Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman

1. Genel Bilgi ve Yasal Hüküm

Trafik kurallarının ihlali hallerinde kollukça trafik cezası ya da diğer idari yaptırım uygulanır. Geneldeki anlayış gerekenin sadece bu uygulama ile tamamlanmış olacağı yönündedir. Halbuki bazı trafik ihlâlleri, adli yönde suç teşkil edebileceklerinden, adlî işlemleri gerektirebilir. 

İşte bu yazıda; karayolunda trafiği tehlikeye düşürmenin cezaî sorumluluğu konu edilmiştir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK’nın) 179/2 maddesine göre;

“Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Üç fıkradan oluşan TCK’nın 179. maddesinin 1. ve 3. fıkraları ile yine konuyla ilgili 180. maddesi ne burada yeri geldiğince ve ilgileri ölçüsünde değinilecektir. Cezaların ağırlatıcı ve hafifletici faktörleri nazara alınarak tayini usuli ve infaz rejimleri genel ve farklı bir konudur. Temel cezanın tayini ve infaz rejimleri gibi konular makalenin kapsamı dışında bırakılmıştır.

Kaynakçadaki eserler, -ad ya da soyada göre- alfabetik değil, numaralandırılarak sıralanmıştır. Makale içinde eserlere atıfta da bu numaralar kullanılmıştır. Bir yerde birden çok esere verilen atıf numaraları, aralarında noktalı virgülle ayrıştırılmıştır. Eserlerlerin sayfalarına atıflarda ise, eser numarası ile sayfa numarası arasında üstüste iki nokta konmuştur.

2. Suçun Niteliği ve Hukukî Konusu

2.1. Suçun Niteliği

Karayolunda trafiği tehlikeye düşürmek suçu “somut tehlike suçu”dur [2;37; gerekçe, 1].  Konunun anlaşılabilmesi için, tehlike, somu ve soyut tehlike suçları hakkında kısa bilgi vermek gerekir: [3]

2.1.1. Tehlike, Somut ve Soyut Tehlike Deyimleri

Tehlike suçları, bir tehlikenin meydana gelmesinin önlenmesini amaçlarlar. Tehlike suçları somut ve soyut tehlike suçları olmak üzere 2 gruba ayrılrlar.

2.1.2.  Somut Tehlike ve Zarar İlişkisi

Bu suç somut tehlike suçudur ama “zarar suçu” değildir [29]. Fiilin somut bir tehlike meydana getirmesi gerekmektedir [3]. Bir “somut tehlike suçu”nda gerçek bir zarar tehlikesini varlığı zorunludur. Bu suçta da meydana gelmesi söz konusu olacak tehlike “zarar” tehlikesidir [9]. “Zarar” deyince de tehlikenin -oluşturduğu zararın- kendisi anlaşılmalıdır. Somut tehlike suçlarında, her bir olayda, bir zarar tehlikesinin meydana gelip gelmediği de belirlenmelidir.

“Zarar” kişinin maddî ve manevî dünyasındaki hak ve menfaatlerinde meydana gelen eksilmelerdir. {benzer görüş: [5: 208; 6: 620; 7: 2393; 8:383]} Kişinin şahıs ve malvarılığında, vaki bir tecavüzle meydana gelen tüm eksilmeler eksilmeler “zarar”dır. Bu doğrultuda, kişinin maddî ve cismanî zararları gibi; acı, ızdırap, elem gibi manevî dünyasını etkileyen mağduriyet ve eksilmeler de zarar olarak görülmelidir. Yalnız bu eksilmeler, kişinin isteği dışında [8: 383] ve kendisinin dâhil olmadığı veya sebebiyet vermediği zaman “zarar” olurlar.

Zararın tazmini yükümlüğü dayanağını, hakkaniyet ve eşitlik gibi bir kısım ilkelerde bulmaktadır. [4: 497; 10: 11 vd]. Dolayısıyla ceza hukukunda cezalandırılabilirlik de bu ilkelerin hayata geçirilmesinin gereği olmak açısındandır. Buna göre, bir fiilden dolayı gelecekte doğabilecek zararlar sözkonusu olabilecekken [11:189]; “zarar tehlikesi” olayla yakın zaman kapsamında bağlantılıdır.

