Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman

Soru Özeti/İçeriği: Bir kimsenin haksız fiilinden (=eyleminden(davranışından); doğan zararlar nasıl bir sorumluluk doğurmaktadır? Bu sorumluluk hangi tür zararlara yol açar? Haksız fiilin sebep olduğu maddi ve manevi zarar nasıl tazmin edilir? Haksız fiille mülkiyete verilen zarar manevi tazminata sebep olur mu? Haksız fiil sorumluluğunun kalktığı haller var mıdır? Hukukumuzda haksız fiil ile ilgili olarak bu kapsamlarda nasıl bir açıklama yapılabilir?

(Haksız Fiil Hakkında Ansiklopedik Kısa İzahat)

1. Haksız Fiilin Genel Anlamı ve Kapsamı

1.1. Haksızlık ve Fiil Kavramları

Haksız fiil, bir “fiil”in, “haksız” olmasından bahisle iki durumun birarada oluşmasıyla doğar.  Haksızlık, “hakedilmeyen” ve/veya “hak kapsamında olmayan” davranıştır. Haksız fiil, bünyesinde halizhazırdaki durumda değişiklik yapan bir içerik bulundurur. Hukukî sonuç doğurmayan davranış haksız fiili oluşturmaz.

“Haksızlık”, adaletsizliktir; adalete uygun olmamak demektir.[1] Haksızlık adaleti ihlâl eder. Fiil: yapma ya da yapmama şeklindeki –kasıtlı ya da kasıtsız[2]– iradi davranış;[3] insanın iradesiyle yaptığı iş, eylemdir.[4]

1.2. Haksız Fiilin Tanımı

Hukukta “haksız fiil”, zarara oluşturan hukuka aykırı kusurlu davranışlardır. Haksız fiil, özel hukukta borcun kaynaklarındandır. Haksız fiilin borçlar hukuku literatüre has bir anlam kazandığı söylenebilir.

“Haksız fiil”, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda(TBK’da) ya da başka bir kanunda tanımlanmamıştır.

6098 sayılı TBK’nın, 49. maddesine göre: “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Bu hükümden hareketle, haksız fiili; “başkalarına zarar veren kusurlu ve hukuka aykırı davranışlardır” şeklinde tanımlayabiliriz.[5] Haksız fiil, hukuka aykırı eylemlerden oluşan zararları, kusurlu sorumluluk ilkesi çerçevesinde tazmini gerektirir.

Kusursuz sorumluluk teorisi ayrı bir sorumluluk türüdür.

Burada sözü edilen “hukukî sorumluluk”; haksız fiilden doğan zararların toplum/Devlet gücüyle tazmin mecburiyetidir.[6]

1.3. Borcun Diğer Kaynakları ve Haksız Fiil

Haksız fiil, sözleşmeden kaynaklanan borçlardan farklıdır. Borcun kaynağının sözleşme ve haksız fiilin birlikte teşkil etmeleri halinde; hâkim, zarar gören yararına en iyi tazmini seçer. Bu, aksi bir yasal hükmün veya talebin olmamasına bağlıdır.[7]

Sebepsiz zenginleşme, kendi özgün yapısı içinde, borcun kaynağı olarak müstakil bir konum ifade etmektedir.[8]

Haksız zenginleşme, haksız fakirleşene, mal varlığını artıran hak edilmemiş bir kazanımı; haksız zenginleşenden istenebilmesi imkânı verir.[9] Burada, bir kimseye ait eşyanın kullanımı da dahil; haklı bir sebebe bağlı olmayan; yani “geçerli bir hukuki sebep olmaksızın zenginleşmeler söz konusudur.[10]

1.4. Suç ve Haksız Fiil İlişkisi

Haksız fiil hukuk düzenini ihlâl eden davranıştır. Hukuk düzeni hukuk kurallarının oluşturduğu bir bütündür. Bu doğrultuda haksız fiil; “bir hukuk kuralını bozan, ona aykın olan eylemdir (davranıştır).”[11]

Her türlü hukuk kuralına aykırılık, sonuçta bir haksız fiildir. Dolayısıyla suç teşkil eden fiiller de nihayetinde bir haksız fiildir.[12] Çünkü suç; kanunda yazılı olan ve ceza yaptırımına bağlanmış emir ve yasaklara aykırı davranışlardır.

