Kolluğun yakalama yetkisi ve kapalı yerler girme ve arama; soru özeti/içeriği:
Kolluk, yakalama emrini/kararını infaz etmek için ya da doğrudan yakalama yetkisini kullanarak, doğrudan doğruya kapalı yerlere/konuta girebilir mi; yakalama yetkisi burakara girmeye izin verir mi? Yakalama yetkisini kapalı yerlere/konuta girerek ve/veya buralarda arama yaparak kullanmak için ayrıca bir arama kararı/emri almak zorunlu mudur? Zorunluluk esas ise bu kuralın istisnaları var mıdır?
§1: Özet cevap: Kolluğun yakalama için konuta ya da kapalı yerlere girmesi
Bu yazıda “yakalama” tâbiri(=deyimi) ile “adlî yakalama”; arama deyimiyle de “adlî arama” anlatılmıştır. Yazı, konut ve eklentilerinin yanısıra tüm kapalı yer ve eklentilerini nazara alarak kaleme alınmıştır. Ayrıca yazının kapsamı, kolluğun kapalı yerlere girişinden başka, buralarda arama yetkisi de değerlendirilmiştir.
Kolluğun yakalama görev ve yetkisini kullanabilmesi için kapalı yerlere girmesi ve/veya oralarda arama yapması;
1-) Hem yakalamanın;
2-) Hem de buralara girmenin/buraları aramanın;
Ayrı ayrı hukuka uygun dayanaklarının bulunmasına bağlıdır.
Kapalı yerler, herkesin, hiçbir zaman -ya da lokanta, kahve gibi belli vakitler haricinde kalan zaman zarfında- girip çıkamayacakları yerlerdir. Kapalı yerler yasal istinalar hariç, dokunulmazdırlar. Konut her zaman “kapalı yer” konumundadır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun(CMK’nın) 90. maddesinde; herkesin yakalama yetkisinin dışında kalan yakalama şartlarının varlığı hallerinde; yakalama yetkisi, kolluğundur:
1-) Kolluğun bu yetkisi yakalama kararı ya da emrine dayanabilir ya da;
2-) Kolluk,
2a-) Yakalama veya tutuklama kararı/emri verilmesini gerektiren ve
2b-) Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde,
amirlerine haber vermek kaydıyla, doğrudan yakalama da yapabilir. Ancak; bu haller, kolluğun doğrudan doğruya kapalı yerlere girmesi yetkisinin varlığı anlamına gelmemektedir.
Kolluğun, sadece:
1-) Suçüstü halinde;
2-) Kolluk tarafından yakalanmış ya da gözaltına alınmışken;
Kaçan ve kapalı yerlere ya da bunların eklentilerine giren şahısları yakalamak maksadıyla kapalı yerlere ya da eklentilerine girme yetkisi bulunmaktadır. Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin(AÖAY’nin) 8/d maddesi, adli yönden; sadece bu hallerde; kolluğun, arama kararı/emri olmaksızın da kapalı yerlere ya da eklentilerine girebileceğini öngörmektedir.
Hukukumuzda AÖAY’nın 8/f maddesinde yer alan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun(TCK’nın):
1-) 25 inci maddesindeki meşru savunma ve zorunluluk hâli;
2-) 26 ncı maddesindeki hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası;
3-) Diğer kanunların öngördüğü hukuka uygunluk sebepleri ve suçüstü hâlinde;
Yapılan aramalarda, kapalı yerlere girmek için de karar ya da emir aranmayacaktır. Yalnız, bunun için de; yapılan işlem “toplumun ya da kişilerin hayati tehlikeden korunması” amacını taşıyacak ya da kapalı yerlerden imdat çağrısı gelmiş olacaktır.
AÖAY’de emir ya da karar almadan kapalı yerlere girmeyi öngören hallerde kolluk, bu yerlere yakalama için girerken; mevzuata dayanan bir hakkı, bir yetkiyi kullanmış olduğundan, eylem suç teşkil etmeyecektir.
Kolluğun yukarıda değinilen istisnalar dışında kalan hallerde örneğin;
1-) Zorla getirme müzekkerelerinin infazı için yapılacak yakalamalarda; kapalı yerlere veya eklentilerine girişi ve gerekirse buraları araması için, arama kararı ya da emri gerekir.
2-) Gıyabî tutuklama ya da bunun üzerine yakalama emri çıkarılan kişinin bulunduğu ya da bulunması muhtemel kapalı yerlerden yakalanması için arama kararı ya da yetkili makam olarak Cumhuriyet Savcısının emrini bekleyecektir. Karar ya da emir beklerken gecikmede sakıncaya mahal vermemek için de o yer çevresinde gereken tedbirleri almalıdır.
AÖAY’nin bu hallerde arama kararı ya da emri beklemeden kapalı yerlere girmeye izin veren hükmü, Danıştay kararıyla iptal edilmiştir. Bu iptal kararında, AÖAY’nin 30/1 maddesinin; gıyabi yakalama ya da tutuklama kararlarının infazı için herkese ait kapalı yere ya da eklentilerine girebilmesine elverşşli olduğundan, ölçülülük ilkesini hlâl ettiği yönündeki gerekçeye dayanmıştır.[1] Bundan hareketle, yakalama için, durumun gerekleriyle ölçülü bir şekilde kapalı yerlere girmeye izin verilmiş olacağı anlamı çıkarılamaz. Hukukta belirlilik, bir konuda yetkinin kullanılmasında açık ve somut mevzuat hükmünün mevcudiyetini zorunlu kılar. Bir yetkiyi kullanmaya imkân veren açık ve somut hüküm yoksa ve AÖAY’nin 8/f’deki şartlar hariç; böyle bir yetkinin varlığından bahsedilemez.
Yine de kapalı yerlere ya da eklentilerine girerken ya da buraları ararken hukuk güvenliği ve ölçülülük ilkelerine uygun davranmalıdır.
§2: Kapsamlı izahat/cevap
I. Yakalama Hakkında Genel Bilgiler
A. Yakalamanın Tanımı ve Türleri
Yakalama kişi özgürlüğünü geçici sınırlandıran bir koruma tedbiridir.[2] Yakalama, önleme yakalaması ve adlî yakalama olmak üzere ikiye ayrılır. Önleyici yakalama; -kanunlarda yer alan hükümlere göre-, suç işlenmesinden evvel, suçu önlemek ve; hak ve hürriyetleri, kamu düzenini ve vicdanını da korumayı amaçlayan “tehlike tedbiri”dir.
Suçu ispatlanmamış bir kimsenin hürriyetinin yakalama ile kısıtlanması, daha ağır basan muhakeme hukukuna ilişkin gayeler sebebiyle mümkündür. Bu haliyle yakalama, masumiyet karinesinin (hukuki) istisnası olabilecek[3] bir nitelik de içermektedir. Adli yakalama ile “masumiyet karinesi” arasında bir bakıma zıtlık vardır. Bu karineye göre kişiler, haklarında kesinleşmiş mahkumiyet kararına kadar masum sayılırlar. Bundan çıkan sonuç itibarıyla:
Suç ile itham edilen kişilerin, masumiyetlerini ispat gibi bir yükümlülükleri yoktur. Suçluluğa ilişkin ispat, yargısal usûllere bağlı kalınarak, devletin yargısal makamlarınca yerine getirilecek bir işlevdir/yükümlülüktür.