2.1.3. Soyut Tehlike ve Kapsamı

“Soyut tehlike suçu”nda ise suç, maddî bakımdan, fiilin icra edilişiyle tamamlanmıştır. Suç tipinde korunan menfaatin ihlali de böylece gerçekleşmiştir. Soyut tehlike suçunda “suç konusu üzerinde gerçekten bir tehlikenin meydana gelip gelmediğinin araştırılıp tespit edilmesine gerek yoktur.” [12].  Suçun kanunî tarifine uygun fiil gerçekleştiğinde tehlike de doğmuş olur. Dolayısıyla tehlikenin somutlaşmış hali veya niteliği aranmaz.

2.2. Suçun Hukukî Konusu

“Her suçta, koruma konusu hukukî varlık veya menfaatin oluşturduğu bir hukukî konu vardır.” [27: 69]. Bir suçun hukukî konusu, kısaca, suçla korunan hukukî yarar ve değerdir.[1]

Bu suçun niteliği, hukukî konusunu belirlemede de önemli olmaktadır. Çünkü bu “tehlike suçunun işlenmesi halinde, hukukî değer ihlâl edilmektedir.” [37].

Bu suçta da amaçlanan, esas olarak, karayolu trafiğinde güvenliğin sağlanmasıdır [14:161]. Farklı bir görüşe göre, bu suçun hukukî konusu ulaşım araçlarıdır [19:671]. Fakat hükme göre somut hukukî yarar; kişilerin; can, mal emniyetini ihlâl edecek tehlikelere karşı korunmasıdır [3]. Bu husus, hükümde, “…kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde…” diye dile getirilmiştir. Burada söz konusu olacak tehlike:

1-) “Zarar” tehlikesi oluşturacak kadar gerekli ve yeterli düzeyde bir tehlike olmalıdır. Suçtan bir zarar doğması halinde, içtima hükümleri de nazara alınarak bir değerlendirme yapılmalıdır. Bu hususa aşağıda değinilmiştir.

2-) “İnsanlara yönelen” insanla ilişkili bir tehlike olacaktır. İnsanların hayat sağlık ya da malvarlıklarına zarar gelme tehlikesinin oluşmadığı hallerde bu suç oluşmayacaktır. İnsanların malvarlıkları olmayan hayvanlar, bitkiler ve/veya cansız varlıklara yönelen tehlike de bu suçu oluşturmayacaktır.

3. Suçun Unsurları

3.1. Maddî Unsur

3.1.1. Genel Olarak

Suçun maddî unsuru, “ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare”dir. Suçun hukukî konusu ile maddî unsurlarının konusu farklı olabilir. Suçun maddî unsurunda hareketin yöneldiği hedef maddî unsurun konusudur. {Benzer yönde: [15:24]}. Buna göre bir değerlendirme yapılmalıdır.

3.1.2. Maddî Unsura İlişkin Konular

3.1.2.1. Karayolu ve Ulaşım Araçları

Maddî unsurun konusu olan “ulaşım”, bir yerden diğer bir yere gitme anlamına gelmektedir. Dolayısıyla:

1-) Bu suç, ihmalî (durağan) nitelikte değil; hareketle işlenebilen suçtur.

2-) Suç için, bir yerden diğer bir yere gitmeye elverişli araçların kullanılması gereklidir. Bu niteliğe sahip olmayan araçlar hükümde yer alan “ulaşım aracı” değildirler.

Hükümde geçen “araç” tabirini,

1-) İnsan tarafından hareket ettirilen ya da kendiliğinden hareket eden;

2-) Yük ve eşya taşımaya müsait motorlu ya da motorsuz;

Her türlü eşyalar olarak anlamak gerekir. Bu sebeple bisiklet, “kaykay, kayak, buz pateni ayaklıkları”,[2] otobüs, kamyon da kişileri bir noktadan başka noktaya götürücü araçlardır. Örneğin bisiklet kaykay bir kimsenin kendisinin kullandığı ulaşım aracıdır. Otobüs ise başkalarının taşındığı taşıttır ama nihayetinde araçtır. Kısacası her taşıt araçtır, her araç taşıt değildir. Bu sebeplerle, hükümde araç kelimesi kanaatimizce yerindedir. {aksi görüş: [19: 671]}. Tüm bu değerlendirmeler 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun (KYTK’nın)  3. maddesindeki “araç” ve “taşıt” tanımlarından çıkarılabilmektedir.

“Taşıt”ların bu vasfı taşımaları için almaları gereken belgenin olup olmaması, bu suç açısından  farketmez. [17: 102]. Aracı kullanan kimsenin sürücü belgesini alıp almadığı da bu suçta önemli değildir. Önemli olan aşağıda belirtileceği gibi tehlikeli sevk ve idaredir.

