Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman
Soru Özeti/İçeriği: Kişilerin, şantaj, hakaret ve tehdit veya bir başka suç içerdiği iddia olunabilecek ses ve/veya görüntülerinin gizli ve rızaları olmaksızın, başka kişiler tarafından delil elde etmek amacıyla tespit ve kaydedilmeleri mümkün müdür? Bu şekilde elde edilen veriler hukuka uygun delil niteliğini taşırlar mı? Bu veriler ifşa edilebilir mi? Hakaret ve/veya tehdit gibi suçların işlenmesine ilişkin ihtimal bu kayıt işlemine başlamaya yeterli midir? Tüm bunların hukuka aykırı olmaması için ne gibi usul ve şartlardan bahsedilebilir?
1. Yasal Duruma İlişkin Önbilgi ve Kapsam
Hukukumuzda adlî bir soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olarak ses ve görüntülerin izlenmesi veya kaydedilmesine imkân veren hükümler, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) yer almaktadır. Bu hususlar “Ceza Muhakemesi Kanununda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı Ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”te de düzenlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK’nın) 132, 133 ve 134. maddeleri, kişilerin alenî (topluma açık) olmayan ortamlardaki iletişimlerini ve/veya görüntülerini, rızaları olmadan kaydetme ve ifşa eylemlerini suç olarak belirlemiştir. Burada kaydetme ve/veya ortamda bulunmayanlara dinlettirme, ses ve/veya görüntüsü alınanlarla aynı ortamda bulunan kişiler tarafından yapılabilecektir. Nitekim, TCK’nın 132. maddesi, kişiler arasındaki gizli konuşma ve görüşmelerin ifşası suç olarak görülmüştür. Burada ifşa, kaydetmeksizin başkasına anlatmak ya da ses ya da görüntüleri aynı ortamda olmayan bir kimseye gizlice kayıttan ya da dinlettirmektir. Ayrıca, TCK’nın 133/1. maddesinde karşılıklı konuşmaların başkası tarafından kaydı; 133/2. fıkrası bir “söyleşi”nin kayda alınması suç olarak nitelendirilmiştir.
Bu yazıda da genel olarak bu çerçevede değerlendirme yapılmaktadır. Devlet sırının açıklanması konumuz dışında daha farklı bir içerik arzetmektedir.
2. Hukuka Aykırı Delil Kavramı
“Deliller bir olayın belirlenmesine yara(yan vasıtalardır).” (Kunter ve diğerleri, 617). Delil, uyuşmazlıkların çözümünde yargı kararlarına dayanak olan; bilgi, belge, kayıt, emare gibi ispat içerikleri ve vasıtalarıdır. Deliller hükme dayanak oldukları ana kadar şüphe sebebi olan belirti ve vasıtalar konumunda değerlendirilirler (benzer görüş: Kunter ve diğerleri, 618).
Hukuka aykırılık, genel hatlarıyla, kanunun lâfzı ve ruhu (içeriği) itibarıyla geçerli olan hükmüne aykırılık olarak görülebilir (bakınız: Hatemi, 36, 37). “Hukuka aykırılık hukuk kurallarına kasten veya kusurla uymama veya hukuk kurallarına aykırı davranma ile oluşabilir” (Derdiman 2015, 12). Anayasa (m. 38) ve CMK (m. 206, 217/2, 230/1-b, istinaf ve temyiz ile ilgili diğer hükümler), hukuka aykırı yol ve yöntemlerle elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağına ilişkin hüküm koymuşlardır. “Hukuka aykırı” kabul edilen usûllerle elde edilen, ses ve/veya görüntü kayıtları, yargısal süreçlerde hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil niteliği taşıyabileceklerdir.
3. Alenî Ortamlarda Ses ve/veya Görüntü Alma
Kişilerin alenî bir konuşma veya söyleşiyi, gizli veya açıkça kayda alabilmeleri, başka yerlere aktarabilmeleri hukuka aykırı olmaz. Alenî ortamlar, topluma veya ilgili kişilere açık ortamlardır. Bu tür ortamlarda bulunan kişiler, görüntülerinin ya da konuşmalarının herkese açık olmasına ve/veya başka ortamlarına aktarılabilmesine “kural olarak”, zaten rıza göstermiş olmaktadır. Ayrıca, haber verme ya da haber alma hakları da hukuken korunmuştur.
