§1- Eser, Yasal ve Usulsüz Alıntı: Giriş ve Özet ya da Kısa Açıklama
1. Hukuk Düzeni Koruma Konusu: “Eser” ve Sahibi
Hukuk düzeni eser sahibini korumaktadır:[1] Bu doğrultuda, fikir ve sanat eserleri 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (=FSEK) dairesinde korunmuştur. Hukukumuzda alıntı yapma kaynağı olarak bilimsel eserler, fikri mülkiyet, maddi olmayan mallar ve haklar üzerinde kurulan hak sahipliği imkânı vermektedir.
Fikri mülkiyet hakkının konusu olan (ve iktisadi değer taşıdıklarından dolayı gayri maddi mallar üzerinde kurulan[2]) bu hak, hukuk tarafından, maddi mallar kapsamındaki mülkiyet gibi, Anayasamız, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1. Ek Protokolü ile korunmaktadır.[3] Bern sözleşmesi gibi Sözleşmeler de bu kapsamda koruyucu düzenlemeler olarak zikredilebilirler.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun (FSEK’nın), 13/1. maddesine göre: “Fikir ve sanat eserleri üzerinde sahiplerinin mali ve manevi menfaatleri bu kanun dairesinde himaye görür.” “Eser sahibine tanınan hak ve salahiyetler eserin bütününe ve parçalarına şamildir.” (FSEK, m. 13/2). Eseri yayınlanma, yayma, paylaşma, işleme, dağıtım, iletim ve değiştirme gibi hak ve yetkiler de eser sahibine aittir (FSEK, m. 14 ve devamı).
2. “Koruma” ile Kamu Yararına Bir Kısım “Yasal İstisnalar” Arasındaki Denge
FSEK’nın öngördüğü bir kısım haller bu korumanın istisnalarını teşkil eder. Bir “eser”den yeni ve bağımsız bir bilim ve edebiyat eserine alıntı yapmak da bu istisnalardan birisidir. Ancak bu, amacın haklı göstermesi ölçüsünde olmak kaydıyla ve alıntı yapan eserde, alıntının alındığı eserin; sahibi, künyesi ve ilgili yeri belirterek kaynak gösterilmesi şartları ile muteberdir. Böylece, FSEK’daki, alıntılama ve koruma istisnaları teşkil eden durumlar, fikri eseri bir mülkiyet olarak korumakla birlikte bilgiye ulaşma, bilgi aktarma, bilimi ve araştırmaları teşvik etme gibi kamusal yararlarla dengelenmiş olmaktadırlar.[4]
3. Alıntı Yapan ve Alıntı Yapılan “Eser”lerin Özellikleri ve Usulsüz Alıntı
Alıntı yapan ve alıntı yapılacak eserlere gelince; bunların “hususiyet” taşımaları, sözlü ya da yazılı halde açıklanabilecek ve yayılabilecek bir şekle sokularak somutlaştırılmış olması ve alenileştirilmiş olmaları gerekir. Hususiyet, eserin; üslûp, deyim, ifade tarzı, anlatım, fikir, açıklama, ortaya konulan doktrin ya da teori ya da benzeri kapsamda, (-emsal olabilecek diğer eserlerden, eser-) sahibini yansıtan şekilde farklı ve bağımsız bir nitelik taşıması anlamına gelir. Güzel sanat eserlerinde “hususiyet”in yerini “estetik (=bedii) ölçü” esas almıştır. Bu da, eserin emsâllerine göre sıradan olmaması; ışıklandırma, yapım, çekim ya da bakış açısı gibi noktalarda sahibini yansıtan farklılık göstermesi olarak belirlenebilir. “Alenileşme, eserin eser sahibinin kendi rızası olmak kaydıyla, bizzat ya da yetki verdiği kişiler tarafından toplumun bilgisine sunulmasıdır.[5] Toplumun bilgisine sunulmak da eserin şekillendirilerek, 3. kişilerin ulaşılabilirliğinin sağlanmasıyla oluşur.
Bir eserden yeni vücuda getirilen bağımsız bir esere, kaynak göstermeden ya da kaynak gösterilse bile amacın gerektirdiği haklı ölçüyü aşan alıntılar, geniş anlamda “usûlsüz alıntı”dır. Usûlsüz alıntı ise, bu işlemin bilerek ya da özen yükümlülüğü gereklerine uyulmadığın için bir kusur isnat edilebilir şekilde yapılması halinde intihal (ki bu durumda ağır hukuki ve cezai sonuçlarla karşılaşılabilir) olabilir. Diğer hallerde durum, “farkında olmadan almak” olabilir.
İntihal cezai bakımdan kastı, hukuki bakımdan en azından bir ihmalin varlığını gerekli kılar. İhmal bir konuda kurallara bilinçli ya da kusurlu bir şekilde uymamak gibi şekillerde ortaya çıkabilir. İntihal, haksız fiil olarak bir kimseye isnat edilebilecek derecede kusurun varlığı ile söz konusu olur. Kişiye baştan hiçbir kusur yüklenemeyecek olması hallerinde intihalden bahsedilemez.
İntihal bilirkişi raporu ile ortaya çıkar. Bilirkişi raporu da uyuşmazlık olarak vukua gelmiş bir iddiayı kapsar. Bilirkişilerin bile farklı sonuçlara varabildikleri gözetilirse; ancak objektif bir bakışla açık olan ve aksi haklı görülebilecek bir nedene bağlanamayacak (intihal kapsamına girecek) şekildeki usulsüz alıntılar, intihal olarak görülebilecektir. Farkında olarak, bilinçli bir şekilde intihal yaptığı anlaşılamayan bir kimsenin adli ya da idari cezalara tabi tutulması adalet ve hakkaniyete uymaz. Sonradan açığa kavuşturulan intihalden dolayı intihalin kaldırılması ya da uygun tazminat ödenmesi gibi hukuki sorumlulukların, somut olaya göre dengeli olarak ve adalet ve hakkaniyete uygun olarak cereyan etmeleri gerekir.
4. Makalenin Ele Aldığı Konular ve Kapsamı
Bu yazı da bilimsel eserlerden alıntı yapmanın yasal ölçüsü ve usulü üzerinde durulmaktadır. Bu ölçü ve usullere uymadan kaynak gösterilebilecek hallere de değinilmiştir.
Yazıda önce “eser” kavramı üzerinde durulmuş ve bir fikri varlığın eser niteliğini taşıması için gerekli vasıflar da kısaca açıklanmıştır. Bu kapsamda eserden alıntı yapılması usulü ve ölçüleri ortaya konulmuştur. Son olarak da anılan yasal kayıt ve ölçülere uymadan alıntı yapılabilecek haller üzerinde durulmuştur. Bu arada çalışma değindiğimiz bu çerçevelerle sınırlı olup, FSEK’nın koruma kapsamı dışında kalan hukuki boyutlar, konuyu olduğundan fazla genişletmemek için kural olarak kapsam dışında tutulmuştur. Bu makalede FSEK’nın kişilerin kendi fotoğrafları üzerindeki haklarını ihlal edici şekildeki yayınlar ve kişilik haklarına saldırı {FSEK, m. 86 ya da 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK’nın) 24. maddesi)} ya da haksız rekabet hükümleri gibi kapsamlara yer verilmemiştir.
§2- Kapsamlı Açıklamalar
1. Fikri Mülkiyet Hukukunda Alıntı
1.1. Anlamı
Fikri Mülkiyet hukukunda (=FSEK’nın 35. maddesi kapsamında) alıntı, vücuda getirilen bir bilimsel veya edebi yeni bir esere; (gayrımaddi mal olan) daha evvel mevcut olan diğer bir “eser”den, amacın gerektirdiği ölçü aşmamak ve açıklayıcı olmak üzere paragraf ya da küçük parçaların, sahibinin rızası aranmaksızın, eser sahibini ve eserin künyesini belirtmek şartıyla ve alınmasıdır.
1.2. Alıntı Usul ve Şartları
FSEK’nın, bağımsız bir ilim ve edebiyat eserine, bilimsel ve edebi eserlerden bazı cümle ve fıkraların alınabileceğini belirten 35/1-a maddesini analiz etmek gerekirse; alıntıda şu yasal usul ve şartlara uymak gerekir:
1.2.1. Alıntı Yapan ve Yapılan Ürünün Niteliği
FSEK’ya göre (m. 35/1-a) alıntı bir eserden, müstakil bir başka ilim ve edebiyat eserine yapılmış olmalıdır. Bu sebeple, alıntı yapılan eserin ilim ve edebiyat eseri olması şart olmadığı için güzel sanat eseri de olabilir. Alıntı yapan eserin ilim ve/veya edebiyat eseri olması yasal hüküm gereğidir.
Aşağıda detaylı olarak açıklanacağı gibi “eser”, sahibinin hususiyetlerini taşıyan ve FSEK’da, bilim ve edebiyat, güzel sanat eserleri, müzik ve sinema eserleri ile işlenme ve derlemeler şeklinde, sayma usulü ile belirlenmiş fikri ürünlerdir.[6]
Diğer taraftan, doğası itibarıyla mümkünse, alıntı yapılan “eser”in bilim ya da edebiyat eserine kaynak gösterilecek şekilde yazılı olarak alıntı yapmak mümkün olabilir.
FSEK, 35. maddesinde filmler ve video görüntüleri şeklindeki eserlerden alıntı yapma hususuna yer verilmemiştir. Yargıtay, bir emsal kararında [7] da, (örneğin) “televizyon program formatında intihal olmayacağını belirtmiş (tir).”[8] Hal böyle de olsa, bu filmler de resim karelerinden oluştuğundan; hususiyet içermeleri kaydıyla bu resim ve resimlerin filmin başlangıcına göre saat, dakika ve saniye olarak yeri belirtilerek alıntı yapılması mümkündür. Zira bu seçenekte, atıf yapılan arzeden özgün bir resim ya da söz için kaynak göstermek gerekecektir.
