Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman
1. Tazmin Açısından İdarenin Sorumlu Olduğu “Zarar”
Tazmin açısından, öncelikle “zarar” tabirinin nazara alınması faydalı olacaktır: “Zarar”, kişilerin; hak ve menfaatleriyle, şahıs ve mal varlıklarında, rızaları dışındaki eksilmelerdir.[1]. Kişilerin maddî ve manevî dünyalarındaki eksilme ve mağduriyetler zarar kapsamındadırlar. Vaki bir tecavüzle yaralanma ya da sermayedeki eksilme maddî zarardır. İlerideki kazançlardan ya da kârdan yoksunluk/eksilemeler de maddî zarar kapsamındadırlar. Yaşanan acı, elem, ızdırap gibi zararlar da manevî niteliktedir.
Bir zararın idare tarafından tazmini, “idarenin sorumluluğu” teorisine dayandırılır. Buna göre, idare, eylem ve işlemleriyle “ilgilendirilen” zararları, girdermelidir. Bu sorumluluk; hukuk devleti, adalet, eşitlik ve sosyal devlet gibi bir kısım hukukî kurum ve ilkelerin gereğidir. Zarara sebebiyet veren faaliyet “idarî” nitelikte olmalıdır.[2] İdarenin özel hukuk kapsamındaki eylem ve işlemlerinden doğan zararlarına özel hukuk uygulanır. “Zarar”, gerçek anlamda olmalı ve doğrudan idareye yöneltilebilmelidir. Zararın karşılığı ödenirken; gerçek zararın gerçek biçimde tam olarak telâfi edilmesi esas alınmalıdır.[3] Zarar; zarar görenin isteği dışında[4] olmalı ve kendisinin dâhil olmadığı/sebebiyet vermediği “zarar” olmalıdır. İdarenin sorumluluğu, zarara başka süjelerin sebep olmaları oranında, azalır/kalkar.
2. İdarî Yargıda Aynen ya da Nakden Tazmin
2.1. Aynen ya da Nakden Tazmin Deyimleri
Hukukumuzda giderilmesi gereken zararlar; nakden ya da “ayn”en tazmin edilebilirler. Nakden tazmin zararın para ödeme yöntemiyle giderilmesidir. “Aynen tazmin”, ile kastettiğimiz, zararın, nakitle(=parayla) değil; bir eşya ile ya da bir hakkın veya “eski halin iadesi” şekillerinde giderilmesidir. Makalede yer alan “aynen tazmin” de; zararın para dışındaki bu tür usûllerle ödenmesini kapsamaktadır.
“Aynen tazmin” tamlamasındaki “aynen” kelimesi, konumuz açısından, Türkçe’mizde de:
1-) “Ayn ile (=eşya olarak)” ödeme;
2-) Zarardan önceki halin “olduğu gibi, hiçbir değişiklik olmadan” getirilmesi;[5]
Anlamlarını taşımaktadır. Buna göre, eşyanın tamiri, yenisinin verilmesi[6] ya da yenisiyle değiştirilmesi gibi yöntemler, “aynen tazmin” kapsamındadırlar. Nakden tazmin ise zararı giderici nitelikte ve ölçüde bir paranın ödenmesidir.