B. Koruma Tedbiri Olarak Yakalama
Yakalama, meydana gelmiş ya da işlenmekte olan bir suçtan itibaren;
1-) Bu suçun aydınlatılması ve suç iz ve delillerini muhafaza etmek;[4]
2-) Suçun şüphelisini ele geçirerek;
2a-) Kamu vicdanını rahatlatmak, kamunun endişesini gidermek;[5]
2b-) “Teşhis” gibi ceza muhakemesi işlemlerini yapabilmek;
2c-) -İleride şayet verilirse,- cezanın çekilmesini garanti etmek;
2d-) Şüphelinin savunma hakları gibi haklarının işlevsel kılmak;
Amaçlarıyla başvurulan bir tehlike tedbiri olması bakımından önemlidir. Böylece hem adalet gerçekleştirilmiş hem de temel haklar korunmuş olmaktadır.[6]
Ceza muhakemesinde, suçların aydınlatılması faaliyetleri ve dolayısıyla yakalama da arama da; temel haklara haksız müdahale etmeyecek şekilde ve “ölçülü” uygulanmalıdır.
Yakalama, işlenmiş bir suçun şüphelisinin delillerinin ele geçirilmesini; böylece ceza muhakemesinin hedeflerine ulaşmasını amaçlamaktadır. İşlenmiş bir suçun şüphelisinin yukarıdaki amaçlara ulaşabilmek için, “yasal usûl ve şartlara uygun olarak” yakalanması gerekli olmaktadır.
Yakalamanın yakalananın yararına bir koruma tedbir de olabileceğinin en önemli sonuçlarından bazıları; savunma hakkına etkinlik ve işlerlik kazandırması; bu tedbirin geçici ve zaruri hallerle sınırlı olması ve ölçülülük ilkesine uygun olarak uygulanabilirlidiğidir. Hatta, haksız yakalamalar karşılığında tazminat istenebilmesi[7] de bu korumanın kapsamında mütalâa edilmelidir.
C. Yakalama Yetkisine Sahip Olanlar
1. Herkesin Yakalama Hakkı
Yakalama için, aciliyetten dolayı hakim kararı beklenemeyecek kadar kısa sürede müdahale gerekebilir.[8] Yakalamanın hâkim kararının beklenmesine kadar geciktirimesinde, belki de ceza muhakemesi amaçlarına ulaşmanın imkânsızlaşacağı[9] gibi bir sakınca oluşturmaktadır.
CMK’ya göre:
Suçüstü halinde ve kişilerin kimliklerinin hemen belirlenememesi veya kaçma ihtimalinin mevcudiyeti halinde; herkes yakalama yetkisini kullanabilmektedir.[10] Hattâ “kaçma şüphesi varsa kimliği belirlenmiş olsa bile, kişi yakalanabilir.”[11]
Bu hallerde herkesin yakalama yapabilmesi kendilerine tanınmış bir haktır;[12] bu açıdan ortada bir takdir hakkının varlığından bahsedilebilir.[13] Buna karşılık, bu hallerde yakalama, kolluk için bir yükümlülüktür;[14] ve görevdir.[15] Nitekim: “herkes tarafından yakalama yetkisi kolluk görevlilerinin bulunmaması durumunda kullanılabilir; ve bu nedenle suç yerine kolluk görevlilerinin gelmesiyle birlikte sona erer.”[16]
2. Kolluğun Yakalama Görev ve Yetkisi
“Yakalama işleminin icrası herkesin yakalama yetkisine sahip olabileceği haller hariç; kolluk makam ve memurlarınındır. Müzekkererli(≈yazılı belgeyle) yakalamalarda da bu durum değişmez.”[17]
Kolluk görevlileri; işlenmiş/işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, herkesin yakalama yapabildiği hallerden başka:
1-) Tutuklama veya yakalama müzekkeresi kesilmesini gerektiren, ve bununla birlikte;
2-) Gecikmesinde sakınca bulunan ve Cumhuriyet Savcısı ya da diğer amirlerine de derhal ulaşamadığında[18] yakalama yetkisine sahiptirler(CMK, madde: 90/2).
Kanundaki “kolluk görevlileri” tabirinden, adli kolluk yönetmeliği çerçevesinde belirlenen adli kolluk ve; olayda adli kolluk görevi yapan/yapacak idari “kolluk “görevlileri”ni anlamak gerekir. Buradaki “kolluk görevlileri”nin yokluklarında ya da yetersizliklerinde; diğer ya da daha üst rütbeli kolluk görevlileri de “kolluk görevlileri” kapsamında olmalıdırlar.
3. Yakalama emri ya da kararı üzerine yakalama
Hukukumuzda, kolluğun gecikmesinde sakınca bulunan hallerdeki yakalamadan başka; müzekkereli(≈yakalama kararı/emrini belgeleyen) yakalama halleri de vardır. Kolluk bu kapsamda yakalama yetkisini;
1-) Zorla getirme müzekkeresine;
2-) Ya da:
2a-) Mahkemenin;
2b-) Cumhuriyet Savcısının;
2c-) Kolluk amirlerinin yakalama
Yakalama kararlarına/emirlerine/müzekkerelerine istinaden kullanabilecektir.
Çağrıya uymayan kişi tanıklar zorla getirilebilir (CMK, madde: 46/1, 145/1). Sanığın, tanığın da müzekkereli olarak zorla getirilebilmeleri; bunun için de yakalanmaları mümkündür. (m. 43, 199).
“Yakalanması ya da tutuklanması için yeterli nedenler bulunan şüpheli veya sanığın ihzarına karar verilebilir (CMK, madde: 146).
“Kaçak”ların şüpheli/sanığın yakalanması için:
1-) Soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine Sulh ceza hâkiminin;
2-) Kovuşturma evresinde de re’sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme
Kararı gereklidir.
Kolluk elinden ya da hükümlüyken veya tutukluyken tutukevi ya da cezaevlerinden kaçan kişilerin yakalanması için; Cumhuriyet Savcısı ve kolluk tarafından yakalama müzekkeresi düzenlenebilir(CMK, madde: 98).