1.2.2. Alıntı Miktarı
1.2.2.1. “Amacı Haklı Kılmak”la Sınırlılık
Alıntı yapmak, alıntılanan (=alıntı yapılan) eserin sadece bazı cümle ve fıkraların (=paragrafların) alınması ile sınırlı kalacaktır. Bu sınırın belirlenmesinde en önemli kıstas FSEK’nin 34/1. maddesinde geçmektedir. Bu maddede geçen “amacı haklı gösterme” ölçütü, aslında eğitim hizmetlerine esas olarak vücuda getirilecek olan “seçme eserler” ya da “toplama eserler” için mevzubahistir. Ancak “işin doğası gereği (=eşyanın tabiatı icabı)” bir alıntının hangi amaçla alındığının belirlenmesi gerektiğine göre, FSEK’nın 35/1-1 maddesinde yer alan (bir eserden bağımsız bilim ve edebiyat eserlerine yapılacak) alıntıların da amacı haklı kılacak derecede olması gerekir.[9]
FSEK 35/1-3 maddesine göre bir güzel sanat eserinden bilim eserine yapılacak alıntıların ise, maksadı haklı kılacak ölçüde ve alıntı yapan eserin münderecatını (≈ifade ve içeriklerini) açıklayıcı olmak üzere yapılmaları gerekmektedir.
FSEK’nın bu hükümlerine bakılınca bir bilim ve edebiyat eserinden bağımsız bir bilim ve edebiyat eserine alıntının ne maksatla yapılacağı açıkça belirtilmediği için, aslında bu kapsamdaki alıntıların “münderecatı açıklayıcı olmak üzere” gibi bir kayıt altına alınmadığı da ortadadır. Hal böyle olmakla birlikte, alıntının; eseri alıntı yapılacak esere dönüştürmemesi, eserin esaslı unsurları bakımından alıntı yapılan eser ile benzerlik oluşturmaması gibi faktörler gözetildiğinde; alıntının gerekli olduğu kadar ve konuyu açıklamada kullanılacak ölçüde yapılması gerekecektir.
Sonuçta FSEK, -alıntı yapmanın bazı cümle ve paragraflarla sınırlı olması kaydıyla,- bir eserden, vücuda getirilen bağımsız ve yeni bilim ve edebiyat eserine, bir hususu ifade etmek için ve bu amacı haklı kılacak ölçüde alıntı yapmaya izin vermiş olmaktadır. Bu doğrultuda alıntı, vücuda getirilen yeni eserdeki fikir ve ifadeleri, lehte ya da aleyhte görüşlerle açıklamak ya da desteklemek şeklinde de olabilir.[10]
1.2.2.2. “Amacı Haklı Kılan Alıntı”da Gözetilecek Hususlar
Edebi ya da bilimsel bir eserden yapılacak alıntı eser sahibi ve eser künyesinin gösterilmesi şartıyla serbest olsa da, alıntının vücuda getirilen eserin bütünlüğünü bozmaması; vücuda getirilen eserin alıntı yapılan esermiş gibi anlaşılmasına sebebiyet verilmemesi;[11] alıntının alıntı yapılan esere ihtiyacı kaldıracak derecede olmaması;[12] alıntıların miktar olarak alıntı yapan esere galip gelmemesi; [13] eserin, alıntılanan parçalara rağmen yaratıcısının fikri çalışmasını yansıtması; alıntının açıklama ya da destekleme amacını haklı kılacak kapsamdan öteye geçmemesi[14] gereklidir.[15] Alıntı yapılan eseri kalbi gibi bir öneme sahip bir kısmın az da olsa alınması, adalet ve hakkaniyete uymayacaktır.[16] Alıntı serbestliğindeki ölçü kötüye kullanılmamalı; “hiçbir zaman başkasının fikir ürününden geçinmek haline (de) dönüşmemelidir.”[17]
1.2.3. Birebir (=aynen) ya da Farklı İfadeyle Alıntı
Alıntı cümle ve imlâ kurallarını birebir (=aynen) almak şeklinde yapılabileceği gibi; içeriği değiştirmeden, farklı ifade edilerek de yapılabilir. İçeriği değiştirmeden yapılan “dolaylı alıntı”[18] halinde, ortada bizim deyimizle, “ifadesi değiştirilmiş alıntı” ya da “farklı ifadeyle alıntı” vardır. Buna “içerik olarak (=kavramsal, ≈mealen[19])” alıntı da denilebilir.
Lehte ve aleyhte ifade ve beyanlar aynen alınıyorsa, çift tırnak ya da italik veya başka ve farklı bir şekilde gösterilmesi gerekir.
1.3. Alıntılamada Gözetilmesi Gereken Hususlar
1.3.1. Atıf ve Kaynak Gösterme Mecburiyeti
FSEK’nın 35. maddesine göre yapılacak bir alıntı, eser ve sahibi açıkça belli edecek, alıntıyla bağlantılı olarak doğrudan görülebilecek ve geçerli olacak şekilde atıf yapılmasını mecburi kılar.[20]
Bilimsel ve/veya edebi bir esere, bir başka eserden atıfların belli bir şekilde yapılması bağlamında çeşitli seçeneklerden bahsedilebilir:
1.3.2. Kaynak Gösterme Usûlü
Bir eserde alıntı yapılacaksa, bu “yararlanmanın belli bir atıf ile yapılması, yararlanılan eserin ve sahibinin adının belirtilmesi ve FSEK’teki diğer kuralların göz önünde tutulması esaslarına göre yapılması (gerekmektedir).”[21] Eserin belirtilmesi, alıntılanan kısmın yerini de, nerede, hangi fikri ürünün içinde olduğunun ve hangi sayfada veya numarada bulunduğunu belirtmeyi de gerektirir.
Alıntı yapılan eseri, basıldığı tarih ve matbaa[22] ya da yayınevi, birden fazla baskı yapılmışsa kaçıncı baskı olduğu gibi, diğer eserlerden ayırıcı başka vasıflar gerekli ise, bunların da yazılmaları gerekir. Bu bağlamda örneğin kaçıncı baskı olduğu, eseri önceki ve sonraki baskılarından ayırıcı ölçü olduğu için kaynak gösterirken yazılmalıdır.[23] Gazete için ise adı ve tarihini ve alıntının yapıldığı yeri vermek yeterli olacaktır.
İnternetteki erişimlerde kaynağın sahibi ve kaynağın kendisi belirtilmelidir. Ayrıca internet adresinin ve bu adrese erişim tarihinin verilmesi uygundur. Alıntı sebebiyle kaynak gösterilmesi (≈atıf yapılması) gereken ama maddi olarak da yayınlanan örneğin makale, kitap ya da kitap bölümlerinin kaynak olarak gösterilmeye yetecek derecede bilgileri varsa, bunlar yazılmakla yetinilebilmelidir. Çünkü burada bizce kanunun aradığı, alıntı yapılan eserin belli edilmesi ve esere ulaşmak isteyenlere, esere ve eser sahibine ilişkin bilgilerin asgari olarak verilmesidir. Nitekim bazı internet sitelerinde, kaynak gösterirken makalenin veya kitabın basılmış haline atıf yapılması gibi yönlendirici ya da tavsiye edici notlara rastlanmaktadır. Kişiler yayınlara, araştırdıklarında, varsa zaten internetten de erişebileceklerdir.
1.3. Kaynak Gösterme Zorunluluğunun İstisnaları
Bu istisnalar, FSEK’da, alıntı yapma usul ve şartlarını düzenleyen 35. maddenin istisnasını teşkil etmektedirler. Hukukta iki hükümden birisi, diğerinin koyduğu kuralın istisnasına yer vermişse, (genel kurala nazaran) özel bir hükümdür. “Özel hükümler, genel hükümlere nazaran sadece bir ya da birbirine benzer birkaç konuyu detaylıca düzenler ve sadece o konuyla ilgili hüküm niteliğindedirler.”[24] Dolayısıyla, başta belirtmek gerekir ki, bu istisnalarda yer alan istisna sayılan haller dışında kalan konularda, genel hüküm geçerli olmalıdır.
1.3.1. Herkes Tarafından İfade Edilebilecek (≈Sıradan) Konular
Fikri mülkiyetin korunması eser niteliğindeki ürünlerle sınırlıdır. “Rastgele herkesin meydana getirebileceği fikri ürünleri koruma(k zor ve gereksizdir).”[25] İfade ve anlatımların, hali hazırda var olan fikri ürünlerin başka bir şekilde ifade edilmesi pek de mümkün olmayacak ürünler için, mevcutların telif hakkını ihlalden bahsedilemeyecektir.[26] Dolayısıyla bir bilim eserinde herkes tarafından kabul görmüş ifade ve konular kapsamına giren durumlarda da alıntı yapmak ve kaynak göstermek gerekmez.[27] Örneğin bir hukuk dalında sürekli kullanılan farklı şekilde ifade edilmeleri imkânsız kısımlara atıf vermek gibi bir zorunluluktan bahsedilemez.[28]
Bir eserde bulunan ve genellikle herkes tarafından öyle ifade edilmesi mümkün anlatım ve açıklamaların alıntı şeklinde gösterilmesi yani bunlara atıf yapılması; atıf yapılan eserin tanıtımı anlamına da geldiğinden;[29] böyle bir atıf, benzer ya da aynı ifadeleri içeren diğer ürünleri ayırmış ve tanıtmamış olacaktır ki; bu, haksız rekabete sebep olacağı gibi etik değerlerle de çelişebilir. Bunun tersi olarak da, bir esere kaynak göstermemek ve belki de tanıtmamış olmak için kasıtlı atıf yapmamak, o eserdeki özgün tespitlerin kamuoyuna yayılmasını sekteye uğrattığından da etik değerlerle uyuşmaz.
