Bir yargısal uyuşmazlıkta nihaî kararlar yerel mahkemelerce verilmektedir. Bu kararlar, usûlü dairesinde, derece mahkemelerinden geçtikten sonra kesinleşmektedirler.

Başvuru olmadan derece mahkemelerinde inceleme yapılamaması esastır. Belli ağırlıkta cezalara mahkumiyet kararları derece mahkemelerince başvuru olmaksızın incelenebilmektedir. Derece mahkemelerine başvuru yapılmadığı hallerde başvuru sürelerinin geçmesiyle de kesinleşme söz konusu olabilmektedir.

Günümüzde yargı mercilerinin internet portallarına girildiğinde:

1-) Verdikleri kararlarının az bir kısmının paylaşıldığı;

2-) Ve/ya da paylaşılan kararlara karmaşık yöntemlerle ulaşılabilirlik sağlandığı;

Sanılmakta/değerlendirlmektedir:

Örneğin;

1-) Danıştay portalında güncel kararlar verilmektedir.(44) Emsal karar sorgulama sayfasında ise hizmet verilemediği görülmektedir.[1]

2-) Yargıtay portalında kararlara bir kısım şifre gibi karmaşık yöntemlerle ulaşılabilmekte, internet bilgisi az olan birisinin ulaşması zorlaşabilmektedir.

3-) Sayıştay portalında kararlar (46.) kısmına tıklandığında genel kurul, temyiz kurulu ve daire kararları sayfaları çıkmaktadır. Bu portalda; 07.09.2015 tarihine kadar olan Genel Kurul kararlarının yayınlandığı görülmektedir(47). Erişime açılan en son Temyiz Kurulu kararı da 19.02.2018 tarihlidir (48).

4-) Yüksek Seçim Kurulu (YSK) portalında “karar arşivi”ne tıklandığında en son 27.03.2019’a kadarki kararlarına ulaşılabilmektedir. “İlke kararları”ndan, gördüğümüz kadarıyla, 17/01/1998-06/12/2008 tarihleri arasında verilen kararlara erişilmektedir. (49).

Bu yazı, yargı mercilerinin ya da kesin karar verebilen “yargısal nitelikli merciler”in tüm kararlarının yayınlanmasının gerekliliğini açıklamaktadır. Resmî portallardan yapılacak bu tür paylaşımlar, kararlara kaynağından erişme imkanı verecektir.  Böylece, bunlarla ilgili bilgi karmaşası gibi bir çok sorun ortadan kalkmış da olacaktır.

Yazının içeriği,  iddiamızla ilgili olarak; felsefi ve hukukî temellere oturmuş haklı gerekçeleri ortaya koymaya çalışmaktadır. Yazıda, kararlara erişim hakkı ile başka hakların çatışmasını uyumlu çözümü üzerinde de durulmaktadır. Makale konuyu, kısa cevabı da sayılabilecek sonuç kısmı ile sona ermektedir.

I. Yargı Hakkında  Genel Bilgiler

Anayasamıza göre egemenlik biz Türk milleti adına, yasama yürütme ve yargı organları tarafından  kullanılır. Yasama kanun koyar. Anayasa ve kanunlar yürütme tarafından uygulanarak yürütülmüş olur. Yargı ise:

1-) Gerek yasamanın gerekse yürütmenin eylem ve işlemlerinden;

2-) Veya toplumda, kişisel ilişkilerden;

Doğan uyuşmazlıkları, “karar”larıyla çözer. Çözüm hak mahrumiyet ve mağduriyetlerini önleyecek şekilde olmalıdır. Anayasamıza göre yargı yetkisi bağımsız ve tarafsız mahkemelere aittir (m. 9). Yargı, mahiyet olarak “yürütme”den, “idare”den ve “yasama”dan farklıdır. Hâkimler uyuşmazlıkları çözerlerken Anayasa ve kanunların -ve nihayetinde hukukun- dışına çıkamazlar. Örneğin Anayasa Mahkemesi (AyM) veya yüksek yargı organları yargısal kararlar verirler. YSK, Sayıştay ve Hakimler ve Savcılar kurulu (HSK) ise, “yargısal nitelikli sayılabilecek” kararlar verirler. Bunların kendilerine özgü yapılanmaları vardır. Yargı denetimi, idarenin de kamu gücünü hukuka uygun kullanmasını sağlayan güvencedir. (6:197; 5:16).

 

Yargı; bir uyuşmazlığı “yargılama “usûlü”ne göre “kesin” kararla çözmektir. (6: 197). Yargılama usûlleri bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından yürütülür. “Kendilerine karşı itiraz ya da temyiz gibi kanun yollarına başvuru imkânı kalmayan kararlara ‘kesin kararlar’ adı verilir.” (5:42)  Anayasa ve kanunlar, bir kısım mercilerin kararlarının kesin olduğunu açıkça belirtmektedir. Örneğin, AyM’nin ve YSK’nın verdikleri kararlar kesin kararlardır. Yargı mercilerinin kararları kanunlarla belirlenen usûller dairesinde kesinleşirler. Yerel mahkeme kararları, kesinleşene kadar “nihai (=yargılamayı sonlandırıcı) karar”lardır. (5: 42). “Yargılama usûlü” mahkemece bir konuda delilleri mukayese ederek yargıya varmak demektir. Bu mukayese sonunda karar, “sağlam, kesin ve güvenli delil”e dayanılarak verilir.

“Hukukun üstünlüğü”nde yargı çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü hak ihlâllerinin yargı tarafından, “derhal” önlenmesi, adaletin ve hukukun idamesine katkı sağlar. Hâkim nazaretçi veya müfettişe benzemez. Onun vazifesi bir otoritenin talimatını icra etmek değil fakat mevcut hukuk düzenini bozabilecek ihtilafları çözmektir. (9:128).

