirilmektedir. Nitekim yukarıda da aynen belirtildiği üzere; “ileri sürülebilecek talepler saldırılan menfaate göre farklı ol[maktadı]r”:[135]
Tazminatın (FSEK, madde: 70) fonksiyonu ve hizmet ettiği kapsam ile “telif tazminatı” olarak tanımladığımız FSEK’nin 68. maddesindeki tazminatın fonksiyonu ve kapsamı farklıdır:
Farazi sözleşme ya da rayiç üzerinden talep edilen “bedel”, bir “medeni ceza”,[136] ya da “kanuni ceza”,[137] ya da “ecrimisil”,[138] “kanundan doğan ayrı bir alacak”,[139] “kendine özgü bir tazminat” ya da “telif tazminatı” olarak kabul edildiğinde, karşıladığı zarar kamusal ve kişisel olmakla birlikte kendine özgü bir zarardır.
Hatta bu bedeli istemek FSEK’in öngördüğü bir hak, ya da uygulanması kişisel olarak talebe bağlı bir yaptırım ise zaten bir zarar karşılığı olarak görülemez. Dolayısıyla bu tazminat, maddi ve manevi tazminattan farklıdır.
Maddi ve manevi tazminatın karşıladığı zararlar tamamen farklıdır. Maddi tazminatın karşıladığı zarar, kişilerin malvarlığındaki eksilme; manevi tazminatın karşıladığı zarar ise kişinin kişisel değerlerinde acı ve üzüntü ile meydana gelen azalmadır. Dolayısıyla, bu iki talebin her birisinin kendi hal ve şartlarının varlığı halinde yapılabilmesi mümkün görülmelidir.
Bu sebeplerle “parasal bir yaptırım, miktarı ne kadar yüksek olursa olsun tecavüze neden olan maddi olguları ortadan kaldırmaz.”[140] Ama farklı tazminat istemeyi haklı kılan “bu sebeple çoklu tazminat talebinin tecavüzü sona erdirmeye yönelik bir talep olarak görülmesi hatalı olur.”[141] düşüncesine hak ihlallerini giderien farklı tazminat taleplerinin yapılabileceği yukarıdaki haller için katılmak zor olsa gerektir.
3.3.2.2. Fikri Mülkiyet Haklarının “Telif Tazminatı”nın ve Önleme ya da Diğer Ref Usulleriyle Birlikte Talep Edilerek Korunması
(1) Fikri Mülkiyet Hakkının Korunmasında 3 Kata Kadar Bedel Talebinin 68. Maddedeki Diğer Seçenekleri Talep Etmeye İlişkin Genel Değerlendirme
FSEK’nin 68. maddesinde yer alan telif tazminatı istendiğinde, bu tazminatın farazi sözleşme bedeli ya da rayiç bedel üzerinden belirlenmesi halinde, diğer tedbirler talep etmenin yeri kalmamış olmaktadır.[142] Bu bir noktada, klâsik mantık yürütme ile doğru görülebilir.
Aslında haksız müdahilin hak ettiğinden daha fazla zarar görmemesi için, makul bir düzeyde kalmak, ölçülülük ilkesinin de bir gereğidir.[143] Bu sebeple, FSEK’nin bedel dışında öngördüğü seçeneklerdeki hakların kullanılması, fikri mülkiyet haklarına haksız müdahalede bulunan yaptığı harcamalar gibi birçok faktörün de nazara alınmasını gerektirecektir.
Burada birkaç sorunun çözümü gerekmektedir:
(2) İstenen Bedelin Fikri Mülkiyet Hakkının Korunmasındaki Niteliği Açısından Değerledirme
Benim, “kendine özgü bir tazminat”, “kendine özgü bir bir yaptırım” olarak gördüğüm, “telif tazminatı”, -yukarıda söylendiği gibi- kanuni ceza[144] veya yargı kararlarında[145] ve doktrinde[146] ekseriyetle bir medeni ceza olarak görülmektedir. Bu tazminat “ecrimisil” addedilebilecek[147] de olsa, “kanundan doğan ayrı bir alacak”[148] olarak görüldüğünde; tüm bu seçenekler, ayrıca yapılabilecek “durdurma, kaldırma veya önleme talepleri”nde bulunmak şeklindeki özel hukuk taleplerine engel görülemez. Şöyle ki;
Farazi bir sözleşmenin taraflarından birisi, fikri mülkiyet hakları ihlal edilen kişi(ler)dir. Dolayısıyla, FSEK’nin, hakları saldırıya uğrayan bu kişiye farazi sözleşme ya da raiç bedel üzerinden tazminat talebi yapma hakkı ve yetkisi verdiğine göre; bu taleplerin çerçevesini ve içeriğini sınırlarını belirleyebilmede etkili olabilme gibi yetkileri de verdiği kabul edilmelidir. Örneğin fikri mülkiyet hakkının korunmasına esas olmak üzere, çoğaltılan nüshaların kanuni şartlar dairesinde yayınlanacağı[149] ve eserin nerede, kaç kez, nasıl ne şekilde ve/veya hangi tarihte ya da tarihlerde yayınlanacağı gibi hususlar da, taraflarca sözleşmeyle belirlenebileceğinden; yapılacak tazminat talebi sınırları dışındaki hususlar için, anılan 68. maddeye göre yapılacak farazi sözleşme ile, duruma göre buna ek olarak veya müstakilen, vazgeçilen diğer ref veya önleme talepleri, pekalâ söz konusu edilebilecektir.
Kaldı ki, doktrinde de belirtildiği üzere, bedel talebinde bulunan; cezai şart, fesih, cayma gibi hakları da ileri sürebilecektir. Aksi sözleşmede belirlenmedikçe bu “bedel sözleşmesi”nde anılan hakların yer almayışı, talep sahibinin bu gibi haklardan vazgeçtiği anlamına gelmeyecektir.[150]
Bu sebeple, “telif tazminatı”nın bir kez yayınlanıp tükenen ihlaller için istenmesi halinde, devam eden ya da yeniden söz konusu olan ya da olabilecek ihlaller için kaldırma, imha veya önleme taleplerinde de bulunabilmeyi engelleyen hiçbir yasal hüküm veya haklı bir sebep yoktur.
Emsal bir kararda da yasal hale gelen kullanımın farazi sözleşme gereğince olacağı[151] belirtilerek, farazi sözleşmenin bir çerçeve kapsamında geçerli olabileceği de bizce anlatılmış olmaktadır.
