Ceza Muhakemesinde ispat ile ilgili yazımız, Bursa Barosu Dergisinin 109. sayısında yayınlandı. Deneme nitelikli makalede Ceza muhakemesinde basit şüphe ile başlayan takibatta;  soruşturma ve kovuşturma evrelerindeki ispatın yol ve yöntemleri üzerinde duruluyor.

Ceza muhakemesinde ispat ve Bununla ilgili genel ilkeler

“Ceza Muhakemesinde İspat Kavramı ve Kapsamı” başlıklı makalemiz, Bursa barosu dergisinin 109. Sayısında* (ss: 74-83) yayınlandı. Bu makale içeriğinde ispat, kavram ve kapsam olarak değerlendiriliyor.

Ceza muhakemesinde ispat, maddi gerçeğe ulaşmak için delil araçlarından yararlanılarak Mahkemenin vicdani kanaate varmasını sağlayıcı yol ve yöntemler olarak görülebilir.  Delil suçun işlendiğini ispata yarayan; ulaşılabilir; olayla mantıkî ilgisi kurulabilen; akla, bilime ve hukuka uygun; çelişkisiz, tutarlı, kesin ve denetlenebilir nitelikteki vasıtalardır. (makale: sayfa: 76).“İspatla adalete talebi içeren toplumsal şuura da cevap verilmiş olur.” (makale: sayfa: 81)

Ceza muhakemesinde soruşturma ve kovuşturma ve İspat

Ceza muhakemesinde suç işlendiğine ilişkin bir bilgiye ulaşan Cumhuriyet savcısı, kanuni hükümlere uygun olarak, bizzat veya emrindeki adli kolluk aracılığıyla işin gerçeğini; yani olayın suç teşkil edip etmediğini ve suç ise şüphelilerinin kimler olduğunu, araştırır. Cumhuriyet savcısı, bu araştırmada elde edilen “delil vasıtaları”na (makale, sayfa: 75 ve oradaki kaynaklar) göre; olayın suç olduğuna ve suçun ilgili şüphelisi/şüphelileri tarafından işlendiğine dair “yeterli şüphe”ye ulaşırsa, hazırlayacağı “iddianame”yle “kamu davası” açar.

(Bu arada: Cumhuriyet savcısı, yukarıda anılan şekilde yeterli şüpheye ulaşamazsa; şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı vererek, soruşturmayı sona erdirir. Buna karşı itiraz yol ve yöntemleri 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülmüştür.)

Kamu davasının açılmasıyla başlayan kovuşturmada ise, ispatın maddi gerçeğe, sanki olayı yaşıyormuş gibi canlandırarak ulaşmak gerekecektir. “ ‘Maddî gerçek’; akla uygun ve realist, olayın bütününü veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır.”(Makale: sayfa: 76). “‘İspat edilememişlik/edilemezlik’ doğal durum olan masumiyeti tescil/tasdik eden durum olarak anlaşılmalıdır. Mahkemenin de mahkûmiyetin ispat edilemediği her uyuşmazlıkta beraate hükmetmesi gerekir.”( makale sayfa: 76)

Ceza muhakemesinde ispat usulü ve maddi gerçek

Makalede, ispata ilişkin kapsamlı bakış yer almakla birlikte;

İspatla ilgisi olmayan vasıtalarının ayıklanması ya da suçun maddi gerçek olarak tüm yönleriyle ispatı için yeterli delile ulaşıldıktan sonra karar varılabileceği gibi hususlar üzerinde durulmaktadır. Ayrıca, maddî gerçeğin ispatında bir kısım adil yargılanma ilkeleri ve usûl kurallarına uymak gerekeceği belirtilmektedir. Bu anlamda:

1-) Soruşturma safhasında elde edilmesi gereken örneğin; teşhis, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme el konulan dijitallere ilişkin inceleme gibi deliller elde edilmeden kamu davasının açılmasının; diğer bir deyişle önceden kamu davası açılarak bunların elde edildiklerinde kovuşturma safhasında sunulması gibi usûllerin kanuna/hukuka aykırı olabileceği;

2-) Kovuşturmada Cumhuriyet savcısı mütalâasının, isnada konu olay soruşturma safhasında olsaydı yeterli delil olmadığından dolayı kamu davasının açılmaması anlamına gelebileceği;

Hususlarında yapılan tartışma ve değerlendirmeler, makaleye orijinal bir kimlik kazandırmaktadır.

 Ceza muhakemesinde ispat ve “yeterli şüphe” bakımından “beraat mütalâası”

Yukarıda değinildiği şekilde, ilk defa anılan makalemizde ileri sürülen fikrimize göre:

Cumhuriyet Savcısının, mahkemenin hükmünden evvel vereceği “mütalâa”da beraat talep etmesinin; anılan yargılamada varılan aşamada ulaşılan yeni delillere soruşturma aşamasına ulaşsaydı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verileceği anlamına geleceği düşünülmelidir. Fakat Cumhuriyet savcısının bu mütalâasının bağımsız ve tarafsız Mahkemeyi bağlamayacağı söylenebilir. Ama soruşturma aşamasında bu durumda olduğundan dolayı hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen kişi mahkûm edilmemişken; Cumhuriyet savcınsın beraat mütalâasına konu edilen kişinin ceza alması, Anayasanın, 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olabileceği gibi ve 5. maddesine aykırı olabilecek yani adaletsizlik de oluşturabilecektir.

Bu noktalar nazara alınarak, mahkemenin, anılan “beraat mütalâası”nın aksine bir karar vermesi için, kararını haklı ve ikna edici gerekçelere bağlaması gerekecektir. Daha somut olarak, mahkeme, karar gerekçesinde, bu mütalâanın haklı gerekçelere dayanmadığını ve mütalâa aksine olarak mahkûmiyete karar verilmesi gerektiğini; ikna edici delillerle açık bir şekilde yeterli gerekçeyle ispat ederek, belirtmesi gerekmektedir.

Yukarıda yer alan kısa ve özet bilgilerden daha tafsilatlı bilgilere aşağıda belirtilen internet adresinden ulaşılabilmektedir.

Not: Bu yazının her hakkı saklıdır. Bu yazının tamamı veya bir kısmı rızamızın alınması hali ile yasal kapsam ve sınırlara uygun olarak kaynak gösterilerek yararlanma istisnaları hariç;  çıktı olarak alınamaz, kopyalanamaz, indirilemez; (linkin adresinin paylaşımı hariç) hiçbir yerde ve ortamda paylaşılamaz ve yayınlanamaz.

*     Dergiye internetten erişim adresi:

https://www.bursabarosu.org.tr/Home/KbDownload/bursa-barosu-dergisi-sayi-109

Önceki Yazıİcra Hukukunda Meskeniyet İddiası
Sonraki YazıDisiplin Soruşturmasında Yeterli Şüphe