II. Kararların İnternetten Yayınını Haklı Kılan Gerekçeler

A. Felsefi Temellendirme

1. Genel Îzahat

Yargı, hukukun gücüdür. (7: 152). Hukuku ihlal edenlere karşı öngördüğü müeyyideyle, hukuku güvenli ve işler hale getirir. Güçlülerin hukukunu değil hukukun ve adaletin gücünü etkili kılar. “Yargı kararları”, hukukun gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunur.  Hukuk kurallarının her bir somut olayda uygulanması, o olaya özgü yorumu gerektirir. Yorum, kuralın dilinden ya da içeriğinden anlaşılan anlamdır. Dolayısıyla her bir yasal hüküm, uygulandığı somut olayı çözerken anlamlandırılma şekliyle somutlaşmış olur. Kısacası geçerli hukuk, yorumlanan anlamdaki kurallar ya da ilkeler bütünüdür.(15: 333, 350) Dworkin’e göre, yorumdan önce ve öte bir yasal metnin varlığından bile sözedilemez. Hukukun ne olduğunu belirlemiş olanlar yorum tecrübesini yaşayanlar, onu yorumlayanlardır. (25: 39).  Bu bakımdan adalet de bu yorumla şekillenmiş olur. Çünkü adalet, esasen, “uygulanan (müspet)” hukukun kendisidir ve bunun uygulanmasıya gerçekleşir.(11: 205).

Hukuku kuralını; yorumlayarak bağlayıcı hüküm kuran, onun gücü olan yargıdır. Kişilerin hukuku  yorumları bir görüş ve düşünce mesafesindedir. Hukukî yorumlar hukuk gücüne ancak mahkemece kurulan hükümle kavuşurlar. Böylece hakimler hukuku yorumlayarak hukuk düzeninin korunmasına da hizmet etmiş olurlar.(benzer yönde: 9: 124).

2. Genel İzahattan Çıkan Sonuçlar

a. Yargı Kararının “Maddi Kanun” Gibi Görülmesi

Yorum hukuk ihdas etmektir: Mahkeme kararı “yorum”la ortaya çıkan “kurucu” bir metindir.[2] Bu durum, somut olaya özgü olarak mahkemeyi hukukun içinde kalan ama “görünmeyen kanunkoyucu gibi” bir konuma taşımaktadır. Kısacası; bu durumda “yargıç, bir dereceye kadar, yasama çalışmasına da katılmış (da) olacaktır.” (12:72). AyM de kanunların Anayasaya aykırı olup olmadığını denetlerken ele aldığı anayasal hükme yorumla bir anlam vermiş olmaktadır. Bu durum Anayasa yargısını belki de “görünmeyen kurucu iktidar gibi” bir konuma taşımaktadır. Buna “yargıç yapımı anayasa” (8: 25) da denilebimektedir.[3] Anayasal hükümler ve kanunlar mutlaka Resmi Gazetede yayınlanırlar. Zira, demokrasilerde bu metinler, milletin kurucu ve kurulu iradesinin bizatihi tezahürüdürler. Bunların altında yer alacak hukuk metinlerinin Anayasa ve kanunlara aykırı olmaması da bunların ve dolayısıyla millet iradesinin üstünlüğünü gösterir ve garanti altına alır.

Bu değerlendirmeden çıkan sonuç:

Anayasa ve kanunlar Resmi Gazetede ve internet ortamlarında yayınlanırken; bunları yorumlayan yargı kararlarının yayınlanmaması  çelişkidir. Çünkü; her bir hukukî uyuşmazlığı çözerken yorumla ortaya çıkan yasal anlam, “sanki hâkimin koyduğu kanun” olmaktadır.

b. Bilginin Kamusal Paylaşımı

Kant’a göre insan; sivil toplumda aldığı bilgileri değerlendirdiği için ve o ölçüde “otonom (=özerk)” konumdadır. Bu otonom konum onu özgür kılmış olur. Aklın otonom kullanımı, önyargıdan ayıklanmış zihne ve başkaları tarafından denetlenebilecek kamusal bilgiye ihtiyaç duyar. “Bu insan”, aklıyla daha sağlıklı düşünerek, özgürce bir tercihte bulunabilir. “Öznelerarası” bir iletişimin sağlığı insanın özerkliğine; özerkliğe ilişkin güvenceyle yapılan tercihler de özgürlüğe işaret eder. (15: 249; 20: 313). “Kant’ın “kamusal mutabakat”, Hegel’in ise “kamuoyu” olarak adlandırdığı şey, akıl yürüten özel şahısların oluşturduğu kamusallıkta cisimleşir.”( 26:2057). Habermas’ta da benzer içerikte bir, “kamusal alan” söz konusudur. Müzakereci demokrasi (bakınız. 3a:117) modelinde iletişimle şekillenen eylemler söz konusudur. Bu eylemler, kamusal alanda müzakereye esas olacak iletişimi önemli kılar. Demokrasi adil bir tartışma ve müzakere usûlüdür. Bu kamusal alanda paylaşılanlarla insanlar siyasal işlevleri yerine getirmiş olurlar. Bu durum insanların, kamusal alanda; kendileri ile ilgili kararları ve düşüncelerinde de farklı bilgilerle karşılaşmalarını gerektirir.

Mill gibi Habermas da, gerçek insanların hata yapabilecekleri gerçeğine dikkat çeker. Kuvvetler ayrılığını hataları önleyen tasarımlardan görür. Yargı kararları, makulü bulmak bakımından diğer kuvvetler ve halk tarafından denetlenebilmelidirler. (27: 759-766).  Ayrıca toplumda normların belirlenmesinde ya da anlamlandırılmasında bir çok etken söz konusu olur.  Bunlar sadece sosyolojik etkenler değildir. (13: 206, 207). Hukukun bu şekilde düzenlemsine halkın veya en azından uzmanlarının katkısı da gerekir. Hukuka katkıda bulunmak isteyenler, bu konuda verilen kararlarda benimsenen yorumlara da bakmak durumundadırlar. Çünkü Mill’in de dediği gibi, tüm düşünceler az ya da çok yanlış payı içerirler. Başkalarının tezlerini bilmeyen kendi tezini bile savuyor olamayabilir. Mill’in “aktif kamusal tartışma ortamları”nın gerekliliğine ilişkin sezgisinin hala ne kadar güncel olduğu da dikkat çekmektedir. (28: 409, 410).

