Bu yazı, 1982 Anayasasına göre kanunun anlam ve mahiyetini anlatmaya odaklanmıştır. Yazıda 1982 Anayasasının; ilk kez, tarafımızdan dile getirilen[1] “Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi”ni öngören 6771 sayılı kanunla değişik hükümleri esas alınmıştır.
Konuyla ilgili kısa bilgi edinmek için, bu makale sonundaki sonuç kısmına bakılabilir.
1. 1982 Anayasasına Göre Yasama Yürütme Yargı Erkleri
1982 Anayasasına göre egemenlik yasama yürütme ve yargı organlarınca kullanılır. Devlet organlarının görev ve yetki açısından bölünmesi anlamında şekli-organik kriter benimsenmiştir..
1982 Anayasasına göre:
1-) Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmakla yasama yetkilidir(madd:87). Yasama, devlet ve toplum hayatını düzenlemek maksadıyla kural koymadır.[2] Yasama; yürütmenin ancak onların çerçevesinde hareket edebileceği umumi kaideler koyar.[3]
2-) Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nindir(TBMM’nindir). Bu yetki devredilemez(madde:7).
3-) Yürütme yetki ve görevi, Anayasa ve kanunlara uygun olarak Cumhurbaşkanı tarafından yerine getirilir(madde:8).
4-) Yargı yetkisi bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.
2. Kanun Tanımını Belirme Usul ve Esasları
1982 Anayasasının yukarıdaki hükümlerinden, kanunun anlam ve kapsamını belirlemede; yasama ve yürütme ilişkilerini esas almak gerektiği anlaşılmaktadır.
2.1. Yürütmenin Anlam ve Kapsamı
Yürütme, bir konuda düzenleme[4] yapma ve uygulamadır.[5] Düzenleme eşit ve objektif uygulama sağlar. Yürütme, kanunları uygularken,[6] bireysel-sübjektif işlemler yapar. Bunlar, somut bir olayla/durumla ilgili; hukuk aleminde değişiklik doğuran sübjektif(≈birel,bireysel) işlemlerdir.
2.2. Yürütme-Kanun İlişkisi
Yürütme yetkisi mevcut kanunların uygulanması ve uygulanmasının sağlanmasıdır.[7] Bu nedenle yürütme: kanundan kaynaklanır; kanuna dayanır;[8] kanunlara uygun kullanılarak;[9] ya da kanunun sınırları içinde kalarak olaylara ilişkin somut uygulama ya da çözümler getirir.[10]
Bir sahanın yürütme tarafından düzenlenebilmesi o sahada bir kanunun mevcudiyetini(=varlığını) gerektirir.[11] Yürütme sadece hükümet eder ve yönetir ama yasa ile düzenlenecek konulara dokunamaz.[12]
2.2. Kanunun Tanımı ve Özellikleri
2.2.1. Şeklî-Maddi Ölçütleri Kapsayan Tanımlama
2.2.1.1. Şekli Kanun
Kuvvetler ayrılığı teorisi çerçevesinde kanun, yasama erkinin çıkardığı metinlerdir. Yasama, kanun koymak anlamında kullanılır. 1982 Anayasasına bakılırsa; “kanun” tanımı yapılmamıştır. Kanun çıkarma yetkisinin kapsam ve sınırları, Anayasaların hükümlerinde çıkarılabilir.[13] Şekli-organik kritere göre kanun, yasamanın irade beyanıdır. Bunlar, yasama organı (TBMM) tarafından, Anayasal ve yasal usûl ve kaidelere uygun olarak çıkarılan, (Cumhurbaşkanı tarafından Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren) metinlerdir.[14]
2.2.1.2. Maddî Kanun
(1) Anayasal Dayanaklar
1982 Anayasasına göre(madde 8 ve diğer ilgili hükümler gereğince);
Yürütme, “idare” olarak ya da kendi uhdesindeki “idare” ile; günlük hayatın olağan akışını sağlar. Kanunları uygularken de olaya özgü/somut/birel/bireysel düzenlemeler yapar. Yürütme, kanunları uygularken, nihayetinde somut olaylar için birel/bireysel işlemler tesis eder.
Dolayısıyla yürütmenin idare olarak tesis edeceği birel işlemler için; dayanak olan kanunun genel, sürekli, objektif soyut nitelikte olması gerekir. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin Anayasal karakteri de; özel işlemler yapılarak yasamanın yürütmenin sahasına müdahale etmesini engeller. 1982 Anayasasına bakılırsa:
1-) 10 maddedeki eşitlik ilkesi;
2-) 2. maddedeki Millî dayanışma ve adalet anlayışı;
3-) 5. maddedeki, Devlete görev olarak verilen; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak;
İle ilişkilendirilebilecek kamu yararı ilkeleri de, değerlendirmelerimize ayrıca kaynak olabilirler.
(2) Maddî Kanun
Maddi kanun;
Genel, soyut, objektif, kamu yararı amacını güden ve eşitlik ilkesine uygun olarak çıkarılan hukuk kuralıdır.[15] Kanunun soyut olması ve kapsamına giren herkese eşit olarak uygulanması gerekir. Kanunların hukuk düzeninde değişiklikle yeni durum oluştururlar veya mevcut durumu düzenlerler ya da kaldırırlar.[16]
(3) Kapsayıcı(≈Amaca Uygun) Kanun Tanımı
Kanunun, sırf şekli kriterle tanımlanması yeterli olamamaktadır:
1-) Şeklî kriter, örneğin, kişiye özel kanunun çıkarılması;
2-) Maddî kriter de yasama ve yürütme işlemlerinin ayırt edilemezliği;[17]
Bakımlarından tek başına yeterli görülemezler. Hatta, Anayasa değişikliği yapan kanunlar da yasama tarafından çıkarılırlar; bunların adı da “kanun”dur; ama bunlar, şekli yönden farklı usul ve kaidelere tabidirler.
