Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman

                                                                                                                  Av. Emirhan Derdiman*

 

Soru Özeti/ İçeriği: Gaibin mirasçı (varis) ya da gaipten mirasçılık yani gaibin mirasbırakan olması hangi usul ve şartlara göre ortaya çıkmaktadır? Ayrıca mirasbırakan gaibin mirasının paylaşılmasında nasıl bir usul izlenir? Gaibin sonradan ortaya çıkan evlilik dışı çocuğununun miras hakkı nasıl alınır? Sonradan ortaya çıkan gasip ya da mirasçıların bu konuda hangi imkanlara sahiptirler? 

1. Genel Olarak “Gaiplik “ ve Gaipliğin Tespiti

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK’nın)  32. maddesinde göre gaiplik şu iki seçenekten birisinin vukuu ile ortaya çıkar (bakınız: Derdiman, 347; Tokat, 526 ve devamı):

İlk Seçenek: Bir kimsenin ölümüne kesin gözü ile bakılabilecek bir tehlike içinde kaybolması.

İkinci Seçenek: Bir kimseden, “kuvvetli bir ihtimal düzeyinde ölmüş olabileceği”ni akla getirici şekilde uzun süre haber alınamaması. Her iki seçeneğin de “gaiplik nedeni teşkil edebilmesi için, bu olayların kişinin ölmüş olabileceği ihtimalini güçlendirmesi gerekir.” (Tokat, 533).

Gaiplik şartlarının doğması halinde “hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir. Yetkili mahkeme, kişinin Türkiye’deki son yerleşim yeri; eğer Türkiye’de hiç yerleşmemişse nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer; böyle bir kayıt da yoksa anasının veya babasının kayıtlı bulunduğu yer mahkemesidir” (TMK, m. 32).

Bu istemlerin yapılabilmesi için en az, yukarıdaki ilk seçenek üzerinden 1; ikinci seçenek üzerinden de 5 yıl geçmiş olması gerekmektdir (TMK, m. 33). Bunların yaşadıklarından haber alınması halinde gaiplik süreci ve aşağıda bleritilen süreler yeniden ve baştan işlemeye başlar. Gaiplik kararı verimesi istenecek kişiden haber almak için gereken özen gösterilmelidir. Çünkü de bu tür özen yükümlülüğü, hukukumuzdaki, objektif ve sübjektif hüsnüniyet {dürüstlük ve iyiniyet (TMK, m. 2 ve 3)} kurallarından kaynaklanır. Mahkeme gaipliğe karar vermek için dava konusu kişiyi bilenleri, bilmesi mümkün olanları, en az altı ay süreli ilânıyla, çağırır ve başka şekillerde de araştırma yapar (bakınız: Derdiman, 230, 231). Hakim böylelikle sübut durum vukuunda gaipliğe karar verir. Gaibin ortaya çıkması veya yerinin bilinmesi ya da ölümü halinde açılmış olan bu dava düşer.

2. “Miras” Kavramı Hakkında Genel Bilgiler

Miras hukuku, miras bırakanın yani murisin ölümüyle birlikte, onun malvarlığının intikale edeceği kişileri (mirasçıları ya da varisleri) ve intikal şart, usûl ve esaslarını konu almaktadır. Miras, miraçıların (varislerin) mirasbırakandan (muristen) kaynaklanan tüm haklarını ifade eder (Palamut, 154; Derdiman, 396). Bunlarda mirasbırakanın (murisin) hak ve borçlarından oluşan malvarlığı mirasın tereke kısmını oluşturur. Bu yazıda konu edilen miras kelimesinden, daha çok bu “tereke” kastedilmiş olmaktadır.

