Soru özeti/içeriği: İdari cezaların iptalinde mahkemece avukatlık ücretine hükmedilebilir mi? Bu kararda avukatlık ücretine hükmedilmemiş olması kanun yollarına başvuruyu gerektirir mi?  İptal kararının kesin olması, avukatlık ücretine hükmedilmesi bakımından kanun yollarına başvuruyu engeller mi?

Kısa Cevap

İdari cezaların iptalleri halinde yargılama gideri ve avukatlık ücretine hükmedilmesi

Görülmekte olan bir davada avukatlık ücretine,  tarafların haklılık oranlarına göre hükmedilir. Avukatlık ücreti, davada tarafların vekili olan avukatlarının hakkıdır. İdari cezaların iptallerine ilişkin uyuşmazlıklar adli yargıda (sulh ceza hakimlikleri) ya da idari yargıda (idare ya da vergi mahkemeleri) çözümlenmektedirler. Bu konuda hangi yargı düzeninde hangi mahkemenin ya da hakimliğin görevli olduğunu kanun belirler. Bu mercilerin baktıkları davalar ya başvurunun kabulü ya da reddi ile sonuçlanırlar. Başvurunun kabulü halinde idari ceza kararının iptaline de karar verilir.

Avukatlık ücreti de yargılama giderlerindendir. Ancak avukatlık ücretinin kararda, Avukatlık asgari ücret tarifesindeki miktardan az olmayacak ve 3 katı geçmeyecek şekilde gösterilmesi gerekir. Aksi takdirde avukatlık ücreti söz konusu da edilemez; talep de edilemez. Hükümde davalı veya davacı tarafa ödenmesi şeklinde gösterilen bu ücret, avukatın hakkıdır.

Avukatlık ücretine hükmedilmiş olması bunun miktarıyla birlikte yargı kararında(=ilâmda) gösterilmesini gerektirir.

Adli yargıda görülecek uyuşmazlıklar sonunda verilecek kararın hüküm kısmında yargılama giderlerinin gösterilmesi gerekir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun(CMK’nın) 324. maddesinde yargı kararlarında(=ilâmlarda) avukatlık ücretine yer verileceği açıkça gösterilmiştir. İdari para cezalar ile diğer idari yaptırımlar ve bunlara ilişkin usul ve esaslar 5326 sayılı Kabahatler Kanununda(Kab.K.’da) düzenlenmiştir. Kabahatlere karşı bu kanun kapsamında yapılan itirazları sonuçlandıran ilâmlarda(=yargı kararlarında) vekâlet ücretinin de gösterileceği hükme bağlanmıştır.(m.31/2).

İdari yargıda görülen idari para cezalarında ilişkin uyuşmazlıklara ilişkin kararlarda da avukatlık ücretinin gösterilmesi gerektiği; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun(İYUK’un) 31. maddesinin atfıyla(=yollamasıyla) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK) hükümlerine dayandırılır.

Avukatlık ücretine hükmedilecek miktarın tespiti

Adli yargıda çözümlenen idari para cezalarının iptali taleplerine ilişkin itirazlarda, hükmedilecek avukatlık ücretinin miktarı, idari para cezası miktarından az olması halinde, bu ceza miktarını geçemeyecek şekilde belirlenmektedir. Bu durum, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine(AAÜT’ye) dayandırılmaktadır. Halbuki:

Avukatlık ücreti, yargılamada avukatın harcadığı emek karşılığıdır. Bu nedenle, avukatlık ücreti dava ya da yargılama esas alınarak belirlenmelidir. Aksi hal Anayasanın, ücretin emeğin karşılığı olduğunu belirten 55. maddesine aykırıdır. Konu, bir başka yönü itibarıyla hak arama hürriyetini de ilgilendirdiğinden; Anayasanın adil yargılanma hakkını düzenleyen 36. maddesine de aykırılık teşkil eder.

Kaldı ki idari yargıda da idari cezaların iptali başvurusunun bir “iptal davası” olduğu ve avukatlık ücretine davanın iptal davası olması gözetilerek hükmedildiği; doktrindeki görüşlerde de aksi bir istisnaya yer verilmediği müşahede edilmektedir. Dolayısıyla adli yargıda avukatlık ücretine davanın ya da başvurunun türü esas alınması yerine aleyhe olacak şekilde daha az hükmedilmesi eşitlik ilkesine aykırılık da taşımaktadır.

Avukatlık ücretine gerektiği kadar ya da hiç hükmedilmemesi halinde izlenecek usul

Adli yargıda uyuşmazlığı çözen kararlara karşı itiraz şeklinde bir kanun yolu öngörülmüştür. İdari yargıda da durumda göre istinaf ve/veya temyiz yolları söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla yargı mercilerince verilen kararlara karşı kanun yollarına başvurulabilecektir. Fakat Kab.K.’nın 29. maddesinde belli bir meblâğın(=tutarın) altındaki para cezalarına ilişkin olarak verilecek adli yargı mercii (=sulh ceza hakimliği) kararlarının kesin olduğu belirtilmiştir. Bu karara karşı (itiraz şeklindeki) kanun yoluna başvurulamayacağı anlamına gelmektedir.

Kesin kararlara karşı itiraz kanun yolu seçeneğinin değerlendirilmesi

Bu şekildeki kesin yargı kararlara karşı, Kab.K.’nın 29. maddesinde öngördüğü itiraz yoluna başvurulması mümkün görünmezse de; “kesinlik”in sadece, idari ceza kararının iptali ya da reddi ile kısmıyla ilgili olduğu düşünülebilir. Bu durumda kararın, avukatlık ücretine eksik hükmedilmesi ya da hiç hükmedilmemesi bakımından itiraz etmeyi engellemediği sonucuna varılabilir.

Nitekim aşağıda atıf yapılan emsal bir kararlardan anlaşıldığında göre, konumuzla ilgili olarak “kesin” olarak verilen sulh ceza hakimliği kararına karşı, avukatlık ücretine hükmedilmemiş olmasından bahisle (kanun yolu anlamında) “itiraz” edilmiş; itiraz mercii de itirazı kabul ederek avukatlık ücretine hükmetmiştir. Yüksek yargı yerlerinin emsal kararları da avukatlık ücretine hükmetmemeyi, sırf bu yönden bozma sebebi saymışlardır.