Tüm bu anlatılanlar, doğru ve isabetli düşünmek için, yargı kararlarına erişimin yararını da anlatmış olmaktadır.

c. Kanunun Yorumunda “Müsademei Efkâra (≈fikirlerin yarıştırılmasna)” Duyulacak İhtiyaç

“Kanunun yetersizliği (hâkime) yetkisiz olduğunu bildirme hakkını tanımaz. Yetersizlik, yasanın belirsizliğinde olduğu gibi, hassas bir yorumlama sorununa yolaçar.” (12: 69).  Hayek’e göre de; ideal bir hukuk devletine uygun şekilde kanun hakimiyeti esastır. Kanun koyucular da hataya düşebileceklerinden ideal bir hukuk devleti düzenine ulaşmak zordur. (10: 81). Yukarıdaki izahatla bu husus birlikte düşünüldüğünde; kanunların daha isabetli yorumlanması için, ilgililerin eleştiri ya da görüşleri ile sürece katılması istenmelidir. Çünkü, hakim, karar verirken, kuralı yorumlamış olacaktır. Bunun için de, karar için gerekli olacak hukukî bileşenlerden yararlanır. (2: 97).

Roma Cermen Hukukunda yargısal içtihatlar, belki, common law hukukundaki kadar itibar görmeyebilirler. Böyle bile olsa, her bir yargısal (=kazaî) içtihat, benzer uyuşmazlık ya da sorunlara bir emsâl teşkil edebilir. Çünkü hâkim, “usûl ve şartların izin verdiği ölçüde ve kıymette örf ve âdete, bilimsel ya da yargısal içtihatlara başvurur.” (6: 39). Bu durum, hâkimi “baktığı bir davada… benzeri bir davayı ve bu davada mahkemenin kuralı nasıl algıladığını anlamaya sevkedecektir.” (12:71, 72; 2: 89). Hukuk kurallarına dair bilimsel görüşler de kararlara ulaşılabilme oranında çoğalır ve tutarlı olur. Araştırıcı nitelikteki her türlü faaaliyet, bu nedenlerle bilgiye, karara ulaşma imkânının kolaylaştırılmasını gerektirir.

B. Hukukî (Mevzuat Açısından) Temellendirme

1. Doğru Bilgi ve Haber Alma Hakkı

Bu bilgiler, farklı kaynaklardan farklı farklı üretilebilmektedir. Bu da bir dezenfermayona sebep olma ihtimalini gündeme getirmektedir. Bu durum amacı öyle olsun ya da olmasın algı yanıltmasına da sebebiyet verebilmektedir.[4] Bu tür olumsuzlukların önlenmesinin bir yolu, kararın kendisine ve“çabucak” erişimdir. Kararların bir kısmının internet ortamında bile olsa, Resmi Gazetede yayınlaması kanaatimizce yeterli de değildir.[5]

Mill, toplumsal hayatın sorumluluk ve etkileşim üzerine kurulduğunu belirtmektedir. Ve bireylerin bu yasal yükümlülükler ve zımnî anlaşmalar ile birbirlerine karşı sorumluluk taşıdığını söylemektedir. (26: 2054). Bu tür yükümlülüklerin kapsamları hakkında bilgi sahibi olmak da, doğru bilginin kamusal paylaşımına bağlıdır.

İnsan doğru haber alma ve bilgi edinme hakkına sahiptir.  Bilgi edinme hakkı, bir konuda, kamusal ve özel kaynaklardan, “talep şartı olmadan”, bilgi ve habere ulaşabilmeyi içermelidir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin(AİHS’nin) 10. maddesindeki bilgi alma hakkı, bilgileri erişime hazır etme yükümlüğünü de gerektirmektedir. (29: 66). İnsan düşünceyi açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hakkı, ilgili konuda farklı düşünce ve bilgilere ulaştığında daha doğru ve anlamlı kullanabilir. Doğru bilgi ve düşünce de kaynağından edinilebilir.

Diğer taraftan, Mahkeme kararları; alenî ve resmî nitelikli kararlar oldukları için, “kural olarak”, (karar verenlerin te’lif haklarının korunduğu) “eser” niteliğinde görülmemektedirler.[6]

Şu halde düşünceyi açıklama ve yayma hakkı beraberinde; kamusal makamlara, bilgilerin/kararların kamuoyuyla paylaşma yükümlülüğünü gerektirmektedir.

2. Etkili Başvuru ve Yargıya Erişim Hakları

Etkili başvuru hakkı, kamusal makamlardan; “etkili olacak ve sonuç doğuracak şekilde” talepte bulunabilme hakkıdır. Bu hak kişilerin mağduriyetlerini giderilmesi için yetkili makamlara başvuru imkânlarını tanır ve güvence altına alır. (22: 441). Dahası, “’savunulabilir bir şikâyetin’ muhtevasını incelemeye ve uygun bir telafi sunmaya yetkili bir başvuru yolunu gerekli kılar.” (33)[7] Bu hakkın ihlâli başka hakların ihlâliyle bitişik ortaya çıkabilir. Anayasanın,  konunun temeli olan, 40. Maddesi “Anayasa ile tanınmış tüm hak ve hürriyetleri kapyasacak kadar geniş tutulmaktadır.” (21: 828).[8] Burada, “mahkemeye erişim hakkı ile etkili başvuru hakkı arasında yakın ve organik bir ilişki” de öne çıkmaktadır. Mahkemeye erişim hakkı da; mahkemelere ulaşmada pratik ve etkili fırsat ve imkânlara sahip olmakla mümkündür. (32)

Bu noktada, kamusal makamlar huzurunda yapılacak iddia ya da savunma işlemlerinin etkinliği için emsâl kararlara ulaşma gerekli olabilecektir.

