Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman

Kapsam ve Genel Bilgi

Bu yazı, sadece başlıktaki deyimlerin anlamlarını ele almaktadır. Ayrıca, başlıktaki deyimlerle eş anlamlı diğer deyimlerle ilgili olarak da değerlendirme yapmaktadır.

Hukukumuzda suç işlediğinden şüphe edilen kişilere “şüpheli” ya da “sanık” denmektedir. Doktrinde genellikle şüpheliye “suç isnadı”nın yapılmasından sonra sanıklık sıfatının söz konusu olduğu kabul edilmektedir. Şüpheli hakkında örneğin “kuvvetli şüphe”nin varlığı hallerinde soruşturma aşamasında tutuklama gibi hâkim işlemleri de sanıklık sıfatını başlatma sebebi olarak görülebilmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu {(CMK) (madde: 170)} iddianamenin kabulü ile sanıklık sıfatının başlayacağını belirtmektedir (Bakınız: Kunter vd., 422, 423). Bu yazıda, sadece “şüpheli” kelimesi kullanılmaktadır. Bununla, sanıklığı da kapsayacak şekilde geniş anlamda şüphelinin anlaşılması amaçlanmaktadır. CMK’nın kullandığı “soruşturma” deyimi ile mülga 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun (CMUK’un) kullandığı “hazırlık soruşturması” deyimleri genelde eş anlamlı görülürler. Bu nedenle bu yazıda her ikisi de kullanılmıştır.

Suçun Aydınlatılmasında Görev ve Yetki

Suç işlendiğine dair bir şüphe ile başlayan ceza muhakemesi işlemleri, 2 aşamayı gerektirmektedir:

1-) Şüpheli ile birlikte suçun iz ve delillerinin bulunması ve/veya ele geçirilmesi ve bunlara göre bir karar verilmesine kadarki ilk safha “soruşturma” safhası olarak belirtilebilir. Bu kısım, başlangıç soruşturması ve kısa soruşturma evrelerine ayrılmış olmaktadır (Kunter vd., 637).

2-) Soruşturma sonunda kamu davası açılmışsa, hükmün kesinleşmesine kadar geçen ve “kovuşturma” (Zafer, 4, 5) olarak anılan 2. safhayı oluşturmaktadır. Kovuşturma safhasında şüpheli yargılanır ve hakkında mahkûmiyet ya da beraat kararı verilir. Kovuşturma bu kararlar kesinleşinceye kadar sürer.

Yasama dokunulmazlığı gibi dokunulmazlık ve memurların görevlerinden kaynaklanan soruşturmalar gibi bir kısım ayrıcalıklı usûller (bakınız Derdiman, 2007: 107-116) bu yazıda konu edilmeden, genel hükümlere göre söylenecek olursa;

CMK, muttali olunan (yani haber alınan) suş şüphesini soruşturma görev ve yetkisini, Cumhuriyet Savcısına vermiştir. Ülkemizde hazırlık soruşturmasının asıl yetkilisi Cumhuriyet Savcısıdır (Derdiman, 2007: 85). CMK’ya göre, “soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir” (madde 164/2). “Gerektiğinde veya Cumhuriyet savcısının talebi halinde, diğer kolluk birimleri de adlî kolluk görevini yerine getirmekle yükümlüdür” (CMK., madde: 165). Cumhuriyet savcıları gerekli gördüklerinde bütün kamu görevlilerinden de soruşturma ile ilgili her bilgiyi isteyebilirler (CMK., madde: 161).