Anayasa Mahkemesi (AYM) de kararlarında, kanunu, şekli ve maddi özellikleriyle görmektedir.[18]
Şu halde kanun tanımı bu iki ölçütü birlikte nazara alarak yapılmalıdır:
Kanun, bir devlette belli usul ve şartlara uygun olarak yasama organı tarafından çıkarılan, genel, soyut, herkese uygulanabilen, objektif ve sürekli nitelikli düzenlemedir.[19]
(4) Hukukun Üstünlüğü ve Kanun
Kanunun, demokratik hukuk devletlerinde değeri ve etkisi vardır. Burada sözü edilen, hukukun üstünlüğüne, insan şeref ve haysiyetine değer veren; çağdaş hukuk düzenlerine uygun rejimlerde yapılan kanunlardır.[20]
AİHM’e göre de; “Sözleşmede geçen ‘kanun’ veya “kanunîlik” terimleri sadece iç hukuku ifade etmemekte; kanunun, nitelik olarak hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşır olması anlamına da gelmektedir.”[21]
(5) Kanunların Geçmişe Yürümezlikleri
(5.1.) Anayasamızın 87. Maddesi Açısından Bakış
1982 Anayasasına bakılırsa; yasama organı olan TBMM; kanun koymak, değiştirmek veya kaldırmak ile görevli ve yetkili kılınmıştır(madde:87). Bu yetkiler içinde “kanunları geri almak” yoktur.[22] Geri almak, kanunu; yürürlüğe girdiği tarihten ya da daha sonrasından geçerli olmak üzere, geçmişe yürür şekilde kaldırmaktır.
(5.2.) Kanunî(=Yasal) Belirlilik ve Öngörülebilirlik
Kanunun geçmişe yürütülmemesi de bu kapsamda mümkün değildir. Çünkü kanunun, bilinebilir ve öngörülebilir ve erişilebilir olması gerekir.[23] Bilinebilirlik, bir kuralın açık ve anlaşılabilir olmasını; öngörülebilirlik ise kişilerin hukuki durumlarına yön vermeleri açısından önceden bir kanunun mevcudiyetini gerektirir.
“Geçmişe yürür bir şekilde kanun çıkarmak, kazanılmış haklara saygıyı ortadan kaldırabileceği gibi, hukukî istikrara da zarar verebilir.”[24]
(5.3.) Kazanılmış Haklar
Yasal hükümler kazanılmış hakları güvence altına almak için geriye yürütülebilir. Bu şekilde bir yasal hüküm, hukuk ve temel haklar güvenliğini garanti etmek; ve dolayısıyla 1982 Anayasasına göre 2. maddedeki “hukuk devleti”nin gerekleriyle gerekçelendirilebilir.
3. Kanunun Unsurları
3.1. Yetki
3.1.1. Yasamanın Aslîliği ve İlk-El’liği
Kanunun çıkarılması yetkisi yasama organı olarak TBMM’nindir.
Kuvvetler ayrılığı sistemlerinde[25] parlamentolar; kamu politikalarının ve toplumsal sorunların müzakere edilip karara bağlandıkları (ilk) yerlerdir.[26]
Bir konuda ilk düzenlemenin sadece yasama tarafından yapılmasını gerekli kılan 2 ilkeden:
İlki yasamanın asliliği;
İkincisi de yasamanın ilk-el’liği;
Prensipleridir.
Bu ilkeler, yasama ve yürütme işlemlerini ayıran asıl ölçütlerdendir.[27]
Hukuk aleminde olmayan bir hükmün doğrudan yürütme ya da yargı tarafından değil; münhasıran (≈yalnızca) yasama tarafından çıkarılması mümkündür. Çünkü yasama milletin temsilcilerinden oluşmaktadır. Milleti, toplumu ilgilendiren ama hukuk âleminde bulunmayan bir düzenleme de; ancak millet iradesinin ürünü olmalıdır. Rousseau’nun belirttiği gibi bu hak “millet iradesi”nindir.[28]
1982 Anayasamızın “Başlangıç”ındaki:
1-) “Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu”(paragraf:3);
2-) Topluca Türk vatandaşlarının…millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu”(paragraf:7);
Hükümleri de konuya dayanak olarak görülmelidirler.
3.1.2. Yasama Yetkisinin Devredilemezliği
1982 Anayasasına göre yasama yetkisi devredilemez(madde:7).
Yasamanın yürütmeyi yetkilendirmesi yetki devri değildir. Yetki devri, devrenin, devredilen yetkinin konusunda yetki devrini kaldırmadığı sürece kısıtlanması sonucunu doğurur. Yetki verme ise yetki verenin, yetki verme konusunda her zaman, verilen yetkiyi kaldırmaya lüzüm kalmadan yeni bir düzenleme yapabilmesi anlamına gelir.[29] Buna göre:
Yasama, konu ve çerçevesini somut olarak belirlediği kanunun; idari işlemlerle düzenlenerek/tafsilatlandırılarak yürütülmesini yürütmeye de bırakabilir.
3.1.3. Kanun Teklif Etme Yetkisi
Kanun TBMM üyeleri tarafından teklif edilebilir.
Daha evvel mevcut olan ölüm cezalarının uygulanmasına ilişkin kanun metinlerini hazırlamak, TBMM’de adalet komisyonuna ait idi. Ölüm cezası ve dolayısıyla bu yöntem artık çoktan kalkmıştır. Kanun hükmünde Kararnamelerin(KHK’ların) TBMM’de kanunlaşmasına ilişkin metin de ilgili komisyonunca hazırlanmaktaydı. Cumhurbaşkanlığı sisteminde bu kurum kalktığı için bu yöntem de işlerliğini, henüz kanunlaşmayan KHK’lar hariç, kaybetmiştir.
Cumhurbaşkanlığı sisteminden evvel; mevcut olan Bakanlar Kurulunun yaptığı kanun tekliflerine “tasarı” denmekteydi. Şimdiki sistemde bütçe ve kesin hesapla ile ilgili kanunu teklif etme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir.
3.2. Şekil
Kanun bir devletin iç hukuk düzeninde her şeyden evvel kurulu iktidarın ürünüdür. Devleti meydana getiren iktidar, Anayasayı yaparak Devleti hukuken kuran “kurucu” iktidardır. İşte kanun bir devlet fonksiyonudur; kurulmuş düzende yasama tarafından ortaya çıkan, “kurulu iktidar”ın düzenleme işlemidir.