Kesin kararlara karşı bireysel başvuru yolu

Hal böyle de olsa, yargı kararlarının kendi içinde bir bütün olduğu gözetilerek, yukarıdaki yorumun geçerli olmayacağı ihtimaline karşı daha kesin yol Anayasa Mahkemesine (AYM’ye) bireysel(=kişisel) başvuru yolunu işletmektir. AYM bu şekilde yapılan başvurular sonunda avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğine karar verdiği gibi, kendisine yapılan başvurular için de ayrıca avukatlık ücretine hükmedilmesine karar vermektedir. Ancak bunun için mülkiyet hakkının ihlali, adil yargılanma haklarının ihlali ve dava konusunun Anayasal ve kişisel önemden yoksun sayılamayacağı; somut gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.

Kapsamlı Cevap:

1. Avukatlık ücreti ve idari cezaların iptali usulü hakkında kısa bilgi

1.1. Avukatlık ücretine ilişkin genel bilgi

1.1.1. Avukatlık ücretinin sözleşmeyle belirlenmesi

“Avukatlık ücreti”nin(=vekâlet ücretinin) iki anlamı vardır. Bunlardan ilkine göre, avukatın müvekkilinden, avukatlık sözleşmesi kapsamında, “hukuki iş”i yapmak ya da takip etmek karşılığında aldığı ücrettir.[1] Buna göre, müvekkil tarafından noterden verilen vekâletname ile vekil-müvekkil ilişkisi kurulmuş olmaktadır. Bundan sonra ise taraflar, kendi aralarında işin kapsamı, takip usulü ve vekâlet karşılığında ödenmesi gerekecek avukatlık ücreti konusunda sözleşmektedirler.

Takip edilecek tüm iş ve işlemlerde avukatlık ücreti alınması kuraldır. “Avukatlık ücretinin miktarını taraflar kendi aralarında belirlemekte serbesttirler. Hiçbir avukat, baroya bildirmeden ücretsiz dava takip edemez.”[2]

Avukatlık ücreti, takip edilecek iş veya işlemin şekli ve türüne göre, Avukatlık Asgari Ücret tarifesinin(AAÜT’nin) en alt sınırından aşağı olamaz.

Bu ücret, iş ve işlemlerin niteliğine göre makul bir değerden fahiş derecede de fazla olamaz; olmamalıdır. Doktrinde, fahiş bir ücretin, gabin veya hukuka aykırılık nedeniyle geçersizliğinin ileri sürülebileceği belirtilmektedir.[3] Yargı içtihadında da: “taraflar arasında kararlaştırılan avukatlık ücret sözleşmesindeki ücret ile karşı tarafa sağlanan hak ve menfaat arasında fahiş bir oransızlık bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekeceği”ne işaret edilmiştir.[4]

1.1.2. İdari cezaların iptalleri Bakımından avukatlık ücretine yargı yerince hükmedilmesi

1.1.2.1. Hükümde avukatlık ücretine yer verilmesi gereği

Yukarıdakinden farklı olarak, mahkemeler de, kararlarında vekâlet(=avukatlık) ücretine; yargılama harç ve masrafları kapsamında ama bunlardan ayrı ve özgün olarak hükmederler:

“Avukatla tâkip edilen davalarda, avukatlık ücretinin nihaî kararda gösterilmemesi, bozma sebepleri içinde görülmektedir”[5] Böyle bir durumda kararın yalnız bu kısmı bozulur.[6]

“Vekâlet ücreti yargılama giderlerinden sayılıp; buna, davanın esasına ilişkin haklılık durumuna göre hükmedilir. Bir başka ifade ile vekâlet ücreti davanın “esas”ında haksız çıkan taraftan alınıp haklı çıkan tarafa verilir.”[7] Dolayısıyla davayı kaybeden kural olarak tüm harç ve masraflarla avukatlık ücretini öder. Davanın kısmen kaybedilmesi halinde ise ödeme, kaybedilen kısım oranında olur.[8] Avukatlık ücretine hükümde aranan haklılık, davanın esasına ilişkin olmayıp; mahkemenin usulî bir yanlışlığının düzeltilmesine ilişkin olması halinde; lehine düzeltme yapılana ödenmek üzere vekâlet ücretine hükmetmek gerekmez.[9]

Avukatlık ücreti idari cezaların iptali gibi davalarda maktu, hükmedilecek tazminat miktarına göre değişkenlik gösteren hallerde nispi olarak takdir edilen ücrettir. Avukat, müvekkiline dava harç ve masrafları ile avukatlık ücretinin, dava sonunda hangi tarafa yükleneceğine (ve avukatlık ücretinin tarafların değil avukatın hakkı olduğuna) ilişkin kuralları açıklamalıdır.[10]

1.1.2.2. Hükümde gösterilme

Yargı kararlarında hükmedilecek avukatlık ücretine; avukat ile iş sahibi arasında yapılan ve -bir üst başlıkta anılan ve- avukatlık ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken “akdi vekâlet ücreti” dâhil değildir.[11]

Avukatlık ücretine mahkeme kararlarının hüküm kısmında (dava harç ve masrafları kapsamında); “avukatlık ücreti” deyimi kullanılarak hükmedilmesi gerekir. Hükümde, “avukatlık ücreti”ne hükmedildiği, takdir edilen (Türk Lirası olarak[12]) miktarıyla birlikte açıkça yazılmalıdır. Örneğin, “başvurudan doğan tüm harç ve masrafların Hazine üzerine bırakılmasına” hükmedilmesi ile yetinen emsal karar[13] hükmünden, ayrıca avukatlık ücretine hükmedilmiş olduğu gibi bir sonuç çıkarılamaz. AAÜT’deki asgari miktarın üç katına kadar avukatlık ücretine hükmedilebileceği[14] hususu da; hükümde ne kadar avukatlık ücretine hükmedileceğinin açıkça belirtilmesini gerektirir. Bu bağlamda avukatlık ücretinin bu şekilde saptanmasında, sarf edilen hukuki emek nazara alınır.