II. Aramanın Tanım ve Kapsamı
A. Tanım ve “Koruma Tedbiri” Niteliği
Arama, gizli olanı ya da gizleneni “araştırarak” bulmak;[19] ortada olmayan şeylerin ortaya çıkarılması amacıyla yapılır.[20] “Gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz.”[21] Önleme araması suç şüphesi altında olmayan kimselerin aranmasıdır.[22] Suç işlendikten sonra yapılacak işlem adli nitelikli arama olacaktır.[23] Arama suç delillerinin elde edilmesi ya da yakalama amacıyla yapılır.[24]
B. “Yakalama” ve “arama” arasındaki farklılıklar
Yasal hükümlere göre arama; kolluk tarafından icra edilecek bir koruma tedbiridir. Arama da yakalam gibi, delil elde etmek, şüphelileri ele geçirmek, ceza muhkamesini etkin kılarak adaleti gerçekleştirmek gibi amaçlarla yapılır: Arama somut olaylarla ilgili olarak kişilere ya da olaylara yönelik delil araştırma faaliyeti olarak anlaşılır. Arama, taşınır ya da taşınmaz tüm eşya ya da nesnelerde veya insanlar üzerinde olabilir.[25]
Arama yakalamadan; bir kısım yönleriyle ayrılır. Örneğin:
1-) Yakalama aranarak bulunacak bir kimsenin yakalanmasını değil; yeri yurdu belli olduğunda ilgili kişinin ele geçirilmesini hedefler. Ama yakalanacak olan “aranarak bulunabilecekse” yakalama için önce arama gerekecektir.
2-) Arama, esasen özel hayatın gizliliğinin; yakalama, şahıs hürriyetinin sınırlanmasını ve hukuki istisnalarını oluştururlar.[26] Özel hayat, kişilerin en fazla bir iki kişiyi geçmeyen kişilerle paylaştığı ya da sırlarını konu alan gizli hayat alanından daha geniş olup; hısım, akraba veya diğer ilgililerle paylaştığı aleni hayat alanından daha dar alanada tezahür eder.[27]
C. Aramanın İcrası
Aramayı icra etme görev ve yetkisi, kolluğundur; (polis ve jandarmanındır[28]). Herkesin yakalama yapabildiği hallerde kendi güvenliklerini almak için gerekli tedbirleri alabilirler.
Cumhuriyet savcısı huzurunda yapılmıyorsa kapalı yerlerdeki aramalar için; örneğin:
1-) Kapalı yerin sahibi ya da zilyedinin veya bunların temsicilerinin hatta bunlar isterlerse avukatlarının;
2-) İhtiyar heyetinden ya da çevre sakinlerinden 2 kişinin huzurda bulundurulmaları;[29]
3-) Askeri mahallerde ise askeri makamların katılımları;
Gerekir. (CMK, m. 119/4, 119/5).
C. Arama kararı ya da emri
Anayasanın 21. maddesinde hakim ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınan merciin emri olmadıkça konutlara/kapalı yerlere “girilemeyeceğini”, buralarda arama yapılamayacağını, buradaki eşyalara el konulamayacağını belirtmiştir. Kolluğun, konut ve iş yeri gibi kapalı yerlerde arama yapabilmesi için, hakim kararı ya da gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının en az sözlü emri gereklidir. Cumhuriyet savcısına ulaşamayan ya da ulaşamayacak kadar aciliyeti gerektiren durumda kolluğun o sırada imkan varsa kendi amirlerinden bir sözlü emir alması hususu ayrı bir yazı konusudur. Bu sözlü emrin yazıya çevrilmesinin gerekeceği de; CMK’nın hükümlerinden ve Danıştay’ın bir emsal kararından[30] anlaşılmaktadır.[31]
Aramalar, hâkim kararıyla; gecikmede sakınca (=tehirinde mazarrat) bulunması hallerinde ise;
1-) Konut ya da kapalı yerler için Cumhuriyet savcısından;
2-) Kişilerin üzerleri, araçları ya da eşyalarında veya açık alanlar(ın)da yapılacak aramalarda da, Cumhuriyet Savcısından, ulaşılamazsa kolluk amirinden;
Emir alınması gerekecektir. Cumhuriyet savcısının vereceği sözlü emirlerin sonradan yazılı teyidi halinde muteber olduğu; emir vermeye yetkili makamların telsiz ya da telefon emirlerinin[32] ise, -bizce kayda girmesi kaydıyla- yazılı emir benzeri olarak mütalâa etmek ve yazılı çıktısını tahkikat(=soruşturma) dosyasına koymak gerekecektir.
Burada geçen kapalı yerden maksat, herkesin:
1-) Bir zaman kaydı olmadan;
2-) Ya da belli bir zaman zarfı hariç;
Girip çıkabileceği yerler dışındaki; konut, işyeri ya da bunların eklentileri(=müştemilâtları) gibi, umuma açık olmayan yerlerdir. Kanun buraların eklentilerini de, yasal istisnalar hariç, dokunulmazlık/koruma kapsamına almıştır.
III. Kapalı yerlere usûlsüz girmek ve buraları usûlsüz aramak
Hukuki açıdan korunması öngörülen her türlü emir yasaklara uymayanlar için yaptırımlar öngörülür. Teoride bu yaptırımların en ağırı ceza yaptırımlarıdır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun,
1-) 116. maddesinde konut dokunulmazlığını ihlal;
2-) 120. maddesinde kişilerin üst ya da eşyalarını haksız arama;
3-) 134. maddesinde de özel hayatın gizliliğini ihlal;
4-) 261. maddesinde taşınır ve taşınmazlar üzerinde kanunlara aykırı olduğunu bilerek zorla tasarrufta bulunmak,
Suç olarak düzenlenmiş ve ceza yaptırımına bağlanmıştır.
Burada özellikle konumuzla ilgili olduğunu sandığımız –anılan(=mezkûr)- 116. madde;
1-) Konut ve eklentilerini
2-) “Açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler” dışında kalan işyerleri ve eklentilerini;
Hukuken dokunulmazlık kapsamında görmektedir. Buralara yasal usûllere aykırı şekilde girmek suç olarak düzenlenmiştir. Emsal yargı kararına göre:
“Kişinin ihtiyaçlarından bir veya bir kısmının yerine getirildiği yani yaşamsal faaliyetlerini geçirdikleri yer konuttur.”[33] Konuta bitişik veya yakın olup da konutun işlevlerini tamamlayıcı olan balkon; hattâ etrafı çitle çevrili avlu, eve ait etrafı çevre(=ihata) duvarıyla çevrili bahçe; apartman girişleri, koridorlar ve sahanlıklar; -bazı emsal kararlar aksi yönde[34] ise de-, eklenti kapsamında görülmüştür.[35] Özetle, girilmesi ve çıkılmaması konut/kaapalı yer sahiplerine rahatsızlık veren yerler, eklenti kapsamında görülebilmektedir.[36]
Kişilerin birden fazla evi olabilir. Kişiler bunlardan birisinde yaşarlarken, diğerleri ile de irtibatları devam edebilir. Bu hal, tüm bu yerlerde özel hayat alanının korunmuş olduğu anlamına gelir.[37] Korunan hukukî değer de nazara alınarak, bir kapsam oluşturulmaya çalışılırsa; kayıkçının içinde bulunduğu kayık, otel odası, çadır gibi yerler de konut kapsamında görülebilirler.[38]
Emsal yargı kararı,
1-Avukatlık bürosu, doktor muayenehaneleri, emlak bürosu, mimar bürosu, vb. gibi izinle girilmesi gereken yerleri ve eklentilerini;
2-) Market lokanta gibi yerleri ve eklentilerini de kapandıktan sonrası zaman zarfında;
Dokunulmazlık koruması içinde görmüştür.[39]
IV. Sonuç yerine: yakalama yetkisiyle kapalı yerlerde arama yapabilme hal ve şartları
A. Aramanın kurallara bağlanmasında gözetilen hukuki yarar
Arama söylendiği gibi; gizliyi, saklı olanı, elde edilmek istenen eşya ya da kişiyi bulmak için yapılır.[40] Yakalanması gereken kişilerin aranıp bulunmaları için, arama-araştırma yapmayı gerektirecek işlem/durum, “arama”dır.