Kamu davasının Açılması ve İddianame

Bu yasal hükümler çerçevesinde Cumhuriyet savcısı tarafından, suçun varlığına ve bu suçu şüphelisinin işlemiş olduğuna dair “yeterli şüphe” elde edilmişse, görevli ve yetkili olan ceza mahkemesine yargılama yapılması talebinde bulunur. Bu talep aynı zamanda şüphelinin, suçu işlediğini “kamu adına iddia” etmiş olmak demektir. CMK’nın ifadesi ile (madde: 170/2) “soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.” Aşağıda da kısmen değinileceği üzere, her biri başlı başına suç teşkil eden birden fazla fiil, her biri için açılacak ayrı bir kamu davasıyla kovuşturulur. Müteselsil (zincirleme) ya da mütemadi (devam eden) fiillerde olduğu (CMK., madde: 12) gibi birden fazla eylemin tek bir “suç” kabul edilmesi gereken hallerde ve/veya birden fazla şüphelisi olan tek bir “suç” hakkında, görevli ve yetkili yargı makamlarınca bir soruşturma ve -akabinde kamu davası açılırsa- kovuşturma yapılmalıdır. Nihayetinde; -somut bir suçtan dolayı- kovuşturmayı (yargılamayı) başlatan belge iddianame ve bununla görülmesine başlanan da “kamu davası”dır: “Kamu davası da iddianame ile açılır(Soyaslan, 358).

Tüm bunlara göre, suç şüphelisinin/şüphelilerinin isnad edilen suçu işlediklerine dair yeterli şüpheye ulaşıldığında, hakkında/haklarında yargılamanın yapılması için görevli ve yetkili mahkemeye açılan davaya “kamu davası”, dava açan belgeye de “iddianame” denir (Derdiman, 2015: 234).

Soruşturmanın Takibe Gerek Kalmadığından Sonlandırılması

Cumhuriyet savcısı tarafından;

1-) Delil yetersizliği gibi sebeplerle, kamu davasını açmaya yetecek “(yeterli) şüphe”ye ulaşılamamış olması {(Derdiman, 1996: 123; Hussels , 85) (CMK, madde: 172/1)},

2-) Ortada isnad edilecek bir suçun olmadığının anlaşılması,

2-) Soruşturma konusu suçun kanunla affa uğraması, şüphelinin/şüphelilerin tümünün ölümü,

3-) Duruma göre ön ödemenin veya uzlaşmanın gerçekleşmesi,

4-) Soruşturulabilme/yargılama şartının gerçekleşmemiş olması,

Hallerinde soruşturması yapılan suç şüphelisi/şüphelileri hakkında kamu davası açmaya ve takibe gerek kalmaz. Bu hallerde kamu davası açmadan soruşturma sonlandırılır. Yargılama yapılabilmesinin belli engellerin kalkmasını gerektirecek şartlara bağlı olmasına yargılama şartı/şartları denilebilir. Kişi, zaman, yer veya konu bakımından yargılama şartlarının var olabileceği düşünülebilir.

CMK’nın 171/1. maddesine göre “etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilir.” Bu hüküm, lâfzındaki “verebilir” kelimesinden anlaşıldığına göre, Cumhuriyet savcısına durumu değerlendirerek, karar vermesi bakımından takdir hakkı tanımaktadır. Ayrıca hükümde geçen şahsî haller, kişinin şahsıyla ilgili halleri kapsar. Bunlardan bir kısmı hemen yukarıda dile getirilmiştir.

Sonradan “İddianame” Düzenlenmesi

CMK’ya göre,

1-) İddianame düzenlemeyi gerektirecek yeni bilgi ve bulguların ortaya çıkması,

2-)173 madde çerçevesinde görevli ve yetkili Sulh ceza hâkimliğine yapılan itirazın kabulü,

Hallerinde, soruşturmanın sonlandırılmasına ilişkin işlem kalkar. Cumhuriyet savcısı tarafından, sonradan, kamu davası açan “iddianame” düzenlenir.

Takipsizlik Kararı” Deyiminin Anlamı ve Hukukî Durumu

Takipsizlik Kararı” ve Günümüzde Kullanılan Eş Anlamlısı

Takipsizlik kararı ceza muhakemesi işlemlerindendir. Burada sadece takipsizlik ve ek takipsizlik kararlarının anlam ve içerikleri üzerinde durulduğundan, kamu davası açılmasının ertelenmesi gibi yargılama şartları, konumuz dışında bulunmaktadır.

