1-) Yazının Kapsamı
Bu yazıda, savurganlık ve/veya kötü yönetim sebebiyle vasi bu mümkün olmazsa yasal danışman tayini konusu kapsamında kısa açıklama yapılmıştır. Bu açıklamada daha çok başvuru süreciyle ve konuyla ilgili değerlendirmeler yapılmıştır.
2-) Yasal Dayanak, Görevli ve Yetkili Mahkeme
2a-) Yasal Dayanak
Mal varlığını yönetememek ya da savurganlık gibi gerekçeler 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK’nın) 406. maddesindeki kısıtlılık sebepleri içinde yer almaktadır. TMK’nın 404 – 406. maddeleri, kişilerin yaş küçüklüğü (TMK, m. 404) ve kısıtlılık (TMK, m. 405) ve mal varlığını yönetememek ya da savurganlık gibi sebepler (TMK, m. 406) olmak üzere olmak üzere 3 kategoride, vasi atanması mümkün ve gerekli görülmüştür.
Hukukumuzda, kısıtlılık sebebiyle vasi atanması halleri, TMK’nın 405. maddesinde akıl hastalığı, akıl zayıflığı, 406. maddesinde de savurganlık, alkol ve/veya uyuşturucu bağımlılığı, kötü yaşama tarzı ve kötü yönetim olarak sayılmıştır. 18 yaşını doldurmamış kimseler için esas kanunî temsilci kişinin annesi ve babasıdır. Bunların velâyet altında tutulmuş olmaları esastır. Eğer eşlerin velayet yetki ve yükümlülükleri hukuken kalkmışsa, bunlara vasi tayin edilebilir. Uygulamada ve doktrinde TMK’nın 406. maddesinde yer alan haller ve dolayısıyla savurganlık ve kötü yönetim kısıtlılık kapsamında mütalâa olunmuştur. Ancak, “bir kimsenin kısıtlanmasına yeterli sebep olmamakla birlikte medenî hakları kullanma ehliyetinin bazı yönlerden sınırlandırılması kişinin menfaatine ise, o kişiye de yasal danışman atanır.”1
2b-) Görevli ve Yetkili Mahkeme
Bu yazı kapsamındaki konularda aile mahkemelerinin görevli ve yetkili oldukları sanılabilir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’da 5133 sayılı kanunla değişiklik yapılmıştır. Yazıya konu olarak vasi tayinine ilişkin davada görev ve yetki, vesayet altına alınacak olanın ikâmetgâhının (yerleşim yerinin) bulunduğu yer “sulh hukuk mahkemesi”nindir. Vasilikle ilgi denetim makamı ise aynı şekilde belirlenen asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Yasal Danışmanlık için de aşağıda değinilen yasal kurallar işin mahiyetine uygun düştüğü kadarıyla kıyasen uygulanacağından2 görevli ve yetkili vesayet makamı (sulh hukuk mahkemesi) ve denetim makamının (asliye hukuk mahkemesi) bu şekilde belirlenmesi gerektiği söylenmelidir.
2c-) Konuya “Kayyımlık” Açısından Bakış
TMK kayyımlığı da vesayet organları içinde saydığına göre, kayyımlığın da bir tür kısıtlanma şekli olduğu söylenmelidir. Kayyımlık için, kişinin vesayet altına alınmasında yeterli bir sebep bulunmamakla birlikte malvarlığını kendi başına yönetme veya bunun için temsilci atama gücünden yoksun olması gereklidir.3 Yasal danışmanlık ise daha çok, kısıtlanması için yeterli sebep bulunmayan kişiyi korumayı amaçlamaktadır.4 Buna göre kişilere fiil ehliyetleri olduğu halde kişilerin sırf çıkarları bakımından gerekli olduğu için yasal danışman tayin edilir.5
Kendisi bir “vesayet organı” olan kayyımlık, daha çok, isteğe bağlıdır. Bir kişiye malvarlığını kendi başına yönetememekten dolayı kayyım atanabilmesi mümkündür (TMK, m. 427). Ama kayyım belli bir işi ya da malvarlığını yönetmek için6 atanmaktadır. Daha genel söylemek gerekirse, “kayyımın yetki ve görevlerinde özellik, sınırlılık, belirlilik ve geçicilik söz konusudur.”7
İşte dava dilekçesinde bu hususlar gözetilerek şartlara uygunluk halinde kayyım atanması da vasi atanması istemindeki usul ve esaslara tabi olacaktır.