2.2. İdarî Yargıda Durum
2.2.1. Karşılaştırmalı Hukuk
Belirtildiğine göre:Fransız idare hukukunda idarenin, “aynen tazmin” yoluna gidebilmekte; idari yargıda da “aynen olmazsa nakden tazmin” şeklinde karar verilebilmektedir.[7] Alman hukukunda, bizdeki tam yargı davalarına benzeyen “eda davaları”nın[8] buna cevaz verebileceği değerlendirilmektedir. Çünkü eda davaları; kişilerin bir işi yapmaya veya yapmamaya mahkûm edildikleri davalardır.[9] Eda davaları; önleme, yerine getirme, istihkak[10] ve tazminat gibi konuları kapsamaktadır.[11] Eda davasıyla, borcu sona erdirecek nitelikte “eski hale getirme” de söz konusu olabilmektedir.[12]
2.2.2. Türk Hukukunda Durum
Hukukumuzda da “tecavüzün men’i (=müdahalenin men’i)”[13] veya eski hale getirme gibi “aynen tazmin” yöntemlerinin olabileceğinden bahsedilmektedir.[14] Eşdeyişle:
Zararın; niteliğine göre, “aynen îfa” veya “eski hale iade” ile karşılanması söz konusu olabilir.[15] Ya da istirdat veya istihkak davaları gibi davalar da tam yargı davası olarak nitelendirilebilirler. Tam yargı davalarında mahkeme haksızlığın giderilmesi ya da tazminata hükmedebilir.[16] Dolayısıyla “tam yargı davalarında hüküm altına alınan tazminat veya ‘hakkın ilgiliye verilmesi’ (söz konusu olur).”[17] Hal böyle olsa da;
Türk hukukumuzda, “aynen tazmin” ya da “eski hale getirme” yolları kabul görmemektedir.[18]. “Gerek maddî gerekse manevî tazminat bakımından: lehine tazminata hükmedilen kişinin parasal olarak tatmini; yani “nakdî tazminat” ilkesi kabûl görmektedir.”[19] Bu nedenle davacıların taleplerinde, “tazminini istedikleri zararı para olarak ve Türk Lirası cinsinden tanımlamaları zorunludur.”[20]
2.2.3. Aynen Tazminin Benimsenmemesi Sebepleri
Genellikle kabul gören görüşe göre: Zararın aynen tazmin edilmesini istemek; idareden bu yönde bir girişimde bulunmasını istemek anlamına gelebilecektir.[21] İdarî yargı yerlerinin aynen tazmin kararları, idarenin, yerindelik denetimine yol açar. Nakdî tazminde idarenin ödediği yeterli görülecek para ile zarar görenin zararını telâfi imkânı verilmiş de olacaktır.
2.2.4. Nakden Tazmine Dayanak Diğer Gerekçeler
(1) Genel Gerekçeler
1-) İdare, aynen tazminde kişinin yerine de geçerek; bir anlamda, onun malvarlığına el atmış olacaktır. Bu hukukî olmadığı gibi, doğru da değildir. “Zira (yukarıda değinildiği gibi;) idare hukukunda hakimin idareye emir verme yetkisi kabul edilememektedir.”[22]
2-) İdarenin serbest piyasa ile alım satım ilişkileri ihale gibi yöntemlerle olur. İdarenin aynen tazminde ihale açması gibi gereklilikler; ayrıca bir masraf ve zaman kaybıdır. Dolayısıyla aynî tazmin “kamu yararı”na da aykırı olacaktır.
3-) Aynî tazminin, kişileri tatminde nakdî tazmine nazaran yetersiz kaldığı düşünülmektedir.[23]
4-) “Manevî tazminatta olduğu gibi, parasal tatminin; ihtiyaca daha çok cevap verici nitelikte oldugu anlayışı hâkim bulunmaktadır.”[24]
5-) “Eski hale getirme ile ilgili bir düzenleme (İYUK’ta) yer almamakta; bu husus Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda(HMK’da) düzenlenmiş bulunmaktadır.”[25]
(2) Anayasal Gerekçeler
6-) Anayasamızın 125/son. maddesine göre: “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.” “Türkçe Sözlük”ümüzde “ödemek”; “bedelini vererek bir zararı karşılamak, tazmin etmek” anlamlarına gelmektedir.[26] “Hukuk kurallarının yorumlanmasında ‘bir kayıt yoksa toplumun anlayacağı anlamının esas tutulması’ gerekir.”[27] Buradaki hükme de, mümkün olduğunca, (Türkçe Sözlük’te yer alan) günlük dildeki anlamın verilmelidir. Maddenin gerekçesi de “zararın giderilmesi” gibi bir deyimi değil, “zararın ödenmesi” deyimini kullanmıştır.[28] Anayasanın daha kapsayıcı olduğu düşünülse de; “zararı ödemek”in, eşyayla tazmini kasdettiğini söylemek biraz zordur.