Ulaşım araçlarının suçun hukukî konusundaki tehlike oluşturmaya da elverişli olmaları gereklidir. Buna göre örneğin:

1-) Bir yol kenarında; parkedilmiş vaziyette olan; çalışıyor olsa bile henüz sevk ve idare haline geçmemiş bir araç bu suça konu olamaz. KYTK’ya göre, trafik karayolunda kişilerin hal ve hareketleridir. Bu durumda karayolunda duran bir aracın hukukî mesuliyeti, bu kanun ve diğer mevzuata göre takdir olunur.

3-) Sevk ve idare halindeyken madde hükmünde yer alan tehlikelerin hiçbirisini oluşturamayacak araçların suçta kullanılmaları imkansızdırlar.

4-) Bu suç “karayolu” kapsamında olmayan bir yolda da işlenebilir. Çünkü yasal hükümde “ulaşım” halinde olmak yeterli görülmüştür. Bu sebeple, ulaşılması için kullanılan yerler yol olup, buralar suç kapsamına dâhildirler.

3.1.2.2. Hareket ve Cezalandırılabilme Şartı

Bu suçta hareket ulaşım araçlarını karayolunda hukukî konuyu ihlâl edecek şekilde[3] sevk ve idaredir. . “Sevk ve idare”, aracı kullanmak, yönlendirmek gibi tüm davranışları yapabilme imkanına sahip olabilmeyi gösterir.  “Sevk ve idare”, aracın, ulaşım halindeki safahatında yani seyir halindeyken yönetimi ve yönlendirilmesidir. Kanun, bu suçun oluşması için “hareket”in birden fazla tekrarlanmasını şart koşmamıştır.[4] “Somut tehlike suçlarında tehlikeye yol açan fiilden dolayı faile ceza verilebilmesi için somut tehlikenin gerçekleşmesi aranmaktadır.” [20: 162]. Hâkim her bir somut olayda, hareketin meydana gelip gelmediğini ve bu hareketin “(objektif) cezalandırılma şartı”nı[5] haiz olup olmadığını araştırmak zorundadır. [19:672].

Bu nedenle örneğin:

1-) Bir kimsenin sürücü belgesi almamış olmasına rağmen, karayolunda araçla seyretmesi bu suçu oluşturmaz [2; 37]. Çünkü; sürücü “belge sahibi olmayan kişilerin de mutlaka tehlikeli şekilde araç kullanacakları iddia edilemez.” [37]. Taşıtların taşıma belgelerinin olup olmaması da bu bakımdan farketmez. Önemli olan “arac”ı ya da “taşıt”ı, hukukî konuyu ihlâl edecek şekilde şekilde sevk ve idaredir.

2-) Karayolunda kırmızı ışıkta geçmek, tehlikeli şekilde patinaj çekmek[6] ve/veya  sürekli olarak zikzaklarla şerit değiştirme gibi hallerde busuç oluşabilir. Failin “hareket”i  tekrarı, failin kastını maddî unsurdan hareketle belirlemede etkili olabilir. Yargıtayın fiilin tekrarını gerekli görüyormuş gibi algılanabilecek kararı[7] da kanaatimize katkı zannındayız.

3-) Trafik levhalarına ya da işaretlerine veya işaretçilerine uymamak gibi davranışlar bu kapsamda tehlike şartı da mevcutsa suçun teşekkülüne sebeptirler.

4-) Bir kimsenin aniden ve güvenli mesafe bırakmadan bir başka şeritte seyretmekte olan aracın önüne geçmek de tehlikeli bir davranıştır. Bu örnekteki aracın trafik işareti vermemesi, sık sık şerit değiştirmesi, seyretmekte olduğu şeritte araca hakim olamaması gibi davranışları, kastın varlığına ilişkin belirti de olabilir.[8]

3.1.2.3. Fail

Suçun faili “gerçek kişi”dir. Ulaşımda kullanılabilecek aracı sevk ve idare eden, etmekte olan herkes fail olabilir. Dolayısıyla suçun meydana gelmesi için failin sürücü belgesi sahibi olması gibi bir şart aranmaz. Kanunun lâfzından, sevk ve idare edebilir olmak gibi bir şartın aranmadığı; fiilen sevk ve idare eder olmanın yeterli görüldüğü anlaşılmaktadır. Bu noktada, irade yeteneğini yaşlılık gibi sebeplerle kaybettiği açıkça anlaşıldığı halde trafiğe çıkanların bu suçtan mesul tutulmaları tartışmalı görülebilir. Ama bize göre böyle bir sorumluluk mevzubahis olabilmelidir. Zira, mesela kendi iradesiyle sarhoş olanlar trafikte tehlike oluşturmaktan mesul tutulmaktadırlar.[9] Her iki haldeki illet aynılığı; irade yeteneğini kaybettikleri açık olanların trafiğe oluşturdukları tehlikeden mesuliyetlerini makûl kılmaktadır.

