1. Genel Bilgi ve Kapsam

1.1. Adlî Yardım” Hakkında Genel Bilgi

“Adlî yardım”:

1-) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK’nın) 334 ilâ 340. maddeleri arasında;

2-) 1136 sayılı Avukatlık Kanununun (AK’ın) 178 ve 179. maddelerinde;

Düzenlenmiştir. Bu hükümlere göre “Adli yardım” kısaca; kişilerin, ücret ödemeksizin avukattan, harç ve masrafları ödemeden muhakemeden yararlanabilmelerini kapsamaktadır.  Adli yardımdan gerçek kişiler ve kamuya yararlı dernek ve vakıflar yararlanabilmektedirler. Bunların adli yardımdan faydalanabilmeleri için haklı görünmeleri ve genel olarak ödeme gücünden yoksun olmaları gerekmektedir. Ödeme gücünden yoksunlukta ölçü; gerçek kişilerin kendileri ve ailelerinin geçiminde, anılan tüzel kişilerin de mali yönden zor duruma düşecek olmalarıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “Artico v. İtalya Kararı”ndaadli yardımdan yararlanmayı adil yargılanma hakkının kapsamında görmektedir (Balcı, 527).  HMK’nın 334. maddesine göre, yargılama takip ve giderlerini ödediklerinde, kendilerinin ve ailelerinin geçiminin “önemli ölçüde zor duruma bırakması” (Derdiman, 409; Pekcanıtez-Atalay-Özekes, 703, 704)söz konusu olacak kişiler, her türlü iddia ve savunmalarında, geçici hukukî korunma taleplerinde ve icra takiplerinde adli yardımdan yararlandırılabilirler.

Bu izahatta geçen “iddia ve savunmalar”, “talep” ve “takip” deyimleri, dava açabilmeyi, icra takip talebinde bulunmayı ve diğer dava iş ve işlemlerini de kapsamaktadır. Adli yardımın temel esprilerinden birisi haklı olan bir kimsenin, dava giderlerini ödeyemediğinden dava açamaz duruma sokulmamasıdır (Kuru-Arslan-Yılmaz, 710). Adli yardımdan yararlanmak için, “talebin açıkça yoksun olmaması” (Kuru-Arslan-Yılmaz, 710) ve yararlanmak isteyenlerin “haklı oldukları yolunda kanaat uyandırmak” kaydı aranmaktadırKuru-Arslan-Yılmaz, 710; Derdiman, 409). Burada “haklılık” şartının ispatı zorunlu değildir (Derdiman, 409), yaklaşık bir kanaat uyandırma ve “yaklaşık ispat” yeterlidir (Pekcanıtez-Atalay-Özekes, 703, 704). Nitekim AyM (2018),“açıkça dayanaktan yoksun olmayan” adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerek(tiğine)” hükmetmiştir.

1.2. Yazının Kapsamı

Bu yazı gerçek kişilerin açacakları hukuk davaları, idarî davalar ve Anayasa Mahkemesine yapılacak kişisel başvuruları kapsamaktadır:[1]

1-) Anayasa mahkemesine kişisel başvurularda hukukî bir düzenleme olmayan konularda HMK’nın uygun düşen hükümlerine atıf yapılmaktadır (AyM 2013).

2-) 2577 sayılı İdari Muhakeme Usulü Kanununun 31. ve diğer ilgili maddeleri çerçevesinde; idarî yargıda, açık hukukî düzenleme olmayan konularda HMK ve uyarlığı ölçüsünde diğer kanunlara başvurulacağı sonucuna varılmaktadır.

İşte bu yazıda değinilmeyen hususlar, dile getirdiğimiz bu ölçütler nazara alınarak değerlendirilmelidir.

2. Adli Yardımdan Faydalanma Usulü

Adli yardım faydalanmak için, isteyenin,yazılı talebi şarttır.Kişisel başvuru yapacak olanın Anayasa Mahkemesine yapılacak “başvuru formu”nda adli yardım talebini, ispata yönelik belgeleri ekleyerek açıkça yazması,  gereklidir (Karan, 222). Adli yardım talebinde bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mâlî durumunailişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır.

Yargıtay (2014) tamamen veya kısmen ödememe gücünden yoksunluğu bu belgeleri ibraz etmeden yapılan başvurunun reddine karar vermiştir. Adli yardımı kabul ya da ret kararları verilirken, talep edenler için genellikle; muhtarlıklardan yoksulluk ya da muhtaçlık, Sosyal Güvenlik Kurumundan sigorta, tapu dairelerinden bir taşınmaz, trafik tescil birimlerinden araç sahipliği kayıtları gibi belgeler aranmaktadır. “Herkese güven veren, etkili, erişilebilir, adil ve makul sürede dağıtılan bir adalet”(ÖİKR 2013) için; hukuka aykırı işlemlere karşı başvuru yollarına erişimin kolaylaştırılması anlamında “adalete erişim hakkı” (Özbek, 30), ekonomik yoksulluk nedeni ile ihlal olunamaz.