Eser sahibinin kendine özgü üslûbu ya da veciz bir anlatımı söz konusu değilse; vücuda getirilen ve herkesin ifade edebileceği bir “fikir örtüşmesi”[30] ya da daha evvelki eserlerden akılda kalanlarından “esinlenilerek” ifade edilmesi[31] yani bir tür “birikimden hatırlama” ya da “birikimi yansıtma” halinde kaynak gösterilmesi de bizce gerekmemektedir.[32]
Çünkü insanların fikirleri kendi birikimleriyle oluşur ve bunlar sahiplerinin fikri mülkü olurlar.
1.3.2. Sahibi ya da Kaynağı Belli Olmayan Eserler ya da Diğer Fikri Ürünler
Aşağıda belirtileceği gibi bir fikri ürünün eser sayılabilmesinin en önemli şartlarından birisi, aşağıda özellikle değinileceği gibi, eseri vücuda getireninin belli olmasıdır. Bu durum doğal olarak eser sahibin esasen gerçek kişi olmasını gerektirir. Bir fikri ürün, birlikte çalışıldığı sürece, birden fazla kişinin ya da tüzel kişiliklerin ürünü olabilir.
Diğer taraftan, bir fikri ürünün kopyası da eser değildir ve bu sebeple atıf yapmak ve kaynak göstermek mecburiyetinden bahsedilemez. Örneğin, “bir fotoğrafın telif hakkı korumasından yararlanabilmesi için, bir başka eserin birebir taklidi ya da kopyası değil; asgari düzeyde özgünlüğe sahip bir fotoğraf olması gerekmektedir.”[33]
Ancak yine de bu eserlerin künyelerinin, usule uygun olarak kaynak gösterilmesi uygundur. Ancak bu eserlerin mali hak sahipleri varsa, eserin usulüne göre kaynak gösterilmesi zaten gerekecektir.
1.3.3. Kamu Düzeni Mülâhazası, Eğitim Öğretim Faaliyetleri ve Yargısal Süreçler
1-) FSEK’nın 30. maddesi kapsamında kalmak kaydıyla kamu düzeni ya da adaletin gerekleri çerçevesinde bir eserin sahibinin rızası alınmadan gösterilmesi, çoğaltılması, ibraz edilmesi ya da kullanılması; dolayısıyla ondan büyük veya küçük alıntılar yapılabilmesi[34] mümkündür.
2-) FSEK’nın 30 ve müteakip maddeleri çerçevesinde kalan; mevzuat hükümleri, mahkeme içtihatları, kamu makamlarının demeç ve nutukları (bunlar için hadisenin mahşiyeti veya vaziyetin icabı gerekmedikçe kaynak zikredilmeyebilir); eserlerin yüz yüze eğitim ve kâr amacı gütmeksizin eğitim öğretim sırasında eser sahibi ve eser adının yapılagelen şekilde belirtilmesi kaydıyla çoğaltılması[35] gibi şekillerde kullanılmaları mümkündür. Ayrıca eğitim ve öğretimde kullanılmak üzere, mevcut eserlerden amacı aşmayacak kadar alıntı yaparak, hal ve vaziyetinden eğitim ve öğretim gayesine tahsis edildiği anlaşılan seçme ve toplama eserler de oluşturulabilir.
1.3.4. Esinlenme
Hukuken esinlenme, bir eserden kopya olmadan etkilenerek ama etkilenilen eserle bir bağı bulunmayan; bağımsız ve yeni bir eser meydana getirmek olup,[36] bu durum kaynak göstermeyi zorunlu kılmamaktadır.[37]
Esinlenme, bir eserden ilham alarak vücuda getirilen; sahibinin hususiyetini taşıyan, işleme eser niteliğinde olmayan, yeni ve bağımsız üretimdir. Örneğin bir konudan esinlenilerek yeni bir eser vücuda getirmek mümkün olabilir. İşte bu bakıştan hareketle, sahibinin hususiyetini taşıyan bir eserdeki özgün bir ifadeden esinlenilerek yeni bilgi ve bulgulara ulaşılması halinde, esinlenilen eseri kaynak olarak göstermek gibi bir mecburiyet olmamalıdır.
1.3.5. Basın Faaliyetleri ve Haberler
FSEK’nın 36. maddesi, Basın Kanunun (Bas.K’nın) 15. maddesi hükmü saklı kalmak üzere, alıntıları serbest bırakmaktaydı. Fakat bu 15. madde kaldırıldığı için Bas.K’nın, FSEK’nın 36. maddesinin atıfta bulunduğu 15. maddesine yaptığı yollama (=atıf) hükümsüz kalmıştır.[38] Bununla birlikte 15. maddenin yerini Bas.K’nın aynı konuyu farklı düzenleyen 24. maddesinin aldığına[39] ilişkin bir yasal hüküm ya da atıf yoktur. Bu 24. maddenin 36. maddeyi zımnen kaldırdığı da söylenemez.[40] Anılan 36. madde ile 24. madde arasında genel ve özel hüküm nitelikleri bakımından bir çatışma da söz konusu değildir:
Anılan 24. madde “Bir süreli yayında yayımlanmış haber, yazı ve resimleri kaynak göstermeksizin yeniden yayımlayanlar(ın,) … cezalandırıl(malarını öngörmüştür. Maddenin 2. Fıkrasına göre de) Bu eserleri, yeniden yayım hakkı saklı tutulmuş olmasına rağmen, süreli yayın sahibinin izni olmadan yeniden yayımlayanlar … cezalandırılırlar.”
Dolayısıyla “eser” olmayan (=sahibinin hususiyetini göstermeyen) haber, yazı ve resimleri FSEK’nın 35. maddesi kapsamı dışında görmek gerekir:[41] Haber yazı ve resimler fikir mahsulü bir hususiyet arz etmediklerinden eser niteliğinde görülmeleri söz konusu olamaz.[42] Bunlar, yayın sahibinin özel iznine tabi tutulanları hariç, kaynak göstererek yayınlanabileceklerdir.[43] “Gazete veya dergilerde çıkan içtimai, siyasi veya iktisadi günlük meselelere müteallik makale ve fıkraların (kaynak gösterilerek) iktibas hakkı” da FSEK’nın 36. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda olmayan makale ve fıkraların serbestçe alınması hakkı kalmaz.[44]
Ancak, bu durumlar, FSEK’nın konumuz olan 35/1-1 maddesi kapsamında alıntı yapmaya engel değildir.
Öte yandan FSEK’nın 37. maddesine göre “Haber mahiyetinde olmak ve bilgilendirme kapsamını aşmamak kaydıyla, günlük hadiselere bağlı olarak fikir ve sanat eserlerinden bazı parçaların işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan vasıtalara alınması mümkündür.” Tabii ki burada da alıntı yapılan kaynağın gösterilmesi gerekecektir.
1.3.4. Kamusal Alanlardaki Resim, Grafik ve Fotoğraf gibi Ürünler
1.3.4.1 Maddi (≈Somut) Kamusal Alanlarda
Kamusal alanlar (ya da yasal tabirle umumi yerler); kamusal yollar, cadde ve sokaklar ve alanlar şeklinde;[45] herkesin serbestçe girip çıktığı ve dolaştığı yerlerdir. Giriş çıkışı ücretli ya da giriş çıkış kontrolü uygulanan yerler de nihayetinde herkesin girip çıkabileceği ve ulaşabileceği yerler olduktan sonra, umumi alanlar kapsamına dâhildir.[46] Bu anlamda, örneğin, “mezarlıklar (da), yalnızca belirli saatlerde ve trafik kısıtlamaları altında girilse bile halka açık yerlerdir.”[47]
FSEK’ya göre, “Umumi yollar, caddeler ve meydanlara, temelli kalmak üzere konulan güzel sanat eserlerini; resim, grafik, fotoğraf ve saire ile çoğaltma, yayma, umumi mahallerde projeksiyonla gösterme, radyo ve benzeri vasıtalarla yayımlama caizdir./…/Bu hallerde, aksine yerleşmiş adet yoksa, eser sahibinin adının zikrinden vazgeçilebilir.” Güzel sanat eserleri FSEK’nın 4. maddesinde, (estetik kıymeti olan) resim, heykel, fotoğrafik eserler gibi, sayma usulü ile listelenmiştir.
Bu serbestlikler, eser sahibinin şeref ve haysiyetine aykırı davranmaya ve eserde değişiklik yapmaya imkân vermez.[48]
FSEK’da yazılı olmasa da hükümlerin amaçlarına göre yorumlanmaları halinde, internetteki ana sayfanın umumi mahal olarak görülmeleri; bir konuda internet arama motorlarına yapılacak ilk tıklama ile erişilen küçük resimlerin ya da görsellerin eser niteliğinde kabul edilebilecek olanlarının da umumi mahallerdeki “güzel sanat ürünü”ymüş gibi ele alınmaları, yasal açıklık olmadığından tartışmalı olsa da, mümkün olabilecektir. Bu şekilde bir kabul halinde, özellikle internette arama motorlarında aranan bir konuda çıkan küçük yazıların ya da “görsel”ler(deki küçük resimler)in “alıntı (=iktibas)” kapsamında değerlendirmesi söz konusu olmayacaktır.[49] Bu konudaki nihai tespit yargısal içtihatlarla istikrar kazanacaktır.