3-) Savurganlık ve Kötü Yönetim Kavramları
3a-) Savurganlık, “bir kimsenin, kendi ekonomik imkânlarını aşan ve aynı zamanda yararsız ve anlamsız bir şekilde servetini ve gelirini aşırı derecede harcaması anlamına gelir.”8 Gelir ve kazançla bağdaştırılamayacak şekilde düşüncesizce ve kendisine hiçbir yararı olmayan harcamalar yapan kimse “savurgan” olmaktadır.9
Şu halde; savurganlık, bir kimsenin kendi satın alma ve ekonomik gücünü yitirmesine ya da azalmasına sebep olacak şekilde, yararsız ve anlamsız harcamalar yapmasıdır.10
3b-) “Kötü yönetim ise farkında olmadan ve yararını düşünmeden mal varlığını tehlikeye düşürecek şekilde hareket etmeyi ifade eder.”11 Dolayısıyla kötü yönetim malvarlığının gereği gibi idare edilemeyiş yönünde bir kaabiliyet(yetenek)sizliktir.12 Kötü yönetim kişinin malvarlığını ekonomik verimliliği gözetecek şekilde yönetme bilinç ve yeteneğinden yoksun olması13 ya da bunlara tam sahip olamamasıdır. Kötü yönetim, mevcut malvarlığının geniş anlamda kötü yönetimi ve geleceğe yönelik gelir gider dengesinin de kötü yapılandırılması olarak görülebilir.14
4-) Kısıtlılık Kararı Bakımından Durum
Kısıtlılık için asıl olan akıl hastalığı ve/veya akıl zayıflığı olup, bunların kısıtlılık sebepleri sayılarak vasi tayinini gerekli kıldığı düşünülür ve bu isabetlidir. Burada akıl yoksunluğu ya da akıl zayıflığı “dar anlamda kısıtlılık”, savurganlık ve kötü yönetim gibi diğer haller de dâhil tüm haller ise “geniş anlamda kısıtlılık” kapsamında görülebilirler. Savurganlık ve kötü yönetim (dar anlamda) kısıtlılık kapsamında ise vasi tayini gerekecektir. (Dar anlamda) kısıtlılığı gerektirecek derecede olmasa bile, bir kimsenin savurganlığı ya da kötü yönetimi gibi gerekçelerle kendisine yasal danışman tayini ile yetinilmesi mümkün olabilmektedir.
5-) Davanın Terditli (Seçenekli) Olarak Açılabilmesi
Bu dava, vasi atanması şeklinde tek taleple açılabileceği gibi, vasilik ve duruma göre yasal danışman (ve/veya şartların uygun olması halinde kayyım), tayini şeklinde seçenekli olarak da açılabilir. Ama yasal hükme bakılırsa, daha iyisi ve doğrusu bu davanın terditli taleple açılmasıdır. Çünkü “terditli dava”, asıl talep kabûl görmediğinde nazara alınması istenilen seçenek ya da seçeneklerin de talep edildiği davadır.15
Buna göre, kayyımlık daha özel ve yukarıda yazılı farklı özellikleri havi olduğu (içerdiği) için, genellikle başlı başına bir dava konusu olabilir. Bu nedenle davada terditli taleplerin, örnek dilekçede yer aldığı gibi, vasilik ve yasal danışmanlıkla sınırlı olması akla yatkındır.
Yargıtay kararlarında da, dava dilekçesinde vasi tayini, bu mümkün görülmezse yasal danışman tayini istenmesi uygun görülebilmektedir. Nitekim YHGK’ca verilen bir karara göre,16 “davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların babası S.. Ç..”nın akıl hastalığı yanında (TMK’nın) 406. maddesi gereğince mal varlığını kötü yönetme sebebiyle de kısıtlanıp vasi tayin edilmesini, olmaz ise kendisine yasal danışman atanmasını da istemiştir.”17 Yargıtay bu kararında, kişinin kısıtlanmadan bahisle vasi tayini imkânı yoksa, konunun yasal danışman atanması yönünden de değerlendirilmesini gerekli görmüştür.