(3) Yasal Gerekçeler
7-) 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK); idarenin eylem ve işlemlerinden haklarının ihlâl edilenlerin “sulh” için idareye başvurabileceklerini belirtmiştir. Bu KHK’nın 12/5. maddesinde “zararın ‘miktar’ı ve ‘ödenecek tazminat’ tutarı”ndan bahsedilmiştir.[29] Doktrinde de; sulh “başvurusunda (konu olarak) belirtilecek olanlar” kapsamında “zararın miktarı”na yer verilmesi;[30] sulhün nakdî miktar üzerinden yürütüleceğine işaret etmektedir.
8-)2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun (İYUK’un) 27 ve 28. maddelerine göre; idare, yargı kararlarının icaplarına uygun bir işlem tesis eder. İdareyi yönlendirici bir yargısal karar, “yerindelik denetimi yasağı”nı ihlâl etmiş olur.
9-) a) İMUK’nın 3/2-d maddesinde, tam yargı dava dilekçelerinde “uyuşmazlık konusu ‘miktarın’ gösterileceğinin” belirtilmesi; tazminin nakdî olması gerektiğini açıklamaktadır.[31] Çünkü kanunda başka bir tazmin şeklinden bahsedilmemiştir. b) İMUK’nın 24. maddesi, mahkeme kararlarında bulunacak hususlar içinde sırf, “tazminatın miktarı”na değinmiştir. c) İMUK’un 28/6. maddesi, “tazminat ve vergi davaları” tabiri kullanarak; zararın ödenme biçiminin nakdî tazmin olacağına işaret etmektedir.[32]
3. Bir Hakkın İadesi Olarak Aynen Tazmin ve Konu Edilebileceği Davalar
3.1. Tam Yargı davası Konusu Olarak Aynen Tazmin
Tüm bu gerekçeler, bir tam yargı davasında aynen tazmine hükmedilmeyeceğini göstermektedir. Şu hale göre örneğin, bir kimsenin eşyasını alıp da vermeyen idareye karşı idarî yargıda; “eşyanın iadesi”, “aynen iade” ya da “tecavüzün men’i” gibi bir tam yargı davaları açılabileceğini söylemek zordur.
3.2. Konuya İYUK’nın 13/1 ve 28/2. Maddeleri Açısından Bakış
Kanaatimizce İYUK’nın;
1-) 13/1. maddesinde geçen, “yerine getirilmesi isteğine konu hak”kın tam yargı davalarının ihlâl edilen hakları “aynen iade” edilmesini kastettiği gibi bir yorum yapılamaz. Buradaki “başvuru”, zararın nakden (=para olarak) tazmini için “ön karar” talebini içerebilir. Alınacak olan, idarenin ön kararıdır ve bu aynı zamanda bir idarî işlemdir. İMUK’nın 10. maddesi kapsamında düşünülecek olursa; bu idarî işlem, doğalolarak iptal davasına da konu edilebilir.
2-) 28/2 maddesinde yer alan “Konusu belli bir miktar paranın ödenmesini gerektiren davalarda hükmedilen miktar(;)” tabiri aynen tazmine elverişli yorumlanmamalıdır. Bu deyim esasen, “belli bir paranın ödenmesini gerektirmeyen davalar” da olabileceğini belirtmektedir. Bu sebeple de; iptal davası açmaya imkân tanıyıcı hüküm olarak görülebilir.