Bu doğrultuda özellikle Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin (AİHM’in) başvurucuyu harç ödemekle yükümlü tutmanın kendisine aşırı bir yük getirmesi halinde, mahkemeye başvuru hakkının özünün zedelendiğini kabul eden kararını (AİHM 2007) göz önünde bulundurmak gereklidir.

Adli yardıma ilişkin talep:

1-) Davaya bakacak mahkemeden;

2-) İcra ve iflâs takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden;

3-) İstinafta Bölge adliye/idare mahkemesinden;

4-) Temyizde Yargıtay/Danıştay ilgili daireleri ya da kurullarından (örneğin: Yargıtay 2010; 2010a);

5-) Kişisel Başvuru hallerinde Anayasa mahkemesinden;

Başvuru sırasında veya davanın sonraki aşamalarında yapılır.“Adli yardım talebi reddedilirse, sonradan gerçeklesen (ödeme güçlüğüyle ilgili) bir sebebe dayanılarak tekrar talepte bulunulabilir… Dâvâ sırasında kabûl edilen adlî yardım, önceki masrafları içine almaz.” (Derdiman, 410).

Adlî yardım talebi hakkında muhatap mahkeme, kişisel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin konuya bakan Komisyonu, Bölümü (AyM, 2014; AyM İçtüzüğü, m. 62/2), kabul ya da ret kararı verir.

3. Adli Yardımın Kapsamı

Adli yardım kararı esasen (davanın avukatla takibine göre avukatlık ücreti ile), tüm yargılama harç ve avanslar da dâhil tüm masrafları dava veya takip sonunda haksız çıkan kişiden tahsil olunur.Adli yardımdan yararlananın mağduriyetine neden olacağı mahkemece açıkça anlaşılırsa mahkeme tahsilden kısmen veya tamamen muaf tutulmaya da karar verebilir.

4. Adli Yardım Talebinin Kabulü

Genel olarak hukuk ve idarî yargı davalarında kabul kararının etkisi ise hüküm kesinleşinceye kadar devam eder (bakınız: Derdiman, 410). Kişisel başvurular için de aynı hususu söyleyebiliriz.

5. Adli Yardım Talebinin Reddi Hali

5.1. Anayasa Mahkemesine Kişisel Başvurularda

Anayasa mahkemesinde verilen ret kararıyla birlikte, başvurucuya verilen 15 günlük süre içinde haklı mazaret olmaksızın eksiklik tamamlanamazsa başvurunun reddine karar verilmektedir. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 47 ve 48. AyM İçtüzüğünün de 66. maddelerinde (Karan, 274, 279), kabul edilebilirlik şartlarındaki giderilebilecek eksiklikler için yukarıdaki şekilde tamamlatma usulü öngörmektedir. Bu yasal düzenlemelerde kişisel başvurularda gider avansları alınacağına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Fakat 7201 sayılı Tebligat Kanunun (TK’nın) 5. maddesi, davalarda peşin ödenmemiş olan posta masraflarının, mahkemece verilen süre içinde ödenmemesi talepten sarfınazar sebebi sayılmaktadır (Özbek, 63, 64).

5.2. Hukuk Davalarında ve İdarî Davalarda

1-) Kanunlarda olabilecek özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, adli yardım talepli davalarda, ancak adli yardım talebinin reddedilince doğal olarak, dava harç masraf ve gider avansları alınır.

Ret kararına karşı bir hafta içinde aynı mahkemeye itirazda bulunulabilir. İtiraz, yapılan mahkemenin numarasını takip eden; o yerde tek mahkeme varsa en yakın aynı-öteki mahkeme tarafından incelenir ve verilen karar kesindir.Ret kararının itiraz yolunun kullanılması ya da süresinin tüketilmesi sonucu kesinleşmesi ileadli yardım talebinde bulunan davacıya verilen süreleriçinde harçların yatırılmamış olması halinde hukuk davalarda sonraki işlemlere bakılmamaktadır. Dava harç ve masrafları ile avansları yatırmadan dava açılamayacağına göre bunu bir dava şartı olarak görmek ve verilen bir sürede bu eksikliğin giderilmemesi halinde “usulden ret kararı” (Kuru-Arslan-Yılmaz, 325) “hukuk aklı”na aykırı olmasa gerektir.