Yalnız, bu şekildeki bir kaydın ya da içeriğin bir başka ortamda olsun yazılı veya görüntülü yayınlarda olsun, kullanılmasında fikrî haklara dikkat edilmelidir. Yani 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve fikrî ürünleri ve tasarımları koruyan diğer kanunlarda öngörülen usûl ve şartlara uyulması gerekir. Bu konudaki mevzuat, “sahibine özgü” nitelikli olan ve örneğin “eser” niteliği taşıyan verilerin başka yerlerde aktarılmasında bir kısım sınırlamalar ve/veya usûl ve şartlara uyulmasına ilişkin hükümler içermektedirler.
Bu arada, alenî ortamlarda veya kamusal alanlarda da olsa, sürekli takip ya da kayıt, özel hayatın gizliliğine aykırılık teşkil edebilecektir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) örneğin, 23/01/2003 tarihli ve 44647/98 sayılı “Peck v. Birleşik Krallık” kararında, suç işlemek amaçlı olmayan bir yerde bulunan kişilerin sürekli izlenmelerini özel hayatın gizliliğini ihlâl niteliğinde görmüştür. Alman Anayasa Mahkemesi 1. Dairesi de kişilerin özel hayatlarının kamusal alanda başkalarıyla ilişkilerinde de korunmuş olduğunu belirtmiştir (bakınız: Derdiman-Tataroğlu, 262-264).
Şu hale göre; alenî ortamlarda yapılan görüşme veya görüntü kayıtlarının ya da bu ortamlarda bulunanların bilgi ve izlenimlerinin delil olarak ileri sürülebilmesi hukuka aykırı değildir. Dolayısıyla bu yöndeki eylemler de hukuka aykırı olmayacaktır.
4. Alenî Olmayan Ortamlarda Ses ve/veya Görüntü Alabilme
Aleni olmayan toplantı, topluma açık olmayan özel ve kendine özgü toplantılardır. TCK’nın 133. maddesinin gerekçesinde ifade edildiği üzere:
“Bir arada bulunan kişiler arasında yapılan konuşmanın aleni olmayan konuşma olarak kabulü için konuşmanın yapıldığı yerin önemi yoktur. Bu bakımdan, örneğin bir parkta iki kişi arasında geçen konuşmanın başkaları tarafından ancak özel gayret gösterilerek duyulabilecek olması hâlinde, aleni olmayan konuşma söz konusudur. Keza, örneğin bir evde sınırlı sayıda kişiler arasında yapılan konuşma, aleni olmayan bir konuşmadır.”
TCK’nın yukarıdaki hükümleri ve bu yazıda geçen yargı kararları birlikte değerlendirildiğinde:
1-) Alenî olmayan ortamlarda kişilerin konuşma ve/veya görüntülerini kaydetme ve/veya “ifşa”nın suç teşkil etmemesi için, hakkında veri elde edilen kişilerin rızaları aranmaktadır.
2-) Alenî olmayan bir ortamda tehdit ya da hakaret gibi suç teşkil eden konuşma ve/veya görüntülerin:
2a-) “Haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelle(mek)”
2b-) Başka türlü delil elde etme imkânı ve ihtimalinin olmaması ya da yok denecek kadar az olması gibi hallerde;
2c-) Gizlice, “saldırıyı gerçekleştiren ilgili tarafın bilgisi ve rızası dışında”;
2d-) Delil olarak “yetkili makamlara sunarak güvence altına almak” maksadıyla;
Kaydedilmesi suç teşkil etmez (Bu paragraftaki alıntılar: Yargıtay, 2014). Haksız bir saldırının yapılıyor olması ya da olayların akışına göre saldırının yapılabileceği ya da devam edebileceğinin kabulünü gerektiren hallerde, adlî makamlara sunmak üzere yapılan kayıtların da hukuka aykırı olmaması gerekir. Bu şekilde elde edilen kayıtlar hukuken delil olarak değerlendirilirler ve kabul edilirler.
Değerlendirmelerimiz örnek yargı kararlarıyla destekli olarak şu gerekçelere bağlamak isteriz.