3.3., İptal Davasında “Aynen Tazmin”
İdarî yargıda “olay yargılaması” açısından; ya tam yargı ya da iptal davalarından bahsedilebilir. Başka bir dava usûlünden bahsedilemez. “Yani idarî yargı merciinden ya belirli bir işlemin iptali ya da bir işlem veya eylemden dolayı ortaya çıkan zararın tazmini istenebilecektir.”[33] Dolayısıyla; tam yargı davalarına girmeyen; ama bir hakkı ihlâl eden idarî işlemler, tek çare olarak iptal davalarına konu edilebileceklerdir. Yani, “Aynen tazmin”in; tam yargıdan ziyade “iptal davası”yla istenmesi mümkün olabilecektir. İptal davası idarî işlemin iptali talebiyle açılır. Ortada idari işlem yoksa, davacı, idareye; yazılı işlem yapması için bir başvuruda bulunmalıdır(İMUK,m.10). Bu başvuruda, konunun “aynen iade” ile telâfisi istenir. İdarenin mevcut ya da istem üzerinde tesis ettiği işlem ret şeklinde ise: bunu ön karar görüp maddi/manevi tazminat istemiyle tam yargı davası açmak mümkündür. Ama bu, “aynen iade”yi ya da “eski hale getirme”yi içermez. Kanaatimizce: “aynen iade” ya da “aynen tazmin”, bu ret şeklindeki “idarî işlem”in iptali davası ile talep edilebilir.
3.4. Hakların Açık İhlâli, Haksız Fiil ve “Fiilî Yol”
Eğer, aynen tazmine konu uyuşmazlık idarenin:
1-) Haksız fiilinden kaynaklanıyorsa;
2-) Bir hakka açık ve hukuka aykırı el atması şeklinde “fiilî yol”[34] oluşturuyorsa;
3-) İşlemi, -idarî yargının görev alanının belirlenmesi ölçütlerine göre, ilk iki seçenekte olduğu gibi-;[35] “idarî işlem”i değilse;
“Aynen tazmin” ya da “eski hale getirme”, idarî yargıdaki iptal davasıyla değil; adlî yargıda açılacak davayla talep edilmelidir. Örneğin idarenin, sebepsiz devam ettirdiği “geçici işgal”i kaldırması talebini; zımnî ya da açıkça reddeden işlemine, iptal davası açmak mümkündür. Bunu engelleyen bir mevzuat yoktur. Eğer idarenin eylemi, kamulaştırmasınz el atmada olduğu gibi, açıkça bir “fiilî yol”[36] ise, uyuşmazlığın adlî yargıda çözümlenmesi mümkün bulunmaktadır. –Yargı yerine ilişkin vaki tereddütler, olumlu ya da olumsuz görev uyuşmazlıklarında;[37] görevli yargı düzeninin Uyuşmazlık Mahkemesince belirlenmesiyle de giderilebilecektir.-
3.5. Konusu Parayla Ödeme Olan İstirdat Davalarının İstisnaî Durumu
Yalnız; burada, daha evvelce belirttiğimiz gibi;[38] “para iadesi”ni öngören istirdat davalarını istisna tutmak gerekir. Çünkü hiç alınmaması gereken ya da miktarından fazla alınmış vergi gibi kamu alacaklarının para olarak iadeleri; bir tür tazminat ödeme gibidir. Bu nedenle, para ile tazmini gerektiren istirdat davaları istisnâi bir tam yargı davası konusu olabilirler.
4. Özetlersek (Sonuç Olarak)
İdarî yargıda, zararların giderilmesi yöntemi olarak; aynen tazmin usûlü benimsenmiş değildir. Böyle bir yöntem, tam yargı davalarının konusu içinde görülemez. Ancak; kişilerin, ihlâl edilen hak veya menfaatlerinin telâfi edilmesi için; “eski hale geritme”, “aynen tazmin” ya da “aynen iade” gibi sonuçlara elverişli iptal davaları açabilmeleri mümkündür. İdarenin aynen tazmin talebini red şeklindeki idarî işlemi; iptal davasının konusu olabilir. Çünkü idarî yargıda “olay yargılaması” olarak; talebin içeriği bakımından iptal ve tam yargı davasından başka bir dava yoktur. (İdarî sözleşmelerin feshi[39] gibi konulardaki kendine özü hususlar ve tartışmalar bir yana bırakılırsa;) vergi davaları ve idarî sözleşmelerden doğan davalarda da kapsam, bu iki talepten birisiyle dile getirilmiş olmaktadır. Kısacası;
İptal davalarının dışında kalan her “idarî dava”nın tam yargı davası olduğu/olması gerektiği söylenebilir. Ama bundan hareketle, örneğin; alıp da iade etmediği bir eşya idareden tam yargı davasıyla değil; eğer işlem “fiilî yol” gibi bir sebeple özel hukuka tabi değilse, ancak iptal davasıyla istenebilir.