1982 Anayasasına göre; Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların teklifi ve görüşülmesi usûl ve esasları, kanunun tabi olduğu usul ve esaslardan farklıdır.
Kanun teklifi, yasama organı tarafından kabul edildiği andan itibaren kanunlaşmış olur.[30] Cumhurbaşkanının bu metin üzerindeki iradesi metnin kanunlaşmasını değil yürürlüğünü etkileyen yayın işlemidir.
3.3. Sebep- Konu
3.3.1. Yasama Yetkisinin Genelliği
1982 Anayasasına göre:
Yasamanın genelliği prensibi esastır: Yasama organı, genel kamu hukuku nazariyatında(=teorisinde); her konuda kanun koyabilir. Bu kanunları istediği tafsilatta düzenleyebilir.[31] Yasamanın Anayasaya dayanmaktan ziyade, Anayasaya aykırı bir konuda kanun yapmaması gerekir.
Bu nedenle kanunun sebebi ve konusu üzerinde daha somut değerlendirmeler yapılabilir:
3.3.2. Sebep
Kanunun çıkarılmasını gerektiren konular onun sebebini teşkil ederler. Kanun, yürütülecek olması ve hükümetin genel siyasetinin gereklilik göstermesi sebepleriyle çıkarılır.
Anayasal kaideden kaynaklanan veya temel hakları sınırlamak gibi sebepler de; kanunla düzenlenmesi gereken konulardandır.
Bu anlamda: Suç ve cezaların kanuniliği[32] gibi evrensel kayıt ve şartlar, kanunla düzenlemeyi gerektirirler.[33]
3.3.3. Konu
(1) Genel Olarak
1982 Anayasasına göre:
Kanun bir yasama işlevidir. Yasama işlevinin konusu da, ülkede bulunanların yaşayanların uyacakları kurallardır.[34]
Kanun; Devlet ve toplum hayatının gerekleri ve “hükümetin genel siyaseti”nin oluşturulması için gerekli konularda çıkarılır. Devlet hayatının ve toplumsal hayatın gerektirdiği tüm hususlar kanun konusu edilebilirler.[35] Toplumla uzaktan yakından ilgisi olmayan konular Anayasa konusu olamayacakları gibi; kanun konusu da olamazlar.[36]
Devletin bir fonksiyonu olarak asıl manada kanun koymak; genel hukuk düzenine aykırı olmayan düzenlemeler yapabilmek ve kurallar koyabilmektir.[37] “Kanun, devletin görevli ve yetkili organı ya da doğrudan doğruya halk iradesi tarafından kabul edilmiş, en yüksek hukuki kuvvete malik olan ve en önemli sosyal ilişkileri düzenleyen normatif kurallardır.”[38]
(2) Yasamanın Takdir Yetkisi
Yasama organı TBMM; kanun koyma değiştirme ya da kaldırma konusunda tam bir takdir yetkisine sahiptir. Yasama; bu yetkisini kullanmak ya da kullanmamak tutulamaz.[39]
Bir konuda kanun çıkarılmasını öngören/isteyen Anayasal hükümlere uymamak da; aksine bir bağlayıcı düzenleme bulunmadıkça hukuki bir sorumluluk doğurmaz.[40] Yasamanın yaptıklarından ya da yapmadıklarından; olsa olsa, Millete karşı siyasal sorumluluğu söz konusu olabilir.[41]
(2) Kişisel ya da Somut(=müşahhas) Olay da Durumlarla İlgili Konular
Şahsi bir menfaati amaçlayan yetki saptırması içermedikten sonra,[42] tek kişiye ya da olaya uygulanabilecek ama kişilik dışı ve soyut niteliklere sahip kanun hukuka aykırı değildir.[43] Ancak:
Kişilere evvelden öngörülebilir ve bilinebilir olmayan bir kanunla yükümlülükler getirilemez.[44] Konuyu ilişkilendirebileceğimiz “hukuki güvenlik ilkesi; “ilgililerin hukuki durumun süreceğine olan inancı dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması anlamına gelir.[45] Kamu yararının gerekli kıldığı konularda kişilerin adlarına çıkarılmış kazandırıcı/yararlandırıcı kanunların çıkarılması da isabetli değildir.[46]
Çünkü yasama kanun şeklinde sübjektif işlem yapamaz; kanun sübjektif nitelikli bir olayı ya da kişisel durumu düzenleyemez; kişisel menfaat amaçlayamaz.[47]
(3) Parlamento Kararları ve Fonksiyonel İdare Kapsamında Yasama İşlemleri
1982 Anayasasına göre bir değerlendirme yapılacak olursa:
Yasama organınca çıkarılan ama yasamanın kendi iç ya da diğer organlarla ilişkilerini içeren düzenlemeler de vardır. Bunlar “parlamento kararları” olarak adlandırılmaktadırlar.
Parlamento kararları toplumu, toplumsal düzeni ve bireylerin hukuki durumlarını etkilemezler. Bunlar toplumun uyması gereken hükümler ihtiva etme(=içermez)ler; hukuk düzende değişiklik de yapmazlar.[48]
Parlamento kararları kanunun tabi olduğu usulden farklı bir kısım usûller içermekte ve genel/kural olarak yargısal denetime tabi tutulmamaktadırlar.
Yasamanın bir kanunun uygulanmasına ilişkin olarak yaptığı bir kısım düzenlemeler, idari nitelik taşıdıklarından; “yasamanın idari fonksiyonu” kapsamına girmektedirler.[49]
(4) Kanun ve Parlamento Kararlarının Tabi Oldukları Usulden Farklı Şekilde Çıkarılmaları
Hukuken:
1-) Parlamento kararı niteliğinde yapılması gereken bir işlemin kanun;
2-) Kanun olarak düzenlenmesi gereken işlemin parlamento kararı;
Olarak çıkarılmaması gerekir. Parlamento kararları kanun olarak çıkarıldıklarında, Cumhurbaşkanının onayına da sunulmamış olmaktadırlar. Böylece Cumhurbaşkanınca kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanılmış olmaktadır.