4.1. İlgili Suçların Unsurları Açısından
Delil elde etmek için ses ve görüntü kaydetmek, TCK’nın düzenlediği yukarıda bahsedilen maddelerinin unsurlarına uymaz. Bu nedenle herhangi bir suçun mevcudiyetinden bahsedilemez (Zafer, 162). Kaldı ki, burada bahsedilen suçlarla korunan hukukî yarar, kişilerin özel hayatlarını, gizli konuşma ve paylaşımlarını korumaktır (benzer görüş: Tezcan ve diğerleri, 543, 554; Özbek ve diğerleri, 492, 502, 516). Suç teşkil eden davranışların korunması söz konusu olamaz (Albayrak, 678). Bu durumda delil elde etmek kastı, ses/görüntü kaydetmeyi suç olmaktan çıkarmış olacaktır (Zafer, 162).
Yargıtay (2016) “…sanığın, (başkaları ile paylaşmadığı ama), katılanlar hakkındaki adli ve idari soruşturmaya konu iddiasını ispatlama amacını taşıyan (konuşmaları kayıt) eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket etmediği(ne hükmetmiştir).” (Benzer kararlar: Yargıtay, 2012, 2015). Bir başka karara göre de (Yargıtay 2013); bir daha delil elde etme imkânı olmayacak olan rüşvet isteme suçunu tespit etmek ve adli makamlara iletmek maksadıyla toplanan delileri hukuka uygun kabul etmiştir. Bu karara göre fiil, “bir başkasının özel hayatına müdahale olmayıp, … kaybolma (ihtimali) bulunan kanıtların (delillerin) kaybolmasını engelleyerek, yetkili makamlara sunmak amacıyla güvence altına almaktır.”
4.2. Delil Toplamanın Gerekliliği, Savunma, İtiraz ve Aklanma Hakkı Açısından
Suç işlendiğine dair şüphenin ortaya çıkması halinde Cumhuriyet savcısı, yasal hükümlere uygun olarak, kendisi veya adlî kolluk aracılığıyla işin gerçeğini araştırmakla görevli ve yetkilidir. Bu görev ve yetki, CMK’nın 161. maddesine dayanmaktadır. Bu nedenle, bir kimsenin, şantaj, tehdit ya da telefon tacizine maruz kalmaktan mağdur olması halinde gerekli araştırmaların adlî makamlarca yapılması gerekecektir. Bu tür mağduriyet halinde adlî makamların bilgisi dâhilinde ya da bu makamların takibiyle, delil elde etmek için ses ve/veya görüntü kaydı yapabilmesi mümkün olabilecektir. (Derdiman, 2007: 458).
Yargıtay (2014), bir kararında “kişinin, bir daha kanıt elde etme (imkânının) bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma (imkânının) olmadığı ani gelişen durumlarda” ibaresine yer vermiştir. Böylece, kanaatimizce, bu tür kayıt durumlarında “mümkün olduğunca” önce yargı mercilerinin haberdar edilmesine de işaret etmiş olmaktadır.
Hal böyle de olsa, kişilerin ani gelişebilecek ya da gecikmesinde sakınca olabilecek bir durumda, adli mercilere vermek üzere delil elde etmek için yaptıkları izleme ya da kayıtlar hukuka aykırı olmayacaktır (benzer düşünce: Şen, 140). Kaldı ki, hiçbir izin ya da başvuru olmadan da, yargıya sunulmak için elde edilen ses ve/veya görüntü kayıtları elde etmek mümkün olmaktadır.
Bu, bir savunma ve meşru müdafaa hakkı gibi görülmekten (Yargıtay’dan…, 2017a; Şen, 138,139; Özbek ve diğerleri, 507; Tezcan-Erdem-Önok, 557; Koca-Üzülmez, 496; bu görüşün eleştirisi: Başbüyük, 169, 170) ziyade; kişinin adil yargılanma hakkının gereği olarak kendini savunabilmesi için gereklidir.