1.3.3. Alıntı Yapan ve Alıntı Yapılan Çalışmanın “Eser” Niteliğinde Olmaması
Bir görüşe göre, “bilimsel özgünlük iddiası taşımayan eserlerden kaynak göstermeksizin alıntı yapılabileceğine dair mevzuatta ve doktriner çalışmalarda herhangi bir bilgi yoktur”[50] Doktrindeki bir görüşe göre ise; “alelade, ortak, yaygın, basit ifadelerden yararlanmada alıntı kriterleri aranmaz.”[51]
FSEK’nın 35/1-a maddesinde iktibas serbestisi, bir “eser”den, vücuda getirilen yeni ve başka, sıradan olmayan, özgün bağımsız ilim ve/veya edebiyat eserine yapılacak alıntılara (=iktibaslara) münhasırdır.[52] Yargıtay’ın emsâl kararında, her ikisi eser değil de anonim nitelikli bir el kitabı olarak görülen bir kitaptan ötekisine alıntı yaparken kaynak gösterilmesine gerek görülmediğine[53] hükmedilmiştir.
Sahibinin kişisel farklılığını ve tasarımını yansıtmayan, bireysel özellikleri ve hususiyetleri ön plana çıkmayan; görüntü detayı, perspektifi ve bulanıklığı yönünden bilinçli bir tasarımı içermeyen görüntü ve fotoğrafların, “eser” olarak korunmalarından söz edilemeyeceği için,[54] bunlara ilişkin alıntı yapma (=iktibas) hallerinde de, FSEK’yı ihlâlden söz edilemez. Nitekim bir gezide manzaraların çekildiği fotoğrafların sahiplerinin, bunları rızaları dışında yayınlayanlara karşı açtıkları davalar, konu FSEK kapsamında görülemeyeceğinden ve varsa haksız rekabetten söz edilebileceğinden bahisle reddedilmiştir.[55]
2. Usûlsüz Alıntı ve Sonuçları
2.1. Anlamı ve kapsamı
Alıntı usul ve şartlarına ilişkin olarak yukarıda belirtilen şartlara uyulmaması halinde intihal söz konusu olacaktır.[56] Bir bilimsel esere başka bilimsel eserden kaynak göstermeksizin alıntı yapmak intihal (=aşırma) olarak görülebilir.[57] “FSEK’nun 35/son fıkrasında, ‘intihal, caiz olmayan aktarma’ biçiminde (anlaşılabilmektedir).”[58] Bunu, FSEK’nın 35/1. maddenin ilk cümlesinden çıkarmak da mümkündür. Yargıtay emsal kararlarında da belirtildiği üzere,[59] kaynak göstermeksizin ya da (kaynak gösterilse bile) amacı haklı kılmaktan öteye geçen derecede geniş alıntılar da intihal olarak görülebilirler.
İntihal, bir başkasının telif hakkı kapsamında bulunan eser ya da somutlaştırılmış bir şekilde ifade edilen bilimsel bilgi, hipotez, doktrinal ya da teorik yaklaşımlar kapsamındaki fikri mülkiyeti ihlâl eder ve bu durum bu verileri yazarlık karinesi oluşturacak şekilde gizli olarak kullanmak sonucunu doğurur.[60] Bir eserden kaynak göstermeden ya da eksik kaynak göstererek yapılan alıntı; araştırmacıların farklı düşüncelere erişmek kaabiliyetini kısıtlar; bilimin sadece tekrarlara dönüşmesine sebep olur.[61] Bu durum (yukarıda da da değinildiği gibi), eserdeki başka fikirlerin ya da ifadelerin katkısını anlaşılamaz kılar; ayrıca bilgilerin (doğruluğu gibi bakımlardan) denetlenebilirliğinden ve kaynak gösterilmeyen eseri ve sahibini hak ettiği itibardan yoksun bırakmaya da sebep olur.[62] Başkalarının fikri mülkiyetini kanuna aykırı alıntı yaparak kendi mülkiyeti gibi göstermek dürüstlük kuralına da uymaz; hak yemek olur; ahlâki de olamaz.
Bu arada intihalin yani “aşırmanın olabilmesi için (intihal yaptığı iddia edilen bir kimsenin) bir başkasının (orijinal görüşleri şeklindeki) fikrini veya eserini {“bilinçli (bewusst) olarak sahiplenmesi”[63] eşdeyişle} kendisine mal etmesi gerektiğini, halka mal olmuş orijinal yönü bulunmayan bilgilerin kullanılmasının kesinlikle aşırma (=intihal) olamayacağını”[64] söyleyebiliriz.
2.2. FSEK’daki Sorumluluk Açısından Değerlendirme
2.2.1. Hukuki ya da Cezai Yönden
“Bir eseri büyük ölçüde intihal veya usulsüz iktibasla oluşturan kişinin adı eser üzerinde yazılmış olsa da, o kişiyi de gerçek anlamda eser sahibi saymak mümkün değildir.”[65]
“İntihal tam veya kısmi nitelikte olabilir. Açıktır ki, ister tam, ister kısmi nitelikte olsun, intihalin (=aşırmanın, ≈çalmanın) varlığı halinde, buna maruz kalan eser sahibi, hukukun kendisine tanıdığı yasal yollara başvurma (şikâyet) hakkına sahiptir.”[66] Bir kimse bir eseri ya da bir kısmını, telif hakkı sahibinin izni olmaksızın ya da yasal istisnaları aşan şekilde alıntılayamaz, çoğaltamaz, yayınlayamaz.[67]
İntihal FSEK’ya aykırılık olup hem bir suçtur (m. 71/1-3), hem de hukuki edimler yükleyen niteliğe sahiptir. “Bir eserle ilgili olarak yetersiz, yanlış veya aldatıcı mahiyette kaynak gösteren kişi (de), altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” (FSEK., m. 71/1-5). FSEK’daki bu suçların soruşturulmaları şikâyete bağlıdır. Şikâyet hakkı normal şikâyet süresi içinde olmak kaydı ile; manevi, mali ya da bağlantılı hak sahiplerinindir. “Yapılan şikâyetin geçerli kabul edilebilmesi için hak sahiplerinin veya üyesi oldukları meslek birliklerinin haklarını kanıtlayan belge ve sair delilleri Cumhuriyet başsavcılığına vermeleri gerekir. Bu belge ve sair delillerin şikâyet süresi içinde Cumhuriyet başsavcılığına verilmemesi hâlinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.” (FSEK, m. 75/1).
Hukuki yönden ise, tecavüzün kaldırılması, vukua gelebilecek müdahaleler için de müdahalenin men’i ve rayiç bedel üzerinden en fazla 3 katı kadar tazminat istemek (m. 68) gibi, FSEK’da yazılı seçenekler mevzubahis olabilecektir. Bunlar için zaman aşımı ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve diğer genel hükümlere göre belirlenebilecektir.[68]
“Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.” (TBK. m. 72/1).
2.2.1.1. Sorumluluğun İstisnaları
(1) Kusur Şartının Oluşmaması
İntihal şartları açısından örneğin alıntı yapılan ya da alıntı yapan fikri ürünün eser olup olmadığı bakımından taşımaları gereken hususiyetleri her somut olayda uzman bilirkişiler marifetiyle belirlenir.[69]
Kanaatimizce bir intihalden söz edilebilmesi, intihal olarak görülebilecek eylemin bilinçli ve şuurla, bilerek ve istenerek, farkında da olarak yapılması gerekir. İntihalde eser sahibinin fikri haklarının bilinçli, şuurlu bir şekilde ihlali vardır.[70] Dürüstlük dediğimiz objektif hüsnüniyetin gerektirdiği derecede özeni göstermemek de kusura dayanak olabilir. Buna karşılık, cezai açıdan intihalden sorumluluk, suç kastın varlığına bağlı olacaktır. Zira hukukumuzda kanunda açıkça yazılı olmadıkça cezai açıdan taksir sorumluluğu doğurmaz.
Diğer taraftan bir kimsenin, intihal gibi bir eylemden bahisle isnat edilebilirliği gerektirecek derecede kusur yoksa; (intihal yaptığını düşünmeden alıntı yapan bir kimsenin yaptığı bu alıntıların intihal olduğu sonradan belirlenmişse, bu kimsenin) intihalden sorumlu tutulması hakkaniyet ve adaletle bağdaşmaz. Örneğin bilirkişi raporlarıyla sonradan belirlenebilecek olan ama makul ve objektif bakışla intihal olduğu başlangıçta açık olmayan ya da tartışmalı durumlardaki şüphe, dürüstlük kuralının gerektirdiği özen yükümlülüğü de yerine gelmişse, sorumlunun lehine sonuç doğurmalıdır.
Kendisinin bilinçli olmadığı durumlarda intihal yaptığı sonradan açıkça anlaşılan bir kimseye örneğin idari ceza verilmesini de adalet ve hakkaniyete aykırı kılar.
Yalnız, özenle belirtmek gerekir ki; bu izahatlar, intihal yaptığı belli olan bir kimsenin arkasına sığınıp kendisini masum göstermek için kullanabileceği bir argüman olarak da kullanılamaz. Çünkü bizim kusurun olmadığı hallerden kastımız, mücbir sebepler ya da elinden gelen özeni de göstermesine rağmen kendisine bir kusur yüklenemeyecek kişiler ve haller için söz konusu olabilecektir.
