Soru Özeti/İçeriği:
Avukatlık Ücreti nedir? Ödenmeyen avukatlık ücretinin tahsili için nasıl bir yöntem izlenmelidir? Bu şekildeki bir uyuşmazlık hangi mahkemede dava açmayı gerektirir?
Cevap:
Anayasamızın 48/1. maddesinde “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir”; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 27/1. maddesinde ise, “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” denmektedir. Bu hükümlere göre hukukumuzda “sözleşme (akit) serbestisi” esas bir kaide olup, bu serbesti kanunun koyduğu hükümlerle sınırlandırılmış olmaktadır. Bu arada hukukumuzda sözleşme yapılması gerekecek bir kısım haller de yine her bir sözleşme için kanunla düzenlenmiştir.
Başta belirtelim ki; Avukatlık sözleşmesi de düzenlenmesi kanunla öngörülen sözleşme olup, 6098 sayılı kanunun yukarıda değinilen hükmüne uyarlı olmalıdır.
Avukatlık Sözleşmesi
Avukatlık sözleşmesi bir tarafı “avukat”, diğer tarafı da (sözleşmeci taraf olan avukattan iş talep eden) “iş sahibi” olmak üzere, karşılıklı iki taraftan oluşmaktadır. Kural olarak bu sözleşmeye istinaden avukat; hukuki yardımda bulunmayı, diğer bir deyişle aldığı bir davaya ilişkin olarak, avukatlığı gerektiren girişimlerde bulunarak mesleğini icra etmeyi taahhüt etmekte, iş sahibi de belirlenmiş bir meblağ yahut değer ödemeyi taahhüt etmektedir. Bu sözleşme; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 11. Kısmında düzenlenmiş olan “avukatlık sözleşmesi” olarak, iki tarafa da borç yükleyen vekâlet sözleşmesidir.
Vekâlet sözleşmelerinde vekil tayin edenin sözleşmede açıkça belirtilmedikçe borç altında olmayışı esas iken; bir avukatın, avukatlık sözleşmesiyle vekili olduğu kimseye ücretsiz hizmet vermesi, bu durumdan avukatın kayıtlı olduğu Baro yönetim kuruluna haber verilmesini gerektiren istisnadır.
Avukatlık Ücreti
1136 Avukatlık ücreti Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinde: “Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.” Şeklinde tanımlanmıştır.
Avukatlık ücretinin miktarı kanunun 164/II maddesinde: “Yüzde yirmi beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Avukatlık ücreti kararlaştırılmadığı veya ücrete ilişkin hükmün geçersiz olduğu durumda, kanunun 164/IV maddesinde:“…değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili mercitarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzdeonu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Kanunların yukarıdaki hükümleri birlikte değerlendirildiğinde,
1-) Avukat ile müvekkili (vekil tayin eden iş sahibi) aralarında, anlaşmaya vardıkları takdirde; avukata, vereceği avukatlık hizmeti için ödenmek üzere, ücret sözleşmesiyle belli bir ücret belirleyebilirler. Bu ücret anlaşması yazılı ya da sözlü olabilmektedir. Bu ücretin başarıya göre belirlenmesi gerekli olmadığı; hâlbuki avukatlık ücretine hükmeden yargı kararlarında, aşağıda değinildiği üzere, işin önemi, avukatın gayreti ve başarısı gibi kıstaslar arandığı söylenmelidir.
2-) Yargı mercilerince de avukatla görülen her bir davada, işin önemi, avukatın davada gösterdiği gayret, davanın süresi gibi hususlar dikkate alınarak, avukatlık ücretine hükmetmeleri gerekmektedir. Avukatlık ücretine, genelde davayı kazanan tarafın vekil olarak atadığı avukatın almasını sağlayacak şekilde hükmedilmektedir. Danıştay, avukatlık ücretinin avukatın hukuki yardımının karşılığı olduğuna, bunu yapmayan avukat için avukatlık ücretine hükmedilemeyeceğine karar vermiştir. ( esas: 2012/5281, karar: 2012/5575)
3-) Mahkemelerin kararlarında avukatlık ücretine hükmetmeyişleri, istinaf ya da temyiz mercilerince, bozma sebebi olarak görülmektedir.