(3) Fikri Mülkiyet Haklarının “Tüm Yönleri İle Himayesi” Açısından Değerlendirme
FSEK’in genel gerekçesinde yer alan ve fikri hakların “tüm yönleri ile himaye edilmesini” sağlamak, FSEK’in de amacıdır. Hak arama hürriyeti anlamında bu talepler de ancak kanunla sınırlanabilir. FSEK’nın, telif tazminatı dediğimiz tazminat ile önleme veya diğer ref taleplerinden herhangi ikisinin birlikte talep edilemeyeceğine dair bir hükmü yoktur. Dolayısıyla:
“Eserin ihlâle konu edilmesi halinde, men ve ref istenebileceği, tazminat istenemeyeceği yönünde yasal bir ayrım [da] bulunmamaktadır. Men ve ref talepleri ile tazminat taleplerinin dava edilebilmeleri veya bu konuda olumlu karar verilmesi, tecavüz keyfiyetine bağlı tutulmuştur. Bu bakımdan bir ayrım yapılmamıştır.”[152]
FSEK’nin “bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir.” şeklindeki 68/son maddesinin farazi sözleşmeci taraf olarak mağdurun içeriğini belirleyebileceği bir farazi sözleşmeye engel olacak anlam taşımadığı da malumdur.
Emsal bir karara göre: “tecavüz varsa, eser sahibi gerçek kişi, men ve ref yanında, zararını veya yoksun kaldığı kârını da isteyebilir. Kaldı ki FSEK 68. madde, ref yanında tazminatı da düzenlemektedir. Her iki talep olanağı da aynı şartlardan doğmakta, talep edilebilmektedir. Bu nedenle, aralarında böyle bir ayrım yapılmasının haklı bir gerekçesi yoktur.”[153]
Emsal bir başka karara göre de: “tam ruhsatta, mali hakka ait kullanma yetkisi tamamen ruhsat sahibine devir edildiğinden, devir alan da bu yetkiyi kendi başına kullanabilecek ve tecavüzün meni ve refi davası ile birlikte 68’nci ve devamı maddelerinde yazılı bedel davasını açabilecektir.”[154]
FSEK’in 68. maddesine göre istenen telif tazminatının yoksun kalınan kâra karşılık geldiği düşünüldüğünde, ayrıca oluşan fiili zarar için tazminat da talep edilebilecektir.[155] Bunun gibi, 68. Madde kapsamına girmeyecek hususlarda ref ve önleme talebi de reddi gerektirmeyecek şekilde haklılık içerecektir.
(4) Telif Tazminatı Talebiyle Diğer Taleplerin Fonksiyonlarındaki Farklılığın Fikri Mülkiyet Haklarını Korumayı Haklılaştıran Yönü
FSEK’nin 70. maddesine göre maddi tazminat talebinde bulunabilen birisinin, kaldırma veya önleme gibi talepleri birlikte yapabilmesi mümkündür. Çünkü her iki talebin de fonksiyonu ve karşıladıkları kazanımlar farklıdır. Buna göre 3 kat fazlaya kadar istenebilecek farazi sözleşme bedeli ile, buna konu mevcut veya muhtemel bir saldırının kaldırılması veya önlenmesini talep etmeyi engelleyen bir uygulamanın haklılığından bahsedilemeyecektir.
Yukarıda da değinildiği gibi, farazi “sözleşme, bedeli ödenen mali hak kullanımları dışında, mütecavizin eylemini tümüyle hukuka uygun hâle getirmeyeceği gibi, bu bedel kapsamına girmeyen dava tarihinden sonra devam eden ya da etmesi muhtemel ihlalleri yasal hâle getirmeyecektir.”[156]
Emsal bir karardan[157] tecavüzün önlenmesi, telif tazminatı ve diğer (manevi) tazminatın birlikte yapılabileceği açıkça ortaya çıkmaktadır.
4. Sonuç Yerine: Fikri Mülkiyet Haklarına Müdahaleyi önleyici izahatın Özeti
Fikri mülkiyet haklarının korunmasına ilişkin olan ve genel olarak 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (=FSEK) kapsamına giren davaların incelendiği bu yazıda, bu konuda söz konusu olabilecek dava türleri de ele alınmaktadır.
Bununla birlikte tazminat davaları bakımından, fikri hakların korunması kapsamıyla sınırlı olmak üzere, genel hükümlere ilişkin hükümler de değerlendirilmişir.
Fikri mülkiyet haklarının korunmasında açılacak davalarda birden fazla talebin birarada yapılıp yapılamayacağı değişik hukuki perspektiflerden incelenmektedir.
Bu açıdan esasen Fikri mülkiyet haklarına:
1-) Mevcut saldırının ref’i (=kaldırma, imha, son verme),
2-) Objektif bir bakışla olabilecek tecavüzün önlenmesi,
3-) Mali ve manevi haklara saldırıdan doğan zararların giderilmesi kapsamında maddi ve manevi tazminat;
Davalarından bahsedilebilecektir. Bundan başka, FSEK’de yer alan hal ve şartlara göre fikri hakların korunmasında mali ve manevi hakları ihlâl edilen kişilerin, yapılmış varsayılan farazi sözleşme bedelinin ya da kanuni rayiç bedelin 3 katına kadar bedeli talebine imkan veren telif tazminatı talep etmek de mümkündür. FSEK, bu taleplerin yapılabileceği hükme, ref davaları başlığı altında olsa da ayrı bir hüküm olarak ve alt kenar başlık itibarıyla “mali haklara tecavüz halinde” başvurulabilecek şekilde yer vermiştir.
Dolayısıyla fikri hakların korunmasında bu talebi içeren bu davanın, devam eden ya da vuku bulmuş haksız bir saldırıdan dolayı, belirlenecek farazi sözleşme bedeli ya da kanuni rayiç bedelim 3 kat fazlasına kadar telif tazminatı isteme imkânı veren “kendine özgü bir talep” içerdiği görülmektedir.
Fikri mülkiyet hakkının korunmasına esas olmak üzere telif tazminatı talep eden hak sahibinin, bu talep farazi bir sözleşmeye dayandığı için, dava tarihine kadar olan ihlallere böylece zımnen onay vermiş, rıza göstermiş olmaktadır. Bu sebeple, davacı, bu taleple birlikte başka durdurma veya imha gibi, FSEK’nin 68/2 ve 68/3. maddelerindeki seçeneklerden vazgeçmiş sayılacaktır.
