Bu yazıda özel hukuka has bir kurum olarak müteselsil sorumluluk ve borçluluk incelenmiştir. Özet de yazının sonundadır.
Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman
1. Müteselsil Sorumluluk ve Borç Kavramları
1.1. Deyimler ve Terminolojik Yaklaşım
“Müteselsil”, “teselsül eden” anlamındadır. “Teselsül eden” de “birinden diğerine geçen; geçişken” gibi anlamlara gelmektedirler. Bu tür borçluluk, “dayanışmalı sorumluluk/borçluluk”;[1] ya da “zincirleme sorumluluk/borçluluk” şeklinde de adlandırılmaktadır.
Müteselsil sorumluluk ile müteselsil borçluluk arasında bir ilgi vardır.
Her sorumluluk, sorumluluğu kaldıran bir sebep yoksa borç doğurur. Müteselsil borçluluk da müteselsil sorumluluk yüklenenlerin, bu sorumluluktan kaynaklanan borçluluklarını anlatır.
Borcun muhtevası ne olursa olsun teselsül mümkündür (ve borcun muhtevası(≈içeriği, kapsamı.) bütün müteselsil borçlular için aynıdır.”[2]
Borç bir edim yükümlülüğüdür.
Borç, gerçek ya da tüzel kişlerin hukuken altına girdikleri edimleri yerine getirme yükümlülüğünü ifade eder. Borcun ifade ettiği “edim” karşı tarafa, borcun ödenmesi bağlamında “sağlanan yarar” olup; bu yararın sağlanacağı kişi açısından buna “alacak” denir. Her borçla birlikte, bunun karşılığında bir, alacak da söz konusu olmaktadır.
Hukukta borcun sebebi sorumluluk; kaynağı ise borcu doğuran hukuki işlem, olay ya da durumlardır. Kusura dayanan(≈haksız fiilden kaynaklanan) müteselsil sorumlulukta zarar verenlerin sorumluluğu, kusurlu olmaları sebebiyledir; kusurlu olmalarına bağlıdır.[3]
Müteselsil sorumluluk tam bir özel hukuk sorumluluğudur.
Ceza hukuku nazariyatı(=teorisi) ve uygulamasında müteselsil suç; aynı kasıt ve maksatla bir fiili değişik zamanlarda, bir kişiye, birden fazla işlemektir. Bu cezayı ağırlaştırıcı sebeptir. Dolayısıyla bu düzenlemeler ceza ve suç sorumluluğu ile ilgilidir.
Hukukî Sorumlulukta Kişisellik ve Bireysellik(=İnsanîlik) Esastır
Hukukta kural, sorumluluğun kişisel olmasıdır. Ancak bir borçtan birden fazla kişinin sorumlu olduğu haller de vardır.[4]
Borçlanabilme konuları da bireyselleştirme ilkelerine uygun olmalıdır. Bireyselleştirme borcun insan onuruna uygun olmasıdır. Bu yönden kişiliğe aykırı olarak, örneğin; köleleşme borcundan ya da ahlâka aykırı bir başka borçtan bahsedilemez. Ceza ve idarî yaptırımlar hukukunda da sorumluluğun kişisel; yaptırımların da (bireyselleştirilmiş; yani insanîleşmiş,) insan onuruna uygun olması gerekmektedir.
Borcun kişiselliği, sorumlu olanın borçlu/yükümlü haline gelmesidir. Sorumluluğu doğuran da hukuka aykırılıktır. Kusursuz sorumlulukta borçlu hukuka aykırı davranmamış olsa da; ortada hukukun öngörmediği durumdan kaynaklanan bir sorumluluk vardır. Bu sorumluluğun kaynağı da sosyal devlet, adalet, hakkaniyet ve hukuk devleti gibi gerekçelerdir.
1.2. Müteselsil Sorumluluk: Tanım ve Kapsamı
Müteselsil sorumluluk, bir zararın tümünden, birden fazla kişinin her birisnin ayrı ayrı mes’ul(=sorumlu) tutulmaları halidir.[5] Bu sorumluluk:
1-) Zararın tümünden veya bir kısmından[6] birden fazla kişinin tek tek sorumlu tutulmasını ve;
2-) Alacağın, bunların hepsinden veya birkaçından ya da bunlardan herhangi birinden; o olmazsa diğerinden (tekerrüren ödeme olmaksızın[7]) istenebilmesini;
Mümkün kılar.