3.1.2.3.1. İlliyet (Nedensellik) bağı

Bu suçun işlenmesi için maddî unsur açısından, suçun hukukî konusundaki sonucun, failin hareketinden meydana gelmiş olması gerekmektedir. Hareket ve sonuç arasında böyle bir nedensel (illî) bağın kurulamıyor olması suçu kaldırır. Suçla korunan hukî menfaat kapsamında olmayan zarar tehlikesinde de bu suçtan bahsedilemez.[10]

3.2.  Manevî Unsur

Bu suç taksirle işlenemez.  Bu suçta kast gerekli ve yeterli olup; ayrıca “saik (özel kast) aranmamıştır.” [37]. Kastın varlığı için suç kuralı bilinçli olarak ihlâl edilmelidir [37]. “Sanığın (bu) kastının, fiilinin başkalarının hayat, sağlık ya da malvarlığı bakımından tehlikeye neden olabileceğini kapsaması gerekir.” [35]. “Sanığın tehlikeli hareketler yaptığı trafik güvenliğini tehlikeye soktuğu ve bu kasıt altında araç kullandığı sabit değil”se suç oluşmaz [29]. “Bir kimsenin haksız olduğunu bilmediği ya da anlamadığı bir eyleminden dolayı (da) ceza sorumluluğu kabul edilmemektedir.”{[4: 126]. Ayrıca bakınız: [9: 241, 242]}

TCK ile birlikte hukukumuzda kasıt, doğrudan ve muhtemel (olası) kasıt olarak 2’ya ayrılmıştır. “Kast, suçun kanunî tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir” (TCK., m. 21/1). Bu durum doğrudan kastı içerir. “Kişinin, suçun kanunî tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde (ise) olası kast vardır.” (TCK., m. 21/2).

Anlaşılacağı üzere: “suçun, meydana gelecek sonucunu istenmese de öngörülerek bilinerek işlenmesi halinde “muhtemel (dolaylı, olası) kast”tan bahsedilebilir. Sonucun meydana gelmesi öngörülebilir olmakla birlikte istenmişse; arzu da edilmişse, ortada “belirli (doğrudan) kast” vardır.” Belirli kast, temel ceza tayininde olası kasta nazaran, ağırlaştırıcı etkiye sahiptir.” [3; 9: 202 ve devamı] Çünkü, kastın muhtemel nitelikte olması halinde faile verilecek ceza TCK’nın 21/2. maddesine göre indirilir.

Tüm bunlara göre bu suçun oluşması için fail:

1-) Trafik güvenliğini bu suç kapsamında tehlikeye düşüreceğinin farkında olmalıdır, bunu bilmelidir.

2-) Trafik güvenliğini bilinçli olarak tehlikeye düşürdüğü olayda tehlikenin meydana gelmesini istemeli ya da en azından öngörmelidir.

Netice bakımından farja dikkat çekmek gerekirse: Sonucu; istemiş olmak doğrudan kasttan, istemese bile öngörmek ve bilmek ise dolaylı ya da muhtemel kastten sorumluluğu gerektirecektir. Olayda dolaylı kastın varlığı halinde, doğrudan kasta nazaran daha za bir cezaya hükmedilecektir. Taksir bir suça gerekli özenin gösterilmemesi gibi sebeplerle sebebiyet vermek olup, fiil istense dahi neticenin hiçbir şekilde istenmemesidir. Dolayısıyla yapılan işlemde netice öngörülebilir olduğu halde istenmemiştir denilebilecek bir olayda bilinçli taksir olsa bile sorumluluk doğmayacaktır. Her bir somut olayda tüm bu hususların araştırılarak takdir edilmesi, hâkime ait olacaktır.