Bir hakkın ihlâl edildiğini iddia eden bir kimsenin kamusal makamlardan mağduriyetini giderilmesi için yapacağı talebe etkili gerekçeler eklemesi gerekebilecektir. Bunun için en kısa ve etkili yol, bu konuda ulaşılabilecek yargısal nitelikli emsâl kararlardan yararlanmaktır. Emsâl kararlar, erşildiği ân’a nazaran, “geçmiş”te verilen kararlardır. Verilecek kararlarda geçmişin fikri birikiminden haberdar olmak, kararların hakkaniyetini artırabilir. (bakınız  14: 120). Kamusal makamlara sunulacak bu tür emsâl kararlar, bilhasa özel hukuk alanında hakimin, hakkında kural bulunmayan bir konuda emsâl kararlara erişimini de kolaylaştıracaktır.[9]

3. Eşitlik İlkesi

Eşitlik hukuken bir biriyle aynı nitelikte olan olay, olgu ve/veya değerlerin aynı hukuka tâbi olmasını gerektirir. “Eşitlik ilkesi “haklı nedene” dayanmayan ayrıcalıklar ve sınırlamalar getiren kanunların çıkarılmalarını ve yürürlüğe girmelerini yasaklar.” (4:281).

Bu açıdan bakıldığında;

Umumla paylaşılmamış yargı kararlarına ulaşan kimseler ile, ulaşamayan kimseler arasında imkân ve fırsat eşitsizliği doğabilecektir. Bu eşitsizlik de haklı bir nedene zannımızca dayanmamış olacaktır.

3. Gerekçeli Karar Hakkı

Yargı kararlarında gerekçe, hâkimi sonuca götüren neden(17.)  ve hükmün verilme nedenini açıklayan, sonuç kısmıdır. “Karar(da hükmün) verilmesinin sebebini, bu kararın verilmesine sebep olan gerekçeler oluşturmaktadır.” (4:467). Yargı kararlarında “yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle … hüküm kurulması” bozma sebebi sayılmaktadır. (örneğin 40). Genel olarak denilebilir ki örneğin;

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi(AİHM) ve AyM, uyuşmazlığın çözümüne etkili olacak tüm gerekçelerin kararda yer alması gerektiğine içtihat etmişlerdir. (örneğin 31) Seçim hukukunda itiraz ve şikâyetlerin kabulü mutlaka somut gerekçelere dayanma şartına bağlanmıştır. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun bu yönde hükümler içermektedir. Aynı yönde seçim yargısı içtihatları da vardır(örneğin. 42).

Gerekçe, hâkimlerin kararlarının “bağımsızlık ve tarafsızlık içinde verildiğine ilişkin güven duyma hakkı”nı tatmin eden bir vasıtadır. Gerekçeli karar emsâl teşkil ederek, etkili başvuru hakkını anlamlı kılar. İçtihat hukukunun oluşmasına vesile olur. Hakimi, kuracağı hükme daha etkili bir sebep bulmak için araştırmaya sevkeder(13a: 47-55; 18:208).

Bu gerekçeler, kararların taraflarından başka, toplumun da yargı kararlarından haberdar olmalarını gerekli kılar. Böylece, yargı kararlarının umumla paylaşılacak olması kararlar üzerinde yukarıda anılan hassasiyetleri artırır. Ayrıca, bu kararlarla ilgili paylaşılan leh ve aleyhteki görüşlerin benzer olaylarda;

1-) Nazara alınması;

2-) Ya da emsâl karardaki gerekçe eleştirilerek, farklı gerekçelere başvurma;

Avantajı   doğar.

4. Millî Egemenlik İlkesi

Anayasamız bağımsız ve tarafsız mahkemeleri, millî egemenliği(=hâkimiyeti) kullanacak organlar arasında saymıştır. Her biri yargı düzeni içinde yer alan yüksek yargı mercilerine de ayrı ayrı yer vermiştir. Yargı yetkisi millet adına bağımız ve tarafsız mahkemeler tarafından kullanılır. Bir mahkeme yargılama yetkisini millet adına kullanacak; kararlarını da Millet adına verecektir.[10]

Şu halde;

Millet adına verilen yargı kararlarını milletin bilgisine sunmak kadar gerekli ve doğal bir durum olamaz. Kararlara milletin ulaşabilmesinde etkili bir usûlün tercihi millî egemenlik ilkesini anlamlı kılmak bakımından önemlidir. Bu nedenle yargı kararlarının Milletin bilme hakkının gereği olarak internet ortamında paylaşılması gerekir.

5. Yasal Gereklilikler

Hukukumuzda sadece tarafları değil, kamu kesimini, özel kesimi kısacası herkesi bağlayabilen[11] yargı kararları vardır:

1-) AyM kararları, YSK kararları, Sayıştayın bir kısım kararları, yüksek yargı mercilerinin verdikleri içtihatları birleştirme kararları bunlara örnektirler. Bunların bağlayıcı olmaları erişime açılmalarını gerektirir.

2-) İdarî yargıda iptal davaları objektif nitelikle davalardır. Verilen iptal kararları da objektif nitelikli kararlardır. Bu nedenle, konusu, sebebi ve içeriği bakımından benzer idarî işlemler için de geçerli addedilmelidirler. Bu hal, bu kararların da bir anlamda geneli bağlayıcı etki gösterdiğine işaret etmektedir(5: 27, 88). Dolayısıyla, tüm bu kararların yayınlanması gerekli olmaktadır.

3-) Mevzuatta, kanun yollarına başvurusu yapılmadan kesinleşen kararlara karşı kanun yoluyla bozma  ya da acele itiraz gibi usûller öngörülmüştür. Bu usûlleri ilgili ve yetkili kamusal merciler, özellikle yüksek yargı mercilerinin Başsavcılıkları işletebileceklerdir. Kararların internetten öğrenilebilirliği, bu usûllerin etkililiğine katkı sağlayacaktır.

III. İnternetten Yayın Aleyhine İleri Sürülebilecek Fikirlerin “Uyumlulaştırılması”

Buraya kadarki izahattan, tüm mahkeme kararlarının kamuoyunun bilgisine sunulması gerektiği gibi bir sonuca ulaşılmaktadır. Ancak bu, mutlak olmayıp birkaç istisna dikkat çekmektedir:

1-) Kamu güvenliği için gizli kalması zorunlu bilgiler;[12]

2-) Kişisel veriler;

Bunlara önemli örnektirler. Kişi ve kamu güvenliği gereği, gizlilik taşıyan veriler umumla(=kamuyla) paylaşılmamalıdır. Verilerin gizlilik taşıyan kısımları, gizliliğe zarar vermeyecekse ve emsâl içtihat özelliğini taşımaya devam edecekse yayınlanmalıdır.