Teselsüle(≈geçişkenliğe) konu borcun ifası için muaccel(=ödeme zamanının gelmiş) olması gerekir.[8]
Bu sorumluluk; sorumluluğun paylaştırıldığı alelâde ve müşterek sorumluluğa nazaran; daha farklı, daha özgün ve daha istisnaîdir.
Alelâde sorumluluk, sorumluluğa sebep olunan zarardan, zarar verenin sorumlu olmasıdır. Burada zarara sebebiyet verme oranında sorumluluk söz konusudur.
Müşterek sorumlulukta ise, aksi sözleşme ya da kanunla belirlenmiş olmadıkça; her bir sorumludan sebebiyet verdikleri zarar oranında alacak hakkı doğmaktadır. Bu sorumlulukta her bir kişinin payı kadar sorumluluğu diğerini etkilememektedir.[9]
1.2. Müteselsil Sorumluluğu Özel Hukuka Has(=Özgü) Oluşu
Müteselsil sorumluluk, özel hukuka has bir usûldür ve; (ahlaka ve hukuka aykırı olmamak kaydıyla sözleşmelerle kurulan) her türlü borç ilişkisinde söz konusu olabilir.[10] Haksız fiilde de zarardan kusurlu olanlar müteselsilen sorumludurlar.
İdarenin verdiği zararlardan kusurlu ya da kusursuz sorumlu olduğu alanlar/konular da vardır. İdare sorumlu olduğu zararları nakdi olarak tazmin eder.[11]
Ancak, idare kapsamında yer alsa bile; kişisel sorumluluk, özel hukuka tabidir. Kişisel sorumluluk kapsamındaki sorumlulukta teselsül söz konusu edilebilir.[12]
İdarenin sorumluluğu özel hukuk sorumluluğundan ayrı; ondan özerk ve kendine özgü bir sorumluluk doğurmaktadır. İdare hukukunda müteselsil sorumluluk günümüz itibarıyla muteber görülmemektedir. Bu nedenlerle; bir zarardan birden fazla kamu tüzel kişisinin sorumlu tutulduğu hallerde, bunların kendilerine düşen payları ödemeleri söz konusu olabilir.[13]
Danıştay bu durumu müteselsil değil; “müşterek sorumluluk” kapsamında görmektedir.[14] Özel hukuk kişileri ile idarenin birlikte ve murtabıt(=birbirleri ile irtibatlı) sorumlulukları halinde müteselsil sorumluluktan bahsedilebilmektedir.[15]
2. Alacaklının İfa(=Ödeme) Talebine İlişkin Konular
2.1. Genel Olarak
Müteselsil sorumlulukta tüm zararlar sebep olduğu orana bakılmaksızın, her bir sorumludan istenebilmektedir. Bu bakımdan;
1-) Borcun bölünmezliği söz konusu olmaktadır.[16] Borcun tekliği tüm borçluların tek bir borcu ödemekle yükümlü ve bu yönden aynı usul ve şartlara tabi olmalarıdır.[17] Bu aynı zamanda kanunun imkân verdiği durumlarda, eksik ifa alacaklıya ret imkanı da verebilir. Diğer taraftan borcun tamamı ifa edilene kadar tüm borçluların sorumluluğu devam eder.[18]
Müteselsil borçluluğun ortadan kalması borcun ortadan kalmasına bağlıdır. Bu ise borcun ödenmesi ya da diğer ortadan kalkma yöntemleri ile olabilir. “Alacaklının feragati” de teselsülü ortadan kaldırır.[19]
2-) Her bir borçlu, borçtan müstakil sorumludur. Dolayısıyla, borcun muacciliyeti; borçlunun temerrüdü; alacaklıyla borçlunun şahsî sorumluluğuyla sınırlı işlemler ya da ifa imkânsızlığı gibi durumlar; muhatap olunan borçlu kişi bakımından sonuç doğurabilirler. Borçlu borcu tediye (≈ifa, ödeme) olmamışken ondan kurtulmuş ise; diğer borçlular da bunun kendilerine yarar sağladığı ölçüde istifade ederler.[20] “Zamanaşımı her borçlunun özel durumuna göre başlar ve kesilir.”[21]
3-) Borcun ödenmesini istediği borçludan isteme yetkisi alacaklınındır.[22] Kendisinden talepte bulunulan borçlu; talebin diğer müteselsil borçlulardan yapılmasını ileri süremez.[23] İflas hükümlerinin işletilmesi gibi hususlar da bu ilkeye uygun yürütülebilir.[24]
Alacak hakkı da, alacaklının zararda olabilecek sorumluluğu kadar düşüldükten sonra bulunan edimdir. Alacaklının hiçbir sorumluluğu yoksa edimin tümü müteselsil sorumluların her birinin üzerinde ayrı ayrı yükümlülük halini almış olur.
