Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman
Konuya Genel Bakış
Sahipli ya da sahipsiz hayvanlarla karşılaşanların bir kısmı korkmakta ya da tehlikeden bahisle endişe duymaktadırlar. Hayvanların topluma, kişilere ya da insanlara verdikleri zararlardan dolayı hukukî bir kısım sorumluluklardan bahsedilebilir. Hukukumuzda bu kapsamda bazı haller de cezaya tabi tutulmuştur. Bu yazıda, konunun cezaî mes’uliyetle ilgili kısmı ele alınmaktadır. Yazımız 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK’nın) 177. maddesini incelemektedir. İçerik itibarıyla da ilgili görülen diğer bilgilere yalnız konuyla sınırlı olarak yer vermektedir.
1. Kanun hükmündeki tanım ve unsurlar
1.1. Eylemin Tanımı ve Cezası
TCK’nın 177. maddesi:
1-) Gözetim altında bulunan hayvanı,
2-) Başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından
2a-) Tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya
2b-) Bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren
2c-) Kişi,
3-) Altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Madde ile korunan hukukî değer, kişilerin tehlikelere karşı korunmasıdır. “Kanun hükmünce korunan varlığın ya da hukuki menfaatin zarar görme tehlikesine yol açılmasının suçun oluşumu için yeterli olduğu suç türüne “tehlike suçları” adı verilmektedir” (Şare, 152).
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu (HKK), 5/1. maddesinde özellikle, hayvan sahipleri ya da bakıcılarının, “insan, hayvan ve çevre sağlığı açısından gerekli tüm önlemleri almakla yükümlü” olduklarını belirtmiştir.
1.2. İlgili ya da Benzer Başka Suçlar Açısından Değerlendirme
Bu suçtan sorumluluk, eylemin başka bir suç teşkil etmemesi halinde söz konusudur. Aşağıda da yer yer değinileceği üzere;
1-) Kasıtlı bir başka suçun işlenmesinde, failde o suçu işleme irade ve isteği hâkimdir. Bu nedenle o fiilden dolayı bu suçtan sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Örneğin 2908 sayılı Karayolları Trafik kanununun 69/9 maddesine göre başıboş hayvan bırakma yasağına riayet etmeyenlerin trafik kazasına sebep olmaları halinde faile 3 ay hapis cezası uygulanır. Bu suç kastı, eylemi TCK’nın 177. maddesinde suç olmaktan çıkarmış olacaktır.
2-) Bu suç kastıyla hareketle bir başka suçun da taksirle işlenmiş olmasına sebep olma halinde bunlardan cezası en ağır olandan hüküm kurulacaktır. Çünkü TCK’nın 44. maddesi bunu gerektirmektedir. Bu şekilde meydana gelen ikinci suçun idarî ya da adlî nitelikte olmasının önemi yoktur. Şikâyet ya da izin gibi takip ve cezalandırma şartlarının yerine gelmemiş olması, yalnızca konumuz olan suçtan takibi gerektirecek istisnalardır.
3-) Bu suçun mağdurunun, kendisini korumak zaruretiyle tehlike yaratan hayvana zarar vermesi ya da hayvanı öldürmesi söz konusu olabilir. Bu durumda TCK’nın 151/2. maddesinde hayvana zarar verme ya da hayvan öldürme suçu oluşmaz. Şikâyet olması şartıyla takip edilebilen olayda, hâkim, her bir olayın kendi durumuna göre, nefsi müdafaa şartlarına uygunluğu kararlaştırılırsa, cezaî sorumluluk kalkar.
2. Suçta Hareketin Ortaya Çıkış Şekilleri ve İlliyet Bağı
Suç seçimlik hareketli bir nitelik taşımaktadır. Suç, bir hayvanı tehlikeli şekilde “serbest bırakmak” ya da “kontrol altına almakta ihmal göstermek”le işlenmektedir. İhmalî (ya da selbî) şekilde işlenen suçta bir hareket değil hareketsizlik, durağanlık vardır. Bu yüzden suç hukukunda her iki durumu da kapsayan “davranış” tabiri, tercih edilebilir. Bu anlamda, “suçun maddî unsuru bakımından her şeyden önce bir davranış gereklidir” (Ersoy, 76) denilebilir.