Bu sebeple;
“(İdarî) bir işlemin … iptal hükmünün ‘eski hale getirme’ yoluyle ifâ (imkân)sızlığından”[40] bahsetmek; -kararı yerine getirme imkânsızlığı hariç- mümkün olamaz. Çünkü, yasal hüküm(İYUK,m.28) iptal kararlarının icaplarına uygun olarak uygulanmasına amirdir. İdarî işlemin iptalinin adlî yargıda talebi de mümkün değildir. Aksi hal, Anayasanın 155 ve İYUK’nın 2. maddesine aykırıdır. Yalnız;
Hakkın ihlâlinin haksız fiil ya da bir “fiilî yol” oluşturduğunun iddia edilebileceği hallerde ise; aynen tazminin, adlî yargıda istenebileceği aşikârdır. Emsal içtihatta da; (imar planı gibi) idarî bir plan veya projeye dayandırılamayan müdahalenin men’i veya eski hale getirmenin; haksız fiil ile ilişkili olduğu gözetilerek; adli yargı yerinde dava edilebileceğine hükmedilmiştir.[41] Kaldı ki, özel borç ilişkilerinde sözleşmeye göre “aynen tazmin” mümkünse; evleviyetle bu yöntem nazara alınacaktır.[42]
Dikkat :
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç; rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.
2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
R.Cengiz Derdiman, “İdarî Yargıda Zararları Aynen Tazmin Sorunu”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:
Kaynak: R.Cengiz Derdiman, “İdarî Yargıda Zararları Aynen Tazmin Sorunu”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmelidir.
Dipnotlar :
[1] Bahtiyar Akyılmaz-Murat Sezginer-Cemil Kaya, İdari Yargılama Hukuku, Savaş Yayınevi, Ankara, 2018, s.610; R. Cengiz Derdiman, “Karayolunda Trafiği Tehlikeye Düşürme Suçu”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/trafigi-tehlikeye-dusurme/,(21.07.2019). .
[2] Dieter Lorenz, Verwaltungsprozeßrecht, Springer, Berlin,2000 s.464.
[3] Sait Güran, “Türk İdare Hukukunda Tazminat Miktarının Saptanması” Sorumluluk Hukukunda Yeni Gelişmeler 3. Sempozyumu İÜHF Yay. No:622, İstanbul 1980, s.123, Nakleden:Ender EthemAtay-Hasan, Teori ve Yargı Kararları Işığında İdarenin Sorumluluğu ve Tazminat Davaları, Güncellenmiş 2. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2010, s.196s. 196. Bu kapsamda; “gerçeğe en yakın zarar miktarının saptanmasına elverişli ve hakkaniyete uygun” tatminden bahsedilmektedir Danıştay 4. Dairesinin 09.11.1988 tarihli ve Esas:1988/3895 Karar:1988/3759 sayılı kararı
[4] Metin Günday, İdare Hukuku, Güncellenmiş ve Gözden Geçirilmiş 10. Baskı, İmaj Yayınları, Ankara,2011, s.383; Derdiman, Karayolunda…2019.
[5] Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, http://sozluk.gov.tr/,(24.07.2019)
[6] Ramazan Çağlayan, İdarî Yargılama Hukuku, 7. Güncellenmiş Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2015, s.646
[7] Çağlayan, s. 646. Bonnard, tam yargı davasının “maddî icra davası” şeklinde de olabileceğini belirtmiştir: İdarî Kaza, (Bonnard’ın İdare Hukuku Kitabından çeviren Ziya Yörük) Alaaddin Kırel Basımevi, Ankara, 1944, s.130,131.
