Bu yazı, gerekçeli karar hakkının anlam ve kapsamını, sadece mahsus (=özgü) olduğu yargısal kararlarla sınırlı değil; farklı bir bakışla ve etraflı olarak, tüm kamusal makam ve mercilerin karar ve işlemleri açısından inceleyen bir deneme niteliği taşımaktadır.
Yazıda hak arama ve adil yargılanma hakları kapsamından görülen gerekçeli karar hakkı; yine aynı kapsamda görülen etkili erişim ve hukuki dinlenilme hakları ile birlikte değerlendirilmiştir.
Yazıdan kısa bilgi almak için en sondaki sonuç başlığındaki bilgilere bakılabilir.
1. Gerekçeli karar hakkının tanımı ve anlamı
Gerekçeli karar hakkı, Devleti kişiler hakkında tesis edilen karar niteliğindeki işlemlerin mutlak suretle gerekçeli olmakla yükümlü tutucu[1] sonuç doğuran; ve gerçek anlamını da bu yükümlülüğün hakkıyla yerine getirilmesinde bulan bir temel haktır. Anayasanın 36. maddesindeki hak arama hürriyeti ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (İHAS’ın) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesi bu hakkın dayanağı olarak belirlenebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (İHAM’ın) bu konuda birçok emsal kararı vardır.
Gerekçeli karar hakkı, yargı kararlarına özgü bir hak olarak görülür. Ancak, bu hak geniş anlamda kamu makamlarının işlemlerine karşı korunma hakkının garanti edilmesini de içerir. Bu hakkın bir sonucu olarak, kamusal işlemlerin (ya da kararların) sebebe bağlanması gerekir.
“Gerekçe; hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve maddi olaya uygun açıklamasıdır.”[2] Gerekçe, “kamu gücünün hukuka uygun kullanıldığını haklı ve tutarlı olarak anlatır ve temellendirir.”[3] Değişik anlatımla gerekçe işlemi yapan makamı kanunun sözü ve özüne uygun davranmaya; doğru ve anlamlı olguları bulmaya ve işlemin kaynağını denetlemeye zorlar.[4]
Gerekçeli karar hakkının tanınmasıyla, “davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymaları da sağlanacaktır.”[5]
Bu sebeple gerekçe, gerek kararların verilmesinden önceki süreçlerdeki iddia ve savunmalarda; gerekse de verilen kararlardaki hükümlerin hukuka aykırılıklarından bahisle yapılacak başvurularda, önemli bir veri teşkil eder. Anayasa Mahkemesi kararında,[6] gerekçeli karar hakkının, -Anayasa Mahkemesinin kendi deyimiyle,- “kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçladığı” belirtilmektedir.
Bu bağlamda, kanun yollarına başvurularda, kararın yeterli gerekçeye bağlanamadığı; gerekçesiz olduğu; veya hükmün, gerekçesi ile bağlantılı olmadığı gibi hususlar dile getirilebilir.
2. Kapsam
2.1. Gerekçeli karar hakkının asıl konusu: yargısal kararlar
Gerekçeli karar hakkı, bu hakkın içerdiği gerekler bakımından, yukarıda da denildiği üzere, yargı kararlarına özgü olduğu gibi bir bakış vardır. Bu doğrudur. Hatta, gerekçeli karar hakkı için önceden varlığı gerekli olan “hukuki dinlenilme hakkı”nın da yargı makamları önünde dinlenilme olarak yorumlandığı görülür.[7] Bu açıdan asıl ve öncelikli olan da, yargılamanın duruşmalı görülmesi; iddia ve savunmaların ya da karşı iddiaların açık duruşmada ileri sürülmesidir.[8]
Yargısal kararlar gerekçeli olmak zorundadır. Bu kararlar gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Bilhassa Anayasa Mahkemesi kararlarında bu kural çok önemlidir.
Gerekçenin hükmü yorumlamada etkili olduğu düşüncemize en güzel örnek, “gerekçeleriyle yorumlanan” yorumlu ret kararlarıdır. Yorumlu ret kararları,[9] kanunların iptal taleplerini, içerdiği gerekçe ve açıklama dairesinde Anayasaya uygun olduklarından bahisle reddedilmesini içerirler. Tüm Mahkeme kararları gibi Anayasa Mahkemesinin kararları da, nihayetinde “gerekçeye bağlı hüküm” niteliğindedirler.
Yargı kararlarının tarafları tatmin etmesi, yeterli gerekçeye bağlanması ile mümkün olur. Yargı kararlarının gerekçeyle bağlı olmaması ve keyfiliğe giden yolu açabilir;[10] çünkü, bu kararların hukuki ölçülerde denetlenme imkânını ortadan kaldırır.
2.1.1. Gerekçeli karar hakkının doğasından kaynaklanan genişlik
Gerekçeli karar hakkının sadece yargısal usullerle verilecek kararlar ve bu kararların verilmesi ile ilgili sürece özgü anlam ifade ettiği söylenebilir. Bu tez, hukukta kamusal makamlara etkili erişim hakkının ayrıca mevcut olduğu gibi bir iddiayla da desteklenebilir.
Etkili erişim hakkı, dar anlamda adı üzerinde, tüm kamusal makamlara erişebilmesini; kamusal makamların da bu erişimlere ve taleplere haklı gerekçelerle cevap verme sorumluluğu yükler. Kamusal makamların erişimlere verdikleri cevaplarda gerekçe yükümlülüğü etkili erişim hakkı kadar gerekçeli karar hakkıyla da temellendirilebilir.
Yukarıdaki anlatıma göre etkili erişim hakkı; kamusal makamlara yapılacak başvuruya verilecek cevaplarda bir anlam ifade edecektir. Bu açıdan bakıldığında, etkili erişim hakkının, kamusal makamların, bir başvuru ya da talep olmadan, doğrudan doğruya yaptıkları işlemleri -ki bu işlemler aşağıda konuya özgü olarak ayrıca değinilecek olan- yasama, yürütme ve idare işlemleri olabilir;- kapsamayacağı söylenebilir. Bu tür bir yorumlamadaki “hak mahrumiyeti ya da daralması”ndan kaynaklanacak boşluk, “geniş anlamda gerekçeli karar hakkı”yla doldurulabilir.
Gerekçeli karar hakkının geniş yorumu (geniş anlamda gerekçeli karar hakkı), iki kapsamda görülmelidir:
1-) Geniş anlamda gerekçeli karara hakkı, sadece yargısal kararlara münhasır (=sınırlı) kalmaz. Kişilerin kişisel yararları bakımından ilgisine göre diğer kamusal makamların kararlarını da kapsar.
2-) Geniş anlamda gerekçeli karar hakkı, bir başka açıdan da önem arzeder: Kamusal makamların topluma hesap verebilirliği, topluma; eylem ve işlemlerini hukuka uygun usullerle sorgulayabilme hakkı verir. Toplumun, kamusal makamların eylem ve işlemlerini hukuki usuller dairesinde sorgulayabilme hakkı, demokrasilerde yönetime katılma hakkının bir gereği ve türüdür. Bu hakkın etkililiği, kamu makamlarının herkesi ilgilendiren karar ve işlemlerine etkili olarak erişebilmekle sağlanmış olur. Bunun, haklı istisnası, kişisel verilerin korunmasında; ve ayrıca kamusal karar ve işlemlerin kamu düzeni ve kamu yararı dolayısıyla gizli tutulmasında görülebilir.
Gerekçeleri açıklanmamış eylem ve işlemlere erişimin etkili olacağını düşünmek mümkün değildir. Gerekçesi olmayan eylem ve işlem denetlenebilme imkânınında uzak kalmış olur.