Kaldı ki, HMK (m. 120) ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’ne göre (m. 45), hukuk davalarında gider avanslarının eksikliğinin kanunî dairede verilen süreler içinde giderilememiş olması halinde ret kararı verilmektedir (Özbek, 56, 57). Yargıtay’ın örnek bir kararından çıkarılabildiği kadarıyla, bu halde mahkeme davacıya, belli bir süre vererek, bu süre içinde gerekli tutarların yatırılmasını istemekte, aksine tutum halinde bu işleme başvurulmaktadır (Yargıtay 2015a). Yargıtay’ın bu (2015a) kararında, atıfta bulunduğu yerel mahkeme kararındaki, bu halde “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesine ilişkin içeriğine aykırı bir tutum izlememiştir. Ama doğru olan davanın usulden reddine daha uygun olan, “dosyanın işlemden kaldırılması”na karar vermek olsa gerektir. Nitekim Yargıtay bir kararında, 492 sayılı Harçlar Kanununun 30 v2 32. maddelerinde; “yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış olup ‘müteakip işlemlerin yapılamayacağı’ ilkesinin uygulamadaki karşılığının davanın açılmamış sayılmasına karar vermek değil, dosyanın işlemden kaldırılması olduğu açıktır”; demektedir (Yargıtay, 2015).

2-) İdarî yargıda dava harç ve masraflarının verilen süreler içinde yatırılmaması halinde, duruma göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmektedir (Derdiman, 101; Danıştay, 2012). Bunlardan davanın reddi anlamına gelecek kararlara karşı (günümüzde istinaf ve sonrası) temyiz başvurusu söz konusu olabilecektir.

6. Adli Yardım Kapsamında Avukatın Yardımından Yararlanma

AK’a göre (madde: 178, 179) adli yardımdan yararlanacak kişi dava açma veya icra ve iflâs takibi için, yazılı olarak başvurursa;ilgili yer barosunca kendisine adli yardım kapsamında bir avukat atanabilmektedir. Şöyle ki; baro, yazılı talepte bulunan kişinin ibraz ettiği belgelere göre, adli yardımdan yararlanma şartlarını taşıdığını belirlemesi halinde, kendisine adli yardım için bir avukat görevlendirme kararı vermektedir. Avukatı olan bir kimseye bu usulle bir avukat tayin etmek adli yardımın amaç ve felsefesine aykırı olabilecektir. Baro, yetkili mahkemeden adli yardım kararı verilmesi için gerekli talebin yapılması gibi işlemleri de yürütür (aynı yönde: Kuru-Arslan-Yılmaz, 710).

Adli yardımdan yararlanacak kimse bu talebini, açtığı dava ile sınırlı olarak yapar.Bu talep mahkemece kabul edilirse, barodan da bir avukat istenir. Bu yorum, HMK’nın, “adli yardımdan yararlanan kişi için mahkemenin talebi üzerine baro tarafından görevlendirilen avukatın ücreti, yargılama gideri olarak Hazineden ödenir” hükmünden çıkmaktadır.

Adli yardım için görevlendirilen avukatın ücreti dava açıldığında “Avukatlık Ücret Tarifesi”ne göre avukatı atayan baro tarafından ödendiğinden (Adli Yardım 2018), uygulama ayrıca ücret sözleşmesi yapılması uygun görülmemektedir.Adlî yardım görevi, bu servislerinde çalışmaya gönüllü razı olmuş avukatlara verilmektedir (aynı yönde: Adli Yardım 2018). Adlî yardımdan yararlanma da olsa, avukatın bir kimseyi ilgili davada temsil edebilmesi için adlî yardım talep eden tarafından verilecek vekâletnameyle yetkilendirilmesi gerekmektedir.Aksi halde adlî veya idarî davalar ya da kişisel başvuru yollarında, davanın ya da dilekçenin reddi veya süreler verilerek işlemlerin yenilenmesi veya yeniden dava açılması gibi kararlar verilebilmesi ihtimal dairesinde olacaktır.

Dipnot         :

[1]     5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 150. maddesine göre, ceza davalarında adlî yardımla ilgili farklı bir usul belirlenmiştir. Suç şüphelilerinin veya sanıklarının soruşturma safhasında verecekleri ifadelerinde müdafi atanacaktır. “Alt sınırı beş yıl hapis cezasından fazla olan bir suçun şüphelisi(nin) talebi olmaksızın veya avukat seçemeyecek durumda (olanların) tale(pleri) halinde kendilerine bir avukat atanacaktır. Ayrıca avukatı bulunmayan sağır dilsiz kişilere ve 18 yaşından küçük olan şüphelilere devlet tarafından avukat atanmaktadır.” (Adli Yardım 2018). Ayrıca, “tutuklama istenildiğinde, şüpheli veya sanık, kendisinin seçeceği veya baro tarafından görevlendirilecek bir müdafiin yardımından yararlanır.” Tüm bu haller müdafii bulunmayan şüpheli veya sanıklar için söz konusu olacaktır. Şikâyetçilerine ve mağdurların da,vekilleri bulunmaması halinde, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme hakları vardır (CMK, m. 234/-3).