[8] Steffen Detterbeck, Allgemeines Verwaltungsrecht mit Verwaltungsprozessrecht 12. Auflage, Verlag C. H. Beck, München,2014, s.579-583;Lorenz, s.391.
[9] Ramazan Yıldırım, Türk İdârî Rejimi Dersleri (İdâri yargılama Hukuku) Cilt: 3, Mimoza Yayınları, Konya,2015, s.84.
[10] Bu konuda bakınız: R. Cengiz Derdiman, “İstihkak Davasında Malın Elden Zorla Çıkması Şart mıdır?” Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/sorularla-hukuk/istihkak-davasinda-malin-elden-zorla-cikmasi-sart-midir/(23.07.2019)
[11] R. Cengiz Derdiman, Hukuk Başlangıcı, Gözden Geçirilmiş 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa,2015, s.227.
[12] Lorenz, s. 359; Christoph Grabenwarter, Verwaltungsverfahrensrecht und Verwaltungsgerichtsbarkeit 3., aktualisierte Auflage, Springer-Verlag/Wien, Newyork, 2011, s. 95.
*
[13] Bu konu için bakınız: R. Cengiz Derdiman, “Elatmanın Önlenmesi (Müdahalenin Men’i) Davası”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukuki yaklasim.com/makaleler/elatmanin-onlenmesi/,(20.07.2019)}
[14] Yahya Kazım Zabunoğlu, İdare Hukuku (Cilt: 2), Yetkin Yayınları Ankara2012, s.368.
[15] Halil Kalabalık, İdari Yargılama Usulü Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 10. Baskı, Sayram Yayınları, Konya,2016, s.213. Örneğin:Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 08.02.1994 tarihli ve e:1197,k:277 sayılı kararında, “lojman verilene kadar” aylık kira bedelinin ödenmesine hükmetmiştir (Nak: Çağlayan,s.646).
[16] Oğuz Sancakdar, İdari Yargılama Hukuku, Genel Esaslar, 2. Baskı, Kanyılmaz Matbaası, İzmir,2018, s.53
[17] Turgut Candan, “İdari Yargı Kararlaının Sonuçları”, https://turgutcandan.com/2012/09/30/idari-yargi-kararlarinin-sonuclari/,(15.02.2019).
[18] Danıştay 9. Dairesinin 25.02.1992 tarihli ve Esas:1991/1860 Karar:1992/607 ve Danıştay 10. Dairesinin 24.11.1997 tarihli ve E.1995/6440, K.1997/4796 sayılı kararı; Hamza Eroğlu, İdare Hukuku, Ankara, 5. Baskı, Feryal Matbaası,Ankara1985,s.506; Yüksel Esin, Danıştayda Açılacak Tazminat Davaları, Güven Matbaası, Ankara,1979, s.14,15; Atay-Odabaşı, s.196; R. Cengiz Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları, 3. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2014, s.140, 257, 258, 265; Celal Karavelioğlu, İdari Yargılama Usulü Kanunu, cilt 1, 5. Baskı, Kayseri?, 2001, s.305; Zehra Odyakmaz-Ümit Kaymak-İsmail Ercan, Anayasa Hukuku İdare Hukuku, Güncellenmiş 10. Bası, İkinci Sayfa Yayınları, Ankara 2009, s.575, nakleden:Şenel Sarsıkoğlu, “İdarenin Mali Sorumluluğu Açısından Zarar Kavramı” Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt: 65 sayı: 4 yıl: 2016, ss:2389-2422, s.2415; Bahtiyar Akyılmaz-Murat Sezginer-Cemil Kaya, İdari Yargılama Hukuku, s.623.
[19] Derdiman, İdari Yargının Genel Esasları, s.265.
[20] Akyılmaz-Sezginer-Kaya, s.623.
[21] Örneğin: Atay-Odabaşı, s. 197.
[22] Odyakmaz-Kaymak-Ercan, s. 575, nak: Sarsıkoğlu, s. 2415.