Cezaî ve hukukî sorumluluğun dayandığı temeller farklıdırlar. Esasen: hukukî sorumluuk zararı gidermeyi amaçlar; cezaî sorumlulukta toplumun korunması amaçlanır.[13]

“Bununla birlikte suçtan doğan zararların giderilmesinde de haksız fiilden kaynaklanan borç hükümlerine göre hareket edilmelidir.”[14]

2. Haksız Fiilin Unsurları

2.1. Fiil

Bir kimseye verilen zararın sorumluluğu; kendisine haksız davranışta bulunulması halinde mümkündür.[15]

Haksız fiilin oluşması için öncelikle, bir fiil(=eylem) gerekir. Fiilin esasen aktif, hareketli (=icabî) olarak gerçekleşeceği malûmdur. Ama yerine göre, pasif, durağan; hareketsiz kalmakla da haksız fiilin oluşması mevzubahis olabilir.[16] Emsal karar, sarhoşken sızdığı yerde soğuktan ölen birisi için; bu kişiyi orada yalnız bırakan şahsı sorumlu kabul etmemiştir.[17]

Buna karşılık, aynı kişiyi görüp de onu orada öyle bırakan görevlinin zarardan sorumlu olabileceği malûmdur. Hatta, kanunla bir kimseye yardımla mükellef kılınan kimsenin de aynı sorumluluğa gireceği(=dûçar olacağı) söylenebilir. Örneğin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu{(TCK)madde:98}[18], yardıma muhtaç veya yaralanmış birisine yardım etmemeyi suç addetmiştir. Bu durum, yasal yükümlülüklerin yerine gelmemesi halinde; özel hukuk yükümlülüğü kapsamındaki zarardan sorumlu olmayı da gerektir(ebil)ecektir.

Gerek hareketli (=icabî) gerekse durağan(=hareketsizlik/selbî) bir davranış ile haksız bir fiilden sorumlu olmak; “zarar veren şahıs” olmak şartına bağlıdır. Sorumluluk hukukunda insan davranışlarına yaptırım öngörülebilir.[19] Zarardan sorumlu olan haksız fiilde bulunan kişidir; icrai(≈hareketli/icabî) ya da ihmalî(≈selbî/durağan) herhangi bir davranışta bulunmayan kişi, sorumlu olamaz.[20]

2.2. Hukuka aykırılık

(1) Genel Olarak Hukuka Aykırılık Deyimi

Hukuka aykırılık; (yazılı veya yazısız)[21] hukuk kuralların öngördüğü emir ve yasaklara aykırı davranışla meydana gelen durumdur.[22] Haksız fiil hukuka aykırılık taşır. “Hukuka aykırılık; özel bir norm cevaz vermiş olmadıkça başkasına ‘zarar’ verilmiş olması vakıasında kendisini gösterir.”[23]

Hukuka uygunluk:

1-) Bir fiilin hukuksal tanımına ve unsurlarına göre, bizatihî kendisinin hukuka aykırı olmadığına;[24]

2-) Bir fiili hukuka aykırı olmaktan çıkaran, davranıştan “haricî(=dışsal)” sebeplerin varlığına;

İşaret eder. Bir fiil emir ve yasaklara aykırı değilse; hukuka aykırılık bağından değil; hukuka aykırı fiilin yokluğundan söz edilebilir.[25]

Hukuka uygunluk sebepleri, sorumluluğu da, tazmin yükümlülüğünü de kaldırır.

Zarar verici fiili hukuka uygun kılan bir sebebin bulunması için; failin hakkı olmayan bir davranışta bulunulması (sübjektif teori) yeterli değildir. Ortada hukuk normunu ihlâl eden zarar verici bir fiil de bulunmalıdır. (Objektif teori).[26]

(2) Hukuka Uygunluk Sebepleri

Hukuka aykırılığı Hukuka aykırılığı kaldıran haller ve sebepler hukuk düzeninde belirtilmiştir. Bu sebeplerin her birisini başka bir yazıda teferruatlı izahat gerekir. Ancak burada kısaca değinmek gerekirse:

Kanunun verdiği yetkinin kullanılması; zarar görenin rızası; haklı savunma(=yasal savunma/meşru müdafaa); hakkını korumak için kuvvet kullanma (ve) zorunluluk(ıztırarar) halidir. Hukuki bir olayda “üstün kamu yararının ya da; özel yararın bulunması”[27] ve vekaletsiz iş görme[28] de hukuka uygunluk sebepleri içinde addedilebilirler.

2.3. Kusur

(1) Tanım

Kusur, bir fiilin bir kimseye yüklenebilirliğine ilişkin bir dayanak ve ölçüttür. Kusurlu davranan, bu davranışla sebep olduğu zararı tazmin eder.[29] Sorumluluk için zararın biçimi ve kapsamı gibi hususların bilinmesi şart değildir.[30] Hukuka aykırı davranışta kusurlu olmak yeterlidir. “Kusursuzluk”; sorumluluğu ve buna bağlı olarak tazmin yükümlülüğünü kaldırır. Kusur, hukuk düzeninde kabul görmeyen; bireylerden beklenen ve olması gereken hareket tarzından sapmaktır.[31] Kusur, hukuka aykırı/yersiz şekilde iradi davranıştır. Kusur hukuk düzenine aykırı bir irade ya da irade noksanıdır.[32]

(2) Kusur Türleri

Kusurluluk kasıt ve ihmal olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır. Kasıt, bir kimsenin istediği sonuca ulaşmak için davranışta bulunmasıdır. “Kasıt fiile ve onun neticelerine yönelen irdedir”;[33] hem hareket hem de sonucun istenmesidir. Kasıt için, bir hukuk normunun ihlali bilinci şarttır. “Hata”, kastı kaldırır.