Hukukta yorumun amacı bir hukuk kuralının içerdiği esas anlamı bulmak[41] yani bu kuralın neyi kastettiğini belirlemektir. Ancak:
Kanunlarda yer alan ve kişi güvenliği ve hürriyetini sınırlayan hükümlerin; başka bir konuya genişletilmesine elverişli yorum da, kıyas da, yapılamaz.[42] Temel hakların kullanılmasında/güvenliğinde serbestlik asıl, sınırlama istisnadır. Hukuk kurallarının amaçlarına göre yorum; kuralın sözü karşısında yani sözle uyumlu olarak uygulama alanının sınırlarını belirler.[43]
“Bireylerin (özel hayatın korunması)… haklarına keyfi müdahale etmesine karşı korunabilmesi; yasal bir çerçevenin olmasını ve bu yetkinin sınırlarının çok kesin biçimde belirlenmesini gerektirir.”[44]
Arama, özel hayatın gizliliğine saygı gösterilmesi hakkının hukuki istisnasıdır. Aramanın kurallara bağlanmasındaki amaç; -Amerika’da 1967 tarihli “Katz v. US” kararında belirtildiği üzere-, özel hayatın gizliliğinin korunmasıdır.[45] Yakalamanın kurallara bağlanmasında amaç ise; kişilerin kişi hürriyetleri, güvenlikleri ve tasarruf haklarının korunmasıdır.[46] Görülüyor ki bunların her birisi korunan farklı temel hakların konularını teşkil etmektedirler.
Hukuk “devleti vatandaşına her an gözaltına alınabileceği, sorgulanabileceği, evinde arama yapılabileceği endişesini yaşatmamalıdır. Aksine, güvenlik içerisinde özgür ve onurlu bir yaşam sunmayı amaçlamalıdır.”[47]
Bu kapsamda koruma getiren yasal hükümler, kapalı yerlere, değil arama yapmak; rıza dışında girmek ve çıkmamak bile, ceza yaptırımına bağlamıştır. Yalnız; hal ve gidişattan bu rızanın hür iradeye dayandığın görülmesi gerekir.
Yakalama için “arama” gerekiyorsa, arama usul ve şartlarına uyulması gereklidir.[48] Dolayısıyla kapalı yerlere, gecikmede sakınca bulunan hallerde “yeri belli kişiyi” yakalamak için girmek; kanundan doğan görev ve yetkiyi kullanmaktır.[49] Ancak bu şekilde de olsa, girilen kapalı yerlerde ya da eklentilerinde arama yapmak; örneğin iki kişinin hazır bulundurulması gibi, arama usul ve şartlarına riayeti gerektirir.
Arama fiilin ağırlığı ve şüphenin yoğunluğu nazara alınarak, amaca ulaşacak makul ölçüde bir tedbir olmalıdır. Kişiyi yakalama ya da delilleri güvence altına almaya yaramayacak şekildeki arama, ölçülülük ilkesi ile bağdaşmayacaktır.[50]
B. Yakalama yetkisiyle aramaya cevaz verilen hukuki hal ler
1. Konumuzla Doğrudan İlgili Haller: Suçüstü ve Kaçanların Yakalanması
AÖAY’de, kolluğun:
1-) Suçüstü halinde şüphelinin girdiği,
2-) Her hangi bir sebeple hukuka uygun şekilde yakalandıktan sonra kaçan kişinin girdiği;
3-) İmdat çağrısının geldiği;[51]
Binalara/kapalı yerlere hakimden karar almadan girip arama yapılabileceği belirtilmiştir. (m.8/d).[52] Dolayısıyla bu hallerde, örneğin suçüstü halinde kolluğun yakalama yapabilmesi için konutlara,-gece bile(CMK.,m.118/2)- girmesi mümkün olacaktır.[53]
Suçüstü meşhut suç demektir. İşlenmekte olan suç meşhut suç olup ortada suçüstü hali vardır. Meşhut suç, bir anlamda şahit(=tanık) olunan suçtur. İşlendikten sonra üzerinden çok az zaman geçmiş olsa bile, olayın sıcaklığının devam ettiği haller de suçüstü kapsamında görülürler(bakınız: CMK, madde: 2/j).
AÖAY (m.8/d), kolluğun adli yönden sadece: suçüstü halinde ya da ele geçirilmişken kaçan kişinin girdiği kapalı yerlerde; “yakalama maksatlı arama”lara izin vermiş olmaktadır.
Buradaki yakalama da, Cumhuriyet savcısına, en seri vasıtayla örneğin telefonla[54] bile:
1-) Ulaşılamamış olup da gecikmesinde sakınca varsa ya da;
2-) Ulaşılamayacak kadar aciliyeti gerektiren, gecikmesinde sakıncalı bir durumun bulunması söz konusuysa;
3-) Bu aciliyetin[55] delilleri karartmak, kişilere ya da kolluğa zarar vermek veya kaçtığında yakalanma imkanı kalmaması gibi tehlikeleri “tevlid eden(≈ortaya çıkaran)” haklı nedenlere dayanacaksa;[56]
Kolluğun kendisince bile kullanılacak -ya da kullanılması görev addedilen- bir yetkidir.
2. Uyarlılığı ölçüsünde konuyla ilgili görülebilecek haller
Hukukumuzda AÖAY’nın 8/f maddesinde yer alan hüküm tüm arama halleri için geçerli olup; kanaatimizce, konumuzla ilgili olarak, uygun olduğu ölçüde nazara alınabilecek niteliktedir., 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun(TCK’nın) …:
1-) Meşru savunma ve zorunluluk hâli(m.25);
2-) Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası(m.26);
3-) Kanunun hükmü ve âmirin emrini yerine getirmek(m.24)
4-) Diğer kanunlarda yer alan hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı;
Halinde de, arama kararı ya da emri aranmayacaktır.
Zorunluluk hali ve meşru müdafaa ceza hukukunda suçu ortadan kaldıran sebeplerdir. Bunların varlığı için bunlara ilişkin şartların tam manasıyla gerçekleşmiş olması gerekir. Örneğin kolluk hakkında yakalama müzekkeresi olan ve kaçarak kapalı yere giren bir kimseyi; içeridekilerin nefsini müdafaa gibi bir zorunluluk mevcutsa, kapalı yere, tehlikeyi önlemek maksadıyla girebilecektir. Bu durumda kolluk, girdiği yerde bulunan yakalanacak şahsı da yakalamış olabilecektir.