Yukarıdaki şekillerde kamu davasını sonlandıran Cumhuriyet savcısı işlemine, “takibata mahal olmadığı” deyiminden (Soyaslan, 358) hareketle, evvelki yazımızda değinilen (Ek Kovuşturmaya…, 2017), “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” denir. Bu deyim CMK’da da kullanılan deyimdir. CMUK da deyim olarak takibata yer olmadığına karar” vermekten bahsetmekteydi (madde: 164). Ama aynı dönemde bu işlem için çoğunlukla “takipsizlik kararı” deyimi kullanılmıştır. Dolayısıyla her iki deyim de bir birinin eş anlamlısı olarak görülmektedirler.

Aslında “takipsizlik kararı” veya ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar deyimleri tam da isabetli olmasa gerektir. Çünkü:

1-) “Takipsizlik” bir şeyi hiç takibe başlamamak, hiç takip etmemek anlamını da kapsar. Hâlbuki bir suç şüphesinin varlığı ile soruşturma yani takibat başlamıştır. Bu durumda ancak “soruşturmaya (veya takibata) ‘son verilmesi’” söz konusu olabilir.

2-) Yukarıda söylendiği gibi, CMK’ya göre, “kovuşturma”, soruşturmadan sonra gelen “yargılama” aşamasını anlatır. “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar”, mahkemece verilecek, kovuşturmayı sonlandıran beraat gibi bir kararı da kapsayabilecektir. Doktrinde soruşturma evresi başlangıç soruşturması ve kısa soruşturma olmak üzere 2 evreye ayıran görüş, kısa soruşturmanın bir “kovuşturma” olduğunu söylemektedir (Kunter vd., 637, 1186). Hatta Türkçe sözlüklerde “takibat”, “kovuşturma” anlamında kullanılabilmektedir (Örneğin: Devellioğlu,1197) . Hal böyle de olsa, CMK’nın hükümlerine göre, “kovuşturma” deyimi, “günümüzde” “yargılama süreci”nden başka bir anlamda kullanılmamaktadır.

Dolayısıyla, yasal zeminde, “takipsizlik kararı” ya da “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” deyimleri yerine “soruşturmanın sona erdirilmesi kararı” ya da takibatın sona erdirilmesi kararı” deyimlerinin kullanılması belki çok daha yerinde olurdu.

Ek Takipsizlik Kararı” ve Günümüzde Kullanılan Eş Anlamlısı

Ek takipsizlik kararı”, uygulamada kullanılan bir deyimdir. Ek takipsizlik kararı deyiminin yerini, bu terimin eş anlamlısı olan “ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” (Ek Kovuşturmaya…, 2017) deyimi almıştır. Aşağıdaki açıklamalar, haliyle “ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” deyimi için de geçerlidir.

“Ek takipsizlik kararı”, lâfızına göre birkaç anlama gelebilir. Bu deyim, birden fazla şüphelisi olan bir soruşturmada:

1-) Yeni takipsizlik kararının, önce verilen takipsizlik kararına ek olduğunu vurgulamak için kullanılabilir.

2-) Haklarında iddianame düzenlenen kişiler dışında kalanlar için verilen takipsizlik kararının, dosya ile bağlantılı olduğunu anlatmak ve aynı dosya eki olduğuna vurgu yapmak için kullanılabilir. (Ek Kovuşturmaya…, 2017). Müşahede edildiği (gözlenebildiği) kadarıyla, en çok bu anlamda kullanılmaktadır. “Hakkında yeterli delil elde edilemeyen suç ve şüpheliler hakkında ise ‘Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar’ verilerek dosya Cumhuriyet savcısı tarafından kapatılır.” (Ek Takipsizlik…, 2017)

Bizce, bu deyimlerde de yukarıda, “soruşturmanın sona erdirilmesi kararı” deyimine uyumlu olarak değişiklik yapılmalıdır. Buna göre, bu deyimin içeriği uygulamada ve yasal zeminde belirlenmeli ve adı “Ek Soruşturmanın Sona Erdirilmesi Kararı” olmalıdır.