İhmal ise, gerekli özeni göstermeden davranarak; istenmeyen bir sonuca “sebebiyet vermek”tir.

Özel hukukta da ceza hukukunda olduğu gibi, kastın doğrudan ya da muhtemel(=olası) kast; ihmalin de bilinçli ya da bilinçsiz türleri olup; bunların birbileri arasındaki farkı tespit bazen zordur.

İslâm hukukunda da kusur; kast, ihmale ve tedbirsizlik olarak sınıflandırılsa[34] bile; tedbirsizlik nihayetinde gerekli özeni (≈dikkati) göstermemekten dolayı zarara sebebiyet vermek[35] olarak anlaşılmaktadır. Yeterli özenin gösterilip gösterilmemesinde, her bir somut olayda ayrı ayrı değerlendirmek üzere; dikkatli ve tedbirli bir kişinin göstereceği özen esastır.[36] Özen derecesi belirlenirken işin tehlikesi ve zorluğu nazara alınır.[37]

(3) “İhmal” mi “Taksir” mi?

Özel hukukta kusurluluk bakımından “ihmal” terimi isabetli olmasa gerektir. Çünkü ihmal yukarıda değindiğimiz gibi, “davranış”la daha çok eşleşebilen kavramdır. “Kast” terimi de ceza hukukunda da, kusurluluk teorisi içinde yer almıştır.

İhmal de özen yükümlülüğünü ihmal etmek olarak görülebilir.[38] Buna göre; ihmal de tedbirsizlik de gerekli özeni göstermemek şeklinde taksirde birleşmektedir. Nihayetinde taksir de istenmeyen bir sonuca sebebiyet verecek irade; yapılması gereken bir şeye, kudreti olduğu halde gereği gibi önem vermeyip; eksik yapmak[39] ya da hiç yapmamaktır.

Bu nedenlerle kusurlulukla ilgili olarak, “ihmal” yerine; ceza hukuku teorisiyle kavram benzerliği için “taksir” denmesi sanırız uygun olacaktır.

(4) İrade-Kusurluluk İlişkisi ve Kusuru Kaldırıcı Sebepler ;

İdarenin kusurlu davranışıyla bir zarara sebebiyet vermesi de idarenin sorumluluğunu gerektirir. Bu, “idarenin kusurlu sorumluluğu” kapsamındaki sorumluluğudur. Kusuru kaldıran sebeplerin varlığı, sorumluluğu da kaldırır. Bu doğrultuda:

İradî hiçbir etkinin bulunmadığı hal ve şartlarda kusur kalkar.[40] Haksız olduğunu bilmediği ya da anlamadığı bir eyleminden dolayı ceza sorumluluğu kabul edilmemektedir. Bunu haksız fiille ilgili olarak özel hukuka uyarlamak da mümkündür. Ortalama insan aklının bakışına göre sorumlu tutulacağının bilincinde olmayış; haksız fiilin kusur şartını kaldırır;[41] tazmin yükümlülüğünden de kurtarır. Sorumluluk, zarar görenin, 3.kişilerin ya da başka sebeplerin kusurları dışında kalan zararları tazmini gerekitirr. Öngörülemez, önlenemez ve insanların dışında oluşan  “mücbir sebep”ler de sorumluluğu kaldırırlar.[42] Kişinin zarar görmemek ya da zararı azaltmak için göstermesi gereken özen yoksunluğu; 3. kişi veya zarar görenin kusuru;[43] o oranda sorumluuktan kurtarıcı rol oynar.

2.4. Zarar

(1) Tanım ve Kapsam

Zarar, malvarlığında; hukuka aykırı şekillerde ve zarar görenin rızası olmadan[44]  meydana gelen azalmadır. Malvarlığı, kişilerin aktif ve pasifinde bulunan tüm ekonomik değerlerdir.[45] Hak, alacak ve borçlar buna dâhildir. Kârdan mahrumiyet, de zarar verici davranış olmasaydı husule gelecek çoğalmadan mahrumiyettir.[46] Aksine haklı bir durum olmadığı sürece; elde edilecek kazanımlar bu kapsamdadır.