Kaynakça         :

Adli Yardım 2018.“Adli Yardım” http://www.hukukiyardim.gov.tr/sayfalar/AdliYardim.pdf, (21.05.2018)

AHİM 2007. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, 26.06.2007 gün ve başvuru no: 25321/02 sayılı, Ülger v. Türkiye  kararı, nakleden: Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.10.2010 tarihli ve esas: 2009/10000, karar: 2010/30626 sayılı kararı.

AyM 2013. Anayasa Mahkemesinin 17.09.2013 tarihli ve 1181 başvuru sayılı kararı, nakleden: Karan, Ulaş 2015. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Rehberi,İstanbu Bilgi Üniversitesi Yayını no: 516, İstanbul, s. 225.

AyM 2014. Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünün 20.03.2014 tarihli ve 2013/2844 (kişisel başvuru) sayılı kararı.

AyM 2018. Anayasa Mahkemesi 1. Bölümü 21.03.2018 tarihli ve 2017 / 8758 (başvuru) sayılı kararı.

Balcı, Murat 2012. “Ceza Yargılamasında Adli Yardım”, Uluslararası Yargı Reformu Sempozyumu, http://ope naccess.dogus.edu.tr/bitstream/handle/11376/2898/balc%C4%B1_2012.pdf?sequence=1&isAllowed=y, erişim: 21.05.201  ss: 527-536.

Danıştay (2012). Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun, 11.10.2012 tarihli ve e: 2009/1670, k: 2012/1535 sayılı kararı, nakleden: Anayasa Mahkemesinin 1. Bölümünün 2013/7322 başvuru sayılı kararı,nakleden:Derdiman, R. Cengiz 2014. İdari YargnınGenel Esasları, 3. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, s. 409.

Derdiman, R. Cengiz 2014. İdari Yargının Genel Esasları, 3. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa.

Karan, Ulaş 2015. Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Rehberi,İstanbu Bilgi Üniversitesi Yayını no: 516, İstanbul.

Kuru, Baki-Arslan, Ramazan-Yılmaz, Ejder 2013. Medenî Usul Hukuku, 24. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara.

ÖİKR 2013. Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Plânı (2014-2018) Adalet Hizmetlerinde Etkinlik Özle İhtisas Komisyonu Raporu, Kalkınma Bakanlığı, Ankara, nakleden: Özbek, Mustafa Serdar 2013. Hukuk Yargılama Usulünde Gider Avansı, Yetkin Yayınları, Ankara, s. 37.

Özbek, Mustafa Serdar 2013. Hukuk Yargılama Usulünde Gider Avansı, Yetkin Yayınları, Ankara.

Pekcanıtez, Hakan-Atalay, Oğuz–Özekes, Muhammet 2011. Medenî Usûl Hukuku,Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre 12. baskı, Yetkin Yayınları, Ankara.

Yargıtay 2010. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.01.2010 gün ve esas: 2010/19-49, karar:2010/10 sayılı kararı, nakleden: Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.10.2010 tarihli ve esas: 2009/10000, karar: 2010/30626 sayılı kararı

Yargıtay 2010a. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.10.2010 tarihli ve esas: 2009/10000, karar: 2010/30626 sayılı kararı

Yargıtay (2014). Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 21.04.2014 tarihli ve 2014/4781 esas,  2014/7693 karar sayılı kararı, nakleden: http://www.forumadalet.net/index.php?topic=1338.0, (20.05.2018)

Yargıtay 2015. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 27.01.2015 tarihli ve esas: 2014/2625, karar: 2015/1228 sayılı kararı

Yargıtay 2015a. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 14.12.2015 tarihli ve esas 2015/13669,   karar: 2015/11553 sayılı kararı.


Dikkat                                        :

1-)  Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.

2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:

R. Cengiz Derdiman, “Hukukumuzda Adlî Yardım”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..

Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.

3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:         

Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “Hukukumuzda Adlî Yardım, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..Şeklinde kaynak gösterilmelidir.

Önceki YazıKambiyo Senedine Dayanan İcra Takibinde Şikayet Dilekçesi İlişkin Açıklamalar
Sonraki YazıDevre Tatil Sözleşmeleri Sebep Göstermeden İptal Edilebilir Mi? Para İade Edilir Mi?