Kamu makamlarının karar ve işlemlerinin, davalarda ya da diğer hukuki hak arama süreçlerinde herkesin;
1-) Bunlardan doğan hukuki haklarını ileri sürebilmeleri;
2-) Eşitlik ilkesine uygunluk için emsal olarak ileri sürebilmeleri;
Bunlardan haberdar olmalarına bağlıdır.
Kamusal makamların eylem ve işlemlerinin hukuka uygunlukları karinesi; yargısal kararların ya da kişisel veyahut genel düzenleyici tüm işlemlerin gerekçeli olmasını gerektirir. Çünkü bu şekildeki “geçerlilik karinesi”ne[11] sahip işlemler hakkında etkili başvuru hakkının anlamlı olması; bunların gerekçesinin öğrenilmesine erişilebilir derecede açık ve anlaşılır olmasına bağlıdır.
2.1.2. Geniş anlamda gerekçeli karar hakkı bakımından kamusal işlemlerde gerekçe
2.1.2.1. Kanunlar ve diğer metinler
Milli egemenliğe dayalı demokratik hukuk devletlerinde kanun; milletin kendisine ilişkin tüm konularda ilk-el olarak kendisinin temsilcileri aracılığıyla verdiği karardır. Millet iradesinin ilk-el olmadığı hiçbir karar, kanun olarak görülemez ve yürütmeye yerine getirme yetki ve görevi vermez. Yasama yetkisi TBMM tarafından kullanılır ve bir başka makam ya da organa devredilemez.
Kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM’ye) gerekçesiyle sunulur. Tekliflerin TBMM komisyonları ve Genel Kurulunda görüşülürken geçirdiği değişiklikler ve gerekçeleri de bir o kadar önem taşır. Çünkü, tüm bu safahat ve gerekçeler kanunun amacını ve anlamını tayin ederken yorumlamada etkin rol oynarlar. Kanunlar için öngörülen ve yukarıda anılan gerekçelerin TBMM internet sitesinden yayınlanması; kanun teklifleri ve bunları gerekçelerinden haberdar olmayı mümkün kılmaktadır.
Etki değeri bakımından kanuna eşit görülebilecek olan karar ve kararnamelerin gerekçeli olmaları da; toplumun haberdar olması ve değerlendirmesi için önemlidir. Çıkarılmaları, uygulanmaları ya da denetimleri aynı kamusal makamın görev ve yetkisi kapsamına giren konularda yapılacak düzenlemelerin; anlaşılabilir ve erişilebilir şekilde gerekçeli olmaları daha önemli içerik arzetmektedir. Çünkü, bu uygulama, demokrasilerde bunların; toplum ya da ilgililer tarafından hukuki kapsamdaki yorumlanabilme, denetlenebilme ve sorgulanabilmelerine elverişli ortam sağlamış olmaktadır.
2.1.2.2. İdari işlemlerde/kararlarda gerekçe
(1) İdari işlemin/kararın tanımı
“İdari işlem”ler idarenin hukuk âleminde değişiklik yapan tek taraflı irade beyanı olarak anılırlar. Bu şekilde tanımlanan işlemlere “idari karar”lar da denilebilir.[12] İdare ile muhatabı arasında idarenin üstünlüğü şartıyla kurulan uyumlu irade beyanıyla teşekkül eden idari sözleşmelerde, idarenin ortaya koyduğu irade de, bir tür idari karar ya da benzeri mahiyet taşır.
İdarenin bunlar dışındaki diğer işlemleri, özel hukuka tabi(; tarafların gerekçeleri ve içeriklerden karşılıklı eşit olarak haberdar olabilecekleri) özel hukuk işlemler(i)dir.
İdari kararlar, bireysel ve genel düzenleyici kararlar olmak üzere ikiye ayrılırlar.
(2) Gerekçeli karar hakkı bakımından idari İşlemler/kararlar
Kamu gücü ayrıcalığına dayalı idari işlemlerde “gerekçe”den; işlemin unsuru olan sebepler anlaşılır.[13] İdari işlemlerde gerekçe, idareyi, işlemin gerekli bir unsuru olarak, işlem yapmaya sevkeden hukuki ve fiili durum, gereklilik ve etkenlerdir.[14]
İdari işlemler mutlaka hukuka uygun sebebe dayanırlar. Bu sebep, idari işlemin yapılışını haklı kılan ve işlemin içinde olan gerekçedir. İdari işlemlerin unsuru olmayan açıklamalar, sebep kapsamında görülemezler.
Gerekçelerde eksiklik bir anlamda şekil eksikliği olarak görülebilir.[15] Şekil eksikliğinin tespit edildiği işlem hukuka aykırı hale gelir.[16]
İdari işlemler, -kanunda başka bir belirtim olmadıkça;- düzenlendiği sıradaki maddi durumu ve yine düzenlendiği andaki sebepleri içeren hukuki dayanağa sahiptir.[17] AYM’nin, verilen bir idari cezanın yeterli gerekçeye bağlanması gereğine işaret ettiği birçok kararı vardır.[18]
Genel düzenleyici işlemler, maddi yönden; kanun gibi genel, soyut, objektif içeriktedirler. Bu işlemler kanunların ya da Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin uygulanmasıyla ilgilidirler -ve uygulanması usullerini gösterirler-. Bunların dayanakları ve tesis edilme sebeplerinin bilinmesi; bunların hukuken sorgulanabilirleri ve denetlenebilirlikleri için önemlidir.
“Gerekçe zorunluluğu, idari işlemlerin (kanuna) uygun olmasında kamusal çıkarın bulunması ve ilgililerin hak ve özgürlük ihlâllerini en aza indirmesi yönlerinden önem taşır.”[19]
İdarenin takdir yetkisi diyebileceğimiz, kanunda idarenin belli bir çerçevede serbest bırakıldığı hallerde yapacağı idari işlemler; eşitliğe hukuka uygun olması gerektiği kadar haklı bir sebep ve gerekçeye dayanmalıdır.[20]
(2) Gerekçeli karar hakkı ve gerekçenin idari işlemlerde gösterilmesi
İdareyi belli bir yönde işlem yapmasına sevkeden sebepleri işlem metninde açıkça göstermelidir. Çünkü, fertler, bilhassa idarenin yükümlülük getiren işlemlerin, tesis nedenlerini bilme hakkına sahiptirler.[21]
Uygulamada kabul gören anlayış ise, idarenin işleminde sebep göstermek zorunda olmadığı yönündedir.[22]
Emsal kararlara[23] göre, idarenin sebebi işlemde belirtmezse bile; yargı önünde gerçeğe uygun olarak açıklamasının icap eder. Örneğin, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu, idari para cezası tutanaklarında delilerin ve sebebin ne olduğunun yer almasını istemektedir.
İdari işlemlerde gerekçenin (sebebin) gösterilmesi kişilerin idare karşısında korunmalarını ve hukuki güveni artırır. Çünkü böylece en azından işleme muhatap olanların akıllarında, idare sonradan bir sebep bulmuş olabileceği gibi şüphe kalkmış; hukuk güvenliği pekişmiş olur.[24] (Bireyleri ilgilendiren) bireysel işlemlerde sebebe/gerekçeye dayanmak zorunludur.
İdari işlemler, hukuka uyarlı olsa bile, “sebep ikamesi”yle (idari işlemi tesis ederken düşünmediği ve öngörmediği ama) sonradan gösterdiği bir “ikame sebeb”e dayandırılamazlar.[25]
İdari işlemin idarece öngörülen sebebi hukuka aykırıysa, yargı yerlerinin bunu; ikame edecekleri başka bir sebeple hukuka uygun bularak iptal etmemeleri hukuka aykırı görülmektedir.[26] Zira, aksi halde yargı idarenin yerine geçmiş olur ve bu durum da Anayasamızdaki kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırıdır. Kaldı ki sebep ikamesi idari işlemlerde hukuka aykırı sebebin yerine göstermelik bir sebebin geçirilmesi[27] olup; bu hal zaten hukuka aykırıdır.