Yalnız kabul etmek gerekir ki bu tespit, ilk olarak fikri mülkiyet haklarına dava tarihine kadar olan saldırı için söz konusudur. Diğer taraftan, hak sahibinin, farazi bir sözleşme ile kendini bağlaması, sözleşme içeriğini kendisi kabul etmedikçe söz konusu olmayacağına göre; hak sahibinin içeriğini belirlediği sözleşme ile bağlı kabul edilmesi hususu da değerlndirme kapsamı dışında tutulamayacaktır.
Diğer taraftan, fikri mülkiyet haklarının korunmasında FSEK açısından mali ve manevi haklara tecavüzün oluşması halinde maddi ve manevi tazminat taleplerinin birlikte yapılması mümkün olduğu gibi, maddi ve/veya manevi zararların genel hükümlere dayandırılması halinde de bu taleplerinin birlikte yapılmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.
FSEK’de yazılı her bir dava türü, şahsi menfaat kaybının niteliği ve türüne bağlı olarak farklı olarak söz konusu olabilecek; bu davalara ilişkin taleplerin birlikte yapılmasında da bu yönden bir sakınca olmamalıdır.
Bu sebeple, maddi ve/veya manevi tazminat taleplerinin yapıldığı davalarda, telif tazminatının da istenmesi halinde zararı giderecek en çok bedel ile yetinilmesine dair uygulama ve görüşler bizce temkinle karşılanmalıdır. Bu taleplerin her birisi değişik zararlar oluşturmaktadır. Telif tazminatının bir cezai yaptırımmış gibi algılanabilecek içeriği ya da kendine özgü niteliği itibarıyla, şahsi bir zarara sebep olduğu söylense de tecavüzün tekrarlanmamasını sağlayıcı fonksiyonu vardır. Bu sebeplerle, maddi ve manevi tazminat taleplerinin birlikte yapıldığı hallerde, uygulamada olduğu gibi en çok bedelin verilmesi usulünden ziyade bizce her iki talep de ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dikkat :
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
R. Cengiz Derdiman, “Fikri Mülkiyet Hakkının Dava Yoluyla Korunması”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka: Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “Fikri Mülkiyet Hakkının Dava Yoluyla Korunması”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmelidir.
Dipnotlar ve atıflar
[1] Bakınız: Grünberger, Michael “Rechtsdurchsetzungsbemühungen – Anzeichen eines Systemkollapses?”, Geistiges EigentumHerausforderung Durchsetzung, Herausgeber: Reto M. Hilty-Thomas Jaeger-Volker Kitz, Springer-Verlag Berlin Heidelberg, 2008, s. 3.
[2] Derdiman, R. Cengiz, Hukuk Başlangıcı, 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015, s. 303. “Hususiyet kısaca eser sahibinin, eserine kendi fikir, düşünce, duygu ve his dünyasından ve fikri temele dayanan yeteneklerinden kattığı özelliklerdir (Hayri Bozgeyik, Fikir ve Sanat Eserlerinde Hususiyet, BATİDER, C. XXV, 2009, Sayı 3, s. 170).” Bölge Adliye Mahkemesi İzmir 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2020/2038 Karar: 2023/1241, 21.09.2023, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023.
[3] Derdiman, Furkan, “Birlikte Eser Sahipliklerinde Sona Erme ve Birlikten Ayrılma”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, yıl: 2023, cilt: 81, sayı: 1, ss: 81-111, s. 84.
[4] Aynı yönde: Tekinalp, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. Baskı, Vedat Kitapçılık yayını, İstanbul, 2012, s.152-154; Öztan, Fırat, Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Turhan Kitabevi Yayını, Ankara, 2008, s. 257, 258; Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 303. “Birlikte yaratılan eser ayrılmaz bir bütün teşkil etmekteyse, bunun üzerinde “elbirliğiyle eser sahipliği” (iştirak halinde eser sahipliği) bulunur. Buna karşılık, tek başına semerelendirilebilecek birden fazla eserin birleştirilmesi yoluyla oluşan eser üzerinde ise, ‘ortak eser sahipliği’ söz konusu olur.” Derdiman, “Birlikte Eser Sahipliklerinde Sona Erme ve Birlikten Ayrılma”, s. 85.
[5] Derdiman, R. Cengiz, “Müzik Eserlerine İlişkin Hakların İhlallerinde Tazminat Hangi Mahkemeden İstenir”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/sorularla-hukuk/muzik-eserine-iliskin-haklarin-ihlallerinde-tazminat-hangi-mahkemeden-istenir/, erişim: 17.12.2023
[6] Derdiman, s. 303. Konuya ilişkin emsal bir karada da (Bölge Adliye Mahkemesi İzmir 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2020/2038 Karar: 2023/1241, 21.09.2023), “bir fikri ürünün eser olarak kabul edilebilmesi için sahibinin hususiyetini taşıması ve Kanun’da sınırlı sayıda belirtilmiş olan eser türlerinden birine dâhil edilebilmesi koşulları bulunmalıdır.” denmektedir.
[7] Derdiman, R. Cengiz, “Alıntı Kavramı ve Bilimsel Eserlerde Alıntı”, 17.07.2021, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/alinti-kavrami-ve-bilimsel-eserlerde-alinti/, erişim: 17.12.2023
[8] Akgün, Başak, “Telif Hukuku’nda İntihal Kavramı, Anonim Kullanımlar ve Tüm Bunların Karşısında Eser Sahiplerinin Fikri İmzası: ‘Üslup’”, Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi (FMR), yıl: 2019 sayı: 1, ss: 57-76, s. 60. Bu anlamda Avukatın dilekçesini rızası olmadan birebir kopyalayarak mahkemeye sunması disiplin cezasını gerektirir. (Türkiye Barolar Birliği (TBB) Disiplin Kurulu 17.02.2018 tarihli ve esas: 2017/977 karar: 2018/179 sayılı kararı, https://www.hukukmedeniyeti.org/ , erişim: 01.01.2024)
[9] Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 303; Tekinalp, s. 143.
[10] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 1981/4-70 Karar: 1983/123, 11.02.1983, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023.
[11] Bölge Adliye Mahkemesi İzmir 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2020/2038 Karar: 2023/1241, 21.09.2023.
[12] Derdiman, “Alıntı Kavramı ve Bilimsel Eserlerde Alıntı”, 2021.