2.2. Borçluların Hukukî Durumları ve Diğer Borçlulara Rücu Sorunu
Zararı sorumlulardan birisinin telafi etmesi/ödemesi halinde; diğer müteselsil sorumlular alacaklıya karşı sorumluluktan kurtulurlar.
Borcu ödeyen, diğer borçluların payına düşen miktarları onlardan tahsilde alacaklının halefi gibidir. Alacaklı müteselsil sorumlulardan alacağını tahsil için kullanabileceği imkan ve yetkilere sahiptir. Rücu alacağını garantiye almak için: dava aşamasında diğer borçlulara davayı ihbar edebilir;[25] diğer varsa, kefalet veya teminatlara başvurabilir.[26]
Borcu ödeyen müteselsil borçlu:
1-) Tüm borçlular adına gerekli savunmaları yapmamışsa ya da;
2-) Ödeme yaptığını diğer borçlulara bildirmediği için mükerrer ödemeye (=ifaya) sebebiyet vermişse;
Rücu hakkını kaybeder.[27]
2.3. Borçluların İç İlişkileri
Zararın müteselsil sorumlular arasında paylaşımı bir iç ilişkidir.[28] Dolayısıyla borcu ödeyen kişi; diğerlerinden, bunlardan; her birine düşen sorumluluk oranında hisselerine düşen payları isteyebilecektir.[29] 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun(TBK’nın) müteselsil borçluluğa/sorumluluğa ilişkin hükümlerine göre; bu pay aksi belirlenmedikçe eşit olacaktır.[30] Borçlulardan ödeme imkansızlığı söz konusu olanların sorumluluk payları diğer borçlulara usule uygun olarak aktarılır.
Müteselsil sorumlulardan herhangi birisi, tüm sorumluların yararına olacak def’ilerde(≈itirazlarda) bulunabilir. Veya taraflar yalnız kendi aralarında ve diğer borçluları etkilemeyecek şekilde; temerrüt, faiz, ceza şartı gibi konu ve güvencelerde düzenleme öngörebilirler.
Bunların aksine olarak; borçlulardan birisi, kendi durumunda, teselsüle(≈geçişkenliğe) konu diğer sorumluların/sorumluların aleyhine olacak şekilde iyileştirme yapamaz;[31] yaparsa da bu diğer sorumlular lehine de eşit sonuç doğurur.
3. Kanunda Doğan Teselsül Halleri ve Teselsül Karinesi
3.1. Kanundan Doğan Teselsül
Hukuken müteselsil sorumluluk her ne kadar alelâde sorumluluğa nazaran daha istisnaî olsa da; bazı hallerde asıl sorumluluk hali olarak karşımıza çıkar. Ancak; kanunun, sorumluluğun teselsül etmiş olmasını (≈geçişkenliğini) kabul ettiği/öngördüğü bir kısım hallerde de yok değildir:[32]
Örneğin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununa göre, evlilik birliğini temsil yetkisinin kullanıldığı hâllerde; eşler üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olurlar.[33] 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun; ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunda da, müteselsil sorumluluk hükümleri bulunmaktadır.