Bunun tersi de söz konusu olabilir: Kanun parlamento kararı olarak çıkarıldığında Cumhurbaşkanının onayına sunulmaz. Bu sunulmama da kaynağını Anayasadan almayan bir yetkinin kullanılması anlamına gelir.
1982 Anayasası 6. maddesinde kaynağını Anayasadan almayan yetkinin Anayasaya aykırı olduğunu hüküm altına almıştır.
Bu bakımdan bunların tabi olacakları hukuki durumlar için; kanaatimizce içerikleri itibarıyla da değerlendirilmeleri gereklidir.
(5) Anayasaya Aykırı Konular ve Anayasanın 6. Maddesi
Yürütmeyi Anayasada öngörülmeyen şekillerde, denetim mahiyeti taşıyacak ya da bunu amaçlayacak şekilde olan; ve/veya yeni düzenlemelere gerek bırakmayacak derecede tafsilatlı yasal hükümlerin uygulanmasını sağlayacak nitelikteki kurallar kanun konusu olamazlar.[50]
“Yasalarla düzenlenmemiş bir alanda yürütmenin sübjektif hakları etkileyen bir kural koyma yetkisi bulunmamaktadır. Yasa ile yetkili kılınmış olması da bu sonuca etkili değildir.”[51]
Kanun çıkarma açısından yasamanın genelliği, yasama organının Anayasaya dayanmaksızın bir alanı kanunla düzenleyebilmesine elverişlidir.[52] Ama her ne olursa olsun:
1982 Anayasasının 6. maddesine göre, hiç kimse ya da organ kaynağını Anayasadan almayan Devlet yetkisi kullanamaz. “Yasama organı, yargı organı işlevi sayılacak konularda karar alırsa, 1982 Anayasasındaki medenî iş bölümü şeklinde anlaşılan kuvvetler ayrılığı prensibi ihlâl edilmiş olur.”[53] Dolayısıyla bir kanunun Anayasaya dayanması gerekmese de Anayasaya aykırı olmaması esastır.[54]
(6) Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişte; 1982 Anayasasında yürütmeye kanuni dayanaklar aranmadan Kararname çıkarabilme yetkisini düzenleyen kurallar konmuştur. Bu düzenleyici işlemler Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kategorisini oluşturmaktadırlar. Bu kararname konuları ile; bunların yürütmeye özerk yetki kullanmaya elverişli mahfuz alan ihdas edip etmedikleri konusu başka bir makale konusunu oluşturmaktadır.
3.4. Amaç/Maksat
Kanun özel bir durum ya da şahsın hukuki yararına düzenleyemez. Kamu yararından başka bir amaç taşıyamaz. 1982 Anayasasının yukarıda belirttiğimiz 2 ve 5. Maddeleri gibi Anayasal dayanaklardan başka; 1982 Anayasasının “Başlagıç”ındaki: “hiçbir menfaatin Türk Milli menfaatlerinden üstün olama[yacağı(parafraf:5)] hükmü özellikle vurgulanmalıdır. Çünkü kamu yararı bu hükümle, öncelikle, Türk milli menfaatlerini gözetmeye/amaçlamaya dönüşmüş olmaktadır.
Sonuç olarak Özetlersek…
Kanun, kısaca ve öz olarak TBMM’nin irade beyanıdır. Kanun TBMM tarafından;
1-) Anayasal, yasal ve TBMM İçtüzüğündeki usul ve şartlara uygun olarak, “Kanun” başlığıyla çıkarılan;
2-) Yürürlüğe girmesi Cumhurbaşkanı tarafından Resmi Gazetede yayınlanması şartına bağlanan;
Hukuk kurallarıdır. Kanun; genel, soyut, objektif, kapsadığı her olaya veya kişiye uygulanabilir olmalıdır. Kişisel nitelikte, geçmişe yürüyen, kazandırıcı veya bilhassa yükümlendirici kanun çıkarılamaz. Bu niteliklerden birini/birkaçını haiz(≈içeren; =bu niteliklere sahip) bir kanun Anayasaya aykırı olacaktır.
1982 Anayasasına göre: Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunlar da nihayetinde “kanun” adı altında çıkarılırlar. Ama bunlar konumuz olan kanunlardan; teklif, kabul ve yürürlüğe girme süreç ve aşamaları bakımından farklıdırlar.
Kanun yasama organı tarafından, metnin tümünün kabul edildiğinin belirlendiği andan itibaren çıkmış olur. Bu anlayış; yasamanın millet iradesini temsil etmesi sebebine bağlanabilir. Dolayısıyla, kanunun Cumhurbaşkanının Resmi Gazetede yayınlamasıyla teklif olmaktan çıktığı düşüncesi muteber olamaz.
Cumhurbaşkanının bu metin üzerindeki tasarrufu, buna sadece yayınlama işlemidir. Kanunların Resmi gazetede yayınlanmaları yürürlüğe girmelerinin öncelikli şartıdır.
Kanun bir kamu hukuku işlemi olup, bir kısım unsurları taşımalıdır. Yargısal denetimde kamu hukukun işlemi, taşıdığı unsurlardan herhangi birisinin hukuka aykırı olduğunda iptal edilmektedir. Bu kapsamda bir değerlendirme yapmak gerekirse:
1-) Kanunu çıkarmaya TBMM yani yasama organı yetkilidir; bu yetki devredilemez. Devlet ya da toplum hayatını ilgilendiren konunun ilk kez yasama organı tarafından düzenlenmesi; “millet iradesi”nin, kendi hakkında karar vermede ilk yetkili olması gereğine dayanır/uygundur. Konu ve çerçevesi belirlenerek, uygulanması yürütmeye bırakılan kanunlar yetki devri olarak görülmemelidirler.
2-) Yasama her konuda kanun çıkarma yetkisinde sahiptir. Yürütme yetkisi ve görevi Anayasa ve kanunlar uygun olarak yerine getirilir. Yürütme “hükümetin genel siyasetini” yürütür. Bu siyaset, Anayasa ve kanunlara uygunluk kayıt ve şartını gerekli kılar.