[13] Örneğin madde 1/B-e: “Tespit: Seslerin veya ses temsillerinin veya ses ve görüntülerin anlaşılabilecek, çoğaltılabilecek veya iletilebilecek şekilde bir araca kaydedilmesi işlemini, … ifade eder.”
[14] Kılıçoğlu, Ahmet, Fikri ve Sınai Haklarla Karşılaştırmalı Fikri Haklar (Sınai Mülkiyet Kanunu’na Göre), 5. Baskı Turhan Kitabevi Yayını, Ankara, 2019, s. 398.
[15] 5846 Sayılı Kanun Hükümet Gerekçesi, https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d09/c010/tbmm09010010ss0289.pdf erişim: 11.12.2023 s. 7. Aynı metinde Adalet Komisyonu Raporunda aynı tekrar için bakınız: s. 14.
[16] Ayiter, Nuşin, Hukukta Fikir ve Sanat Eserleri, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, Sevinç Matbaası, Ankara, 1972, s. 244.
[17] Aynı kanaat: Öztan, s. 616;
[18] Ayiter, s. 246.
[19] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-6 Karar: 2019/85, 07.02.2019, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023.
[20] von Welser, Marcus, Urheberrecht im Prozess Walter de Gruyter GmbH, Berlin/Boston, 2023, s. 189.
[21] Ayiter, s. 243 (geniş izahat için ayrıca bakınız Aynı Eser, s. 246-250); Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-6 K. 2019/85, 07.02.2019.
[22] Kılıçoğlu, Fikri Haklar, 2019, s. 412 ve devamı; Demirbaş, Ali, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda Mali Hakların Tecavüzünde Hak Sahibine Sağlanan Hukuki Korunma Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, İstanbul – 2014, s. 172 ve devamı.
[23] “Ref davasının açılabilmesi için tecavüzde bulunanın kusurlu olması şart değildir.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2018/998 Karar: 2019/373, 28.3.2019, https://kazanci.com.tr/, erişim: 02.01.2024; Ulmer, Eugen, Urheber und Verlagsrecht, Dritte, neu bearbeitete Auflage, Springer-Verlag Berlin Heidelberg New York 1980, s. 545.
[24] Aynı kanaat: Erdil, Engin, Fikri Mülkiyet Hukuku, Vedat Kitapçılık Yayını İstanbul 2016, s. 107, 110; 137; Karahan, Sami- Suluk, Cahit- Saraç, Tahir-Nal, Temel, Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, 3. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2013, s. 138; Demirbaş, s. 66. Haksız fiil için akla gelebilecek kusur ve kusura bağlı zarar şartı ref davalarında aranmamaktadır. Aynı kanaat örneğin: Arslanlı, Halil, Fikri Hukuk Dersleri II Fikir ve Sanat Eserleri, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, Sulhi Garan Matbaası, İstanbul, 1954, s. 211, 212; Öztan, s. 649; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2002/8451 Karar: 2003/791, 27.01.2003, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023. İşte ref davalarını, asıl anlamıyla tazminat talepli davalardan ayıran da bu noktadadır.
[25] Alman hukukunda tecavüzün refi istenebilmekte, bunun için kusur da aranmamaktadır. Bakınız: Ulmer, s. 548.
[26] Arslanlı, s. 212; von Welser, 166; Demirbaş, s. 66.
[27] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-6 Karar: 2019/85, 07.02.2019; bu emsal kararda da atıf yapılan: Öztan, s. 633.
[28] von Welser, s. 194.
[29] Örneğin “bir filmin televizyonda yayınlanması ile ihlal eylemi başlayıp sona ermiştir.” Demirbaş, s. 62.
[30] Wenzel, Karl Egbert-Burkhardt, Emanuel H., Urheberrecht fiir die Praxis, 5., vollständig überarbeitete Auflage, Verlag Dr. Otto Schmidt KG, Köln, 2009, s. 212.
[31] Demirbaş, s. 62.
[32] Bakınız: Ulmer, s. 548.
[33] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-6 Karar: 2019/85, 07.02.2019; bu emsal kararda da atıf yapılan: Öztan, s. 633.
[34] Arslanlı, s. 212; von Welser, 166; Demirbaş, s. 66.
[35] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-6 K. 2019/85, 07.02.2019; Demirbaş, s. 66.
[36] Wenzel-Burkhardt, s. 212
[37] von Welser, 164.
[38] Fonogram seslerin harf ya da işaretlerle yazıya geçirilen ifadeleridir.
[39] Örneğin: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 06.03.2000 tarihli ve esas: 1999/9978 karar: 2000/1893 sayılı kararı, nakleden: Kılıçoğlu, Fikri Haklar, 2019, s. 411; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-71 Karar: 2020/483, 30.6.2020, https://mevzuat.sinerjias.com.tr/, erişim: 02.01.2024; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-6 Karar: 2019/85, 07-02-2019; Öztan, s. 649, 650; Derdiman, “Müzik eserine ilişkin hakların ihlâllerinde tazminat hangi mahkemeden istenir?” https://www.hukukiyaklasim.com/sorularla-hukuk/muzik-eserine-iliskin-haklarin-ihlallerinde-tazminat-hangi-mahkemeden-istenir/#_ftn16 , erişim: 25.12.2023.
[40] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-6 Karar: 2019/85, 07.02.2019.
[41] Kılıçoğlu, Ahmet: Fikrî Hakların İhlalinde Hukuksal Koruma Yolları, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 54, 2004, s. 72; Kılıçoğlu, Fikri Haklar, 2019, s. 409, 410.
[42] Erdil, s. 109.
[43] Kılıçoğlu, “Fikrî Hakların İhlalinde Hukuksal Koruma Yolları”, s. 72. Alman hukukunda ise yasal hükümlere göre, ref davasında, davalı, kusurlu olmaması ve ref talebinin yerine getirilecek olması ve, orantısız şekilde ağır zarara uğrayacak olması halinde, Mahkemenin uygun bir tazminata hükmetmesi mümkündür. (Demirbaş, s. 69; Wenzel-Burkhardt, s. 214). Davacının bu yönde bir talebinin 97. Maddeye göre olmaması halinde bu yönde bir talep ve savunma hakkını kanun 100. maddesiyle davalıya vermiş olmaktadır.
[44] Bu bedelin farazi bir sözleşmeye dayandığı konusunda farazi sözleşme deyimi için bakınız: Hirsch, Ernst E., Hukukî Bakımdan Fikrî Sây, C. II, İktisadi Yürüyüş Matbaası ve Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1943, s. 165, 180, 191, kaynak: Sarıkaya, Murat, “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda Düzenlenen Tazminat Talepleri Üzerine İnceleme” Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2019; 1(2): 59-90, s. 75, dipnot: 70.