Bu suçun tehlikeli olacak bir davranışla işlenmiş olacağı düşünülerek, davranışın netice ile bitişik olduğu iddia olunabilir. Bu iddia ise bizi bu suçun şeklî suç olduğu sonucuna götürebilir. Çünkü şeklî suçta davranış neticeye bitişiktir. Hakaret gibi fiille birlikte neticesi de alınmış suçlar böyledirler.
Ancak şurası var ki; bir davranış, objektif bir bakışla, tehlike oluşturduğunda tehlikeli davranış olur. Bu da, ister istemez tehlikenin bir “sonuç” olarak görülmesini gerektirir. Hattâ örneğin, bir köpek oradan geçmekte olanlara karşı tehlikeli olacak şekilde salıverilse bile, elinde köpek kovucu bulunduran o kimselerin kendilerini tehlikede hissetmeleri söz konusu olmayacaktır. Bu durumda, muhal, işlenemez bir suçun varlığından söz edilebilecektir. Dolayısıyla bu suç, kanaatimizce maddî bir suçtur. Çünkü davranışı neticesinden ayrılan suçlara maddî suç denmektedir. Maddî suçta netice dış dünyada değişiklik yapar (Ersoy, 87). Örneğin hakaret ya da tehdit suçları dış dünyada değişiklik meydana getiren bir sonuç doğurmazlar. Netice de davranışla birlikte doğan hakaret ya da tehdittir. Bu suçta ise bir davranışla, netice olarak dış dünyada, bir “somut tehlike” şeklinde değişiklik oluşmaktadır. Yalnız; bu suçtan sorumluluk için, tehlikenin:
1-) TCK’nın 177. maddesinde öngörülen davranışlardan birisiyle doğması;
2-) Sağlık veya hayatî nitelikli olması;
Gerekmektedir. Bu durumda örneğin kurban bayramında kaçan bir büyükbaş hayvan serbest bırakılmış değildir. Bu hayvanı, yakalayamama hali de kontrolde ihmal değildir.
3. Tehlikenin Niteliği
3.1. Genel Olarak
Maddenin gerekçesinde de (bakınız: Sözüer, 289) belirtildiği üzere, suç bir “somut tehlike suçu”dur. Suçun oluşması için, davranışın, başkalarının hayatı ve/veya sağlığı bakımından somut bir tehlikeye vesile olması gerekmektedir. Soyut tehlike ölçütüne bakılınca durum daha iyi anlaşılır: Soyut (mücerret) tehlike suçunda fiilin icra edilişi ile birlikte tehlikenin meydana geldiği düşünülür.
Somut tehlike suçunda meydana gelen tehlikenin somut, belirgin, gerçekten de bir tehlike şeklinde olması gerekir (aynı kanaat: Özgenç, 203). Kısaca davranıştan gerçek bir zarar tehlikesinin oluşması gerekir (Hakeri, 152). Bu suç da suç, davranış olarak; tehlikenin ortaya bir zarar çıkarabilecek seviyeye geldiğinin anlaşılmasından itibaren ortaya çıkmış olacaktır. Anlaşılacağı üzere, bu suçun oluşması için “ortaya (bir) zarar çıkması” gibi bir şart aranmaz: Gerekçede (bakınız: Sözüer, 289), zarar meydana geldiğinde; fiilin, sebebiyet verdiği netice açısından kast veya taksire göre cezalandırılacağı belirtilmiştir. Bu da tanımlanan eylemde tipe uygunluğun tamam olması için zararın şart olmadığını açıklamış olmaktadır (aynı yönde: Yargıtay 2008). Meydana gelmiş bir zarara konu suç için şikâyet gibi takip ya da cezalandırabilme şartları aranabilir. Bu durumda bu şartların oluşmamış olması halinde, her halde TCK’nın 177. maddesinden takibat gerekecektir (Yargıtay 2013; 2015; 2016).