1.2. İdari Cezaların İptali Usulü

İdari cezalar, idari yaptırımlar içinde yer alırlar. Yaptırım, emir ve yasaklara uyulmadığında uygulanacak olan; hukuka uygun davranmayı sağlamak; hukuka aykırı davranışlarının zararlarını aza indirmek ve/veya etkisizleştirmek, amacı güden[15] zorlamalardır.

İdari cezalar, yasal emir ve yasaklara uyulmadığı hallerde idarenin verdiği, kanunlarda yer alan cezalardır. Aslında idari cezalar gibi bunların verilmesini gerektiren emir ve yasaklar da kanuna konulmalıdırlar. Emir ve yasakların kanunun çizdiği çerçevede idare tarafından düzenlenmeleri de mümkündür.[16]

İdari cezalara hükmedilmesi için yargı kararına gerek olmadığı[17] gibi; bunların yargısal denetimi de idari cezayı yargı kararına dönüştürmez. Çünkü yargı merciinin yaptığı sırf hukuka uygunluk denetimidir.[18] Kanunlarda öngörülen/öngörülebilecek olanlar hariç ve istisna olmak üzere; bu cezalara karar verilmesinde yargısal usulleri takip etmek gibi bir zorunluluk da yoktur.

Yalnız, idari cezaların hiçbirisi yargı denetimi dışında tutulamazlar. Böylece, idarenin kararlaştırdığı cezalar veya yaptırımlar, bağımsız mahkemeler tarafından; savunma hakkı, silahların eşitliği gibi yargısal usullere uyularak denetlenmiş olurlar. Bu denetimler için, cezadan dolayı zarar görmüş; hakkı ya da menfaati ihlal edilmiş olan tarafın mahkemeye başvurusu şarttır.

Yargı mercileri bu denetimlerde, uygulanan cezaların, Anayasa ve kanunlara aykırılıklarının tespiti halinde, idari ceza kararnamelerinin iptallerine; şayet Anayasa ve kanunlara aykırılık görmezlerse de başvurunun (ya da davanın veya itirazın) reddine karar verirler.

Hukukumuzda bir kısım idari cezalara esasen, sulh ceza hakimlikleri nezdinde itiraz edilirler. Fakat buna ilişkin olan Kab.K’dan başka kanunlar, bir kısım idari cezaların iptalleri için idari yargıda dava açılması gerektiğini öngörmektedirler. Hal böyle olunca, idari yargıda “davanın kabulüne ve idari cezanın iptaline” hükmedilirken, adli yargıda bu başvurunun “itiraz usulü” olarak gösterilmesi sebebiyle “itirazın kabulüne ve idari cezanın iptaline” hükmedilmektedir.

2. Avukatlık ücretinin alacaklısı ve muaccel(tahsil olunabilir) olduğu an

1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164/1. maddesine göre “Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder.” “Vekâlet ücreti savunma hakkının en önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı hukukçular tarafından yapılmasının doğal bir sonucudur.”[19] “Avukatlık ücreti peşin yargılama gideri değildir. Miktarı da nihai karar da gösterildiğinde, karşı taraftan tahsil olunan bir yargılama gideridir.[20]

HMK’ya göre; “vekil ile takip edilen davalarda mahkemece, kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücreti, taraf lehine hükmedilir.”(m.330) “Kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. /Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.”(m. 326).

AAÜT’ye göre de(m.2) “… avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır. Avukat, ancak muaccel olan vekâlet ücreti alacakları yönünden hapis hakkını kullanabilir. ..Avukat, aksine sözleşme yoksa işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini isteyemeyeceği gibi bu noktada hapis hakkını da kullanamaz.”[21]

Avukatın avukatlık ücretine faiz isteyebilmesi, alacağın muaccel olmasından başka temerrüde uğraması şartına bağlıdır.[22] Bu kural yargı yerinin hükmettiği avukatlık ücretinin alacaklısı haline gelenler için de geçerlidir. Burada alacaklı avukat adına müvekkili olduğundan, talepleri yapacak olan esasen yine müvekkil olacaktır. Dolayısıyla bu durumda avukat vekil olarak müvekkili adına işlem yapacak; ama aslında, tahsil olunan avukatlık ücretini faiziyle birlikte kendisi alacaktır.

3. İdari cezaların yargısal denetiminde avukatlık ücreti

3.1. İdari cezaların iptalinde “itiraz” yolu

3.1.1.İtiraz yolunda avukatlık ücretine ilişkin hükümler

Yukarıda söylendiği gibi, adli yargının görevli olduğu idari cezalara ilişkin uyuşmazlıklara, sulh ceza hakimliklerinde bakılmaktadır. Kab.K., 27-29. maddelerinde yargılamaya ilişkin usulleri göstermiştir. Örneğin bilirkişi, keşif, tanık dinleme gibi hususlarda Kab.K., 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa(CMK’ya) başvurulacağını belirtmiştir.

Kab.K.’nın 31. maddesinde, ayrıca, “idari yaptırımlara karşı kanun yolu başvurularında tüm masraflar ve avukatlık ücretinin başvurusu veya savunması reddedilen tarafça ödeneceği” belirtilmiştir.

CMK’da da sulh ceza hakimliklerinin de içinde bulunduğu adli ceza yargılama usulleri belirlenmiştir. CMK’nın 324. maddesine göre, “hükümde harç, yargılama masrafları ve avukatlık ücretinden oluşan giderler ve miktarları karar hükmünde (≈hüküm sonucunda) gösterilir.”

CMK “ve yerleşik mahkeme içtihatlarına göre mahkemelerin yargılama giderleri kapsamında hükmettikleri vekâlet ücretinin, taraflar lehine bir hak ya da aleyhine bir yükümlülük doğurduğu anlaşılmaktadır.”[23]

Yargıtay İçtihatlı Birleştirme Kurulunun(YİBK’nın) 26.05.1935 tarihli ve 111-7 sayılı kararına atıfta bulunularak; yargılama giderlerinin hükmün tamamlayıcı parçası olduğuna ve yargılama giderleri içerinde yer alan avukatlık ücretlerinin de kararda gösterilmesi gerektiğine hükmedilmiştir.[24]

“Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir.”(CMK,m.327). CMK’ya göre, “kanun yollarından birine başvuran taraf, bu başvurusunu geri almasından veya başvurunun reddolunmasından ileri gelen giderleri öder.” Sanıkların ya da başvurucuların haklı çıkmaları ve Cumhuriyet savcılarının başvurularının reddi halinde, tüm dava giderleri Hazineye yükletilir.(m.330).

