İdari yargılama usulünde idareye başvuruya karşı cevap bekleme Süreleri 7331 sayılı kanunla değiştirildi.
İdarenin başvurulara karşı 60 gün olan azami cevap verme süreleri 30 güne düşürüldüğünden, bu değişiklik; idari dava süreci için başvuru yapanların daha evvelki sürelere göre hareket etmeleri halinde muhtemelen hak kaybına sebep olabilecektir. Bu arada, hak kayıplarının önlenmesi için, kanunla geçiş hükmüne de yer verildiği gözlenmektedir.
1. İdari Yargılama usulünde idareye başvurularda zımnî ret sürelerindeki değişiklikler
1.1. 2577 Sayılı Kanunun 10. Maddesi Açısından
2577 sayılı İdari Yargılama Usülü Kanunun 10 maddesine göre ilgililer idari dava açmadan evvel idareye haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için başvuruda bulunurlar. İdari dava açılması için, bu başvurulardaki isteği idarenin yazılı olarak reddetmesi gerekir. Böylece idare bir idari işlem tesis eder.
İdarenin anılan yazılı isteğe kanunda öngörülen süre içinde cevap vermemesi, bu isteği zımnen reddi anlamına gelir. 2577 sayılı kanunda bu şekilde öngörülen zımnî ret için öngörülen 60 (=altmış) günlük zımnî ret süresi (=müddeti), 7331 sayılı kanunla 30 (=otuz) güne düşürülmüştür.
Anılan 10/2. maddeye göre evvelce idarenin 60 gün içinde verdiği cevap kesin değilse davacının isterse dava açmayıp idarenin kesin cevabı için 6 ay bekleyebileceği hükme bağlanmıştı. Bu seçeneği kullanmak isteyen davacı, idarenin isteğe cevap vermemesi halinde dava açma süresi içinde dava açabilecek durumdaydı. 7331 sayılı kanunla yapılan değişiklikle idarenin kesin olmayan cevap vermesi süresi 30 gün, anılan 6 aylık süre de 4 aya düşürülmüştür. Buna göre yeni hüküm kanunda:
“Otuz günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgili bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi, kesin cevabı da bekleyebilir. Bu takdirde dava açma süresi işlemez. Ancak, bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren dört ayı geçemez.”
Şeklinde yer almıştır.
İdari yargılama usulünde, 2577 sayılı kanunun 10/2 maddesindeki son cümlede yer alan:
“Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, otuz günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.”
Hükmüdeki 60(=altmış) gün olan evvelki süre, 7331 sayılı kanunla 30(=otuz) gün olarak değiştirilmiştir. Yeni hüküm:
“Dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, otuz günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabilirler.” şeklindedir.
1.2. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 11 ve 13. maddeleri Bakımından
Anılan 7331 sayılı kanun idari yargılama usulünde idarenin tesis ettiği ret işleminin düzeltilmesi için idareye 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa göre (madde: 11) yeniden bir başvuruyu tercih halinde de; idarenin cevap vermediği hallerde isteği reddetmiş sayılması bakımından; evvelce 60 (=altmış) gün olarak öngörülen süre, 30 (=otuz) güne düşürülmüştür.
İdari yargılama usulüne ilişkin olarak, tam yargı davası açmak için 2577 sayılı kanunun 13. maddesinde öngörülen şekilde idareye başvurulmuşsa; zımnî ret anlamına gelecek bekleme süresi; yukarıdakiler gibi, 60 (=altmış) günden 30(=otuz) güne indirilmiştir.
1.3. 1577 Sayılı Kanunun 24. Maddesindeki Değişiklik
Bu arada konumuz olmasa da 7331 sayılı kanunla yapılan önemli değişikliklerden birisi de 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 24/ı maddesinde yer alan, kararların yazılması için süre konmasıdır. Buna göre “Kararlar, verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yazılır ve imzalanır.”
2. İdari Yargılama Usulü Kanunundaki Geçiş Hükmü
İdari Yargılama Usulü Kanununa 7331 sayılı kanunun 5. maddesi ile eklenen geçici 10. maddeye göre;
“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 10 uncu, 11 inci ve 13 üncü maddeler uyarınca idareye yapılmış başvurular bakımından, belirtilen maddelerde bu Kanunla yapılan değişikliklerden önceki süreler uygulanır.”
Dolayısıyla, yukarıda verilen bilgiler çerçevesinde; bu hüküm yürürlüğe girmeden önce idareye yapılan başvurularda, -yukarıda yer alan 7331 sayılı kanunla- değişiklikten evvelki 60 günlük ya da 6 aylık süreler geçerli olacaktır.
3. Değişikliklere ilişkin kısa değerlendirmeler
3.1. İdari yargılama usulündeki sürelerle 3071 sayılı Dilekçe Kanunundaki Sürelerin uyumu[1]
Bu değişiklikler, idari mercilere başvurularda 2577 sayılı kanuna göre bekleme süresi ile 3071 sayılı Dilekçe Hakkında Kanundaki bekleme süreleri arasında uyum da sağlamış olmaktadır.
3.2. Hak Arama Etkili Erişim ve Adil Yargılanma Hakları
Bu değişikliklerle, idari yargılama usulünde iptal ve tam yargı davaları açılması için idarenin zımnî ret işlemi için öngörülen bu sürelerin kısaltılması davacıların lehine olarak görüldüğü için; hak arama hürriyeti, mahkemeye ve idari mercilere “etkili erişim hakkı” ve “adil yargılanma hakkı” açısından yerinde görülebilir.