Kişisel veriler, özel hayat alanı içinde korunan güvenceleri niteliğinde haklarıdır. Bu güvencelerin, bilgi verme veya bilgi alma haklarıyla muhtemel çatışmalarının çözümü önemlidir.

Çatışan hakların hangisinin diğerine göre üstün olacağı, bir kısım ölçütlerle belirlenmektedir(43). Çünkü, “hukuk düzeninin, çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez.” (36). Normlararası ilişkilerde, bir hakkın sınırını diğer kişilere ait haklar çizmiş olmaktadır(16:62). Kişisel haklardan vazgeçmemnin öncelikli oluşudur. Kişisel haklardan ise kamu yararının “zorunlu” kıldığı hallerde vazgeçilmelidir. Bu zorunluluk başka çare yoksa kabul edilmeli; vazgeçme de zorunluluk oranında olmalıdır. Bu konuda, Yargıtayın benimsediği genel ilke de, diğerine “üstün olan yarar”ın tercihi yönündedir. Bu durum kamu yararı ile belirlenmektedir(38).[13] Bu noktada, “olaya göre yerinde”, “olaya özgü” ve “duruma en uygun” normun garanti ettiği hak geçerli olur. (16: 62).

Her ne olursa olsun; haklar arasında çatışmanın giderilmesi için öncelikle uzlaştırıcı yol gözden geçirilmelidir. Çatışamnın mümkün olduğunca “uyumlu yorum”la giderilebilmesi için çaba gösterilmelidir. Dolayısıyla, hakların yarıştırılmasıyla yapılan tercihte, bir hakkın zorunlu olduğu kadarki kısmının zımnen yok sayılmasının esas alınması gerekebilecektir. Nihayetinde; çatışmayı giderici öncelik, “uyumlulaştırıcı dengeleme”yi denemekten geçmektedir. Bir emsâl karara göre: “şöhret ve itibarı ile davalının ifade özgürlüğünün çatıştığı…davada dengelemenin yapılması(nda…) kamunun menfaatlerinin gözetilmesi hayatidir.” (41).

Bu durumda örneğin:

Yargı içtihatlarının; gizli veya kişisel veri niteliği taşıyan içerikleri silinerek yayınlanmaları mümkün görünmektedir. Çünkü; böyle bir uygulamanın:

1-) Şahsî verilerin korunmasına elverişli dengenin sağlanmış olacağı ve;

2-) Yukarıda anlatılan avantajları sağlayabileceği;

Açıktır.

Sonuç Olarak…

Demokrasilerde kamusal hizmetler sunan kurumların hukuk önünde hesap verebilir olması gerekmektedir. Dolayısıyla, kamusal faaliyetlerin, kararların ve performansların toplum tarafından bilinmesi gerekmektedir. (1: 635). “Kamusal performans” yargısal kararların hukuka ve hakkaniyete uygunluğunu da içermektedir. “Eylemlerin temel alındığı kural (ve kararların) kamusal denetime açık hale getirilmesi… hukuk sisteminin erdemidir.”(7: 189). Mahkeme kararları millet adına verildiklerinden, aleniyetleri(=açıklıkları) asıldır. Bu ve yukarıdaki kapsamlı izahatı nazara alımak gerekirse, yargı kararlarının, elektronik ortamlarda erişime açılması yerinde olacaktır. Kaldı ki, böyle bir uygulama, kararlara resmî kaynaklarından erişme imkanı verecektir. Bu da Erişilen kararlara ilişkin olarak bilimsel görüşlerin açıklanmasına da imkan sağlayacaktır. Ve toplumda bu kararlara ilişkin farklı kişi veya kesimlerden yayılan farklı bilgi karmaşasını da yerine göre önleyebilecektir.

Burada hangi kararların internetten yayınlanması gerektiği üzerinde de durulmalıdır:

1-) Her derecedeki tüm mahkeme kararlarının yayınlanması şüphesiz ki daha yararlı olur. Bu uygulama, yerel mahkeme kararlarının istinaf, temyiz ve varsa AyM ya da AİHM başvurularında ne gibi değişikliğe uğradıklarını belirlemeye imkan verecektir.  Böylece kamuoyu bozma gibi hallerde; yerel mahkeme karar gerekçelerinin diğer kanun yollarında neden benimsenmediğini de öğrenmiş olacaktır. Bu uygulama, tüm ilgililere; bu kararları, mukayese ve değerlendirme imkanı da verecektir.

2-) AyM ve YSK kararları kesin kararlardır. Bunların yayınlanması zaten gereklidir. AyM kararlarının, mevzuatı doğrultusunda kendi internet sitesinden yayınlandığı görülmektedir. Bunun gibi:

2a-) Danıştay ve yargıtay gibi yüksek yargı organlarının temyiz kararları;

2b-) Adli ve idarî yargıdaki istinaf mahkemelerinin, istinaf başvurularına verdikleri kararlar;

Emsâl olarak erişime açılmalıdırlar.

Yargı mercilerinin kararlarının, konu başlıklarında ve anahtar kelimelerden bulunabilmelerine de imkan sağlayıcı şekilde erişime açılmaları düşünülmelidir.

3-) İnternetten kararlara erişim, en az internet bilgisi olanların bile ulaşmına imkan verecek şekilde planlanmalıdır. Bu doğrultuda kararlara, karmaşık usûllerden ziyade; örneğin, ilgili portalın ana sayfasından tek tıklama ile erişilebilmelidir.

4-) Erişime açılacak metin mutlaka “Türkçe” olmalıdır.[14]   Kararların evrensel erişilebilirliğinin hedeflenmesine göre İngilizce veya Almanca gibi çeşitli versiyonları da yayınlanabilir.