Haksız fiilden “doğrudan” zarar gören tazminat isteyebilir. İhlal edilen kuralın koruma amacı dışında kalan kişilerin uğradıkları zarar “dolaylı”dır. Dolaylı zararların (bu kişilerce) istenmeleri genelde kabul görmemektedir.[47]

Haksız fiile birden fazla kişinin sebebiyet vermeleri halinde bunların her birisi zarar görene karşı müteselsilen sorumludurlar.[48](TBK.m.61). “(TBK.madde:163/I.maddesi) gereğince zarar gören alacaklılar; borcun tamamını diledikleri borçludan” isteyebilirler.[49]

Haksız fiilden doğan maddi zararlara karşılık maddi tazminat; bundan duyulacak elem, üzüntü ve acı gibi sarsılma karşılığında da manevi tazminat istenebilir.[50]

(2) Kamu Zararı

Kamu hukukunun geçerli olduğu konularda da zarardan bahsedilebilir. Bu anlamda “kamu zararı”, idari kuruluşun, hukuka aykırı şekillerde zarara uğratılması halidir. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrolü Kanunun konuya ilişkin (68vedevamı)hükümleri bu yöndedir. Kamu zararına sebep olan görevliler bu zararı tazmin etmelidirler.

(3) Aynen-Nakden Tazmin

Zararın giderilmesi aynen ya da nakden tazmini gerektirir. İdari yargıda nakden tazmin mümkün görülmemektedir.[51]

(4) Mülkiyet Hakkının İhlâlinde Manevî Tazminat Sorunu

Kişilerin mülkiyet haklarına saldırı ya da bu hakları ihlâl; doğrudan kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı sürece, manevi tazminata konu olmaz. Ancak özel kanunlar aksi hükümler öngörebilmektedirler. Örneğin, bir müzik eserini izinsiz kullanan kişilere 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu; manevi hak(≈tazminat) talep edebilme yetkisi vermiştir.

Mülkiyet hakkının ihlali kişilerin bu haklarını ve kişiliklerini hiçe saymış olursa; kişiliğe karşı saldırı oluşturabilir. Bu durumda mülkiyet hakkını ihlâlin kişiliği sarstığı; elem, acı ve üzüntüye sebep olduğundan bahisle manevi tazminat istenebilir.

2.5. İlliyet Bağı

Zarara hukuka aykırı fiilin sebebiyet vermesi halinde tazmin sorumluluğu doğar. İdarenin sorumluluğu teorisinde de nedensellik bağına (illiyet rabıtasına itibar olunur. Bu anlamda “Nedensellik bağı zararın, idarenin davranışından kaynaklanması; bunların arasında sebep sonuç ilişkisinin bulunması demektir.”[52]

Gerek özel hukukta gerekse idare hukukunda genellikle “uygun illiyet teorisi”ne itibar olunmaktadır. Bu teoriye göre: “zararlı netice tipik mahiyeti itibariyle fiile uygun olmalı; onun uygun neticesi olarak görünmelidir.”[53]

3. İspat Sorunu

3.1. İspat Konusu ve Yükü

Haksız fiilden doğan zararların tazmini istenebilecektir. Bu da kusurlu sorumluluğa dayanmaktadır. Bu nedenle, haksız fiillerde

1-) Haksız fiilin kendisi;

2-) Sebep olduğu zararın tazmini gerektiren bir zarar olduğu;

İspat edilmesi gerekecektir. Haksız fiilin ispatı ise, bunun yukarıda sayılan unsurlarının tümüye gerçekleştiğini ispat olacaktır.

İdare hukukunda kusurlu sorumluluk teorisi açısından da aynı hususların söylenmesi mümkündür. Daha açık olarak, hizmet kusurunun da:

1-) Tüm unsurları ve;

2-) Tazmini gerektirecek bir zararın varlığı;

İspat edilecektir.

Haksız fiillerde zarar gören, zararı ve kusuru ispatlamakla yükümlüdür.[54] Zarar miktarı ispatlanamazsa hakim, miktarı; günlük hayatın olağan akışına göre belirler.(TBK.,madde:50/1).

3.1. İdari Yargıda İspat Yükü

İdarenin sorumluluğunda da, (tam yargı davasında) hizmet kusurunun ve zararın ispatının; doktrinde[55] ve uygulamada,[56] iddia edene düşeceği  görüşü hakimdir. Bize göre ise; “kusuru ispatlamak davacıya/davalıya değil, görevli idarî yargı merciine düşmelidir. Çünkü 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu {(İYUK) madde:20} mahkemeye resen araştırma görev ve yetkisi vermiştir. Bu durumda, tarafların davada delillerini ileri sürmeleri “yaklaşık ispat”tır.[57]

Kaldı ki;

Kamu görevlilerinin disiplin soruşturmalarında ceza vermek için ispat idareye düşer. Şüphe sanık lehinde yorumanır. İspatın konusu, haksız işlemler ya da hasız davranışlar, dolayısyla haksız fiillerdir.

4. Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Sürenin sorumluluğa Etkisi

4.1. Genel Olarak

“Özel hukukta zamanasımı, alacaklı olan hak sahibinin, borçludan talebini düşürücü süredir”…  (Fakat) borçlunun, isterse, borcunu edâsına engel değildir.[58] Hak düşürücü süre ise, borcu da tamamıyla ortadan kaldırır.