Kişilerin haklarını kullanmaları için kendilerine ait kapalı yerlere girişe izin vermeleri ya da aranmak istemeleri için; hakkın mevzuattan doğması gerekmektedir.[57] Örneğin; kaçan bir kimsenin yakalanması için kapalı yere girmek yukarıda da değinildiği üzere kolluğun kanundan doğan bir hakkını/yetkisini kullanmasıdır.[58] Keza, herkesin yakalama imkânının bulunduğu hallerde kolluk dışında kalanlar da; bu yakalamaya ilişkin takdir hakkını kullanmış olmaktadırlar.
Kanaatimizce, kaçarken girdiği yerdeki kimseyi elden kaçırmadan kolluğa teslim etmek için; kolluğu kapalı yere davet etme, herkesin kanundan doğan hakkı olmalıdır.
Nihayetinde AÖAY’nin 8/f maddesinde geçen “hakkın kullanılması” için:
Ortada bir sübjektif hak olmalıdır; bu hakkı kullanacak kişi yetkin olmalı ve hakkın kullanımı suçu ortadan kaldrıcı bağlantıyı içermelidir.[59]
Kolluğun kapalı yerlere girişine izin veren “rıza” ile kolluğa karar/emir almadan arama yetkisi veren “rıza” aynı hukuki konumda değildirler. Çünkü ilki kanunen mümkün, ikincisi ise mevzuatta yer almayan husustur. Şöyle ki:
Kolluğa kapalı yerlerde rıza ile “arama” yetkisi veren AÖAY’nin hükümlerini Danıştay iptal etmiştir.[60] Bu kararlarda; hiç kimsenin temel haklardan vazgeçemeyeceği ve temel haklara dokunulamayacağı; Anayasa ve kanunların rıza ile aramaya ilişkin hüküm içermedikleri gibi gerekçelere dayanmıştır. Danıştayın bu iptal kararıyla, kanaatimizce, aramaya aklanmak ve savunma hakkının gereği olarak rıza gösterme hakkının mevzuat dayanağı da kalmamış olmaktadır. Kapsamı itibarıyla ayrı bir yazı konusu olabilecek bu hususta şimdilik denilenilir ki:
AÖAY’nin 8/f maddesindeki rızayı da Danıştay kararını işlevsizleştirmeyecek şekilde uygulamak gerekmektedir. Buna göre kanunların rıza almamayı suçun teşekkülü unsurlarında gördükleri hallerde; kapalı yerlere/eklentilerine girişte rıza almak gerekmektedir. TCK, mesken masuniyetini (=konut dokunulmazlığını) ihlâl için o yer zilyed ya da malikinin rızasını aramış; buna karşılık AÖAY’nin rıza ile aramaya ilişkin hükmü anılan Danıştay Kararı[61] ile iptal edilmiştir.
C.“Kapalı Yere Girmenin Amacı” Yönünden Değerlendirme
Hemen belirtelim ki, bu hallerde kapalı yerlere, hiçbir arama-araştırma işlemi yapmadan doğrudan kişiyi ele geçirmek için girmesi zaten arama amacıyla girme gibi bir durum oluşturmayacaktır. Fakat, suçüstü halinde bile olsa kanaatimizce arama yapılarak bulunabilecek bir şahsın yakalanması; o anda ele geçirilmesinde gecikemezlik zorunluluğu olması kaydıyla mümkündür.
3. Konuya ilişkin olarak, gecikmede sakınca(=tehirinde mazarrat) ölçütü
“Gecikmede sakınca, başka bir deyişle gecikmede tehlikenin varlığından söz edebilmek için de(;) ilgilinin hâkime başvurup karar aldıktan sonra tedbiri uygulamak istemesi halinde, o tedbirin uygulanamaz duruma düşmesi(;) ya da uygulanması halinde dahi beklenen faydayı vermemesi söz konusu olmalıdır.”[62]
Gecikmesinde sakınca olup olmadığını kolluk takdir eder.[63] Çünkü olayla birebir karşılaşan kolluktur. Ama bunun takdirini hal ve şartlara göre kolluğa talimat verecek olan makam ve merciler de yapabileceklerdir. Kolluğun sırasıyla; Cumhuriyet Savcısına, olmazsa sıralı amirlerine bile ulaşamayacak kadar gecikemezliği takdir etmesi de gecikmede sakınca olduğu anlamına gelecektir.[64] Cumhuriyet savcısına veya amirler telefonla da ulaşılamayacak gecikemezlik varsa, polis doğrudan yakalama yapmaya yetkili olmaktadır.[65] Bu kapsamdaki gecikmede sakınca olup olmadığının takdirinde; olayla ilgili somut olgulara göre, kolluğun bilgi ve dedektiflik tecrübesiyle objektif görüşüne dayanmalıdır.[66]
Amerikan yüksek mahkemesi bir banka soyguncusunun, beş dakika evvel bir kapalı yere(eve) girdiğinin tanık beyanlarından anlaşılması neticesinde; anılan yere kolluğun hemen girmesini kabul etmiştir. Mahkeme bu kararında gecikmedeki tehlikenin kolluk memurunun ve ucuncu şahısların hayatları açısından tehlike doğurabileceği gerekçesine dayanmıştır.[67]
4. Cumhuriyet savcısına bilgi verilmesi
Polis izin almadan yaptığı her yakalamada olduğu gibi buradaki yakalama işlemini de haklı gerekçeye bağlamalıdır. Cumhuriyet savcısına da yakalamadan ve yakalamanın yapılışıyla ilgili olarak yapılan işlemlerden bilgi vermelidir.[68] Dolayısıyla burada da kolluk aramanın haklı gerekçesini ortaya koymuş olmalıdır.
C. Arama kararı ya da emrini gerektiren diğer durumlar
Kolluğun suçüstü halinde kullanmasına “cevaz verilen” bu yetkisi için, yakalanacak kişinin girdiği kapalı yere girip girmediği tam bilinmiyorsa; [69] ya da araya bir engel veya durum girmişse, yakalama üzerine, bu şekilde bir arama yetkisi kullanılamaz.[70]
AÖAY’nin 8/d ve 8/f maddesindeki, suçüstü hali ve yakalanmışken kaçan kişinin tekrar yakalanması, meşru müdafaa, bir hakkın kullanımı gibi hallerin dışında kalan hallerde; kolluğun, en azından yetkili merciler tarafından verilen arama emri olmaksızın kapalı yerlere girmesi kabul edilmemektedir.