Burada korunması gereken; “mahkemeye erişim hakkı”nı anlamlı kılacak olan, “delile ulaşım hakkı”dır. Bir hakkı kullanmak suç olmayacağı gibi, bu hakkı kullanmak da suç değildir. Bu kapsamda elde edilen deliller de hukuka aykırı sayılmazlar. Yargı önünde delil olabilecek bu kayıtlara, karşı tarafın ya da tarafların “itiraz (etmek) hakkı”nı kullanmak suretiyle “aklanma hakları” da vardır. AİHM de, Perry-İngiltere kararında (nak: Akyürek, 69), elde edilen video kayıtları ve diğer verilerine karşı, yargılamanın her aşamasında itiraz hakkının tanınması nedeniyle, bunları kullanılmasını, hukuka aykırı şekilde elde edilmiş olsalar bile, hukuka uygun görmüştür.
4.3. Haklardaki Çatışmanın Giderilmesi Açısından
(Lafzı ve ruhuyla birlikte uygulanacak) yasal hükümlerle çözülemeyen çatışmaların çözümü için bir kısım öneriler dile getirilmiştir (bakınız, örneğin: Erdoğan, 120-125; Sağlam, 39 ve devamı). Burada adil yargılanma hakkı ile özel hayatın gizliliğini isteme hakkı çatışmaktadır. Özel hayatın gizliliğine, “adil yargılanma hakkının korunması gerekleri ile ölçülü ve sınırlı” olarak (delil elde etmek amacıyla) müdahale etmiş olmak, hukuka aykırı olmayacaktır. Çatışan iki hükümden adil yargılanma ve savunma hakkı kapsamında delile erişim hakkının kullanılması, çatışma ölçüsünde özel hayatın gizliliği hakkını istemeden de olsa ihlal etmek zorunda kalmaktadır. Çünkü:
1-) Burada korunan hukuki yarara bakılırsa, delil elde etmek maksadıyla gizli kayıt, özel hayatın gizliliği hakkını kullanılamaz hale getirmemektedir. Bunun tercihi, kamu yararı ve kamu düzeni için de gerekli olmaktadır. Zira, genel zarar karşısında özel zarar daha ehven ve zayıftır (Berki, 99). Zarurî hallerde, ehveni şerr’in (yani meşru olmayan durumlardan ya da zararlardan en az zararlısının veya fenasının) esas alınması gereklidir {(Mecelle, m. 29) (Ali Haydar Efendi, 56)}.
Diğerinden derece olarak daha ağır olan zararın terki (bu durumda) meşru olacaktır (Ali Haydar Efendi, 55). Buna göre çatışanlardan, adil yargılanma hakkı asıl sıfat ve hüküm; özel hayatın gizliliği ise buna kıyasen arız, istemeden de olsa zorunlu olarak terk edilebilir bir içeriktir. Mecelle’nin (m. 9) veciz ifadesiyle de “sıfat-ı arızada asl olan ademdir (yani yokluktur).”
2-) Başka bir açıdan da, yukarıda yer alan çatışan haklardan adil yargılanma hakkı, bir olaya özgü ve o olayla sınırlı olarak “özgün bir durum ve hüküm” olarak görülür. Bir konuda daha özel/özgün olan hüküm, daha genel olan içeriğe karşı korunur (Berki, 140).
5. Kayıt Alacaklara İlişkin Olarak
Gerek şantaj, tehdit hakaret veya bir başka suça ya da haksızlığa maruz kalan mağdur, gerekse 3. kişilerin bu işlemi yapmaları hukuka aykırı olmayacaktır. Nitekim Yargıtay (2015), babasının haklılığı ispatlamak için görüşmeleri kaydeden ve bu kayıtları başkalarına ifşa etmemiş olan kişinin, güttüğü bilinç ve kastına göre, hukuka uygun davrandığına hükmetmiştir. Yargıtay (2014), benzer bir olayda annesinin vekili avukatla annesinin arasındaki ücret konusundaki ihtilâflı durumun gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için o ortamda gizli çekim yapan (3. kişi olan) oğulun bu eylemini hukuka aykırı bulmamıştır.