Yeni sistemde “hükümet” yürütmenin kendisi olan Cumhurbaşkanıdır. Bakanlar kurulu kurumunun kalktığı bu sistemde bakanlar da Cumhurbaşkanının denetimindedirler.
Kanun, hükümetin “genel siyasetini yürütmek sebebi”nin gerektirdiği konularda çıkarılırlar. Hükümetin genel siyasetinin konusu da, Devlet ve toplum hayatının ve gidişatının gerekleri ve kamu politikalarıdır. Ayrıca:
2a-) Bireylerin hukuk konumlarında değişiklik etkisine sahip,
2b-) Temel hakları sınırlayan ve bireysel yükümlülük koyan;
Tüm düzenlemeler için de, dayanak olarak öncelikle bir kanunun mevcudiyetini şarttır.
Yasama organı takdir ettiği bir kanunu çıkarırken, kanunun sebep ve konu faktörlerini de takdir etmiş olur.
Fakat, toplumu uzaktan yakından ilgilendirmeyen konularda kanun çıkarılamaz. Çıkarılmış bir kanunun hukuk ve toplum düzenine mutlaka bir katkısı olabileceği yine de bir karinedir.
3-) Kanunun amacı da her kamu hukuku işleminde olduğu gibi kamu yararıdır. Bu kavramın belirgin bir tarifi yoktur. Her bir somut olaya göre şekillenen içeriğinden bahsedilebilir. Bu içeriğin kamu yararı olup olmadığı makul insan aklı ve günlük hayatın olağan akışına göre belirlenir. Fakat Anayasal hükümlere göre kanun, kamu yararı olarak; “Türk Milli menfaatleri”ni gözetmelidir.
Kanunun kamu yararının yasama organının durumu ve takdirine ilişkin siyasal yönü ile hukuki yönü ayırmak zordur. Ama kamu yararı unsuru bakımından kanunun Anayasaya aykırı olup olmadığına karar verirken; (yerindelik denetimine varmayacak şekilde) hukuki denetim yapılabilir.
Yasama iradesi kanun değil de; bir parlamento kararı şeklinde de ortaya çıkarbilir. Parlamento kararları yasamanın; kendi iç düzeniyle veya diğer organlarla ilişkileriye ilgili düzenlemeler içerirler. Bu ölçüt yeterli değildir. Çünkü, savaş ilanı gibi parlamento kararlarını gerektiren konuların toplumsal ve kişi hukuklarını etkileyen sonuçları olmadığı söylenemez. Dolayısıyla toplumu ilgilendiren, kendisi ya da sonuçları itibarıyla bireysel ya da toplumsal hukuki durumları değiştirebilen ya da etkileyebilen yasama işlemlerinin; hukuki etki ve değer olarak fiilen kanun konumunda görülmeleri gerekir.
Yasamanın, kanun dışında kalması gereken bir başka tasarrufu da; idari fonksiyon kapsamında kalan işlemleridir. Yasamanın bir kanunun uygulanmasını sağlayan ya da buna ilişkin olarak yaptığı düzenlemeler de idari fonksiyon kapsamında kalırlar.
Yasamanın idarî fonksiyon kapsamındaki işlemleri;
1-) Kanunun uygulanması gerektiren,
2-) İçerik olarak yasama fonkisyonu(=kanun veya parlamento kararı) kapsamına olmayan;
Karar ve işlemleridir. Bu işlemler idari niteliktedirler ve yönetme işlevi ile ilgilidirler.
Yazarı: Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman
Dikkat :
1-) Bu makalenin/yazının, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.
2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
R. Cengiz Derdiman, “1982 Anayasasına Göre Kanun Kavramı”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:
Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “1982 Anayasasına Göre Kanun Kavramı”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmelidir.
Dipnotlar
[1] Bu sistem için “Cumhurbaşkanlığı sistemi”, “Cumhurbaşkanlığı hükümeti” ve “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” deyimleri ilk kez, tarafımdan:
1a-) https://www.academia.edu/23320411/Cumhurba%C5% 9Fka nl%C4%B1%C4%9F%C4%B1_H%C3%BCk%C3%BCmet_Sistemi
ve;
1b-) Daha sonra da ayrıca:
https://www.researchgate.net/publication/323120014_TURKIYE’DE_BENIMSENECEK_HUKUMET_SIS TEMI_VE_CUMHURBASKANLIGI_HUKUMETINI_TARTISMAK
Adreslerinde de paylaşılan:
Derdiman, R. Cengiz,. “Türkiye‟de Benimsenecek Hükûmet Sistemi ve ‘Cumhurbaşkanlığı Hükûmeti’ni Tartışmak”, (içinde: İstikrar ve Temsil Paradigmaları Çerçevesinde Başkanlık Sistemi ve Türkiye, editör: N. Talat Arslan, Alfa Aktüel Yayınları, Bursa, 2013, ss: 241-274, s. 264 ve devamı.) başlıklı makalemde ve ayrıca:
2-) (Derdiman, R. Cengiz) Anayasa Hukuku Temel Bilgiler, (Aktüel Yayınları, Bursa, 2014, s. 69.) adlı kitabımda;
Kullanılmış ve tartışmaya açılmıştır. (Daha önceleri adı konulmuş bir sistem önerisinden ziyade; sadece Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığın birleştirilmesi gündeme getirilmiştir. Örnek: Milli Selamet Partisi 1973 Seçim Beyannamesi, Fatih Matbaası, İstanbu, 1973, s. 17. Konuyla ilgili olarak ayrıca bakılabilir: Menaf Turan, “Türkiye’nin Yeni Yönetim Düzeni: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, Social Sciences Research Journal, Volume 7, Issue 3, (September 2018), ss: 42-91 s. 45.)