4. Suçun Özel Görünüş Şekilleri   

4.1. Teşebbüs

Tehlike suçları ve şeklî suçların teşebbüse elverişli olmadıkları söylenebilir. Bu suç da teşebbüse, kural olarak, elverişli değildir [2: 874; 19: 673; 14: 183]. Objektif cezalandırılma şartlarının gerçekleşmemesi fiilî teşebbüs olmaktan da çıkarır [18: 421]. Suçun hukukî konusunu objektif cezalandırılabilme şartı görenler bu suçlardfa teşebbüsü kabul etmemektedirler [21:22; 22:450,451]. Ancak şu varki; teşebbüs cezalandırılabilme şartlarıyla değil, suçun unsurlarıyla ilgilidir [20: 163, 164]. Dolayısıyla tehlike oluşturmaya elverişli bir hareket, suçun hukukî konusundaki tehlikeyi oluşturacakken elde olmayan nedenlerle kesinti olmuşsa belki bir ihtimal, teşebbüsten bahsedilebilir. Meselâ bir sürücü yolda sürekli zikzaklar çizerek yanındaki bir kişiyi korkuya düşürmek istemiş olabilir. Bu sürücü yolda trafik kontrolünü görünce hızını düşürüp, zikzaklarına da son verince, amacına elinde olmadan ulaşamamış olacaktır. Ama böyle bir durumun oluşması ihtimali çok azdır.

4.2. İştirak

Bu suç, iştirakin her şekline müsaittir. Bu suçta, azmettirme, birlikte faillik veya yardım şeklinde fer’i faillik mümkündür. Meselâ bir sürücüye korkutmak istediği birisine karşı tehlikeli bir hareket yapsın diye aracın evdeki anahtarını getirip sürücüye veren kişi duruma göre asli ya da fer’i faillikten sorumlu olabilecektir.

4.3. İçtima

Trafiği yukarıda yer alan hukukî konu kapsamında tehlikeye düşüren kişiler, bu fiilleri ile birden fazla suç hükmünü ihlal etmiş olabilirler. TCK’nın 44. maddesi, birden fazla suçun bir tek fiille işlenmeiş olması halinde faili, bu suçlardan en ağır cezalı olanından sorumlu tutmuştur. Buna göre meselâ:

1-) Konumuzu teşkil eden suç ile bir başka suç varsa, örneğin yaralama veya ölüm halinde; cezai mesuliyet bu ve ağır diğer suçtan olacaktır. Örneğin, TCK’da taksirli ölüme/yaralamaya sebebiyet verme ya da kasıtlı öldürme/yaralama suçları ayrı ayrı düzenlenmiştir. Bu durumda fail, konumuzu teşkil eden suçtan ve sebebiyet verdiği yaralamadan/ölümden de işleme tabi tutulacaktır. Ceza ise içtima hükümlerine göre yaralamak ya da öldürmekten verilecektir {Emsal Karar: [34]}.

Bu hususu, “aslî ve tal’î norm ilişkisinde aslî normun uygulanması” gerekliliği de destekler. Buna göre: “Zarar suçunun oluştuğu halde tal’î norm olan tehlike suçundan hüküm kurulamaz.” [26]. Hüküm, birden fazla suçun varlığı halinde ise içtima hükümlerine göre en ağırından kurulur. [2: 875, 876].

2-) Tek fiille; konumuz olan bu suç ile birlikte bir kabahatin de işlenmiş olması söz konusu olabilir. 5326 sayılı Kabahatler Kanununun (Kab. K.’nın) 15/3. maddesi bu yönde hükümler içermektedir. 15/3 maddeye göre; bir fiil hem kabahat hem suç olarak tanımlanmışsa, suça ilişkin yaptırım uygulanır. Bu durumda ceza sorumluluğu, yalnız TCK’nın 179/2. maddesinden doğacaktır. Konumuz olan suçtan ceza verilmemesi halinde kabahatten, usûlüne uygun olarak, idarî yaptırım uygulanmakla yetinilecektir.

5. Suçun Takibine İlişkin Konular ve Öneriler

5.1. Uzlaşma

Trafiği tehlikeye sokmak suçu uzlaşma kapsamındadır. Dolayısıyla bu suça ilişkin olarak yargılama sürecinde uzlaşma prosedürü işletilmelidir.

5.2.  Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Konusunda Durum

Bu suçun sübuta ermesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir {Emsal karar: [38]}.

5.3. Kamu Davasının  Açılması Bakımından

1-) Bu suçta, kamu davasının açılması geri bırakılamaz. “Zira, 179/2 de yer alan suç genel tehlike suçu olarak düzenlenmiş olup şikayet şartına bağlı tutulmamıştır.” [12].