Kusurun olmadığı hallerden bile, sonradan intihal olduğu ortaya çıkan bir durumun meydana getirdiği haksızlıkların giderilmesi açısından mümkün olan hallerde bir haksızlığın kaldırılması ve önüne geçilmesi ile bu durumdan doğan zararın giderilmesi gibi hususlar, Anayasanın 2 ve 5. maddeleriyle amaçladığı adalet ve hakkaniyete en uygun yöntem olacaktır.
(2) Farkında Olmadan Alıntı Yapmak ya da Kaynak Göstermede Hata, Özensizlik ve Düzensizlik
Kişilerin alıntı yapılan eserin, sahibinin rızası dışında ya da bir başka hukuksuz usulle alenileştiğini bilmedikleri hallerde de sorumlu olmayacakları düşünülmelidir.[71]
İntihalin somut bir biçimde belirlenemediği hallerde yapılacak alıntılar, intihal gibi bir niyeti göstermeyeceği hallerde, intihalde daha hafif sonuçları olabilecek bir “farkında olmadan sahiplenme” olarak görülebilir.[72]
Emsal bir kararda, yapılan alıntıların FSEK’nın 35. maddesine uygun olmasına rağmen, bir alıntıda (35. maddedeki) aynı yasal hükme uyulmamış olmasının, “öteki alıntıların hukuka uygunluğu ve davalının kitabının ders kitabı olduğu gözetilerek” usulsüz alıntı veya intihal olarak kabul edilemeyeceği ve esası etkileyecek bir “hata” olarak da değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir.[73]
Bu arada emsal bir kararda da belirtildiği üzere;[74] referans hataları, düzensizlik ve özensizlikten kaynaklanan hataların da intihal olarak değerlendirilemeyeceği söylenebilir.
3. Hukukumuzda Alıntı Yapan ve Yapılan Fikri Ürün Olarak Eser Kavramı
3.1. Genel Olarak “Eser”in Tanımı
FSEK’nın 1/2/a. maddesine göre, “eser”, “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade eder. “Eser” fikri bir çabanın ürünü olup, hukuki açıdan değer ifade eden üründür.[75] Eserin sahibi mutlak suretle belli olmalıdır. Bu sahip de kural olarak, gerçek kişi olabilir. Birlikte oluşturulan ya da kurumsal niteliği ön plana çıkan eserlerde eserin sahibinin bir tüzel kişilik olması gibi seçenekler mevzubahis olsa da, eseri vücuda getiren belirliyse, diğer kişilerin bunlar üzerinde sadece yerine göre mali hakları gibi haklarından bahsedilebilir.
İlim ve edebiyat eserleri; anlatım ya da ifade olarak ya bir araştırma ve inceleme gibi şekillerde bilime katkı niteliğinde ya da anlatım esası itibarıyla edebi nitelikte fikri varlıklar olup, bunlardaki hususiyet, bu fikri varlıkların eser olarak nitelenmesine vesile olur. İlim ve edebiyat eserlerinin dil ile ifade edilmeleri önemlidir. Sahibinin hususiyetine sahip bir ürünün eser vasfına sahip olması için, FSEK’nın 4. maddesinde sayılan fikri ürünlerden olmaları gerekir.[76] Bu itibarıyla hususiyete sahip olan bir ürünün eser sayılması için şekil ve içerik olarak ilim veya edebiyat değerlerine sahip olup olmamasının önem taşımadığı söylenemez.[77]
3.2. Hususiyet Kavramı ve “Eser Sahipliği” İle Bağlantısı
3.2.1. “Eser”in Diğer Fikri Ürünlerden Ayırıcı Ölçüt: Hususiyet Kavramı
Eser bir insan tarafından ortaya konan ve estetik ve/veya fikri özgünlük olarak eser sahibinin üslûbu ve görüşleriyle ortaya çıkmış mahsûllerdir. Örneğin “fotoğraflarda estetik nitelik, konunun çıplak gözle görülenden başka türlü yansıtılmasında ve fotoğrafçının fotoğrafı çekerken yaptığı hazırlık çalışmalarında ve fotoğraf üzerine aksettirmiş olduğu hususlarda görülür.”[78] “Fotoğrafik eserlerde hususiyet, konunun çıplak gözle görülenden farklı türlü yansıtılmasında görülmektedir.”[79] Ayrıca eser, FSEK’da eser tanım ve kapsamına girmeli ve “bir çabanın ürünü” vasfını da taşımalıdır.[80] Bir eseri vücuda getirici şekilde hususiyet taşıyan eserler için; bu hususiyeti taşıma derecesi bakımından eser vasfı kazanma durumu oluşmuş demektir.[81]
“Hususiyet”, müellifi (≈telif hakları sahibi, ~ilim ve edebiyat eserleri için yazarı) olan kişi tarafından, kendi bakış açısı, yorumu gibi eseri başkalarının mahsulü olmaktan ayıran özelliklerdir. Eser sahibi, eseri, kendi şahsına münhasır uslûp ve usûllerle ve kişisel çaba ve maharetleriyle ortaya çıkaran kişidir. Eserin taşıması gereken “hususiyet”, sahibinin damgasını özelliklerini, kişisel (vücuda getirmek anlamında) yaratıcılığını yansıtır ve kişisel entellektüel yaratıcılığa dayanan eseri bireysellik ile mücehhez kılar(=donatır).[82]
Eser hususiyet olarak; sahibi tarafından, onun (=sahibinin) çaba, yorum ve kabiliyetiyle ortaya çıkar.[83] Eser sahibinin çabasını, kabiliyetini, yorumunu yansıtması dolayısıyla diğer gayrımaddi varlıklardan ayrılır.[84]
Hususiyet ancal her bir somut olaya münhasır olmak üzere uzmanlar, bilirkişiler marifetiyle belirlenebilir.[85]
FSEK, sahibinin hususiyetini taşıyan eserleri korur. Hukukun eser sahiplerine verdiği telif haklarından kayıtsız şartsız feragat edilmesi mümkün olamaz. Aksi hal, özgün ve hususiyet içeren bir eser ile diğer bir fikri ürünü ayırtetmek mümkün olmayacağı[86] gibi; başkalarının haklarını gaspetmek anlamına da gelir ki, bu da ahlâki de olamaz. Kaldı ki Anayasamızın 12. maddesine göre temel haklardan vazgeçilemez ve feragat edilemez.
3.2.2. “Eser”in Hususiyetinin Zorunlu Sonucu: Eser Sahipliği
Eserler, gündelik veya sıradan dil ve ifadelerden veya bina, endüstriyel ürünler ya da fenni, mimari ürünlerden farklı olan ve sahibi tarafından entelektüel yaratımın sonucu olarak öne çıkan yapılardır.[87] Eserin hususiyeti onun bir sahibi olmasını gerektirir. Sahipsiz fikri varlıklar, “eser” niteliği taşımaz.
Örneğin herhangi bir eserde ya da sanal ortamda yer alan ve konum, ışık, gölge dağılımı ve pozlama türü ve şekli gibi özel bir çaba olmadan da oluşturulabilecek ya da esere yansıması gereken kişisel özelliklerin silikleştiği ve bunun yerini mekanik özelliklerin aldığı fotoğrafların/resimlerin, eser olarak görülmeleri söz konusu olamayacağı[88] gibi, sahipleri belli olmayan fotoğrafların/resimlerin de eser niteliğinde olamayacakları söylenmelidir.[89]
3.3. “Eser”in Varlığı: Şekillenme, Umuma Arz ve Alenîleşme
3.3.1. Şekillenme
Fikri mülkiyet (=gayrımaddi mallar, maddi olmayan mallar) üzerinde eser sahibinin haklarının FSEK hükümleriyle korunması için, bir fikri ürünün ortaya çıkması için şekillendirilmesi ya da diğre bir deyimle somutlaştırılması gerekir.[90] Şekillenme ise fikre, düşünceye yazılı, görüntülü ya da resimli, çizimli, yapımlı veya benzeri kapsamda bir biçim vermek demektir. Bir düşünce söz ya da yazılı bir kalıba sokularak açıklanmadığı sürece umuma arzedilememiş olacağından; umuma arz için de açıklama, söz veya yazılı olarak bu şekilde bir biçimlenme ve somutlaşma zorunlu olmaktadır
3.3.2. Alenileşme Şartı
3.3.2.1. Alenileşme İçin Umuma Arz
Bir fikri ürünün eser olabilmesi için hususiyet taşıması ve bunun şekillendirilmesi yetmez; şekillendirilmiş bir fikri ürünün umuma arz edilmesi de gerekir. Umuma arz edilen bir eser alenileşmiş olur. Umuma arz bir hak olduğundan rızayı gerektirir. Alenileşme ise kendisine hukuki sonuçlar bağlanan sonuç niteliği taşır.[91] Bunların yapılabilmesi için eser sahibinin rızası şarttır.
Eser niteliğinde bir belgenin alenileşmesi için; filmin, yazının veya diğer dokümanları, sahnelenmesi, yayınlanması gibi olgular yeterlidir. İlgili kesimin ya da kişilerin esere seyrederek ya da okuyarak ulaşabilmeleri ve ulaşabilecek durumda olmaları gerekli ve yeterlidir.[92]
“Eserin alenileşmesi ve yayınlanması, eser sahibinin (gizli ya da özel hayat) alanından çıkıp kamuya açılmasını ifade eder.”[93] Eser, alenileşmekle birlikte eser sahiplerinin özel hayat alanlarını terk etmiş olur.[94]
Alenileşme ile yayınlanma arasında bağlantı kurulabilir: Umuma arz yayınlanmakla olur[95] (FSEK, m. 7). Yayınlanma alenileşmenin şartı değil, nitelikli bir şeklidir.[96] Alenileşme, eserin eser sahibi tarafından kendi hür iradesiyle ya da eser sahibinin rızası ile yetki verdiği kişiler tarafından toplumun ve daha açık olarak 3. kişilerin ulaşımına sunulması anlamına gelir.[97]
Eser yayınla alenileşmiş olur ama yayınlanmadan önce de alenileşebilir.[98] “Alenileşme ile eserin çoğaltılmış nüshalarının kamuya sunulması söz konusudur.”[99] Bu durumda umuma arz edilen çoğaltmaların en az 2 -3 nüsha olması gerekecektir.