Cumhurbaşkanlığı sistemi ve işleyişi bir ya da birden fazla yazının konusudur. Makalenin okunması halinde Ülkemiz için uygun bir hükûmet sistemi için kapsamlı bir değerlendirme yapıldığı görülecektir. Burada çok çok kısaca belirtmek gerekirse, 2013 tarihli makalede:
Başbakanlık’ın kaldırılması; Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ilgili bakan tarafından da imzalanması bakanların yasama önünde gensoru ve diğer denetim yöntemleriyle sorumlu tutulması gibi hususlara değinilerek; bu ve benzer konuların demokratik açıdan tartışmalarla daha farklı veya uygun şekillerde geliştirilebileceği belirtilmişti. Hiçbir hükûmet sisteminin eşit bir denge ve denetim mekanizmalarıyla mücehhez(=donanmış) olmadıkları; hepsinin kendi içinde kusur ve arazları olabileceği; “eksikliklerinin ise siyasal kültürün önerdiği uzlaşı fedakârlıklarıyla giderilmesi” gerektiği de dile getirilmişti.
Said Halim Paşa’nın (Düzdağ, Ertuğrul -Yayına Hazırlayan-] Said Halim Paşa Buhranlarımız ve Son Eserleri, İz Yayınları, İstanbul, 2009. s. 67, 250’de.) dediği gibi; bir toplum için en uygun yapılanmaya, “toplumsal ihtiyaçları (Batıyı körü körüne taklit etmeden) en iyi karşılayan tercihleri nazara almakla ulaşılır. “Hükümet sistemleri” de klâsik basmakalıplara hapsedilmemelidir. Ülkemizin sosyo ekonomik ve kültürel özellikleri de nazara alınarak ortaya konulabilecek yeni bir sisteme; Cumhuriyetin Anayasada belirlenen nitelikleri ile payidar kalması azim ve iradesini vurgulamak maksadıyla; “Cumhurbaşkanlığı sistemi” denmesinde sakınca olmasa gerektir. Kaldı ki;
Örneğin; parlamenter sistemden sapmalara göre; parlamenter sistemin ya da başkanlık sistemi arasında kalan pek çok türevlerden ve adlandırmalardan bahsedilebilmektedir. Hükümet sistemi versiyonlardan bahsedilirken; Ülkemize ve Cumhuriyetimize özgü, (demokratik denge denetim mekanizmaları ile mücehhez(=donanmış) bir “Cumhurbaşkanlığı sistemi”nden bahsedilmemesi diye bir kayıt olamaz/konulamaz.
Yukarıda söylendiği gibi bu sistemle ilgili konular ve işleyişe ilişkin mülahazalar(≈değerlendirmeler,bakış açıları)ayrı ayrı yazı konusudur/konularıdır.
[2] Türcan, Talip, İslam Hukukunda Devletin Egemenlik Unsuru ve Egemenlikten Kaynaklanan yetkileri, Doktora Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı İslam Hukuku Bilim Dalı, Isparta, 1999, s. 190; Vural, Muammer, “Yasama Kavramı Ve Yetkisi Açısından Pozitif Hukuk İle İslâm Hukuku Arasında Bir Mukayese” Atatük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 36, Erzurum 2011, ss: 177-200, s. 180.
[3] Vedel, Georges, “Teşri ve İcranın Münasebetleri Problemi” Çeviren: Taner Timur, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi yıl: 1960, cilt: 15, sayı: 3, ss: 49-67, s. 49
[4] Düzenleme yetkisi idarenin yürütme görev ve yetkisi kapsamında kanunlara aykırı olmayan düzenleyici işlemler yapabilmesidir. (Derdiman, R. Cengiz, İdare Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015, s. 147).
[5] Derdiman, İdare Hukuku, s. 145. Aynı yönde bakınız: Teziç, Erdoğan, Anayasa Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul 1991, s. 356.
[6] Yürütmenin doğrudan düzenleme yetkisinin Anayasadan kaynaklanması kanunla ayrıca yetkilendirmeye gerek bırakmamış olur. (Gören, Zafer, Anayasa Hukuku, 4. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2019, s. 216.)
Danıştay Dava Daireleri Kurulunun 1961 Anayasası döneminde verdiği 25.03.1977 tarihli ve esas:1976/92 karar: 1977/160 sayılı kararında, idarenin bir konuda düzenleme yapabilmesi için dayanak bir kanunun bulunmasına gerek olmadığına hükmetmiştir. ( nak: Tan, Turgut, “Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Yürütmenin Düzenleme Yetkisi”, Anayasa Yargısı, sayı: 3, yıl: 1986, ss: 203-216, s. 207).
1982 Anayasası, 1961 Anayasasından farklı olarak; “Anayasanın uygulanması”nı da yürütme yetki ve görevi kapsamına almıştır. Anayasanın 8. maddesinde yürütmeye verdiği “Anayasayı uygulama” yetkisi ve görevi(madde:8); Anayasanın doğrudan yürütmeye verdiği olağanüstü hal ilanı gibi konularla sınırlı görülmelidir. Anayasal istisnalar dışında yürütmenin kanuna dayanması ve ona uygun davranması gerektiğinin kabulü gerekir.
[7] Özbudun, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, 18. Basım Yetkin Yayınları, Ankara, 2018, s. 220.
[8] Karatepe, Şükrü, Türk Anayasa Hukuku, 2. Baskı, Ankara, 2018, s. 265, 266; Eren Abdurrahman, Anayasa Hukuku Ders Notları, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İstanbul, 2014, s. 321, 322, 401. Teorik olarak, Rousseau’nun bakışıyla, “halkın hükümeti kuran ve ona yetkiler veren işlemi sözleşme değil yasadır. … Onlar için tek bir görev vardır, o da yasalara itaattir.” Akad, Mehmet-Vural Dinçkol, Bihterin, Genel Kamu Hukuku, Genişletilmiş 3. Baskı, Der Yayınları, İstanbul, 2004, s. 126.
[9] Karatepe, s. 266, 267.
[10] Jellinek, Georg, Allgemeine Staatslehre, Dritte Auflage, Verlag von Haring, Berlin, 1914, s. 610.
[11] Teziç, Erdoğan, Türkiye’de 1961 Anayasasına göre Kanun Kavramı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, İstanbul, 1972, s. 40.
[12] Doehring, Karl, Genel Devlet Kuramı, Yenden Düzenlenmiş 2 baskıda Türkçeye çeviren: Ahmet Mumcu, İnkılâp Kitabevi, İstanbul 2002, s. 197, 212.