5-) Yalnız; internette yayınlanacak karar metinlerinin;

5a-) Kişisel veri niteliğindeki;

5b-) Kamu güvenliği açısından gizli nitelikli;

5b-) Kişi hakları ve/veya özel hayat ve aile hayatının korunması kapsamına giren;

Bilgi ve içeriklerden arındırılmış olmaları gerekecektir.

6-) Bu yazıda söz konusu edilen emsâl kararların, her bir yargı merciinin kendi portalından veya E-Devlet portalından yayınlanmaları düşünülebilir. Örneğin; AyM’nin kişisel başvurulara karşı verdiği kararların internetten yayınlanması 6216 sayılı Kanunda öngörülmüştür. Bunun gibi; tüm bu hususlar değerlendirilip tartışılarak, yargısal kararların resmî internet portallarından yayınlanmaları yasal düzenlemeye bağlanmalıdır.

Kaynakça

Kitaplar

  1. Anayurt, Ömer, Anayasa Hukuku Genel kısım Temel İlkeler, Kavram ve Kurumlar, Seçkin Yayınları, Ankara, 2018.
  2. Cardozo, Benjamin N., Yargı Sürecinin Doğası, Tekin Yayınları, İstanbul, 2018.

2a. Dahrendorf, Ralf, Demokrasinin Bunalımları, Çeviren: Emre Zeybekoğlu, İthaki Yayınları, İstanbul, 2015.

  1. Derdiman, R. Cengiz, “Anayasa Yargısının ‘Siyasallaşmasına’ Çözüm Olarak Türkiye Örneğinde Farklı Bir Anayasa Mahkemesi Modeli”, EKEV Akademi Dergisi Yıl: 14 Sayı: 43, Bahar 2010, ss: 85-104.

3a. Derdiman R. Cengiz, Anayasa Hukukunun Genel Esasları ve türk Anayasa Düzeni, Alfa Aktüel Yayınları, Bursa 2006.

  1. Derdiman, R. Cengiz, Anayasa Hukuku, 3. Baskı, Aktüel Yayınları, 2013, s. 281.
  2. Derdiman, R. Cengiz, İdarî Yargının Genel Esasları, 3. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2014.
  3. Derdiman, R. Cengiz, Hukuk Başlangıcı, Gözden Geçirilmiş 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015, s. 39.
  4. Fuller, Lon Luvois, Hukukun Ahlakı, Çeviri: Engin Arıkan, Tekin Yayınları, İstanbul, 2016, s. 152.
  5. Hakyemez, Yusuf Şevki, Hukuk ve Siyaset Ekseninde Anayasa Mahkemesinin Yargısal Aktivizmi ve İnsan hakları Anlayışı, Yetkin yayınları, Ankara, 2009, s. 25
  6. Hayek, A. Friedrich, Hukuk, Yasama ve Özgürlük, Çeviren: Atilla Yayla-Mustafa Erdoğan-Mehmet Öz, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2012, s. 128.

***

  1. Hayek, A. Friedrich, Der Weg zu Knechtschaft, Lau-Verlag & Handel KG, Reinbek/München, 2014, s. 81.
  2. Keyman Selahattin, Hukuka Giriş, (Güncelleyen: Haluk Toroslu), 5. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2012, s. 205.
  3. Levy-Bruhl, Henri, Hukuk Sosyolojisi, Çeviren: Hüsnü Dilli,  İletişim Yayınları, İstanbul 1991, s. 72.
  4. Luhmann Niklas, Rechtssoziologie, 3. Auflage, Westdeutscher Verlag GmbH, Opladen, 1987, s. 206, 207.

13a. Sunay, Zuhal Aysun, İptal Davalarında Gerekçeli Karar Hakkı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2016

  1. von SavingyFriedrich Karl, Çağımızına Yasama ve HukukBilimi Konusundaki Görevi Üzerine, Çeviri: Ali Acar, Pinhan Yayınları, İstanbul, 2018, s. 120
  2. Torun, Yıldırım, Hukuk Felsefesi, Orion Kitabevi, Ankara, 2012, s. 333, 350.
  3. Tschentscher, Axel, Examenskurs Grundrechte, Skript, Fragen, Fälle und Lösungen, Jurisprudentia Verlag, Würzburg 2002, s. 62.

Süreli Yayınlar Kitap Bölümleri

  1. Aksoylu, İlter, “İdari Yargı Kararlarının Gerekçelerinin Bağlayıcılığı” nakleden: Sunay, Zuhal Aysun, İptal Davalarında Gerekçeli Karar Hakkı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2016, s. 23.
  2. Bekri, Nedim, “Gerekçeli Karar Hakkı”, Ankara Barosu Dergisi, yıl: 2014, sayı: 3, ss: 203-228, s. 208.
  3. Bolton, Roger E. “A Comparison Of A Habermas-Inspired Approach And Economists’ Approaches To Socıal Capıtal” NOV. 2014 North American Regional Science Conference Version, https://web.williams.edu/Economics/papers/ Habermas.pdf, (14.04.2019), p. 9.
  4. Duva, Özlem, “Immanuel Kant”, Siyaset Felsefesi Tarihi, Platon’dan Zizek’e, editörler: Ahu Tuncel (I), Kurtul Gülenç (II), Doğu Batı Yayınları, İstanbul, 2013, s. 313.
  5. Ekinci, Ahmet, “Anayasa Mahkemesi’nin Bireysel Başvuru Kararlarında Mahkemeye Erişim Hakkı” Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVIII, Y. 2014, Sa. 3-4 s. 828.
  6. İnceoğlu, Sibel, “Etkili Başvuru Hakkı”, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa Anayasa Mahkemeisne Bireysel Başvuru Kapsamında bir İnceleme, 3. Baskı Editör: Sibel İnceoğlu, Beta Yayınları, İstanbul, 2013, s. 441.