Diğer taraftan, “eserin tasarrufa elverişli ve üçüncü kişilerce algılanabilir nitelikte olması”[100]; aleniyetin vuku için gereklidir.
Bir fikri ürünün internete konulmasının yayınlama anlamına gelip gelmeyeceği tartışılabilir. Öncelikle, yukarıda internet ortamının umuma arz anlamında kamusal alan olup olmadığı tartışmalı olduğu gibi; yayınlama ve çoğaltma tabirlerinde de interneti kapsar bir kasıt olup olmayacağı tartışılır vaziyettedir. FSEK’nın 7’de eserin “yayınlanması”ndan nüshalar olarak çoğaltılması anlaşılmakta ama internete bu ürünü koymakla en fazla bir nüsha olarak çoğaltma söz konusu olmaktadır. Bu sebeple böyle paylaşımların “yayınlamak” şeklinde bir umuma arz kabul edilemeyeceği düşünülebilir.[101] Ancak şurası da var ki, internet ortamında da alenileşme ve umumun erişilebilirliğine imkân sağlanmış olmaktadır. Yine de internetteki yazı ve dokümanlarının, izinsiz alınamayacağı ve kullanılamayacağına ilişkin bilgi notu düşmek bizce yerinde olacaktır.
3.3.2.2. Alenileşme Şartının Oluşmasına İlişkin Bazı Özgün Haller
Bu çoğaltımların da eser sahibinin yakınları gibi belli bir kesime, çoğaltma kastı olmaksızın verilmesi de umuma arz değildir.
Eser sahiplerinin rızalarıyla da olsa, bir ders notunun öğrencilere hazırlayanı tarafından, -üzerine “teksirdir” gibi bir kayıt ya da ibare yazılarak bile olsa- dağıtılmış olması, eser nüshalarının belli kimselere gösterilmesi bu kapsamda yayınlama olmasa da bir şekilde alenileşmedir.[102] Çünkü eser yayınlanmadan evvel eserden haberdar olanlar tarafından eserden iktibas (=alıntı) yapılmış olması gibi haller, eserin ve eser sahiplerinin FSEK tarafından korunmasının başladığı anlamına gelebilecektir.[103]
FSEK ruhu itibarıyla alenileşmiş eseri korumakta ve fikri ürünün 3. kişilerin ulaşımına açık ve elverişli hale gelmesiyle alenileşme söz konusu olabilmektedir. Öte yandan “hukuk, hakkı sağlamak için vardır. Hakkı sağlamayan biçimde yapılan hukuki yorum ve değerlendirmeler hukuku da zayıflatır ve etkisizleştirir.”[104] Bu nedenle bu şekildeki bir durumun hukuki açıdan bir kısım hakla ve/veya borçlar/yükümlülükler oluşturabileceği açıktır.
Dikkat
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.
2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
R. Cengiz Derdiman “Alıntı Kavramı ve Bilimsel Eserlerde Alıntı”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:
Kaynak: R. Cengiz Derdiman “Alıntı Kavramı ve Bilimsel Eserlerde Alıntı”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmelidir.
Dipnotlar
[1] Derdiman, R. Cengiz, Hukuk Başlangıcı, Aktüel Yayınları, İstanbul, 2015, s. 303
[2] Karaege, Özge, Fikri Mülkiyet Hukukunda Esaslı Unsur Doktrini, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, İzmir, 2009, s. 93; Hoffmann, Markus- Richter, Thorsten S. Geistiges Eigentum in der Betriebspraxis, Springer Fachmedien Wiesbaden, 2011, s. 19.
[3] Peukert, Alexander “Geistiges Eigentum (allgemein)”, in: Jürgen Basedow-Klaus J. Hopt-Reinhard Zimmermann, Handwörterbuch des Europäischen Privatrechts, Band I, 2009, ss: 648-652, s. 651.
[4] Benzer görüş: Karaege, s.92.
[5] Tekinalp, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 5. Baskı, Vedat Kitapçılık Yayını, İstanbul, 2012, s. s. 164.
[6] Bu sebeple, bir fikri ürünün, “eser” olması için, hususiyetinin bulunmasının yeterli görüleceği; ama bu eserin içeriği veya şekli itibarıyla ilim veya edebiyat değerlerinin bulunup bulunmamasının önemsiz olduğu (Karahan, Sami-Suluk, Cahit-Saraç, Tahir-Nal, Temel, Fikri Mülkiyet Hukukunun Esasları, 3. Genişletilmiş Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2013, s. 56) gibi bir düşünce, bizce yasal hükümle çelişebilecektir.
[7] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 28/06/2013 tarih ve Esas: 2011/12577, Karar: 2013/13823 sayılı kararı, bakınız: Uslu, Ramazan, “Alıntıda Hukuka Uygunluk Kriterleri” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, yıl: 2019, cilt: 68, sayı: 4, ss: 913-958,s. 930.
[8] Uslu, s. 930.
[9] Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 10.05.1977 tarihli ve esas:1976/8886, karar:1977/5628 sayılı kararı, nakleden: Akgün, s. 61.
[10] Ulmer, Eugen, Urheber- und Verlagsrecht, zweite, neu bearbeitete Auflage, Springer Verlag, Berlin, Heidelberg, 1960, s. 241; Ulmer, Eugen, Urheber- und Verlagsrecht, Dritte, neu bearbeitete Auflage, Springer Verlag, Berlin, Heidelberg, New York, 1980, s. 313; Seyidoğlu, Halil, Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı, Geliştirilmiş 10. Baskı, Güzem Can Yayınları, İstanbul, 2009, s. 224, s. 224.
[11] Derdiman, s. 304.
[12] Ayiter, Nuşin, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, 2. Baskı, Ankara, 1981, s. 132, Erdil, s. 63.
[13] Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 28.02.2008 tarihli ve esas: 2007/917, karar:2008/2291 sayılı kararı, Akgün, Başak, “Telif Hukuku’nda İntihal Kavramı, Anonim Kullanımlar ve Tüm Bunların Karşısında Eser Sahiplerinin Fikri İmzası: ‘Üslup’”, Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi (FMR), yıl: 2019 sayı: 1, ss: 57-76, s. 63.
[14] “Davacının sahibi olduğu ilim eseri vasfındaki Çevre Hukuku isimli eserinden FSEK’in 35. maddesinde yazılı iktibas kurallarına uyulmadan, 85 sayfalık kısmının, amacın haklı kıldığı ölçü de aşılacak biçimde davalıya ait Çevre Hukukuna Giriş isimli mahsule konulup satışa çıkarılmasının, eser sahibi davacının çoğaltma ve yayma gibi mali haklarını, ayrıca yeterli kaynak gösterilmemesinden dolayı eylemin intihale dönüşmesi sebebiyle umuma arz ve adın gösterilmesi gibi manevi haklarını ihlal ettiği” Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 23.09.2008 tarihli ve esas:2007/2376,karar: 2008/10385 sayılı kararı, Akgün, s. 63.
[15] “Davacının sahibi olduğu…mahsulün ilim eseri vasfında bulunduğu, iktibasın meydana getirilecek eserin bağımsızlığını ve özelliğini ortadan kaldıracak ve asıl esere olan ihtiyacı ortadan kaldıracak seviyeye varmaması gerektiği, yeni ürünün başka eserlerden alınan eser parçalarına rağmen yaratıcısının bağımsız fikri çalışmasını yansıtması, yani özellik taşıyan ayrı bir eser sayılması ve iktibasların miktar olarak yeni esere galip gelmemesi gerektiği, maksadın haklı göstereceği ölçüyü aşacak biçimde başka eserden geniş bölümlerin aynen alınmasının caiz görülemeyeceği, buna rağmen davalının…isimli mahsulüne, davacıya ait eserden 65 sayfa tutarındaki bölümü hiçbir değişiklik yapmadan, kaynak dahi göstermeksizin alıp koyduğu ve çoğaltıp yaydığı, iktibasın miktarının amacıyla mütenasip olmadığı gibi, kaynak gösterilmemesi sebebiyle eylemin intihale dönüştüğü, bu şekilde eser sahibinin çoğaltma ve yayma gibi mali ile umuma arz, adın gösterilmesi ve eserin bütünlüğünün korunması gibi manevi haklarının ihlale uğradığı…” Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28.02.2008 tarihli ve esas: 2007/917, karar:2008/2291 sayılı kararı, nak: Akgün, s. 63.
[16] Uslu, s. 920.
[17] Ayiter, s. 164, nakleden: Uslu, s. 921.
[18] Dinler, Zeynel, Bilimsel Araştırma ve E-Kaynaklar, Ekin Kitabevi Yayınları, Bursa, 2012, s. 131.
[19] Meal, manâ, mefhum, kavram gibi anlamlara gelir. Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca Türkçe Sözlük, 26. Baskı, Aydın Kitabevi, Ankara, 2010, s. 683. “Mealen” kelimesi “Aynen veya kelime kelime değil asıl anlatılmak istenileni ifade edecek şekilde, anlam bakımından, manaca” (Ayverdi, İlhan, Misalli Türkçe Sözlük, Kubbealtı İktisadi İşletmesi, İstanbul, 2010, s. 782) anlamlarına geldiğinden, buna mealen alıntı da denilebilir.