Haksız fiilden doğan zararlardan kusuru olanlar; trafikteki bir aracın verdiği zararlarda ise şoför ve araç sahibi müteselsilen sorumlu olabilmektedirler. Örneğin, araçların verdikleri zarara ilişkin olarak müteselsil sorumluktan kurtulmak da; mücbir sebebe veya 3. kişilerin ağır kusurlarına bağlıdır.[34]
3.2. Borçlar ve Ticaret Hukukunda Teselsüle İlişkin Prensipler ve İstisnalar
Aksi sözleşmeyle belirlenmedikçe:
1-) Borçlar hukuku kapsamında giren ilişkilerde de alelâde ya da müşterek;
2-) Ticari nitelikli konularda ise müteselsil;
Sorumluluk esastır.[35] Dolayısıya ticarî işlerde teselsül karinesi geçerli olmaktadır.[36]
Özetleyecek olursak…
Müteselsil sorumluluk, bir borcun tümünden (kısmî ödenmiş borçlarda da borcun ödenmeyen kısmından;) birden fazla borçlunun ayrı ayrı sorumlu tutulmalarıdır. Borçluların sorumluluğu borç tam ifa edilmiş olana kadar devam eder. Alacaklı borcun tümünün ya da bir kısmının ödenmesini borçluların herhangi birisinden isteyebilir. Borçlu alacağın diğer borçlulardan istenmesi itirazına sığınamaz.
Müteselsil borçlulukta borçluların her birisi alacaklıya karşı müstakilen(=bağımsız olarak) sorumludur. Bu durum alacaklı ile her bir borçlunun ayrı ayrı hukuki durum oluşturdukları; temerrüt, faiz, ceza şartı gibi yeni yükümlülüklerin alacaklıyla muhatap borçlu arasında etkili olacağı anlamına gelir.
Müteselsil borçlulardan her birisi alacaklıya karşı ödenmiş tüm borçtan aksine belirleme olmadıkça eşit payla sorumludurlar.
Borçlulardan birisinin kendine düşen paydan fazla ödeme yapması halinde, diğer borçlulardan onların paylarına düşen kısmı isteyebilir. Borçlulardan ödeme imkansızlığı olanların payları diğer sorumlulara usulüne uygun oranlarda dağıtılır.
Hukukta müteselsil sorumluluk ve borçluluk kanundan doğabilir. Ya da haksız fiillerde olduğu gibi kusurla zarara sebebiyet verenler, kusurları oranında bu şekilde sorumlu olabilirler.
Hukuki ilişkilerde müteselsil sorumluluk için; bunun sözleşmede açıkça belirlenmesi gerekir. Halbuki ticari kapsama giren işlerde ise müteselsil sorumluluk esastır. Bunda alelâde sorumluluk için ise, durumun elverişli olması ve taraflarca bunun kabul edilmiş olması gerekmektedir.
Dikkat :
1-) Bu makalenin/yazının, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.
2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
R. Cengiz Derdiman, “Müteselsil Sorumluluk ve Borçluluk Kavramları”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:
Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “Müteselsil Sorumluluk ve Borçluluk Kavramları”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmelidir.
Dipnotlar
[1] Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 21. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2010, s. 426.
[2] Andreas von Tuhr, Borçlar Hukuku 1-2, Çeviren Cevat Edege, Yargıtay Yayınları, Ankara, 1983, s. 786; Ali Naim İnan-Özge Yücel, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 4. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2014, s 545..
[3] Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 14. Bası, Yetkin Yayınları, Ankara 2012,s. 821.
[4] Andreas Binder-Thomas Geiser-Vito Roberto, Einführung ins Privatrecht, (internet pdf versiyon) 2008, s. 108
[5] Türk Hukuk Lûgati, 3. Baskı, Hazırlayan: Türk Hukuk Kurumu, Başbakanlık Basımevi, Ankara, 1991, s. 264; R. Cengiz Derdiman, Hukuk Başlangıcı, 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015, s. 334. “Müteselsil alacaklılık” da vardır: Bu ise borcun tamamının birden fazla alacaklıdan herhangi birisine ödemekle borcun düşmesi hallerini anlatır. Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 334.
[6] von Tuhr, s. 794; Binder-Geiser-Roberto, s. 108
[7] Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 16.02.1979 tarihli ve esas: 1979/8214, karar: 1979/2031 sayılı kararı, nakleden: Çelik Ahmet Çelik, “Ortaklaşa ve Zincirleme Sorumluluk”, internet(pdf versiyon) (erişim t: 03.06.2014), s. 2
[8] Reisoğlu, s. 426.