3.1.2. “Avukatlık ücreti” hükümlerinin idari cezaların iptali başvurularında uygulanması

3.1.2.1. İdari cezalarının iptalleri halinde avukatlık ücretine hükmedilmesinin hukuki dayanakları

(1) Anayasal dayanaklar

Anayasanın sosyal devleti ilkesi ile ücretin emeğin karşılığı olduğunu ve emek sarf edenlerin adil bir ücret kazanmaları için Devletin koruyucu tedbirleri almasını öngören 55. maddesi; vekâlet ücretinin Anayasal dayanağına örnek olmaktadırlar.

Aşağıda da değinileceği üzere idari yargıda açılan idari cezaların iptali davalarında avukatlık ücretine de hükmedilmesi gerekmektedir. Mahiyet ve nitelikleri benzer(hatta aynı) iki ayrı idari cezadan idari yargıda hükme bağlanan başvuruda avukatlık ücretine hükmedilirken; adli yargıda iptal edilen idari cezaya itiraz başvurularında avukatlık ücretine hükmedilmemesi, haklı bir nedene dayandırılamaz. Haklı sebebe dayandırılamayan farklılıkla eşitlik ilkesine aykırılık oluştururlar.

(2) Avukatlık ücretine ilişkin somut yasal hükümler

Adli ceza yargılamasında itiraz eden tarafın haklı çıkmış olması halinde, dava harç ve masraflarıyla avukatlık ücretinin Hazineye yüklenmesi gerekmektedir. İdari cezalara itiraza müstenit yargılamalarda avukatlık ücretine de hükmedilmesi gerektiği şu gerekçelerle isabetlidir:

1-) Kab.K., idari cezalarla ve idari cezaların iptali ile ilgili usulleri düzenleyen özel nitelikli bir kanundur. Kab.K. idari cezalara itiraz yargılamalarında vekalet (yada avukatlık) hükmedilmesini yasaklayan hüküm ihtiva etmemektedir (=içermemektedir). Kab. K.’nın 31/2. maddesinde, idari cezaların iptali için yapılan başvurularda yargı mercilerince, haklı tarafa haksız çıkan tarafça ödenmek üzere belirlenecek miktarda avukatlık ücretine hükmedileceği yazılıdır.

2-) Avukatlık ücreti, 1136 sayılı Avukatlık Kanununda(Av.K’da) da(m.164 ve devamı) özel olarak düzenlenmiş durumdadır. Örneğin; Av.K’nın 164/son maddesinde “Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir.” denmektedir. Bu nedenle, Av.K.’nın avukatlık ücreti bakımından özel nitelikli olan hükümleri, tüm yargı yerlerince verilecek kararlarda vekalet ücretine hükmetmelerini gerektirmektedir.

(3) CMK hükümlerinin konuya uygulanabilirliğine ilişkin tespitler

CMK’da, hakimlik kararlarında karşı, kanunda yazılı usul ve şartlara uygun olarak “itiraz” şeklindeki kanun yoluna başvuru mümkün kılınmıştır. Burada sözü edilen “itiraz”, idari cezaların iptalleri için konumuza ilişkin itiraz değil, CMK’nın kanun yolu olarak öngördüğü itirazdır. Bu itiraza bakmakla görevli yargı yerleri olan sulh ceza hakimlikleri CMK’nın uygulandığı adli ceza teşkilatlanması içindedirler. Bundan başka, adli yargı yerlerinin baktıkları idari cezaların iptallerine tek hakimli “sulh ceza hakimlikleri”nce bakılmakta ve hakimlik kararlarına kanunda aksi yazılı olmadıkça itiraz mümkün olmaktadır.

Nihayetinde; CMK’nın yukarıda da bahsedilen itiraza ilişkin 267 ve devamı olan bu hükümleri, hakimlik kararlarına itiraz edilebileceğini belirtmektedir. Dolayısıyla Kab.K.’nın 31/2. maddesinden başka, CMK’nın 324. maddesi de vekalet ücretine hükmetmeyi gerekli kılacak destek dayanak olmaktadır.

3.1.2.2. İdari para cezalarının iptallerinde avukatlık ücretine hükmeden emsal kararlar

Yargı kararlarında avukatlık ücretine hükmedileceğine ilişkin bu genel kuralların; “idari cezalar” bakımından bir istisnası yoktur. Nitekim, emsal bir kararda,[25] trafik para cezasını iptal ettiği halde avukatlık ücretine hükmetmeyen bir kararın;[26] -itiraz edilen- bu kısmı kaldırılarak, avukatlık ücretine hükmedilmiştir. Bu emsal karar da, avukatlık ücretinin kararın, hükmedilmesi gereken bir parçası olduğunu göstermektedir.

İdari cezaların iptali maksadıyla Kab.K.nın 28. maddesine göre idari cezalara karşı “itiraz” başvurusunda avukatlık ücretine hükmetmeyen örnek kararlarda;[27] genel olarak, “kanun yoluna başvuru dolayısıyla oluşan bütün masrafların Hazine üzerine bırakılması”na hükmedildği müşahede olunmaktadır.

Bu şekildeki hükümlere dayanılarak, “oluşan tüm masraflar” içinde avukatlık ücretinin de bulunduğu iddia edilemez; dolayısıyla, yukarıdaki yasal hükümler gereğince, avukatlık ücreti de ödenemez. Sonuçta, hükümde açıkça avukatlık ücretine ve miktarına Türk Lirası olarak açıkça yer verilmesi gerekir.

