Yargıtay kararına rağmen görevli mahkemede belirsizlik devam ediyor…
Tahkim Yargılaması Tanımı
Tahkim kanunun cevaz verdiği konularda, uyuşmazlıkların, dava yoluna gitmeksizin, belirlenen/belirlenecek “hakem”/”hakemler” tarafından giderilmesi anlamına gelmektedir. Tahkimin bir yargı mercii mi yoksa alternatif bir çözüm yöntemi mi olduğuna dair farklı görüşler mevcuttur.
Taraflar kendi aralarında, çıkabilecek bir uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözüleceğini belirleyebileceklerdir. Tahkim kararına karşı ise hangi mercie başvurulacağı hususunda görüş aykırılıkları bulunmakla beraber Yargıtay’ın son içtihatları konuya ışık tutmaktadır.
Tahkim Kararlarına Karşı Başvurulabilecek Yargı Mercii
5235 sayılı “Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun”un, 18/6/2014 tarihli 6545 sayılı Torba Kanunun 45. Maddesiyle düzenlenen 5/a. maddesinin “4”. bendinde yer alan hükümle;
Tahkim kararlarının iptali için görevli mahkeme yeniden belirlenmiş ancak bu konuda bir kısım tereddütler çözüme kavuşmadan belirsizliğini sürdürmüştü. Çünkü daha evvel tahkim kararlarının iptali ya da itirazı davalarında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 410. maddesi gereği bölge adliye mahkemeleri görevliyken yeni usul farklı bir görevlendirme yapmış olmaktadır.
Bu bağlamda;
1-) Anılan HMK 410. maddesi kaldırılmamıştır.
2-) Yukarıdaki 5. madde düzenlemesine göre özetle, tahkim yargılamasına ilişkin iptal davalarına ve yabancı hakem kararlarını tanıma ve tenfize yönelik davalarının “bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe” yürütülmesi ve sonuçlandırılması öngörülmüştür.
3-) Kanun “bir başkan iki üyeli yargılama” için de asliye ticaret mahkemelerini kastetmiştir.
6545 sayılı kanundaki ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki, çatışan iki ayrı hükmün hangisinin uygulanacağı tereddüdü, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 31.05.2017 tarihli ve esas: 2017/45, karar: 2017/2355 sayılı kararıyla bir anlamda giderilmiştir. Bu kararda; uygulanması gereken kanun olduğu ve görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olması gerektiğine hükmetmiştir. Bu kararın gerekçesi ise 6545 sayılı kanunun HMK’ya göre özel bir niteliği olduğu gibi, sonraki tarihli olması şeklinde gösterilmiştir.
Fakat uzmanlarca, bu konuda, ticari nitelikli olmayan sözleşmelerden kaynaklanan tahkimin asliye ticaret mahkemelerinde mi yoksa bölge adliye mahkemelerinde mi görüleceğinin belirsizliğinin halen devam ettiğine dikkat çekiliyor. Çünkü 5235 sayılı kanunun en son hali ile sadece asliye ticaret mahkemelerinin bir başkan iki üyeli olması öngörülürken, asliye hukuk mahkemelerinin tek hâkimli mahkeme olarak nitelenmesi, bu iki mahkemenin farklı olduğunu gösteriyor. Buna göre, sadece, ticari tahkime ilişkin iptal işlemlerini incelemeye asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılabiliyor.
Bu arada, tahkim kararlarına ilişkin olarak itiraz, iptali, tanınması ya da tenfizi davalarında verilen kararlara karşı kanun yolu olarak sırf temyiz yolunun işletilebileceği de burada verilmesi gereken bilgiler arasında yer alıyor.