3.2. Zarara Sebebiyet verilmesi Açısından
3.3.1. Ölüme ya da Müessir Fiile Sebebiyet Verilmesi Hali
İnceleme konumuzu teşkil eden suç tehlike suçu olduğu için, adam öldürme ya da yaralama şeklinde meydana gelen zararlar konumuzdan farklı kapsamdadır. Bu öldürme ya da yaralama “suç”larının korudukları hukukî yarar, vücut dokunulmazlığının korunmasıdır. Hal böyle olunca, vücutta bir yara bere oluşturan veya psikolojik arazlar meydana getiren eylemler “yaralama” kapsamında değerlendirilir. Bu arada; TCK’daki yaralama tabirini müessir fiil olarak anlamak gerekir (Özbek ve diğerleri, 197). Buna göre, kişilerin, devamlı ya da geçici, hatta tehlike anıyla eş zamanlı olarak yaşadığı endişe, korku, travmalar bile, müessir fiil olarak görülecektir.
3.3.1.1. Kasıtlı Suçlar Açısından
TCK’nın 21. maddesine göre “kasıtlı suç”, suçun kanunî tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirmesidir. Farklı suçların bir birleriyle davranış benzerlikleri olabilir. Ama işlenmesi kastedilen suç bir diğer suçtan, iradenin bu suça yönelmesi farkıyla ayrılır. Buna göre:
1-) Kasıtlı öldürme ya da müessir fiilde hayvan, bizce ancak silâh niteliğinde (TCK, madde 6/f-4) bir şey (araç) olarak görülebilir. Çünkü bu suçlarda iradenin yöneldiği manevî unsur, öldürme ya da müessir fiildir. Ortadaki bu kasıtlara yönelmiş tek fiil ve tek sonuç vardır; dolayısıyla suç tektir. Buna da tek ceza gerekecektir. Nitekim Alman hukukunda müessir fiilde hayvanın kullanılması fiil için öngörülen cezayı ağırlaştırıcı sebep olarak görülmüştür (nakleden: Tezcan-Erdem-Önok, 220).
2-) Fiil, dinî duygulara ve/veya dinî yaşantıya ya da diğer hakların kullanılmasına zarar veren kasıtlı eylemler şeklinde de oluşabilir. Örneğin, Şafii mezhebine tabi bir Müslümanda, bir köpeğin kendisine değmesinin necis olduğu ve elbiseyi yıkamayınca namaz kılamayacağı inancı vardır. Dinî yaşayış ve dinî inancın açığa vuruluş şekillerini hukuka aykırı davranışlarla ihlâl etmek, din ve vicdan hürriyetinin ihlâli suçunu (TCK, madde: 115) oluşturabilir. Yine bir kimseyi köpeklerin saldırısıyla korkutarak hürriyetini sınırlamak gibi durumlarda da suç oluşması (TCK, madde: 106-124) mümkün ve muhtemeldir.
Bu örneklerden hareketle sonuç olarak denilebilir ki:
Gözetiminde bulunan bir hayvanı konusu başka bir kasıtlı suç teşkil edecek şekilde serbest bırakan ya da kontrol etmeyenlerin, bu suçlardan sorumlu olacakları kabul edilmelidir.
3.3.1.2. Taksirli Suçlar Halinde Durum: Fikrî İçtima
Suç konusu davranıştan dolayı taksirli olarak bir ölüm, geniş anlamda yaralama {yani “etkili eylem (müessir fiil)”} ya da bir başka suçun meydana geldiği hallerde:
1-) TCK’nın 177. maddesindeki suç;
2-) Taksirli ölüme ya da müessir fiile sebebiyet vermek;
3-) Yada taksirli işlenebilecek bir başka suç
Birlikte söz konusudur. Bu durumda, fail, bir davranış ile kanunun birden fazla hükmünü ihlal etmiş olmaktadır. Dolayısıyla TCK’nın 44. maddesi gereği, İhlâl edilen hükümlerden en ağırı ile de cezalandırılmış olacaktır (Yargıtay, 2011). Bu durumda, örneğin taksirli müessir fiil ya da bir başka taksirli suç olarak değerlendirilemeyecek kapsamdaki arazlardan dolayı yalnızca TCK’nın 177 maddesine göre işlem gerekecektir. Çünkü, suçlar cezasız bırakılamazlar. Müessir fiil kapsamına girmeyen bu arazlar, örneğin psikolojik arazlar olabilir. Ayrıca dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışlarla istenmeyen bir sonuca sebebiyet verilmesi anlamındaki taksirli fiil kanunda açıkça öngörülmediği sürece cezalandırılamaz (TCK, madde: 22). Tüm bunlara göre:
1-) Meydana gelen zararı içeren taksirli suçun, meselâ “şikâyet” gibi bir şarta bağlandığı haller olabilir. Bu şart yerine gelmemişse, failin eylemi, TCK’nın 177. maddesine göre cezalandırılacaktır (Yargıtay, 2010a).