[45] “Davalılarca izinsiz olarak dağıtımının yapılması nedeniyle maddi tazminat bedelinin öncelikle, varsa emsal sözleşmelerde tespit edilen bedel üzerinden, emsal olabilecek sözleşme yoksa fiktif olarak tespit edilecek piyasa rayici üzerinden belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenecek miktarın talep doğrultusunda 3 katına hükmedilmesi gerekmektedir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2018/5073 Karar: 2019/6260, 7.10.2019, https://mevzuat.sinerjias.com.tr/, erişim: 02.01.2024
[46] Arslanlı, s. 214, 218; Sarıkaya, s. 70; Tekinalp, s. 319. “[FSEK’nin] 68. maddesi uyarınca ‘eser sahibinin, rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç katını isteyebileceği’ hükmü uyarınca, mahkemece bu konuda uzman bilirkişi görüşü alınmak suretiyle ‘rayiç bedelin’ tayin ve tespiti ile gerekirse olayın mahiyetine göre, tespit edilen rayiç bedelin ne miktar yükseltileceğinin takdiri…” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 1997/9221 Karar: 1998/246, 22.01.1998, nakleden: Alıca, Türkay, “Eser Sahibinin Haklarının İhlali ve Hukuk Davaları” https://slideplayer.biz.tr/slide/10190204/, erişim: 02.01.2024, ayrıca bakınız: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2017/642 Karar: 2019/237, 10.01.2019, https://mevzuat.sinerjias.com.tr/, erişim: 02.01.2024.
[47] FSEK m. 68 hükmüne ilişkin yaygın anlayış, bedelin üç katının talep edilebilmesinin kusurdan bağımsız olduğu yönündedir; bkz.: Erel, s. 339; Bozbel, s. 556; Erdil, s. 112; Şahin, s. 169; Yargıtay 11. HD. T. 04.07.2006 E. 2005/8095 K. 2006/7919 (Kazancı İçtihat). Bu dipnottaki atıfları nakleden: Sarıkaya, s. 70.
[48] Anayasa Mahkemesinin (Esas: 2012/133 Karar: 2013/33) “Kural, hâkimin taleple bağlı olduğuna dair veya takdir yetkisine ilişkin olumsuz bir düzenleme içermemektedir.” görüşünün, hukuk düzeninin kusur dahi aranmayan bir konuda hakkı zayi edilen kişiye bu konuda kanunun verdiği yetkiyi kullanmasına izin vermesi gerektiği tespitiyle çelişkili bir içerik arzetmektedir.
[49] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2017/642 Karar: 2019/237, 10.01.2019, Karşı Oy yazısı (=muhalefet şerhi).
[50] Çebi, Ömer, Telif Hakkı İhlalinden Doğan Parasal Talepler (Yargıtay Kararları Işığında) https://legal.com.tr/blog/genel/telif-hakki-ihlalinden-dogan-parasal-talepler-yargitay-kararlari-isiginda/ erişim: 10.12.2023
[51] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2017/642 Karar: 2019/237, 10.01.2019; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2011/5205 Karar: 2011/9022, 19.07.2011, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023. Aynı yönde: Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2015/14042, K. 2017/1973, T. 30.5.2017, https://mevzuat.sinerjias.com.tr/, erişim: 02.01.2024. “bulunacak bedelin 3 katı tazminata hükmedilmesi gerekirken, emsal sözleşme yokmuş gibi genel piyasa rayicine göre fiktif hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmesi doğru olmamış, hükmün davalılar yararına bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2018/5073 K. 2019/6260, 7.10.2019
[52] Öztan, s. 648.
[53] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/11-176 K: 2002/214, 20.3.2002, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023; Kılıçoğlu, Fikri Haklar, 2019, s. 412.
[54] Arslanlı, s. 214, 215.
[55] Aynı kanaat örneğin: Öztan, s. 649; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2002/8451 Karar: 2003/791, 27.01.2003. “FSEK 68. madde, 66. maddeye göre özel hüküm niteliğinde olup onu tamamlayıcı olarak değerlendirilmelidir. Artık kusur unsuru içermeyen FSEK 68. madde kapsamında varsayımsal bedel ve üç kata kadar tutar ödenmesi konusunda davalı kusuru ile ilişkilendirme zorunluluğu bulunmamaktadır.” Bölge Adliye Mahkemesi İzmir 20. Hukuk Dairesi Esas: 2020/372 Karar: 2021/639, 08.07.2021, https://mevzuat.sinerjias.com.tr/, erişim: 02.01.2024.
[56] Aynı yönde: Kılıçoğlu, Fikri Haklar, 2019, s. 409.
[57] Bakınız: Derdiman, “Müzik eserine ilişkin hakların ihlâllerinde tazminat hangi mahkemeden istenir?” https://www.hukukiyaklasim.com/sorularla-hukuk/muzik-eserine-iliskin-haklarin-ihlallerinde-tazminat-hangi-mahkemeden-istenir/#_ftn16 , erişim: 25.12.2023.
[58] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2011/5205 Karar: 2011/9022, 19.07.2011, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023.
[59] “Malî haklara tecavüz halinde tazminat sorumluluğunun düzenlendiği 68 inci maddenin birinci fıkrasındaki…” 5728 sayılı Kanunun İlgili maddesine ilişkin hükümet gerekçesi, https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d23/c011/tbmm23011045ss0056.pdf , erişim: 11.12.2023 s. 25.
[60] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2008/11423 K. 2010/2165 T. 25.2.2010, https://mevzuat.sinerjias.com.tr/ erişim: 02.01.2024; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-6 Karar: 2019/85, 07.02.2019.
[61] Maddi ve manevi tazminata ilişkin açıklamayalar aşağıda ilgili konu başlıklarında yapılmıştır.
[62] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-6 Karar: 2019/85, 07.02.2019.
[63] Akın, Levent, “Fikri Haklara Yönelik Tecavüzlere Karşı Hukuk Davaları” https://www.tuhis.org.tr/pdf/538.pdf erişim: 16.12.2023, s. 142.
[64] von Welser, 188
[65] Fikri haklara “tecavüzün refi” yerine “saldırının önlenmesi” (Kılıçoğlu, Fikri Haklar, 2019, s. 412) deyimi önerilmiştir. Akın, s. 135.
[66] Arslanlı, s. 212.