Mirasın intikalinde her bir varise düşecek malvarlığı sahimi (payı) TMK’nın ilgili hükümlerine göre ayrı ayrı belirlenebilir. Miras, açıldıktan sonra hak sahibi mirasçılara intikal eder. Bu mirasçılar yasal ve mirasbırakanın (murisin) atadığı mirasçılar olabilir. Mirasın açılması, murisin ölümüyle birlikte kendisine ilişikin tüm mallar, hak ve yetkilerden müteşekkil olan mirasın mirasçılara intikal etmiş olması hal ve sürecini anlatır (Derdiman, 395). TMK miras bırakanın ölümüyle birlikte demekteyse de bunu ölümü anında diye anlamak gerekir. Buna göre mirasın açılma zamanı, murisin ölüm anıdır (aynı kanaat: İnan-Ertaş-Albaş, 444). Bunun ertelenmesinin yasal bir kısım istisnaları vardır. Örneğin eşin hamile olduğu hallerde çocuğun sağ doğup doğmayacağı belli olmadığından, doğuma kadar beklenir.

Bir kişinin ölümüyle birlikte doğan mirasçılık hakları, ölmüş sayılma hallerinde de aynen ortaya çıkar. Aynı maddeye göre; “mahkeme gaipliğe karar verir ve ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır.”

3. Gaipliğin Mirasa Yönelik Etkileri

Gaipliğe karar verilmesi halinde, ölüme bağlı haklar, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılır. Gaiplik kararı hakimin bildirmesiyle ölüm kütüğüne kaydolunur. Gaiplikte, ancak mirasın açılması anında hak sahibi olanlar mirastan hak alabilirler. Dolayısıyla gaibin “ölmüş sayıldığı” tarihte mirasçı vasfını kazanmamış olanlar, mirasçı olamazlar. Gaibin mirasçılığı ölen muristen intikal eden mirastan giabe pay düşmesi halini anlatmaktadır. “Gaip”ten mirasçılıkta gaibin ölmüş sayılmasıyla mirasçılarına mirasının intikali söz konusudur. TMK’nın 35. maddesinden anlaşılacağı üzere “gaiplik kararı ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğurur.” İşte, gaibin ölmüş sayılacağı an da; gaipliğe ilişkin ilk halde “ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya ikinci halde de son haberin alındığı gün olarak görülebilir. Gaipliğin tespiti yenilik doğuran bir işlem değil, gaipliği tespit eden niteliğe sahiptir. Bu durum nazara alındığında, gaiplik kararı geçmişe yürüyerek, kişinin ölmüş sayıldığının kabul edilmesi anından itibaren hüküm ifade eder (aynı yönde: Dural-Öz, 376).

4. Gaiplikte İntikal Eden Mirasa İlişkin Teminatlar

Murisin ölümü kesinleşmiş ölüm değildir; gaibin bir gün ortaya çıkması muhtemeldir. Bu ihitmali gözeten kanunkoyucu (kanun va’zı) 2 ayrı teminat (garanti) öngörmüştür.

İlk teminat: Mirasçıların muristen intikal edecek miras karşılığında hakimin öngördüğü teminat göstermeleridir. TMK’nın 584. maddesine göre bu teminat, üstün hak sahibi ya da muris olan gaip ortaya çıkınca, mirasın iade edilmesini garanti edici niteliktedir. Bu teminat, kefâlet, ipotek, menkul rehni banka teminat mektubu ya da kişiler aynî nitelikte olabilir. Bunun mktarını ve türünü hakim tayin eder (İnan-Ertaş-Albaş, 448).  Bu teminat sürelidir. Ölüm tehlikesi içinde kaybolma halinde 5; kendisinden haber alınamayan kimsenin gaipliğinde ise 15 yıldır. Bu sürelerin başlangıcında, “ölmüş sayılma” tarihi esas alınır. Gaibin doğumuna göre, gaiplikte geçen süre de dahil 100 yaşını doldurmuş olması halinde teminat yine kalkar. Bu halde, 5 ve 15 yıllık süre birmemiş olsa bile teminat kalkar.