3.2. İdari yargıda idari cezaların iptali halinde avukatlık ücreti

İdari cezaların bir kısmının iptalleri, yasal hükümlere göre idari yargı mercilerinden istenebilmektedir. İdari yargı yerlerinden yapılacak bu talepler için “iptal davası” açmak gerekir. Çünkü İYUK’un 2. maddesinde idari yargıda sadece; iptal ve tam yargı davaları ile vergilere ve idari sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davalar yer almıştır. Dolayısıyla idari yargıda adli yargıda olduğu gibi, idari cezalar için “itiraz” başvurusu gibi bir usûl bulunmamaktadır.

İdari yargı mercileri, bakmakta oldukları davalarda idari ceza kararlarının (=idari ceza işlemlerinin), yetki sebep, konu, şekil ve maksat unsurlarından en az birisi bakımından hukuka aykırı gördüklerinde iptal ederler. Mahkemeler, bu iptal kararlarında, yargılama giderlerinin davalı tarafa yüklenmesine de hükmederler. Bu giderler içinde posta, bilirkişi masrafları, başvuru ya da karar harcı gibi harçların yanı sıra avukatlık ücreti de vardır. Çünkü İYUK’un 31. maddesi, “yargılama giderleri” konusunda HMK hükümlerine başvurulacağını belirtmektedir. HMK’da da avukatlık ücreti usul ve şartları gibi hususlar detaylı düzenlenmiştir.

İptal kararlarında, idari yargı yerlerinin davacı lehine hükmedecekleri avukatlık ücretinin davalı idare tarafından ödenmesi öngörülür. Ödenecek avukatlık ücreti de AAÜT’nin 3 katına kadar olmak üzere, hükümde Türk Lirası olarak belirtilir.

4. Avukatlık ücretine hükmetmeyen “kesin hükmün” etkisi

4.1. İtiraz Yolunun Geçerliliğine İlişkin Yorum

Kab.K.’nın 29/1. maddesi belli bir tutardan az olan idari cezalar hakkında verilecek kararların kesin olduğu belirtilmiştir.

Kararın/hükmün kesin olması başka bir yargı merciinin denetimine açık olmadığı ve uygulanabilir hale gelmiş olması anlamına gelmektedir.

Bir bakış açısı, bu kesinliği, kararındaki idari cezanın iptali ile ilgili ve sınırlı olarak görmeyi gerektirebilir. Bu kapsamda bakıldığında, idari cezanın iptalini öngören hükümde avukatlık ücretine hükmedilmemesinin kanun yolu başvurusuna konu edilmesi hukuken mümkün olabilir. Bu açıdan bakıldığında denilebilir ki;

Kab.K.’nın 29. maddesindeki “kesin karar” ile, sırf idari yaptırıma (ve idari cezaya) ilişkin olarak itiraza açık olmayan sınır belirtilmektedir. Bu şekildeki kesin bir karar, “idari yaptırımı yönünden kesin olması” cihetiyle, avukatlık ücretine hükmedilmesi bakımından kanun yolu (itiraz) başvurusunu yapmaya engel olarak görülemez.

Ayrıca; Kab.K.’da kesin olduğu belirtilen hükümler nihayetinde sulh ceza hakimliği kararı olmaktadırlar. CMK’nın 267. maddesi ise “hakim kararlarına” itiraz edilebileceğini belirtmektedir.

Nitekim yukarıda anılan emsal karar,[28] adli yargıda idari cezanın iptaline ilişkin “kesin” karara[29] yapılan “itiraz”ı kabul ederek, avukatlık ücretine hükmetmiştir.

Anayasanın 36. maddesindeki hak arama hürriyetine ve yukarıda değinilen 55. maddeleri de avukatlık ücretine itirazı mümkün ve haklı kılabilmektedir.

4.2. AYM’ye kişisel başvuru yapılması yolu

4.2.1. Genel Usul

Ancak hakimlik ya da mahkeme kararları bir bütün olarak görülürler. İçerikleri itibarıyla aynı hukuki işlemlere ya da yargısal usullere tabi olurlar. Ayrıca, yukarıdaki seçenekteki karmaşık ve yorumla varılacak sonuca, açık kanun hükmüne bakan bir kimse varamayabilir. Diğer taraftan yukarıdaki yorumu AYM’nin uygun bulmaması halinde; yapılacak 30 günlük bireysel başvuru süresi de bitmiş olacaktır. Bu sürenin bitiminden sonraki başvuruyu süre aşımından bahisle reddetmesi(=kabul edilemez bulması) mümkün/muhtemel olabilecektir.

Bu sebeplerle, bünyesinde avukatlık ücretine hiç ya da yeterli miktarda yer vermeyen kararların kesin hüküm kapsamına girmeleri halinde; bunlar için etkili hukuk yolları tükendiğinden bahisle AYM’ye bireysel başvuru yapmak mümkündür.

Kesin kararlara karşı konumuzla ilgili olarak, avukatlık ücretine hükmedilmesi için, AYM’ye bu şekilde bireysel başvurulara ilişkin örnekler bulunmaktadır.[30] Bu başvurulara karşı AYM, etkili iç hukuk yollarının tüketildiğini kabul ederek esasa girmiş ve başvuranlar lehine kararlar vermiştir.

4.2.2. Anayasal ve kişisel önem

4.2.2.1. Anlam ve kapsam

6216 sayılı Kanunun 48. Maddesinde; anayasal ve kişisel önemi düşük olan veya bulunmayan başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceği hüküm altına alınmıştır.

AYM’ye göre; bu “düzenlemenin kaynağı, hâkimin küçük/önemsiz işlerle uğraşmaması gerektiğini ifade eden kadim De minimis non curat praetor ilkesidir. Bu ilkenin temelinde yatan düşüncelerden biri mahkemelerin asıl işlevlerine odaklanmalarını sağlamak ve buna engel teşkil edecek olan önem derecesi düşük davaların ve başvuruların iş yükü oluşturmasını önlemektir.”[31]

Anayasal ve kişisel önemden yoksunluk, “başvurucunun içinde bulunduğu koşullar da dâhil olmak üzere her olayın kendine özgü koşulları dikkate alınarak ve objektif verilerden hareket edilerek AYM tarafından değerlendirilir.”[32] Bu değerlendirmede, şüphesiz ki olayın(=ihlâl edilen hakkın) doğası, ihlalin ciddiyeti, ihlalin başvurucu üzerinde oluşturabileceği etkiler nazara alınır.[33] Başvurucuların olayın kişisel ve Anayasal önemini başvurularında ortaya koymaları konusunda gösterecekleri özen, Mahkemenin değerlendirmesinde etkili olacaktır.[34] Yüksek Mahkeme, bu kararında, bir avukatın 1058,85 Türk Lirası olan zararını kendisini nasıl olumsuz etkilediğini anlatmadığı için kişisel önemden yoksun addetmiştir.