[67] Arslanlı, s. 211
[68] Wandtke, Artur Axel- Ostendorff, Saskia, Urheberrecht 9. Auflage, Walter de Gruyter GmbH, Berlin/Boston, 2023, s. 352.
[69] Aynı yönde: Wenzel-Burkhardt, s. 207, 208.
[70] Öztan, s. 664.
[71] Bakınız: Wandtke- Ostendorff, s. 348.
[72] Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 227.
[73] Aynı Kanaat: Kılıçoğlu, Mustafa, Tazminat Hukuku, 6. Baskı Bilge Yayınları, Ankara, 2016, s. 47.
[74] “Tazminatın dayanağı olan yasa maddesi gösterilmemiş, maddi zararın neye dayandırıldığı ve hangi ölçüte göre belirlenmek gerektiği açıklanmamıştır. Mahkemece öncellikle bu yönün davacı tarafa açıklattırılarak, maddi ve manevi tazminatın yasal dayanaklarının saptanması ve bu doğrultuda inceleme yaptırılması gerekirken,…” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2002/350 Karar: 2002/3414, 11.04.2002, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023; Aynı yönde: Öztan, s. 675.
Bir başka kararda da: “her ne kadar davacı vekilince dava dilekçesinde FSEK.’in 70. maddesi kapsamında haksız fiil hükümleri çerçevesinde uğranılan zararın tazmini taleplerinin de yer almasına rağmen, mahkemece bu hususun irdelenmediği ileri sürülmüşse de, esasen dava dilekçesinin metin kısmında FSEK.’in 70. maddesi kapsamında zararlarının bulunduğu bildirilmişse de, talep sonucu kısmında anılan madde uyarınca herhangi bir talepte bulunulmadığı gibi, talep sonucu kısmında 30.000,-TL. maddi tazminat taleplerinin, açıkça FSEK.’nin 68. maddesi uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin üç katı tutarındaki telif tazminatına hasredildiği, bundan sonraki dilekçeler veya ön inceleme safhalarında da FSEK.’nin 70. maddesine dayalı bir talepte bulunulmadığı, dolayısıyla mahkemece davacının anılan talebinin incelenmemesinde de bir usulsüzlüğün olmadığı, kaldı ki aksinin kabulü halinde dahi davacının anılan madde uyarınca bir zararının bulunduğunu ispatlayamadığı anlaşılmakla, davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.” Bölge Adliye Mahkemesi Ankara 20. Hukuk Dairesi Esas: 2019/1251 Karar: 2021/454, 02.04.2021
[75] Karahasan, Mustafa Reşit, Tazminat Hukuku Manevî Tazminat, 6. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2001, s. 65.
[76] Bakınız ve Karşılaştırınız: Gschnitzer, Franz, Schuldrecht Besonderer Teil und Schadenersatz, Springer-Verlag Wien, 1963, s. 143; Ayiter, s. 251; Kılıçoğlu, Tazminat hukuku, s.1185 ve devamı.
[77] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/11-176 K: 2002/214, 20.3.2002.
[78] Ayiter, s. 252; Oğuz, Arzu-Merhancı, Selin Özden, “Fikri ve Sınai Hakların İhlalinden Doğan Tazminat Talepleri”, Prof. Dr. Erdal Onar’a Armağan, C. II, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No:391, Ankara 2013, ss: 951-974, s. 951
[79] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/11-176 K: 2002/214, 20.3.2002.
[80] Yargıtay emsal kararlarından da anlaşılacağı üzere, “mali haklarla manevi haklar arasındaki ayrım sun’i bir ayrımdır, mali hakların devri manevi hakların da kullanılmasını kapsar.” Ölenin terekesi dışında kaldığı için manevi hakları mirasçılar esasen kazanamazlar. Kanun bunları em güvenilir kişilerden saymış ve doktrin, “manevi hakların eser sahibince güvenilir bir kimseye bırakılabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 1981/4-70 Karar: 1983/123, 11.02.1983). Bu durumda mirasçıların da kullanılmaya elverişli hakları, eser sahibinin hatırasını yaşatmak için kullanma imkanları olduğunda tereddüt edilemez.
[81] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2002/350 Karar: 2002/3414, 11.04.2002.
[82] Öztan, s. 673; Yargıtay Hukuk Büyük Genel Kurulu, Esas: 1981/1, Karar: 1981/2, 18.12.1981.
[83] Demirbaş, s. 159, 160.
[84] Yumuk, Hamit, İdari Yargıda Tazminat Davası, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku (İdare Hukuku) Anabilim Dalı, Ankara, 2005, s. 88; Kılıçoğlu, Tazminat Hukuku, s. 1185 ve devamı.
[85] Karahasan, Tazminat Hukuku Manevî Tazminat, s. 65, 66.
[86] Derdiman, R. Cengiz. İdarî Yargının Genel Esasları, 3. Baskı Aktüel Yayınları, Bursa, 2014, s. 268.
[87] Aynı kanaat: Kılıçoğlu, Tazminat Hukuku, s. 1190. Aynı yerde atıf yapılan: Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Esas: 2014/12046 Karar: 2015/9561, 09.09.2015.
[88] “Manevi tazminatta amaç zarar verici olay nedeniyle mağdurda meydana gelen acı, ızdırap, üzüntü ve elem duygularını giderilmesi ve kişinin bu yönden tatmin edilmesidir.” Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları, s. 268.
[89] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2002/11-283 Karar: 2002/340, 01.05.2002, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023.
[90] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 1981/4-70 Karar: 1983/123, 11-02-1983
[91] Öztan, s. 671.
[92] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2003/4-260 K. 2003/271 T. 2.4.2003; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2005/8095, K. 2006/7919, 04.07.2006.
[93] Oğuz-Mehrancı, s. 953.
[94] Karahasan, Tazminat Hukuku Manevî Tazminat, s. 65.
[95] Aynı kanaat: Erdil, s. 112; aksi görüş: Kılıçoğlu, Fikri Haklar, 2019, s. 411.
[96] Aynı yönde: Özcan, Zeynep-Türk, Ali, “Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu m. 70 Hükmü Uyarınca Açılabilecek Tazminat Davalarının Şartları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, SDÜHFD cilt: 10, sayı: 2, Yıl: 2020, s. 233. Manevi tazminat için kusurun belli bir ağırlıkta olmasının arandığı ve yasal hükümdeki manevi hakların ihlalinde kusurun ağır olduğu düşüncesi için bakınız: Ayiter, s. 252.