İkinci teminat: Malın muris ortaya çıkınca iade edilmesidir. Yukarıda bahsedilen teminatın kalkması, gaiplikten intikal eden mirası iade yükümlülüğünü doğrudan kaldırmaz. Bu yükümlülüğün kalkması için, miras mülkiyetin olağan ve olağanüst zaman aşımıyla kazanımı gerekri. Bunlar için de TMK’da  öngörülen 10 ve 20 yıllık sürelerin geçmesi gerekir. Ayrı bir yazı konusu olabilecek tescil davasıyla (TMK, m: 713) yada  doğrudan elde edilebilecek bu kazanım (bakınız TMK, m: 712, 713, 993-995) sürelerinin başlangıcında da yukarıda anılşan 5 ve 15 yıllık sürelerin başlangıç tarihi esas alınır.

5. Varisin Gaipliği Sürecinde Payının Yönetimi

Varisin gaip olması halinde TMK, mirasın açılması söz konusu olsa bile, gaiplik kararı verilene kadar varise düşen pay, mahkemece yönetilmektedir. Gaibin muris olması halinde de buna kıyasen bir yol izlenmesinin hukuka aykırı olmayacağı değerlendirilmektedir.

6. Eşlerin Birbirlerine Mirasçılıkları ve Konuya Gaiplşik Açısından Bakış

Alie hukuku bakımından eşlerden birinin ölümü halinde sağ kalan diğer eş ölenin mirasçıları arasında yer alır. Hatta, TMK’nın ilgili hükümlerine göre sağ kalan eşin çocuklarla birlikte olup olmamasına ve farklı (miras kazanım halkalarında yani) zümrelerde (=parantellerde) bulunmasına göre belirlenmiş oranda, saklı payı vardır.

Buna göre, eşi öldükten sonra gaip olduğundan “ölmüş sayılan” şahsın ölen eşe mirasçı olacağı açıktır.

Diğer taraftan, Gaiplik kararı evliliği otomatik olarak sona erdirmez. Gaiplik kararı olsa bile, gaiplik kararıyla veya sonradan gaiplikten dolayı evliliğin feshi kararı alınmadığı sürece gaibin eşi yeniden evlenemez. Velev ki, evlilik bu şekilde fesihle sona erse bile, gaibin eşi gaibe mirasçı yine olacaktır (İnan-Ertaş-Albaş, 127; Dural-Öz, 376). Evliliğin, gaibin “ölmüş sayılması ânı”ndan evvel sona ermesi miras hakkını kaldırmış olur. Buna göre örneğin; boşanma halinde eşler zaten bir birlerine mirasçı olamayacaklardır. Fakat evliliğin butlan sebebiyle sona ermesi halinde iyiniyetli olmayan eşin mirasçılığı kalkacaktır (Sarı, 41-43). Gaibin bu bakımdan varis ya da muris olması bu hususlar da değerlenidirlerek tespit edilmiş olacaktır.

7. Çocuğun Mirasçılığı

TMK mirasçılığı yasal ve atanmış mirasçılık olmak üzere 2’ye ayırmıştır. Eşin mirsaçılığı da sözleşmeyle doğan yasal mirasçılık kapsamında düşünmek mümkündür. Kanun yasal mirasçılığı ilk zümrede altsoy (füru) ve altsoyda hiçbir mirasçı yoksa ikinci ve üçüncü zümrede eş ve üstsoy (usûl) mirasçılığını kabul etmiştir.

Bu kapsamda birinci çemberde (zümrede) mirsaçı yoksa 2. zümredekiler; 2. zümrede mirsaçı yoksa 3. zümredekiler; 3. zümrede de mirasçı yoksa eş de hayatta değilse, Devlet mirasçı olabilmektedir. İşte ilk zümrede esas olan altsoy mirasçıları, murisin çocukları ve evlatlığıdır. Bunların mirastan, murisin farklı bir iradesi yoksa, eşit pay alırlar.