AYM’nin Anayasal ve kişisel önemden yoksunluğa hükmettiği kararlarında, kamu makamlarının ya da derece mahkemelerinin AYM kararlarındaki yorumların dışına çıkan iş ve işlemlerinin, kişisel ve Anayasal önem kapsamında olduğunu vurgulamıştır. Aynı kararda kişisel önem kriteri de, ekonomik kaybın kişiyi, mali zenginliğine göre etkileyip etkilemediği esas alınarak belirlenmiştir.[35]

Diğer taraftan, Anayasanın bir hükmü ile açıkça bağdaşmadığından ihlal kararı verilmesi gerekecek bir konuda Anayasal önemden yoksunluk kararı verilmesi hukuk güveliğini ihlal eder; AYM’yi kurucu iktidar konumuna getirerek Anayasayı işlevsileştirmiş olur.[36]

4.2.2.2. İdari cezaların iptalleri açısında kişisel ve Anayasal önem

AYM’nin konuya ilişkin emsal bir kararı, idari cezaya yapılan kanun yolu başvurusu olarak itirazı kabul ederek cezayı iptal eden bir kararı ile ilgilidir. Avukatla takip edilen bu itiraz başvurusunda idari ceza iptal edilmiş ama avukatlık ücretine hükmedilmemiştir. Konu hakkında etkili hukuk yolları tüketildiğinden yapılan kişisel başvuruyu değerlendiren AYM; CMK’nın 324. Maddesini dayanarak, gösterdiği emsal kararlarla desteklediği hükmünde Anayasanın 36. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.[37]

AYM’ye örnek başvurularda; iptal edilen ceza miktarları 77,00 Türk Lirası ve 300,00 Türk Lirası şeklindedir. AYM bu miktarlarında kişisel ya da Anayasal önemden yoksun miktar olarak görmemiştir.

5. İdari cezaların iptalleri halinde hükmedilmesi gereken “avukatlık ücreti miktarı”

İdari cezalara ilişkin uyuşmazlıkları çözen yargı kararlarında, yargılama giderlerinin yanı sıra avukatlık ücretinin de (AAÜT’ye göre belirlenecek miktar olarak) gösterilmesi gerekir. Kab.K.’nın(m.31/2) ve CMK’nın(m.324) yine yukarıda zikredilen hükümleri bunu gerektirmektedir.

Kab.K’nın 31/2. maddesine göre, idari cezaların iptali yargılamalarında da, tarafların haklılık oranı gözetilerek, “davacı/başvurucu/itiraz eden” lehine olduğu gibi “davalı idare” lehine de avukatlık ücretine hükmedilebilir.[38]

AAÜT’nin 14/2 ve 14/5-son cümle; idari para cezası miktarından daha fazla “avukatlık ücreti” belirlenemeyeceğini öngörmektedirler.

Adli yargıdaki idari para cezalarının iptallerine ilişkin olan ve avukatlık ücretine hükmeden kararlarda[39] bu ücret, yukarıdaki sınırlamaya göre belirlenmektedir.  Halbuki:

1-) “Avukatlık ücreti, avukat tarafından üstlenilen hukuki yardımın türüne göre (AAÜT) gereğince belirlenir.”[40] Bu ücret avukatın yargılamada sarf ettiği emeğin haklılık halinde ücretlendirilmesidir. Bu emek, gerek kanun yollarında gerekse diğer davalarda yargılama sürecinde gösterilen emektir. Bu emeğin adil ücretlendirilmesi Anayasanın 55. ve dolaylı olarak da adil yargılanma hakkının(m.36) gereğidir. Yargı yerlerinin Anayasa ve kanun hükümleri ile çelişir gördükleri idari düzenlemeleri (yani AAÜT’nin ilgili hükümlerini) zımnen yok saymaları mümkün ve gereklidir.[41] Dolayısıyla bu ücret, emek bakımından, yukarıdaki sınırlama gözetilmeden, “dava” kıstası esas alınarak belirlenmelidir.

2-) İçtihatlarda, örneğin, konusu ve içeriği aynı birden fazla seri davada da, her bir “dava”da, taraflar aynı da olsa, haklı çıkan tarafa avukatlık ücreti tayin edilmesi öngörülmüştür.[42] Bunu belirleyen içtihatta da “dava” esas alınmıştır.

3-) Emsal kararlar, idari yargıda idari ceza kararlarının iptallerini müteakiben, avukatlık ücretini, idari ceza miktarını değil, o dönemde geçerli olan iptal davasını esas alarak belirlemiştir.[43] Doktrinde de, idari yargıda avukatlık ücretine hükmedilirken davanın türünün esas alındığı bundan başka bir istisnaya yer verilmediği müşahede edilmektedir.[44] Adli yargı kararlarında avukatlık ücretine idari para cezası tutarını geçmeyecek şekilde hükmedilmesi ya da hiç hükmedilmemesi, bu bakımdan da; Anayasanın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırıdır.

 

Yazarlar: Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman (rderdiman@hukukiyaklasim.com)

Av. Emirhan Derdiman (Bursa Barosu-0224 909 1453)

 

Dikkat                                        :

1-)  Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.

2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:

R.Cengiz Derdiman-Emirhan Derdiman,İdari cezaların iptali halinde avukatlık ücretine hükmedilmemesinin sonucu nedir?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.

3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:

Kaynak: R. Cengiz Derdiman-Emirhan Derdiman,  İdari cezaların iptali halinde avukatlık ücretine hükmedilmemesinin sonucu nedir?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmelidir.