[97] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2002/11-283 Karar: 2002/340, 01.05.2002, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023. Tüm Tazminat davalarında (dolayısıyla manevi tazminat davasında) kusur ve zarar şartlarının aranacağı yönündeki (aksi) görüş: Demirbaş, s. 144, 146 ve devamı.
[98] Aynı Yönde: Öztan, s. 671. “Eser sahibinin eseri üzerindeki manevi haklarının ihlali halinde istenebilecek manevi tazminata ilişkin düzenlemeler Fikir ve Sanat Eserleri Kanunda yer alırken, şahsi menfaatlerinin ihlali halinde istenebilecek manevi tazminat B.K.49 maddesine bırakılmıştır. Genel olarak şahsi menfaatlerin ihlal edilip edilmediği kişilik hukukuna ait hükümlere göre tayin olunacak bir husustur. (Bkz. Fikri Mülkiyet Hukuku, Prof. Dr. Ünal Tekinalp, İst.1999 Sh.312 No:94 vd., Prof. Dr. Şafak N. Erel, Türk Fikir ve Sanat Hukuku, Yenilenmiş İkinci Baskı Ank.1998 sh.304, 305 vd.).” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2002/11-283 Karar: 2002/340, 01.05.2002, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023.
[99] Yargıtay Büyük Genel Kurulu Esas: 1980/1 Karar: 1981/2, 18.02.1981, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023
[100] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2002/11-283 Karar: 2002/340, 01.05.2002, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023
[101] Karahan ve diğerleri, s. 139.
[102] Erdil, s. 111.
[103] Malvarlığı hakkında geniş bilgi: Derdiman, R. Cengiz, “Hukukta Malvarlığı Kavramı ve Kapsamı”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/hukukta-malvarligi-kavrami-kapsami/ ,erişim: 31.12.2023.
[104] Bakınız: Karahasan, Mustafa Reşit, Tazminat Hukuku Maddî Tazminat, 6 Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2001, s. 54, 55, 68, 69
[105] Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları, s. 267, 268.
[106] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2014/127 K. 2014/7331 T. 14.4.2014
[107] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/11-176 K: 2002/214, 20.3.2002.
[108] “Hukuk ve ceza dâvalarına müteallik 66- 80’nci maddeler eser sahiplerine tam bir himayeyi temin etmek maksadıyla son teferruata kadar gerek maddi hukuk, gerek usul hukuku bakımından tanzim edilmiştir. Tespit dâvası, tecavüzün ref’i dâvası, tecavüzün men’i dâvası ve tazminat dâvası ile ihtiyati tedbirler hakkındaki kaideler ilk bakışta fazla teferruatlı telâkki edilebilirse de bu hukuk sahasına umumiyetle pek seyrek temas etmek fırsatını bulan yargıçlar için faydalı direktifler rolünü oynayabilirler.” 5846 Sayılı Kanun Hükümet Gerekçesi, https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d09/c010/tbmm09010010ss0289.pdf erişim: 11.12.2023 s. 7. Aynı metinde Adalet Komisyonu Raporunda aynı tekrar için bakınız: s. 14.
[109] 5728 sayılı Kanunun İlgili maddesine ilişkin hükümet gerekçesi, https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d23/c011/tbmm23011045ss0056.pdf , erişim: 11.12.2023 s. 25.
[110] Madde metni: “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
[111] Öztan, s. 664.
[112] Türk Fikri Mülkiyet Hukukunda Güncel Gelişmeler MÜSİAD cep kitapları, İstanbul, 2011, s. 122.
[113] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-6 K. 2019/85, 07.02.2019 (Kararda “Yavuz/Alıca/Merdivan, s. 2080” atıfı da bulunmaktadır.
[114] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 1987/1836 Karar: 987/4131 (bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/11-176 K: 2002/214, 20.3.2002.)
[115] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/11-176 K: 2002/214, 20.3.2002.
[116] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-6 K. 2019/85, 07.02.2019 (Kararda “Yavuz/Alıca/Merdivan, s. 2080” atıfı da bulunmaktadır.
[117] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-6 K. 2019/85, 07.02.2019; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-71 K. 2020/483, 30.6.2020.
[118] Aynı Kanaat: Öztan, s. 675.
[119] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2018/998 K. 2019/373, 28.3.2019
[120] Karahasan, Tazminat Hukuku Manevî Tazminat, s. 65.
[121] Türk Fikri Mülkiyet Hukukunda Güncel Gelişmeler, s. 120
[122] Erdil, s. 110; Kılıçoğlu, Fikri Haklar, 2019, s. 423, 424; Öztan, s. 649, 650. FSEK’in 68/1 maddesi gereğince bedelinin üç katına hükmedilmesiyle hak sahibinin zararı rahatlıkla karşılanacağı gerekçeli aksi görüş: Öztan, s. 650)
[123] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-71 Karar: 2020/483, 30.6.2020
[124] Yavuz, Levent/Alıca, Türkay/Merdivan, Fethi: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu C. II, Ankara, 2015, s. 2080, bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-71 Karar: 2020/483, 30.6.2020.
[125] “Dava tarihi öncesine ilişkin tecavüz oluşturan ve dolaşımdaki nüshalarının toplanması veya imhası suretiyle tecavüzün ref edilmesini istiyor ise FSEK’in 68/1 maddesi gereğince bedel ödenmesini değil, FSEK’in 70/2 maddesi gereğince tazminat veya 70/3 maddesi gereğince mütecavizin elde ettiği kârı talep etmelidir.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-71 K. 2020/483, 30.6.2020.
[126] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-71 Karar: 2020/483, 30.6.2020; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-6 Karar: 2019/85, 07-02-2019; Öztan, s. 649, 650.
[127] “…davalıların eylemi aynı zamanda bir haksız fiil teşkil ettiğine ve davalıların temerrüde düşmeleri için ihtar keşidesi gerekmediğine göre, mahkemece haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren temerrüt faizine hükmedilmesi gerekirken,…” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2011/5205 Karar: 2011/9022, 19.07.2011, https://mevzuat.sinerjias.com.tr Erişim: 17.12.2023.