8. Evlilik Dışı Çocukların Mirasçılığı

Evlilik dışı (nesebi gayrısahih) çocuğun mirasçılığı TMK’nın esasen 498. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin eşitlik ilkesine aykırılıktan bahisle iptal kararı da verdiği bu konu nihayetinde bugünkü yasal şeklini almıştır. TMK’nın bugünkü 498. maddesine göre, “evlilik dışında doğmuş ve soybağı, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulmuş olanlar, baba yönünden evlilik içi hısımlar gibi mirasçı olurlar.”  Aynı kanunun 282. ve  292. maddeleri çocuğun evlilik dışı soybağının (gayrısahih nesebin) anne ve babasının evlenmesiyle, hâkim kararı ya da babanın çocuğu tanımasıyla düzeltilmiş olur. Nesebin bu şekilde düzeltilmesi TMK’nın anılan hükümlerine göre çocuğu, evlilik içi doğmuş çocuk hükmüne getirmektedir. Bunun doğal sonucu da; haliyle, bunların da diğer çocuklar konumunda görülecek olmalarıdır. Dolayısıyla, bunlar açısından da, kanunda söylendiği gibi, evlilik içindeki çocuk gibi mirasçılığı kazanma söz konsu olacaktır. Bu anlatılanlara bakılınca, gaip murisin sonradan evlilik dışı olan çocuğun nesebi düzeltildiğinde  evlilik içinde doğmuş çocuk gibi görülecektir. Bu çocuğun kendisi, murisin gaip olup da ölmüş sayıldığı anda hayatta olduğu zaman diğer evlatlar gibi mirasçı olabilecektir.

9. Sonuç Yerine

9.1. Gaiplikten Kaynaklanan Mirasın İstenmesi

Evlilik dışında doğan çocuğa, mirasçılığı, murisin değişik bir iradesi yoksa, diğer kardeşlere eşit pay sahibi olmak hakkı verir.

TMK’nın 585. maddesine göre gaip muris ortaya çıktığında miras kapsamındaki malvarlığının iade edilmesi söz konusu olacaktır. Mirası kazanan gaibin  ortaya çıkması halinde ise yasal olarak varislere kalan miras payları bu gaibe de verilecek şekilde düzeltilecektir.  Bu bağlamda evlilik dışı doğan çocuk da gaibin ya da ölen gerçek kişinin çocuğu olduğunun belirlendiği andan itibaren aynı şekilde varis olma hakkına kavuşacaktır. Sonradan ortaya çıkan bu şekildeki varislerin, diğer varislerden kendi paylarını istemeleri mümkün olacaktır.

9.2. Sonradan Ortaya Çıkan Mirasçılara Miras Verilmesine İlişkin Yasal İmkânlar

Sonradan ortaya çıkan varislerin diğerlerinden istediği payların verilmemesi halinde hukuken bir kısım prosedürlere başvurulabilecektir. TMK’nın 585. maddesi, bunların gerekirse açabilecekleri davaların istihkak davası zamanaşımı süresine tabi olduğu belirtilmektedir. Bundan hareketle açılacak davanın “mirastan dolayı istihkak davası” olacağı değerlendirilmektedir (Dural-Öz, 377). Açılacak davalarla “geniş anlamda denkleştirme”nin sağlanması amaçlanmış olacaktır. İstihkak davasını davacı, mirastan pay alanlara karşı, bunların herbirinden denkleştirme oranında hakkını alabilmek için açar. “Miras sebebile istihkak davasının hukukî mesnedi davacının mırasçılık sıfatına binaen tereke üzerinde haiz olduğu haktır.” (Tandoğan, 270). Bu dava, mirasçının kendi mirasçılarına da geçer (bakınız: Eren, 1047, 1054). Denkleştirme, “miras payına mahsuben verildiğinin kanıtlan(an) sağlararası kazandırmalarla sınırlıdır (Yargıtay 2009). “Denkleştirmenin amacı kanuni mirasçılar arasında, düzenlemeler doğrultusunda pay eşitliğini sağlamak, adalet ve hakkaniyeti gerçekleştirmektir.” (Güleş, 361). Mirasta denkleştirmeye ilişkin dava, yasal mirasçıların karşılıksız kazanımlarının  belirli şartlar gerçekleştiğinde geri verilmesini talep etmeyi sağlar (Yargıtay 2015).  Bu durum yeni dengesizliğe sebebiyet veremez (aynı yönde: Yargıtay 2015). Bu nedenle denkleştirmeyi aşan miktarda iade söz konusu olamaz. Denkleştirmeye tabi kazandırmaların ölüm günündeki değerinin tespiti ve davacının miras payının buna göre hesaplanması gerekir. (Yargıtay 2009a). Ancak Yargıtay’ın kararına dayanak aldığı bu şekilde yorumu, TMK’nın 673/1. maddesine aykırı görünmektedir. Çünkü bu madde hükmüne göre; “Denkleştirme, kazandırmanın denkleştirme anındaki değerine göre yapılır.”