Deyimin Kapsamı Dışında Kalabilecek Anlamları

Bizce;

Ek takipsizlik kararı, bir kişinin hakkında belli bir dosyadan düzenlenen iddianameye “ek” olarak o kişiye başka suçtan duruma göre “takipsizlik kararı” verildiğini anlatmak için kullanılmamalıdır. Örneğin “aynı olaydaki bulgulara göre yaralama suçundan kamu davası açılırken; yeterli delil elde edilemeyen tehdit ve hakaret suçlarından verilen karar için ek takipsizlik kararı (Ek Takipsizlik…, 2017) deyimi yerine “takipsizlik kararı” deyiminin kullanılması sanırız daha isabetli olacaktır.

Çünkü yukarıda da kısmen değinildiği üzere;

Her bir suç soruşturmanın konusu tektir ve ayrı bir soruşturma numarası alır. Soruşturma açılan bu dosya üzerinden yürür. Şu halde herhangi bir soruşturma, birden fazla şüphelisi olsa da tek bir suç için yapılır. Bu nedenlerle gerek soruşturmanın başlangıcında ve gerekse soruşturma sırasında bir başka suç bulgusu elde edilirse, kanaatimizce ayrı bir soruşturma numarası ile soruşturma dosyası açılmalıdır.

Nitekim “Cumhuriyet Başsavcılıkları ile  Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik”e göre de: “Her soruşturma evrakı için gününde ayrı bir dosya düzenlenir” (madde: 29/1). Bu açıdan farklı soruşturmaların bir dosyada birleştirilmesi (madde: 25) ya da ayrıştırılması (madde: 26) halinde soruşturma yeni dosya üzerinden yürür. Gerek iddianame ve gerekse kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar, bu soruşturma dosyası içindeki ayrı kartonlarda saklanır (madde: 30 ve 31).

KAYNAKÇA

Derdiman, R. Cengiz, “Hazırlık Soruşturmasında Müdafiden Yararlanma Hakkı”, Amme İdaresi Dergisi, cilt: 29, sayı: 3 yıl: 1996, ss: 118-139.

Derdiman, R. Cengiz, Polis Yönetimi ve Hukuku, Mevzuattaki En Son Değişikliklere Göre Yeniden Yazılmış 3. Baskı, Nobel Yayınları, Ankara, 2007.

Derdiman, R. Cengiz, Hukuk Başlangıcı, Gözden Geçirilmiş 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015.

Ek Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararının Anlamı”, Hukuki Yaklaşım, http://www.hukukiyaklasim.com/ma kaleler/kovusturmaya-ya-da-ek-kovusturmaya-yer-olmadigi-karari/, erişim tarihi: 29.12.2017.

Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, 26. Baskı, Aydın Kitabevi Yayını, Ankara, 2010.

Ek Takipsizlik Kararı Nedir” https://www.adaletim.net/ek-takipsizlik-karari-nedir/, erişim tarihi: 29.12.2017.

Hussels, Martin, Strafprozessrecht, Schnell erfasst, Zweite, aktualisierte und erweiterte Auflage, Springer-Verlag Berlin Heidelberg, 2008

Kunter, Nurullah –Yenisey, Feridun –Nuhoğlu, Ayşe, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 2010.

Soyaslan, Doğan, Ceza Muhakemesi Hukuku, güncellenmiş 5. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2014.

Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Anadolu Üniversite AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1887, Eskişehir, 2013.

Dikkat                                        :

1-)  Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.

2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:

R. Cengiz Derdiman, “‘Takipsizlik’ ve ‘Ek Takipsizlik’ Kararlarının Anlamları”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.

3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka

Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “‘Takipsizlik’ ve ‘Ek Takipsizlik’ Kararlarının Anlamları”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmelidir.

Önceki YazıCam Filmlerinin Araçlarda Bulunmasının Hukuki Sonuçları
Sonraki YazıSiber Saldırı ve Siber Güvenlik