[13] Meßerschmidt, Klaus, “Gesetzgebungslehre zwischen Wissenschaft und Politik Entwicklungstendenzen der Legisprudenz – Teil 1” Zeitschrift für das Juristische Studium (ZJS), 2/2008, ss: 111-122, s. 111.
[14] Derdiman, R. Cengiz, Anayasa Hukuku, 3. Baskı, Alfa Aktüel Yayınları, Bursa s. 347.
[15] Aynı yönde örneğin: Günday, Metin, İdare Hukuku Güncellenmiş ve Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, İmaj Yayınları, Ankara, 2011, s. 10, 93; Anayurt, Ömer, Anayasa Hukuku Temel İlkeler, Kavram ve Kurullar, Seçkin Yayınları, Ankara, 2018, s. 583. AYM’nin, 24.09.1990 tarihli ve esas:1990/31, karar 1990/24 saylı kararı.
[16] AYM’nin, 24.09.1990 tarihli ve esas:1990/31, karar 1990/24 saylı kararı.
[17] Maddi kanun tanımında düzenlemenin adı ve kurallar hiyerarşisindeki yerine bakılmaz. Bakınız: Anayurt, s. 583.
[18] Örneğin:AYM’nin 12.07.1965 tarihli ve esas: 1965/19 karar 1965/42 sayılı kararı.
[19] Aynı yönde örneğin: Klingler, Christian/Schattke, Klaus-Günther/ Fischer, Carsten K., Allgemeines Verwaltungsrecht 4. Ausgabe, überarbeitet von: Carsten K. Fischer, Verwaltungsakademie Berlin, 2018, s. 56.
[20] İstibdat(=diktatörlük, tiranlık) rejimlerinde kanunlar, diğer tüm emir, yasak ve düzenlemelerden farksız olarak yalnızca rejimin ya da rejimin başındakilerin isteklerini yerine getirme vasıtalarıdır. “Münferit reyde ısrar etmek ve müşterek hukuktan bağımsız davranmak, fiilen ve hükmen hesap vermek sorumluluğu olmaksızın, keyfi yönetim” anlamına gelen istibdat (El Kevâkibî, Abdurrahman, Despotizmin Doğası, (Çeviren: Yerinde, Adem), Mana Yayınları, İstanbul, 2018, s. 67, 68); temel hak ve özgürlüklerin keyfî sınırlandırılabildiği antidemokratik rejimdir. Bu rejimde hükümdar, mevcut bir kanuna bağlı kalmaksızın istediği gibi emir ve yasaklar koyar (İsmail Hakkı, Babanzade, Hukuk-ı Esasiye, Hazırlayanlar: Balcıoğlu, Fernaz-Balcıoğlu, Ayça Büşra, Erguvani Yayınevi, Ankara, 2014, s. 314; Anayurt, s. 262)
Kuvvetler ayrılığı teorisinde egemenlik(=hâkimiyet) bölünmemiştir. Bu ayrımda egemenliğin yasama yürütme ve yargı organlarınca Millet adına kullanılması kabul edilmiştir. Hukukun üstünlüğüne yer veren ideal devlet düzenlerinde; bunların birbirleriyle ilişkileri denetim ve denge mekanizmalarıyla dengelenmiştir. Etkin bir denetime ve soruşturmaya tabi tutulmayan rejimlerin her birisinin antidemokratik yaftasında kurtulamayacağı (El-Kevâkibî, s. 68); hatta bunların gerçekten de antidemokratik rejimlere dönüşebilecekleri Aristoteles’ten bu yana hep dile getirilmiştir. (-Aristoteles’te monarşinin bozulması ile tiranlığa dönüşeceği fikri için bakınız: Akın, İlhan, Kamu Hukuku, 4. Bası, Üçdal Neşriyat, tarihsiz, İstanbul, s. 17.-)
[21] AİHM James ve Diğerleri / Birleşik Krallık, 21 Şubat 1986 tarihli, Seri A 98 numaralı kararı. AİHM 3. Dairesinin 03.12.2019 tarihli ve 22429/07 ve 25195/07 (bireysel başvuru) sayılı kararında iç hukukta kanuni dayanak şartına ve bunu hakimlerin belirlemeleri gerektiğine değinilmiştir.
AİHM, kanunsuz suç ve ceza olmaz prensibine esas kanunu; ulaşılabilir, yazılı ya da yazısız ama öngörülebilir niteliklere sahip kurallar olarak görmektedir. AİHM 5. Seksiyonunun 12 Temmuz 2007 tarihli ve 74613/01 başvuru sayılı kararı
[22] Derdiman, Anayasa Hukuku, s. 346.
[23] AİHM 5. Seksiyonunun 12 Temmuz 2007 tarihli ve 74613/01 başvuru sayılı kararı. (Ayrıca bakınız, , S.W/ Birleşik Krallık, paragraf 36, yukarıda adı geçen, C.R./ Birleşik Krallı, paragraf 34, adı geçen, Streletz, Kessler ve Krenz, paragraf 50, ve K.-H.W./Almanya [Büyük Daire], no.37201/97, paragraf 45, AİHM 2001-II). Ayrıca bakınız: AYM 2. Bölümünün 25/6/2015 tarihli ve 2013/3434 Başvuru sayılı kararı da aynı içeriktedir.
[24] Derdiman, Anayasa Hukuku, s. 346. Anayasanın 10. maddesindeki kanun önünde eşitlik prensibi; bilhassa belli bir kişiye kanunla yükümlülük getirilmemesini gerektirmektedir. Aynı kanaat: Gören, s. 213; Teziç, Türkiye’de 1961 Anayasasına göre Kanun Kavramı, s. 46.
[25] Kanun, kuvvetler birliğine istinat eden hükümet sistemlerinde, örneğin monarşilerde hükümdar tarafından çıkarılır. [Her monarşi istibdat rejimi (bakınız yukarıdaki 20. dipnot) niteliğinde değildir.]
Monarşilerde kanun hükümdarın iradesidir. Ama hükümdarın her iradesi kanun olmamalıdır, kanun değildir. {17. Yüzyılda (1632-1677) Spinoza’nın aynı yönde görüşü için bakınız: Spinoza, Benedictus, Politik İnceleme, Çeviren: Erşen, Murat, Doğu Batı yayınları, Ankara, 2018, s. 108, 109.} Çünkü hükümdar başka; düzenleyici ya da bireysel işlemler de yapabilir.