Zamanaşımı ve hak düşüürücü süreler hukuka uygunluk sebebi ya da kusursuzluk hali değildir. Çünkü, zamanaşımı borcu değil; sadece, borç ödeme yükümlülüğünü kaldırır. Ayrıca, hak düşürücü süre ve zamanaşımı fiil ile değil; fiilin ortaya çıkan sonucunun yerine getirilme(me)si ile ilgilidir.

Zamanaşımı; haksız fiilden kaynaklanan borçlarda öğrenildiği tarihten itibaren iki ve; her halde olayın gerçekleştiği tarihten itibaren 10 yıldır.[59] Özel kanunlarda yer alan süreler saklıdır.[60] Konusu suç teşkil eden fiillerde öngörülen zamanaşımı daha uzun olabilir. Bu durumda haksız fiiller için suçların zamanaşımı süreleri esas alınır.[61](TBK,m.72)

4.2. İdare Hukuku Açısından Durum

İdarenin sorumluluğunda konumuz açısından esas olan haksız fiil değil; hizmet kusurudur. Yasal olarak:

İdari işlem tesis edilmemiş hukuka aykırı idarî fiiller(=eylemler) için; tazmini gerektiren zararın doğmasından itibaren, tam yargı davasında:

1-) Zararı öğrenince başlayan 1; her halde zararın doğduğu tarihten itibaren başlayan 5 yıllık idarî başvuru süreleri;

2-) İdare tarafından:

Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi işleminin tebliğini veya;

Zımnî ret halinde de buna ilişkin sürenin son gününü izleyen tarihten itibaren,

Başlayan dava açma süreleri;

Esas alınacaktır.(İYUK,madd:13/1). Ama örneğin:

1-) İdarenin “fiili yol”,[62] niteliğindeki;

2-) Memurların idareye zarar veren;[63]

Eylemlerinden doğan zararların tazmininde özel hukuk; -dolayısıyla, haksız fiil zamanaşımı süreleri-geçerlidir.

5. Sonuç Olarak..

5.1. Tanım ve Kapsam

Haksız fiil, özel hukukta kusurlu sorumuluk kapsamında borcun kaynaklarındandır. Haksız fiil sorumluluğu, haksız fiilden doğan zararın tazminini gerektirir. Birden fazla kişinin haksız fiili, bundan müteselsil(≈zincirleme) sorumluluğu gerektirir. Zarar gören zararın tazminini bunlardan birisinden bile isteme hakkına sahiptir.

Hukukumuzda haksız fiil geniş anlamda alındığında ceza ve idare hukuku literatürnde de dikkat çeker. Çünkü ceza hukukunda sonucu ceza yaptırımına bağlı olan ve iradi olarak hukuka aykırı davranış; suç  addedilmektedir.

İdare hukukunda; sorumlu tutulabileceği gayrıhukuki kusurlu davranışı hizmet kusurudur. Hizmet kusuru, idareyi, kusurlu sorumluluğundan doğan zararı tazminle yükümlü kılmaktadır. İdare hukukunda açıkça temel haklara ve mülkiyet haklarına müdahale (=fiilî yol); suç ve kabahatler kapsamında giren davranışlar; kişisel kusur kapsamında görülürler.

Haksız fiil, hukuk düzenin koyduğu emir ve yasaklara kusurlu olarak aykırı olan ve zarara sebebiyet veren davranıştır.

5.2. Zarar ve Tazmini

Zarar, malvarlığında rıza dışı eksilme olup, sorumluluk için; davranışla zarar arasında illiyet rabıtası(=nedensellik bağı) kurulmalıdır. Sebebiyet verilen zarar, tazmin edilmesi gereken ve tazmin edilebilir nitelikte zarar olmalıdır. Zarar:

1-) Malvarlığında eksilme şeklinde maddî olabileceği gibi;

2-) Hukuka aykırı davranışın, -saygınlığı hiçe saymak gibi şekillerde- meydana getirdiği; acı ve üzüntü sebebiyle kişilik haklarına saldırı şeklinde manevî de olabilir.

Kişilerin mülkiyet haklarına saldırı ya da bu hakları ihlal; doğrudan kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı sürece manevi tazminata konu olmaz.

Bu zararların giderilmesi bir kısım şekillerde olabilir. Özel hukukta aynen ve nakden tazmin mümkün olup; bunlar maddi ve manevi tazminat olarak görülebilirler.

İdare hukukunda aynen(=eşya olarak/eski hale getirerek) tazmin, kabul görmemektedir.

5.3. Zamanaşımı/Hak düşürücü Süre

Zararın tazmin sorumluluğunda öğrenmeden itibaren 2 yıllık zamanaşımı vardır. Bu sözkonusu değilse zamanaşımı; zararın meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır. Suç da teşkil eden haksız fiil için bu süre; en çok olan süre şeklinde belirlenir.