6. Alenî Olmayan Ortamlardaki Ses/Görüntü Kayıtlarından Sorumluluk
1-) Tuzak, Kumpas ya da art niyetli olarak kişileri izleyerek bir suç yakalayabilmek ya da kişi hakkında gizli bilgi elde edebilmek için ve/veya sürekli olarak aralıksız izlemek ya da kayıt almak hukuka aykırı olacaktır. Nitekim Danıştay (2014), bir kamu görevlisinin çalışma odasına yerleştirilen gizli kamera sistemi ile izlenmesinin özel hayatın gizliliğine aykırı olduğuna hükmetmiştir. Yargıtay, “önceden hazırlık yapılarak, tuzak kurularak elde edilmiş delilleri kabul etmemektedir.” (Gizlice…, 2017).
Boşanma davasına ilişkin bir kararda, arkadaşı olan taraf lehine delil elde etmek için kendisini telefonda o arkadaşıymış gibi tanıtıp konuştuğu karşı tarafın sesinin kaydedilmesinin hukuka aykırı olduğuna işaret edilmiştir (Yargıtay, 2013a).
2-) Başka türlü delil elde edilemeyecek hallerde ya da ani gelişen durumlarda elde edilen deliller de hukuka aykırı addedilmemiştir (Bakınız: Yargıtay’dan…, 2017 ve 2017a).
3-) Kayıtların, adlî mercilere verilmesi ve başkalarına ifşa edilmemesi gerekir. Aksi hal kişisel verileri kaydetme, bunları hukuka aykırı olarak verme ve ele geçirme gibi suçlardan (TCK, m. 135, 136) sorumlu tutulmayı gerektirebilecektir. 6698 sayılı Kişiler Verileri Koruma Kanunu da bu konuda bir kısım koruyucu hükümler koymuştur.
4-) Kamusal alanda bile olsa, sürekli ve “belki delil elde edebilirim” diye aralıksız veya uzun süre takip ve kayıtlar özel hayatın gizliliğini ihlâl etmiş olabilecektir.
Kaynakça
Akyürek, Güçlü (2012), “Ceza Yargılamasında Hukuka Aykırı Delillerin Değerlendirilmesi Sorunu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı: 101, yıl 2012, ss: 61-82.
Albayrak, Mustafa (2013), Notlu, Atıflı, Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Öz Kitap, 12. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara.
Ali Haydar Efendi (Tarihsiz), Şerh-i Mecelle, 1. Cilt, Osmanlıca Aslından Çeviren: Raşit Gündoğdu-Osman Erdem, Osmanlı Yayınevi, İstanbul.
Başbüyük, İsa (2017), “İletişim Sırasında Elde Edilen Gizli Ses Kayıtlarının Ceza Muhakemesinde Delil Olarak Kabul Edilebilirliği Sorunu”, Dokuz Eylül Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt: 19, Sayı: 1, 2017, ss. 161-204.
Berki, Ali Himmet (1955), Hukuk Tarihinden İslâm Hukuku I, Diyanet İşleri Resiliği Yayınları, no: 37, Örnek Matbaası, Ankara.
Danıştay (2014), Danıştay 1. Dairesinin esas: 2014/232, karar: 2014/25 sayılı kararı, nakleden: http://www.hukukmedeniyeti. org/m/762/isyerinin-kamera-ile-izlenmesi-yasal-mi/, (03.02.2018).
Derdiman, R. Cengiz (2007), Polis Yönetimi ve Hukuku, Mevzuattaki En Son Değişikliklere Göre Yeniden Düzenlenmiş 3. Baskı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
Derdiman, R. Cengiz (2015), Hukuk Başlangıcı, 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa.
Derdiman, R. Cengiz- Tataroğlu, Nihal (2016), “Devlet Gözetimi İle İnsan Haklarının Uyumlaştırılması Sorunu ve Çözüm Önerileri”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt: 7, sayı: 1, ss: 247-294.
Erdoğan, Musatafa (2011), İnsan Hakları Teorisi ve Hukuku, genişletilmiş 2. Baskı, Orion Kitabevi, Ankara.
Hatemi, Hüseyin (1976), Hukuka ve Ahlâka Aykırılık Kavramı ve Sonuçları (Özellikle B. K. 65 Kuralı), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, no: 457, Sulhi Garan Matbaası, İstanbul.
Gizlice (2017), “Gizlice Alınan Ses Kaydı Delil Olur Mu?” http://alpersarica.com/gizlice-alinan-ses-kaydi-delil-olur-mu/, (30.01.2018).