[26] Erdoğan, Mustafa, “Koalisyon hükümetlerinin demokratik rejimlerde yeri nedir?” Türkiye’nin Anayasa Gündemi, Derleyen: İbrahim Ö. Kaboğlu,İletişim Yayınları, İstanbul, 2016, s. 140, 141.
[27] Tanör, Bülent-Yüzbaşıoğlu, Necmi, 1982 Anayasasına Göre Türk Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmiş 5. Baskı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2004, s. 272.
[28] Akın, s. 165.
[29] Derdiman, Anayasa Hukuku, s. 346. Yasama yetkisinin devredilmezliği doktrini ile ilgili bakınız: Libonati, Michael E. “The Legislative Branch” State Constitutions for the Twenty-first Century, Volume 3, Edited by Tarr, G. Alan and Williams, Robert F. Published by State University of New York, New York, 2006, pp: 37-66, p. 39.
[30] Oder, Bertil Emrah, Anayasa Yargısında Yorum Yöntemleri, Beta Yayınları, İstanbul, 2014, s.15; Derdiman, Anayasa Hukuku, s. 354.
[31] Özbudun, s. 209.
[32] AİHM, suçun işlendiği anda iç hukukta bir yasal dayanağının olmasını sorumluluk için şart görmektedir. AİHM’in Büyük Dairesinin 27 Ocak 2015 tarihli ve 59552/08 (bireysel başvuru) sayılı kararı.
[33] AİHM 3. Dairesinin 03.12.2019 tarihli ve 22429/07 ve 25195/07 (bireysel başvuru) sayılı kararında iç hukukta kanuni dayanak şartına ve bunu hakimlerin belirlemeleri gerektiğine değinmiştir.
[34] Çam, Esat, Siyaset Bilimine Giriş, 9. Basım Der Yayınları, İstanbul 2005, s. 379. Bu işlev kamu otoritelerinin yapısı, görev ve yetkileri belirlemiş; vatandaşların ve özel hukuk kişilerin ilişkilerini düzenlemiş olur. Bradley, A W- Ewing, K D., Constitutional And Administrative Law, Fourteenth Edition, Published of Pearson Education Limited, Harlow,2007, p. 82.
[35] Aynı yönde: Badura,Peter, “Die Verfassung im Ganzen der Rechtsordnung und die Verfassungskonkretisierung durch Gesetz” Handbuch des Staatsrechts der Bundesrepublik Deutschland Herausgegeben von Isensee, Josef und Kirchhof, Paul, C. F. Müller Juristischer Verlag Heidelberg 1992, s. 192. Kamusal meselelerin tartışıldığı yerler de parlamentolardır. Adler, John, General Principles of Constitutional and Administrative Law Palgrave Macmillan Published New York, 2002, p. 74
[36] İşseverler, O. Vahdet, Kurucu İktidarın Eleştirisi, Anayasanın Maddi ve Fail Nedeni, Pinhan Yayınları, İstanbul, 2019, s. 74.
[37] Gierke, Otto, “Die Grundbegriffe des Staatsrechts und die neuesten Staatsrechtstheorien” Zeitschrift für die gesamte Staatswissenschaft / Journal of Institutional and Theoretical Economics, Bd. 30, H. 2. (1874), pp. 265-335, p. 333.
[38] Mehdiyev, Ramiz (Editör), Politologiya, İzahlı lüğət, Azərbaycan Respublikasının Prezenti Yanında Dövlət İdarəcilik Akademiyası, Şərk-Gərp Yayını, Bakı, 2007, s. 177.
[39] Özer, Attilâ, Anayasa Hukuku Genel İlkeler, Geliştirilmiş 3. Bası, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009, s. 238.
[40] Aynı kanaat: Üçışık, Hasan Fehim, Anayasa Hukuku, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2019, s. 184.
[41] Anayasamız bir siyasal ya da yargısal organ tarafından; bir konuda kanunun çıkarılmasının gerekli olduğundan bahisle yasama organına çağrı yapma usulü öngörmemiştir. Derdiman, Anayasa Hukuku, s. 489.
[42] Derdiman, Anayasa Hukuku, s. 347.
[43] Özbudun, s. 222.
[44] Özbudun, s. 220. Emsal kararda; belirtildiği üzere disiplin cezasıyla cezalandırılan birisinin bu cezayı gerektiren suçunun objektif olarak belirlenmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Danıştay 12. Dairesinin 16.11.2005 tarihl ve eszs: 2002/5920, karar: 2005/4029 sayılı kararı.
[45] AYM’nin örneğin 28.4.2011 tarihli ve esas: 2009/39 Karar: 2011/68 sayılı kararı.
[46] Aynı yönde: Özbudun, s. 222.
[47] Derdiman, Anayasa Hukuku, s. 347.
[48] Karatepe, s. 252.
[49] Derdiman, İdare Hukuku, s. 7; Yücel, Bülent, “Hukuk İşlemlerin Sınıflandırılması BakımındanYasama – İdare İşlevi Ayrımı ve Yasama Organın İdari İşlemleri” Sosyal Bilimler Dergisi, 2004/1, ss: 2-18, s. 4 ve devamı.
[50] Kanunların uygulanmasını sağlayan kanun yapılamayacağı görüşü, bakınız: Gören, s. 213.
[51] AYM’nin 9.10.1986 tarihli ve esas: 1986/18 karar 1986//24 sayılı kararı
[52] Aynı kanaat; örneğin: Özer, s. 238; Başlar, Kemal, “Anayasa Mahkemesinin Yasama Yetkisinin Genelliği İlkesi ile İlgili Bir Kararının Düşündürdükleri”, Yasama Dergisi, Sayı: 7, Ekim-Kasım-Aralık 2007, ss: 18-40, s. 25.
[53] Derdiman, Anayasa Hukuku, s. 343.
[54] Gören, s. 214; Derdiman, Anayasa Hukuku, s. 241; 342.