İdare hukukunda ise konuya hizmet kusuruna bağlı kusurlu sorumluluk açısından bakılırsa: bu süreler bir kısım seçeneklere göre değişir. Kusurulu sorumluluktan dolayı zararın tazmini tam yargı davası ile istenebilir. İdari işlemin olmadığı idari eylemlerde, zararın meydana geldiğinin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde; idareden mutlaka zararı gidermesi yazılı olarak istenir. Öğrenilme söz konusu değilse bu süre, 5 yıldır.

İdarenin isteği karşılamayan zımnî ya da açık ret cevabına karşı dava, dava açma süresi içinde açılır. Bu süre tebligatı izleyen tarihten başlar. Zımnî ret halinde ise cevap süresinin bittiği tarihten itibaren başlar. Davacıların bu sürelerin geçirmiş olmaları, haklarını kaybetmelerine sebep olur.

 

Dikkat                            :

1-)  Bu makalenin/yazının, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.

2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:

R. Cengiz Derdiman,Haksız Fiil ve Bundan Doğan Sorumluluk Nedir??”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.

3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:

Kaynak:  R. Cengiz Derdiman, Haksız Fiil ve Bundan Doğan Sorumluluk Nedir??”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmelidir.

Dipnotlar            :

[1]     Ayverdi, İlhan, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 2010, sayfa: 10, 460.

[2]     Ayverdi, s. 385.

[3]     Oğuzman, M. Kemal-Öz, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, cilt: 2, Gözden geçirilmiş 10. Baskı, Vedat Kitapçılık yayını, İstanbul, 2013, s. 13.

[4]     Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Alfabetik İslâm Hukuku ve Fıkıh Istılahları Kâmusu, Cilt: 1, Eser Neşriyat, İstanbul, 1997, s. 467.

[5]     Benzer tanım: İnan, Ali Naim-Yücel, Özge, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Güncellenip genişletilmiş 4. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2014, s.381; Tandoğan, Halûk, Türk Mes’uliyet Hukuku, 1961 yılı 1. Basıdan tıpkı basım, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2010,s. 11. Buna, haklara hukuksuz tecavüz anlamını içerir şekliyle; “teâddî” (Elmalılı, cilt: 5, s. 270; Karaman, Hayrettin, Mukayeseli İslam Hukuku, Cilt: 2, 5. Baskı, İz Yayıncılık, İstanbul, 2009, s. 485) de denilebilmektedir.

[6]     Karaman, s. 469.

[7]     Bu konuda bakınız: Karan, Yeliz,“Haksız Fiil Sorumluluğu İle Sözleşmeden Doğan Sorumluluğun Karşılaştırılması” Prof. Dr. Mustafa Dural’a Armağan, Filiz Kitabevi İstanbul, 2013, ss. 723 – 748. s. 727, 728.

[8]     Önceleri, sebepsiz zenginleşmenin haksız fillin bir şekli olduğu görüşü ağır basmaktaydı. Saymen, Ferit Hakkı-Elbir, Halit K., Türk Borçlar Hukuku I Genel Hükümler, cilt: 1, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul, 1958, s. 536.

[9]     Serozan, Rona, İfa Engelleri Haksız Zenginleşme, İçinde: Kocayusufpaşaoğlu, Yusuf-Hatemi, Hüseyin-Serozan, Rona-/Arpacı, Abdulkadir, Borçlar Hukuku Genel Bölüm üçüncü Cilt, Filiz Kitabevi İstanbul 2016, 309-311; Binder, Andreas- Geiser, Thomas-Roberto, Vito, Einführung ins Privatrecht Obligationenrecht Allgemeiner Teil Obligationenrecht Besonderer Teil Gesellschaftsrecht, https://www.binderlegal.ch/uploads/media/Binder_Geiser_ Roberto_Einfuehrung_ins_Privatrecht_2008.pdf (03.11.2019) Gallen, 2008, s. 28. “Haksız fakirleşme” “haksız zenginleşme”nin gereklerindendir. Tekinay, S. Sulhi-Akman-Burcuoğlu, Halûk-Altop, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yeniden Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş yedinci baskı, Filiz Kitabevi İstanbul, 1993, s. 734. Haksız fakirleşen olmazsa, haksız zenginleşme borcun kaynağı olmaktan çıkar. Çünkü bu durumda ya sözleşmeden ya da haksız fiilden doğan borç vardır. Eğer bunlar yoksa, fakirleşmeyeni olmayan kazanım(≈müktesebat) bir malın/hakkın aslî kazanımı da olabilir.

[10]    Tekinay, ve diğerleri, s. 733, 734. “Hukuken kabûl edilemeyecek nitelikte…bir sebebe dayanarak mal varlığına eklenmiş olan şeyin(;) iadesi lâzımdır.” Derdiman, R. Cengiz, Hukuk Başlangıcı, 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015, s. 401. Benzer değerlendirme için Bakınız: Kaplan, İbrahim, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Gözden geçirilmiş 6. Baskı, İmaj Yayınları, Ankara, 2012, s. 183.