[128] “Taraflar arasında sözleşme yapılmış gibi bir durum hasıl olduğu da gözetilerek, maddi tazminat hesabının yabancı para üzerinden hesaplanması gerekir… O halde yayının yapıldığı tarihte yürürlükte olan yasa maddesine ve Yargıtay uygulamasına göre FSEK, 68 madde uyarınca taraflar arasında sözleşme yapılmış gibi bir durum hasıl olduğu gözetilerek maddi tazminat hesabının yabancı para üzerinden hesaplanması ve hüküm altına alınması ve bu gerekçe ile yerel mahkeme direnme kararının bozulması gerekirken…” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2002/11-176 K: 2002/214, 20.3.2002.
[129] Yargıtay 11 Hukuk Dairesi, Esas: 1990/2818 karar: 1990/3315, 13.04.1990; Esas: 1997/1850 Karar: 1997/2313, 31.03.1997; Esas: 2003/4292 karar: 2003/11261, 01.12.2003, https://mevzuat.sinerjias.com.tr/, erişim: 02.01.2024.
[130] Erdil, s. 112; aynı yönde Tekinalp, s. 319.
[131] Sarıkaya, s. 77.
[132] Türk Fikri Mülkiyet Hukukunda Güncel Gelişmeler, s. 121
[133] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 1997/1850 Karar: 1997/2313, 31.03.1997.
[134] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2008/11423 K. 2010/2165 T. 25.2.2010.
[135] Ayiter, s. 244.
[136] Örneğin: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-71 Karar: 2020/483, 30.6.2020; “FSEK’in 68. maddesinde düzenlenen ‘varsayı[lan] bedelin’ mütecavizi caydırmaya yönelik medeni ceza niteliğinde olduğu gözetilmeden …” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-6 K. 2019/85, 07.02.2019; Öztan, s. 649; Demirbaş, s. 65, 71.
[137] Tekinalp, s. 305, 319.
[138] Ernst E. Hirsch, Hukukî Bakımdan Fikrî Sây, C. II, İktisadi Yürüyüş Matbaası ve Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1943, s. 165, nakleden: Sarıkaya, s. 71.
[139] Sarıkaya, s. 75.
[140] Yıldız, Ozan Ali, “Çoklu Tazminat Talebinin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda Düzenlenen Hukuki Talepler Arasındaki Yeri” Yürürlüğünün 70. Yılında Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Yayına Hazırlayanlar: İstanbul Barosu Fikri ve Sinai Haklar Komisyonu, Editörler Remzi Tamer Pekdinçer, Ozan Ali Yıldız, İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul, (www.istanbulbarosu.org.tr), s. 298.
[141] Yıldız, Ozan Ali, “Çoklu Tazminat Talebinin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda Düzenlenen Hukuki Talepler Arasındaki Yeri” Yürürlüğünün 70. Yılında Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, Yayına Hazırlayanlar: İstanbul Barosu Fikri ve Sinai Haklar Komisyonu, Editörler Remzi Tamer Pekdinçer, Ozan Ali Yıldız, İstanbul Barosu Yayınları, İstanbul, (www.istanbulbarosu.org.tr), s. 298.
[142] Benzer görüş: Samson, Benvenuto,Das Neue Urheberrecht, Verlag Für Angewandte Wıssenschaften Baden-Baden, 1966, s. 103, 104.
[143] Samson, s. 103
[144] Tekinalp, s. 305, 319.
[145] Örneğin: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-71 Karar: 2020/483, 30.6.2020; “FSEK’in 68. maddesinde düzenlenen “varsayımsal bedelin” mütecavizi caydırmaya yönelik medeni ceza niteliğinde olduğu gözetilmeden …” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-6 K. 2019/85, 07.02.2019
[146] Örneğin: Öztan, s. 649; Demirbaş, s. 65, 71.
[147] Ernst E. Hirsch, Hukukî Bakımdan Fikrî Sây, C. II, İktisadi Yürüyüş Matbaası ve Neşriyat Yurdu, İstanbul, 1943, s. 165, nakleden: Sarıkaya, s. 71.
[148] Sarıkaya, s. 75.
[149] Erdil, s. 107
[150] Tekinalp, s. 319; Erdil, s. 110.
[151] “Farazi sözleşme gereğince yasal hâle gelen kullanım, dava konusu olan ve dava tarihinden önceki mali haklar ile sınırlıdır.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-71 Karar: 2020/483, 30.6.2020. “…bu talebine bağlı olarak dava konusu edilen ihlâller ile sınırlı kalmak üzere taraflar arasında bir farazi sözleşme ilişkisi, bir lisans sözleşmesi meydana geldiği…”, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas: 2003/11539 Karar: 2003/10196, 31.10.2003, https://mevzuat.sinerjias.com.tr/ erişim: 02.01.2024; aynı kanaat: Öztan, s. 650.
[152] Bölge Adliye Mahkemesi İzmir 20. Hukuk Dairesi Esas: 2020/372 Karar: 2021/639, 08.07.2021
[153] Bölge Adliye Mahkemesi İzmir 20. Hukuk Dairesi Esas: 2020/372 Karar: 2021/639, 08.07.2021
[154] Yargıtay 11. HD, 26.04.1999 tarih ve E.1999/594, K.1999/3250 sayılı karar, nakleden: Özkan, Aytül-Özkan Ahmet Fatih “Fikir ve Sanat Eserleri Bağlamında Tecavüzün Ref’i Davası ve Üç Kat Bedel Sorunu”, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 6(1) 2016, 103–134, dipnot: 13.
[155] “FSEK m. 68 uyarınca talep edilen bedel hak sahibi açısından yoksun kalınan kâra karşılık gelmektedir; bu bakımdan, ayrıca bir fiil zarar oluşmuşsa bunun tazmini FSEK m. 68’e dayanan bedel talebine ilaveten istenebilir.” Sarıkaya, s. 77, dipnot: 79, atıf yapılan kaynak: Yavuz, Levent / Alıca, Türkay / Merdivan, Fethi, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu, C. II, 2. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2014, s. 2214.
[156] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2017/11-6 K. 2019/85, 07.02.2019; Yavuz, Levent/Alıca, Türkay/Merdivan, Fethi: Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Yorumu C. II, Ankara, 2015, s. 2080, bakınız: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/11-71 Karar: 2020/483, 30.6.2020.
[157] “…TL telif tazminatının ihlal tarihi olan 24.10.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalının muhtemel tecavüzünün men’ine, hüküm özetinin ilanına, davacı vekilinin fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiştir.” Bölge Adliye Mahkemesi Ankara 20. Hukuk Dairesi Esas: 2019/1251 Karar: 2021/454, 02.04.2021, https://mevzuat.sinerjias.com.tr/ , erişim: 02.01.2024.