Örneğin:
1-) Zorla getirme müzekkeresinin infazı için kolluğun, kaçan kişinin girdiği konuta girmesinden ziyade dışarıda tedbir alıp beklemesi ve Cumhuriyet savcısından alacağı emre göre hareket etmesi gerekir. Eğer arama kararı/emri verilmemişse, kolluk o şahsın çıkmasını beklemelidir.[71]
2-) AÖAY’nin, tutuklu yada hükümlünün girdiği binaya arama kararı olmaksızın girilebilmesine imkan veren hükmü yargı kararıyla iptal edilmiştir. Bu kararda verirken yetkisinin ucu açık, geniş ve belirsiz bir yetki olduğu; CMK’da bu şeklide yakalama yetkisinin kullanılmasına imkan veren bir hüküm olmadığı gibi gerekçelere dayanılmıştır.[72]
3-) PVSK’nın 2/3-8. maddesinde yer alan ve yukarıda değinilen sözlü emir gereken tüm hallerde; arama kararı almaya vakit yetmeyecekse, yetkili amirin sözlü emrini almadan kapalı yerlere girmek hukuki olmaz. Kolluğun karar ya da acil hallerde emir almasını gerektiren hallerde; yakalanacak şahsın girdiği yerde kaçmayı engelleyecek tertibat alınıp kararın ya da emir beklenmesi gerekir.
D. Arama kararı/emri aranmayacak hallerde ölçülülük ilkesine ilişkin görüşümüz
1-) Kolluğun arama kararı gerekmeyecek olan ve yukarıdaki haller, bünyelerinde gecikemezliği barındıran durumlardır. Ancak kolluğun bu hallerde bile, kendi takdirine göre durum elveriyorsa yani imkân varsa, en seri vasıta ile en azından telefon veya telsizle Cumhuriyet savcısına ulaşmaya ve emir almaya çalışmalıdır. AÖAY’nin 8/f maddesinde yer alan -meşru müdafaa ve zorunluluk halleri gibi haller-; kapalı yerlere giriş için emir ya da karar almaya elverişli değildirler. Çünkü bu gibi haller kanunda yer alan doğrudan hukuka uygunluk sebeplerindedirler.
2-) Kolluk, gecikmesinde sakınca hali hariç, AÖAY’nin 8/f maddesine göre kolluk kapalı yerlere veya eklentilerine:
2a-) Kendi takdirine göre, rıza alabilecek kadar gecikme, bir sakınca oluşturmayacaksa; zilyedlerinin/sahiplerinin rızalarını almaya çalışarak;
2b-) Rıza verilmemesi halinde; gerekliyse, ölçüyü aşmamak kaydıyla zor kullanarak girmeli ve;
2c-) Buralarda toplumun ya da kişilerin hayati tehlikeden korunmasının gerekmesi ya da imdat çağrısı kaydıyla arama yapmalıdır.
3-) Kolluk gecikmesinde sakınca olup olmadığını duruma ve gidişata göre dedektiflik tecrübesini de hesaba katarak, kendi, objektif şartlara göre takdir etmelidir. Çünkü orada bunu takdir edecek başka bir görevli zaten yoktur.
3-) Kapalı yerlere giriş ve/veya gerekliyse, buralarda arama, maksada uygun olarak gerçekleşmelidir. Yapılan işlemler maksadı aşmamalıdır. Bu kapsamda, kolluğun:
3a-) Kapalı yerlere ya da eklentilerine sadece “yakalama” maksadıyla girmesi;
3b-) Bu yerlerde gerekirse aramayı da yakalama maksadıyla örtüşür ölçüde yapması gerekmektedir.
Örneğin duruma göre konutta kişiyi yakalamak için çekmecelere bakmak ölçülülük ilkesini ihlâl edebilecekken; büyük gardrop içine bakmak makûl görülebilecektir.
4-) Yakalama, kapalı yerlere giriş/buraları arama, kanunların yakalama görev ve yetkisi verdiği hallerde ve sadece kollukça yapılmalıdır. Herkesin yakalama yetkisine sahip olduğu hallerde; “herkesin”, kolluğun kullandığı yetki gibi yetki kullanarak; yakalama yapmak için kapalı yerlere girmek hakkına/yetkisine sahip olduğunu belirleyen yasal dayanak yoktur.
5-) Kolluğun kapalı yerlere ve eklentilerine girmesi; aynı zamanda, buralarda arama yapacağı manâsına gelmez. Şayet kolluk yakalama için girdiği kapalı yerde/eklentide arama yapmak durumunda kalacaksa, arama usul ve şartlarına uymalıdır. Örneğin iki aklı baliğ kişiyi aramada bulundurmak, bu usûl ve şartlardandır.
6-) Kolluk, yakalama için yapılan tüm bu işlemlerden, amirlerine ve Cumhuriyet savcısına bilgi vermelidir.
Yazan: Prof. Dr. R. Cengiz Derdiman
rderdiman@hukukiyaklasim.com
Dikkat :
1-) Bu makalenin, yasalara uygun şekilde kaynak gösterilip atıf yapılarak kullanılması hariç, rızamız ve iznimiz alınmadan başka yerlerde yayımlanamayacağını ve kullanılamayacağını hatırlatmak isteriz. Bu hususta Yasal Uyarı sayfasını da kontrol edebilirsiniz.
2-) Bu makaleye atıf yapılması halinde:
R.Cengiz Derdiman, “Kolluk yakalama yetkisine dayanarak konuta girebilir mi?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmesi gerekmektedir.
3-) İznimiz ve rızamız alınması kaydıyla diğer kullanımlarda da mutlaka:
Kaynak: R. Cengiz Derdiman, “‘Kolluk yakalama yetkisine dayanarak konuta girebilir mi?”, Hukuki Yaklaşım Sitesi, ……………. Erişim Tarihi: ../../20..
Şeklinde kaynak gösterilmelidir.
Dipnotlar :
[1] Danıştay Onuncu Dairesinin 13.3.2007 Tarihli ve Esas no : 2005/6392 Karar no : 2007/948 sayılı kararı(Danıştay, 2007).
[2] Öztürk, Bahri-Tezcan-Durmuş-Erdem, Mustafa Ruhan-Sırma Gezer, Özge-Saygılar Kırıt, Yasemin F.- Alan Akcan, Esra-Özaydın, Özdem-Erden Tütüncü, Efser, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Güncellenmiş 11. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2017, s. 444.
[3] Wagner, Markus, “Das allgemeine Festnahmerecht gem. § 127 Abs. 1 S. 1 StPO als Rechtfertigungsgrund” Zeitschrift für das Juristische Studium(ZJS), 6/2011, ss: 465-678, s. 470.
[4] Kuzu, Burhan. “Türk Anayasa Hukukunda ve Muhtelif Kanunlard Yakalama Müessesesi”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, yıl: 1985, cilt: 51, sayı: 1-4, ss: 137-195, s. 138.
[5] Meselâ, meşhuden işlenen suçlarda (≈suçüstü hallerinde) yakalama; hem kamu vicdanı ve hem de kamu düzenini rahatlatmak; iz ve delilleri sıcağı sıcağına elde etmek için elzem olabilecektir. Taner, Tahir, Ağır Cezalı Meşhut Suçlarda Muhakeme Usulüne Dair Kanun Layihası Hakkında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, yıl: 1936, cilt: 2, ss: 1—41, s. 1, 14; Derdiman, R. Cengiz, Temel Hak ve Hürriyetlerin Yakalama ve Tutuklama Yoluyla Sınırlandırılması, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1987, s. 20, 21.