[20] Benzer görüş: Erdil, Ergin, Fikri Mülkiyet Hukuku Ders Kitabı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2016, s. 63. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 19.10.2004 tarihli ve esas: 2004/9987 karar: 2004/11908 sayılı kararında (Erdil, Engin, İçtihatlı ve Gerekçeli Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun Şerhi C. 1, İstanbul, 2009, s. 815, nakleden: Öncü, Özge, Fikir ve Sanat eserleri Hukukunda İktibas Serbestisi ve Sınırları, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010, s. 360) kendisine iktibas yapılan kitabın bitirirken başlıklı kısmında asıl kitabın yazarından söz edilmesinin geçerli kaynak gösterme olarak görmemiştir. Öncü, 2010, s. 360.
[21] Yargıtay 4.HD., T.10.05.1977, E.1976/8886, K.1977/5628, nak: Akgün, s. 61.
[22] 5681 sayılı Matbaalar Kanunu, matbaa açmak için ruhsat almak ve basılan eserlerden kanunun öngördüğü miktarları yine bu kanunun öngördüğü yerlere göndermek gibi yükümlülükler öngörmüştür.
[23] Bu gibi sebeplerle, basılan her kitapta basım yeri, yılı, kaçıncı baskı olduğu eserin sahibi ya da editörü, mutlak suretle yazılı olmalıdır.
[24] Derdiman, s. 115.
[25] İçel, Kayıhan, “Telif Ceza Hukuku Açısından Eser Kavramı ve Bu Bağlamda Avukat Dilekçelerinin Değerlendirilmesi” İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Yıl:5 Sayı:10 Güz 2006/2 ss: 99-107, s. 101.
[26] Benzer görüş: Yargıtay 11. H.D. T.09.05.2017, E.2015/12923, K.2017/2724, Semiz, Özgür, “‘Eser Miktarda’ Bir Hikaye: Sıradanlık, Hususiyet ve Telif Hakları Üzerine” https://fikrimulkiyet.com/ , 01.07.2021.
[27] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 10.05.2006 tarihli ve esas: 2006/4-230, karar: 2006/288 sayılı kararı muhalefet şerhi (www.kararara.com, 07.07.2021). Somut bir uyuşmazlığa ilişkin olarak Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin, 29.05.2019 tarihli ve esas: 2017/161, karar: 2019/642 sayılı kararında (https://www.idare.gen.tr/gcd-ek-95.pdf, 29.06.2021) da: “davacı ve davalı eserleri ile bunların kaynağı olan Fransızca eserler arasındaki ilişkinin, örneklerde yer alan bilgi ve ifadelerin hukuk veya idare hukukunun genel kabul görmüş ve herkes tarafından bilinen ve kabul edilen ifade ve konularından olup olmadığının değerlendirilmesinin gerektiği” vurgulanmıştır.
[28] Aksi görüş: Kılıçoğlu, Ahmet M.-Kaya, Mehmet Emin-Dalkılıç, Elvin Evrim, Bursa 3. Asliye Hukuk Mahkemesine verilen Bilirkişi Raporu, in: Kılıçoğlu, Ahmet M., Sınaî Haklarla Karşılaştırmalı Fikri Haklar, 3. Bası, Turhan Kitabevi, Ankara 2017, s. 578.
[29] Aynı kanaat: Belgesay, Mustafa Reşit, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Şerhi, İstanbul 1955, s. 85 nakleden: Çağlayan, Ramazan, İlim ve Edebiyat Eserlerinde İktibas ve İntihal Üzerine (Makale), E-Akademi, Hukuk, Ekonomi ve Siyasal Bilimler Aylık İnternet Dergisi, Sayı:74. Nisan 2008, http://www.e-akademi.org, 15.07.2021).
[30] Ceritoğlu, Filiz, Fikir Ve Sanat Eserleri Hukukunda İntihal Ve Esinlenme, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Bilim Dalı, İstanbul, 2008, s. 86.
[31] Bakınız ve karşılaştırınız: Certçioğlu, s. 88, 128 ve orada yazılı kaynaklar.
[32] Bu gibi hallerde, yeni vücuda getirilen eserde yazarın, düşüncesiyle aynı ya da benzer düşüncelere, “aynı kanaat” ya da “benzer düşünce” şeklinde düşülen bir “kayıt”la kaynak göstererek atıf yapması söz konusu olabilir. Eserde ileri sürülen, aksi ya da farklı düşüncelere atıflarda kaynak ise, “aksi görüş” ya da “karşılaştırınız” gibi bir kayıt düşülerek verilebilir. Bilimsel eserler, ortaya koyduğu iddia, görüş, hipotez, teori ya da doktrinal yaklaşımlarda; konu ile ilgili lehte ve aleyhteki tüm düşünleri ve bakışların konumunu, destekleyici ya da aksi yöndeki bilgilere de yer vermelidirler.
Bu, konuya ilişkin farklı bilgilerin hangi kaynaklardan edinilebileceğini öğrenmeyi mümkün kılacağı gibi, eserde yer verilen bilgilerin doğruluğunu denetleyebilmeyi ve diğer görüş sahiplerine itibarlarını teslim etmeyi mümkün kılar. (Seyidoğlu, s. 224).
Yeri gelmişken değinmek gerekir ki: Bir konuda karar almak ya da bilimsel bir kanaate varmak için o alanda yazılmış tüm bilgilere vakıf olmak gerektiğini dile getiren Profesör Sami Selçuk bir anısını şöyle anlatmaktadır: “1989’da Fransız Yargıtayında … Ceza Dairesinde bizdeki inceleme yargıcının görevini yerine getiren bayan yargıç, olayı ve bu konudaki (doktrinin) görüşlerini tek tek sıraladı. … Daire Başkan vekili söz aldı ve bayan yargıca dava konusu dava konusuyla ilgili olarak yeni yayınlanan bir incelemeden neden söz etmediğini sordu. Yargıç önce şaşırdı, sonra da görmediğini söyledi. Başkan vekili bu kez öfkelenerek, görmezlikten ve bilmezlikten gelme hakkının olmadığını söyledi. Üyeler de ona katıldılar.” (Selçuk, Sami, Kendini Tüketen Hukukun Dramı, İmge Yayınları, Ankara, 2015, s. 32). Bu sebeple, ulaşılabilen bilimsel eserlerden alıntı yapıp yapmamakta, sahibine tavır veya ilgi gibi bilimsel etikle bağdaşmayacak faktörlerin etkisi altında kalmamak da gerekir.
[33] Eliri, İsa, Güzel Sanat Eserlerinde Fikri Mülkiyet Hakları Ve Uygulamaları, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Güzel Sanatlar Eğitimi Anabilim Dalı Resim İş Öğretmenliği Bilim Dalı, Konya, 2009, s. 74.
[34] Karahan vd., s. 63.
[35] Alman ve Avusturya hukukunda konuyla ilgili bir çalışmada dile getirilen, baskı 2 yıl ve daha uzun zamandır kalmayan eserlerin bu bağlamda çoğaltılabileceği görüşü: Gutman, Daniel, Österreichisches, Deutsches Und Europäisches Urheberrecht Im İnternet, Dissertation, An Der Rechtswıssenschaftlichen Fakultät Der Unıversität Wıen Zur Erlangung Des Akademischen Grades Doctor Iuris, Eingereicht im Wintersemester 2002/03, s. 40
[36] Benzer görüş: Ceritoğlu, s. 126, 127.
[37] Aynı Kanaat: Ceritoğlu, s. 132.
[38] Kılıçoğlu, s. 348.
[39] Karahan vd., s. 101, 102; Soykan, s. 192.
[40] Aksi görüş: Karahan, s. 101.
[41] Kılıçoğlu, s. 348, 349.
[42] Öztan, s. 468; Soykan, s. 195. Yalnız, anılan 24/2 maddedeki “bu ‘eser’lerden” ifadesi ile maddenin Bern sözleşmesine de atıf yapan gerekçesi, anılan haber, yazı ve resimlerden eser niteliğinde olanlarının 24.maddeye tabi olması gerektiği sonucunu ortaya çıkarmaya da müsaittir. Bu tereddüt yasal düzenlemeyle giderilmelidir.
[43] Öztan, s. 469; Karahan vd., s. 102. İktibasın haberlere inhisar etmediği, gazete mündericatı ve röportajların da serbesti kapsamında olduğu yönündeki görüş: Tekinalp, 205.
[44] Öztan, s. 469.
[45] Ulmer, 1980, s. 331.
[46] Aksi görüş: Öztan, s. 496.
[47] Ulmer, 1980, s. 332.
[48] Öztan, s. 494.
[49] Öncü, Özge, “Fikri Hak İhlalleri Bakımından İnternet “Görsel” Arama Motorları”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 10, Sayı 1, 2008, s. 93-154, s. 127. Öncü, age, s. 336. Yine de belirttiğimiz bir sonucun önüne geçmek için, arama motorları tarafından, sözü edilen görsellerden eser kabul edilenlerin, altına ya da üzerine telif haklarının korunduğu notu, görünür şekilde yazılmalıdır.
[50] Kılıçoğlu vd., Zikredilen Bilirkişi Raporu, in Kılıçoğlu, s. 575.
[51] Uslu, s. 930.
[52] Benzer görüş: Seyidoğlu, s. 224, 225; Öztan, s. 452 vd.
[53] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 10.05.2006 tarihli ve esas: 2006/4-230, karar: 2006/288 sayılı kararı (www.kararara.com, 07.07.2021).