2-) Fail, fikrî içtima halindeki daha ağır cezalı fiilden beraat etmiş olabilir. Ya da yaralamalı bir kısım kazalarda şikâyet olmayınca takibat olmaz.[11] Bu hallerde fikrî içtimaya konu olan diğer suç ya da fiilden işleme devam olunmalıdır. {Benzer görüş: [26]}. Trafiği tehlikeye düşürmek suçu bakımından da kasıt yoksa suç oluşmayacaktır. {Emsal Karar [35; 37]}.

Bu nedenlerle, fikrî içtimanın mevcut olduğu durumlarda soruşturma ve kovuşturma işlemleri tüm suçlar ayrı ayrı nazara alınarak devam ettirilmelidir. Böylece, takibatı sona eren ağır suçun dışındaki düşmemiş diğer suçtan/suçlardan dolayı yargılama da, başa dönülmeden, devam etmiş olacaktır. Çünkü, her bir suçtan mahkûmiyet ya da beraat için, duruşmalarda her bir delilin ayrı ayrı tartışılması gerekmektedir. Fikrî içtimaya tabi suçların, tümünün birlikte yargılama konusu yapılması, zaman kazandırıcı niteliği ve ekonomik yönüyle, usûl ekonomisi (Anayasa, madde: 141/son) bakımından da gereklidir. Eğer içtima halinde diğer suçtan/suçlardan soruşturma ve kovuşturma işlemleri bir kenara bırakılırsa, ağır suçtan takibat kalktığında ya da beraat halinde diğer suçtan yargılama sil baştan yapılmış olacaktır. Bu ise hem zaman kaybı hem de masraflı bir yöntem olacaktır.

4-) Bu suçun bir kabahat de teşkil etmesi halinde işlem, içtima hükümlerine göre yapılacaktır. Bu nedenle, idarî merciler böyle bir durumda kabahate idarî ceza tesis etmeden konuyu Cumhuriyet Savcılığına bildirmelidirler. Adlî makamlarca, trafiği tehlikeye düşürme suçunun işlenmediği belirlenirse, anılan kabahatte idarî ceza kesilmelidir [3; 28:22].

Dipnot

[1]        İhlâl edilmemesi için ceza ile korunan “beşeri nitelikteki hukukî değer ve menfaatler” [13: 23] bu kapsamdadırlar.

[2]        Çocuk arabası, paten, kaykay gibi araçların bu hüküm kapsamında olmadığı belirtilmektedir bakınız: [16: 669, 670].

[3]        Gerekçede bu suçun meydana gelmesi için aracın tehlike sevk ve idaresi yeterli görülmemiştir. Bu tehlikenin yukarıda hukukî konuda belirttiğimiz tehlikeye de sebebiyet vermiş olması lâzımdır {nakleden: [1:398]}.

[4]        Bu gibi hallerde, duruma göre müteselsil suçtan sorumluluk olup olmayacağı gözden geçirilmelidir. Ama Yargıtay tekrarları ekseriyetle tek suç kabul etmektedir. Meselâ: Yargıtayın bir kararı [33] somut olayda birkaç kez patinaj çekerek yayaya çarpma tehlikesini tek bir fiil görmüştür. Diğer bir karar göre de; “araç ile kırmızı ışık ihlali yaparak trafikte tehlikeli şekilde ilerlediği, bunun üzerine görevli trafik ekibinin aracın peşine düşerek durması için sanığa ikazda bulunduğu, fakat aracın trafikte zig zaglar yaparak süratli şekilde ilerlemeye devam ettiği”; görülen sanığa konumuz olan tek bir suçtan verilen ceza, Yargıtay ilgili dairesince onanmıştır [30].

[5]        Türk hukukunda “(objektif) cezalandırılabilme şartları” varlığı tartışmalıdır [23: 223].”Somut tehlike” objektif cezalandırılabilme şartı {[24:203]} veya suçun unsuru {örneğin:[25:61]}kabul edilmektedir. “Suça kendi özelliğini veren ve bunu  diğer suç ya da fiillerden ayıran tüm unsurlar kurucu unsurlardır.” [27: 128]. Bu tartışmalara göre bir değerlendirme yapmak makalemiz konusu dışındadır. Burada sadece konumuz olan suçun meydana gelmesi için anılan tehlikenin doğması şartına dikkat çekilmektedir.

***

[6]        Sanık “egzozundan yüksek ses çıkan aracı ile patinaj çek(miştir. Bu) şeklindeki eylemini bir kaç kez tekrarlam(mıştır. Ve bu sırada yolun karşısına geçmeye çalışan bir yayaya çarpma tehlikesi yaratmak sureti ile atılı suçu işle(miştir).” [33].