Avukatlık Ücretinin Tahsili İçin Dava Yolu
Bu hususta avukatlık ücreti için yargı yoluna yahut yargı yoluna gitmeden önce doğrudan doğruya icra takibi yoluna gidilebilecektir. Şöyle ki;
- Mahkeme kararıyla hükmedilen avukatlık ücretini alamayan avukat bu alacağını, mahkeme ilamına dayanıyorsa, ilamlı icra yoluyla tahsil edebilir.
- Sözleşmeyle belirlenen avukatlık ücretini de, temerrüde düşen borlusundan, ilâmsız icra yoluyla tahsil etmek yoluna gidilebilir. Borca itiraz halinde, takip halinde, şartları mevcut ise itirazın kaldırılması talebiyle icra mahkemesinde yahut genel mahkemelerde itirazın iptali yoluna gidilmesi gerekecektir.
Gerek icra takibi sonrasında borca itiraz sebebiyle gerekse de icra takibi yoluna gitmeden doğrudan doğuya yargı yolu usulünde esas olarak “Tüketici Mahkemesi” ile “Asliye Hukuk Mahkemesi” arasında hangisinin görevli olduğuna ilişkin tartışmalar sonlandırılabilmiş değildir. Bu yönde bir davanın bu mahkemelerden her birisinde açılabileceğine dair Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kararları mevcuttur. En son güncel kararlardan birisinde (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, 4. Hukuk Dairesinin 07.07.2017 tarihli ve esas: 2017/1233, karar: 2017/993 sayılı kararı) dikkat çekildiği üzere;
, …Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan vekâlet sözleşmesinden farklı ve ayrı bir sözleşme türü olması ve bu sözleşmenin niteliği gereğince 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında bulunduğu kabul edilemeyeceğinden, mahkemece verilen görevsizlik kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı”;
Ve dolayısıyla bu tür davalarda tüketici mahkemelerinin görevli ve yetkili olamayacakları anlaşılmaktadır.
Tüketici Mahkemeleri genel itibariyle tüketici kanundan doğan, bir tarafı “tüketici”, karşı tarafı “satıcı” sıfatını haiz olan uyuşmazlıklarda görevlidir. Buna göre avukatlık sözleşmesinin bir tarafı olan iş sahibi (müvekkilin) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesindeki “tüketici” tanımına uymadığı açıktır (sarihtir). Avukatlık sözleşmelerinde vekil ile müvekkil arasında alım satım ya da satım tüketim ilişkisinden bahsedilemez.
Kaldı ki; yukarıda atıf yapılan istinaf mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararını, bu karardan yaptığı, “Mahkemece de belirtildiği üzere; avukatlık sözleşmesinde avukatın görevinin yargının kurucu unsuru olan ve bağımsız savunmayı temsil eden yargısal bir faaliyet olduğu, avukatın, mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ve hizmet sunan “satıcı” “sağlayıcı”, “girişimci” sıfatında bulunmadığı, yine sözleşmenin diğer tarafı olan “müvekkil”in, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesindeki “tüketici” tanımına uymadığı, sözleşmenin bir “tüketici işlemi” olarak kabulünün mümkün olmadığı…” şeklindeki alıntıya yer vererek onamıştır.
Bu anlatılanlardan çıkan sonuçlara göre, kanaatimizce, özel hukuki niteliği olan avukatlık sözleşmesine bağlı ücret anlaşmalarında öngörülen avukatlık ücretinin ödenmemesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların karar bağlanacağı mahkemeler görevli ve yetkili asliye hukuk mahkemeleri olacaktır.