2-) Ortada bir zarar olsa bile; bu zararın taksirli olarak işlenen; öldürme, müessir fiil ya da bir başka suç kapsamına girmemesi de söz konusu olabilir. Bunun gibi, din ve vicdan hürriyetinin ya da başka hürriyetlerin taksirle ihlâli suç olarak düzenlenmemiş olmaları da mümkündür. İşte bu gibi halde, eyleme uygunluğa göre, sadece TCK’nın 177. maddesindeki suçtan cezalandırılma söz konusu olabilecektir. Tabi ki eyleme uyarlık için ortada sağlık ya da hayata etki edecek bir tehlikenin oluşması şartı esas alınmalıdır. Örneğin, bir kimsenin, bir köpeğin, üzerine değmesinden dolayı namaz kılamamak endişesine kapılması mümkün ve muhtemeldir. Bundan dolayı yaşadığı stresin sağlığı o an etkileyen bir tehlike kapsamında olmayacağını söylemek genel olarak mümkün değildir.
3.3.2. İdarî Cezaları Gerektiren Haller ve Fikrî İçtima
TCK’nın 177. maddesindeki fiilin idarî cezayı gerektiren bir hal ile örtüşmesi de muhtemeldir. Örneğin: HKK, 28. maddesinde insan hayvan ve çevre bakımından gerekli önlemleri almayanlara ve diğer emir ve yasaklara uymayanlara idarî para cezalarının uygulanması öngörmüştür. İdarî para cezasının uygulanacağı eylem ile inceleme konumuzu teşkil eden davranışların aynı olması halinde fikri içtima burada da uygulanabilecektir. Zira 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 15. maddesine göre, “Bir fiilin, hem kabahat hem de suç oluşturması halinde, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanacaktır.”
Kab. K.’ya ve ilgili diğer yasal hükümlere göre değerlendirme yapılırsa;
Adli yönden TCK’nın 177. maddesine göre cezayı gerektiren yukarıda anlatılan durumla karşılaşan makam ve merciler, idarî para cezası uygulamamalıdırlar. Ancak, konuyu, adlî mercilere suç duyurusuyla olduğu gibi aktarmalıdırlar. Cumhuriyet Başsavcılıklarının kovuşturmaya yer olmadığına ya da; mahkemelerin beraate karar vermeleri halinde, fiil için öngörülen idarî para cezasını uygulamaları gerekecektir (aynı kanaat: Çoban, 22).
3. Failin Belirlenmesi
Suçun faili, hayvanı gözetimi altında bulunduran (Yargıtay 2010) kişidir. Olay ve olayda hayvanı gözetim yetkisinin, şüpheye mahal vermeyecek şekilde ispatı gerekmektedir (Yargıtay 2015). “Gözetim altında bulundurma”, hayvanın sahibi, geçici veya devamlı bakıcısı olmak gibi şekillerde ortaya çıkabilir. Bunların hayvana fiilî bir hâkimiyet kurmuş olmaları yeterlidir. Bu hâkimiyet:
1-) Hayvan üzerinde herhangi bir gözetimden daha sürekli, daha yoğun ve daha belirgin şekilde, yönlendirici ve koruyucu davranışlar niteliğinde olmalıdır.
2-) Hayvanı serbest bırakabilmeyi ya da kontrol edebilmeyi kapsamalıdır.
Suçun faili hayvana, suçun vukua geldiği zaman zarfında hâkim olan kimsedir. Emsâl kararlara göre (örneğin Yargıtay, 2013; 2015), sahipli köpeklerin küçük çocuklara saldırılarından bu şekilde ceza hükmü kurulabilmektedir. Hayvana “hâkim olma” olgusu, olayın olduğu zaman zarfındaki görüntü, izlenim, tanık beyanları, sahiplik belgesi gibi hukuka uygun her türlü delille ispatlanabilir. Sahiplik için de yerine göre, kişinin hayvanı edinme belgesi veya satın alma faturası gibi belgelere bakılabilir.