[11]    Altay, Şakir, Hukuk ve Sosyal Bilimler Sözlüğü, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1983, s. 163, 164.

[12]    Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 400

[13]    Deschenaux, Henri-Tercier, Pierre, Sorumluluk Hukuku, Çeviren: Salim Özdemir, Kadıoğlu Matbaası, Ankara, 1983, s. 2

[14]    Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 400.

[15]    Fuchs, Maximilian, Deliktsrecht, Siebte, aktualisierte und überarbeitete Auflage, Springer-Verlag, Berlin Heidelberg, 2009, s. 2

[16]    Aynı Kanaat: Brüggermeier, Gert, Haftungsrecht, Struktur Prinzipien Schutzbereich, Springer Verlag, Berlin Heidelberg, 2006, s. 25.

[17]    BGE 34 II 274, Nakleden: Tandoğan, s. 13.

[18]    Suçun unsurları için emsal karar: Yargıtay 4. Ceza Dairesinin , 18.01.2016 tarihli ve esas: 2015/27008, karar: 2016/615 sayılı kararı.

[19]    Brüggermeier, s. 23.

[20]    Baysal, Başak, Haksız Fiil Hukuku, Oniki Levha Yayınları, İstanbul, 2019, s. 88.

[21]    Landolt, Harty, “Haftung für rechtmässige Schadenverursachung” Haftung und Versicherung, sayı: 3, https://www.alexandria.unisg.ch/237553/1/2014_ Haftung%20f%C3%BCr%20rechtm%C3%A4ssige%20Schadensverursachung.pdf (08.11.2019), ss: 1-16, s. 5; Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. Baskı, Yetkin Yayını, Ankara, 2012, s. 589; Kaplan, s. 164.

[22]    Aynı yönde bakınız: Binder, Andreas-Geiser, Thomas-Roberto, Vito, Einführung ins Privatrecht Obligationenrecht Allgemeiner Teil Obligationenrecht Besonderer Teil Gesellschaftsrecht, https://www.binderlegal.ch/uploads/media/Binder_Geiser_Roberto_Einfuehrung_ins_Privatrecht_2008.pdf (03.11.2019) Gallen, 2008, s. 27.

[23]    Hâtemi, Hüseyin, Hukuka ve Ahlaka Yakırılık Kavramı ve Sonuçları, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları no:457, İstanbul, 1976, s. 25.

[24]    Baysal, s. 108, 109.

[25]    Oğuzman-Öz, s. 18.

[26]    İnan-Yücel, s. 383, 384; Kurtulan, Gökçe, “Haksız Fiilde Hukuka Aykırılık Unsuru” Marmara Üniversitesi Hukuk Araştırmaları Dergisi (MÜHF – HAD), cilt: 23, sayı: 1 ss: 465-503, s.  469, 470. Erdoğan, İhsan, “Haksız Fiilde Kusurlu Sorumluluk ve Özellikle Kusur Unsuru.”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, yıl: 1992, cilt: 1 sayı 3 ss: 109-134, s. 111.

[27]    Akıntürk, Turgut- Ateş Kahraman, Derya, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Özel Borç İlişkileri, 17. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2011, s. 89.

[28]    Eren, Borçlar…, s. 605; İnan-Yücel, s. 386, 387.

[29]    Deschenaux-Tercier, s. 5.

[30]    Oğuzman-Öz, s. 56.

[31]    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.06.2015 tarihli ve esas: 2014/77, karar: 2015/1712 sayılı kararı.

[32]    Kaplan, s. 169.

[33]    Karaman, s. 497.

[34]    Çiğdem, Recep, Mukayeseli Hukuk (İslâm-Türk Borçlar Hukuku) Rağbet Yayınları, İstanbul, 2016, s. 133, 134.

[35]    Karaman, s. 482.

[36]    Oğuzman-Öz, s. 57; İnan-Yücel, s. 393.

[37]    Eren, Borçlar…, s. 578.

[38]    Çiğdem, s. 134.

[39]    Elmalılı, cilt: 5, s. 205.

[40]    Hakeri, Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler Temel Bilgiler, 8. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2012, s. 159;  Derdiman, İdare Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 5. Baskı, Aktüel Yayaınları, Bursa, 2015, s. 128.

[41]    Nomer, Halûk N., Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş onüçüncü bası, Beta Yayını, İstanbul, 2013, s. 127.

[42]    Derdiman, İdare Hukuku, s. 507; Finanzgericht München Urteil v. 10.03.2017 – 12 K 2612/14..

[43]    Eren, Borçlar…, s. 582, 583.

[44]    Rızanın olmaması, rıza dışı ya da rıza hilâfına (=rızaya aykırı) olmak demektir. Eren, Borçlar…, s. 525.