[54] Bühler, Peter- Schlaich, Patrick- Sinner, Dominik, Medienrecht Urheberrecht – Markenrecht – Internetrecht, Springer Verlag, Berlin, 2017, s. 12. LG München, Urteil vom 18.09.2008 – 7 O 8506/07, Bühler vd., s. 13.; Eliri, s. 71.
[55] Batman 2. Asliye Hukuk Mahkemesi esas 2006/671 sayılı ve Ankara 3. Fikri Haklar Mahkemesi esas: 2006/59 sayılı davalar, nakleden: Kılıçoğlu, s. 144, 145.
[56] Öztan, s. 466; Soykan, İsmail Cem, “Fikrî Mülkiyet Hukukunda Basın İktibasları”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, yıl: 2009, cilt: 62, sayı:1-2, 183-208, s. 189.
[57] Ulmer, 1960, s. 239.
[58] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 10.05.2006 tarihli ve esas: 2006/4-230, karar: 2006/288 sayılı kararı muhalefet şerhi (www.kararara.com, 07.07.2021)
[59] Örneğin: Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05.06.2000 tarihli, esas: 2000/4098, karar: 2000/5155 sayılı kararı, nakleden: Ceritoğlu, s.133
[60] Kopf, S.- Becker, R.· Heimann, C. (2011), “Urheberrecht, Copyright und Plagiat”, Arthroskopie, 2011/3, ss: 194–197, s.195.
[61] Benzer görüş: Basak, Denis- Reiß, Marc- Schimmel, Roland, “Wissenschaftlichkeit der Rechtswissenschaft? Überlegungen zum Umgang mit Plagiaten in rechtswissenschaftlichen Publikationen und Prüfungsarbeiten” Rechtswissenschaft (RW) – Heft 2, 2014, s. 280.
[62] Seyidoğlu, s. 224.
[63] Öncü, 2010, s. 29
[64] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 10.05.2006 tarihli ve esas: 2006/4-230, karar: 2006/288 sayılı kararı (www.kararara.com, 07.07.2021)
[65] Ateş, Mustafa, “Telif Hukukunda Eser Kavramı ve Eser Sahipliği”, Türkiye Adalet Akademisi Fikri Mülkiyet Hukuku Çalıştayı Bildiriler Kitabı, Editörler: Hasan Kadir Yılmaztekin-Banu Fatma Günarslan, Ankara, 2020, s. 42.
[66] Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.01.2003 tarihli ve esas: 2003/4-47, karar: 2003/37 sayılı kararı, nak: Akgün, s. 64.
[67] Kopf vd., s. 196.
[68] Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16.01.2006 tarihli ve esas: 2005/163, karar: 2006/83 sayılı kararı, bakınız: https://www.uluchukuk.com/fikir-ve-sanat-eserleri-kanunu-kapsaminda-zamanasimi-sureleri/çtihatı, 15.07.2021.
[69] Karahan vd., s. 39. “hususiyet için hakimin hukuki bilgisi ile değil özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden uzmandan görüş alınması gerektiği,…” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 28/06/2013 tarih ve 2011/12577 Esas, 2013/13823 Karar sayılı kararı, nakleden: Uslu, s. 930.
[70] Öncü, 2010, s. 29; Ünal, Mehmet- Toprak, Metin-Başpınar, “Bilim Etiğine Aykırı Davranışlar ve Yaptırımlar: Sosyal ve Beşeri Bilimler İçin Bir Çerçeve Önerisi”, Amme İdaresi Dergisi, yıl: 2012, cilt: 45, sayı: 2, ss: 1-27, s. 10.
[71] “söz konusu kişilerin ihlâlden haberdar olması/ haberdar edilmesi ve bu içeriğin dağıtılmasını denetleme, imkânına sahip olması söz konusu değilse, telif hakkı ihlâlinden dolayı sorumluluğun bulunmadığına hükmedilmektedir” Akipek, Şebnem-Dardağan, Esra, “Sanal Ortamda Gerçekleşen Telif Hakkı İhlâllerine Uygulanacak Hukuk” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt: 50, sayı: 3, yıl 2001, s. 120.
[72] Öztan, Fırat, Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Turhan Kitabevi Yayını, Ankara, 2008, s. 206-208, 449; Derdiman, s. 304.
[73] Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin, 29.05.2019 tarihli ve esas: 2017/161, karar: 2019/642 sayılı kararı, (https://www.idare.gen.tr/gcd-ek-95.pdf, 29.06.2021)
[74] “…bilirkişi incelemesi sonucu hazırlanan rapor uyarınca doktora tezinin yazımı aşamasında referans hataları, düzensizlik ve özensizlikten kaynaklanan hatalar bulunduğu, söz konusu fiilin intihal olarak değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşılmış olup, dava konusu (doktora tezinin idarece iptali şeklindeki) işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı…” Kocaeli 1. İdare Mahkemesinin 16.09.2008 gün ve esas: 2007/1521, karar: 2008/1249 sayılı kararı, nakleden: http://www.aghukukburosu.com/sayfa-730-danistay-kararlari-12.html, 03.07.2014.
[75] Çağlayan, 2008.
[76] Derdiman, s. 303.
[77] Aksi görüş: Karahan, vd., s. 56.
[78] Eliri, s. 70.
[79] Eliri, s. 73.
[80] Derdiman, s. 303.
[81] Benzer görüş: Ahrens, Sönke, Geistiges Eigentum und Wettbewerbsrecht, 2., aktualisierte Auflage, Springer Fachmedien Wiesbaden , 2016, s. 37. Fikri ürünün hususiyet derecesi ölçüsünde “eser” kabul edileceği görüşü: Karahan vd., s. 41.
[82] Ulmer, 1980, s. 127.
[83] Tekinalp, s. 104
[84] Yargıtay içtihatlarında da benzer şekilde; düşük düzeyli anlatım ve yetersiz bilgilerin hususiyet içermediği, hususiyetin sıradan olmamayı ve belli bir düzeyi bulunmak kaydıyla yaratıcılığı zorunlu kıldığı üzerinde durulmaktadır. Yargıtay 11. H.D. T.09.05.2017, E.2015/12923, K.2017/2724, Semiz, Özgür, “‘Eser Miktarda’ Bir Hikaye: Sıradanlık, Hususiyet ve Telif Hakları Üzerine” https://fikrimulkiyet.com/ , 01.07.2021.
[85] Benzer görüş: Karahan vd., s. 39.
[86] Ensthaler, Jürgen, Gewerblicher Rechtsschutz und Urheberrecht, Dritte, überarbeitete und erweiterte Auflage, Springer-Verlag Berlin Heidelberg, 2009, s. 3.
[87] Ensthaler, s. 2
[88] Ulmer, 1980, s. 151.
[89] Buna karşılık, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.10.2001 tarihli ve E.2001/4-926, K.2001/742 sayılı; Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin; 19.03.2009 tarihli ve E.2008/9075, K.2009/4072 sayılı kararlarlarında değinildiği üzere), kişilerin kendi görüntüleri ve fotoğrafları üzerindeki hakları da hukukça korunmuştur. Bu sebeple kişilerin resimlerinin görüntülerinin herhangi bir ortamda rızaları olmadan gösterilmesi, yayılması, paylaşılması ya da kamuya (≈umuma) sunulması ise, kural olarak, hukuka aykırıdır. Karaca, Osman Umut, “Eser Niteliği Taşımayan Resim ve Portrelerde Tasvir Edilen Kişiler Bakımından FSEK M.86 Hükmü İle Sağlanan Korumaya İlişkin Değerlendirme”, https://iprgezgini.org/, 01.07.2021). Kamusal makamlarda bulunduklarından ya da bir başka şekilde kamuya mal olmuş kişilerin bundan istisna tutulmaları mevzubahis olabilmektedir.
[90] Benzer görüş: Akgün, s. 60.
[91] Benzer görüş: Uslu, s. 932.
[92] Benzer görüş: Öztan, s. 102, 215.
[93] Kılıçoğlu, s. 121
[94] Ulmer, 1980, s. 179.
[95] Karahan vd., s. 104.
[96] Erel, Şafak N., Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, 2. Baskı, Ankara, 1998, s. 89 nakleden: Öztan, s. 219.
[97] Tekinalp, s. 164.
[98] Öncü, Özge, Fikir ve Sanat eserleri Hukukunda İktibas Serbestisi ve Sınırları, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010, s. 142.
[99] Kılıçoğlu, s. 124.
[100] Akgün, s. 60.
[101] Öncü, s. 338.
[102] Aksi görüş: Öztan, s. 103.
[103] Hatta bir öğretim üyesinin verdiği derste yaptığı konuşmalar da, konuya getirdiği kendi hususiyetlerini ortaya koyan özgünlükler bağlamında eser kabul edilmelidir. Doktrinde böyle bir durumda konuşmacının kelimelerini tartarak söylenmemiş olabileceği ve söyleyeceklerinin de alenileşecek olgunluğa geldiğini düşünemeyeceği için, bunların eser olarak kabul edilemeyeceğini söylemek (Öncü, s. 146); bu sözlerin eser olamayacağı ve kayda alınıp yazılı notlar şeklinde satılmalarının mümkün olabileceği anlamına gelir ki, bu konuşmacının kendi hususiyetlerini yansıtacak sözlerini eser niteliğinden çıkarmak anlamına gelir. Bu durum ise FSEK’nın koruyucu hükümlerine aykırı olur.
[104] Kartal, Bilal, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.5.2006 tarihli ve esas: 2006/4-230, karar: 2006/288 sayılı kararına muhalefet şerhi (≈karşıoy açıklaması).