4. Mağdurun Belirlenmesi
Bu suçun mağduru, hayvanı gözetimi altında bulundurandan (failden) “başkası” olabilir. Çünkü yasal hüküm, suç için, başkalarının hayatı ve sağlığı bakımından tehlike teşkil edecek davranışın varlığını aramaktadır. Ancak yasal ifadeden: “sağlık veya hayata yönelmesi gereken tehlike başkasının etkilenebileceği şekilde olmalıdır” anlamı çıkarılabilir. Ama bu tür zorlayıcı yorum isabetli değildir. Zira:
1-) Bilhassa ceza hukukunda kuralların dar ve günlük anlamındaki anlamlarıyla yorumlanması gerekir.
2-) Hukuk kaidelerinin maksada uygun yorumu esastır (Belgesay, 566; Derdiman, 2015: 138, 139). “Bir beyan açıksa maksat meydandadır” {Mecelle, madde: 13 (bakınız: Belgesay, 568)}.
3-) “Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir” {Mecelle, madde: 2 (bakınız: Belgesay, 574)}.
Şu halde yasal hükmün maksadına göre yorum gerekirse; mağdur, fail dışındaki kimselerden birisi olabilecektir. Davranıştan failin kendisinin zarar görmesi hali de söz konusu olabilir. Ama kişinin kendisine karşı işlediği fiil cezalandırılamaz. Çünkü kişi aynı suçun hem faili ve hem de mağduru olamaz.
5. Suçun Manevî Unsuru
5.1. Kast Açısından
Bu suç ancak kasıtla işlenebilir. Yukarıda söylendiği üzere, kasıt suç teşkil eden fiilin unsurlarını bilerek ve isteyerek işlemektir. Kastla ilgili düzenlemeler TCK’nın 21. maddesinde yer almıştır.
Diğer taraftan, suçun, meydana gelecek sonucunu istemese de öngörerek işlenmesi halinde “muhtemel (dolaylı, olası) kast”tan bahsedilebilir. Sonucun meydana gelmesi öngörülebilir olmakla birlikte arzu da edilmişse, ortada “belirli (doğrudan) kast” vardır (bakınız: Hakeri, 202 ve devamı). TCK’nın 21/2. maddesine göre muhtemel (olası) kast, cezayı azaltır.
Konumuz açısından bir değerlendirme yapmak gerekirse;
TCK’nın 177. maddesindeki fiilde, bir kimsenin tehlike ile karşılaşacağı -bilinmesine rağmen- bunun istenmemesi halinde ceza, “muhtemel kast”a göre belirlenecektir. Eğer belli kişilerin tehlike ile karşılaşması istenirse, ceza “doğrudan kast”a uygun şekilde verilecektir. Bu durumdaki ceza, sonuçta, “muhtemel kast” için TCK madde 21/2’de belirtilenlerden fazla olacaktır.
Suçlarda kastın varlığını tespit etmek olayın gidişatından çıkarılabilir. Hayvan üzerinde saldıramayacak, zarar veremeyecek tedbirler almamış olmak kasta işaret eden belirtilerdir. Elbette insanların hayvan yetiştirme, onlara bakma, onları barındırma ve gezdirme gibi hakları ellerinden alınamaz. Anayasamıza göre, her bir temel hak kanunlarla belirlenen sınırlara riayet edilerek kullanılır. Sınırlama temel hakkın özüne ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz (bakınız: Derdiman, 2013: 162 ve devamı). Bu nedenlerle hayvan barındırma, besleme veya gezdirmede HKK’deki hükümlere aykırı davranılamaz. Hatta kanun bunun için eğitim alınmasını da salık vermektedir. Arabalara koşulan atların saldırgan veya ısırgan olanlarının ya da köpeklerin ağızlarına, tehlikeyi önlemek için maske takıldığına şahit olunmuştur. Bu doğrultuda örneğin kişilerin köpeklerini meskenlerinden aşağıya indirirken veya gezdirirken:
1-) Ağızlarını, ısıramayacak kafeslerle kapatmak (aynı örnek için bakınız: Metin, 32) ve pençelerini çizmeyecek hale getirmek;
2-) Tehlikeye sebebiyet verilebilecek yerlerde:
2a-) Serbest bırakmamak,
2b-) Bağlarını uzun tutmamak ve oradan geçenler olduğu sırada “saldırmaz” demeden bağı daha da kısaltmak;
Hep birer tedbirdir. Anayasamızın 12/2. maddesi temel hakların, topluma, başkalarına ve ailelere karşı sorumluluk içinde kullanılmasına ilişkin hüküm koymuştur (bakınız: Derdiman, 2013: 158). HKK, hayvan sahiplerinin, “insanlara verilebilecek zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirleri almakla yükümlü” olduklarını belirtmiştir (madde: 5/2). Bu hükmün, hayvanları “gözetim altında bulunduranlar”ı da kapsadığını düşünmek eşitlik ilkesinin bir gereği kabul edilmelidir.