[7]        “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunda belirtiler o denli fazla ve kesin olmalıdır. Bu konuda, tanık beyanı, trafik tutanağında yer alan tespitler, olay sırasındaki görüntü kayıtları gibi delillere başvurulabilir.” [31].

[8]        Dahası böyle tekrarlar yerine göre müteselsil suçu da oluşturabilir. 4. dipnotta bu tür tekrarların müteselsil suç oluşturmayacağı yönünde örnek kararlar verilmiştir. Yine de bu  suçun; müteselsilen {zincirleme (TCK. m. 43)} işlendiğine hükmedilmesi halinde, ceza TCK’nın 43. maddesine “uyarlık ölçüsünde” artırılacaktır.

[9]        Alkollü “kişinin emniyetli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğunun her somut olayda belirlenmesi zorunludur.” [{32]. Aynı yönde: [33]}.

[10]      Burada söz konusu edilen cezaî sorumluluktur. Hukî sorumluluk değilidr. Hukukî sorumluluk özel hukuk kapsamındadır. Özel hukuk kapsamındaki sorumluluklar konudan ayrı bir içerik taşır ve her bir olay için ayrı ayrı değerlendirilir.

[11]       Dolayısıyla zarar görenlerin şikayetçi olup/olmadıkları da belirlenmelidir [2].

Kaynakça       :

1. Yayınlar

[1]    Ali Nevzat Açıköz (2005), Gerekçeli – Karşılaştırmalı Ve Açıklamalı Yeni Türk Ceza Kanunu, Türk Ceza Kanunu Tanıtım Çalışması, Van, www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale/187.doc (25.09.2017)   

[2]     Mustafa Albayrak (2013), Notlu Atıflı Uyguamalı Türk Ceza Kanunu, Güncellenmiş ve Gözden Geçirilmiş 12. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara.

[3]    R. Cengiz Derdiman (2019). “Hayvanları Serbest Bırakmanın Cezaî Sorumluluğu”, http://www.hukukiyaklasim.com/ makaleler/hayvanlari-serbest-birakmanin-cezai-sorumlulugu/  (07.02.2019).

[4]    R. Cengiz Derdiman (2015), İdare Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa,

[5]    Ahmet M. Kılıçoğlu (2006), Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Yayınevi, 7. Bası, Ankara

[6]     Ramazan Çağlayan, İdari Yargılama Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015.

[7]    Şenel Sarsıkoğlu (2016), “İdarenin Mali Sorumluluğu Açısından Zarar Kavramı” Ankara Üniverditesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 65 (4) 2016: 2389-2422

[8]     Metin Günday (2011), İdare Hukuku, Güncellenmiş ve Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, İmaj Yayınevi, Ankara.

[9]    Hakeri, Hakan (2013). Ceza Hukuku Genel Hükümler, 15. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara

[10]   Lütfi Duran (1974), Türkiye İdaresinin Sorumluluğu, TODAİE Yayınları, Ankara.

***

[11]    Abduləlı Abdullayev-Malik Səlimov (2006), Müqayisəli İnzibati Hüquq,  Adiloğlu nəşriyyatı, Bakı.

[12]   Murat Aydın (2019). “5237 Sayılı TCK.’nun 179/2 Maddesi Işığında Trafik Kazalarının Durumu Ve Genel Tehlike Suçlarında İçtima Hükümlerinin Uygulanması”, www.ceza-bb.adalet.gov.tr/makale/165.doc (06.02.2019).

[13]  Zeki Hafızoğulları-Devrim Güngör (2007), “Türk Ceza Hukukunda Suçların Tasnifi” Türkiye Barolar Birliği Dergisi, TBB Dergisi, Sayı 69, yıl: 2007, ss: 21-50.

[14]  Murat Önok (2015) “Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu (TCK m. 179)” Türkiye Barolar Birliği Dergisi, yıl: 2015, sayı: 121, ss: 157-202.

[15]   Neslihan Göktürk-İzzet Özgenç-İlhan Üzülmez (2012), Ceza Hukukuna Giriş, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 1447, Eskişehir

[16]  Ali Rıza Çınar (2008), “Ceza Yasasında Alkollü Araç Kullanma Suçu”, V. Türk-Alman Tıp Hu­kuku Sempozyumu – “Tıp Ceza Hukukunun Güncel Sorunları”, Türkiye Barolar Birliği Yayınları: 142, Ankara 2008.