Dipnotlar                 :

[1]     Derdiman, R. Cengiz, “Avukatlık Ücreti Nedir ve Tahsilinde Uyuşmazlık Çıkması Halinde Nasıl Bir Yol İzlenir”,  Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/sorularla-hukuk/avukatlik-ucreti-nedir-tahsilinde-uyusmazlik-cikmasi-durumunda-hangi-yol-izlenir/ (02.08.2020).

[2]     Derdiman, R. Cengiz, İdarî Yargının Genel Esasları, 3. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2014, s. 397.

[3]     Uyar, Talih, “Avukatlık Ücret Sözleşmesinde “Maktu” Vekâlet Ücreti Öngörülen Bir İş İçin Düzenlenmiş Olan (“600.000 USD+KDV+Stopaj” Ödeneceğini Belirten) Yazılı Avukatlık Ücret Sözleşmesinin Geçersizliği –TBK.’NUN 27/I ve TMK’NUN 2. Maddesine Dayanılarak- İleri Sürülebilir Mi?”, Ankara Barosu Dergisi 2015/3, ss: 473-480, s. 474.

[4]     Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, E:5117, K:12405, 14.05.2013, nakleden: Uyar, s. 477, 478.

[5]     Derdiman, İdari Yargının…, s. 398.

[6]     Danıştay 3. Dairesi, E.1996/6611, K. 1998/1438, 29.04.1998, nakleden: Karavelioğlu, Celâl, İdarî Yargılama Usulü Kanunu, 5. Baskı, (Yeri Belli değil-Kayseri?), 2001, s. 1422

[7]     Aydın Bölge İdare Mahkemesi, 25/09/2008, www.izmirbim.adalet.gov.tr/belgeler/ kararlar/baskayerkararlari/idareihtilaflari/Usulden itirazda vekalet ücreti olmaz.html, (24.07.2020). Aynı yönde: Zerres, Thomas, Bürgerliches Recht, fünfte überarbeitete erweiterde Auflage, Springer Verlag, Berlin Heidelberg, 2005, s. 363

[8]     Zerres, s. 363

[9]     Aydın Bölge İdare Mahkemesi, anılan karar.

[10]    Musielak, Hans-Joachim, Mein Recht vor Gericht,  Springer-Verlag Berlin Heidelberg 1995, s. 25.

[11]    Aynı yönde: Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu,  E. 2017/6 K.2018/9, 06.10.2018 (http://www.lebibyalkin.com.tr, 03.06.2019).

[12]    “Vekâlet ücretinin USD üzerinden hüküm altına alacakların karar tarihindeki efektif satış kurundan TL’ye(=Türk Lirasına) çevrilerek hesaplanması gerekirken, davacı lehine eksik vekâlet ücreti takdir edilmesi hatalıdır.” Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2017/14618 K. 2017/3257, 6.3.2017, www.kararara.com, 07.08.2018)

[13]    Bursa 5. Sulh Ceza Hâkimliği, Değişik iş 2020/1668, 16.07.2020.

[14]    Türkiye Barolar Birliği, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi (2020) madde: 3/1. (Resmi Gazete: 02.01.2020, 30996)

[15]    Derdiman, R. Cengiz, İdare Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015, s. 123.

[16]    Derdiman, R. Cengiz, “’The Value of the Principle of “No Crime and Punishment With Out Law’ in Turkish Disciplinary Law”, The Science And Education At The Beginning Of The 21st Century in Turkey, Volume: 2, ed: Recep Efe et. al., St. Kliment Ohridski University Press Sofia, 2013, ss: 243-256, s. 250; Kalabalık, Halil, İdare Hukuk Dersleri Cilt: II, Sayram Yayınları, Konya, 2016, s. 125; Yıldırım, Ramazan, , İdare Hukuku I,  Mimoza Yayınları, Konya, 2012, s. 238, 239; Akyılmaz, Bahtiyar,  Anayasal Esaslar Çerçevesinde Kamu Personeli Disiplin Hukuku ve Uygulamadaki Sorunlar, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: VI, Sa.:1- 2, yıl: 2002, ss. 241-262, s. 246, 247.

[17]    Kalabalık, s. 122

[18]    Gölcüklü, Feyyaz, “İdarî Ceza Müeyyideleri ve Bunlara Karşı Kanun Yolları”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, cilt: 18, sayı: 3-4, yıl: 1963, ss: 189-215, s. 214; Özcan, s. 112.

[19]    AYM, E. 2017/154 K.2019/18, 10/4/2019 (www.anayasa.gov.tr, 03.06.2020)

[20]    Derdiman, İdari Yargının…, s. 397;  Coşkun, Sabri-Karyağdı, Müjgan, İdari Yargılama Usulü, Örnek İçtihatlar, Yorumlar, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2001, s. 101.

[21]    Yargıtay 13.Hukuk Dairesi, 2013/17664 E.-2014/796, 16.01.2014, nakleden: Akgül, Salih, “Avukatlık Sözleşmesi ve Avukatlık Ücreti” Ankara Barosu Dergisi, yıl: 2018, sayı: 4, ss: 341-364, s. 347. Aynı yönde Yargıtay 13.Hukuk Dairesi, E. 2012/26965 K. 2013/17391, 25.6.2013, aynı makale, s. 346.

[22]    Yargıtay 13.Hukuk Dairesi, tarih ve E. 2015/6376- K. 2016/11422, 26.4.2016, nakleden: Akgül, s. 347.

[23]    AYM, Birinci Bölüm, Başvuru No: 2013/6216, 06.01.2016 (www.anayasa.gov.tr, 30.07.2020)

[24]    Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E.2012/301 K. 2012/1800, 09.10.2012, nakleden: Albayrak, Mustafa, Notlu, Atıflı Uygulamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, 8. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara, 2013, 719.