5.2. Taksir Açısından
Yukarıda değinildiği gibi, kanunda ayrıca ve özellikle taksirle de işlenebileceği yazılı olmayan fiillerin taksirli işlenmesi ile suç oluşmaz. Konumuzla ilgili fiilin taksirli olarak işlenmesinin suç olacağına ilişkin bir yasal hüküm bulunmamaktadır.
6. Suça Teşebbüs Sorunu
Teşebbüs, suçta “icra hareketleri”nin failin elinde olmayan sebeplerle kesilmesi ya da sonucun gerçekleşmemesidir (TCK, madde: 35). Genel olarak hazırlık hareketleri cezalandırılmaz; teşebbüs kapsamında da değildir. Teşebbüs, hazırlık hareketinden sonra başlayan safhada söz konusu olacaktır (Aynı kanaat: Ersoy, 117). Tehlike suçlarına teşebbüs tartışılabilir. Bu suçlarda teşebbüsün olabileceği anlayışı dikkat çekmektedir (bakınız, Şare, 152 ve dipnot: 136). Diğer taraftan TCK’nın 177. maddesindeki suç, yukarıda da belirttiğimiz gibi, kanaatimizce maddî suçtur. Bunun gerekçeleri de yukarıda belirtilmişti. Bu durumda “sağlık ya da hayati yönden bir tehlike oluşması” suçun neticesidir. Kaldı ki bu suç şekli suç kabul edilse bile, şeklî suçlarda teşebbüs ancak hareketin bölünebildiği hallerde bu mümkün (Hafızoğulları-Özen, 324) görülmektedir.
Konuya bu hususlarla birlikte bakılacak olursa:
1-) Konumuz olan, hayvanı serbest bırakmak şeklinde işlenebilen tehlike suçunda teşebbüs söz konusu olabileceği kanaatindeyiz. Buna göre: Hayvanı yasal hüküm kapsamında “serbest bırakma” bir hareketi içerir. Meselâ bir kimsenin bir kimse için tehlike oluşturacak şekilde köpeğini bıraktığını düşünelim. Bu köpek caddenin öbür tarafındaki kimseye doğru giderken bir aracın çarpmasıyla olduğu yerde kalması söz konusu olabilir. Bu örnekte, sağlık ya da hayat bakımından ortaya çıkması istenilen tehlike failin elinde olmayan nedenlerle kesilmiş olmaktadır.
2-) Madde kapsamına giren, bir hayvanı kontrol altına almayı ihmal etmek fiiline teşebbüs düşünülemez. Çünkü “salt ihmal suçlarında teşebbüs mümkün değildir” (Hafızoğulları-Özen, 324). Bu konuda bir kısım ayrımlarla teşebbüsün olabileceğine ilişkin farklı görüşler ileri sürülmüştür. Fakat:
2a-) İhmali davranışta failin ihmali gerçekleştirmek için bir hareketi olmaz. İhmalde “ihmal edilen” ve bu sebeple de değişmeyen, durağan kalan bir durumdan bahsedilebilir. Bu nedenle de ihmal edilen bir durumda neticenin gerçekleşmemesi ya da ihmalin inkıtaa (kesintiye) uğramasından söz edilemez (benzer yaklaşım: Koca-Üzülmez, 412).