[45]    Derdiman, R. Cengiz, “Hukukta Malvarlığı Kavramı ve Kapsamı”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/hukukta-malvarligi-kavrami-kapsami/ (04.11.2019)

[46]    Kaplan, s. 167.

[47]    Kaplan, s. 165, 168.

[48]    Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 334.

[49]       Yargıtay21.Hukuk Dairesinin 23.1.2018 tarihli ve esas:2018/59,karar:2018/458sayılı kararı.

[50]    Maddi ve manevi tazminatın istenmesi ve belirlenmesi gibi hususlara ayrı bir yazı konusu olacak derecede detaylıdır. Burada sadece haksız fiil ile bağlantılı olduğu kadar değinilmiştir.

[51]    Derdiman, R. Cengiz, “İdari Yargıda Zararları Aynen Tazmin Sorunu” Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/idari-yargida-zararlari-aynen-tazmin-sorunu/ (13.11.2019).

[52]    Derdiman, İdare Hukuku, s. 503. Ayrıca bakınız: Çağlayan, Ramazan, Tarihsel, Teorik ve Pratik Yönleri İle İdarenin Kusursuz Sorumluluğu,  Asil Yayıncılık, Ankara, 2007, s. 139.

[53]    Tandoğan, 77; Ayrıca bakınız: Eren, Fikret, Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun İlliyet Bağı Teorisi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara, 1975, s.52.

[54]    İnan-Yücel, s. 399. Hukuka aykırı olduğu iddia edilen fiilin hukuka uygunluk sebebplerinin; davranış sahibince(=zarar verence) ispatlanacağı hususunda: Brüggermeier, s. 38.

[55]    Örneğin: Yasin, Melikşah, İdari yargılama Usulünde İspat, XII Levha Yayınları, İstanbul, 2015, s. 97.

[56]    Örneğin: Askerî Yüksek İdare Mahkemesi 2. Dairesinin  01.12.1993 tarihli ve 555/519 sayılı kararı, nakleden: Atay Ender Ethem–Odabaş, Hasan, Teori ve Yargı Kararları Işığında İdarenin Sorumluluğu ve Tazminat Davaları, Güncellenmiş 2. Baskı, Seçkin Yayını, Ankara, 2010,  s. 820.

[57]    Derdiman, İdare Hukuku, s. 355. Atay, (Ender Ethem, İdare Hukuku,  3. Bası Turhan Kitabevi Yayını, Ankara, 2012), s. 682’de “nedensellik bağının ispatının kişilere ait olduğunu ama bu yükümlülüğün özel hukuktaki kadar katı ve ağır olmadığını belirtmektedir.” Derdiman, İdare Hukuku, s. 355.

[58]    Derdiman, R. Cengiz, İdarî Yargının Genel Esasları, Yeni Değisikliklere Göre Güncellenmiş 3. Baskı, Aktüel Bursa 2014, s.191.

[59]    Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 194; Nomer, s. 195; Savaş, Fatma Burcu, “Haksız Fiil Tazminatının Tabi Olduğu Zamanaşımı Süresinin İşlemeye Başlama Anı” Türkiye Barolar Birliği Dergisi, yıl: 2008, sayı: 74, ss: 121-148, s. 125127.

[60]    Savaş, s. 126.

[61]    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2019 tarihli ve esas:2017/778,  karar: 2019/329 sayılı kararı.

[62]    “Fiilî yol”, idarenin temel haklara ve mülkiyete açıkça ve hukuka aykırı müdahalesini anlatmaktadır. Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları, s. 38; Tan, Turgut, İdare Hukuku, Turhan Kiyabevi Yayını, Ankara, 2013, s. 706. Bu kavramın Fransızca karşılığı olan; “‘voie de fait’ kavramı, hukukun bütün dallarında yer almaktadır ve kavramın temel özelliği maddi eylemin açıkça hukuka aykırı olmasıdır.” Şeker, Gülseven, İdare Hukukunda Fiili Yol ve rinin Türkiye uygulaması, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Bilimleri Anabilim Dalı Kamu Hukuku Bilim Dalı, İstanbul, 2010, s. 13.

[63]    Memurların idareye verdikleri zararlardan dolayı sorumlulukları; haksız fiil kapsamında zamanaşımına tabi görülmektedir. Danıştay 5. Dairesinin, 08.05.1979 tarihli ve e: 75/9257, k: 79/1132 sayılı kararı, nak: Akyılmaz, Bahtiyar, “Kamu Zararı ve Kamu Zararında Rücu” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Memcmuası cilt: 69, yıl: 2011, sayı:1 – 2, ss: 61-78, s. 71.

Önceki YazıMüzik eserine ilişkin hakların ihlallerinde tazminat hangi mahkemeden istenir?
Sonraki YazıÖzel Güvenlik Anlayışı ve 5188 Sayılı Kanunun Uygulanmasından Doğan Sorunlara İlişkin Değerlendirmeler