***

  1. Kaya, Semih Batur, Anayasa Mahkemesi Karar Gerekçelerinin Bağlayıcılığı Sorunu, oniki Levha Yayını,İstanbul, 2017, s. 164-188
  2. Lipson, Leslie (2000), Uygarlığın Ahlaki Bunalımlan (Istanbul: Türkiye Iş Bankası Kültür Yayınları, ı. Baskı), (Çev.: Jale Ç. Yeşiltaş), nakleden: Mehmet Yüksel, “Modernleşme Bağlamında Hukuk ye Etik Ilişkisine Sosyolojik Bir Bakış”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, cilt: 57 sayı:1, yıl: 2002 ss: 177-195, s. 189.
  3. Metin, Sevtap, “Ronald Dworkin’in Hukuk Teorisinde Yorum Yaklaşımı”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, cilt: 61, sayı: 1-2, ss: 35 83, s. 39
  4. Odabaş, Uğur Köksal, “Tarihsel Süreçte Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü ve Habermas”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Ekim 2018 22(Özel Sayı): 2051-2066 , s. 2057.
  5. Özbank, Murat, “Jürgen Habermas”, Siyaset Felsefesi Tarihi, künyesi zikredilen eser, s. 759-766.
  6. Silier Yıldız, “John Stuart Mill”, Siyaset Felsefesi Tarihi, künyesi zikredilen eser, s. 409, 410.
  7. Soykan, Cavidan, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtıhatlarında Bilgi Edinme Hakkı” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, yıl: 2007, cilt: 56Sayı: 2, ss: 63-74, s. 66
  8. Tutumlu, Mehmet Akif , “Hukukun Gerçekleşmesinde Yargıcın Rolü”, Hukuk Felsefesi Ve Sosyolojisi Arkivi, Hukuka Felsefi ve Sosyolojik Bakışlar-V sempozyum Bildirileri / 1 (13-17 Eylül 2010, İstanbul), Hazırlayanlar Hayrettin ÖKÇESİZ-Gülriz UYGUR-Saim ÜYE, İstanbul Barosu Yayını, İstanbulü 2012, s. 23.

Emsâl Kararlar

  1. AİHM’nin Hiro İspanya’ya karşı (09.12.1994 tarihli 183/90 başvuru sayılı) kararı ile AyM’nin 15.10.2014 tarihli ve 2013/1660 başvuru sayılı ve 17.11.2014 tarihli ve 2013/5271 başvuru sayılı kararı; bakınız: Sunay, 164-167.
  2. AİHM’in Geffe Fransa’ya karşı 23.01.2003 tarihli ve 51307/99 başvuru sayılı kararı, bakınız: AyM’nin 27.10.2016 tarihli ve 2014/16928 kişisel başvuru sayılı kararı.
  3. AİHM 2. Dairesinin, 13 Kasım 2008 64119/00 ve 76292//01 başvuru sayılı “Kayasu Türkiye’ye Karşı” kararı.
  4. AyM’nin 27.10.2016 tarihli ve 2014/16928 kişisel başvuru sayılı kararı. Benzer karar: AyM’nin 21/3/2019 Tarihli ve 2016/1253 (Bireysel Başvuru) Sayılı Kararı.
  5. Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 18.11.1964 tarihli ve esas: 2, karar: 41 sayılı kararı, Tutumlu, s. 20

***

  1. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 28.3.2002 tarihli ve esas: 2002/2861 karar: 2002/3814 sayılı kararı.
  2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 07.06.2007 tarihli ve E:2006/929 K:2007/8748 sayılı kararı
  3. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin, 07.02.2012 tarihli ve esas: 2012/928, karar: 2012/1563; Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 23.03.2009 tarihli ve esas: 2008/9869, karar: 2009/4275 sayılı kararları, bakınız: Doğan, Pınar Bahar, “Çatışan İki Değer: Haber Verme Hakkı ve Kişilik Hakkı” Ankara Barosu Dergisi, 2014/ 4, s. 485.
  4. Yargıtay  4. Hukuk Dairesinin, 06.03.2018 tarihli ve Esas: 2017/3553  Karar: 2018/1561 sayılı kararı.
  5. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 09.07.2018 tarihli ve esas: 2015/5579, karar: 2018/5088 sayılı kararı
  6. Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 19.12.2018 tarihli ve Esas: 2016/ 2726, Karar: 2018 / 8112 sayılı kararı
  7. YSK’nın 07/06/2007 tarihli ve 354 sayılı kararı

İnternetten Erişimler

  1. Derdiman, R. Cengiz, Kişilerin Kaydettikleri Ses ve/veya Görüntüler Delil Olur mu? https://www.hukukiyaklasim.com/sorularla-hukuk/kisilerin-kaydettikleri-ses-veveya-goruntuler-delil-olur-mu/ (15.04.2019).
  2. https://www.danistay.gov.tr/ (11.04.2019)
  3. “Emsal Karar Arama Sisteminde düzenleme çalışması yapıldığından dolayı hizmet verilememektedir. https://www.danistay. gov.tr/emsal.html, (11.04.2019)
  4. https://www.sayistay.gov.tr/tr/# (17.04.2019)
  5. https://www.sayistay.gov.tr/tr/kararlar/gkk/ (17.04.2019)
  6. https://www.sayistay.gov.tr/tr/kararlar/tkk/ (17.04.2019)
  7. “Anasayfa, Kararlar Genelgeler İlke Kararları” http://www.ysk.gov.tr/tr/karar/liste (16.04.2019).
  8. YSK’nın 27.03.2019 tarihli ve 1683 sayılı kararı, http://www.ysk.gov.tr/doc/karar/dosya/78040/2019-1683.pdf, (21.04.2019).

Dikkat                                        :

1-)  Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:

  1. Cengiz Derdiman, “Yargı Kararlarının İnternet Ortamında Yayınlanmasının Gerekliliği Üzerine”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:    Kaynak:  R. Cengiz Derdiman,  “Yargı Kararlarının İnternet Ortamında Yayınlanmasının Gerekliliği Üzerine”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmelidir.


Dipnotlar        :

[1]      “Emsal Karar Arama Sisteminde düzenleme çalışması yapıldığından dolayı hizmet verilememektedir. (45: {erişim tarihi itibarıyla}).