[17]  Mahmut Koca (2005), “Trafik Güvenliğini Kasten Tehlikeye Sokma Suçu (TCK m. 179/2, 3)”, Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi, Sayı 11-12, Temmuz-Ağustos yıl: 2005, nakleden Önok, s. 166

[18]  Veli Ö. Özbek-M. Nihat Kanbur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe (2011), Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Gözden geçirilmiş ve yenilenmiş 2. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara,

[19]  Veli Ö. Özbek-M. Nihat Kanbur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe (2011), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 2. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara.

[20]  Zeynel Kangal, “Cezalandırılabilirliğin Objektif Koşulları” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası cilt: 68, sayı:1-2, yıl: 2010, ss: 151 – 168.

***

[21]  Mehmet Emin Artuk / Mehmet Emin Alşahin, “Objektif Cezalandırılabilme Şartı Ve Zamanaşımı” Nur Centel’e Armağan,  Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi Özel Sayı,  yıl: 2013, cilt: 19, sayı: 2, ss: 17-44.

[22]  Mehmet Emin Artuk/Ahmet Gökcen/A. Caner Yenidünya (2014), Ceza Hukuk Özel Hü­kümler, 14. Baskı, Ankara, 2014, s. 450 ve kıyasen 451, nakleden:  Önok, s. 183

[23]  Doğan Soyaslan (2012), Ceza Hukuku  Genel Hükümler, Güncellenmiş 4. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara.

[24]  İzzet Özgenç, (2011). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Baskı Seçkin Yayınları Ankara.

[25]  Ayhan Önder (1992). Ceza Hukuku Genel Hükümler, cilt: II, İstanbul, s. 61, nakleden: İzzet Özgenç, (2011). Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 6. Baskı Seçkin Yayınları Ankara, s. 203.

[26]  Cengiz Apaydın (2016), “Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçları ve Trafik Ceza Hukuku”, Hukuk Haber, 2016, https://www.hukukihaber.net/kitaplar/trafik-guvenligini-tehlikeye-sokma-suclari-ve-trafik-ceza-hukuku-h75008.html (22.01.2019)

[27]   Yüksel Ersoy (2002). Ceza Hukuku Genel Hükümler, İmaj Yayınları Ankara.

[28]   Çoban, Ülviye Müjde (2009). Kabahatler Kanunu’ndaki İdârî Para Cezaları, Selçuk Ünđversitesi Sosyal Bilimler   Enstitüsü Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı İdare Hukuku Bilim DalI Yüksek Lisans Tezi, Konya.

2. Emsal Kararlar

[29]   Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.10.2018 tarihli ve Esas: 2017/438  Karar: 2018 / 463  sayılı kararı.

[30]   Yargıtay  12. Ceza Dairesinin 25.01.2018 tarihli ve Esas: 2017/ 5468, Karar: 2018 / 881 sayılı kararı.

[31]   Yargıtay Ceza Genel Kurulunun  08.11.2016 tarihli ve Esas: 2016/ 748 Karar: 2016 / 405 sayılı kararı

[32]   Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.05.2007 tarihli ve 103-111 ile 04.12.2007 tarihli ve 262-263 sayılı kararları, nakleden: Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.10.2018 tarihli ve Esas: 2017/438  Karar: 2018 / 463  sayılı kararı.

[33]   Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 12/01/2016 Esas: 2015/5656 Karar: 2016/153 sayılı kararı.

[34]   Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 17.01.2012 tarihli ve esas: 2011/15930, karar: 2012/177 sayılı kararı.

[35]   12. Ceza Dairesinin 23.02.2012 tarihli ve esas: 2012/12992, karar: 2012/5144 sayılı kararı.

[36]   Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 4.2.2014 tarihli ve  12-1566/32 sayılı karar, nakleden Önok, s. 180.

[37]   Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.11.2015 tarihli ve Esas: 2015/ 64, Karar: 2015 / 405 sayılı kararı

[38]  Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 24.12.2014 tarihli ve Esas No:2014/12605 Karar No:2014/26522 sayılı kararı

 


Dikkat                     :

1-)  Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:

  1. Cengiz Derdiman, “Karayolunda Trafiği Tehlikeye Düşürme Suçu”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:            Kaynak:  R. Cengiz Derdiman,  “‘Karayolunda Trafiği Tehlikeye Düşürme Suçu”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmelidir.


 

Önceki YazıKayıt Dışı İşçi İstihdamı ve Hukuki Sonuçları
Sonraki YazıTaşınması Yasak Olmayan Bıçakların Tespitine İlişkin Değerlendirmeler