Yasal danışmanlık vesayet organları kapsamında sayılmamıştır. Yine de yasal olarak, kıyasen, vasi tayinine ilişkin hükümlere tâbi olacaktır.18
6-) Usûle İlişkin Ana Noktalar
6a-) Vasi ya da Yasal Danışman Tayininde Ölçülülük
(1) Bu davada mahkeme, Anayasanın 13. maddesindeki “ölçülülük ilkesi”ne19 göre hareket ederek, eğer gerekliyse, kişi özgürlüğünü en az kısıtlayacak amaca uygun temsil yöntemine karar verebilir. Bu nedenle mahkeme, vasi tayini talebi kabul etmezse bile mahkeme, yasal danışman tayini yönünden de konuyu araştırır ve değerlendirir. Yasal danışmanlık vasi tayinine nazaran kişiye yönelik özgürlük kısıtlayıcı daha hafif tedbirdir.20
Mahkeme, vasi atanmasından evvel acele işlerin görülmesi gerekiyorsa, önce, geçici olarak kayyım gibi yasal temsilci de atayabilir.21
(2) Mahkeme yasal temsilciyi atarken, bu konularda dava konusu olan kişiyi mutlaka dinler. Mahkeme; anne, baba, kardeş veya hısım-akrabadan, kısıtlananın haklarını ve yararlarını gözetecek kişi/kişileri22 vasi veya yasal danışman olarak atayabilecektir. Bu atanmada temsilcinin gönüllü olup olmadığı konusunu da nazara almalıdır. Dikkat edilirse burada da gözetilen amaçlar ve seçilecek kişiler bakımından da bir denge, bu yönden bir ölçülülük söz konusu olacaktır.
(3) Vasi ya da yasal danışman tayininde yasal yasaklar (TMK, m. 418) da vardır: Meselâ, çıkarları vesayet altında bulunanla çatışanlar ve kısıtlılar temsilci atanamazlar.
6b-) Davanın Hasımsızlığı ve Kamu Düzeni ile İlişkisi
(1) Bu dava, “davalısı” yani husumetin yöneltildiği tarafı olmayan davadır. Bu davaya bu nedenle hasımsız dava denir. Hasımsız olan davalar da nizasız (çekişmesiz) kaza (yargı) kapsamındadırlar.
Bunun da sonucu olarak aşağıda yazılı bir kısım hususlardan söz edilmelidir:
(2) Bu dava, aslında “dava” değil; “talep içeren başvuru”dur. Çünkü toplumda kısıtlanacak bir kimseye yasal temsilci tayin “kamu düzeni” ile ilgilidir. Kısıtlanacak kişinin vesayet makamlarına; noterlerce, kamu makamlarınca, resmi görevlilerce ve hatta 3. kişilerce bildirilmesi yasal olarak mümkün ve/veya gerekli görülmüştür.
(3) Hukuk davalarında mahkemeler, aslında ileri sürülen delilleri değerlendirirler ve karar verirler. Dolayısıyla kendileri delil araştırmazlar.23 Oysa, bu davanın hasımsız oluşu ortaya nizasız kazayı (çekişmesiz yargıyı) çıkarmaktadır. Çekişmesiz yargıda, mahkemenin delilleri doğrudan doğruya araştırması mümkün ve gereklidir.24 Bu nedenle mahkeme tarafından karar vermeden evvel, terditli temsil taleplerini de nazara alan kapsamlı araştırmalar yapılır.25 Bu bağlamda dile getirilen ve akla uygun düşünülebilecek her şüpheyi araştırmak gereklidir.26 Dava dilekçesinde de bu araştırmayı kolaylaştıracak olay ve olgular tüm çıplaklığıyla ortaya konmalıdır.
(4) Kısıtlılıktan bahisle vasi atamaya karar vermek bakımından sağlık kurulu raporu gereklidir.27 Mahkeme bu resmî rapor üzerine karar verir.28 Fakat bu rapor mahkemeyi bağlayıcıdır denemez.29 Aksi hal;
4a-) Mahkemelerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı ilkesine ters düşer
4b-) Bu davalarda mahkemenin re’sen (doğrudan doğruya) araştırma yetkisini etkinsizleştirir/işlevsizleştirir.
Dipnotlar
1 Bilge Öztan, Medenî Hukukun Temel Kavramları, 35. Bası, Turhan Kitabevi Yayını, Ankara, 2011, s. 530.
2 Turgut Akıntürk, Türk Medeni Hukuku II cilt: Aile Hukuku, Yenilenmiş 10. Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 2006, s. 517, 518; Öztan, Ibid., s. 531.
3 Nevzat Koç, “Türk Medenî Kanunundaki Düzenlemeler Işığında Vesayet Hukukuna Genel Bir Bakış” Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 7, Özel Sayı, 2005 ss: 99-120, s. 105, 106; Ali Naim İnan, Medenî Hukuk, Banka ve Ticaret Enstitüsü Yayını, Ankara, 2005, s. 257.
4 Koç, Ibid., s. 106.
5 R. Cengiz Derdiman, Hukuk Başlangıcı, Gözden Geçirilmiş 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015, s. 231, 232.