[2]      Yorum hukuk ihdas etmek anlamına gelir. “mahkeme kararı, normu basitçe açıklayan bir metin değil, kurucu bir metindir.” (30: 23)

[3]      Hukuk devletinden mahkemelerin kanunlara, Anayasa yargısı merciinin de Anayasaya aykırı sayılabilecek kararlarının “yargısal aktivizm” olduğu için kabul edilemeyeceği not edilmelidir. (Bakınız; 8: 32 vd). Bu tür yetki tecavüzleri, kara rları siyasallaştırmaktadır (3: 91). Çünkü böyle bir tutum yargının yerindelik denetimi anlamına gelir ve yargının yasama ve yürütmeye müdahalesi olur. “Hakimler hükümeti” olarak da adlandırılan (3: 93) böyle bir usûl hukuk devleti ilkeleri ile bağdaşmaz. Bu nedenle yargıçlar Anayasa ve kanunları yerindelik denetimine varmayan, “mümkün olan yorumlar arasında bir tercihte bulunarak” (8: 25) karar verirler.

[4]      Konuya ilişkin olarak Lipson, 20. yüzyılda; sansürün gerçeğin gizli tutulmasının, değiştirilmesinin ve denetimi elinde tutanların çıkarlarına uygun inançların aşılanması eğilimleri olduğunu söylemektedir. (24). Dahrendorf da medya ve sivil toplum kuruluşlarının görüşleri kanalize eden ve çıkarları temsil eden aracılar görmektedir.(2a: 95). “Kitle iletişiminin ticarileşmesi medyada tekelleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Yeni medya düzeni, … haber dağıtımını belli ellerde toplamıştır.” (26: 2063).

[5]      Hukukumuzda bir kısım yargı kararları, kanunlar gereğince, Resmi Gazetede yayınlanmaktadırlar. AyMkararları, Yargıtay ve Danıştay “İçtihatları Birleştirme” ya da “kanun yararına bozma” karararı bunlara örnektirler. Günümüzde Resmi Gazete internetten yayınlanmaktadır.  Ancak hem yayınlan kararlar, diğer yargı kararlarının sadece küçük bir kısmını oluşturmaktadır. Kaldı ki: YSK’nın kararlarının kendi portalında ve Resmi gazetede yayınlanması için de kendisinin kararı gerekli olmaktadır (örneğin: 50).Hem de Resmi Gazetede örneğin “yargısal kararlar arşivi” denilen portal yoktur. -Zaten Resmi Gazetenin niteliği buna elverişli değildir.- Bu nedenle tüm yayınlanan kararlar konularına göre bir arşivden ulaşmak mümkün değildir. Çağımızda tüm yargı kararların internet ortamlarından arşivlenmesi ve yayınlanabilmesi mümkündür. Böylece, ilgili kararlara ve/veya karar arşivlerine çabucak ve daha sağlıklı ulaşmak mümkün olacaktır.

***

[6]      Bu ayrı bir yazı konusudur. Ancak burada genel olarak denilebilir ki: Yargıtay kararında (37)  “Mahkeme kararlarının (Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa) göre, hukukî korumadan yararlanamaması” bilgisi bulunmaktadır.

[7]      Aynı karara göre: Talep edilen “makamın yetkileri ve sunduğu güvenceler başvurunun etkili olup olmadığının tespiti açısından önemlidir.“ (33).

[8]     “Mahkemeye etkili erişim” adil yargılanma hakkının kurucu unsurudur. Çünkü adil yargılanma hakkı bir uyuşmazlığı mahkemeye taşıyabilmek ve mahkemeden en etkili kararın çıkmasını isteyebilmek hakkıdır. (34).

[9]      Dworkin, hakkında kurala bulunmayan bir konuda, hakimin sırf o konu için  kendiliğinden koyacağı kurara göre karar vermesini eleştirmektedir. Hart’a ilişkin eleştirlerini bu şekilde yönelten Dworkine göre olay tarihinden sonra konulan kuralın yükümlülük getirmemesi gerektiğinden bahisle hukuka aykırıdır. (15: 347).  Hakkında kural olmayan bir konuyu yargısal olarak çözmek de kamu düzeninin mecburiyetindendir. Çünkü “herhangi bir olay, hakkında kural yoktur diye çözümsüz bırakılamaz.” (35). Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Hakimin bu kuralı ihlal eden girişimi olamaz. Özel hukuk alanında hakkında kural yok deyip konuyu sürüncemede bırakmak ya da reddetmek mağduru mağdur bırakacak hukuksal korunma da söz konusu olmayacaktır. Bu sakıncanın Dworkin’in eleştirisi de nazara alınarak giderilmesi için; hakümün kural koymak zorunda olması halinde, olay tarihinde nasıl bir kural koymuş olabikeceğini düşünmesi yeterli olacaktır.

[10]     Yargının Devlet adına kullanılması, yargıyı siyasal iktidar adına kullanmak anlamına gelme tehlikesini içerebilir. Bu nedenle yargı millet adına karar verir. Ve “yargının devlet ve diğer süjeler karşısında bağımsız olması” söz konusu olur. (6:198).

***

[11]     Doktrinde lehte ve aleyhte fikirlerle tartışılan (bakınız örneğin: 4: 506-508; 23: 164-188) mahkeme kararlarının bağlayıcılığı konumuz dışındadır. Burada; Anayasamızda mahkeme “kararlar”ının bağlayıcı olduğunun yazılı olduğuna değinmekle yetinmek yerinde olacaktır.

[12]     Gizli alanın çokluğu ile saf iletişimsel eylem modelinden sapma arasında haliyle doğru orantı bulunur. (19: 9).

[13]   “Hukukça korunan üstün hak ve çıkarın var olması da tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda bu hak ve çıkarın kötüye kullanılmamış olması da gerekir.” (39)

[14]     Çünkü “Türk milleti”mizin dili “Türkçe”dir. Resmî makamların kendi işlerinde ve kişilerin resmî makamlarla ilişkilerinde “Türkçe” kullanılır. (bakınız 4: 275).

 

 

 

 

Önceki YazıTaşınması Yasak Olmayan Bıçakların Tespitine İlişkin Değerlendirmeler
Sonraki YazıEcrimisil Anlam ve Kapsamı