[9] Daniel Erni, “Die Solidarität im Allgemeinen Teil des OR” http://daniel-erni.ch/papers/wha_solidaritaet_im_or_at.pdf (29.11.2019), s. 2
[10] M. Kemal Oğuzman-Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt: 2, Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2013, s. 455.
[11] R. Cengiz Derdiman, İdare Hukuku, 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015, s. 497; R. Cengiz Derdiman, “İdari Yargıda Zararları Aynen Tazmin Sorunu” Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/idari-yargida-zararlari-aynen-tazmin-sorunu/ (02.12.2019).
[12] Mehmet Akif Bardakcı, İdarenin Eylemlerinden Kaynaklanan Sorumluluğu, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, İstanbul, 2013, s. 114.
[13] Muhammed Ali Aydın, İdarenin Hizmet Kusurundan Doğan Sorumluluğu, Yüksek Lisans Tezi İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, İstanbu 2015, s. 151-152..
[14] Örneğin: Danıştay 13 Dariesinin 14.12.2005 tarihli ve esas: 2005/1658, karar: 2005/5950 sayılı kararı, nakleden: Bardakcı, s. 221, 222. Ayrıca Bakınız: Aydın, s:151, 152.
[15] Geniş bilgi ve emsal kararlar için bakınız: Sıddık Sami Onar, İdare Hukukunun Umumî Esasları, cilt: 3, İsmail Algün Matbaası Ankara, 1966, s.1705; Danıştay 10. Dairesinin 14.06.2010 tarihli ve esas: 2008/643, karar: 2010/5353 sayılı kararı, nakleden: Bardakcı, s. 184.
[16] Erni, s. 3.
[17] Oğuzman-Öz, s. 452.
[18] İnan-Yücel, s. 544.
[19] von Tuhr, s. 786
[20] von Tuhr, s. 796 ve devamı.
[21] İnan-Yücel, 549. Zamanaşımının bir borçlu için durması, diğer borçluları etkilemediği durumlar da vardır. Bakınız: Haluk N. Nomer, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş 13. Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 2013, s. 347.
[22] Oğuzman-Öz, s. 454; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2983 tarihli ve esas: 1981/9-533, karar: 1983/724, nakleden: Çelik, s. 1.
[23] Eren, s. 818.
[24] Erni, s. 8.
[25] İnan Yücel, s. 549.
[26] Nomer, s. 347.
[27] İnan-Yücel, s. 550.
[28] Murat Canyürek, Müteselsil Borçlulukta Dış ve İç İlişkiler , Vedat Kitapçılık, 2003, s. 27 vde, 207 vde, nakleden: Çelik, 2014.
[29] Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 11.3.1957 tarihli ve 65/1240 kararı; nakleden: Kemal Tahir Gürsoy, “Birden Fazla Kimselerin Ayni Zarardan Sorumluluğu” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültei Dergisi, yıl: 1973,cilt: 30, sayı: 1-4, s. 58-80, s. 65.
[30] Aynı yönde: Binder-Geiser-Roberto, s. 109. TBK’nın haksız fiile has(=özgü) hükümlerinde de bu sorumluluk türünde sorumluluğun kusurları oranında olması gerektiğini belirtmektedir. Bu durumda kişisel yorumumuz, kusur oranları ayrıca ve farklı olarak belirlenmedikçe/belirli olmadıkça; haksız fiil sorumluluk paylarının eşit olduğunun kabul edilmesi gerektiği yönündedir.
[31] Erni, s. 10.
[32] Bakınız: von Tuhr, s. 789 ve devamı.
[33] Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 334.
[34] Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 334, 335.
[35] Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s. 334, 335.
[36] Oğuzman-Öz, s. 456, 459; Kadir Berk Kapancı, “Türk Ticaret Kanunu’nun 7. maddesinde Öngörülen “Ticari İşlerde Teselsül Karinesi” Tam Anlamıyla Uygulanabilir Durumda mıdır?” İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt:7 Sayı:2 Yıl 2016, ss: 131-170, s. 132 ve devamı.