[23] Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları, s. 265. Bakınız: Gönen, K. Eren, “İdari Yargıda Manevi Tazminat Meselesi”, Danıstay Dergisi, sayı:108, http://www.danistay.gov.tr/ 3%20-%20manevi_tazminat.htm, (14.06.2008)
[24] Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları, s. 265. Bakınız: Gönen, K. Eren, 2008.
[25] Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 27.1.2011 tarihli ve esas:2010/3538, karar:2011/1 sayılı kararı
[26] Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük, http://sozluk.gov.tr/,(22.07.2019)
*
[27] Rona, Serozan, Hukukta Yöntem-Mantık, 2. Bası, Vedat Kitapçılık, İstanbul,2017, s. 142; Dieter Leipold, “Die Rolle der Rechtswissenschaft in der gegenwärtigen Gesellschaft”, Ritsumeikan Law Review, no. 30, 2013, http://www.ritsumei.ac.jp/acd/cg/law/lex/rlr30/dleipold.pdf, (erişim: 26.03.2018), ss:165-173, s. 165; Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s.131.
[28] H. Hasan Sönmez-Necmettin Alan, Türkiye Cumhuriyet Anayasası Madde Gerekçeli, TBMM, Ankara,2008, s.226.
[29] Aynur Cidecigiller, İdarenin Taraf Olduğu Uyuşmazlıkların Sulh Yoluyla Çözülmesi, Adalet Yayınları, Ankara,2015, s.279.
[30] Cidecigiller, s.261.
[31] Aynı Kanaat: Bahtiyar Akyılmaz, “İdari Yargıda Tazminat Şekilleri ve Hesaplanması” Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl 1998, Cilt 6, Sayı 1-2 (Prof. Dr. Süleyman ARSLAN’a ARMAĞAN), ss:165 – 219, s.166, 167.
[32] Benzer görüş: Turan Yıldırım, İdarî Yargılama Hukuku, Anadolu Üniversitesi yayını, Eskişehir,2013, s.90
[33] Avanos Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.11.2014 gün ve E:2014/369, K:2014/460 sayılı kararı, içinde: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 26.10.2015 tarihli ve esas no: 2015/675 Karar no : 2015/688 sayılı kararı.
[34] R. Cengiz Derdiman, İdare Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 5. Baskı Aktüel Yayınları, Bursa,2015, s.467.“Fiilî yol hukuka açık aykırı olan ve mülkiyet hakkına veya kamu hürriyetlerine tecavüz niteliği taşıyan durumdur. İdarenin açıkça kanuna aykırı ve keyfîlik niteliğinde bulguları taşıyan işlem ve davranışlar fiilî yol addedilmektedir” Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları s. 38. Ayrıca bakınız:, Yücel, Oğurlu, “İdare Hukukunda Fiili Yol ve Yargısal Denetimi”, içinde: Turan Yıldırım, İdarî Yargı, 2. Baskı, Beta Yayınları, Hukuk Dizisi: 1146, İstanbul, 2010, ss. 60-80; s. 62-65; Şeker, Gülseven, İdare Hukukunda Fiili Yol Teorisi ve Teorinin Türkiye Uygulaması, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı Kamu Hukuku Bilim Dalı, İstanbul,2010, s.27 vedevamı, s.40-97.
[35] Bakınız: Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları s. 34 ve devamı; Sancakdar, s. 53.
[36] Derdiman, İdare Hukuku, s. 467.
[37] Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları, s. 366 ve devamı.
[38] Derdiman, İdarî Yargının Genel Esasları, s. 265.
*
[39] Bakınız: Yıldırım, Türk İdârî Rejimi cilt 3 İdarî Yargılama Hukuku, s. 92, 93.
[40] Danıştay 4. Dairesinin 09.11.1988 tarihli ve Esas: 1988 /3895 Karar: 1988/3759 sayılı kararı
[41] Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümünün 26.10.2015 tarihli ve esas no: 2015/675 Karar no:2015/688 sayılı kararı.
[42] Sefa Resioğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Bası Beta Yayınları, İstanbul,2010, s.332, dipnot:6; Derdiman, Hukuk Başlangıcı, s.232.