Bir emsal bir karar da gerekçeli karar hakkına işlerlik sağlayıcı şekilde vurgulandığı üzere; yargı yerinin gerçek sebebi araştırması gereklidir: Araştırmayla bulunan gerçek ve mevcut sebebi gün ışığına çıkarmak, sebep ikamesi değildir.[28]
2.2. Kişi (≈özne, muhatap) Bakımından
Gerekçeli karar hakkının süjeleri, eş deyişle muhatapları ya da özneleri; işlem ya da kararların muhatapları ve taraflarıdır. Anayasa Mahkemesi kararında[29] da, gerekçeli karar hakkı, yargının tarafları açısından bir “hak” olarak görülmektedir. İşlemden ya da karardan dolayı yararlarında azalma (veya başka şekilde bir değişiklik) olanlar da hakkın öznesi olarak görülmelidirler. Zira aksi halde kararlardan dolayı zarara uğrayanların bir kısmı için, hukuk güvenliği ihlâl edilmiş olur.
Anayasa Mahkemesi gibi, tüm makam ve mercilerle, kamu tüzel kişilerini ve gerçek kişileri bağlayan tüm karar ve işlemlerden, toplumun haberdar olmaları da bu bağlamda düşünülmelidir.
Ayrıca, yargısal ve diğer kamusal karar ve işlemlerin kendileri lehine hak doğurduğunu iddia eden; ya da bunları emsal olarak kamu makamlarına ibraz etmesi gerekebilecek kişilerin de, bu ilgi dairesinde taraf oldukları söylenebileceklerdir. Bu gibi bir hallerde ilgili kişiler de geniş anlamda gerekçeli karar hakkının öznesi olabileceklerdir.
Demokrasilerde yargı kararları ya da tüm kamusal karar ve gerekçelerinden haberdar olmak, gerekçeli karar hakkından daha ziyade haber alma ve bilgi edinme hakları ile ilgilidir. Dolayısıyla bu durumda toplumun gerekçeli karar hakkında ziyade haber alma, haberdar olma ve bilgilenme haklarının öznesi olduğunu kabul etmek gerekir. Her kararın Millet adına verildiği ve demokrasilerde kamusal makamların hesap verebilirlikleri; topluma bu makam ve mercilerin eylem ve işlemlerini -hukuka uygun çerçevede ve demokratik usullerle- sorgulama, yorumlama ve denetleme hakları verir. Bu husus, tüm kamusal makam ve mercileri; hesap verebilirlik bilinciyle hareket etmek için daha duyarlı davranmaya ve kararlarını ikna edici ve haklı gerekçelere bağlayarak tesis için daha da özen göstermeye sevkeder.
3. Gerekçeli Karar Hakkıyla ilgili Diğer Haklar
3.1. Hak Arama Özgürlüğü
3.1.1. Genel Olarak Anlamı
Anayasanın 141. maddesinden doğan ve yargısal kararlar için öngörülen gerekçeli karar hakkının dayanağını, Anayasanın 36. maddesindeki hak arama özgürlüğü olduğunu[30] kabul etmek gerekir:
“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de; mahkemenin kararlarını gerekçeli verme yükümlülüğünü hakkaniyete uygun yargılama ilkesi çerçevesinde tanımaktadır.”[31]
“Hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır.”[32]
3.1.2. Diğer Haklarla Kapsayıcı İlgisi
Bu bakımdan hukuki dinlenilme hakkı, konumuz açısından etkili erişim hakkı ve savunma hakkı gibi haklar, hak arama hürriyeti kapsamındadırlar. Bu haklar gerekçeli karar hakkının öncülü ya da sonucu niteliğinde oluşları bakımından bu hakla ilgili görülebilirler.
3.12.1 Etkili Erişim Hakkı
Etkili erişim hakkı, kamusal makamlarına dilek ve isteklerin yapılabilmesini; ve bu dilek ve isteklerin hukuka en uygun şekilde sonuca ulaştırılmasını içeren güvence ve haklardır. Gerekçeli karar hakkı, bir işlemin mutlaka haklı gerekçelere bağlanarak açıklanmasını gerektirdiği halde; etkili erişim hakkı:
1-) Bir istek ve dileğin yapılabileceği etkili usullerin ve muhatap makam ve mercilerin mevcut olmasını;
2-) Muhatap makam ve mercilere başvurulara karşı, yeterli gerekçelere dayanan sonuçları içeren kamusal işlemlerin tesis edilmesini;
3-) Kamusal makamların yapacakları her türlü yükümlendirici sonuç içeren işlemlerde, bu işlemlere karşı; hangi makamlara ne şekilde ve ne kadar süre içinde başvurulmasının belirtilmesini Anayasa, m. 40/2);
4-) Geniş anlamda ise, herhangi bir başvuru şartına bağlı kalmaksızın da konuya ilişkin etkili (ve gerekçeli) işlem yapılmasını bekleme hakkını;
İçermektedir.
İHAM, “İHAS’ın 13. maddesinin, İHAS’a dayandırılan ‘savunulabilir bir şikâyetin’ muhtevasını incelemeye ve uygun bir telafi sunmaya yetkili bir başvuru yolunu gerekli kıl(dığını)” değerlendirmiştir.[33]
İHAM örneğin suçların aydınlatılmasında bir şikayet olmadan da etkili soruşturma yapılmayışını bu hakkın ihlâli kapsamında görmektedir:[34] Mahkemeye göre etkili bir soruşturma için; hukukun gerektirdiği tüm yöntemlerin hiçbir engellemeyle karşılaşmayacak şekilde etkili bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Bu etkililik, hukuken olduğu gibi pratikte de olmalı ve davalı devletin yetkili makamlarının eylemleri veya ihmalleriyle haksız bir şekilde engellenmemelidir.[35]
Bir yolun etkililiği için bağımsız yargısal usulleri içermesi ya da karar verecek makamın, hakkı ihlal edebilecek kamusal makamdan kurumsal olarak yeterli ölçüde bağımsız olması gerekir.[36]
Yargı mercilerine başvurular için de etkili erişim hakkından bahsedilir. “Bir mahkemenin demokratik standartlara uygunluk seviyesi ve güvenilirliği, mahkemeye erişimin açıklığında kendini gösterir.”[37] Mahkemeye başvuru hakkının ihlali hallerinde ihlal edilenin, mahkemeye etkili erişim hakkı olduğu anlatılabilir.[38] Anayasa ve kanunlarda aksi öngörülmedikçe belli bir usul veya şarta bağlı olmaksızın kullanılan dilekçe hakkının dilekçe sahibi lehine yorumlanması gerekir.[39]
Anayasanın 40/2. maddesi gereğince, kamusal makamların, bilhassa yükümlendirici işlemlerinde; bunlara karşı hangi makama, nasıl ve ne kadar sürede başvurulabileceğinin belirtilmeleri gerekmektedir. Bu zorunluluğa uyulmamasının ya da sözü edilen belirtimlerin açık ve anlaşılır olmamasının başvurucular lehine yorumlanması gerekmektedir.[40]
Buna karşılık, örneğin süre yönünden belirsizlik gibi bir tarafın lehine yorumlanan belirsizlikler; diğer taraf için “usuli kazanılmış hak”kın ihlâlinden bahisle eşitliğe aykırı olmazlar. Nitekim bunun aksi olan ve oyçokluğu verilen bu karardaki[41] karşıoy da kararın bu yönünün isabetsiz olduğuna vurgu yapmıştır.
3.1.2.2. Hukuki dinlenilme, iddia ve savunma hakları
Gerekçeli karar hakkı hukuki dinlenilme hakkı ve mahkemeye etkili erişim haklarını tanımakla etkinleştirilebilir. Hukuki dinlenilme hakkının kapsamı bakımından “Adalete erişim” ile ilgili olası üç okuma dikkat çekmektedir:[42]
1-) Mahkemeye fiili erişim, ve yasal korumadan yararlanma hakkı;
2-) Esasa ilişkin bir inceleme ve erişim, yani konu hakkında karar alma hakkı;
3-) Maddi olarak doğru bir karara, yani her şeyden önce tarafsız ve doğru kararlara erişim.
Hukuki dinlenilme hakkı, tarafların iddia ve savunmalarının gereğince ve hakkıyla dinlenmesi yükümlüğünü öngörür. “Tarafların tatmin edilmesi iddia ve savunmanın özenle değerlendirilmesine bağlıdır.”[43] Bu sebeple, taraflara, iddia ve savunmalarını tam manasıyla ve etkili şekilde sunmaları fırsatı verilmesi gerekir. Bu hak ileri sürülen bu iddia ve savunmaların hakkıyla değerlendirmesi yapılmadan karar verilemeyeceğini içerir. Buna göre kararlar, bir temel hakkın hakkıyla gözetilmediği hallerde hukuka ve anayasaya aykırı olurlar.[44]
İHAM’ın Gerger/Türkiye kararında da işaret ettiği üzere, hukuki dinlenilme hakkı her sunulan iddialara cevap verilmesini gerektirir. Bilhassa, hükme etkili iddia ve savunmaların gerekçede karşılanmaması yargının yasal ve hukuki standartlara uymadığını gösterir veya hukukun adalete hizmet etmemiş olması ihtimalini gündeme getirir/kuvvetlendirir.[45]
Savunma hakkıyla kişilerin kamusal makamlar önünde kendilerini savunur içerikli beyan ve ifade verme işlemi arasında fark vardır. Hukuki dinlenilme hakkı için bu ifade ve beyanların da dinlenilmesi şarttır. Bununla birlikte, suçlananın son savunmasının alınması elzemdir. “Savunma almak”tan maksadın; (soruşturmada tanıkların ve soruşturulanın ifadelerinin alınmasının ve), olayın ve lehe ve aleyhe tüm delillerin araştırılmasından sonra, soruşturulanın (son olarak) savunmasının alınması”[46] olduğu söylenmelidir.
Karar gerekçelerinde iddia ve savunmaların karşılanmamış olması, hukuki dinlenilme hakkı bağlamında gerekçeli karar hakkının ihlâlidir. “Mahkemelerin …iddia ve savunmalara şeklen cevap vermiş olmaları yeterli olmayıp; (bunlara) verilen cevapların dayanaksız olmaması, mantıklı ve tutarlı olması da gerekir.” [47]
Sonuçta hukuki dinlenilme hakkı adil bir kararın çıkarılarak muhatabına tebliğini zorunlu kılar; ve mahkeme kararlarının gerekçelerine, iddia ve savunmalarda ileri sürülen hususların yansıtılmasını da gerektirir.[48] Görüldüğü üzere, hukuki dinlenilme hakkı gerekçeli karar ve kanuna erişim olduğu kadar mahkemeye eşim hakkıyla da bağlantılıdır. Nitekim Alman hukukunda mahkeme kararlarının gerekçeli olacağına ilişkin bir hüküm olmasa da; gerekçeli karar zorunluluğu, Anayasada düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının zorunlu bir boyutu olarak görülmüştür.
4. Gerekçeli karar hakkına uyarlı gerekçenin niteliği ve kapsamı
4.1. Yeterli gerekçe şartı
Hiçbir gerekçesi olmayan ya da sebebe dayanmayan yargısal ya da diğer kamusal kararların hukuka uygunluklarından bahsedilemez. Yeterli olmayan gerekçeyle varılan sonuç ya da kurulan hüküm de kararı hukuka aykırı hale getirir. Kaldı ki; Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması ve incelemenin etkin yapılması beklenemez.[49]
“Gerekçenin öğrenilememesi, gerekçede tarafların savlarına cevap verilmemesi ve yetersiz, yasaya dayanmayan gerekçelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1.maddesine dolayısıyla adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu belirten Hadjinastassiou ( Yunanistan ), Ruiz Torija ( Ispanya ), Georgiadis ( Yunanistan ), De Moor ( Belçika ) kararları bulunmaktadır.”[50]
“Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi, tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hale getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi; bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez.”[51]
Yönetilenlerin kamusal makamların bir sebebe, bir gerekçeye dayanmadan yapacakları işlemlere karşı korunmaları da; geniş anlamda gerekçeli karar hakkının sağladığı güvenceyle mümkün olur. Çünkü kamusal makamlar, kararlarının mutlak suretle sebebe dayanması gerekliliğini; buna uyulmaması halinde kanun yollarıyla haklarını, etkili erişim hakkından ziyade; işlemin fiili olarak sebebe dayanmadığı-ya da sebebin hukuka aykırı olduğu- noktasında; geniş anlamda gerekçeli karar haklarının ihlâl edildiğini belirterek arayabilirler.
4.2. Gerekçeli karar hakkını sağlayan gerekçenin nitelikleri
Gerekçeli karar hakkına uyulmuş olması için kamusal işlemlerin gerekçeli olmaları yetmez. Bu gerekçenin kararı haklı kılacak tüm hususları ikna edici seviyede içermesi olması gerekir.[52]
Yargı kararlarında “gerekçenin, dosyadaki bilgi ve belgelerin yerinde değerlendirildiğini gösterir biçimde; geçerli, yasal ve yeterli …bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi; yasa koyucunun amacına uygun düşmez ve uygulamada keyfiliğe yol açar.”[53]
Olayın ne şekilde nasıl meydana geldiği gibi hususlar kararda irdelenmelidir.[54] Yeterli gerekçe, aynı zamanda bir birleri ile çelişmeyen, tutarlı içerik arzeden gerekçedir.[55]
“Gerekçe tarafların iddialarının tek tek cevaplanmasını zorunlu kılar.”[56] Buna karşılık yerleşik içtihatlar ve görüş, kararda hükme dayanak gerekçelerin yeterli şekilde gösterilmesi halinde, gerekçede iddia ve savunmalara cevap verilmesini zorunlu görmemektedir.[57] Bizce; Mahkeme kararlarında, gerekçe, – hükmü etkileyecek her bir iddia veya savunmayı da karşılayacak derecede; yeterli, açık, anlaşılı ve erişilebilir olmalıdır. Başvurucunun ayrı ve açıkça cevap verilmesini gerektiren iddiaların cevapsız bırakılmasıyla gerekçeli karar hakkı ihlâl edilmiş olur.[58]
Kararın gerekçesinde “dosyada mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra hükme esas alınan ve reddedilen bütün deliller belirlenmeli(dir.) Delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmalı(dır.) Ulaşılan kanaatin açıklanması sırasında çelişkiye mahal vermeyecek şekilde hukuki nitelendirme yapılarak(;) sonuç kısmında (ise) açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli”dir.[59]
Derece mahkemelerinde objektif bakışla hükme esas olabileceği halde tartışılmamış konuların istinaf ve temyiz mahkemelerince değerlendirilip tartışılmaması gerekçeli karar hakkını ihlâl olarak görülür.[60]
5. Gerekçeli Karar Hakkı ve Gerekçelerin Bağlayıcılığı
5.1. Bağlayıcılığın İçeriği ve derecesi
5.1.1. Yargısal Kararlar
Anayasaya göre, bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır (m. 141) ve bu kararlar tüm makam ve mercilerle kişileri bağlar. “Karar”, ilâmın (=karar metninin) sadece hüküm kısmından ibaret değildir. “Karar”ın gerekçe ve hüküm kısımlarında oluştuğu söylenmiştir. Karar gerekçe ve hüküm kısımlarının ayrı ayrı toplamı gibi anlaşılamaz: Karar, gerekçeye bağlı, gerekçeden ayrılamayan, gerekçeyle bir bütün olan hükümdür. Tersinden söylemek gerekirse, somut bir karar ve bu karardaki hüküm; verilmesini gerektiren somut gerekçe olmasa verilmez.
Kararın hüküm kısmıyla gerekçesi sebep-sonuç ilişkisi açısından birbirini tamamlayıcı olup; gerekçenin bu “tamamlayıcılığı” oranında bağlayıcılığı tabiîdir.[61] Bu bağlayıcılık, kararı kuran unsur olan gerekçenin bağladığı hükmün bağlayıcılığı şeklinde bir bağlayıcılıktır.
Anayasa Mahkemesi, bir kararında da, “Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında belirtildiği gibi, bağlayıcılık, kararların sonucu kadar gerekçeleri yönünden de geçerlidir.” demekle[62] aynı tespiti yapmıştır.[63]
Genel olarak yargı kararlarının gerekçelerinin hükümle bağlantılı bir bütün olmaları sebebiyle ve ölçüsünde hükümle birlikte bağlayıcı olmaları gerekir. Nitekim:
1-) Gerekçeli karar hakkından da vazgeçilemeyişi;[64]
2-) Gerekçenin varılan hükmün birbirlerine kara dıyla anılan bir bütün oluşturacak şekilde bağlı olmaları;
3-) Gerekçesi olmayan hüküm içeren bir kararın, hükümsüz oluşu;
4-) Anayasa Mahkemesinin kanunu iptal taleplerini, karar gerekçesindeki açıklamalara uygun olarak uygulanması kaydıyla reddetmesi şeklindeki –yorumu ret- kararları gibi yargısal kararlar;
Bu kararlardaki kurucu unsur olan gerekçelerin[65] bağlayıcı olan hükmün bağlılığı anlamında bağlayıcı olduğuna işaret eder.
Kararlar veren mahkemeler ve kararın tarafları açısından ise şöyle bir değerlendirme yapılabilir:
Yargı kararlarında gerekçe, hükmü veren mahkemeyi bağlar. Hükmü veren mahkeme hükümle birlikte dosyadan elini çeker. Yargısal hükümlerin üst derece mahkemelerinde yargısal denetimleri sürecinde denetlenen karardaki gerekçe değiştirilemez; daraltılamaz ve genişletilemez. Üst derece mahkemeleri hükmü denetlerken, içerdiği gerekçenin hukuka uygun olup olmadığına bakar. Gerekçeye bağlı ve gerekçeyle bütün oluşturan hükmün; üst derece mahkemelerince kaldırılmadıkça ya da bozulmadıkça hüküm ve bağlı olduğu gerekçenin bağlayıcılığı devam eder.
Dolayısıyla, yasal usul ve şartlar elvermedikçe, içerdiği gerekçeye dayanan bir yargısal kararın bağlayıcılığından hiçbir gerekçeyle kaçılamaz. Kamu makamı ve mercii de böyle bir kararı uygulamaktan hiçbir gerekçeyle kaçınamaz.
Mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının mahkemeleri yerindelik denetimi yapar hale getirmeyeceği gibi, hükme muhatap kişilerin hareket kabiliyetlerini de azaltmaz.[66] Çünkü, gerekçeler kişileri değil hükmü bağlayacağından; yerindelik denetimine kapı açılmaz. Ayrıca mahkeme kararları gerekçeleri, vardığı hükme dayanak olup, hüküm açık ve anlaşılır olduktan sonra, uygulama kapsamını daraltmayacağı da genişletmeyeceği de malumdur. Kaldı ki yargılama usulünde hükümde tam bir açıklığın olmaması halinde; kararı veren mahkemeden, açıklama ve yanlışların giderilmesini istemek mümkündür.
5.1.2. Diğer kamusal işlem ve kararlarda gerekçenin bağlayıcılığı
Bir kamu hukuku işlemi de sebepsiz ya da yasal sebebe aykırı olarak yapılamaz. Yukarıda söylendiği şekilde ifade etmek gerekirse bir kamusal (örneğin idari) işlem ya da kararda istenen sonuç (yani konu) öngörülen sebebe binaen teşekkül etmiştir. Dolayısıyla sonuç sebeple bütünleşmiştir. Somut bir sebep olmasaydı, kamusal işlem sonucu olmazdı.
Bu şekilde bir işlem tarafları bağlayıcı olup, bu işlemlerden hukuki hak ve menfaati ihlal olanlar, bu işlemin kaldırılmasını usulüne göre tesis eden makamdan veya yargı mercilerinden isteyebilirler.
İdari işlemlerde gerekçe, işlemi ispat ve muhatabı ya da toplum ikna bakımından[67] ve daha da önemlisi işlemi kuran unsurlardan birisi olarak, işlemle birlikte bağlayıcıdır. İdari makamlar işlemlerini, içerdikleri gerekçeleri yetersiz ya da farklı gerekçelerle hukuka aykırı bulduklarında, kaldırabilirler. Yargı merciince sebep unsuru bakımından iptal edilen işlemleri, mahkeme kararında yer almayan ve hukuka uygun diğer bir sebeple tesis edebilirler. Mahkemelerin, yeni ve farklı gerekçelerle tesis olunan aynı içerikli yeni işlemi de; usûlü dairesinde tekrar yargılayıp iptal etme gibi imkânları da vardır ve bu engellenemez.
Sonuçta bir idari işlem, bu şekilde değişiklikler olmadıkça dayandığı sebebe bağlı olarak öngördüğü konusu bakımından bağlayıcı kalır.
Buna karşılık:
Kanun ve kanun gücündeki kararların yapılmasında öngörülen gerekçe; idari işlemlerdeki -yukarıda andığımız- sebepten farklıdırlar. İdari işlemlerde sebep idari işlemin unsuru olduğu halde, kanun ve kanun gücündeki kararnamelerde gerekçe bunların içinde bir unsur olmayıp işleme yönelik açıklamadır. İşte kanun veya diğer kamusal işlemlerin unsuru olmayan herhangi bir sebep ya da gerekçeler, bağlayıcı değildirler. Bu gerekçeler, ancak hükümlerin anlamını bulmak için yapılacak yorumlamada yararlanılabilecek nitelik arz edebilirler; ayrıca demokrasilerde toplumun haberdar alma hakları gereğince, “bilgilendirici” mahiyette görülebilirler.
5.2. Gerekçeli karara aykırılığın yaptırımı
Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı, -yukardada da söylendiği gibi- kararların hiçbir sebep üretmeksizin uygulanmalarını gerektirir. Bu da öncelikle kararların gereklerinin duyarlılıkla yerine getirilmesi şeklinde olur. Uygulanması kesinleşmelerine bağlı tutulan yargı kararlarının uygulanması için kesinleşmesi beklenir.
Hukukumuzda yargı kararlarının bağlayıcılığı, uygulanmasını sağlayıcı hukuksal yollara başvurabilme ve bu yolları harekete geçirebilme hakkını da vermiş olur. Kişilerin kararları uygulamayan makam ve merciler aleyhine yargı yoluna başvurabilme[68] hakları buna örnektir. Bu kapsamda ceza ve tazminat davaları açmak mümkün olduğu gibi; özel hukuka ilişkin kararların uygulanması icra dairelerinden de istenebilir.[69]
5. Sonuç: Geniş ve Dar Anlamda Gerekçeli Karar Hakkı
Gerekçeli karar hakkı, yargı makamlarının tüm kararlarının gerekçeli; gerekçelerinin de haklı, doyurucu ve hukuka uygun olması anlamına gelir. Yargı kararları gerekçesi yazılarak açıklanır ve muhataplarını, tüm kamusal makam ve mercileri bağlar.
Gerekçeli karar hakkı, yargı kuruluşlarına, iddia ve savunmaların tümünü; olmazsa en azından hükme etkili olacağı görülebilenlerini gerekçede nazara alma sorumluluğu yükler. Kararların gerekçeli olmaları, hukuksal denetlenebilirlikleri için zorunludur.
Kararların gerekçeli olmaları, savunma ve iddiaların tam manasıyla ve özgürce ifade edilmesine imkân verilerek dinlenilmesini gerektirir. Hukuki dinlenilme hakkı, bunlara riayet edilmediği oranda ihlâl edilmiş olur.
Tüm bunlar mahkemeye etkili erişim hakkıyla sağlanabilir. Etkili erişim hakkı, bir konuda verilecek kararın, önceden bir erişime bağlı olması şekilde anlaşılabildiği gibi; geniş anlamda böyle bir başvuruya ya da erişime bağlı olmadan verilecek yargısal kararlar için de hüküm ifade eder.
Gerekçeli karar hakkının yargısal kararlara münhasır yoğunluğu; onun diğer kamusal makamların düzenleyici veya bireysel işlemlerinde gözetilmeyeceği anlamına gelmemelidir. Gerekçeli karar hakkı, geniş anlamda tüm kamusal makam ve mercilerin işlemlerinin gerekçe ile açıklanmasını öngörmelidir. Etkili erişim hakkının kamusal makamlara önceden yapılacak taleplerin mevcut olması ile sınırlı şekilde anlaşılması halinde; bu işlem ve kararların gerekçeli olmasının zorunlu, geniş anlamda gerekçeli karar hakkı ile sağlanmış olur.
Kamusal işlemlerin bir sebep dayanması gerekir. Yerleşik anlayışa göre işlemde sebebin belirtilmesi zorunlu görülmese de, işlem bir sebebe dayanmalıdır. İşlemden sebebin belirtilmemesi, sonradan farklı bir sebep ikame esilmiş olabileceği şüphesini bertaraf edemeyecekse; sebebin işlemde açıkça belirtilmesi hukuk güvenliği ilkesinin ve güvencesinin bir gereğidir.
Kanun teklifleri gerekçeli yayınlanmakta ve bu tekliflerin TBMM komisyonları ve Genel Kurul’unda görüşülmesi tutanaklarına da erişilebilmektedir. Bir konuda karar alma, uygulama veya uygulamayı denetleme görev ve yetkilerinin aynı makamda birleştiği hallerde, yapılacak işlem ya da alınacak kararların gerekçeli olmalıdır. Bu usul hukuk güvenliğini pekiştiren bir usuldür.
Yargı kararlarının gerekçelerinin hükümle bağlantılı bir bütün olmaları sebebiyle ve ölçüsünde hükümle birlikte bağlayıcı olmaları gerekir. Gerekçeli karar hakkının verdiği teminat, gerekçesi olmayan bir hükmün, insanlara bir güvence vermeyeceğinden dolayı hükümsüz olmasını gerektirir. Bir kararda hükmün hukuka uygunluğu ya da aykırılığı, gerekçeyle uyumlu ve tutarlı olup olmamasına göre değişir. Diğer taraftan Anayasa mahkeme kararlarının bağlayıcı olduğunu belirtmektedir. Gerekçesiz hüküm karar olmaz; karar gerekçesiyle bir bütündür.
Gerekçede yer almayan bir sebep ya da hususun mevcudiyeti, hiçbir makam ve mercie hükmü uygulamaktan kaçma ya da kaçınma vermez; sadece haklı olduğu iddia edilen sebeple hükmün kaldırılması ya da bozulması için, –yasal sınırlamalarla diğer usul ve şartlara uyulmak kaydıyla- üst derece mahkemelerine hükmün kaldırılması konusunda başvuru hakkı verir.
Diğer kamusal makamların karar ve işlemlerinde unsur ve dayanak olan sebepler de bir gerekçe olarak görülür. Dolayısıyla işlem, bu sebeple birlikte bağlayıcı olmaktadır. Bu işlemin dayandığı gerekçelerden farklı ve işlemin kaldırılmasını gerektiren gerekçeler, işleme uymamaya sebep teşkil etmezler; buna karşılık, işlemin kaldırılması için kanun yolu başvurularında argüman olarak sunulabilirler. İdari makamlar; sebep unsuru bakımından iptal edilen bir işlemi başka hususları sebep göstererek yeniden tesis edebilmektedirler. Bu haller de, yeni bir hukuki durum doğduğu için, muhataplarına, işlemin kaldırılması için kanun yollarına başvuru hakkı verir.
R. Cengiz Derdiman, e mail: 1-) rderdiman@hukukiyaklasim.com 2-) iletisim@hukukiyaklasim.com
Dikkat :
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.
2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
R. Cengiz Derdiman, “Gerekçeli Karar Hakkının Anlamı ve Kapsamı”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:
Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “‘Gerekçeli Karar Hakkının Anlamı ve Kapsamı”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmelidir.
Dipnotlar :
[1] İHAM 4. Dairesinin 17 Ocak 1970 tarihli ve 2689/65 başvuru sayılı Delcourt/Belcika kararında, (http://hudoc.echr.coe.int, erişim: 31.01.2021, § 25/3); yargısal kararların gerekçeye dayanmasını Devletin İHAS’ın 6. maddesini garanti etme yükümlülüğü olarak görmüştür. Karara atıf yapan başka çalışma: Bekri, Nedim, “Gerekçeli Karar Hakkı”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, yıl: 2014, sayı: 3, ss: 204-228, s. 209.
[2] Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 09.07.2018 tarihli ve esas: 2015/5579, karar: 2018/5088 sayılı kararı.
[3] Şeker, Hilmi, Esbab-ı Mucibeden Retoriğe Hukukta Gerekçe, Yeditepe Üniversitesi Yayınevi, İstanbul, 2018, s. 47.
[4] Benzer görüş: Kaboğlu, İbrahim Ö., Özgürlükler Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 6. Baskı, İmge Yayınları, Ankara, 2002, s. 136.
[5] AYM; kişisel başvuru: 2012/1034, 20.03.2014, 34; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, esas: 2014/269 Karar: 2017/108, 28.02.2017
[6] Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 18.06.2014 tarihli ve kişisel başvuru: 2013/7800 sayılı kararı.
[7] Schmaltz, Christiane, “Rechtliches Gehör – Garant für den Zugang zum Recht?” Kritische Justiz (KJ), volume: 49 (2016) heft 3, ss:317-320, s. 317.
[8] Örneğin idari yargıda istisna olan duruşmaya da, -hukuki dinlenilme hakları gibi- hakların yargı önünde korunması bakımından ihtiyaç olması halinde –yasal usul ve şartlar gözetilerek- karar verilmesi gerekir. Benzer görüş: Klingler, Christian- Günther Schattke, Klaus- Fischer, Carsten K., Allgemeines Verwaltungsrecht, 4. Ausgabe überarbeitet von: Carsten K. Fischer, Verlagsakademie, Berlin, 2018, s. 98. Mahkeme, kuracağı hükme ilişkin bir kanaate varmak ve bunu da haklı ve yeterli gerekçeye bağlamak için; duruşma yapılmasına, doğrudan doğruya da karar verebilir. Derdiman, R. Cengiz, İdarî Yargının Genel Esasları, Yeni Değişikliklere Göre Güncellenmiş 3. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2014, s. 310 ve devamı.
[9] Yüksel, İsmail, Anayasa Yargısında Yorumlu Ret Kararları, Adalet Yayınları, Ankara, 2013, s. 87 ve devamı
[10] Benzer görüş: Şeker, s. 42.
[11] Feyzioğlu, Turhan, Kanunların Anayasaya Uygunluğunun Kazaî Murakabesi, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Ankara, 1951, s. 236.
[12] Bu çalışmada da her iki terim aynı anlamda kullanılmıştır.
[13] Derdiman, R. Cengiz, İdare Hukuku, 5. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2015, s. 165; Akıllıoğlu, Tekin, “Yönetsel İşlemlerde Gerekçe İlkesi”, Amme İdaresi Dergisi, c: 15 sayı 2 yıl: 1982, ss: 7-19, s. 7.
[14] Bakınız: Derdiman, İdare Hukuku, s. 164. Benzer tanımlamalar için bakınız örneğin: Sarıca, Ragıp, İdari Kaza, cilt: 1, Kenan Matbaası, İstanbul, 1949, s. 65; Seçkin, Sinan-Üstün, Gül, “İdari İşlemlerde Takdir Yetkisi ve Gerekçe İlkesi”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın’a Armağan, Yıl: 2015, c. 21, Sayı 2 (Özel Sayı) ss: 509-533 s.524; Akıllıoğlu, s. 7.
[15] Lindner, Josef Franz Jahr, Diane, “Der unzureichend begründete Verwaltungsakt”, JuS-Extra 2013, https://rsw.beck.de (31.01.2021), s. 1
[16] Badura, Peter, “Die Form des Verwaltungsaktes” Verwaltungsvefahren: Festschrift zum 50 jährigen Bestehen d. Richard-Boorberg-Verl. hrsg. von Walter Schmitt Glaeser. 1. Auflage, Stuttgart, München, Hannover: Boorberg, 1977, s. 205.
[17] Raschauer, Bernhard, Allgemeines Verwaltungsrecht, Spirnger Verlag, Wien, 2009, s. 316
[18] Örneğin, AYM’nin:
1-) (İkinci Bölüm) 20/3/2014 tarihli ve 2012/1034 (kişisel başvuru) sayılı kararı.
2-) ( Birinci bölüm) 11.09.2019 tarihli ve 2016/13475(kişisel başvuru) sayılı kararı( özellikle) paragraf: 47.
[19] Kaboğlu, s. 136.
[20] “…Takdir yetkisine dayalı işlemlerin, hukukun belirlediği sınırlar ve eşitlik kuralı gözetilerek kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun şekilde objektif, makul ve geçerli neden ve gerekçelere dayalı olarak tesis edilmesi gerekir.” Danıştay 8. D. E. 2010/1 T. 27.1.2010, nakleden: Seçkin-Üstün, s.516.
[21] Klingler ve diğerleri, s. 126.
[22] Bakınız: Akıllıoğlu, s. 7, 9.
[23] Örneğin: D 12.D’nin 23.05.1967 tarihli ve e: 1966/1193, k: 1967/853 sayılı kararı, nakleden: Kaya, Cemil, İdarenin Takdir Yetkisi ve Yargısal Denetimi, XII Levha Yayınları, İstanbul, 2011. s. 44.
[24] Derdiman, s. 165. Ayrıca bakınız: Lindner, Josef Franz Jahr, Diane, “Der unzureichend begründete Verwaltungsakt”, JuS-Extra 2013, https://rsw.beck.de (31.01.2021), s. 2.
[25] İdari işlemlerde sonradan ikame edilen sebebin hukuka aykırı olması idari işlemin iptalini gerektirecektir. Derdiman, İdare Hukuku, s. 166. Danıştay, İdarî Dava Daireleri Kurulu, 16.10.1981 tarihli ve Esas: 1980/457, Karar: 1981/752 sayılı kararında (nakleden: Çağlayan, Ramazan, “İdarî Yargılama Hukukunda Yargı Yerinin Sebep İkame Yetkisi” Danıştay Dergisi, Yıl: 2016 Sayı: 141, ss: 9-40, s. 12); iptal için hukuka aykırı sebebin sonucu etkileyici nitelikte olması gerektiğini vurgulamıştır.
[26] Söyler, Yasin, “İdari Yargılama Usul Hukukunda Sebep İkamesi”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi (TAAD) yıl:8, sayı:31 (Temmuz 2017), ss: 533-566, s. 540.
[27] Sebep ikamesi ile ilgili olarak bakınız: Danıştay İdari dava Daireleri Kurulunun 1999/1200 sayılı kararı, Uysal, Zeki, 1982 Anayasası Çerçevesinde Devlet Memurlarının Naklen Atanmasında İdarenin Takdir Yetkisinin Yargı Yoluyla Denetimi, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara, 2010, s. 88.
[28] Bakınız: Danıştay 12. Dairesinin, 13.5.1968 tarihli ve esas: 1967/1682, Karar: 1968/1099 sayılı kararı, nakleden: Çağlayan, s. 13.
[29] Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 18.06.2014 tarihli ve kişisel başvuru: 2013/7800 sayılı kararı.
[30] Anayasanın 36. maddesi, kişi hak ve hürriyetleri içinde bir temel hak olarak düzenlenmiştir. 141. madde ise mahkeme kararlarının mahiyetini göstermekte ise de doğrudan bir temel hak rolünde değildir. Dolayısıyla, gerekçeli karar hakkı, 141. maddede açıklanan düzenlemeyle şekillenen ama 36. maddeye dayanan hak olması şeklinde anlaşılmalıdır.
[31] Danıştay 12. Dairesi, esas: 2002/1760, karar: 2005/20, 13.01.2005
[32] Anayasa Mahkemesi, 2. Bölümünün, 16.05.2013 tarihli ve 2013/307 bireysel başvuru sayılı kararı
[33] İHAM, Kudla – Polonya, no: 30210/96, prg. 157; İHAM 2. Daire, İkinci Dairesinin 13.11.2008 tarihli ve (64119/00 ve 76292//01 başvuru sayılı kararı
[34] AİHM’in 18/12/1996 tarih, ve 21987/93 başvuru sayılı kararı; bkz: İnceoğlu, Sibel, “Etkili Erişim Hakkı”, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa, 3. Baskı, Editör: Sibel İnceoğlu, Beta Yayınları, İstanbul, 2013, ss: 439-457, s. 451.
[35] AİHM’in 18/12/1996 tarih, ve 21987/93 başvuru sayılı kararı; bkz. Bilge, Burak, “AİHM İçtihatları Bağlamında Etkin Soruşturma Yükümlülüğü”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 5 Sayı:2 Yıl 2014, ss: 367-406, s. 400
[36] İnceoğlu, s. 453.
[37] Kneip, Sascha, “Verfassungsgerichte und Demokratie in Bund und Ländern”, Verfassungsgerichtsbarkeit in Bundesländern, Hrsg. Werner Reutter Springer Fachmedien, Wiesbaden, 2020, ss: 25-48: 31.
[38] Örneğin bakınız: Anayasa Mahkemesi 2. Bölümünün, 22.01.2015 tarihli ve 2013/5516 bireysel başvuru sayılı kararı. Ayrıca bakınız İHAM’ın, (aynı kararda da atıf yapılan) 11/7/2002 tarihli ve 36534/97 başvuru sayılı kararı.
[39] Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulunun 02.04.2014 tarihli ve esas: 2011/2470, karar: 2014/1407 sayılı kararı.
[40] “İlk derece mahkemelerince … verilen kararlarda başvurulabilecek kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi nedeniyle … oluşan hukuki belirsizliğin … mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu nedenle somut başvuru bakımından etkili olmayan temyiz yoluna başvuru konusunda başvurucu, ilk derece mahkemesi kararı nedeniyle yanılgıya düşmüş olduğundan başvurunun süresinde yapıldığının kabulü gerekir.” Anayasa Mahkemesinin 23.05.2018 tarihli ve 2015/13431 bireysel başvuru sayılı kararı. Anayasa Mahkemesinin bu kararında atıf yaptığı benzer kararlar: (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, §§ 28-50; Kommersan Kombassan Mermer Maden İşletmeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri, B. No: 2013/7114, 20/1/2016, §§ 30-57).
[41] Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2018 tarihli ve Esas: 2017/ 2491 Karar: 2018 /1671 sayılı kararı.
[42] Schmaltz, s. 317.
[43] Şeker, 2018: 68.
[44] Bg: Badura, Peter, Staatsrecht, Systematische Erläuterung des Grundgesetzes für die Bundesrepublik Deutschland, C. H. Beck’sche Verlagsbuchhandlung München. 1986: 460.
[45] Şeker, s. 81.
[46] Derdiman, R. Cengiz, Türkiye İdaresinin Hukuksal Yönü ve Yapısı, cilt: 2 Alfa Aktüel Yayını, Bursa, 2004, s. 149, 151; Derdiman, R. Cengiz, “Disiplin Soruşturmasında Yeterli Şüphe”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/disiplin-sorusturmasinda-yeterli-suphe/#_ftn6, (er: 31.01.2021); Ayrıca bakınız: Anayasa Mahkemesinin 11.04.2019 tarihli ve esas: 2019/8 karar: 2019/26 sayılı kararı.
[47] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.02.2017 tarihli ve esas: 2014/269 Karar: 2017/108 sayılı kararı
[48] Sachs, Michael, Verfassungsrecht II–Grundrechte, 3. Auflage, Springer-Verlag Berlin Heidelberg, s. 698, 700.
[49] AYM 2. Bölümünün 20/3/2014 tarihli ve 2012/1034 (başvuru) sayılı kararı. İdari işlem açısından aynı konuda bakınız: Danıştay 12. Dairesinin 13.01.2005 tarihli ve esas: 2002/1760, karar: 2005/20 sayılı kararı. Bu kararda, AİHM’nin İspanya’ya karşı Ruzi Torija ve Yunanistan’a karşı Georgiadis davalarında gerekçeli karar hakkının ihlalinin İHAS’ın 6. Maddesi(ndeki adil yargılanma hakkı) kapsamında gördüğüne yollama yapılmaktadır.
[50] Danıştay 12. Dairesi, esas: 2002/1760, karar: 2005/20, 13.01.2005
[51] AYM 2. Bölüm, kişisel başvuru: 2012/1034, 20/3/2014.
[52] Anayasa Mahkemesinin 2. Bölümünün 17.07.2014 tarihli ve 2014/328 başvuru sayı kararı’nda tutuklunun tahliyesinin reddi kararlarının, öne sürülen iddia ve talep konularına cevap verecek şekilde yeterli gerekçeye dayanması öngörülmüştür.
[53] Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 09.07.2018 tarihli ve esas: 2015/5579, karar: 2018/5088 sayılı kararı.
[54] Yargıtay 9. Ceza Dairesi 28.05.2015 tarihli ve esas: 2015/459 karar: 2015/5486 sayılı kararı.
[55] Bakınız: Danıştay 12. Dairesi, esas: 2002/1760, karar: 2005/20, 13.01.2005
[56] Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/720 sayılı kararı, nak: Şeker, s. 68.
[57] Örneğin: Bekri, s. 210.
[58] Aynı yönde: AYM birinci bölüm, kişisel başvuru: 2014/7146, 26.02.2015, § 28
[59] Yargıtay Ceza Genel Kurulu, esas: 2014/269 Karar: 2017/108, 28.02.2017
[60] AYM 2. Bölüm kişisel başvuru: 2013/5516, 22/1/2015, § 30
[61] Aksi Görüş için bakınız örneğin: Armağan, Servet, “Anayasa Mahkemesi’nin E. 1989/1 ve K. 1989/12 No.lu ve 7.3.1989 Tarihli Kararının Tahlil ve Tenkidi”, Prof. Dr. Hayri Domaniç’e 80. Yaş Günü Armağanı, İstanbul 2001, cilt: 2, ss: 1127-1144, s. 1136-1138; Kaya, Semih Kaya, Anayasa Mahkemesi Kararlarının Gerekçelerinin Bağlayıcılığı Sorunu, Oniki Levha Yayınları, İstanbul, 2017, s. 205).
[62] Anayasa Mahkemesinin 12.12.1991 tarihli ve esas: 1991/27, karar: 1991/50 sayılı kararı. Anayasa Mahkemesi iptal ettiği bir kanun hükmünün aynen ve yeniden çıkarılmasının Anayasanın 153. maddesine aykırı olduğunu belirtmiş ve iptal edilen kanun ile aralarında amaç, anlam ve kapsam yönlerinden “benzerlik” bulunan yeni kanunların da bu sebeple iptaline karar vermiştir. Anayasa Mahkemesinin 22.3.2006 tarihli ve esas: 2006/22, karar: 2006/40 sayılı kararı.
[63] Bakınız: Kaya, Anayasa Mahkemesi…, s. 189, 190. Anayasa Mahkemesi kararlarında yasamaya müdahale niteliği taşımayacak şekilde hüküm kurar. Kararda hükme etkili olan ama hüküm niteliğinde yazılamayacak hususlar ancak gerekçede yer alabilirler. Kaldı ki yukarıda söylendiği gibi karar gerekçeyle bütünleşmiş hükümdür. Dolaysıyla Anayasa mahkemesinin kararlarındaki, gerekçelerin bağlayıcı olduğuna dair açıklamaların, gerekçede yer aldığı için bağlayıcılığı olmadıkları söylenemez. Aksi görüş: Hakyemez, s. 385 ve orada gösterilen kaynaklar.
[64] T 0265/03 pharmaceutical composition/celltech pharma europe lımıted of 27.4.2007, Europen Patent Office, https://www.epo.org/law-practice/case-law-appeals/recent/t030265eu1.html (erişim: 01.02.2021).
[65] Yargısal kararlarda gerekçeden maksat da, hükme varmaya etkili olan izahattır. Ayrıca, kararlardaki farklı gerekçeler ya da karşı oylar esas alınmamalıdır. Zira, bir kararın yürürlük kazanması aranan çoğunluktaki hâkimin aynı hükümde ve gerekçede birleşmeleridir. Kararlarda farklı gerekçelerin, gerekçelerin bağlayıcılığı imkânsız kılabilecek olumsuz etkisi (Üçışık, Fehim, Anayasa Hukuku, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2019, s. 474; Hakyemez, Yusuf Şevki, “Anayasa Mahkemesi karar Gerekçelerinin Bağlayıcılığı Sorunu” Ergun Özbudun’a Armağan, cilt: 2, Editörler: Serap yazıcı, Kemal Gözler, Ece Göztepe, Yetkin yayınları, Ankara, 2008, s. 386.) böylelikle aşılabilir.
[66] Aksi Görüş: Özbudun, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmiş 12.Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2011, s. 440, 441.
[67] Seçkin-Üstün, s. 526.
[68] Kaya, s. 153.
[69] Karşılaştırmalı hukukta kamu makamlarının yargı kararlarını uygulamalarını zorlama şeklindeki yargısal emir usulü (Yaşar, Hasan Nuri, İdari yargı Kararlarının Etkinleştirilmesi arayışında İdari yargı İdari Yargıç yargısal Emir, Tıpkı (2.) basım, XII Levha Yayınları, İstanbul 2013, s. 161 vd) öngörülmemiştir. Dolayısıyla yargı makamları kamu makamlarına verdikleri kararların uygulanması için emir veremezler. Örneğin, Amerikan hukukunda da “injuktion usulü” denilen usulde kişilere kendilerine zarar veren veya verebilecek hukuka aykırı işlem ya da kararların iptallerini yargı kuruluşundan isteyebilme tanınmıştır. Yargı yerleri bu işlemi hukuka aykırı bulmaları halinde uygulanmamasını tesis eden makamdan isteyebilirler. Bu istek bağlayıcıdır. (Bkz: Feyzioğlu, s. 186-189)