Hukukumuzda yasal mirasçıların korunan saklı pay oranlarının ihlali kapsamında olan hak ihlalleri için “tenkis davası” açılabilmektedir. Tenkis davası bir “eda” değil “tespit” sonucunu doğurur. Bu nedenle ayrıca bir tenkis davasına gerek görülen hallerde, birlikte ya da sonra istihkak davasının açılması da değerlendirilmiştir (İnan-Eraş-Albaş, 380, 381).

 

Kaynaklar                      :

Derdiman, R. Cengiz (2015). Hukuk Başlangıcı, Gözden Geçirilmiş 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa.

Dural, Mustafa-Öz, Turgut (2011). Türk Özel Hukuku Cilt: 4 Miras Hukuku, Filiz Kitabevi Yayını, İstanbul

Eren, Fikret (2016). “Miras Sebebiyle İstihkak Davası”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Prof. Dr. Cevdet Yavuz’a Armağan, cilt: 22, sayı: 3, yıl: 2016, ss: 1045-1062

Güleş, Bedia (2018). “Türk Miras Hukukunda Denkleştirme”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, yıl: 2018, sayı: 134, ss: 355-430.

İnan, Ali Naim-Ertaş, Şeref- Albaş, Hakan (2006). Türk Medeni Hukuku Miras Hukuku, 6. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara.

Palamut, Mehmet E., (2011): Medenî Hukuk, 3. Baskı, Alfa Aktüel Yayınları, Bursa.

Sarı, Suat (2017). Uygulamalı Miras Hukuku, 5. Baskı, Filiz Kitabevi Yayını, İstanbul.

Tandoğan, Halûk, “Miras Sebebiyle İstihkak Davası”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt.12, 1955, Sayı. 1-2, ss: 269-284.

Tokat, Hüseyin (2017). “Gaipliğin Aile Hukuku Yönünden Sonuçları”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakületesi Dergisi, Cilt: 25, Sayı: 2, yıl: 2017, ss: 523-575.

Yargıtay (2009). Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 09.04.2009 tarihli ve Esas: 2009/625, Karar: 2009/6776 sayılı kararı.

Yargıtay (2009a). Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17.12.2009 tarihli ve Esas no:  2009/14753,  Karar noN 2009/21912 sayılı kararı.

Yargıtay (2015). Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 22.12.2015 tarihli ve EsasNo :2015/11367, Karar No :2015/11879 sayılı kararı.

_________________________________________________________________________________________________

 

 

Dikkat                                        :

1-)  Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.

2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:

R. Cengiz Derdiman-Emirhan Derdiman, “Gaibin Mirasçılığı ve “Gaip”ten Mirasçılğının Genel Usûl ve Şartları Nelerdir?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.

3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:

Kaynak:  R. Cengiz Derdiman-Emirhan Derdiman, “Gaibin Mirasçılığı ve “Gaip”ten Mirasçılğının Genel Usûl ve Şartları Nelerdir?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmelidir.

*              Bursa Barosu, Tel: 0 224 909 1453

Önceki YazıGünümüzde Banka Hesaplarından İşletim Ücreti Kesilebilir mi?
Sonraki Yazıİmar Barışı Değerlendirmeleri