[6] Ceza muhakemesinde koruma tedbirlerinin ana gayelerinin; “muhakemeyi kolaylaştırmak, olayı doğru ve açık bir şekilde canlandırmak, suç iz ve eserlerini muhafaza etmek”ten (Kuzu, s. 138) başka; yakalanan kişinin hukuki durumunu ve haklarını koruması gibi bir yön de bulunmaktadır.
[7] Bu konuda değerlendirme ve tartışmalwr için bakınız: Derdiman, Temel …, s. 142 ve devamı.
[8] Gölcüklü, Feyyaz, Ceza Davasında Şahıs Hürriyeti, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayını, Ankara, 1958, s. 59; Derdiman, Temel …, s. 20.
[9] Kantar, Baha; Ceza Muhakemeleri Usulü. 2 bası, Ankara, 1950, s. 168; Kuzu, s.141.
[10] Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292), TBMM, Dönem: 22, Yasama Yılı : 3 (Sıra Sayısı: 698), https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss698m.htm (12.02.2020).
[11] Öztürk ve diğerleri, s. 448. Bu duruma göre direnç gösteren kişilere karşı yakalayacak olanlar ancak “muktedir olabilme” oranında zor da kullanbilirler. (Centel, Nur – Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Yenilenmiş ve Gözden Geçirilmiş 15. Bası, Beta Yayınları, İstanbul 2018, s. 375; Derdiman, R. Cengiz, Polis Yönetimi ve Hukuku, Mevzuattaki son değişikliklere göre yeniden yazılmış 3. Baskı, Nobel Yayınları, Ankara, 2007, s. 411; Yenisey, Feridun, Hazırlık Soruşturması ve Polis, Beta yayınları, İstanbul, 1991, s. 200; Derdiman, R. Cengiz, Temel Hak ve Hürriyetlerin Yakalama ve Tutuklama Yoluyla Sınırlandırılması, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 1987, s. 30, dipnot 32.); kaçmayı engelleyecek ve kaçarsa tanımaya yardımcı olacak eşyalarına el koyabilirler.(Centel-Zafer, s. 375.)
[12] Albayrak, Mustafa, Notlu Atıflı uygulamalı Ceza Muhakemesi Kanunu, Geliştirilmiş ve gözden geçirilmiş 8. Baskı, adalet yayınevi, Ankara, 2013, s. 175.
[13] Derdiman, Polis …, s. 411.
[14] Aynı yönde: Gökcen, Ahmet – Balcı Murat – Alaşahin, M. Emin–Çınar, Kerim, Ceza Muhakemesi Hukuku, 3. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara, 2018, s. 372; Yıldız, Ali Kemal, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Yakalama ve Gözaltına Alma” Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 14, Sayı 1, Yıl 2006, ss: 131-214, s. 139.
[15] Herkesin yakalama yapılabildiği durumlarda, savcı, kolluk amir ve memurları da yakalamaya yetkilidirler. Öztürk, ve diğerleri, s. 449; Yıldız, s. 139.
[16] Öztürk, ve diğerleri, s. 448.
[17] Bakınız: Gökcen ve diğerleri, s. 376
[18] Dolayısıyla: gecikmesinde sakınca yoksa yakalama; Cumhuriyet savcısının ya da kolluk amirlerinin emrileriyle gerçekleştirilebilir. CMK’ya göre, kolluk amirleri; Cumhuriyet Savcısına ulaşılamayan durumlarda yakalama emri verebilirler.
[19] Derdiman, R. Cengiz, Polis …, s.328.
[20] Derdiman, R. Cengiz, Türk Hukukunda Özel Hayatın Gizliliğine Saygı Gösterilmesini İsteme Hakkının Hukuki İstisnası Olarak Adli Arama ve İnsan Hakları, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul 1990, s. 14, 15; Alpsoy, Zeliha, Önleme Araması, Yüksek Lisans Tezi, KTO Karatay Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programı, Konya, 2019, s. 8, 60.
[21] Yargıtay Ceza Genel Kurulu 18.12.2018 tarihli ve esas: 2016/578, karar: 2018/655 sayılı kararı.
[22] Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 04.04.2016 tarihli, esas: 2016/47 ve karar: 2016/1853 sayılı kararı; Aynı yönde: Derdiman, Türk Hukukunda…, s. 17.
[23] Derdiman, Türk Hukukunda…, s. 18; Alpsoy, s. 77.
[24] Albayrak, s. 227; Kugelmann, Dieter, Polizei- und Ordnungsrecht, zweite Auflage, Springer-Verlag Berlin Heidelberg, 2012, s. 148.
[25] Hussels, Martin, Strafprozessrecht Schnell Erfasst, Zweite, aktualisierte und erweiterte Auflage, 2. Auflage Springer Verlag Berlin Heidelberg New York, 2008, s. 74. Gecikmesinde sakınca bulunan hallere ilişkin somut durumların temelleri, neden emir alınamadığı belirlenmelidir. Hussels, s. 75.
[26] Aynı yönde: Danıştay, 2007 ve Danıştay Savcısı Metin Çetinkaya’nın bu kararda yer alan düşüncesi.
[27] Derdiman, Türk Hukukunda…, s. 7.
[28] Albayrak, s. 178.
[29] İhtiyar heyeti azalarının(=üyelerinin), aramada bulunmaları istemine mazaretsiz şekilde uymamak gibi bir hakları olamaz. Çünkü bunlar kanunlarla verilen bir kısım görevleri üstlenmişlerdir. Kanunlar, talep halinde arama mahallinde (hazurun olarak) bulunmayı, bunların görevleri arasında saymaktadır. Ama bunlar dışındaki kimselerin böyle bir talebe uymaları; sadece, orada başka kimse yoksa ve arama bu sebeple yapılamayacaksa, bir yükümlülük olarak addedilmelidir. Bu tür bir yorum Anayasanın 12. maddesindeki temel hakların kişilerin topluma karşı sorumluluklarını gerektirebileceği ilkesiyle de uyumludur.
[30] (Danıştay 2007).
[31] 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanununun(PVSK’nın) 2/3-8. maddesine göre: “Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ile diğer kanunlarda, zabıta tarafından suç delillerinin tesbiti veya suç faillerinin yakalanması maksadıyla yapılacak aramalar için… yetkili amir tarafından verilecek sözlü emirler derhal yerine getirilir.” Bu maddede de arama için yetkili amirin sözlü emri yeterli görülmekte; bunun yazılı olarak istenemeyeceğini belirtmektedir. Fakat CMK, kolluğa özgü olan PVSK’dan daha yeni ve adli işlemlere özgü olduğundan, Cumhuriyet Savcısının sözlü emrinin tahkikat dosyasına girmesi için yazıya çevrilmesi gerekir. Kaldı ki PVSK’nın anılan hükmünde emirn yazılı olarak istenemeyeceğinden bahsedilmektedir. Bu durum CMK’nın sözlü emirlerin yazıya çevrilmesine engel olarak görülemez.
[32] Bertel, Christian – Venier, Andreas, Einführung in die neue Strafprozessordnung 2., überarbeitete Auflage Springer-Verlag, Wien NewYork, 2006, s. 135.