Özbek, Veli Özer- Kanbur, Mehmet Nihat-Doğan, Koray-Bacaksız, Pınar-Tepe, İlker (2011), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Güncellenmiş ve Geliştirilmiş 2. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara.
Koca, Mahmut-Üzülmez, İlhan (2017), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara.
Kunter, Nurullah- Yenisey, Feridun-Nuhoğlu, Ayşe (2007), Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Bası, Beta Yayınları, İstanbul.
Sağlam, Fazıl (1982), Temel Hakların Sınırlanması ve Özü, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Ankara.
Şen, Ersan (2013), Türk Hukuku’nda Telefon Dinleme Gizli Soruşturmacı X Muhbir, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 6. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara.
Yargıtay (2008), Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 20.10.2008 tarihli ve 17220/13614 sayılı kararı, Zafer, Hamide (2010), Özel Hayatın Gizli Alanının Ceza Hukukuyla Korunması, İstanbul, s. 146, dipnot: 11, nakleden: Koca, Mahmut-Üzülmez, İlhan (2017), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, s. 496.
Yargıtay (2012), Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 11.09.2012 tarihli ve esas: 2012/20608, karar: 2012/18217 sayılı kararı, nakleden: Şen, Ersan (2013), Türk Hukuku’nda Telefon Dinleme Gizli Soruşturmacı X Muhbir, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 6. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, s. 139.
Yargıtay (2013), Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.05.2013 tarihli ve esas: 2012/5-1270, karar: 2013/248 sayılı kararı nak: http://web.e-baro.web.tr/uploads/38/05.03.2014%20TE%20EKLENEN%20%C4%B0%C3%87T% C4%B0HATLAR/yetkili%20olmadigi%20bir%20is%20icin%20yarar%20sagl ama.pdf, ss: 1-13, (31.01.2018).
Yargıtay (2013a), Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 24.06.2013 tarihli ve esas: 2013/24558, karar: 2013/17268 sayılı kararı, nakleden: Albayrak, Mustafa (2013), Notlu, Atıflı, Uygulamalı Türk Ceza Kanunu Öz Kitap, 12. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, s. 669, 670.
Yargıtay (2014), Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 26.5.2014 tarihli ve esas: 2013/22599, karar: 2014/12706 sayılı kararı, nakleden: http://hukukmedeniyeti.org/karar/9350/kisiler-arasindaki-aleni-olmayan-konusmalar-gizli-/?v=list&aranan=, (02.02.2018)
Yargıtay (2015), Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 11.11.2015 tarihli ve esas: 2015/2950, karar: 2015/17627 sayılı kararı, nakleden: Gizlice (2017), “Gizlice Alınan Ses Kaydı Delil Olur Mu?” http://alpersarica.com/gizlice-alinan-ses-kaydi-delil-olur-mu/, (30.01.2018).
Yargıtay, (2016), Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 30.03.2016 tarihli ve esas: 2016/1776, karar: 2016/5346 sayılı kararı, nakleden: Hukuk Haberleri, https://twitter.com/hukuk_haberleri/status/ 8678421812 72350720, (31.01.2018).
Yargıtay’dan… (2017), “Yargıtay’dan, ‘gizli kayıt’a ‘ani gelişme’ vizesi”, Habertürk, , 04.09.2017, http://www. haberturk.com/gundem/haber/1619325-yargitaydan-gizli-kayita-ani-gelisme-vizesi, (31.01.2018)
Yargıtay’dan…(2017a), “Yargıtay’dan önemli ‘ses kaydı’ kararı”, Habertürk, 10.12.2017, http://www.haberturk. com/yargitay-dan-onemli-ses-kaydi-karari-1748790, (31.01.2018).
Zafer, Hamide (2010), Özel Hayatın Gizli Alanının Ceza Hukukuyla Korunması, İstanbul, nakleden: Koca, Mahmut-Üzülmez, İlhan (2017), Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, s. 496.
Dikkat :
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.
2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
R. Cengiz Derdiman, “Kişilerin kaydettikleri ses ve/veya görüntüler delil olur mu?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:
Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “Kişilerin kaydettikleri ses ve/veya görüntüler delil olur mu?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..