6 Fatih Ertürk, Türk Hukukunda Vesayeti Gerektiren Haller, Vasi Tayini ve Vesayetin Sona Ermesi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Medeni Hukuk Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2010, s. 12, 13; Öztan, op.cit., s. 529; İnan, op.cit., s. 257. Ayrıca bakınız: Akıntürk, op.cit., s. 511, 513, 514.
7 Ertürk, Ibid., s. 13.
8 Öztan, op. cit.,, s.525
9 Akıntürk, op cit., s. 495.
10 Mehmet E. Palamut, Medenî Hukuk, 2. Baskı, Alfa Aktüel Yayınları, Bursa, 2011, s. 142
11 Şener, Esat: Her Yönü ile Vesayet ve Velayet Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 1996, s. 63 nakleden: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK’nın), 30.05.2014 tarihli ve esas: 2013/2289, karar: 2014/711 sayılı kararı.
12 Akıntürk, op. cit., s. 497.
13 Palamut, op cit., s. 142
14 Mustafa Dural-Tufan Öğüz-Mustafa Alper Gümüş, Türk Özel Hukuku cilt III Aile Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Yenilenmiş yedinci baskı, Filiz Kitabevi Yayını, İstanbul, 2013, s. 398.
15 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “terditli dava” kenar başlık(matlap)lı 111. maddesine göre: “Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır. /Mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz.”
16 YHGK, op cit.
17 Koyuluk ve italik tarz bize aittir.
18 Akıntürk, op cit., s. 517, 518.
19 Dural ve diğerleri, op cit., s. 454, 455. Ölçülülük ilkesine göre, yapılan sınırlama amaca ulaşılmak için gerekli olmalı ve ulaşılmak istenen amaç ile sınırlama arasında makûl bir denge bulunmalıdır (Hasan Tunç—Faruk Bilir-Bülent Yavuz, Türk Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 7. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara, 20115, s. 116; Yüksel Metin, Ölçülülük İlkesi, Karşılaştırmalı Bir Anayasa Hukuku İncelemesi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2002, s. 21; Ferhat Uslu, Türk Anayasa Hukuku Dersleri, Adalet Yayınları, Ankara, 2016, s. 89). Ölçülülük ilkesine göre sınırlama, bu açıdan dengeli, öngörülebilir, adil, hukuki ve elverişli olmalıdır (Attilâ Özer, Türk Anayasa Hukuku, Türklerin Devlet Anlayışı ve Anayasal Yapılanma, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2012, s. 145). Şu halde ölçülülük ilkesi için, kısaca “temel hakların, dengeli, hukukî ve gerekli olduğu kadarıyla sınırlanması anlamına gelmektedir.” (R. Cengiz Derdiman, Anayasa Hukuku, 3. Baskı, Alfa Aktüel Yayınları, Bursa, 2013, s. 169) denilebilir.
20 Dural ve diğerleri, Ibid.
21 Akıntürk, op cit., s. 508.
22 “Türk hukukunda kural olan tek vasiliktir.” Dural ve diğerleri, op cit., s. 403.
23 Derdiman, Hukuk…, op. cit., s. 231, 232.
24 Ibid., s. 232.
25 “Dava dilekçesinde kısıtlanması istenilenin malvarlığını kötü yönetmesi iddiası da olduğu halde; mahkemece, Türk Medeni Kanununun 406. maddesi uyarınca herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. Vesayet hakkındaki hükümlerin kamu düzenine ilişkin olduğu, mahkemece re’sen araştırma yapılabileceği de gözetilerek, Türk Medeni Kanununun 406. maddesinde yer alan hususlar yönünden de re’sen ve tarafların gösterecekleri delillerin toplanıp değerlendirilmesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi yerine eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 09.02.2017 tarihli ve esas: 2017/960, karar: 2017/1467 sayılı kararı (koyuluk ve italik tarz bana aittir.).
26 “‘İhtiyacı olmadığı halde mal varlığını elden çıkarmaya başladığından, savurganlık derecesindeki tasarrufî işlemlerinden, gerek kendisinin ve gerekse aile efradının ciddi sıkıntılara maruz bırakacağı kuşkusundan’ bahsettiğine göre, Mahkemece bu yönde de resen araştırma yapılması gerekmektedir” YHGK, op cit. (koyuluk ve italik tarz bana aittir).
27 Aynı kanaat: Akıntürk, op cit., s. 500; Palamut, op cit., s. 142.
28 Akıntürk, op cit., s. 500.
29 Dural ve diğerleri, op. cit., s. 401.
Dikkat :
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.
2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
“Vasi ya da Yasal Danışman Tayini”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka
Kaynak: “Vasi ya da Yasal Danışman Tayini”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmelidir.