Hükümet sistemleri Kapsamında Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kabul edilebilirliği üzerine düşünceler
Bu yazı, “Cumhurbaşkanlığı sistemi” diye bir sistem olamayacağı gibi düşüncelere ve eleştirilere cevap vermektedir. Ve Cumhurbaşkanlığı sisteminin de bir hükümet sistemi olduğunu vurgulanmaktadır. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı sisteminin Ülkemize, kendine özgü bir sistem olabileceğini de etraflıca anlatmaktadır.
Dolayısıyla bu yazı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, adı üzerinde bir “hükümet sistemi” olduğunu açıklamaktadır. Bununla birlikte, bu sistemin “siyasal rejim”i değiştirdiği yönündeki eleştirilere de cevap vermektedir. Bu sebeple yazı, değişikliklerin hükümet sistemi değişikliği kapsamında kalmasına ilişkin hassasiyete de dikkat çekmektedir.
Bu arada; Ülkemizde yeni bir hükümet sistemine gerek olup olmadığını bir başka yazıda değerlendirmiş bulunmaktayım.
Bunun gibi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin değerlendirilmesi de, bir başka yazı konusu olmuştur. Bu kapsamda, yazdığım diğer bir yazı da: hükümet sisteminde parlamenter sisteme dönüş değerlendirmesini içermektedir. Ve mevcut sistemde revizyonla yetinilmesi kanaatlerimi gerekçeleriyle ortaya koymaktadır.
Ülkemiz için, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin iyileştirilmesini yine bir başka yazı konu etmektedir. Diğer bir yazıda da siyasal rejimlerin işleyişinde diğer bir kısım faktörleri yer almaktadırlar. Ancak, bu yazılardan henüz yayına girmeyenler üzerinde çalışmam devam etmektedir.
1. Cumhurbaşkanlığı Sisteminin tanımı ve hükümet sistemi olarak ortaya çıkışı
1.1. “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin anayasal hükümlere göre tanımı ve içeriği
Cumhurbaşkanlığı sistemi, -konumuz dairesinde ve Anayasal hükümlere bağlı kalınarak kısaca tarif etmek gerekirse-:
1-) Cumhurbaşkanının:
1a-) Bir siyasal partinin mensubu hatta bu partinin genel başkanlığı dahil karar ve yönetim organlarında yer alabildiği;
1b-) Ve TBMM seçimleri ile eşzamanlı seçimlerde halk tarafından; -halkın yüzde ellisinden fazlasının(en az % 50+1’inin) oyuyla- seçildiği;
1c-) Ayrıca, yürütme yetki ve görevini tek başına üstlendiği;
1d-) Ve dahası, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları güvenoylaması olmaksızın tek başına atayabildiği ve görevden alabildiği;[1]
1d-) Bundan başka:
(1) Yürütmedeki (yüksek kademedekiler de dahil) görevlileri atayabildiği; ve görevden alabildiği;
(2) Ve ayrıca, yüksek kademe yöneticilerinin atama kriterlerini belirleyebildiği;
1e-) Diğer taraftan: Türkiye Büyük Millet Meclisini(=TBMM’yi) -seçimlerin hemen ve Cumhurbaşkanı seçimleriyle eşzamanlı yenilenmesi kaydıyla- feshedebildiği;[2]
1f-) Yürütme konularında, -çıkarılmış/çıkarılacak kanunlara aykırılıkta hükümsüz olmaları kaydıyla,- kanuna dayanmadan ilk-el kararnameler çıkarabildiği;[3]
2-) Yargıyla ilgili olarak:
2a-) Anayasa Mahkemesi(=AYM), Danıştay ve Hakimler ve Savcılar Kurulu(=HSK)’na üye seçebildiği/atayabildiği;
2b-) Yüksek yargı yerlerinde (Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gibi) bir kısım görevlere atama/seçme yetkilerine sahip olduğu;
3-) Buna karşılık, TBMM’nin de:
3a-) Üye tam sayısının en az 3/5 çoğunluğuyla seçimlerin, Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle eş zamanlı yenilenmesi kaydıyla TBMM’yi feshedebildiği;
3b-) Ve Yürütme üzerinde, siyasal sorumluluğu etkili kılacak -“hükümeti düşürme” (teknik deyimle gensoru) gibi- “somut yaptırıma bağlı bir denetim yetkisi”nin bulunmadığı;
3c-) Bundan başka: Anayasal usul ve kayıtlara uygun olarak:
Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında görevleriyle ilgili, Cumhurbaşkanı hakkında da şahsi ve görevleri ile ilgili suçlarla ilgili “Meclis Soruşturması”; Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar hakkında şahsi suçlar bakımından da “dokunulmazlığın kaldırılması” usulünün işletilebildiği;
Bir sistemdir.
Diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı sistemini:[4]
1-) -Millet iradesini hiçe sayan[5] ve- Milli iradeye karşı vesayet odaklarınca, yapılan, antidemokratik ve hukuksuz tüm girişimleri engellemeyi amaçlayan;
2-) Dolayısıyla FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişimine[6] karşı direnerek, egemenliğine sahip çıkan Milletimizce üretilen;[7]
3-) Yasama ve Yürütmenin kesin ayrılığı üzerine kurulmuş;
Bir sistem olarak görmek mümkündür. Keza, sistemin mantığında, Cumhurbaşkanının tek başına karar alarak sorunlara derhal çözüm bulmak da yer almaktadır.
Cumhurbaşkanlığı sistemini öngören Anayasa değişikliklerine dair 6771 sayılı kanunu 17.04.2017’deki Halkoylaması kabul etti. Ancak, bu değişiklik sadece bir değişiklik yapmadı. Çünkü başlı başına bir sistem oluşturdu.[8]
Nihayetinde Hükümet sistemi olarak Cumhurbaşkanlığı sistemi, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM genel seçimlerinin birlikte yapıldığı 9. Temmuz 2018’de de uygulamaya geçti.
1.2. Cumhurbaşkanlığı sistemini hükümet sistemi olarak tercih sebepleri
1982 Anayasamızda öngörülen “aktif-sorumsuz başkanlı parlamenter sistem”in,[9] Cumhurbaşkanı-Hükümet çatışmalarına sebebiyet vermişti. Öte yandan, %10’luk seçim barajına[10] rağmen koalisyonlara, koalisyon pazarlıklarına ve hükümet bunalımlarına sebep olmuştu. Ve bir kısım vesayet odaklarının milli iradeye müdahalelerine ya da müdahale girişimlerine de engel olamamıştı.[11]
Cumhurbaşkanlığı sistemi, Yürütmeye ve Yasamaya işlerlik kazandıracaktır. Böylece hükümet bunalımları ya da istikrarsızlıkları da sona erdirecektir.[12] Ve dahası, bu model, sistemdeki “tıkanmalarının yaratmış olduğu çeşitli demokrasi dışı uygulamaları [da ortadan kaldıracaktır].”[13]
Yeni sistem, parlamenter sistemdeki, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı arasındaki uyuşmazlık/çatışma gibi olumsuzlukları da kaldıracaktır. Çünkü: Cumhurbaşkanlığı sistemi, “ana karakteri itibarı ile parlamentolu vesayet rejimimizde yaşanan, yürütme erkinin adeta kara deliği karakterini gösteren kriz ve arızaların tamamını giderme[yi de amaçlamaktadır].”[14] Dolayısıyla Ülkenin demokratik düzeninin, vesayet odaklarının müdahalesine izin vermeyecek şekilde yeniden inşasını öngörmektedir.[15]
2. “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin anayasal açıdan önemli noktaları
2.1. Mevcut Hükümet Sisteminin Anayasal Unsurları ve Özellikleri
1-) Yeni hükümet sisteminde Cumhurbaşkanı yürütme görev ve yetkilerine tek başına sahip olmuştur. Bunun yanısıra, yasama ve yargı organlarına karşı bariz şekilde güçlendirilmiştir. Bu açıdan Cumhurbaşkanı:
1a-) Sayı sınırı olmaksızın,
(1) Cumhurbaşkanı yardımcılarını atamak ve görevden almak;
(2) Ve Bakanlıkların kurmak ve kaldırmak ve bakanları atanmak ve görevden almak;[16] yüksek yöneticilerin atanma kriterlerini belirlemek ve ayrıca, bunları atamak ve görevden almak;
1b-) Ayrıca, Kanunlarla da kurulabilecek kamu tüzel kişiliklerini -kanuni dayanağa gerek kalmadan,- “ilk-el kararname”yle kurmak;
1c-) Bundan başka: Anayasada yazılı olan hükümlerle ve genelde de yürütmeye ilişkin konularda tek başına ve ilk-el kararnameler çıkarabilmek;
Yetkilerine sahip kılınmıştır.
2-) Daha evvel Bakanlar Kurulu’nda, Başbakan’da tüm iş işlem ve yetkileri de, Cumhurbaşkanı, uhdesinde toplamıştır.
3-) Bu arada Cumhurbaşkanı, “siyasal olarak” TBMM’ye karşı sorumsuzdur. Ama cezai yönden eski Anayasal hükümlerden farklı olarak, Cumhurbaşkanı, şahsi suçlarından da sorumludur. Çünkü, Anayasa, Cumhurbaşkanının bu sorumluluklarını, TBMM üye tam sayısının çok yüksek orandaki oylarıyla işletilecek usullere bağlamıştır. Yalnız:
3a-) Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar, kişisel ve kollektif siyasal sorumluluğun gerektirdiği özerk konumlarından uzaklaşmışlardır. Ve kendi hizmet alanlarının, Cumhurbaşkanın hiyerarşik bağ ile bağlı olan en üst yöneticileri durumuna girmişlerdir.[17] Şöyle ki: daha evvelki Anayasal düzen Bakanlar kurulunun oybirliği ile karar almasını öngörmüştü. Halbuki yeni düzende ise bu tür bağlayıcılık kalkmıştır. Böylece kabinede yer alan (Cumhurbaşkanı dışındaki) üyelerin bu konumları, sadece, “görüş vermeye” dönüşmüştür.
Zira, Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar üzerinde, hiyerarşik denetim yetkisine sahiptir.[18] Dolayısıyla Bakanların (kanunlarla verilen görevleri dışındaki tüm) görevleri Cumhurbaşkanı verebilecektir. Ama bunun istisnasını Anayasa kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine aykırı olmamak kaydı teşkil etmektedir.
3b-) Halihazırdaki sistem, TBMM’nin yürütme üzerindeki denetimleriyle ilgili olarak; “gensoru” ve “sözlü soru” usulleri kaldırılmıştır. Yani “yazılı soru”, “meclis araştırması”, “meclis soruşturması” ve “genel görüşme” denetim usulleri ile yetinmiştir.
4-) Diğer taraftan bu sistem, Cumhurbaşkanının partisinden ilişiğini kesmesi mecburiyeti kaldırmıştır.
5-) Bunun yanı sıra, “Bütçe Kanun Tasarısı”nı TBMM’nin kabul etmeyişi halinde: Cumhurbaşkanı bir önceki yılın bütçesinin, değerleme oranında artırarak uygulayabilecektir.[19]
2.2. Bu hükümet sistemine yönelik genel değerlendirmeler ve eleştiri noktaları
Belirtmek gerekir ki: bu hükümet sistemi, çok önemli bir kısım dengeleyici (fikrimce hayati) unsurları da koymuştur: Örneğin Cumhurbaşkanını halk; geçerli oyların en az (%50)+1’iyle seçmektedir. Dolayısıyla bu usulün, uzlaşmaya sevkedici/zorlayıcı tarafı önemlidir.
Öte yandan, yeni hükümet sisteminde Cumhurbaşkanı, bütçe ve kesin hesap kanunları dışında kanun teklif edemez.
Fakat, bu hükümet sistemine ilişkin bir kısım noktalar eleştiri konusudur. Şöyle ki: Anayasa teorisindeki denge ve fren mekanizmalarının eksikliği; dolayısıyla yürütmenin fazlasıyla güçlenmesi, bu eleştirilere örnektirler.[20] Nitekim, son mahalli idare seçimleri ve diğer hususlar da eleştirileri teyit etmiştir. Ve Ülke dışı kamuoyunda da sistemin kendini yenilemesinin gerektiğini ortaya çıkarmıştır.[21]
Velhasıl bu hükümet sisteminde eleştiriler, en çok:
1-) Yürütmenin; Başbakan ve bakanların görev ve yetkilerin tek başına Cumhurbaşkanında toplanması;[22]
2-) Ve Cumhurbaşkanının yasama ve yargı karşısında, fazlasıyla güçlendirilmesi;
Noktalarında yoğunlaşmıştır.
Ayrıca, siyasal ve ekonomik hayattaki olumsuz gelişmelerin eleştirilere etkinlik ve ivme kazandırdığını söylemek de mümkündür.
Bu doğrultuda: Muhaliflerin görüşlerde ekseriyet, hükümet sisteminden doğan sorunların, güçlendirilmiş parlamenter sistemiyle giderilebileceğini belirtmektedir.
Burada ayrıca belirtmek ki: 6771 sayılı kanun, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, aşağıda değindiğim önerimden farklı şekilde yapılandırmıştır.[23]
3. Cumhurbaşkanlığı sisteminin hükümet sistemi olarak ilk kez önerilişi
3.1. “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”nin deyim ve sistem olarak gündeme getirilişi
“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”ni, ilk kez, adıyla beraber, 2013 yılında yazdığım bir makalemde[24] önermiştim. Ayrıca 2014 de yayınlanan kitabımda[25] da bu konuya, hükümet sistemleri arasında değinmiştim.
Dolayısıyla bu sistem için, “Cumhurbaşkanlığı sistemi”, “Cumhurbaşkanlığı hükümeti” ve “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” deyimlerini de; ilk kez ben, 2013’te ve sonrası yayımladığım bu makalemde[26] ve kitabımda[27] kullanmıştım. Bu hususları ayrı bir yazımda[28] da izah etmiştim.
Daha önceleri siyasal liderler ya da partiler; Cumhurbaşkanını halkın seçmesini önermişlerdi. Çünkü, bu görüşler icraya kuvvet, sürat ve müessiriyet kazandırmayı amaçlamışlardı. Bu sebeple, Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığın birleştirilmesi de gündeme getirmişlerdir.[29] Fakat bunlar, genel bir ifadeden öteye geçmemiş ve bir sistem önerisine varmamıştır. Fakat sadece “Başbakanlık”a son verilmesine dikkat çekmişlerdi.[30]
Kısacası, “Başyücelik” ve “Başyücelik kurultayı” yapılanmasına dair öneri[31] de önerimizle benzeşmemektedir: Bir kere, bu önerideki “kurultay”, öyle anlaşılıyor ki yasama meclisi yerine ikâme edilmiş değildir. Ve bu Kurultayın başkanı da bir devlet reisi değildir. Fakat Başyüce, bir devlet reisi değil; derin ve girift, içtimai bir remizdir.[32] Bu noktalar bile, bu önerinin, önerdiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle benzeşmediğini göstermeye yetmektedir. Velhasıl, önerime verdiğim ve aşağıdaki sebeplerle özel seçilmiş olan “ad”ın[33]; “Başyücelik” ve “Başyücelik Kurultayı” deyimlerinden farkı da ortadadır.
3.2. “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”ne ilişkin “öneri”min içeriği
Yukarıda yer alan “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” önerimde:[34]
1-) Yürütmenin iki başlılığından kaynaklanacak çatışmaların giderilmesi için “Başbakanlık” müessesini kaldırmak;[35]
2-) Cumhurbaşkanının bağımsız ve tarafsız kimliği ile Anayasal konumunu ve sorumsuzluğunu muhafaza etmek,
3-) Bakanların Cumhurbaşkanı tarafından Yasama organı dışından atanmak; TBMM üyelerinin, atandıklarında milletvekilliklerinin düşmesi;
4-) Cumhurbaşkanının tüm kararnamelerinde; işleme göre, ilgili bakanın ya da Cumhurbaşkanlığı Kurulu üyelerinin imzasının bulunması;
Yani tüm Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini “Cumhurbaşkanlığı Kurulu Kararnameleri” ya da en az “ikili kararname” şeklinde düzenlemek;
5-) Devleti temsil eden ve Anayasal organların uyumlu çalışmasını gözetmesi gereken Cumhurbaşkanının:
Tarafsız olması ve siyasal sorumluluktan muaf tutulması;
Fakat Kabinenin üyelerini; iş, işlemleri ve imzaladıkları kararnamelerden itibarıyla, TBMM’nin gensoru denetimine de tabi tutmak;[36]
6-) Seçim kanunlarını, seçimlerin yürütmenin biraz daha güçlü kalmasını sağlayacak şekilde düzenlenmek;
7-) Seçimleri, yasama ve yürütme için meşruiyet tartışmaları oluşturmaması için, eş zamanlı yapmak;[37]
7-) Bu ve benzeri mekanizmaları tartışarak sisteme işlerlik ve daha fazla demokratik değer kazandırmak;
Hususlarına değinmiştim.
Bu sistem, Cumhurbaşkanının yönetimindeki hal ve tavrına göre, Kabinede, zımni bir başbakanlık ihdas edebilir mi? Dolayısıyla sistem “tarihin tekerrürü ile” parlamenter sisteme evrilebilir mi? Bu ihtimaller iki bakımdan yerinde olmayabilir:
1-) Cumhurbaşkanı bütün iş ve işlemlerini kendi kabine üyeleri aracılığıyla yerine getirecektir.
2-) Sistem, yürütmeyi Cumhurbaşkanına vermektedir. Öte yandan, Cumhurbaşkanı kararlarını Kabine üyeleri üzerindeki etkili hiyerarşik denetimiyle yürütecektir. Cumhurbaşkanının bu şekildeki sevk ve idare yetkisi ve sistem, Kabinede bir üyenin fiiliyatta öne çıkmasına elverişli boşluğa müsait değildir.
3-) Yine de, böyle bir boşluğun oluşup oluşmaması, doğal olarak, Cumhurbaşkanlarının yönetimde benimseyecekleri ilke ve tavırlarına bağlı olacaktır. Bu sebeple, sistemin yapısına ve amaçlarına uygun; ve hakkaniyet ve adalet içinde, insan haklarını ve eşitliği gözetir şekilde işlemesinde bu hususun rolü de olacaktır.
3. Hükümet sistemlerinin ülkelere özgü nitelikleri açısında “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ne bakış
3.1. Hükümet sistemi sınıflandırmasında Ülke’ye özgü niteliği itibarıyla “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”
3.1.1. “Cumhurbaşkanlığı sistemi”nin bir hükümet sistemi olamayacağı iddiaları
Doktrine bazı görüler, bu sistemin: “Dünya literatüründe ve uygulamasında örneği olmayan”;[38] “Cumhuriyet sistemi olarak etiketlenen ama hiçbir demokratik ülkede olmayan,[39] ‘amorf/biçimsiz bir yapı”[40]; hiçbir hükümet sistemine benzemeyen “ucube bir sistem”;[41] “ucube bir tek kişi rejimi”;[42] “Türk tipi başkanlık” ya da “alaturka başkanlık”[43] gibi adlarla adlandırmak gerekecek bir sistem olduğunu dile getirmişlerdir. Dolayısıyla da bu görüşlere göre, böyle bir hükümet sisteminin olamayacağını söylemek gerekmektedir.
3.1.1. “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”ni yok saymanın imkânsızlığı
Bu sisteme ve işleyişine yöneltilen eleştiriler, fikrimce sistemi yok saymak için haklı ve yeterli sebepler değildirler:
Vakıa bu sisteme karşı eleştirileri, kısaca;
1-) Cumhurbaşkanı bir kısım yasama yetkilerini kullanabilir hale geldiği;[44]
2-) a-)Yürütmenin, Yasama ve Yargı organları karşısında kuvvetler ayrılığı prensibini işlevsiz bırakacak derecede güçlendirildiği;
2b-) Dolayısıyla bu güçlenmenin özgürlükleri güvencesiz bırakabileceği;
Gibi noktalarda toplamak mümkündür.[45]
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni bu eleştirel iddialardan dolayı yok saymak, fikrimce bünyesinde bir önyargı barındırmaktadır. Ve bu önyargı, hükümet sisteminin çağdaş anayasal prensiplere uygun şekilde işlemesinin mümkün olamayacağına ilişkindir.
Oysa bu görüşler: yeni sistemin; parlamentarizmin öngördüğü iki başlı yürütmenin doğurabileceği tıkanıklıkları giderme avantajlarını[46] hiçe saymaktadırlar. Ve bu sistemin demokratik prensiplere uygunluğuna dair görüşleri de[47] görmezden gelmektedirler.
Tüm iktidarlar gibi kurucu iktidarlar da, çevreden gelen etkilerin isteklerin, beklentilerin eğilimlerin ve akımların etkisine açık bulunurlar.[48] Toplumsal uzlaşı metni olan Anayasal yapılanmalar topluma özgü değer ve nitelikleri gözeterek oluşturulurlar.
“Hiçbir ülke, başka bir ülkenin hükümet sistemini harfiyen iktibas ederek kendi ülkesinde uygulayamaz.”[49] Ayrıca “her rejimin kendi iç dinamiği vardır ve bu dinamikler rejimlere işlerlik kazandırırlar.”[50] Öte yandan bu dinamikler, ülkelerin hal ve şartlarına göre de bir kısım değişiklikler gösterebilirler.
Dolayısıyla güçler ayrılığı ilkesi de ülke hal ve şartlarına göre değişkenlik gösterebilmektedir. Bunda “hangi sistem”den öte, hangi ülkede hangi şartlar altında olduğu faktörleri rol oynamaktadır.[51] Çünkü, “giderek emsal arama zihniyetinden emsal üretme kapasitesine geçiş asıldır ve [yeni değişikliklerde] olan da budur.”[52]
Said Halim Paşa’nın dediği gibi[53] bir toplum, en uygun yapılanmaya; (Batıyı körü körüne taklit etmemek kaydıyla,) toplumsal ihtiyaçlarını en iyi karşılayan tercihleri nazara alarak ulaşır. “Hükümet sistemleri” de klâsik basmakalıplara hapsedilmemelidir.
Tecrübelerin de gösterdiği üzere, siyasal rejimleri; soyut bir mefhum olmaktan ya da yıkılamayan basmakalıplarıyla kabul etmek doğru olmaz. Bundan ziyade “yaşayan, bir tekâmül seyri takip ederek ulusun hayatına, husule gelen sosyal ve siyasal değişmelere ve bu değişikliklerin doğurduğu ihtiyaçlara uymak zaruretinde olan birer varlık olarak kabul etmek lâzımdır.”[54]
Velhasıl, Milletimiz açısından asl(ın)a uygun olanı seçmek gerekir. Bu sebeple Devlet kurumlarını Milletin (siyasal, kültürel, iktisadi ve ahlaki) özüne uygun olarak organize etmelidir.[55] “Demokratik Anayasaların, belli bir ülkenin kültürüne, geleneklerine, ihtiyaçlarına ve imkânlarına uygun bir biçimde şekillendirilmesi gerekmektedir.”[56]
Dolayısıyla, devletlerin idare şekilleri de kendi özlerine göre farklılıklar gösterebileceklerdir. Ve ekonomik, kültürel ve sosyal şartlarla ferdi ve toplumsal değerler ve gelenekler, farklılık noktaları olabilecektir.[57]
3.1.3. Farklı hükümet sistemleri ve cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kendine özgü durumu
Hükümet sistemlerini, esasta, kuvvetler ayrılığı ve kuvvetler birliği olarak 2’ye ayırabiliriz:
1-) Kuvvetler birliğinde kuvvetler; ya yasama meclisinde ya da yürütmede birleşmektedirler. Bunlardan ilkine “meclis hükümeti sistemi”; ikincisine de “monarşi” (bence “monarşik hükümet sistemi”) denmektedir.
2-) Kuvvetler ayrılığı sistemleri “parlamenter hükümet sistemi” veya “başkanlık hükümet sistemi” şekillerinde ortaya çıkmaktadırlar. Başkanlık sisteminin kendi içinde değişik versiyonları olduğu gibi;[58] parlamenter sistemin de değişik versiyonları bulunmaktadır. Dolayısıyla parlamenter sistemi benimsemiş ülke kadar parlamenter sistem biçimi vardır.[59]
Bunu, Fransız yarı başkanlık sisteminden -yukarıdaki bilgiyi tekrarla[60]– örneklemek gerekirse: “1958 Fransız Anayasasıyla Cumhurbaşkanına tanınan yetkilerin bir kısmının sırf Fransız sistemine özgü [olduğu da]”[61] görmezden gelinemez.
Bu doğrultuda literatürde: “başkanlık sistemi”[62] (veya bunun muadili olarak) “kongre hükümeti”[63]; “parlamenterleşmiş başkanlık sistemleri”[64] gibi adlandırmalara rastlamaktayız. Keza, parlamenter sistemler bakımından da örneğin: “yarı-parlamenter hükümet sistemi”;[65] “yarı-başkanlık”;[66] “işleyişi parlamenter yarı-başkanlık”;[67] “başkanlı sistem”;[68] [“parlamentocu sistem” veya “hükümetçi sistem”][69] gibi versiyonlardan bahsedebiliriz.
Hal böyleyken, kendine özgü nitelikleriyle muteber bir “Cumhurbaşkanlığı sistemi”nden bahsedemeyiş, tutarlı değildir, isabetli de değildir.
Keza, Shugart–Carry:
1-) Başkanın baskın olduğu yarı-başkanlık sistemlerine “başkanlı parlamenter sistem”;
2-) Buna karşılık, parlamentonun baskın olduğu, başkanın halk tarafından seçilip veto yetkisinin bulunduğu sisteme“parlamenter başkanlık sistemi”;
Demektedirler.[70]
Diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, kendisine uygun mekanizmalara sahiptir. Ve ayrıca diğer hükûmet sistemlerinden farklı olan bir sistemdir.[71] Bu sistemin genel nitelikleri, başkanlık sistemiyle aynıdır. Fakat Ülkemiz şartlarına göre geliştirilen farklı özellikler taşımaktadır.[72] Dolayısıyla, “Ülkemize özgü”[73] olan bu yeni sisteme, “Cumhurbaşkanlığı sistemi” denmiştir.
Son tahlilde; “her milletin idare sistemi kendi şartlarına, karşı tercihine ve milli özelliklerine göredir. Herhangi bir milletin sistemini olduğu gibi almak gerçeklere uymaz.”[74]
Hal böyleyken “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” diye bir adlandırmaya muhalefet mantıki olamaz. Ve dahası böyle bir önyargı, yukarıdaki izahat doğrultusunda, haklı dayanaklardan da yoksundur.
3.2. Yeni hükümet sistemine “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” demeyi fikrimce haklı kılan sebepler
“Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin veya “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” “adı”nın tarafımdan ortaya konulmadan daha evvel, hiç kullanılmadığı bilinmektedir. Bu hususu -yukarıdaki yazılarımdan[75] da anlamak mümkündür.
Parlamenter sistemden tarihi bir kırılma ile geçilen bu sistemi literatür “Türk tipi başkanlık rejimi” şeklinde de adlandırmıştır.[76] Bu sistemin adını “Cumhurbaşkanlığı hükümeti”, “Cumhurbaşkanlığı sistemi” veya “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” koydum. Çünkü:
1-) Önerdiğim sistem:
1a-) Ülkemizin sosyal, kültürel ve ekonomik şartlarını gözeten;
1b-) Bundan başka, Hukukun üstünlüğüne ve insan onuruna uygun; ve hürriyetçi demokratik prensiplerle bağdaşan;
Bir bakışı esas almıştır.
1c-) Sistemin adını koyarken de, Devletin başının Cumhurbaşkanı oluşundan ilham almıştım. Ve en önemlisi de:
Cumhuriyetimizin de Anayasamızda yer alan nitelikleri ile payidar kalması temennisini, böylece ön plana çıkarmak istedim.
2-) “Ülkemize özgü”[77] yeni sisteme, benzerlerinden ayırıcı olarak, “Cumhurbaşkanlığı sistemi” demek bu sebeple de isabetlidir. Çünkü, “Cumhurbaşkanlığı sistemi” tabiri, Cumhuriyetimizi ve Cumhuriyetimizin Anayasada yazılı niteliklerine uygundur. Dolayısıyla bu tabir, rejimimizin “nitelikleri Anayasamızın ‘değiş(tirile)mez’ maddelerinde yazılı Cumhuriyet” olduğunu hatırlamamızı da önemsemektedir.
4. Cumhurbaşkanlığı sisteminin Hükümet sistemi değişikliği olarak görülmesi gereği
Cumhurbaşkanlığı sistemi “siyasal rejim”i değil, nihayetinde hükümet sistemini değiştirmiştir. Bu hususu aşağıdaki başlıklarla açıklamak isabetli olacaktır.
4.1. “Siyasal rejim” ve “Hükümet sistemi” kavramları ve bunların kapsamı
4.1.1 “Hükümet Sistemi”yle Mukayesesi Bakımından “Siyasal Rejim” Deyimi Üzerine Değerlendirme
Doktrin, “siyasal rejim” ve “siyasal sistem” kavramları genellikle eş anlamda kullanmaktadır. Buna göre “siyasal rejim”; kısaca: yönetme ve yönetilme ile ilgili(≈siyasal) kurumlar ve kurallar bütünüdür. Dolayısıyla siyasal rejim:
1-) Anayasal kurallar bütünü;[78]
2-) Anayasada yazılı kurumların birbirleriyle ahenkli ilişkilerinin oluşturduğu birlik ve bütünlük;[79]
Değişik ifadeyle bir ülkenin “anayasal rejim”idir.
Literatür, “siyasal rejim”i, ülkede; yasama, yürütme ve yargının bir bütün içinde birbirleriyle ilişkilerini anlatmak için kullanmaktadır.[80] Fakat fikrimce “hükümet sistemi”ni ve “siyasal rejim”i birbirinden ayırmak gerekmektedir. Buna göre;
Siyasal rejim, daha somut olarak, Devletin siyasal yapılarına göre ayrımına ilişkindir. Ve devletlerin siyasal yapılarına göre ayrımı, Devletin siyasal yapısının hürriyetler karşısındaki durumunu ifade etmektedir.[81]
Dolayısıyla siyasal rejimi, egemenliği kullanan organların, yani yönetenlerin yönetilenler arasındaki güç ilişkileri şeklinde anlamak gereklidir.[82] Yönetenlerin otoritelerinin yönetilenler lehine sınırlandırıldığı rejimler; “demokratik rejimler”dir. Buna karşılık, yönetenlerin otoritelerinin yönetilenlerin aleyhine güçlendirildiği rejimleri de “otoriter rejimler” olarak adlandırabiliriz.[83]
4.1.2. “Hükümet sistemi” deyimi ve “siyasal rejim”le ilişkisi
Hükümet sistemlerine, yani kuvvetler arasındaki ilişki usullerine siyasal rejim[84] demek de mümkündür. Fakat buna, “dar anlamda siyasal rejim”[85] demek belki daha doğrudur. Zira nihayetinde hükümet sistemleri, demokratik rejimlerin, uygulanmaları ve hayata geçirilme usulleriyle ilgilidirler.[86]
Şöyle ki: “Kamu hukuku genel teorisinde ‘hükümet sistemi’ deyince anlaşılan, “egemenliğin kullanılışında devlet güçleri arasında kurulan ilişkilerdir.”[87] Nitekim bazı görüşler,[88] siyasal rejimlerin kendi arasındaki sınıflandırmalarında, hükümet sistemlerini, kuvvetlerin birbirleriyle ilişkilerini[89] gözetmektedirler. Örneğin bir yazar, hükümet sistemlerini “yasama ve yürütme kuvvetleri arasındaki ilişkileri açısından”[90] ayırmaktadır.
Dolayısıyla denilebilir ki; “hükümet sistemi”, esasen, “siyasal rejim”in bir unsurudur.[91] Ve bu yönüyle siyasal rejimin işleyişini somutlaştırmaktadır. Ayrıca, demokratik sistemlerde egemenliği kullanan kuvvetlerin ayrılığı, birbirleriyle ilişkilerini; ve birbirlerini sınırlama usul ve şartlarını konu almaktadır.[92]
“Anayasal demokrasi azınlık haklarını teminat altına alır, bunu sağlayan da ‘kuvvetler ayrılığı prensibi ve fren-denge’ mekanizmasıdır.”[93] Bu açıdan bakıldığında da siyasal rejimler yönetimin niteliği ve içeriğini oluşturmaktadırlar. Buna karşılık hükümet sistemleri rejimin uygulanması usulüyle ilgili olmaktadırlar.
Dolayısıyla her bir hükümet sistemi, gerçek demokrasilerde anlamlıdırlar. Ve bu anlamda hükümet sistemleri “temsili demokrasi” bünyesinde yer alırlar. Bu bakımdan hükümet sistemleri: başkanlık sistemi ve parlamenter sistem; ve “meclis hükümeti” veya “parlamenter monarşi”dirler.[94]
Burada bir parantez açarak kamu hukukunda “demokrasi” ve “cumhuriyet” tabirlerine ilişkin olarak diyebiliriz ki: “Cumhuriyet” yöneticilerin ve karar mercilerini halkın seçmesini öngören ve demokratik değerleri içeren bir siyasal rejimdir. Cumhuriyet bunlardan başka kamu yararı ve düzeni ile demokratik arasından denge kurar. Ama bu dengede birini diğerine feda etmez. Ve insan haklarını da vazgeçilmez görür. Dolayısıyla Cumhuriyeti ayrı bir siyasal rejim ve demokrasiyi de bunun nitelikleri arasında görebiliriz. Nitekim, 1961 ve 1982 Türk Anayasalarımız, Cumhuriyeti, nitelikleri Anayasada yazılı bir Devlet şekli olarak tavsif etmişlerdir.
Örneğin 1982 Anayasasına göre: “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.” (madde: 1). Anayasal nitelikleri itibarıyla “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
4.2. Cumhurbaşkanlığı sisteminin hükümet sistemi değişikliğiyle sınırlı durumu
4.2.1. Anayasa değişikliğinin siyasal rejim değişikliği olmadığına ilişkin gerekçeler
Bir kısım görüşler[95] Cumhurbaşkanlığı sistemini getiren Anayasa değişikliklerinin siyasal rejim değişikliği olduğunu öne sürmüşlerdir.
Halbuki, bu bir siyasal rejim değişikliği olarak görülmemiştir. Çünkü konuya ilişkin “Anayasa teklifi[,] esas itibarıyla iktidar kullanımına ilişkin ve hükümet gücünün[,] nasıl ve kimler tarafından kullanılacağı hususuyla sınırlı [bir sistem değişikliğidir.]”[96] Cumhurbaşkanlığı sistemi taraftarı olan siyasal görüşler de bu sistemin, rejim değişikliği olmadığını vurgulamışlardır.[97]
Yalnız, vurgulamak gerekir ki: Çağdaş anayasal bir rejim, özgürlükleri garanti etmek amacıyla siyasal iktidarı, denge ve frenler koyarak sınırlar.[98] İktidarın sınırlanması için “denge ve denetim” mekanizmalarının gereklidir. Ki bu husus, AYM kararlarında[99] da vurgulanmıştır. Bunları, doktrin de, rejimin tamamlayıcı unsuru olarak;[100] Anayasallık bloku içinde[101] ve “Anayasal değerde”[102] görmüştür.
Velhasıl, özgürlükleri siyasal iktidar karşısında güvenceye almanın, siyasal iktidarı işlevsiz kılmaması bakımından önemi tartışmasız büyüktür. Bu da “siyasal iktidarın dengeli sınırlanması”na[103] elverişli olan; -bizim deyimimizle- “dengeli anayasacılık”la mümkündür.[104]
Hal böyle de olsa, kabul etmek gerekir ki: -Cumhurbaşkanlığı sistemi denilen bu- yeni sistem, siyasal rejimini değil;[105] hükümet sistemi değiştirmiştir. Çünkü: Siyasal rejim, -yukarıda da belirtildiği üzere- “nitelikleri (1982) Anayasa(sın)da yazılı olan ‘Cumhuriyet’”tir.
Bu arada Cumhuriyet yalnız bir siyasal rejim değildir. Bununla birlikte, Devlete ilişkin olan ya da devlet dışındaki (toplumsal) yapıları, kural, kurum ve usulleri kapsayan bir sistemdir. Kısacası Cumhuriyet faziletle yaşayan; fazileti yaşatan bir siyasal sistemdir.[106]
Bu doğrultuda, Cumhurbaşkanlığı sisteminde de; “Cumhuriyetin temel nitelikleri, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerler yeni sistemin vazgeçilmezleri olmuştur.”[107]
İşte Cumhuriyet, Anayasa değişikliklerinde, bu geniş anlam ve içeriğiyle mücehhez Anayasal konumunu muhafaza etmiştir.
Dolayısıyla, “Anayasa değişiklik teklifinin toplum sözleşmesi niteliği yoktur. Böyle bir amaç için tesis edildiği yönünde teklifin mimarları ve savunucuları da herhangi bir iddiada bulunmamıştır.”[108]
Kaldı ki, değişiklik sürecinde, yapılanın, -yukarıda da değinildiği gibi- siyasal rejimi değiştirmek olmadığı ihsasen(≈özellikle) belirtilmiştir: Değişiklik teklifi, TBMM’de ve halkoyunda da bu gibi vurgulama ve taahhütlerden sonra kabul edilmiştir. Bu sebeple, “değişikliğin hükümet sistemi boyutunda kaldığı” değerlendirmesi, işlevsiz nitelikte görülemez. Aksi halde Anayasa, anılan vurgu ve taahhütlere göre oluşan Millet iradesini hiçe saymış olur. Buradaki Millet iradesi, Anayasayı değiştiren “kurucu nitelikli” iradedir.
Nihayetinde denilebilir ki, bu değişikliklerde: “mevcut anayasal düzenin felsefesinde ve ideolojik tercihlerinde, devlet-birey ve merkez-yerel ilişkisinde ise herhangi bir değişiklik yapılm[amış]… anayasal düzenin temel tercihlerine dokunulm[amıştır].”[109]
4.2.2. Anayasa değişikliklerinin “siyasal rejim değişikliği” anlamına gelecek uygulama ve girişimlere elverişli olup olmayacağı sorunu
Yalnız, ihsasen itiraf etmek gerekir ki: Yeni sistemin, bir hükümet sistemi kapsamında kalınarak işletilmesi hassasiyet ve önem arzetmektedir. Dolayısıyla hükümet sistemini, antidemokratik hiçbir sapma olmadan; “Anayasal rejim”e en uygun şekilde işletmek gerekmektedir. Gerçi Anayasal hükümler, lâfzen, güçler ayrılığını öngörmektedir. Halbuki, -yukarıda da değinildiği gibi,- uygulamada, yürütmenin yasama ve yargı karşısında fazlasıyla güçlü konum elde etmesine elverişlidirler.
Dolayısıyla, Anayasa değişikliklerinin içerdiği bu sakıncalar, çoğulcu demokratik rejimi, işlevsizleştirici ya da değiştirici faktörler içermektedir. Ki, bu faktörler/içerikler de rejimi açık veya zımnî şekilde “otoritarizm”e[110] kaydırabilecek risk oluşturmaktadırlar.
Öte yandan: rejimler, temel hakların çağdaş demokratik ve sosyal hukuk devleti prensiplerine aykırı şekilde sınırlandırıldıkları ölçüde otoriterleşeceklerdir. Ve bir siyasal rejimin, otoriter niteliğe dönüştüğü ölçüde de antidemokratik sonuçları olacaktır.
Bu tespitler dairesinde ifade etmek gerekir ki: Anayasa değişiklikleriyle oluşturulan Cumhurbaşkanlığı sistemi, kuvvetlerin karşılıklı ilişkilerinde, dengeli ve etkili denetim mekanizmaları oluşturmamıştır. Bu doğrultuda, sistemde Yasamanın Yürtmeyi denetleme araçlarında ve etkisi düzeyinde azalma olmuştur. Üstelik bu sistem, Cumhurbaşkanının yetkilerini, evvelki Anayasal hükümlere yaptığı eklemelerle, daha da artırmıştır. Yeni sistemin denge-denetim mekanizmalarındaki etkinsizleşmesi, “hukuki güvenlik” ilkesinin aşındırabilecek mahiyettedir. Ve yeni sistemin, buna bağlı olarak ekonomik bunalımlara da sebebiyet verici sonuçları olabilecektir.[111]
Bu arada, doktrinde bir kısım görüşler, yeni Anayasa değişiklikleri sonucunda, örneğin:
1-) “Bütün devlet erklerinin doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde tek kişinin elinde toplanması veya onun kontrolü altına girmesi”nin Cumhuriyetin içini boşalttığı;[112]
2-) a-) “Çoğulculuk”un, Yasamanın kanun çıkarma ve denetimindeki yetkilerinde azami aşınma gibi sebeplerle işlevsizleştiği;
2b-) Dolayısıyla tüm yetkilerin fiiliyatta Yürütmeye; daha doğrusu Yürütmeyi üstlenen tek bir kişiye geçtiği;[113]
Hususlarını dile getirmişlerdir. Bu görüşler, doğal olarak yeni sistemin temel hak ve hürriyetlerin keyfi sınırlanmasına sebep olacağı ihtimal ve tehlikesini de belirtmiş olmaktadırlar.
Gözardı etmemek gerekir ki; günümüzde ulusal sistemlerin, uluslararası sistemlerden etkilemesi de mümkün ve muhtemeldir. Bu noktada:
Malumdur ki: Batı kaynaklı kapitalist ya da sosyalist zihniyetler -ve ulusaşırı şirketler-, Sadece kendisini; kendi menfaatlerini gözetmektedirler. Dolayısıyla bunların, insan hakları ve adaleti gerçekleştirmek gibi amaç ve hedefleri içtenlikle benimsemediklerini müşahede etmekteyim.[114] “Zira Batı, makineyi ve âleti emrine vereceği ruhî nizam, ahlâk ve iman kutbundan mahrumdur.”[115]
Dolayısıyla, toplumun, Batının bu olumsuz zihniyetinden etkilenmesine sebebiyet verecek sakıncaları, görmezden gelmemek gerekir. Ve aynı zamanda, yeni Anayasal sistemimizin, temel hakları keyfi sınırlandırma endişesine yönelik arazları da malumdur. Çünkü, yeni sistem Yürütmeyi, fiiliyatta “kuvvetler birliğini” andıracak derecede güçlendirerek bu sebebe zemin da hazırlamıştır.
İşte, bu sakınca ve arazlar fikrimce, Milli birlik ve beraberlik içinde bir toplumsal yaşantı ile mümkün olabilir. Çünkü ancak böylece çağdaş medeniyet seviyesinin fevkine ulaşmak mümkün olabilir. Ve ayrıca, hürriyete, hakkaniyete ve adalete aşık bir duruş göstermeyi de, sorunlara çözümde önemsemek gerekir.
4.2.3. Egemenliği kullanan organların yetkilendirilmelerinde ideal dengeleme ve fren sisteminin imkânsızlığına ilişkin değerlendirmeler
Bir Anayasal sistemde egemenliği kullanan organların birbirlerini hukukî faktörlerle eşit şekilde dengelenmeleri imkânsız gibidir.[116] Örneğin fiiliyatta Yasama ve Yürütmeden birisinin diğerine az veya çok üstünlük kazandığı görmekteyiz.[117] Dolayısıyla “Hiçbir siyasal sistem sorunsuz işleyecek şekilde oluşturulamaz.”[118] Zira, her bir dengeleme alternatifi, diğer bir kesim tarafından eleştiriye maruz kalma talihsizliğinden kurtulamaz. Ayrıca, böyle bir dengeleme; kuvvetleri, sırf birbirlerini denetleyen pozisyona sokar ve hareketsiz de bırakabilir.[119]
Şu halde, yasama, yürütme ya da yargı güçlerine sahip organların birisinin diğerine göre daha güçlü olması mukadderdir. Bu sebeple dengeleri ağdıran noktaların, siyasal kültürün öngördüğü demokrasi yükümlülükleriyle giderilmesi uygun olacaktır.
Bu sebeple Cumhurbaşkanlığı sisteminin, özgürlükleri yürütmenin güçlenmesi sebebiyle sınırladığı veya sınırlandırma endişesini doğurduğu vaki olabilir. Bu durumlarda, örneğin:
1-) AYM’nin yargısal denetimini olabildiğince kısa sürede yapması;
2-) Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin Anayasaya aykırılığı iddialarının tereddütsüz AYM’ye taşımak;
3-) Bu Kararnameler için doğrudan işleyecek a priori (=önleyici) denetim usulünü benimsemek;
Ve benzeri yöntemleri bu kapsamda isabetli görmek gerekir.[120]
Lakin, konuya ilişkin olarak eklememiz gerekir ki, malum olduğu üzere: AYM üyelerinin, hakimlerin bağımsızlığını vazgeçilmez ilke ve vicdanen bir hayat düsturu olarak görmeleri elzemdir. Bu hassasiyet, bilhassa fazlasıyla Yürütmenin güçlendirildiği yeni sistemde elzem derecede gereklilik olacaktır. Böylece, AYM üyelerinin -Cumhurbaşkanı tarafından atanmalarından ve/veya seçilmelerinden dolayı- tarafsız olamayacakları endişeleri de kalkmış olacaktır. Ve böylece, Anayasal rejimin işlemesinde AYM’ye güven daha da artacaktır.
Diğer taraftan, Cumhurbaşkanının; AYM’ye, HSK’ya ve Danıştay’a atayacağı/seçeceği üye sayınını makul sayıya indirmek gerekir. Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerini denetleyecek yargısal merciler: Anayasa Mahkemesi veya Danıştaydır. Örneğin, yargısal olarak; ilk-el Kararnameleri AYM; ve türevsel kararnameleri de Danıştay denetler. “Türevsel kararnameler” yürütmenin kanuna ve ilk-el kararnameye dayandırılacak düzenleyici işlemleridir/kararlarıdır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanının bu yargı mercilerine atayacağı/seçeceği üye sayısındaki azalma, Yürütmenin bu mercileri etkileme ihtimalini kaldıracaktır/azaltacaktır.
Velhasıl: Bu tespitlerin işlevselliği, Cumhurbaşkanlığı sisteminin siyasal rejimin antidemokratik hale dönüşmesini engellemeye önemli bir katkı olacaktır.
4.2.4. Yeni Hükümet Sisteminin İktidarın Tekliği Bakımından Üniter Yapılı Siyasal Rejimin Değişikliğine Elverişliliği Sorunu
Halihazırdaki sistem, aslında “parlamenter sistem”den kopuştur. Ama başkanlık sistemi de değildir. Keza parlamaneter sistemle başkanlık istemi arasında ağırlıklı olarak başkanlık sistemine “gidiş”i andıran bir sistemdir. Ama bu sistem kendine özgü sistemdir. Çünkü, kendine özgü özellikleri ağır basmaktadır ve bunlar, diğer sistemlerden farklılığı göstermektedir.
Yalnız, yeni sistem denge ve denetimin mekanizmalarının işleyişine göre, başkanlık sistemine kıyasla daha fazla güçlendirmiştir.
Bu arada, başkanlık sistemlerinin, federasyonlar için tasarlandığı[121] gibi kesin bir kanaat ileri süremeyiz. Ama, Başkanlık sistemlerinde yürütmenin devasa gücünün sınırlanması usulleri arasında, “iktidarın dikey ayrılığı” da yer almıştır.[122]
Gerçekten, örneğin Amerika Birleşik Devletleri(=ABD) Anayasasında yürütme ile ilgili olarak: “yürütme görev ve yetkisinin başkana ait olduğu” ibaresiyle yetinmişti. Nitekim; “kurucular”, bu ibarenin başkanı zamanla fazlasıyla güçlendireceğini düşünmemişlerdi.[123] Dolayısıyla bu hüküm, yürütmenin çok çok güçlü konumunu tescil etmektedir. Ve bu sebeple de özgürlükler için güvence arayışları da aynı oranda önemli olmaktadır.
Fakat, “federal devlet” birçok devlet(çiğ)in, kendi varlığını kaybetmeden yaşayabilmek için bulduğu “birleştirici bir formülasyon”dur. Ancak, üniter devletler için federalizm, ülkeyi/milletin ayrıştırıcı hatta parçalayıcı tehlike içerebilir.[124] Üstelik, federal yapının, hukukun üstünlüğü prensibini kesin olarak garanti ettiği de söylenemez. Oysa ABD’de federal yapının Başkanın diktatörlük temayüllerini önleyici olduğu belirtilmiştir.[125] Halbuki, Başkanlık sistemlerinin dahi federal yapıyı zorunlu kılacak bir yönü olmadığı açıktır.[126] Keza, üniter devletlerde de insan haklarının temel hukuki güvencelerle ve bu hukuku yaşatacak siyasal kültürle yaşatmak mümkündür. Örneğin tecrübeler, Almanya’da federal yapının, Hitler rejimine gidişe mâni olamadığını[127] açıkça göstermiştir.
Demek ki üniter yapıların insan hakları için güvence donanımlarına sahip olmadıklar haksız bir iddia olacaktır.
Bu bağlamda ihsasen vurgulayalım ki: Ülkemiz, nitelikleri Anayasamızda belirlenen bir “Cumhuriyet” olarak, üniter bir yapıya sahiptir. Ve dahası: Ülkemizde, farklılıklar, sosyal açıdan birbirlerini bir halının desenleri gibi tamamlamaktadırlar.[128] Dolayısıyla Ülkemizi siyasal olarak üniter; sosyal özeellikler itibarıyla da “ulus-devlet”tir.
Bu sebeplerle: Ülkemiz için federal veya “bölgeli” yönetim gibi formüller kesinlikle kabul edilemezler. Çünkü, bunlar Devletimizin “ulusal ve üniter yapısı”nı bozma tehdidi ve tehlikesi taşırlar.[129] Ve bölgeli yönetim federalizme gidiş kapısını açar. Böylece Memleketimizin birlik ve beraberliğine karşı ciddi suretle tehdit oluşturur.
5. Yeni Hükümet Sisteminde Anayasal Yapılanmaya İlişkin Bazı Gözlemler ve sorunlar
5.1. Anayasal ve/veya Yasal Hükümlerden ya da Bunların Çatışmalarından Kaynaklanan Sorunlar
703 sayılı KHK bakanlık teşkilâtlarındaki “müsteşarlıkları” kaldırmıştır. Ve daha evvelden mevcut “bakan yardımcılıkları”na, müsteşarlıkların görevlerini de vermiştir. Halbuki Müsteşar, Bakanlığın idari açıdan bakana karşı sorumlu en yüksek memuruydular. Ve bunlar bakanlığın tüm “idari” işlerini, bakan adına yürütmekle görevli ve yetkiliydiler.
Ancak, bakan yardımcılığı, siyasal niteliği öne çıkan bir konum ve vasıftı.[130] Bu sebeple bakan yardımcılığı, müsteşarlıktan boşalan idari mekanizmayı tam manasıyla dolduramamıştır.
İlginçtir ki: Anayasa, HSK’ya daimî olarak, “Adalet Bakanı”nın ve “Adalet Bakanlığı Müsteşarı”nın katılacağı hükmünü kaldırmamıştır. Bu sebeple, yeni sistemde HSK’ya Adalet bakan yardımcısının katılmasını öngören yeni yasal hükümler açıkça Anayasaya aykırıdır. Bu aykırılığı kanunla gidermek de mümkün olamaz.
Diğer taraftan, önceki sistemde her bakanlıkta tek bir müsteşarlık oluşturulmuştur. Buna karşılık, bakan yardımcılığı sayısı tek -bir bakan yardımcılığı- ile sınırlandırılmamıştır. Dolayısıyla hangi bakan yardımcısının HSK’ya katılacağı Anayasa ve kanunda belirlenmemiş olmaktadır. Halbuki bu durum bakan yardımcısının HSK’daki mevkii itibarıyla önem arzetmektedir.
Bu durumda akla, HSK’ya katılacak Adalet bakan yardımcısının Cumhurbaşkanınca ya da Adalet Bakanınca belirlenmesi gelmektedir. Yalnız, böyle bir görevlendirmede, kamu yararı ve hizmetin gerekleri değil; siyasal menfaatlerin gözetilmesi muhtemel olabilecektir. Ve dahası, böyle bir yetkilendirme, HSK’ya kanunda olmayan usulle üye seçmek anlamında da gelebilecektir. Çünkü Anayasa ve kanun, Cumhurbaşkanına veya Adalet bakanına böyle bir görevlendirme yetkisi vermemiştir.
5.2. Hükümet Sistemi Değişikliğinde Anayasanın Değiştirilmeden Kalan Hükümlerle Ortaya Çıkan Belirsizlik Örnekleri
5.2.1. Yeni Sistemde Ek ve Geçici Bütçe Teklifleri
Yeni hükümet sistem, “‘bütçe’ kanunu teklifleri” ve kesinhesap kanun tekliflerini Cumhurbaşkanının yapmasını öngörmüştür. Zaten sistem Cumhurbaşkanına sadece bu ve kesin hesap kanun teklifleri yapabilme imkânı vermiştir.
Buna karşılık Anayasa, “ek ve geçici bütçe” tekliflerini kim(ler)in yapacaklarını belirtmemiştir. Bu sebeple bu teklifleri sadece milletvekilleri yapabilecektir. Çünkü hiç kimse Anayasada olmayan yetkiyi kullanamaz. Anayasa da kanun teklifi yapma yetkisini milletvekillerine vermektedir.
Böyle bir sınırlama iki sebeple sorun oluşturabilecektir:
1-) Nihayetinde bunların da, “bütçe kanunu” kapsamında olduğu gibi bir iddia etmek mümkündür. Bu durumda ise bu teklifleri yapabilmek de Cumhurbaşkanına ait olacaktır. Görülüyor ki, ortada bunları Cumhurbaşkanının, milletvekillerinin veya her ikisinin de teklif edebileceği noktasında 3 ihtimal ortaya çıkmaktadır. Bu çoklu ihtimalleri gidermek Anayasa değişikliğiyle gidermek gerekir.
2-) Böyle bir teklifi milletvekillerinin yapmasının sakınca yararından daha fazla olabilecektir. Çünkü bu seçenekte, teklifler, Yürütmenin istemediği hükümler içerebileceklerdir. Örneğin, bu teklif, gelir azaltıcı ve gider artırıcı hükümler içerebilecektir. Oysa böyle bir seçenek Yürütmenin elini kolunu bağlayabilecektir. Ve dahası, Yasama bu usule, Yürütmeyi siyaseten zora sokmak için başvurabilecektir. Halbuki bu sistemde Cumhurbaşkanı halk tarafından, halka verdiği vaadlerini gerçekleştirmek üzere seçilmiştir. Sistemin mantığı bunu gerektirmektedir. İşte Yürütmenin bu şekilde zora sokulması, Cumhurbaşkanının halka verdiği vaadlerin yerine getirilmesini aksatabilecektir.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin mantığı güçlü Yürütme üzerine yapılanmıştır. Fakat Yürütmenin Yasamada etki gücünün kaybolduğu hallerde sistem, tıkanmayı giderecek mekanizmalar mahrumdur. İşte bu durumda yukarıda söylediklerimiz pekala gerçekleşmesi muhtemel sonuç olabilecektir.
Dolayısıyla, fikrimce “ek bütçe” veya “geçici bütçe”leri de Cumhurbaşkanının yapması, bu sistemin doğasının gereğidir. Gerçi, örneğin 2022 yılı ek bütçe kanun teklifi[131] TBMM’ye Cumhurbaşkanınca sunulmuştur. Ama fikrimce bu konuda Anayasal hükümleri açık olarak tadil etmek(≈düzenlemek) yerinde olacaktır.
Evvelki parlamenter sistemde Anayasal hükümleri bunları milletvekillerinin de teklif etmesine imkân vermişti. Çünkü Anayasa değişikliklerden evvel, TBMM’ye Kanun tasarılarını Bakanlar Kurulunun, kanun tekliflerini milletvekillerinin sunabilmelerini öngörmüştü.
Halbuki bu yeni sistemde Cumhurbaşkanı, yürütme yetki ve görevini üstlenmek üzere halkoyuyla seçilmekte; meşruiyetini halktan almaktadır. Bu durum, Cumhurbaşkanının Yürütme görev ve yetkileri bakımından, sadece, seçimlerde halk tarafından seçimle denetlenebileceğini göstermektedir.
5.2.2. Uluslararası Andlaşmaların Onaylanmalarının Uygun Bulunmasına dair Kanun Teklifi
Evvelki Anayasal hükümlere göre işleyen parlamenter sistemde “Uluslararası andlaşmalar”ın onaylanmasının uygun bulunmasına dair kanun önerisinin mutlaka tasarı şeklinde yapılacağına dair yasal bir hüküm yoktu. Bu durum, anılan önerinin teklif şeklinde de yapılabileceğine ilişkin görüşleri[132] de gündeme getirmişti. Buna karşılık bu usulü düzenleyen 244 sayılı Kanun, bu öneri ile ilgili hükümlerinde sadece “tasarı” kelimesine yer vermişti. 23. Yasama döneminde böyle bir öneri, TBMM “teklif” şeklinde sunulmuş, ancak bu teklif, önerinin sadece tasarı şeklinde yapılacağından bahisle işleme konulmamıştı.[133]
6771 sayılı Kanunla (değişiklik, düzeltme, ekleme ve/veya kaldırma şeklinde≈) tadilâta uğrayan Anayasal hükümlerin öngördüğü Cumhurbaşkanlığı sisteminde de, bu teklifleri yapabilme yetkisi, işin mantığı gereği, Yürütmeye verilmeliydi. Başkanlık sisteminde böyle bir usul yok denecek olsa da, toplumsal hayatın işlerliği için tabii görüldüğünden dolayı, -bütçe kanun teklifleri gibi-, bu konunun da Yürütmenin teklifi imkânına dahil edilmesi sanırız isabetli olacaktır. Buna göre diyebiliriz ki;
1-) Milletlerarası (=Uluslararası) andlaşmaların, “onay”lanmadan iç hukukun bir parçası haline gelmeyeceği de malumdur. Buna karşılık, uygun bulma kanununda, “Yürütme”nin onaylamak istemediği bir milletlerarası andlaşmayı onaylama yükümlüğü getirilmesi mümkün olabilecektir. Kısaca, -Anayasanın (madde: 90) öngördüğü bir kısım istisnalar dışında- bir milletlerarası andlaşmanın onaylanmasının uygun bulunması kanunu, bu andlaşmayı onaylama şartı olduğundan dolayı önemlidir.
Yeni hükümet sistemini öngören Anayasal düzende “uluslararası andlaşmalar”ın onaylanmasının uygun bulunmasına dair kanunların Cumhurbaşkanı tarafından teklif edilebilmesine ilişkin bir hüküm yer almamıştır.
TBMM İçtüzüğü’ne göre (m. 90) -cereyan eden- uygulamada bu tekliflere esas hazırlıklar yürütme organınca yapılmakta; oluşturulan belgeler TBMM’ye gönderilmekte, TBMM’ce gelen evraklar ilân panosuna asılmaktadır. TBMM üyelerinden birisi veya birkaçı, bu ilânlara göre hazırladıkları kanun tekliflerini TBMM Başkanlığına sunarak süreci başlatmaktadırlar.[134]
2-) Bu durum, Yürütmenin ihtiyacı olan bir “uluslararası andlaşma”nın onaylanmasının uygun bulunmasına dair kanun teklifinin sürüncemede kalmasına sebep olabileceği gibi; bu tekliflerin TBMM üyelerince verilebilecek olmaları, “Yürütme”nin istemediği andlaşmaların onaylanmasının uygun bulunmasının da kanun tekliflerine konu edilebilmesi anlamına gelmektedir. Milletvekillerince böyle bir teklifin yapılabilmesi ve bunun kanunlaşması ise, Cumhurbaşkanının seçilirken halka verdiği vaadleriyle çatışabilecek andlaşmaların onaylanmasının uygun bulunması yolunu açabilecektir. Böyle bir durumun, Cumhurbaşkanına halk tarafından verilen yürütme yetkisinin yetkisiz bir şekilde sınırlanması anlamına gelebileceği de izahtan varestedir.
5.2.3. Meclis Soruşturmasına İlişkin Yeni Anayasal Usuller
1-) Anayasa bir hükmünde Cumhurbaşkanının hakkında soruşturma açılmasına karar verilmesi halinde “Yüce Divan”a sevk edileceğini belirtmişken; AYM’nin görevlerini belirten Anayasa hükümde ise, AYM’nin Cumhurbaşkanını “görevlerinden dolayı” işlediği suçlardan yargılayacağını belirtmekle yetinmiştir.
Bu yargılama sırasında AYM, haliyle Yüce Divan sıfatını taşıyacaktır.
Yeni hükümet sistemine ilişkin değişiklilerle oluşan Anayasal hükümlerde Cumhurbaşkanının şahsi suçlarından dolayı yargılamasının hangi yargı merciinde yapılacağı hususu yer almış değildir. AYM kararlarında,[135] Anayasal hükümlerin eşit etki ve değerde oldukları; bir hükmün diğerine ne olursa olsun üstün tutulamayacağı kabul edilmektedir.[136] Anayasanın, Cumhurbaşkanının, şahsi suçlardan dolayı da AYM’ye sevk edilme yönündeki anılan hükmü gereğince; şahsî suçlarından dolayı da -meclis soruşturması sonunda sevk edilirse,- AYM’de yargılanacağı söylenebilir.
Ancak Anayasasının, 105/1. maddesinden, meclis soruşturması usulünü, cumhurbaşkanının işlediği iddia edilecek şahsi veya görevden kaynaklanan tüm suçlar için geçerli tutmayı amaçladığı müşahede edilmektedir.
Buna rağmen ortada, Cumhurbaşkanının Yüce Divan’da yargılamaya konu edilecek suçlarının hangileri olduğu; şahsi ve görevden kaynaklanan suçların tümünün bu kapsama dahil edilmesinin amaçlanması halinde ise bu hususta bir Anayasa düzenleme ihtiyacının mevcut olduğu değerlendirilmektedir. Aynı kanaate olan bir görüşte[137] de ifade edildiği gibi, Anayasal hükümlerdeki anılan muğlaklığın, giderilmesi için açık (Ana)yasal düzenlemeyle ihtiyaç vardır.
2-) Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların şahsi suçlarından dolayı yasama dokunulmazlığına ilişkin hükümlerden yararlanacaklardır. Anayasa (madde: 106/10), bu konuda yasama dokunulmazlığından yararlanırlar demiştir. Ama bu dokunulmazlığının kaldırılmasında milletvekilleri için öngörülen usulün işletileceğini belirtmemiştir. Aynı madde 9. Fıkra, yeni bir düzenleme olmadıkça, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar için de sadece Yüce Divana sevk edilecekleri gibi bir yoruma elverişlilik göstermektedir.
Halbuki asıl maksat, bunların şahsi suçlarından dolayı dokunulmazlıklarının kaldırılması halinde görevli ve yetkili adli mahkemelerde yargılanmalarıdır. Aynı 9. fıkrada bunların görevlerinin sona ermesinin, Yüce Divanın kararıyla olacağı nazara alınmıştır. Halbuki milletvekili olabilme şartlarını taşımayanlar Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakan olamayacaklarına göre, milletvekili olabilme şartını düşüren bir başka mahkûmiyet halinde görevin sona erip ermeyeceği ve sona erecekse bunun usulü belirli değildir. “Bu durumda tek yol, hükmün TBMM Genel Kurulunda okunmasıdır”, denilemez. Kaldı ki, denirse de, bu, çok isabetli değildir. Zira Yürütmedeki bir Bakanın ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısının, kesin mahkûmiyetine rağmen kabinede kalması yerinde olmaz. Bu belirsizliğin de bir düzenlemeyle giderilmesi isabetli olacaktır.
5.2.4. Yeni Hükümet Siteminde Partili Cumhurbaşkanlığı
Cumhurbaşkanının seçildiğinde partisinden ilişiğinin kesilmesi usulünün Anayasadan kaldırılmasıyla, Cumhurbaşkanının bir partiye mensup olabilmesinin yolunun açılmasının hedeflendiği, bu değişikliklerin kabulü sürecindeki gelişmeleri öne alan tarihi yorumla anlaşılmaktadır. Ancak, Cumhurbaşkanının ettiği yemindeki tarafsızlık yükümlülüğüyle uyuşmayabileceği gibi eleştiriler de nazara alındığında, Cumhurbaşkanının partili olabilmesini öngören bir düzenlemenin yapılması, hem daha isabetli olacak; hem de bu yöndeki yeni düzenlemeyle, Anayasanın 6. maddesine uygunluk daha iyi sağlanmış olacaktır.[138]
5.2.5. Seçimlere İlişkin Yeni Anayasal Hükümlerdeki Belirsizlikler
Anayasanın 6771 sayılı Kanunla değişik hükümlerinde; TBMM Anayasada belirtilen usullere göre seçimlerin normal yapılması gereken 5 yıllık sürenin dolmasından evvel, daha erken bir tarihte yapılmasına karar verebileceği gibi, Cumhurbaşkanı da TBMM’yi aynı anlamda fesih yetkisine sahip kılınmıştır. Bu durumda TBMM üyeliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimi aynı tarihte yapılacaktır.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin temel espirisi, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı gün yapılmasını öngörmesidir. Anayasa erken veya süresinde yapılması seçimler bakımından bir ayrım yapmamıştır. Bunun tek istisnası açık Anayasal düzenlemedir. Buna göre: Cumhurbaşkanlığı makamının seçimlere 1 yıl veya daha az bir zaman kalmışken boşalması halinde,[139] seçim yapılır. Bu seçimde yalnız Cumhurbaşkanı seçilir. Ve seçilen cumhurbaşkanı kalan süreyi doldurur. Dolayısıyla bu durumda Cumhurbaşkanı seçimini tek başına yapmak gerekir. Böyle bir durumda seçilen yeni Cumhurbaşkanı, evvelki Cumhurbaşkanının kalan süresini doldurur. Bu seçim akabinde TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimleri süresi geldiğinde birlikte yeniden yapılır. Ve bu süre Cumhurbaşkanlığına 2. kez aday olabilme hakkını kaldırmaz.
Hal böyle olsa da seçimlerin savaş sebebiyle TBMM’ce geri bırakılmasının, Cumhurbaşkanı seçimini de, -seçimlerin aynı tarihlerde yapılması kaydıyla- geri bırakacağına dair açık bir Anayasal hüküm yoktur.
Buna karşılık, ilgili hükümde “seçim”in değil; çoğul bir ifade ile “seçimler”in geri bırakılmasından (madde: 78/1) bahsetmektedir. Bu çoğul ifade sebebiyle, TBMM’nin Cumhurbaşkanı seçimi ve mahalli idareler seçimleri gibi seçimleri de geri bırakmaya karar verebileceği yorumuna ulaşılmaktadır. Dolayısıyla, TBMM’nin seçimlerini geri bırakmanın, Cumhurbaşkanı seçimi de geri bırakacağı husus yeterince açık değildir.
Halbuki seçimlerin geri bırakılması sebebi savaş halidir. Ve bu halin gereklerinin yürütülmesini üstlenmesi gereken Yürütme organı olarak Cumhurbaşkanıdır. Savaş zamanında Cumhurbaşkanının seçimlerinin yenilenmesi böylesine önemli bir görevini sekteye uğratabilecektir. Diğer taraftan, Anayasanın 78. maddesinin kenar başlığı daha evvel: “[TBMM]seçimlerinin geriye bırakılması ve ara seçimleri” şeklindeydi. Yeni Anayasa değişikliği başlığı: “Seçimlerin geriye bırakılması ve ara seçimler” şeklinde değiştirmiştir. Dolayısıyla bu Anayasa değişikliğinin, her iki seçimin de aynı tarihte yapılmasını amaçladığını düşünmek mümkündür. 6771 sayılı Kanunun teklif gerekçesinde de savaş sebebiyle seçimlerin geri bırakılmasına karar verilebileceğinden bahsedilmektedir. Bu madde yedek milletvekilliğini de düzenlemekteydi. Bu sebeple Anayasa Komisyonunca madde metninde çıkarılmıştır. Ve Anayasa, böylece maddede evvelden gelen halihazırdaki durum muhafaza etmiştir.[140]
Anayasalar lafzıyla ve ruhuyla geçerli olarak yorumlanacaklarından ve ortaya çıkacak yorum farklılıklarına ve fikir münakaşalarına meydan vermemek için, yukarıda değinilen tereddütlerin bir şekilde Anayasal sarahate kavuşturulmasında fayda mülahaza olunmaktadır.
5.2.6. Anayasanın Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine İlişkin Hükümleri
Anayasanın 104/17. maddesi yürütme alanında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılabileceğini belirtmiştir. Yine Anayasanın 104/9, 106/son, 108/son ve 118/son maddelerinde ilk el düzenleme yetkisinin kullanılabileceği konular açıkça belirtildiğinden, Anılan 104/17. madde Yürütmenin türevsel işlemleriyle münhasır bir düzenleme yetkisini kasteder gibi de görünmektedir. Doktrinde yürütmenin ilk el yetkisiyle ilgili bir çok farklı görüşler ileri sürülmüş; AYM kararlarında bu 104/17. maddeyi yürütme alanında ilk el düzenleme yetkisi veren ayrı bir hüküm olarak görmüştür.[141]
Bu sebepler dairesinde vuku bulan tereddüdün, Anayasal hükümle giderilmesi de ayrıca faydalı olabilecektir.
5.2.7. Diğer Hususlar
HSK’da üye olarak görev alacak Adalet Bakanı yardımcısı, Anayasada yer almamıştır. Çünkü Anayasadaki, Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı Müsteşarının HSK’da yer alabilecekleri hükmü değişmemiştir. Yukarıda değindiğim gibi, sorunun da Anayasa değişikliğiyle giderilmesi gerekecektir. Ama, bu arada müsteşarlık uygulamasına geri dönüp dönmeyi de Türk Kamu Yönetimi sistemi açısından düşünmek[142] yerinde olacaktır.
Konuyla ilgili olarak diğer değerlendirme ve önerilerim bu sitede yayımlanan[143] veya yayınlanacak[144] makalelerimde yer almaktadır. Bu yazıların bir kısmı
Yazar: Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman, rderdiman@hukukiyaklasim.com
Dikkat :
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.
2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
R. Cengiz Derdiman, “Hükümet Sistemi Olarak Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:
Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “Hükümet Sistemi Olarak Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmelidir.
Hükümet Sistemi olarak Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi açıklayıcı notları ve atıflar
[1] Anayasa Değişikliği Hakkında Venedik Komisyonu Raporunun Özeti, Çeviren Turgut Candan, 14.03.2017, https://turgutcandan.com/2017/03/14/anayasa-degisikligi-hakkinda-venedik-komisyonu-raporunun-ozeti-tarafimdan-cevrilmistir/ erişim: 15.02.2019.
[2] Benzer ülkeler örnekleri için: Özsoy Boyunsuz, Şule, Dünyada Başkanlık Sistemleri, İmge Kitabevi Yayını, Ankara, 2017, s. 215. Yazar, aynı yerde bu sistemlerin “parlamenterleşmiş başkanlık sistemleri” olarak adlandırıldığını belirtmektedir.
[3] Ülkeler bu yetkiyi, genellikle kriz dönemleriyle sınırlı olarak tanımaktadırlar. Olağan hallerde Kanun Hükmünde Kararname(=KHK) çıkarma yetkisini, Meksika ve Şili gibi örnekler, kanunla yetkilendirmeye bağlamışlardır. Bu konularda örnekleri için bakınız: Özsoy Boyunsuz, Dünyada Başkanlık Sistemleri, s. 126, 127. Kararname yetkilerinin siyasal istikrarı ve düzeni sarsabileceği konusunda ise bakınız: Ataöv, Türkkaya, Federasyon, Başkanlık ve Yarı-Başkanlık, Destek Yayınları, İstanbul, 2011, s. 198.
[4] Anayasada Değişiklik Yapılmasına Dair (6771 Sayılı) Kanun Teklifi (2/1504) ve Anayasa Komisyonu Raporu (04.01.2017), TBMM, 26 Dönem, 2. Yasama Yılı 2017, https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem26/yil01/ss447.pdf erişim: 22.04.2018 s. 10, 11 (Kısaltma: 6771 sayılı kanun gerekçesi); Benzer görüşler için bakınız: Küçük, Adnan, “Cumhurbaşkanlığı Sistemini zorunlu kılan sebepler” Hür Fikirler, 19.04.2017, http://www.hurfikirler.com/cumhurbaskanligi-sistemini-zorunlu-kilan-sebepler/, erişim: 24.08.2017
[5] Aynen tasdik edilmelidir ki: “Her ne sebeple olursa olsun, herhangi bir demokrasi dışı müdahale, demokratik bir düzenin ve milli iradenin egemenliğinin hem ruhuna hem de özüne aykırıdır.” Murat Akçakaya-Abdülkadir Özdemir, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Siyasal İstikrar”, Üçüncü Sektör Sosyal Ekonomi, 2018, 53 (3) ss: 922-944, s. 936.
[6] Bu hususta bakınız örneğin:
1-) Türkiye Büyük Millet Meclisi Fethullahçı Terör Örgütünün (FETÖ/PDY) 15 Temmuz 2016 Tarihli Darbe Girişimi ile Bu Terör Örgütünün Faaliyetlerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Tutanak Dergisi, https://www5.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=1742, s. 26;
2-) AYM, bireysel başvuru -B.B-: 2020/16168, 08.03.2023, § 8; AYM, B.B.: 2016/22169, 20.6.2017, § 23, 217; AYM, B.B.: 2019/25385, 04.11.2020, § 8;
3-) Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Cumhur İttifakı, https://www.mhp.org.tr/usr_img/_mhp2007/kitaplar/cumhur_ittifaki_blumu_web.pdf, erişim: 21.09.2023, s. 7; Derdiman, R. Cengiz, “Anayasal Gelişimde Hükümet Sistemleri”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/anayasal-gelisimde-hukumet-sistemleri/ ve dipnot: 201; Pınar, Murat Fehmi, Türkiye’de Neoliberal Otoriter Devletin İnşası Sürecinde Yürütme Organına Kısmi Yasama Yetkisi Verilmesi: Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Doktora Tezi, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Bolu, 2021, s. 63; aynı yönde tafsilat için bakınız örneğin: Bolat, Muhammet Esat, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde Yürütme Organı ve Devlet Başkanı’nın Sorumluluğu: Karşılaştırmalı Bir İnceleme., Doktora Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Afyonkarahisar, 2022, s. 282, 283; Bulut, Tahsin, Nereden Nereye?!. AK Parti’nin İktidar Serüveni, Ekin Yayınları, Bursa, 2021, s. 25, 261, 267.
[7] Nitekim genel gerekçede, vesayetçi anlayışın: “zaman zaman örtülü ya da açık şekilde Milletin seçtiği iktidara müdahalede bulunmak iste[diği;]… son olarak 15 Temmuz 2016’da Milletin iradesiyle oluşan iktidarı hazmedemeyen bu [vesayetçi] anlayışın başka bir kisve ile başını kaldır[dığı], iktidarı, Devleti ve Vatanı işgal için harekete geç[tiği; fakat] Milletimizin asil duruşu, iradesine sahip çıkması ve işbirlikçi hainlerin karşısına kahramanca dikilmesi sayesinde bu kalkışmanın engellen[diği;] ve darbecilerin alaşağı edil[diği]…Türkiye’nin hükümet sistemini millete ve onun iradesine güveni esas alan bir şekilde düzenleme[nin], sadece demokrasi ve hukukun gereği değil, aynı zamanda milletimizin canı pahasına ortaya koyduğu bir talep haline geldiği” belirtilmektedir. Bakınız: 6771 Sayılı Kanun gerekçesi, s. 10.
[8] Christian Rumpf, “Die Verfassungsänderung 2017”, 25.07.2019, http://www.tuerkei-recht.de/downloads/Verfassungsaenderung.pdf, (28.07.2019), ss: 1-21, s. 4.
[9] Derdiman, R. Cengiz, “Hükûmet Şekli Bakımından Ülkemizde Mevcut Durum ve Getirdiği Sorunlara Çözüm Olarak Başkanlık Modeli”, Polis Dergisi, Ocak-Şubat-Mart 2000, yıl: 6, sayı: 22, s. 88-110, s. 95.
[10] Günümüzde bu barajı, %7 olarak yeniden belirlenmiştir. 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunun 7102 sayılı Kanunla değişik 33/1. maddesine göre: “Genel seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde seçim yapılan çevrelerin tümünde, geçerli oyların yüzde yedisini geçmeyen partiler milletvekili çıkaramazlar.”
[11] Bu konuda tafsilât için bakınız: Derdiman, R. Cengiz, “’Türkiye’de Benimsenecek Hükûmet Sistemi ve ‘Cumhurbaşkanlığı Hükûmeti’ni Tartışmak.” İstikrar ve Temsil Paradigmaları Çerçevesinde Başkanlık Sistemi ve Türkiye, editör: N. Talat Arslan, Alfa Aktüel Yayınları, Bursa, 2013, ss: 241-274, (https://www.hukukiyaklasim.com/wp-content/uploads/2024/07/Turkiyede-Benimsenecek-Hukumet-Sistemi-ve-Cumhurbaskanligi-Hukumetini-Tartismak-2.pdf) s. 249-251; Derdiman, “Hükûmet Şekli Bakımından…, s. 95 ve devamı. Baraj sınırlaması, barajın altında kalan partilerin temsilci çıkaramayışları anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu da oy parçalanmasından kaçınmak sonucunu doğurarak eşitliğe aykırı bir durum ortaya çıkarmaktadır. (Peter Badura, Staatsrecht Systematische Erläuterung des Grundgesetzes für die Bundesrepublik Deutschland, C. H. Beck’sche Verlagsbuchhandlung München 1986, S. 294.) Ancak yönetimde istikrar da zorunlu olarak önemsenmelidir.
[12] 6771 Sayılı Kanun gerekçesi, s. 10, 11; Benzer görüşler için bakınız: Küçük, “Cumhurbaşkanlığı Sistemini zorunlu kılan sebepler” 19.04.2017; Eren, Veysel–Akıncı, Berat, “Yasama Yürütme İlişkileri Açısından Başkanlık Sistemi İle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Karşılaştırılması”, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Kamu Yönetiminde Değişim, Editör Yüksel Demirkaya, Hiperyayın Yayınları, İstanbul, 2018, ss: 35-69, s. 68.
[13] Akıncı, Berat, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin Olası Demokratik ve Ekonomik Etkileri”, Turkish Studies, International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 12/24, (https://pdf.trdizin.gov.tr/) ss: 1-16, s. 13.
[14] İyimaya, Ahmet, “Anayasa Değişikliği Ekseninde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (Anatomik ve Diyalektik Bir Yaklaşım.)” Yeni Türkiye, yıl: 2017, sayı: 94, ss: 71-89, s. 76.
[15] Uçum, Mehmet, 15-16 Temmuz’dan Cumhurbaşkanlığı Sistemine Türkiye’nin Demokratik Birliği Mücadelesinde Yeni Aşama 16 Nisan, Alfa Yayınları, İstanbul, 2018, s.22
[16] Anayasa Değişikliği Hakkında Venedik Komisyonu Raporunun Özeti, 2019.
[17] Rumpf, s. 4
[18] Kalabalık, Halil, İdare Hukuku Dersleri, Gözden Geçirilmiş Güncellenmilş 4. Baskı, Ankara, 2018, s. 169, 170, 177.
[19] Bakınız: Derdiman, R. Cengiz, “Bütçe Hakkı ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/genel/butce-hakki-ve-cumhurbaskanligi-sistemi/ erişim: 17.09.2023.
[20] Bakınız örneğin: Derdiman, R. Cengiz, “Cumhurbaşkanlığı Sistemine İlişkin Değerlendirmeler”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/cumhurbaskanligi-sistemine-iliskin-degerlendirmeler/ 2024; Kanadoğlu, Osman Korkut-Duygun, Ahmet Mert, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, XII Levha Yayınları, İstanbul, 2020, s. 334-340, 381-391.
[21] Bakınız: örneğin, Kalaycıoğlu, Ersin, “Türkiye’nin Neo-Patrimonyal Sultanizm ile imtihanı”, Cumhuriyet, 01.08.2019,http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1514223/Turkiye_nin_Neo-Patrimonyal_Sultanizm_ile_imtihani.html erişim: 01.08.2019.
[22] Seufert, Günter, “Ein Präsidialsystem »Türkischer Art«, Konzentration der Macht auf Kosten politischer Gestaltungskraft”, SWP-Studie 4 Berlin, März 2019, s. 9.
[23] Bakınız: Derdiman, “Cumhurbaşkanlığı Sistemine İlişkin Değerlendirmeler”, 2024; Derdiman R. Cengiz, Türkiye’de Benimsenecek Hükûmet Sistemi ve ‘Cumhurbaşkanlığı Hükûmetini Tartışmak s: 241-274.
[24] Derdiman, R. Cengiz, Türkiye’de Benimsenecek Hükûmet Sistemi ve “Cumhurbaşkanlığı Hükûmeti”ni Tartışmak, s. 248-253. Bu makaleye:
Adresinden erişmek mümkündür.
[25] Derdiman, R. Cengiz, Anayasa Hukuku Temel Bilgiler, Aktüel Yayınları, Bursa, 2014, s. 69.
[26] Derdiman, Türkiye’de Benimsenecek Hükûmet Sistemi ve “Cumhurbaşkanlığı Hükûmeti”ni Tartışmak, s. 248-253.
[27] Derdiman, Anayasa Hukuku Temel Bilgiler, s. 69.
[28] Derdiman, R. Cengiz, “1982 Anayasasına Göre Kanun Kavramı”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/1982-anayasasina-gore-kanun-kavrami/, dipnot: 1, Erişim: 14.09.2023,
[29] Örnek: Milli Selamet Partisi 1973 Seçim Beyannamesi, Fatih Matbaası, İstanbul, 1973, s. 17. Konuyla ilgili olarak ayrıca bakınız: Turan, Menaf “Türkiye’nin Yeni Yönetim Düzeni: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, Social Sciences Research Journal, Volume 7, Issue 3, (September 2018), ss: 42-91 s. 45.
[30] Hatta, bu önerilerden sonraki tarihlerde Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi önerisini yapılmıştır. Ve bundan dolayı oluşacak sistem karmaşanın önüne geçilmesi gereğine de ayrıca dikkat çekilmiştir. Demirel’in bu düşüncesi için bakınız: İçener, Zeyneb Çağlıyan, “Türkiye’de Başkanlık Sistemi Tartışmalarının Yakın Tarihi: Özal ve Demirel’in Siyasi Mülahazaları”, bilig, Güz 2015 / Sayı: 75, ss: 313-340, s. 318.
[31] Kısakürek, Necip Fazıl, İdeolocya Örgüsü, 18. Basım, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 2010, s. 285 ve devamı.
[32] Kısakürek, s. 285, 291.
[33] Aşağıda: “3.2. Yeni hükümet sistemine “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” demeyi fikrimce haklı kılan sebepler” başlığı.
[34] Derdiman “Türkiye‟de Benimsenecek Hükûmet Sistemi ve ‘Cumhurbaşkanlığı Hükûmeti’ni Tartışmak”,ss: 241-274; Derdiman, Anayasa Hukuku Temel Bilgiler, s. 69 (bakınız yukarıda dipnot: 23, 24, 25).
[35] Nitekim Fransız hükümet sisteminde başbakanlığın kaldırılması gibi görüşler bile dile getirilmektedir: “Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı François Hollande, başbakanlık makamının kaldırılması ve cumhurbaşkanının yürütmenin başındaki tek yetkili olması önerisinde bulundu.” “Fransa’da başbakanlık kaldırılsın önerisi”,Hürriyet 04.10.2018, http://www.hurriyet.com.tr/dunya/fransada-basbakanlik-kaldirilsin-onerisi-40976947 (17.09.2019)
[36] Benzer uygulamayı içeren Peru, Şili, Arjantin ve Venezüella gibi ülkeler için bakınız: Alkan, Haluk, Karşılaştırmalı Siyaset Başkanlık ve Parlamenter Sistemler Işığında Yarı Başkanlık Modelleri, (Açılım Kitap) Pınar Yayınları, İstanbul, 2013, s. 66; Özsoy Boyunsuz, Dünyada Başkanlık Sistemleri, s. 104, 153. Bazı Latin Amerika Ülkelerinde ise güvensizlik oyu tavsiye edici nitelikte görülmüştür. Boyunsuz Özsoy, s. 153.
[37] Benzer anayasal düzenlemeler için bakınız: Özsoy Boyunsuz, Dünyada Başkanlık Sistemleri, s. 176.
[38] Özbudun, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, 18. Basım, Yetkin yayınları, Ankara, 2018, s. 321. Aynı kanaat: Türk, Hikmet Sami. Anayasa’ya Aykırı Anayasa Değişiklikleri, Yetkin Yayınları, Ankara,2018, s. 5, 309.
[39] Türk, s. 353.
[40] Sevinç, Murat, Türkiye’nin Anayasa İmtihanı Cumhurbaşkanlığı- Başkanlık Tartışması, İletişim Yayınları, İstanbul, 2017, s. 111; aynı yönde: Furtak, Flarian T., Demokratische Regierungssysteme Eine Einführung, Springer Verlag, Wiesbaden, 2018, s. 187.
[41] Kanadoğlu, Sabih, “Ucube Bir Sistem”, Tek Adamcı Saray Düzeni, Hazırlayan Çağdaş Bayraktar, Cumhuriyet Kitapları Yayını, İstanbul, 2019, ss: 51-54, s. 51.
[42] Kongar, Emre, “Ucube Bir Anayasa İle Kurulan Ucube Bir Tek Kişi Rejiminin Geleceği”, Tek Adamcı Saray Düzeni, Hazırlayan Çağdaş Bayraktar, Cumhuriyet Kitapları Yayını, İstanbul, 2019, ss: 143-149, s. 143.
[43] Örneğin: Şirin, Tolga, Anayasa’dan Çıkış, İmge Kitabevi Yayını, Ankara, 2023, s. 95; Türk, s. 5.
[44] Yarbay, Ersönmez, Cumhurbaşkanlığı Sistemi, Ekin Yayınları, Bursa, 2017, s. 63; Kaboğlu, İbrahim, 15 Temmuz Anayasası, Tekin Yayınevi, İstanbul, 2017, s. 184, 221. Konunun, idare hukuku açısından “’kanuni idare ilkesi’nin alanını daralttığı” görüşü için bakınız: Ardıçoğlu, Artuk, “Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri”, Ankara Barosu Dergisi, yıl 2017 sayı 3, ss: 19-52, s. 29
[45] Genel olarak eleştiri yönündeki eserler için bakınız örneğin: Sevinç, Murat, Türkiye’nin Anayasa İmtihanı Cumhurbaşkanlığı-Başkanlık Tartışması, İletişim Yayınları, Ankara, 2017, s. 99 ve devamı; “2017 Anayasa Değişiklikleri Referandumu Uluslararası Sempozyumu”, Ankara Barosu, http://www.ankarabarosu.org.tr/HaberDuyuru.aspx?2017_ANAYASA_DEGISIKLIKLERI_REFERANDUMU_ ULUSLARARASI_SEMPOZYUMU_BASLADI&=597 erişim: 28.04.2018; Yarbay, 2017. Eleştiriler, bu şekildeki düzenlemelerin kuvvetler ayrılığına son verdiğinden bahisle “Anayasasızlaştırma”dan başka bir şekilde anlaşılamayacağını (Kaboğlu, 15 Temmuz Anayasası, s. 56-59) iddia eder dereceye kadar varmaktaydı.
[46] Derdiman, Türkiye’de Benimsenecek Hükûmet Sistemi ve “Cumhurbaşkanlığı Hükûmeti”ni Tartışmak, s. 267, 268; Derdiman, R. Cengiz, “Parlamenter Sisteme Dönüş İsabetli midir?” Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/parlamenter-sisteme-donus-isabetli-midir/ 2024; Bilir, Faruk, “Türkiye’ye Özgü Yeni Bir Hükümet Modeli: Cumhurbaşkanlığı Sistemi” Yeni Türkiye, 2017, sayı 94, ss: 1-6, s. 3, 4; Küçük, “Cumhurbaşkanlığı Sistemini Zorunlu Kılan Sebepler”, 19.04.2017.
[47] Örneğin, bakınız: Yeni Türkiye Dergisi, Cumhurbaşkanlığı Özel Sayısı, Mart-Nisan 2017, sayı 94’de yer alan makaleler.
[48] Kapani, Münci, Politika Bilimine Giriş, 30. Basım, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2012, s. 70.
[49] Bilir Faruk, “Türkiye’ye Özgü Yeni Bir Hükümet Modeli: Cumhurbaşkanlığı Sistemi” Yeni Türkiye, Yıl: 2017 sayı: 94, ss: 1-6, s.4
[50] Öztürk, Namık Kemal, Cumhurbaşkanı ve Parlamenter Sistem, Atila Kitabevi Yayını, Ankara, 1999, s.169.
[51] Benzer görüş: Anayurt, Ömer, Anayasa Hukuku Genel Kısım Temel İlkeler Kavram ve Kurumlar, Seçkin yayınları, Ankara, 2018, s.352, 354.
[52] İyimaya, s. 78, dipnot: 12.
[53] Bakınız: Düzdağ, Ertuğrul (Yayına Hazırlayan) Said Halim Paşa Buhranlarımız ve Son Eserleri, İz Yayınları, İstanbul, 2009, s. 67, 250.
[54] Okandan, Recai Galip, “Parlamentarizm ve Bugünkü Şekli”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, cilt: 1, sayı: 2, yıl: 1935, ss: 135-148, s. 138.
[55] Benzer görüş, bakınız: Kuzu, Burhan, Her Yönüyle Başkanlık Sistemi, Babıâli Kültür (BKY) Yayıncılığı, İstanbul, 2011, s. 111 ve burada atıf yapılan eser: Özdenören, Alaaddin, Devlet ve İnsan, İstanbul, 1986, s. 14.
[56] Dahl, A. Robert, How Democratic is the American Constitution? Copyright by Yale University, New Haven & London, 2001, s. 97.
[57] Benzer görüş: Esen, Bülent Nuri, Anayasa Hukuku Genel Esaslar, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1970, s. 283. “Hiçbir ülkenin anayasal sistemi veya siyasal yapısı, kendi yerelliğini dışlayarak kurulamaz. Kurulursa da er ya da geç başarısızlığa uğrar.” Uçum, s. 157.
[58] Özsoy Boyunsuz, Dünyada Başkanlık Sistemleri, s. 217.
[59] Alkan, s. 100.
[60] Bakınız: dipnot 35.
[61] Eroğul, Cem, Ana Tüzeye Giriş (Anayasa Hukukuna Giriş), 13. Bası, İmaj Yayınevi, Ankara, 2013, s. 83.
[62] “Başkanlık rejimi deyimi ilk kez gazeteciler tarafından kullanılmıştır. Walter Bagehot da İngiliz siyasal sistemini ABD’nin siyasal sistemiyle karşılaştırırken başkanlık hükümeti terimini kullanmıştır.” Turhan, Mehmet, Hükümet Sistemleri ve 1982 Anayasası, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Diyarbakır, 1989, s. 32.
[63] Wilson, Woodrow “Congressionel Goverment”, Meridian, New York, 1961, nakleden: Turhan, s. 32.
[64] Özsoy Boyunsuz, Dünyada Başkanlık Sistemleri, s. 215.
[65] Kaltefleiter, Werner, Die Funktionen des Staatsoberhauptes in der parlamentarischen Demokratie, Springer Fachmedien GmbH, Wiesbaden, 1970, s. 215. Bu tabir, yürütmenin halk tarafından seçilmediği ve gerektiğinde parlamento tarafından azledilebildiği sistem için kullanılabilmektedir. Bakınız: Ganghof, Steffen, “Das Regierungssystem-Trilemma: Zur Beziehung zwischen Exekutive und Legislative in fortgeschrittenen Demokratien”, Politische Vierteljahresschrift, 57 (1), 2016, ss: 27-52, https://www.researchgate.net/profile/Steffen_Ganghof/publication/280876563_Das_Regierungssystem-Trilemma_Zur_Beziehung_zwischen_Exekutive_und_Legislative_in_fortgeschrittenen_Demokratien/links/55c9b6f40 8aeca747d6733e6/Das-Regierungssystem-Trilemma-Zur-Beziehung-zwischen-Exekutive-und-Legislative-in-fortgeschrittenen-Demokratien.pdf erişim:13.04.2018, s. 9.
[66] Bu tabirin ilk kez Hubert Beuve Méry tarafından 1959’da Le Monde gazetesinde kullanıldığı ve Duverger’in geliştirildiği belirtilmektedir. Bakınız: Uluşahin, Nur, Saf Hükümet Sistemleri Karşısında İki Başlı Yürütme Yapılanması, Yetkin Yayınları, Ankara, 2007, s. 25, 32 ve devamı.
[67] Özsoy Boyunsuz, Şule, Başkanlı Parlamenter Sistem, Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, XII Levha Yayınları, İstanbul, 2014, s. 92. Verileri itibarıyla yarı başkanlık özellikleri taşıyan ama fiiliyatta parlamenter sistem şeklinde işleyen hükümet sistemlerine bu tabir kullanılmaktadır (Aynı yer).
[68] Özay, İl Han, “‘Başkanlık’ mı? ‘Başkanlı Sistem’ mi? Ya da Kaş Yapayım Derken…” İdare Hukuku ve İlimleri Dergisi, yıl: 1991, cilt: 12, sayı: 1-3, ss: 317-326, s. 320.
[69] Kaboğlu, İbrahim Ö, Anayasa Hukuku Dersleri (Genel Esaslar), Yenilenmiş ve sadeleştirilmiş 10. Baskı, Legal Yayınları, İstanbul, 2015, s. 204.
[70] Shugart, Matthew Soberg- Carry, John M. Presidents and Assemblies: Constitutional Design and Electoral Dynamics, Cambridge 1992, s. 24, nakleden: Hartmann, Jürgen-Kempf, Udo Staatsoberhäupter in der Demokratie, Springer Fachmedien GmbH, Wiesbaden 2011, s. 11, 12.
[71] Öztürk, Namık Kemal, Anayasa Hukuku, Güncellenmiş 2. Baskı, Seçkin yayınları, Ankara, 2019, s. 323.
[72] Karatepe, Şükrü, Türk Anayasa Hukuku, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine Uyumlu 2. Baskı, Savaş Yayınevi, Ankara, 2018, s. 104.
[73] 6771 Sayılı Kanun gerekçesi, s. 29, 34.
[74] Türkeş, Alparslan, Dava, Kamer Yayınları, İstanbul, 2014, s. 33, nakleden: Çolak, Çağrı D.-Uzun, Abdullah, “Türk Siyasal Hayatında Başkanlık Sistemini Gündeme Getiren Liderler: Türkeş, Demirel, Özal ve Erdoğan”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Cilt: 10 Sayı: 50 Volume: 10 Issue: 50 Haziran 2017 June 2017, ss: 196-214, s. 205.
[75] Bakınız: Dipnot 23, 24, 25.
[76] Örneğin: Göztepe, Ece, “Über die Verteidigung der Demokratie und Rechtsstaatlichkeit in der Türkei”, Zeitschrift für Politik (ZfP), Jg. 68, 2021/3, ss: 323-336, s. 331; Seufert, Günter, “Ein Präsidialsystem ‘Türkischer Art’ Konzentration der Macht auf Kosten politischer Gestaltungskraft”, SWP-Studie 4 März 2019, Berlin, 2019, s. 1; Kaya, Burak, “Türk Tipi Başkanlık Sistemi Önerisinden Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemine” Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt: 15, Sayı: 30, 2017, ss: 27-50, s. 27, 37, 38.
[77] 6771 sayılı Anayasa Değişikliğine Dair Kanunun Teklif Gerekçesi…, s. 29, 34.
[78] Çağlar, Bakır, Bir Anayasacının Seyir Defteri, Su Yayınları, İstanbul, 2000, s. 20.
[79] Derdiman, R. Cengiz, Anayasa Hukuku, 3. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2013, s: 62; Kocaoğlu, Mehmet, Anayasa Hukuku, YÖK Matbaası, Ankara, 1998, s. 170.
[80] Örneğin: Teziç, Erdoğan, Anayasa Hukuku, 16. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2013, s. 470.
[81] Özer, Attila, Anayasa Hukuku, 7. Baskı, Turhan Kitabevi Yayını, Ankara, 2017, s. 77.
[82] Bakınız: Merkel, Wolfgang, Defekte Demokratien, in: Wolfgang Merkel/Andreas Busch (Hrsg.): Demokratie in Ost und West. Frankfurt a.M., 1999, 361–381, s. 71, nakleden: Lauth, Hans-Joachim, “Regimetypen: Totalitarismus – Autoritarismus – Demokratie”. Vergleichende Regierungslehre Eine Einführung 3., aktualisierte und erweiterte Auflage, Hans-Joachim Lauth (Hrsg.)Springer Fachmedien GmbH, Wiesbaden 2010, s.. 96.
[83] Çam, Esat, Siyaset Bilimine Giriş, 9. Basım, Der yayınları, İstanbul, 2005, s. 520, 521. Aynı yönde: Anayurt, s. 325, 326. Otoriter rejimler siyasal iktidarın yönetilenler aleyhine güçlendirilmesinin demokratik kriterleri aşmasıyla ortaya çıkarlar. Ve bunlar, çağdaş insan hakları prensiplerinin gereklerine aykırı oldukları oranda antidemokratik rejimlere dönüşürler. Aslında devletlerde otoriterlik, otorite boşluğuna meydan vermemek anlamına da gelir. Dolayısıyla burada bahsettiğimiz otoriter rejimlerden kasıt otokratik rejimlerdir.
Öyleyse, geniş anlamda otoriter rejimler, anti demokratik olan totaliter rejimleri de kapsayabilirler. Nihayetinde “Otoriter rejimler, baskıcı ve keyfî yönetim usûl ve şartlarının bulunduğu rejimlerdir… Siyasal iktidar ile hürriyetler arasında Anayasacılığın gereği olan denge kurulmamış, hürriyetler yeteri kadar korunmadığı gibi, teminat altına da alınmamıştır.” Derdiman, Anayasa Hukuku, 2013, s. 64, 65.
Şurası var ki iktidar da özgürlükler de vazgeçilmezdir. Loewenstein, Karl, Political Power and the Governmental Process, The University of Chicago publication, Chicago & London, 1965, p. 9. Bunların hakkaniyet, adalet ve çağdaş insan haklarının gereklerine göre dengelenmeleri zorunludur. Otoriter ve totaliter nitelikli antidemokratik rejimlerde ise, siyasal ve hatta sosyal kontrol güç ve mekanizmaları, devlete egemen grubun ideolojik gerekleri doğrultusunda tek bir iktidar sahibi tarafından tekelleştirilir. Loewenstein, p. 7. Ve özgürlükler için çağdaş garantiler de bir anlamda feda edilmiş olurlar.
[84] Demirkol, Ferman, Anayasa Hukuku Genel Esaslar Türk Anayasa Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul, 2015, s. 130.
[85] Batum, Süheyl-Yılmaz, Didem-Köybaşı, Serkan, Anayasa Hukuku, Temel Kavramlar ve Genel Esaslar, Onikilevha Yayınları, İstanbul, 2021, s. 29
[86] Derdiman, Anayasa Hukuku 2. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2011, s. 123; Derdiman, Anayasa Hukuku, 2013, s: 77. Aynı kanaat: Eren-Akıncı, s. 36
[87] Tanör, Bülent, Anayasal Gelişme Tezleri, 4. Baskı, Yapı Kredi yayınları, İstanbul, 2018, s. 25, 26.
[88] Örneğin: Kocaoğlu, s. 172 ve devamı.
[89] Benzer görüş: Tunç, Hasan, Anayasa Hukuku, Genel Esaslar, Gazi Kitabevi Yayını, Ankara, 2018, s. 156.
[90] Tunç, Anayasa Hukuku, Genel Esaslar, s. 156.
[91] Hekimoğlu, Mehmet Merdan, Anayasa Hukukunda Karşılaştırmalı Demokratik Hükümet Sistemleri ve Türkiye, Detay Yayıncılık, Ankara, 2009, s. 6
[92] Croissant, Aurel, “Regierungssysteme und Demokratietypen”, Vergleichende Regierungslehre Eine Einführung, 3., aktualisierte und erweiterte Auflage, Hans-Joachim Lauth (Hrsg.), Springer Fachmedien Wiesbaden GmbH, 2010, ss: 117-140, s. 118; Lehner, Franz- Widmaier, Ulrich Vergleichende Regierungslehre, 4., Oberarbeitete Auflage , GWV Fachverlage GmbH, Wiesbaden 2005, s. 71.
[93] Türköne, Mümtaz, Modernleşme, Laiklik ve Demokrasi, Ark Yayınevi yayını, Ankara, 1994, s. 72
[94] Tunaya, Tarık Zafer, Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, Cumhuriyet Yayınları, İstanbul, 2000, s. 97, 98.
[95] Örnek: Türk, Anayasa’ya Aykırı Anayasa Değişiklikleri, s. 315, 353.
[96] “Prof. Dr. Osman Can yazdı: Anayasal düzenin temel tercihlerine dokunulmuyor” Karar, 16.01.2017, https://www.karar.com/gorusler/prof-dr-osman-can-yazdi-anayasal-duzenin-temel-tercihlerine-dokunulmuyor-372515# erişim: 28.07.2019.
[97] Aynı yönde: Halkoylamasına Doğru Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 2017. http://www.akparti.org.tr/halkoylamasinadogru/, erişim: 23.04.2018, s. 13. Keza, Karatepe ve diğerleri”ne göre de: “Türkiye’nin rejimi demokratik cumhuriyettir. Rejim hakkında herhangi bir tartışma ya da teklif söz konusu değildir.” Karatepe, Şükrü-Alkan, Haluk-Atar, Yavuz-Bingöl, Yılmaz-Durgun, Gonca Bayraktar, Sorularla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Memur-Sen Yayını, Ankara, 2017, s. 65. Bu yazarlara (s. 64), göre: “teklifte devlet sistemine ilişkin olarak, yani üniter devlet konusunda hiçbir değişiklik yer almamaktadır.”
[98] Hazır, Hayati, Anayasa Hukuku, Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Alter Yayıncılık, Ankara, 2004, s. 79.
[99] AYM Esas: 1988/14, karar: 1988/18, 14.06.1988 nakleden: Yüzbaşıoğlu, Necmi, Türk Anayasa Yargısında Anayasallık Bloku, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları no: 703, İstanbul, 1993, s. 206, 209; AYM, Esas: 2010/49, karar: 2010/ 87, 07.07.2010 (AyM 2010).
[100] Gönenç, Levent, Siyasi İktidarın Denetlenmesi-Dengelenmesi ve Yargı, 2. Baskı, Adalet Yayınları, 2015, s. 5.
[101] Yüzbaşıoğlu, s. 209.
[102] Çağlar, Bakır, 1990. “Anayasa Mahkemesi Kararlarında Demokrasi” Anayasa Yargısı 1990, s. 33, nakleden: Yüzbaşıoğlu,s. 209.
[103] Derdiman, Anayasa Hukuku, 2013, s. 2, 5.
[104] Derdiman, R. Cengiz. “‘Anayasalcılık’ mı? ‘Anayasacılık’ mı?, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/anayasacilik-mi-anayasalcilik-mi/ Erişim: 02.05.2023.
[105] Aynı yönde: Halkoylamasına…, s. 13
[106] Derdiman, R. Cengiz, “Cumhuriyet”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/diger-icerikler/cumhuriyet-siiri/ erişim: 31.10.2023. Andersen, Uwe- Woyke, Wichard (Hrsg.), Handwörterbuch des politischen Systems der Bundesrepublik Deutschland 5., überarbeitete und aktualisierte Auflage, by Leske, Budrich, Opladen, 2003 s. 529; Bellers, Jürgen-Kipke, Rüdiger, Einführung in die Politikwissenschaft, 4., überarbeitete Auflage, Oldenbourg Wissenschaftsverlag GmbH, München, 2006, s. 136.
[107] Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Cumhur İttifakı, s. 12.
[108] Can, Osman, “Anayasa Değişikliği Teklifine Dair Değerlendirme”, Sosyal Bilimler, 10 Ocak 2017, https://www.sosyalbilimler.org/osman-can-kaleme-aldi-anayasa-degisikligi-teklifine-dair-degerlendirme/ erişim: 11.05.2023; Demirkol, s. 130.
[109] Can, Osman, “Prof. Dr. Osman Can yazdı: Anayasal düzenin temel tercihlerine dokunulmuyor” Karar 16.01.2017, https://www.karar.com/gorusler/prof-dr-osman-can-yazdi-anayasal-duzenin-temel-tercihlerine-dokunulmuyor-372515# erişim: 28.07.2019.
[110] Krämer, Raimund, “Autoritarismus im 21. Jahrhundert Gedanken zu einem aktuellen politischen Phänomen” WeltTrends Papiere, 23, ss: 7-17, s. 9; Linz, Juan José, Totalitäre und autoritäre Regime. Herausgegeben von Raimund Krämer, 2., überarbeitete und ergänzte Auflage. Berliner Debatte Wissenschaftsverlag, Berlin, 2003, s. 7.
[111] Bu konuda bakınız: Derdiman, R. Cengiz, “Anayasal Gelişimde Hükümet Sistemleri”, 2024; Derdiman, “Cumhurbaşkanlığı Sistemine İlişkin Değerlendirmeler”, 2024 .
[112] Türk, s. 126.
[113] Bu tespitleri içeren özellikleri içeren rejimlere “neo-patrimonyal sultanizm” dendiği yönündeki bilgiler için bakınız: Kalaycıoğlu, Ersin, “Türkiye’nin Neo-patrimonyal Sultanizmle İmtihanı”, Tek Adamcı Saray Düzeni, Hazırlayan Çağdaş Bayraktar, Cumhuriyet Kitapları Yayını, İstanbul, 2019, ss: 57-62, s. 60-62.
[114] Benzer görüş: Özdenören, Rasim, Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti, İz Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 2013, s. 200.
[115] Kısakürek, s. 49.
[116] Mill, John Stuart, Demokratik Yönetim Üzerine Düşünceler, Çeviri: Özgüç Orhan Pinhan Yayınları, İstanbul 2017, s. 135, 136. Aynı konuya değinilen yazımız: Derdiman, R. Cengiz, “Siyasal rejimlerin işlerliğini sağlayacak faktörler”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/siyasal-rejimlerin-islerligini-saglayacak-faktorler/ , 2024
[117] Arsel, İlhan, Anayasa Hukuku (Demokrasi), 2. Baskı, Sıralar Matbaası, Ankara, 1968, s. 219.
[118] Uçum, s. 54.
[119] Duverger, Maurice, Siyasal Rejimler, Türkçesi: Teoman Tunçdoğan, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1986, s. 99.
[120] Kapsamlı inceleme ve öneriler: Derdiman, Cumhurbaşkanlığı sistemine ilişkin değerlendirmeler, 2024; Derdiman, Cumhurbaşkanlığı Sisteminin İyileştirilmesi Önerlileri, Hukuki Yaklaşım Sitesi, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/cumhurbaskanligi-sisteminin-iyilestirilmesi-onerileri/ 2024.
[121] Güner Toprak, Ece, Çare Başkanlık mı? Palme Yayınları, İstanbul, 2017, s. 123; benzer görüş: Battis, Ulrich, Edenharter, Andrea Einführung in das Verfassungsrecht, Staatsorganisationsrecht und Grundrechte 7., völlig neu bearbeitete Auflage, Walter de Gruyter GmbH, Berlin/Boston, 2022, s. 140.
[122] Aynı yönde bakınız örneğin: Barber, Benjamin, Güçlü Demokrasi, çeviren: Mehmet Beşikçi, Ayrıntı yayınları, İstanbul, 1995, s. 372; Derdiman, R. Cengiz, “Cumhurbaşkanlığı Sisteminin İyileştirilmesi Önerileri” , 2024.
[123] Eroğul, Cem, Çağdaş Devlet Düzenleri, Gözden Geçirilmiş 4. Bası, Kırlangıç Kitabevi Yayınları, Ankara, 2005, s. 99; Derdiman, Türkiye’de Benimsenecek Hükûmet Sistemi ve “Cumhurbaşkanlığı Hükûmeti”ni Tartışmak, s. 258.
[124] Aynı kanaat: Öztürk, Namık Kemal, “Federalizm ve Türkiye”, Amme İdaresi Dergisi, cilt: 25 Sayı:4, ss.64-76 s. 75.
[125] Kuzu, Her Yönüyle Başkanlık Sistemi, s. 43. Benzer görüş: Uygun, Oktay, “Federal Olmayan bir Başkanlık Sistemi Ne Anlama Gelmektedir?”, Türkiye’nin Anayasa Gündemi, Derleyen, İbrahim Ö. Kaboğlu, İletişim Yayınları, İstanbul, 2016, s. 95.
[126] Kuzu, Her Yönüyle Başkanlık Sistemi, s. 150, 163.
[127] Balta, Tahsin Bekir, “Federal Devlet Sistemi Üzerine Bazı Düşünceler” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Yıl 1965, Cilt: 20 Sayı: 01, s. 144, 145.
[128] BBP Seçim Beyannamesi, http://www.bbp.org.tr/depo/bbp_be yanname.pdf, (E.T. 03.08.2011). Aynı yönde: Yılmaz, Halil-Derdiman, R. Cengiz, “1982 Anayasası ve 2011 Seçim Beyannamelerin-de Güvenlik”, Polis Bilimleri Dergisi, yıl: 2012, c: 14, sayı: 1, ss. 1-32, s. 20.
[129] Derdiman, Anayasa Hukuku, 2013, s. 51, 52.
[130] Derdiman, R. Cengiz, “Başbakanlık ve Bakanlık Teşkilatlarında Kanun Hükmünde Kararnamelerle Yapılan Değişiklikler ve Hukukî Sonuçları” Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, yıl: 2015,cilt: 19 sayı: 4, ss: 189-225, s. 210, 211. Aynı Kanaat: Atay, Ender Ethem, İdare Hukuku, 7. Baskı Turhan Kitabevi Yayını, Ankara, 2021, s. 235; ; Derdiman, “Cumhurbaşkanlığı Sistemine İlişkin Değerlendirmeler” 2024.
[131] Bakınız: TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunun 1/284 sayılı Raporu, sıra sayısı: 344, https://www5.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem27/yil01/ss344.pdf erişim: 16.07.2024.
[132] Eroğlu, İzzet, “1982 Anayasası Döneminde Uluslararası Antlaşmaların TBMM’de Görüşülmesi ve Denetimi” Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Ocak 2011, Cilt:2, Yıl:2, Sayı: 4, ss: 291-352, s. 298.
[133] TBMM Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğü Arşivi, 7 Aralık 2007 tarihli ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-1962/4361 sayılı yazı, nakleden: Eroğlu, 1982 Anayasası Döneminde …, s. 297.
[134] Eren, Abdurrahman, Anayasa Hukuku Dersleri, 2. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara, 2020, s. 767.
[135] AYM, Esas: 2006/21, Karar: 2006/38, 13/03/2006; AYM, Esas: 2019/40 Karar: 2020/40, 17/7/2020. Ayrıca bakınız: Derdiman, Cumhurbaşkanlığı Sisteminin İyileştirilmesi Önerileri, 2024, dipnot: 148; Derdiman, Cumhurbaşkanlığı Sistemine İlişkin Değerlendirmeler, 2024, dipnot: 182.
[136] Derdiman, Anayasa Hukuku, 2013, s. 138.
[137] Anayurt, s. 313.
[138] Bu konuda görüşler ve değerlendirmeler ile öneriler için bakınız: Derdiman, R. Cengiz, “Cumhurbaşkanlığı Sisteminin İyileştirilmesi Önerlileri” , 2024, “2.1.2. Partili Cumhurbaşkanlığı yasağına ilişkin düşünce ve tercih sebepleri” başlığı.
[139] Aksi görüş: Anayurt, s. 243.
[140] 6771 Sayılı Kanun gerekçesi, s. 12, 40. Nitekim bu 5. Madde teklif metninden kaldırıldığından, TBMM Genel Kurulundaki görüşmelere de haliyle konu edilmemiştir. Bakınız: TBMM Tutanak Dergisi, 26. Dönem, 2. Yasama Yılı, 55. Bileşim, 7. Oturum, 11.01.2017, https://www5.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/TBMM/d26/c031/tbmm26031055.pdf erişim: 02.07.2024.
[141] Bu yöndeki izahat için bakınız: Derdiman, Cumhurbaşkanlığı Sisteminin İyileştirilmesi Önerileri, 2024, örneğin: “1.1.1. Cumhurbaşkanlığı sisteminin işleyişi ve Anayasanın 104/17. maddesinin anlam ve kapsamı bakımından ortaya çıkabilecek sorunlar” başlığı; Derdiman, Cumhurbaşkanlığı Sistemine İlişkin Değerlendirmeler, 2024.
[142] Derdiman, “Başbakanlık ve Bakanlık Teşkilatlarında Kanun Hükmünde Kararnamelerle Yapılan Değişiklikler ve Hukukî Sonuçları” s. 210, 211. Aynı kanaat: Atay, Ender Ethem, İdare Hukuku, 7. Baskı Turhan Kitabevi Yayını, Ankara, 2021, s. 235.
[143] 1-) Derdiman, R. Cengiz, “Türklerde Devlet Anlayışı ve Hükümet Sistemi”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, 23.05.2023, https://www.hukukiyaklasim.com/makaleler/turklerde-devlet-anlayisi-ve-hukumet-sistemi/ erişim: 08.03.2024; 2-) Derdiman, Anayasal Gelişimde Hükümet Sistemleri, 2024.
[144] Sözünü ettiğim yazılarım: 1-) Derdiman, “Cumhurbaşkanlığı Sistemine İlişkin Değerlendirmeler” 2024); 2-) “Parlamenter Sisteme Dönüş İsabetli midir?” 2024; 3-) Derdiman, “Cumhurbaşkanlığı Sisteminin İyileştirilmesi Önerlileri” ve 4-) Derdiman, Siyasal rejimlerin işlerliğini sağlayacak faktörler, 2024.