[33] Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 12.05.2014 tarihli ve Esas No: 2013/19907 Karar No: 2014/9369 sayılı kararı (Y.15.CD, 2014).
[34] Örneğin; Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 29.04.1949 tarihli ve esas: 5260 karar: 6595 sayılı kararında apartman koridorunu mesken eklentisi saymamıştır. Örneğin: Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2.7.1969 tarihli ve esas: 4-542, karar: 31 sayılı kararında ise bu gibi yerlerin eklenti kapsamında olduğunu belirtmiştir. Dönmezer, Sulhi, Özel Ceza Hukuku Dersleri, İstanbul 1985, s. 59’dan nakleden: Derdiman, Türk Hukukunda…, s. 57, dipnot: 55.
[35] (Y.15.CD, 2014).
[36] Erem, Faruk, Türk Ceza Hukuku, Özel Hükümler, cilt: III, Seçkin yayınları, Ankara, 1984, s. 275; Derdiman, Türk Hukukunda…, s. 57.
[37] Derdiman, Türk Hukukunda…, s. 56.
[38] Erem, s. 275; Derdiman, Türk Hukukunda…, s. 57.
[39] (Y.15.CD, 2014).
[40] Derdiman, Polis…, s. 293.
[41] Walz, Cristian “Das Ziel der Auslegung und die Rangfolge der Auslegungskriterien” Zeitschrift für das Juristische Studium(ZJS), nummer: 4, jahr: 2010, s. 483.
[42] Şen, Ersan, “Yakalama, gözaltına alma, zorla getirme”, haber7com, , http://www.haber7.com/yazarlar/prof-dr-ersan-sen/1111260-yakalama-gozaltina-alma-zorla-getirme 31.12.2013, (13.02.2020)
[43] Lanzendorf, Claudia Einführung in das juristische Denken, 2. Ausgabe Eberswalde/Berlin 2016, s. 37.
[44] Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 16 Aralık 1997 tarihli 21353/93 başvuru sayılı kararı.
[45] Derdiman, Polis…, s. 293; Kunter, Nurullah –Yenisey, Feridun–Nuhoğlu, Ayşe, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2007, s. 989.
[46] (Danıştay, 2007).
[47] Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 20.6.2005 gün ve 2003/3539 E-2005/8098 sayılı kararı, nakleden: Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.11.2005 tarihli ve esas: 2005/7-144 karar: 2005/150 sayılı kararı (YCGK, 2005)
[48] Yıldız, s. 176.
[49] Tezcan, Durmuş-Erdem, Mustafa Ruhan-Önok, Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Güncellenmiş 11. Baskı, Seçkin Yayınalrı, Ankara, 2014, s. 480.
[50] Ellbogen, Klaus, “Der Choleriker”, Fallsammlung zum Strafprozessrecht, Hrsg. Uwe Hellmann, Zweite Auflage, Springer-Verlag Berlin Heidelberg 2001, 2006, s. 52.
[51] İmdat çağrısı yerine göre hem adlî hem de önleyici nitelikli müdahalayi gerektirebilir. Önleyici müdahale konumuz dışında kalmaktadır. İmdat, bir suç teşkil eden durumdan kaynaklanıyorsa durum adli açıdan bir noktada suçüstü kapsamında düşünülecektir.
[52] Nurullah Kunter-Feridun Yenisey- Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2010, s. 1074.
[53] Centel-Zafer, s. 436. Soyaslan, Doğan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Güncelleştirilmiş 4. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010, s. 301.
[54] Ellbogen, s. 52
[55] Acele hallerde emir almadan arama yapma, yetkili makamlara ulaşılamaması halinde mümkündür. Bu dönemin duayen fikirlerinden Kunter, Anayasanın maksadının emir beklemede geçecek zamanın sakıncalı olmasından dolayı bu işlemin Anayasaya aykırı olmaması gerektiğine işaret etmiştir. Kunter, bu konuda Anayasal hükmün maksadına dikkat çekerek görüşünü temellendirmiştir. Bu görüş de, anayasanın toplum hayatının zaruretleri sebebiyle böyle bir sınırlamayı(istina olarak) öngördüğü yönündedir. Kunter, Nurullah, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Yenileştirilmiş ve Geliştirilmiş 10. Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 1998, s. 724.
[56] Hakim kararını beklerken yakalamaya ya da kanıtların kaybolacağından korkmanın “haklı bir nedene” dayandığı hallerde, gecikmesinde sakıncadan bahisle, doğrudan arama yapmak mümkün kabul edimektedir. Hellmann, Uwe, “Der unerkannte Juwelendieb” Fallsammlung zum Strafprozessrecht, Hrsg. Uwe Hellmann, Zweite Auflage, Springer-Verlag Berlin Heidelberg 2001, 2006, s. 19.
[57] Hak, mevzuatta, hatta örf ve adetten bile doğabilir. Soyaslan, Ceza Hukuku, Güncellenmiş 4. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2012, s. 374.
[58] Tezcan ve diğerleri, s. 480.
[59] Albayrak, Mustafa, Türk Ceza Kanunu, Geliştirilmiş ve Gözden Geçirilmiş 12. Baskı, Adalet Yayınları, Ankara, 2013, s. 81.
[60] Danıştay, 2007; ayrıca, D. 10.D.’nin 21.11.2003 tarihli ve 2003/3396 esas sayılı (yürütmeyi durdurma) kararı
[61] Danıştay 2007.
[62] YCGK, 2005.
[63] Derdiman…., Öztürk ve diğerleri, s. 450; Yıldız, s. 153.
[64] “Aramada savcıya ya da kolluk amirine ulaşılamaması, görevi başında olsalar da herhangi bir nedenle o an için kendine ulaşılamamasıdır. Doğan Soyaslan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Güncelleştirilmiş 4. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010, s. 302.
[65] Bertel-Venier, s. 135.
[66] Ellbogen, s. 52
[67] Warden v. Hayden davası, Kunter ve diğerleri, 2007, s. 1004.
[68] Bertel–Venier, s. 137.
[69] “Kaçan kişinin 20-30 daireli bir (apartmanda hangi daireye girdiğinin) tam bilinmediği durumlarda; yapılacak olan işlem bir arama işlemi olacağı için, hakim kararı veya Cumhuriyet Savcısının yazılı emrine ihtiyaç vardır.” Eryılmaz, M. Bedri Ceza Muhakemesi Hukuku Dersleri, Seçkin Yayınları, Ankara, 2012, s. 504.
[70] Aynı yönde: Yıldız, s. 177.
[71] Benzer yönde: Şen, (2020). Yakalama veya tutuklama sebeplerini gerektiren haller mevcutsa, gecikmede sakınca olmadıkça yakalama yoluna gidilmeyecek, ilgili kişi çağrı kâğıdı ile çağrılacaktır. Öztürk ve diğerleri, s. 450.
[72] (Danıştay, 2007). Bu kararda Danıştay Savcısı Metin Çetinkaya’nın düşüncesi de bu yöndedir.