[25]    Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği, Değişik iş: 2020/1951, 21.05.2020. (www.memurlar.net, 23.07.2020)

[26]    Büyükçekmece 3. Sulh Ceza Hakimliği, Değişik iş: 2020/198, 24.04.2020 (www.memurlar.net, 23.07.2020)

[27]    Örneğin:

1-) Büyükçekmece 3. Sulh Ceza Hakimliği, Değişik iş: 2020/198, 24.04.2020 (www.memurlar.net, 23.07.2020);

2-) Bursa 5. Sulh Ceza Hâkimliği,  değişik iş no: 2020/168, 16.07.2020;

3-) Alaplı Sulh Ceza Mahkemesi Değişik iş no: 2013/110, 8/7/2013, içinde: AYM Birinci bölüm, kişisel başvuru no: 2013/6218, 10/6/2015 (www.anayasa.gov.tr, 30.07.2020);

4-) Alaplı Sulh Ceza Mahkemesi, Değişik iş no: 2013/89 8/7/2013 ve Değişik iş no: 2013/109 ve 2013/112, 8/7/2013, içinde: AYM, Birinci Bölüm, Başvuru No: 2013/6216, 06.01.2016 (www.anayasa.gov.tr, 30.07.2020)

[28]    Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği, Değişik iş: 2020/1951, 21.05.2020. (www.memurlar.net, 23.07.2020)

[29]    Büyükçekmece 3. Sulh Ceza Hakimliği, Değişik iş: 2020/198, 24.04.2020 (www.memurlar.net, 23.07.2020)

[30]    Örnek: AYM Birinci bölüm, kişisel başvuru no: 2013/6218, 10/6/2015 (www.anayasa.gov.tr, 30.07.2020); AYM, Birinci Bölüm, Başvuru No: 2013/6216, 06.01.2016 (www.anayasa.gov.tr, 30.07.2020); AYM, kişisel başvuru no: 2013/6217, 26.02.2015 (www.anayasa.gov.tr, 01.08.2020).

[31]    AYM Genel Kurul, kişisel başvuru, 2014/10405, 25.05.2017, (www.anayasa.gov.tr, 31.07.2020); AİHM, Rusya’ya Karşı Koralev kararı, başvuru no: 25551/05, 01.07.2010, AYM, kişisel başvuru no: 2014/2293, 01.12.2016. (www.anayasa.gov.tr, 3.07.2020).

[32]    AYM Genel Kurul, kişisel başvuru, 2014/10405, 25.05.2017, (www.anayasa.gov.tr, 31.07.2020)

[33]    Avrupa İnsan hakları mahkemesi, İtalya’ya karşı Guisti kararı, başvuru no: 13175/03, 18.10.2011, nakleden: AYM, Genel Kurul, kişisel başvuru no: 2014/2293, 01.12.2016. (www.anayasa.gov.tr, 3.07.2020)

[34]    AYM, Genelş Kurul, kişisel başvuru no: 2014/2293, 01.12.2016. (www.anayasa.gov.tr, 3.07.2020)

[35]    AYM 1. Bölüm, kişisel başvuru no: 2017/6422, 12.02.2020 (www.anayasa.gov.tr, 29.03.2020); AYM 1. Bölüm, kişisel başvuru no: 2017/6462, 27.02.2020 (www.anayasa.gov.tr, 31.07.2020)

[36]    Benzer görüş: AYM, Genel Kurul, kişisel başvuru no: 2014/2293, 01.12.2016. (www.anayasa.gov.tr, 3.07.2020).

[37]    AYM Birinci bölüm, kişisel başvuru no: 2013/6218, 10/6/2015 (www.anayasa.gov.tr, 30.07.2020); AYM, Birinci Bölüm, Başvuru No: 2013/6216, 06.01.2016 (www.anayasa.gov.tr, 30.07.2020)

[38]    Örneğin: Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, E. 2012/883 K. 2012/3186, 21.12.2012.(www.danistay.gov.tr, 26.07.2020); Danıştay 13. Dairesi, E.2007/14968 K.2010/7122, 19.10.2010. (Sinerji mevzuat ve içtihat proğramı, 01.08.2020). Emsal kararlar da davalı idare lehine bu ücrete hükmedilmesi için 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi(KHK’yı) ve haklılık oranını esas almaktadırlar. Ancak, buradaki kararlardan ilkinin muhalefet şerhinde belirtildiği üzere, 659 sayılı KHK’da ücret ödenmesi, “takip ve temsilin vekil sıfatıyla yapılması şartına bağlanmıştır.” Dolayısıyla, bu ücretin idare lehine hükmedilmesi için, davada kamu görevlilerinin “vekil sıfatıyla” yetkilendirildiğinin yetki belgesinde açıkça yazılması isabetli olacaktır.

[39]    Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği, Değişik iş: 2020/1951, 21.05.2020. (www.memurlar.net, 23.07.2020)

[40]    Coşkun-Karyağdı, 101.

[41]    Danıştay 5. Dairesi E. 2002/3255, K. 2005/5075, 10.11.2005 (www.memurunyeri.com, 02.08.2020). Benzer yönde örneğin: Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi, E. 2017/387 K. 2017/429, nakleden: Gürhan Eren, Esin, “Karayolları Trafik Kanunu’ Nda 6704 Sayılı Kanun İle Getirilen Değişiklikler Ve Hukuki Etkileri” İstanbul Barosu Dergisi Cilt: 92 Sayı: 6 Yıl: 2018 sayfa 178, dipnot: 48.

[42]    Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı, E. 1971/73-1072/4 K.1973/12 28.02.1975, nakleden: Gözübüyük-Tan, 799

[43]    Örnek: İzmir 1. İdare Mahkemesi, E. 2011/2018 K. 2011/1868,  22.12.2011; Danıştay 14. Daire, E.2010/ 5128 K.2014 / 1101, 24.02.2014; Danıştay 13.Dairesi, E.2008/2051 K.2011/5540, 05.12.2011 bu dipnottaki kararlar: Sinerji mevzuat ve içtihat proğramı, 01.08.2020)

[44]    Örneğin: Gözübüyük, A. Şeref-Tan, Turgut, İdare Hukuku-II İdari Yargılama Hukuku, Güncellenmiş altıncı bası, Turhan Kitabevi yayını, Ankara, 2013, s. 799; Zabunoğlu, Yahya Kâzım, İdare Hukuku II, Yetkin Yayınları, Ankara, 2012, s. 624, 625; Derdiman, idari Yargının…, 397-399.

Önceki YazıMemurların istifa talepleri ve sonuçları
Sonraki YazıPaylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyetten farkları