Nitekim Türkiye Büyük Millet Meclisi (=TBMM) Adalet Komisyonuna göre de bu değişikliklerle; “Hukuk devleti ilkesinin geliştirilmesi ve birey odaklı yönetim anlayışının kuvvetlendirilmesi” bağlamında hak arama ve etkili erişim haklarına işlerlik kazandırılmaktadır.[2]
3.3. Özel kanunlarda öngörülen süreler bakımından durum
Bu arada yeni süreler bakımından bir kısım hukuki sorunlar doğmaktadır. Başta kabul etmek gerekir ki, bu süreler dava açma süresi değil, idareye başvuru halinde zımnî ret şartının gerçekleşmesini içeren başvuru süreleridir. Dolayısıyla, özel kanunlarda yer alan idareye başvuru sürelerinin farklı olması halinde; uyulama açısından sonraki tarihli ve sürelere ilişkin özel hüküm içermesi dolayısıyla, 7331 sayılı kanundaki sürelerin esas alınması gerektiği söylenebilir.[3] Bu bakış açısına, 7331 sayılı kanunla öngörülen sürelere nazaran, özel kanunlardaki davacının lehine olan sürelerin esas alınması gerektiği gibi farklı ve karşıt gerekçelerle itiraz edilebilecektir.
Şurası var ki Adalet Komisyonunun raporunda yer alan özel kanunlarda farklı süreler varsa, bu özel hükümlerdeki sürelerin uygulanacağına ilişkin görüşü[4] de, bu konuda ayrı bir tartışma konusunu oluşturacaktır. Çünkü, bu tespit bir kanun hükmü olmadığından bağlayıcı değildir. Yorum kaidelerine esas tutulacak olan yasal hükmün kendisi olacaktır. Gerekçe ya da bu tür raporlar, yasal hükmü yorumlamada duruma göre nazara alınacak verilerdir.
3.4. Lehe olan hükmün belirlenmesi
Konuya ilişkin olarak hangi hükümlerin lehe olduğunu belirlemek de sanıldığı kadar kolay değildir. Gerçekten, bir kimsenin idareye başvuru arkasından geçen sürelerin uzunluğu, somut bir olayda kendisi açısından lehine olarak görülebilecekken, bir diğer kişi için aleyhe olabilecek şekilde 2 yönlü içerik taşıyabilecektir. Zımnî ret için gerekli sürelerin uzun olmasının lehe olması düşüncesi hiçbir şekilde isabetli görülmese de; başvurunun zımnî reddi için gerekli sürenin dava açma süresini de dolaylı olarak uzatmasının davacı tarafından kendi avantajına görülmesi de ihtimalden uzak olmayacaktır.
3.5. Geçiş Hükmüne İlişkin Durum
Yukarıda anılan geçiş hükümlerinde, 7331 sayılı kanun yürürlüğe girmeden idareye başvuruda bulunanlar için 7331 sayılı kanunla öngörülen kısaltılmış sürelerin uygulanmaması, davacılar için “hak arama hürriyeti”nin ihlali olarak değerlendirilebilecektir.
Diğer yandan, aynı durumda olan ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun örneğin 11. maddesinin uygulanması açısından aynı sürelere tabi olabilecek iki davacıdan birisini, kanundan evvel başvurdu diye evvelki; diğerini de kanundan sonra başvurdu diye sonraki hükümlere tabi tutmak, yerine göre, eşitlik ve/veya adalet ve hakkaniyete uygun düşmeyecektir.
3.6. İdari Yargılama Usulündeki bu Belirsizliklerin Giderilmesi
Bu tartışmaları sona erdiren yasal hükümler olmadığı için, belirsizlikler, yargı kararları ile giderilecektir. Ayrıca idari başvurunun yapıldığı idare makamları dilekçelere cevap vermeli ve cevap tebligatlarında, tesis edilen idari işlem veya yargısal kararlara karşı kişilerin kaç gün içinde hangi mercie başvuracağını belirtmelidirler. Bu Anayasanın 40/2. maddesinin gereğidir. Böylece, kişilerin bu süreleri bilmemeleri eksikliği de giderilmiş olacaktır.
Dikkat:
Bu yazı, 5846 sayılı kanunun koruması altındadır. Kaynak belirtilerek bu haliyle veya yabancı bir lisana çevrilmiş biçimi ile dahi olsa, iznimiz olmadan kısmen veya tamamen; indirilemez, paylaşılamaz, iletilemez, gönderilemez, ve yasal sınırları aşar şekilde iktibas yapılamaz.
Dipnotlar:
[1] Bakınız: Derdiman, R. Cengiz, İdarî Yargının Genel Esasları, 3. Baskı, Aktüel Yayınları, Bursa, 2014, s. 146, 147.
[2] (TBMM, 2021) Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu Raporu, Yasama Dönemi :27 Yasama yılı: 4 Sıra Sayısı: 274, https://www5.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem27/yil01/ss274.pdf, (Erişim tarihi: 31.08.2021) s. 10.
[3] Değişiklikten evvelki hükümlere göre benzer yönde değerlendirme: Derdiman, s. 145.
[4] Adalet Komisyonunun raporundaki ilgili bölüm şu şekildedir. “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, idareye yapılan başvuruların cevaplandırılacağı süre bakımından genel kanun niteliğindedir. 2577 sayılı Kanunda idarenin cevap verme süresi altmış gün olarak düzenlendiğinden, özel kanunlarda farklı bir sürenin gösterilmediği hallerde bu süre uygulanacaktır.” TBMM, 2021, s. 10