2b-) Zaten TCK, teşebbüse ilişkin 35/1. maddesinde, “suça elverişli bir ‘hareketle’ başlanmak”tan bahsetmektedir. TCK yeni ceza adalet siteminde suçların ihmalle işlenmelerine ilişkin özgün hükümler de koymuştur. Kanundaki “hareket” tabirinin hazırlık hareketlerine vurgu yaparak ihmali davranışları da kapsadığı düşüncesi (Hakeri, 426) ileri sürülmüştür. Konuya bizce, “kanun koyucu ‘ihmal’ terimine birçok hükümde yer vermişken bu maddede unutmuş olamaz. İsteseydi ihmali de kapsayacak ifadeyi tercih edebilirdi”; diye bakmak gerekir.
Şu hale göre; “hareket”le işlenebilen suçlarda teşebbüs olabilecektir. İhmali durumlarla ilgili teşebbüsün, kanun koyucunun iradesi dışında kaldığı değerlendirilmektedir. Kanundaki hareket tabiri de geniş yorumlanamayacaktır
Kaynakça :
Belgesay, Mustafa Reşit (1946). “Mecellenin Külli Kaideleri ve Yeni Hukuk”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt: 12, sayı: 2, ss: 561-608.
Çoban, Ülviye Müjde (2009). Kabahatler Kanunu’ndaki İdârî Para Cezaları, Selçuk Ünđversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı İdare Hukuku Bilim DalI Yüksek Lisans Tezi, Konya.
Derdiman, R. Cengiz (2013). Anayasa Hukuku, 3. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa.
Derdiman, R. Cengiz (2015). Hukuk Başlangıcı, Gözden Geçirilmiş 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa.
Ersoy, Yüksel (2002). Ceza Hukuku Genel Hükümler, İmaj yayını, Ankara.
Hafızoğulları, Zeki-Özen, Muharrem (2015). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, U-S-A, Yayıncılık, Ankara.
Hakeri, Hakan (2013). Ceza Hukuku Genel Hükümler, 15. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara.
Koca, Mahmut-Üzülmez, İlhan (2015). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş ve Güncellenmiş 8. Baskı, Ankara.
Metin, Yüksel (2002). Ölçülülük İlkesi Karşılaştırmalı Bir Anayasa Hukuku İncelemesi Seçkin Yayını, Ankara.
Özbek, Veli Özer- Kanbur, Mehmet Nihat- Doğan, Koray-Bacaksız, Pınar-Tepe, İlker (2011). Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncellenmiş ve Geliştirilmiş 2. Baskı, Seçkin Yayını, Ankara.
Özgenç, İzzet (2011). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş ve Güncellenmiş 6. Bası, Seçkin Yayını, Ankara.
Sözüer, Adem (2015). Türk Ceza Hukuku Mevzuatı, Alfa Yayını, İstanbul.
Şare, Ersin (2017). “Türk Ceza Hukukunda Suça Teşebbüs”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, yıl: 2017 sayı: 130, ss: 119-156.
Tezcan, Durmuş, Erdem, Mustafa Ruhan-Önok, Murat (2014). Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Güncellenmiş 11. Baskı, Seçkin Yayını, Ankara.
Yargıtay (2008). Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 4.6.2008 tarihli ve E. 2008/1245, K. 2008/7347 sayılı kararı.
Yargıtay (2010) Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 07.04.2010, ve E. 2010/3514, K. 2010/3993 sayılı kararı
Yargıtay, (2010a). Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 14.12.2010 tarihli ve E. 2009/124, K. 2010/12656 sayılı kararı.
Yargıtay (2011). Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 19.12.2011 tarihli ve E. 2011/12803, K. 2011/16532 sayılı kararı.
Yargıtay (2013). Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 11.12.2013 tarihli ve E: 2012/31521, K: 2013/28956 sayılı kararı.
Yargıtay (2015). Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 19.2.2015 tarihli ve Esas:2014/9352, Karar: 2015/3051 sayılı kararı.
Yargıtay (2016). Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 17.02.2016 tarihli ve Esas: 2015/12624 Karar: 2016/1721 sayılı kararı.
Dikkat :
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:R. Cengiz Derdiman, “Hayvanları Serbest Bırakmanın Cezaî Sorumluluğu”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka: Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “Hayvanları Serbest Bırakmanın Cezaî Sorumluluğu”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..Şeklinde kaynak gösterilmelidir.