Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman
Hukukumuzda ad kişiyi belirleyen ön ad ve soyadından oluşan kavramdır. Ön ad bir kişiyi diğerlerinden ve özellikle aynı kütükteki kişilerden; soyadı da bir kütüğe (aileye) bağlı bulunan diğer fertlerden ayırt etmeye yarar.[1] Dolayısıyla soyadı aynı kütüğe, aynı aileye bağlılığı ifade etmektedir.
Ad’ın bir kısım fonksiyonları vardır:
1-) Ad kişileri belirlemeye ve başkalarından da ayırmaya yarayan bir tür belirteçtir.
2-) Ad kişilerin sosyal statülerini belirleme ve bu yönden de ayırt edici özelliğe sahiptir.
Ad ve soyadı değiştirilebilir ama bu durum şahsi hallerin de değiştiği anlamına gelmez.(Adın (ön ve soyadının) değiştirilmesine ilişkin yazımıza buradan ulaşabilirsiniz).
Hukukumuzda ad kişilik kapsamında olduğu için korunmuştur.
Bu sebeple, bir kimse, yargı yoluyla, başkasının kullandığı adın ürettiği mal ve hizmetlere ya da içinde bulunduğu statüye zarar verdiği iddiasıyla itiraz hakkına sahip olduğu gibi; başkasının kendi adı üzerindeki haksız müdahalesinin kaldırılmasını da isteyebilir.
Hukukumuzda ticaret ünvanı, internet alan adı gibi bir kısım adlar olduğu gibi, gerçek kişiler için, müstear ad, mahlas veya lakap da kullanılabilmektedir. Müstear ad, kişinin kendi asıl adının (ön ad ve soyadı) yerine kullandığı takma ad ya da göstermelik addır. Lakap da kişinin kendi adı yerine kullandığı, kendisinin tanındığı ibare ya da belirteçtir. Müstear ad ile kişiler takma veya göstermelik ad kullanarak kendilerini gizlemiş olmaktadırlar. Kişiler, öyle tanınmak için, kendi adları yerine müstear ad kullanmak isteyebilirler. Müstear ad, kişilerce, eleştirilere ya da diğer olumsuzluklara karşı gizlenmek sebebiyle kullanılabilmektedir. Müstear adın, kullanan kişilerin düşüncelerinin daha serbest eleştirilmesi gibi bir yararı olabileceği de malumdur.
Kişinin ön ad ve/veya soyadından farklı olarak müstear bir ad kullanmasına ilişkin olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda (TMK’da) bir hüküm yoktur.
Nüfus ve soyadı kanunlarında da bu konuda bir düzenleme olması beklenemez. Hal böyle de olsa, müstear adın korunmadığını söylemek mümkün değildir. Çünkü, müstear ad da, kişinin kişiliğinden ayrılamadığı için korunma altındadır. Nitekim, TMK’da yer almayan müstear ad, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun (FSEK’nın) 11. maddesindeki, “o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine müstear adını kullanan kimse” ifadesiyle yasal zemin ve koruma bulmuştur.
Bu duruma göre, “ad” gibi “müstear ad” da kişiliğin tanımlayıcısı ve tamamlayıcı parçasıdır (mütemmim cüz’üdür). “Kişileri tanımlayan, onları diğerlerinden ayırmaya yarayan her türlü işaretler ve müstear adlar (takma adlar, göstermelik adlar) adın korunması kapsamındadırlar.[2] Bu sebeple “ad”a saygının ihlali gibi yöntemlerle kişiliğe yapılabilecek saldırılardan müstear ad da korunmuştur.
Müstear adın kanunlarımızda düzenlenmemiş olması sebebiyle, bu adın nasıl alınacağı ve kullanılacağı konusunda da yasal usule rastlamak mümkün değildir. Dolayısıyla, kişiler bir yere kaydettirmeden, istedikleri zaman mutlaka adın kullanılması gerekmeyen konularda kendi seçtikleri müstear ad kullanma imkânları vardır.
Kişiler, kullandıkları müstear adla yazı yazıp yayımlayabilirler veya toplumun kendilerini öyle bilmesini isteyebilirler. Müstear ad ile yapılan bir faaliyetin kişinin kendi faaliyeti olduğunun belirlenmesinde de yasal bir hüküm yoktur. Bilindiği üzere kişiliğin her türlü saldırıya karşı korunması TMK’nın 24. maddesinde, adın korunması da 26. maddesinde güvence altına alınmıştır. Bu yasal hükümler kişiliğin mevcut durumu ile korunmasını esas kabul ettiğine göre, müstear adla kullanılan ve elde edilmiş hukuki yararlar ya da hakların, müstear ad sahibine ait olduğunu varsaymak da işin doğası gereğidir. Nitekim, TMK’nın 25. maddesi, kişilik hakkı ihlal edilen kişiye, açacakları dava ile, saldırı tehlikesinin önlenmesi, saldırıya son verilmesini isteme ve kararların 3. kişilere bildirilmesini ve/veya yayımlanmasını imkânları tanımıştır.[3]
Sonuç olarak;
1-) Bir kimse müstear ad kullanabilir. Bu ön ad ve/veya soyadının değişik kullanılması şeklinde olabilir. Kişilerin bu şekilde ad kullanmaları her hangi bir yere kaydı ve/veya usulü tamamlamayı gerektirmez.
2-) Kanunlarda özel bir düzenleme olmasa bile, müstear ad kişiliğin tanımlayıcısı ve tamamlayıcısı olarak korunmuştur.
3-) Müstear ad ile üretilen mal ve hizmetlerin sahibi, müstear ad kullanan kişidir. FSEK’nın 11/1 maddesine göre, “Yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır.” Bir karine içeriği veren bu hüküm elverdiği ölçüde, kanunlarda düzenlemeyen benzer konulara kıyas metoduyla uygulanabilir. Yasal hükme bakılırsa, müstear adıyla tanınmamış bir kimse bu karinenin koruması altında olamayacağından, eser, mal ve hizmet ya da statü sahibi olduğunu iddia ettiğinde bu iddiasını kendisi ispat edecektir.
[1] Harünnisa Özdemir, “Türk Ve İsviçre Medenî Hukukunda Ad Üzerindeki Hak ve Korunması” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt. 57 Sayı.3 yıl 2008, ss: 561-598, s. 564, 565.
[2] Özdemir, adı geçen makale, s. 582
[3] Ahmet Kılıçoğlu, “Fikri Hakların İhlalinde Hukuksal Koruma Yolları (Sınai Haklarla Karşılaştırmalı Olarak)”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 54, yıl 2004 ss: 51-103, s. 58.
Dikkat :
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz. 2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde: R. Cengiz Derdiman, “Müstear Ad Ne Demektir Kişinin Asıl Adı Gibi Korunmaya Tabi midir?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..” Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir. 3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka “Kaynak: R. Cengiz Derdiman,“Müstear Ad Ne Demektir Kişinin Asıl Adı Gibi Korunmaya Tabi midir?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..” Şeklinde kaynak gösterilmelidir.